EN "It provided the required functionality that we were looking for. We could rapidly deploy new devices, we could push standard configurations on all our devices and we could maintain control"
"date could hardly" em inglês pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases turco:
EN "It provided the required functionality that we were looking for. We could rapidly deploy new devices, we could push standard configurations on all our devices and we could maintain control"
TR "Aradığımız gerekli işlevselliği sağladı. Yeni cihazları hızla devreye alabilir, tüm cihazlarımızda standart konfigürasyonları zorlayabilir ve kontrolü elimizde tutabiliriz."
inglês | turco |
---|---|
required | gerekli |
functionality | işlevselliği |
rapidly | hızla |
new | yeni |
devices | cihazlar |
standard | standart |
all | tüm |
and | ve |
control | kontrol |
EN "It provided the required functionality that we were looking for. We could rapidly deploy new devices, we could push standard configurations on all our devices and we could maintain control"
TR "Aradığımız gerekli işlevselliği sağladı. Yeni cihazları hızla devreye alabilir, tüm cihazlarımızda standart konfigürasyonları zorlayabilir ve kontrolü elimizde tutabiliriz."
inglês | turco |
---|---|
required | gerekli |
functionality | işlevselliği |
rapidly | hızla |
new | yeni |
devices | cihazlar |
standard | standart |
all | tüm |
and | ve |
control | kontrol |
EN One group could search for commercial flooring services on Google while the other could search for residential flooring services, and both of them could arrive at your site.
TR Bir grup Google'da ticari zemin kaplama hizmetlerini ararken diğeri konut zemin kaplama hizmetlerini arayabilir ve her ikisi de sitenize ulaşabilir.
inglês | turco |
---|---|
group | grup |
commercial | ticari |
services | hizmetlerini |
your site | sitenize |
and | ve |
both | de |
of | her |
the | bir |
EN You want your printers to work so well that you hardly ever think about them
TR Yazıcılarınızın, dikkatinizi çekmeyecek şekilde sorunsuz çalışmalarını istersiniz
inglês | turco |
---|---|
that | şekilde |
printers | yazıcılar |
EN You want your printers to work so well that you hardly ever think about them
TR Yazıcılarınızın, dikkatinizi çekmeyecek şekilde sorunsuz çalışmalarını istersiniz
inglês | turco |
---|---|
that | şekilde |
printers | yazıcılar |
EN Now the new chancellor is named Olaf Scholz, and he is a member of the Social Democratic Party of Germany (SPD) – a surprise outcome that hardly anyone would have believed possible just a few weeks before the election
TR Şimdi yeni şansölyenin adı Olaf Scholz, ve SPD üyesi; seçimlere sadece birkaç hafta kala pek kimsenin inanmadığı bir sürpriz
inglês | turco |
---|---|
scholz | scholz |
spd | spd |
new | yeni |
and | ve |
member | üyesi |
a | birkaç |
the | sadece |
EN Hardly any other country has as many names as does Germany
TR Dünyada Almanya kadar çok ismi olan ülke nadirdir
inglês | turco |
---|---|
germany | almanya |
country | ülke |
many | çok |
EN Germany’s population will hardly change until 2035. According to forecasts, however, around 60 per cent of rural districts and cities will lose population, and 40 per cent will grow correspondingly.
TR 2035’e kadar Almanya’nın nüfusunda çok az değişiklik olacak. Buna rağmen yapılan tahminlere göre kaza ve illerin yaklaşık yüzde 60’ının nüfusu azalacak, dolayısıyla yüzde 40’lık kısmında da bir artış görülecek.
inglês | turco |
---|---|
change | değişiklik |
will | olacak |
per cent | yüzde |
and | ve |
however | bir |
to | kadar |
EN In Berlin, salaries are rather low compared with other large cities, there are hardly any cheap flats, and the cost of living is high
TR Berlin’de maaşlar diğer büyük şehirlere kıyasla daha düşük, Almanya’nın bu en büyük şehrinde kirası makul olan daire sayısı neredeyse yok gibi, ayrıca yaşama masrafları da çok yüksek
inglês | turco |
---|---|
low | düşük |
compared | kıyasla |
in | da |
other | diğer |
high | yüksek |
there | bu |
the | gibi |
is | olan |
and | çok |
large | büyük |
EN “There can hardly be a more fascinating occupation than being a foreign correspondent
TR “Dış muhabirlikten daha heyecan verici başka bir iş zor bulunur
EN There is hardly a German city ranking that doesn’t include Berlin, Munich and Hamburg
TR Berlin, Münih ve Hamburg’un yer almadığı şehir sıralamasına pek rastlamak mümkün değildir
inglês | turco |
---|---|
ranking | sıralaması |
berlin | berlin |
munich | münih |
that | mümkün |
city | şehir |
and | ve |
EN Has the Covid-19 crisis helped to increase the importance of species protection? The fact that species protection and pandemics are connected, was hardly recognized a year ago
TR Korona krizi türlerin korunmasına atfedilen değerin artmasına katkıda bulundu diyebilir miyiz? Türlerin korunması ve pandemiler arasındaki bağlantı bir yıl öncesine kadar bilinen bir gerçek değildi
inglês | turco |
---|---|
crisis | krizi |
protection | korunması |
year | yıl |
covid-19 | korona |
connected | bağlantı |
and | ve |
that | gerçek |
a | bir |
to | kadar |
EN Hardly anyone can resist the urge to take a snapshot and share when a great dish is placed on the table
TR Sofraya nefis bir yemek geldiğinde, bunun fotoğrafını çekerek paylaşma arzusuna direnebilen pek kimse yok gibi
inglês | turco |
---|---|
a | bir |
the | gibi |
share | paylaş |
EN There are hardly any shops, and only the larger Halligs have doctors
TR Pek fazla mağaza bulunmaz, doktor sadece büyükçe Hallig adalarında vardır
inglês | turco |
---|---|
larger | büyük |
any | e |
EN I often have the feeling that I can hardly express what I’ve learned in these years in German.”
TR Bu yıllarda öğrendiklerimi Almancada ifade etmemim pek mümkün olmadığı duygusunu taşıyorum.”
EN Every language has its own brand of humour, which can hardly be translated.
TR Her dilin kendine özgü bir mizahı var, baka dile pek çevrilemeyen.
inglês | turco |
---|---|
own | kendine |
of | her |
EN My children, who were born in Germany and brought up bilingually, cheekily claim that they don't have a normal mother tongue, just a secret language that hardly else anyone understands
TR Benim Almanya’da doğan ve iki dilli yetişen çocuklarım, normal bir anadilleri olmadığını söylüyorlar tüm şımarıklıklarıyla, sadece gizli bir anadilleri olduğunu, onu da pek kimsenin anlamayacağını söylüyorlar
inglês | turco |
---|---|
my | benim |
normal | normal |
secret | gizli |
in | da |
and | ve |
a | bir |
just | sadece |
EN Since streaming services and online music platforms have become so popular, musicians hardly earn anything at all anymore from the sale of their music
TR Streaming hizmetleri ve çevrim içi müzik platformları bu denli popüler olalı, müzisyenler nadiren müziklerini satarak para kazanıyorlar
inglês | turco |
---|---|
services | hizmetleri |
music | müzik |
platforms | platformlar |
popular | popüler |
of | para |
and | ve |
EN I can see hardly any difference to the Silicon Valley.
TR Silicon Valley ile aramızda pek büyük bir fark görmüyorum.
inglês | turco |
---|---|
difference | fark |
EN “I can see hardly any difference to Silicon Valley,” says Professor Jana Koehler, who has headed the research centre since February 2019
TR Şubat 2019’da merkezin yönetimini üstlenen Profesör Jana Koehler, „Silicon Valley ile aramızda pek büyük bir fark görmüyorum“ diyor
EN Air raids, ground fighting, devastated infrastructures, hardly any intact hospitals, epidemics, famine: the civilian population in Yemen has been suffering from the effects of war for years
TR Hava saldırıları, silahlı çarpışmalar, yerle bir olmuş altyapı, hizmet veremeyecek duruma gelmiş hastaneler, salgın hastalıklar, kıtlık; Yemen’de sivil halk yıllardır süren savaşın sonuçları altında eziliyor
inglês | turco |
---|---|
air | hava |
hospitals | hastaneler |
war | savaşı |
for years | yıllardır |
years | bir |
in | altında |
EN famous and popular gaming brands can hardly be found among such proposals;
TR ünlü ve popüler oyun markaları bu tür teklifler içinde pek bulunmaz;
inglês | turco |
---|---|
popular | popüler |
gaming | oyun |
brands | markalar |
famous | ünlü |
be | tür |
and | ve |
such | bu |
EN expect games with low-quality graphics, semi-poor sound system and inconvenient playing interface design that will hardly attract any customers;
TR herhangi bir müşteriyi zar zor cezbedecek düşük kaliteli grafiklere, yarı zayıf ses sistemine ve rahatsız edici oyun arayüzü tasarımına sahip oyunlar bekleyin;
inglês | turco |
---|---|
sound | ses |
low | düşük |
quality | kaliteli |
semi | yarı |
system | sistemine |
games | oyunlar |
and | ve |
design | tasarım |
any | herhangi |
interface | arayüzü |
that | sahip |
with | bir |
EN But cheese is hardly a new invention. In 1974, Russian explorers found a cheese block in the permafrost of the Siberian tundra that was dated to be at least 2,000 years old – and still said to be an unrivalled delicacy.
TR Ancak peynirin yeni bir icat olduğunu söylemek güçtür. 1974'te, Rus kaşifler Sibirya tundrasındaki donmuş topraklarda en az 2.000 yıllık bir peynir bloku buldurlar - hala nefis bir lezzeti olduğu söyleniyor.
inglês | turco |
---|---|
new | yeni |
years | yıllık |
cheese | peynir |
still | hala |
is | olduğu |
a | bir |
EN We recommend following these six easy steps to building an authoritative ORCID record ? while hardly lifting a (digital) finger!
TR Yetkili bir şirket oluşturmak için bu altı kolay adımı izlemenizi öneririz. ORCID kayıt – bir (dijital) parmağı neredeyse hiç kaldırmadan!
EN The arrival date must be today's date or a later date
TR Varış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN The arrival and departure date must be today’s date or a later date
TR Varış ve çıkış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
and | ve |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN The arrival date must be today's date or a later date
TR Varış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN The arrival and departure date must be today’s date or a later date
TR Varış ve çıkış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
and | ve |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN The arrival date must be today's date or a later date
TR Varış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN The arrival and departure date must be today’s date or a later date
TR Varış ve çıkış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
and | ve |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN The arrival date must be today's date or a later date
TR Varış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN The arrival and departure date must be today’s date or a later date
TR Varış ve çıkış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
and | ve |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN The arrival date must be today's date or a later date
TR Varış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN The arrival and departure date must be today’s date or a later date
TR Varış ve çıkış tarihi bugün veya daha sonraki bir tarih olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
arrival | varış |
and | ve |
date | tarihi |
must | olmalıdır |
or | veya |
a | sonraki |
EN Date formatter: allows to display date and time according to the localized format or given pattern or set of rules, and to parse strings into date and time.
TR . Tarih Biçemleyici: Yerelleştirilmiş biçime veya verilen kalıba ya da kural kümesine göre tarih ve saati görüntülemeyi, dizeleri tarih ve saate ayrıştırmayı sağlar
inglês | turco |
---|---|
date | tarih |
allows | sağlar |
time | saati |
rules | kural |
and | ve |
or | veya |
EN use the Services in any manner that could interfere with, disrupt, negatively affect or inhibit other users from fully enjoying our services or that could damage, disable, overburden or impair the functioning of our services in any manner;
TR diğer kullanıcılarımızın hizmetlerimizi tamamen kullanabilmesine müdahale edebilecek, hizmetleri devre dışı bırakabilecek, yoğun yüke maruz kalmalarına neden olabilecek veya bunları bozabilecek şekilde kullanmak;
inglês | turco |
---|---|
could | olabilecek |
other | diğer |
of | ın |
our services | hizmetlerimizi |
fully | tamamen |
services | hizmetleri |
or | veya |
users | kullanıcılar |
EN You could also attend a co-sponsorship meeting or a literature-discussion meeting, or you could set up a new step-work meeting
TR Ayrıca bir ortak sponsorluk toplantısına veya literatür tartışma toplantısına katılabilir veya yeni bir adım-çalışma toplantısı düzenleyebilirsiniz
inglês | turco |
---|---|
co | ortak |
sponsorship | sponsorluk |
literature | literatür |
discussion | tartışma |
also | ayrıca |
meeting | toplantı |
or | veya |
a | bir |
new | yeni bir |
EN With this tool we were able to find high potential keywords for Oleg Cassini, we could see how competitors were performing for these keywords and it gave us hints on how we could improve our rankings on these specific keywords.
TR SEOMonitor sayesinde, Oleg Cassini’nin yükselmesini sağlayacak potansiyele sahip birçok kelime keşfettik ve aynı zamanda rakiplerin bu kelimelerdeki performansının nasıl olduğunu da görebildik.
inglês | turco |
---|---|
competitors | rakiplerin |
performing | performans |
high | çok |
and | ve |
this | bu |
it | olduğunu |
how | nasıl |
EN If you?re trying to stick to a budget then the rest of the party could travel in taxis, but you could need up to three cars depending on the size of your party and whether the groom gets a car too.
TR Bir bütçeye bağlı kalmaya çalışıyorsanız, grubun geri kalanı taksilerle seyahat edebilir, ancak partinizin büyüklüğüne ve damadın da araba alıp almamasına bağlı olarak en fazla üç araca ihtiyacınız olabilir.
inglês | turco |
---|---|
could | olabilir |
size | büyüklüğüne |
budget | bütçeye |
in | da |
travel | seyahat |
need | ihtiyacınız |
to | geri |
car | araba |
a | bir |
depending | bağlı olarak |
and | ve |
EN Voluntary apps could soon play an important role in stopping the spread of the coronavirus. These three platforms could help to achieve that.
TR Gönüllü kullanılan aplikasyonlar yakında koronavirüsün engellenmesinde önemli bir rol oynayabilirler . Bu üçü bu konuda yararlı olabilir..
inglês | turco |
---|---|
soon | yakında |
role | rol |
coronavirus | koronavirüs |
these | bu |
voluntary | gönüllü |
important | önemli |
EN Making the wrong decision could mean that you could need to re-invest in IT sooner than expected if you don?t design for growth and scalability.
TR Yanlış karar vermek, büyüme ve ölçeklenebilirlik için tasarım yapmazsanız, BT’ye beklenenden daha kısa sürede yeniden yatırım yapmanız gerekebileceği anlamına gelebilir.
inglês | turco |
---|---|
decision | karar |
design | tasarım |
growth | büyüme |
wrong | yanlış |
re | yeniden |
invest | yatırım |
and | ve |
to | anlamına |
for | için |
EN use the Services in any manner that could interfere with, disrupt, negatively affect or inhibit other users from fully enjoying our services or that could damage, disable, overburden or impair the functioning of our services in any manner;
TR diğer kullanıcılarımızın hizmetlerimizi tamamen kullanabilmesine müdahale edebilecek, hizmetleri devre dışı bırakabilecek, yoğun yüke maruz kalmalarına neden olabilecek veya bunları bozabilecek şekilde kullanmak;
inglês | turco |
---|---|
could | olabilecek |
other | diğer |
of | ın |
our services | hizmetlerimizi |
fully | tamamen |
services | hizmetleri |
or | veya |
users | kullanıcılar |
EN use the Services in any manner that could interfere with, disrupt, negatively affect or inhibit other users from fully enjoying our services or that could damage, disable, overburden or impair the functioning of our services in any manner;
TR diğer kullanıcılarımızın hizmetlerimizi tamamen kullanabilmesine müdahale edebilecek, hizmetleri devre dışı bırakabilecek, yoğun yüke maruz kalmalarına neden olabilecek veya bunları bozabilecek şekilde kullanmak;
inglês | turco |
---|---|
could | olabilecek |
other | diğer |
of | ın |
our services | hizmetlerimizi |
fully | tamamen |
services | hizmetleri |
or | veya |
users | kullanıcılar |
EN use the Services in any manner that could interfere with, disrupt, negatively affect or inhibit other users from fully enjoying our services or that could damage, disable, overburden or impair the functioning of our services in any manner;
TR diğer kullanıcılarımızın hizmetlerimizi tamamen kullanabilmesine müdahale edebilecek, hizmetleri devre dışı bırakabilecek, yoğun yüke maruz kalmalarına neden olabilecek veya bunları bozabilecek şekilde kullanmak;
inglês | turco |
---|---|
could | olabilecek |
other | diğer |
of | ın |
our services | hizmetlerimizi |
fully | tamamen |
services | hizmetleri |
or | veya |
users | kullanıcılar |
EN use the Services in any manner that could interfere with, disrupt, negatively affect or inhibit other users from fully enjoying our services or that could damage, disable, overburden or impair the functioning of our services in any manner;
TR diğer kullanıcılarımızın hizmetlerimizi tamamen kullanabilmesine müdahale edebilecek, hizmetleri devre dışı bırakabilecek, yoğun yüke maruz kalmalarına neden olabilecek veya bunları bozabilecek şekilde kullanmak;
inglês | turco |
---|---|
could | olabilecek |
other | diğer |
of | ın |
our services | hizmetlerimizi |
fully | tamamen |
services | hizmetleri |
or | veya |
users | kullanıcılar |
EN use the Services in any manner that could interfere with, disrupt, negatively affect or inhibit other users from fully enjoying our services or that could damage, disable, overburden or impair the functioning of our services in any manner;
TR diğer kullanıcılarımızın hizmetlerimizi tamamen kullanabilmesine müdahale edebilecek, hizmetleri devre dışı bırakabilecek, yoğun yüke maruz kalmalarına neden olabilecek veya bunları bozabilecek şekilde kullanmak;
inglês | turco |
---|---|
could | olabilecek |
other | diğer |
of | ın |
our services | hizmetlerimizi |
fully | tamamen |
services | hizmetleri |
or | veya |
users | kullanıcılar |
EN use the Services in any manner that could interfere with, disrupt, negatively affect or inhibit other users from fully enjoying our services or that could damage, disable, overburden or impair the functioning of our services in any manner;
TR diğer kullanıcılarımızın hizmetlerimizi tamamen kullanabilmesine müdahale edebilecek, hizmetleri devre dışı bırakabilecek, yoğun yüke maruz kalmalarına neden olabilecek veya bunları bozabilecek şekilde kullanmak;
inglês | turco |
---|---|
could | olabilecek |
other | diğer |
of | ın |
our services | hizmetlerimizi |
fully | tamamen |
services | hizmetleri |
or | veya |
users | kullanıcılar |
EN use the Services in any manner that could interfere with, disrupt, negatively affect or inhibit other users from fully enjoying our services or that could damage, disable, overburden or impair the functioning of our services in any manner;
TR diğer kullanıcılarımızın hizmetlerimizi tamamen kullanabilmesine müdahale edebilecek, hizmetleri devre dışı bırakabilecek, yoğun yüke maruz kalmalarına neden olabilecek veya bunları bozabilecek şekilde kullanmak;
inglês | turco |
---|---|
could | olabilecek |
other | diğer |
of | ın |
our services | hizmetlerimizi |
fully | tamamen |
services | hizmetleri |
or | veya |
users | kullanıcılar |
EN use the Services in any manner that could interfere with, disrupt, negatively affect or inhibit other users from fully enjoying our services or that could damage, disable, overburden or impair the functioning of our services in any manner;
TR diğer kullanıcılarımızın hizmetlerimizi tamamen kullanabilmesine müdahale edebilecek, hizmetleri devre dışı bırakabilecek, yoğun yüke maruz kalmalarına neden olabilecek veya bunları bozabilecek şekilde kullanmak;
inglês | turco |
---|---|
could | olabilecek |
other | diğer |
of | ın |
our services | hizmetlerimizi |
fully | tamamen |
services | hizmetleri |
or | veya |
users | kullanıcılar |
Mostrando 50 de 50 traduções