DE „Ich wollte immer mal im Ausland arbeiten, und im dritten Lehrjahr gab es dann die Möglichkeit dazu“, sagt auch Tirkkonen.
DE „Ich wollte immer mal im Ausland arbeiten, und im dritten Lehrjahr gab es dann die Möglichkeit dazu“, sagt auch Tirkkonen.
TR “Yurt dışında çalışmayı hep istemiştim” diyen Tirkkonen eğitiminin üçüncü yılında bu fırsata kavuştu.
DE Deutschlandweit bieten Hochschulen ein Online-Studium an, mal nur für ein Zertifikat, mal bis hin zum Masterabschluss
TR Yüksek öğretim kurumları Almanya genelinde online eğitim programları sunuyor, bunlar sadece bir sertifika şeklinde olabileceği gibi yüksek lisans diploması veren programlar da olabiliyor
alemão | turco |
---|---|
bieten | sunuyor |
zertifikat | sertifika |
online | online |
nur | sadece |
ein | bir |
bis | e |
zum | da |
an | genelinde |
DE Deutschlandweit bieten Hochschulen ein Online-Studium an, mal nur für ein Zertifikat, mal bis hin zum Masterabschluss
TR Yüksek öğretim kurumları Almanya genelinde online eğitim programları sunuyor, bunlar sadece bir sertifika şeklinde olabileceği gibi yüksek lisans diploması veren programlar da olabiliyor
alemão | turco |
---|---|
bieten | sunuyor |
zertifikat | sertifika |
online | online |
nur | sadece |
ein | bir |
bis | e |
zum | da |
an | genelinde |
DE Die hippen Diskotheken und Bars im Westen der Stadt sind tagsüber mal als Atelier, mal als Fahrradladen getarnt
TR Kentin batısındaki kıpır kıpır diskotekler ve barlar gündüz kah bir atölyeye, kah bir bisiklet dükkanına dönüşüyor
alemão | turco |
---|---|
und | ve |
sind | bir |
DE Leser von Gesprächen verbringen im Schnitt 4,4-mal mehr Zeit auf der Webseite und besuchen 3,5-mal mehr Seiten.
TR Conversations okuyucuları sitede ortalama 4,4 kat daha fazla zaman geçirir ve 3,5 kat daha fazla sayfa ziyaret eder.
alemão | turco |
---|---|
zeit | zaman |
besuchen | ziyaret |
und | ve |
mehr | daha fazla |
DE Mutter von IS-Kämpfer: "Mein Herz sagt mir, er ist nicht tot"
TR Biden: Afganistan'dan tahliye operasyonu olağanüstü bir başarı
alemão | turco |
---|---|
nicht | bir |
DE Selbst wenn dir jemand sagt, dass er es nicht tut, könnte er sich irren
TR Biri size söylemediğini söylese bile kendisi hakkında yanılıyor olabilir
alemão | turco |
---|---|
dir | size |
könnte | olabilir |
es | biri |
selbst | bile |
DE Replizieren der porno-star sagt und was nicht, sehen Sie einen Film-clip, der von innen kommen, und Sie haben, um es real zu machen
TR Çoğaltmak porno yıldızı filmi izlerken değil, içinizde ve gerçek yapmak için geliyor ve diyor
alemão | turco |
---|---|
sagt | diyor |
porno | porno |
und | ve |
DE Die Medienüberwachung hört zu, wer was über Ihre Marke, Ihre Konkurrenten, Ihre Branche und jedes andere Thema sagt, das für Sie und Ihren Betrieb wichtig ist
TR Medya izleme, markanız, rakipleriniz, sektörünüz ve sizin ve operasyonlarınız için önemli olan diğer konular hakkında kimin ne söylediğini dinliyor
alemão | turco |
---|---|
branche | sektör |
andere | diğer |
medien | medya |
überwachung | izleme |
wichtig | önemli |
was | ne |
ist | olan |
und | ve |
DE Optionale Ideen nach der nach der ersten Runde von Beiträgen. Der Leiter ann 30 Sekunden waren, bevor er sagt: "Würde jemand, der noch nicht geteilt hat, gerne teilen?" und dann noch ca. 30 Sekunden waren, bevor er fortfährt.
TR İlk hisse turundan sonra isteğe bağlı istemler. Not: Başkan, “Henüz paylaşmamış biri paylaşmak ister mi?” demeden önce ~30 saniye beklemek isteyebilir. ve devam etmeden önce ~30 saniye daha duraklayın.
alemão | turco |
---|---|
sekunden | saniye |
jemand | biri |
teilen | paylaşmak |
der | ve |
DE Der Ort ist alles, so sagt man. Vor allem, wenn Sie eine Tagung mit bedeutenden Führungskräften planen.
TR Konum her şeydir denir. Eğer üst düzey yöneticiler ile bir toplantı yapmayı planlıyorsanız bu özellikle geçerlidir.
alemão | turco |
---|---|
tagung | toplantı |
man | bir |
wenn | eğer |
allem | her |
mit | ile |
DE Der Vorstandsvorsitzender des Kibar Holdings Ali Kibar sagt:„ Wir arbeiten daran um sämtliche Funktionen des Portfolio-Stil des Holdings,zu einem Format aktiverer Invesitionen umzuwandeln”.
TR Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, “ Holding’in bazı fonksiyonları içerisindeki portfolio tarzındaki iştirakleri, daha aktif yatırımlara dönüştüreceğimiz bir formata yönelik bazı çalışmalar yapıyoruz.”
DE Asım Kibar, Gründer und Ehrenpräsident einer Gruppe, die 25 Milliarden TL Umsatz macht, sagt: „Ich hatte keine Zeit für Träume, weil es immer viel zu tun gab.
TR “ Şimdi 25 Milyar TL ciro yapan bir grubun Kurucu ve Onursal Başkanı olan Asım Kibar “Hayal etmeye vaktim yoktu, hep çok iş vardı.” diye konuşuyor. Başarısını rakiplerden ileride olmaya, işe odaklanmaya, işçi gibi çalışmaya ve ...
DE Sie will „den Fokus nicht aufs Anderssein legen“, sagt Filiz Recber, in Böblingen geborene Gastronomin mit türkischen Wurzeln
TR “Farklı olmaya odaklanmak istemiyorum” diyor, Böblingen doğumlu Türk kökenli gastronom Filiz Recber
DE Ob von Ihren Kunden, Mitarbeitern oder Studenten, Feedback sagt Ihnen immer etwas über die Situation
TR Müşterilerinizden, çalışanlarınızdan veya öğrencilerinizden gelen geri bildirimler her zaman durum hakkında size bir şeyler söyler
alemão | turco |
---|---|
immer | her zaman |
situation | durum |
oder | veya |
über | hakkında |
feedback | geri |
etwas | her |
DE Die Corona-Pandemie trifft vor allem die junge Generation. Erfahrt hier, was ein Jugendforscher zum Lebensgefühl junger Menschen sagt.
TR Kuşak Araştırmacıları günümüzün iş hayatında yer alan dört grup ayırt ediyorlar. Küçük bir tipleştirme.
alemão | turco |
---|---|
was | küçük |
menschen | bir |
DE Angesichts der Möglichkeit einer Diskriminierung Anspruch, einige Arbeitgeber flat-out ablehnen Bewerbungen mit Fotos, sagt O'Malley.
TR Bir ayrımcılık istem olasılığı göz önüne alındığında, bazı işverenler düz dışarı fotoğraflarla özgeçmiş reddetmek O'Malley diyor.
alemão | turco |
---|---|
sagt | diyor |
einige | bir |
DE Wofür steht PIPEDA und was sagt PHIPA aus? In welchem Verhältnis stehen diese Gesetze zueinander?
TR PIPEDA ve PHIPA nedir? Bu iki yasa arasındaki ilişki nedir?
alemão | turco |
---|---|
was | nedir |
in | arasındaki |
und | ve |
diese | bu |
DE „Auch wenn der Architekt einen Raum mit einer klaren Absicht entwirft, reicht das Design allein nicht aus, um dem Kunden die Gesamtidee nahezubringen“, sagt Sakairi
TR Sakairi, “Mimar bir alanı net bir niyetle tasarlasa bile, tasarımın kendisi tüm fikri müşteriye ulaştırmaya yetmez” diyor
DE „AutoCAD ist so praktisch“, sagt Sakairi
TR Sakairi, “AutoCAD çok rahat” diye ifade ediyor
DE Der Ort ist alles, so sagt man. Vor allem, wenn Sie eine Tagung mit bedeutenden Führungskräften planen.
TR Konum her şeydir denir. Eğer üst düzey yöneticiler ile bir toplantı yapmayı planlıyorsanız bu özellikle geçerlidir.
alemão | turco |
---|---|
tagung | toplantı |
man | bir |
wenn | eğer |
allem | her |
mit | ile |
DE Das neue Bündnis der G7 soll einer weltweiten Versorgungskrise entgegenwirken, sagt Entwicklungsministerin Svenja Schulze, die das Vorhaben mitinitiiert hat.
TR G7 grubunun dışişleri bakanları Baltık Denizi’nde buluştu. Annalena Baerbock, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaştan kaynaklanacak dünya çapında bir gıda krizi konusunda uyarı yaptı.
alemão | turco |
---|---|
weltweiten | dünya |
die | bir |
DE Die Bundesregierung will Unternehmen verpflichten, ihrer globalen Verantwortung besser nachzukommen. Der „Wirtschaftsweise“ Professor Achim Truger sagt, warum.
TR Hükümet, şirketlerden daha fazla küresel sorumluluk bekliyor. “Ekonomi Bilgeleri Kurulu” üyesi profesör Achim Truger açıklıyor.
DE Die „Vereinbarkeit von Wohlstand und Klimaschutz“, sei das Ziel dieser Regierung, sagt Wirtschaftsminister Habeck
TR Ekonomi Bakanı Habeck, “Refah ve iklimin korunmasının birbirine uyumlu kılınması bu hükümetin hedefi” diyor
DE „Uns ist wichtig, das auf diesem Gebiet gewonnene Wissen in die Zivilgesellschaft einzubringen und in konkrete Projekte münden zu lassen“, sagt Universitätspräsident Professor Sascha Spoun.
TR „Bu alanda kazanılmış bilgiyi sivil topluma iletmek ve somut projelere akmasını sağlamak bizim için önemli” diyor Üniversite Başkanı Profesör Sascha Spoun.
DE Sie will „den Fokus nicht aufs Anderssein legen“, sagt Filiz Recber, in Böblingen geborene Gastronomin mit türkischen Wurzeln
TR “Farklı olmaya odaklanmak istemiyorum” diyor, Böblingen doğumlu Türk kökenli gastronom Filiz Recber
DE „Neben der Schaffung stabiler Rahmenbedingungen sind gegenwärtig insbesondere Fortschritte beim Impfen gegen das Corona-Virus der Schlüssel für hohes wirtschaftliches Wachstum“, sagt Markus C
TR Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Markus C
DE Trotz des Aufwands „macht es voll viel Spaß“, sagt die junge Sportlerin
TR Çalışmanın zorlayıcılığına rağmen “çok eğlenceli” diyor genç atlet
DE Obwohl Karsch grübelt, wie sinnvoll die Spiele angesichts der Corona-Pandemie sind, sagt sie: „Ich glaube, dass es dort einen Olympic Spirit geben wird
TR Karsch, korona pandemisi koşullarında Olimpiyatların ne kadar faydalı olduğunu konusunda tereddütleri olsa da şunu söylüyor: “Orada bir olimpiyat ruhu olacağını düşünüyorum
DE Der Ort habe seinen „dörflichen Charakter“ bewahrt, sagt Marcel Roßmann, Sprecher der Gemeinde
TR Beldenin Sözcüsü Marcel Roßmann buranın “köy havasını” koruduğunu belirtiyor
DE „Gedrucktes entschleunigt und wenn Sie bereits alle ihre Abos digital lesen, freuen wir uns darüber, das einzig gedruckte Magazin in Ihrem Haushalt zu sein“, sagt die Redaktion.
TR “Basılı şeyler hızı yavaşlatıyor ve eğer siz bütün abone olduğunuz şeyleri dijital olarak okuyorsanız, hanenize giren tek basılı dergi olmaktan mutluluk duyuyoruz” diyor yazı kurulu.
DE „Es war eine tolle und wichtige Erfahrung, eine längere Zeit dort zu sein“, sagt sie.
TR “Uzunca bir süre orada olmak harika ve önemli bir deneyimdi” diyor.
DE „Unser Ziel ist es, bis 2030 alle Bundesländer zu erreichen“, sagt Morawitz
TR Morawitz “hedefimiz 2030 yılına kadar tüm eyaletlere yayılmak” açıklamasını yapıyor
DE Die Teilnahme könne zum Beispiel dazu führen, „dass ein Klassenrat oder ein Schülerparlament entstehen und Kinder wirklich bei Entscheidungen der Schule mitreden können“, sagt Morawitz
TR Programa katılan okullarda örneğin “bir sınıf konseyi ya da öğrenci meclisi kurulabiliyor ve okuldaki kararlarda çocukların söz hakkı kazanmaları” sağlanabiliyor
DE „Aus der Ferne sieht vieles sehr anders aus“, sagt Dayala Lang
TR “Uzaktan çok şey, çok daha farklı görünüyor” diyor Dayala Lang
DE Schon von klein auf habe sie Journalistin werden wollen, sagt Aysu Biçer, nun arbeite sie sehr gerne in ihrem „Traumjob“
TR Ta çocukluğundan beri gazeteci olmak istediğini söylüyor Aysu Biçer, bu “hayalindeki mesleği” şimdi çok severek yapıyormuş
DE „Mich interessieren vor allem die Menschen und die Geschichten hinter den Zahlen“, sagt die 28-Jährige
TR “Beni özellikle sayıların arkasında gizli insanlar ve öyküler ilgilendiriyor” diyor 28 yaşındaki Aysu Biçer
DE Mit ihr kann man in eine Traumwelt eintauchen“, sagt Zuber
TR „ Noonoouri farklı olduğu için insanlar onu takip ediyorlar
DE „Solarenergie ist dabei führend“, sagt Deǧer Saygın, Direktor von SHURA
TR SHURA Direktörü Deǧer Saygın, „Burada güneş enerjisi başı çekiyor” diyor
DE Die Schriftstellerin Juli Zeh lebt in einem Dorf in Brandenburg, fernab vom Berliner Kulturbetrieb. Das ist auch gut so, sagt sie.
TR Yazar Juli Zeh, Berlin kültür dünyasının çok uzaklarında, bir Brandenburg köyünde yaşıyor. Ve o, „böylesi iyidir“ diyor.
alemão | turco |
---|---|
lebt | yaşıyor |
berliner | berlin |
ist | ya |
sagt | diyor |
einem | bir |
die | ve |
DE „Erste Voraussetzung für einen Anstieg der Bevölkerung ist das Vorhandensein von Wohnraum“, sagt Brigitte Adam, Expertin des BBSR und Autorin der Studie
TR „Nüfusun artması için en önemli koşul, yeterince konut alanının mevcut olmasıdır” diyor, bilimsel araştırmanın yazarı ve BBSR uzmanı Brigitte Adam
DE Danke allen Helfern sagt dieses Graffito an einem zerstörten Gebäude.
TR Hasarlı bir binadaki bu duvar yazısında bütün yardımcılara teşekkür ediliyor.
alemão | turco |
---|---|
dieses | bu |
DE „Neben der Beratung zum Energieverbrauch ist die pädagogische Arbeit ganz wichtig“, sagt Energie2000-Geschäftsführer Manfred Schaub
TR Energie 2000 direktörü Manfred Schaub, “Enerji tüketimine ilişkin danışmanlığa ek olarak, eğitim çalışmaları da çok önemli” diyor
DE Kerstin Krey, die Leiterin des Projekts, sagt: „Make it in Germany ist das zentrale und offizielle Portal für ausländische Fachkräfte, die nach Deutschland kommen wollen, um hier zu arbeiten
TR Projenin başkanı Kerstin Krey şunları söyledi: “Make it in Germany Almanya’da çalışmak için buraya gelmek isteyen uzman elemanlara dönük resmi ve merkezi portal
DE Schwer sei ihr das nicht gefallen, sagt sie
TR Bunun kendisine zor gelmediğini söyleyen Clare, „Annelik rolü sayesinde odak noktam değişti“ diyor
alemão | turco |
---|---|
schwer | zor |
sagt | diyor |
sie | i |
das | de |
DE Ob Baustelle oder Bäckerei – im Handwerk fehlen Fachkräfte. Hilft das geplante Einwanderungsgesetz? Das sagt der Handwerkspräsident.
TR İnşaattan fırıncılığa – nitelikli emeğe dayalı sektörde eleman sıkıntısı büyük. Uzman Eleman Göçü Yasası bu soruna çözüm sunuyor mu? İşte zanaatkarlar odası başkanının cevabı.
DE Cort-Denis Hachmeister vom CHE sagt: „Eine tolle akademische Karriere kann man an jeder Universität machen.“ Entscheidend seien die Forschungsschwerpunkte und die Professoren.
TR „Mükemmel bir akademik kariyeri her üniversitede yapmak mümkün“ diyen CHE uzmanı Cort-Denis Hachmeister, burada ağırlık verilen araştırma dallarının ve profesörlerin belirleyici olduğunu söylüyor.
DE Wer Dresden kennt, sagt: Dresden ist ein Dorf
TR Dresden’i tanıyanlara sorarsanız Dresden bir köy diyeceklerdir
alemão | turco |
---|---|
ein | bir |
DE „Wir haben bereits viel aus früheren Pandemien lernen können“, sagt Addo
TR “Geçmişteki küresel salgınlardan çok şey öğrenebildik” diyor Addo
DE Kanzleramtsminister Helge Braun sagt, wer die Impfung nicht wolle, „muss das Risiko einer Infektion selbst tragen“
TR Başbakanlık müsteşarı Helge Braun aşı olmak istemeyenlerin “riski kendilerinin taşıması gerektiğini” dile getiriyor
Mostrando 50 de 50 traduções