EN There are people who have been in situations very similar to yours, who have learned much from them, and who are willing to share the lessons they’ve learned.
"knowledge they learned" em inglês pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases turco:
EN There are people who have been in situations very similar to yours, who have learned much from them, and who are willing to share the lessons they’ve learned.
TR Sizinkine çok benzer durumlarda bulunmuş, onlardan çok şey öğrenmiş ve öğrendiklerini paylaşmaya istekli insanlar var.
inglês | turco |
---|---|
people | insanlar |
situations | durumlarda |
similar | benzer |
share | paylaş |
and | ve |
to | şey |
the | onlardan |
EN I don’t have enough knowledge of English myself to teach my sons but I think English is a must-have now. Language should be learned constantly, and Buddy is a great help here!
TR İngilizce bilseydim çocuklarıma öğretmek isterdim, çünkü İngilizce artık hayatın olmazsa olmazı. Öğrenmek için her fırsatı değerlendirmek lazım, Buddy sayesinde bu iş oldukça kolaylaştı!
inglês | turco |
---|---|
but | de |
now | bu |
is | artık |
EN I don’t have enough knowledge of English myself to teach my sons but I think English is a must-have now. Language should be learned constantly, and Buddy is a great help here!
TR İngilizce bilseydim çocuklarıma öğretmek isterdim, çünkü İngilizce artık hayatın olmazsa olmazı. Öğrenmek için her fırsatı değerlendirmek lazım, Buddy sayesinde bu iş oldukça kolaylaştı!
inglês | turco |
---|---|
but | de |
now | bu |
is | artık |
EN If you've been trying to tackle knowledge management inside your company, you've already been put in front of a knowledge base also known as a knowledge management system
TR Şirketinizde bilgi yönetimiyle uğraşmaya çalışıyorsanız, zaten bilgi yönetim sistemi olarak da bilinen bir bilgi tabanının önüne geçmişsinizdir
inglês | turco |
---|---|
been | ne |
knowledge | bilgi |
base | tabanı |
known | bilinen |
system | sistemi |
management | yönetim |
in | da |
a | bir |
already | zaten |
EN If you've been trying to tackle knowledge management inside your company, you've already been put in front of a knowledge base also known as a knowledge management system
TR Şirketinizde bilgi yönetimiyle uğraşmaya çalışıyorsanız, zaten bilgi yönetim sistemi olarak da bilinen bir bilgi tabanının önüne geçmişsinizdir
inglês | turco |
---|---|
been | ne |
knowledge | bilgi |
base | tabanı |
known | bilinen |
system | sistemi |
management | yönetim |
in | da |
a | bir |
already | zaten |
EN When they first learned that they were expecting twin babies, she and her husband felt not only happy but also anxious due to the risks and uncertainties waiting for them and their babies in the process.
TR Her ne kadar ikiz bebek beklediklerini öğrenmek Şengün çiftini çok mutlu etmiş olsa da, bu süreçte kendilerini ve bebeklerini bekleyen riskler ve belirsizlikler nedeniyle başlarda ciddi endişeler yaşadılar.
inglês | turco |
---|---|
twin | ikiz |
happy | mutlu |
process | süreç |
in | da |
were | bu |
and | ve |
the | olsa |
to | her |
EN I have learned so many things from this video! Thank you so much Ahrefs and Sam for this amazing and value-loaded video!
TR Bu videodan oldukça fazla şey öğrendim! Ahrefs ve Sam’e bu harika ve değer yüklü video için çok teşekkür ederim!
inglês | turco |
---|---|
video | video |
ahrefs | ahrefs |
value | değer |
thank you | teşekkür |
this | bu |
amazing | harika |
and | ve |
for | için |
much | de |
EN He first learned of the Internet in 1976 from Steward Brand's book, "Cybernetics Frontiers II" and attempted to log on for the first time in 1984 at an Artificial Intelligence Conference at the University of Texas in Austin, TX but was refused access.
TR O ilk olarak İnterneti Steward Brand'ın kitabından, "Cybernetics Frontiers II", öğrendi ve 1984'te Austin'de ki Teksas üniversitesindeki bir Yapay Zeka Konferansı'na katılmayı denedi ilk defa ama erişimi reddedildi.
inglês | turco |
---|---|
book | kitabı |
ii | ii |
time | defa |
intelligence | zeka |
conference | konferans |
access | erişimi |
and | ve |
but | ama |
first | ilk |
artificial | yapay |
EN She learned to play hockey in Berlin with Zehlendorf 88
TR Hokey oynamayı Berlin’de Zehlendorf 88 kulübünde öğrenmiş
EN I often have the feeling that I can hardly express what I’ve learned in these years in German.”
TR Bu yıllarda öğrendiklerimi Almancada ifade etmemim pek mümkün olmadığı duygusunu taşıyorum.”
EN The young woman learned German at a PASCH school in her home country
TR Bu genç kadın, kendi ülkesindeki bir PASCH okulunda Almanca öğrenmiş
inglês | turco |
---|---|
woman | kadın |
young | genç |
home | bu |
german | almanca |
a | bir |
EN In kindergarten, the children successfully learned to speak the Saxon dialect
TR Anaokulundaysa Sakson ağızıyla bir Almancayı başarıyla öğrendiler
inglês | turco |
---|---|
successfully | başarıyla |
EN In the 1990s, while she was a medical student spending a semester abroad, she worked in an AIDS ward there and learned more about the social aspects of the disease
TR 1990’larda katıldığı ve tıp öğrencisi olarak bir AIDS kliniğinde yurtdışı değişim programı sırasında hastalığın sosyal etkilerini de tanımış
inglês | turco |
---|---|
s | s |
medical | tıp |
social | sosyal |
disease | hastalığı |
and | ve |
she | bir |
more | de |
in | sırasında |
EN What can we learn from the pandemic? We have already learned a great deal about pandemic management, and I believe that policymakers are also learning something new with every step we take
TR Pandemiden ne öğrenebiliriz? Pandemi yönetiminden şu ana kadar çok şey öğrendik ve sanıyorum, siyasetçiler de her adımda yeni bir şey daha öğreniyorlar
inglês | turco |
---|---|
pandemic | pandemi |
what | ne |
something | bir şey |
a | bir |
new | yeni bir |
from | kadar |
that | şey |
EN All of the parties agree on the lesson learned from the school closures during the Covid-19 pandemic: digitalization in schools must be increased
TR Tüm partiler, korona pandemisi esnasında yaşanan okulların kapatılması deneyiminden çıkarılacak bir dersin, okullardaki dijitalleşmenin daha da güçlendirilmesi gerektiği olduğu konusunda hem fikir
inglês | turco |
---|---|
parties | partiler |
pandemic | pandemisi |
schools | okullar |
covid-19 | korona |
all | tüm |
in | da |
of | konusunda |
EN In a training course we learned exactly what we had to do and that we must maintain secrecy, for example not to reveal who was voting and who was not.
TR Bir oryantasyon eğitiminde bize tam olarak yapacaklarımız ve gizliliğe riayet etmemiz gerektiği, yani kimin oy kullanıp kimin kullanmadığını açıklamamamız söylendi.
inglês | turco |
---|---|
who | kimin |
and | ve |
exactly | tam olarak |
a | bir |
that | tam |
we | bize |
to | e |
EN In the Refugee Teachers Program, however, she has learned a lot from German student teachers about how to deal with disruptive children.
TR Refugee Teachers Program’ındaki Alman okul arkadaşlarından, dersi rahatsız eden öğrencilere nasıl davranılacağına ilişkin çok şey öğrenmiş.
inglês | turco |
---|---|
program | programı |
how | nasıl |
EN The students were very nice and open during my period of practical training – I learned a lot from them.
TR Benim stajım sırasında öğrenciler çok kibar ve açık yürekliydiler; onlardan çok şey öğrendim.
inglês | turco |
---|---|
during | sırasında |
students | öğrenciler |
open | açık |
and | ve |
my | benim |
EN He first learned of the Internet in 1976 from Steward Brand's book, "Cybernetics Frontiers II" and attempted to log on for the first time in 1984 at an Artificial Intelligence Conference at the University of Texas in Austin, TX but was refused access.
TR O ilk olarak İnterneti Steward Brand'ın kitabından, "Cybernetics Frontiers II", öğrendi ve 1984'te Austin'de ki Teksas üniversitesindeki bir Yapay Zeka Konferansı'na katılmayı denedi ilk defa ama erişimi reddedildi.
inglês | turco |
---|---|
book | kitabı |
ii | ii |
time | defa |
intelligence | zeka |
conference | konferans |
access | erişimi |
and | ve |
but | ama |
first | ilk |
artificial | yapay |
EN 1967: Frank Rosenblatt builds the Mark 1 Perceptron, the first computer based on a neural network that 'learned' though trial and error
TR 1967: Frank Rosenblatt, deneme yanılma yöntemiyle 'öğrenen' nöral bir ağa dayalı ilk bilgisayar Mark 1 Perceptron'u yarattı
inglês | turco |
---|---|
computer | bilgisayar |
network | ağ |
trial | deneme |
first | ilk |
based | dayalı |
EN We have learned that we cannot recover alone
TR Tek başımıza iyileşemeyeceğimizi öğrendik
inglês | turco |
---|---|
that | tek |
EN Overall these past 16 weeks, I have experienced an enormous amount of growth personally and I have learned more about my impulses and negative behavior than I have in the past four years in therapy, which I still attend
TR Genel olarak bu son 16 hafta, kişisel olarak muazzam miktarda büyüme yaşadım ve dürtülerim ve olumsuz davranışlarım hakkında, halen devam ettiğim terapide son dört yılda öğrendiğimden daha fazlasını öğrendim
inglês | turco |
---|---|
overall | genel |
amount | miktarda |
growth | büyüme |
negative | olumsuz |
behavior | davranış |
personally | kişisel olarak |
more | fazlasını |
about | hakkında |
these | bu |
and | ve |
years | yaş |
EN Build technical knowledge on current industry topics: Knovel provides a wide range of essential technical information so that it is easier to develop knowledge in new areas
TR Güncel sektör konularında teknik bilgiler edinmek: Knovel yeni alanlardaki bilginin geliştirilmesini kolaylaştırmak için çok çeşitli temel teknik bilgiler sağlar
inglês | turco |
---|---|
technical | teknik |
industry | sektör |
topics | konuları |
knovel | knovel |
provides | sağlar |
easier | kolaylaştırmak |
new | yeni |
information | bilgiler |
current | güncel |
of | in |
a | temel |
to | için |
EN With Crisp knowledge management system, you can build a multilingual knowledge center to fit with your customers
TR Crisp bilgi yönetim sistemi ile müşterilerinize uygun çok dilli bir bilgi merkezi oluşturabilirsiniz
inglês | turco |
---|---|
crisp | crisp |
management | yönetim |
system | sistemi |
center | merkezi |
a | bir |
EN Everything you need to build an internal knowledge base is available within our internal knowledge base software
TR Dahili bir bilgi tabanı oluşturmak için ihtiyacınız olan her şey dahili bilgi tabanı yazılımımızda mevcuttur
inglês | turco |
---|---|
knowledge | bilgi |
base | tabanı |
internal | dahili |
software | yazılım |
is | oluşturmak |
available | mevcuttur |
you need | ihtiyacınız |
EN Do you find it too difficult and troublesome to create a website? You don't need coding knowledge. Manage your website easily without needing any technical knowledge.
TR Site kurmak zor ve zahmetli bir iş gibi mi geliyor ? Kod bilgisine ihtiyacınız yok. Hiçbir teknik bilgiye ihtiyacınız olmadan , kolayca web sitenizi yönetin.
inglês | turco |
---|---|
difficult | zor |
manage | yönetin |
technical | teknik |
easily | kolayca |
without | olmadan |
website | web |
need | ihtiyacınız |
and | ve |
a | bir |
EN Build technical knowledge on current industry topics: Knovel provides a wide range of essential technical information so that it is easier to develop knowledge in new areas
TR Güncel sektör konularında teknik bilgiler edinmek: Knovel yeni alanlardaki bilginin geliştirilmesini kolaylaştırmak için çok çeşitli temel teknik bilgiler sağlar
inglês | turco |
---|---|
technical | teknik |
industry | sektör |
topics | konuları |
knovel | knovel |
provides | sağlar |
easier | kolaylaştırmak |
new | yeni |
information | bilgiler |
current | güncel |
of | in |
a | temel |
to | için |
EN Do you find it too difficult and troublesome to create a website? You don't need coding knowledge. Manage your website easily without needing any technical knowledge.
TR Site kurmak zor ve zahmetli bir iş gibi mi geliyor ? Kod bilgisine ihtiyacınız yok. Hiçbir teknik bilgiye ihtiyacınız olmadan , kolayca web sitenizi yönetin.
inglês | turco |
---|---|
difficult | zor |
manage | yönetin |
technical | teknik |
easily | kolayca |
without | olmadan |
website | web |
need | ihtiyacınız |
and | ve |
a | bir |
EN With over 20 years of knowledge and expertise in the processing and packaging of coconut beverages, the range of solutions offered includes product development, technical and consumer knowledge, innovative packaging and processing solutions
TR Hindistan cevizi içeceklerinin işlenmesi ve paketlenmesinde 20 yılı aşkın bilgi ve deneyimle sunulan çözümler ürün geliştirme, teknik bilgiler ve tüketici bilgileri, yenilikçi paketleme ve proses çözümlerini içeriyor
inglês | turco |
---|---|
of | ın |
processing | işlenmesi |
packaging | paketleme |
offered | sunulan |
development | geliştirme |
technical | teknik |
consumer | tüketici |
innovative | yenilikçi |
solutions | çözümler |
product | ürün |
years | yıl |
and | ve |
in | aşkın |
expertise | bilgi |
EN This includes product development, technical knowledge, consumer knowledge, and innovative packaging and processing solutions
TR Bu, ürün gelişimini, teknik bilgiyi, müşteri bilgisini ve yenilikçi paketleme ve işleme çözümlerini içermektedir
inglês | turco |
---|---|
technical | teknik |
innovative | yenilikçi |
packaging | paketleme |
processing | işleme |
product | ürün |
this | bu |
and | ve |
EN With over 20 years of knowledge and expertise in the processing and packaging of coconut beverages, the range of solutions offered includes product development, technical and consumer knowledge, innovative packaging and processing solutions.
TR Hindistan cevizi içeceklerinin işlenmesi ve paketlenmesinde 20 yılı aşkın bilgi ve deneyimle sunulan çözümler ürün geliştirme, teknik bilgiler ve tüketici bilgileri, yenilikçi paketleme ve işleme çözümlerini içeriyor.
inglês | turco |
---|---|
of | ın |
packaging | paketleme |
offered | sunulan |
development | geliştirme |
technical | teknik |
consumer | tüketici |
innovative | yenilikçi |
solutions | çözümler |
product | ürün |
years | yıl |
and | ve |
processing | işleme |
in | aşkın |
expertise | bilgi |
EN Everything you need to build an internal knowledge base is available within our internal knowledge base software
TR Dahili bir bilgi tabanı oluşturmak için ihtiyacınız olan her şey dahili bilgi tabanı yazılımımızda mevcuttur
inglês | turco |
---|---|
knowledge | bilgi |
base | tabanı |
internal | dahili |
software | yazılım |
is | oluşturmak |
available | mevcuttur |
you need | ihtiyacınız |
EN Fully responsive design knowledge base app to make your knowledge article stand out.
TR Cihaza bağlı olarak bilgi makalenizi öne çıkarın
inglês | turco |
---|---|
knowledge | bilgi |
out | ne |
to | olarak |
EN With Crisp knowledge management system, you can build a multilingual knowledge base to fit with your customers
TR Crisp bilgi yönetim sistemi ile müşterilerinize uygun çok dilli bir bilgi merkezi oluşturabilirsiniz
inglês | turco |
---|---|
crisp | crisp |
management | yönetim |
system | sistemi |
a | bir |
EN They will be accompanying you right up to the Bundestag election in the stories on our Instagram and Facebook channels, and they will be reporting on how they are experiencing their first election and how they make their decisions
TR Seçim gününe kadar hikayeleriyle Instagram ve Facebook kanallarımızda bu süreci sizinle paylaşacaklar ve seçimlerine uzanan yolu sizlerle paylaşacaklar
inglês | turco |
---|---|
election | seçim |
to | kadar |
and | ve |
channels | kanallar |
EN We help researchers to make new discoveries, collaborate with their colleagues and give them the knowledge they need to find funding
TR Araştırmacıların yeni keşifler yapmalarına, meslektaşlarıyla işbirlikleri yapmalarına yardımcı oluruz ve finansman bulmak için ihtiyaç duydukları bilgileri onlara sağlarız
inglês | turco |
---|---|
new | yeni |
funding | finansman |
help | yardımcı |
researchers | araştırmacılar |
need | ihtiyaç |
and | ve |
give | için |
EN We are giving authors a platform to explain their ideas in their own words, shaping the knowledge they share to fit different types of learning
TR Yazarlara fikirlerini kendi sözcükleriyle açıklamaları için bir platform vererek, paylaştıkları bilgileri farklı öğrenme türlerine uyacak şekilde biçimlendiriyoruz
inglês | turco |
---|---|
platform | platform |
ideas | fikirlerini |
knowledge | bilgileri |
share | paylaş |
fit | uyacak |
types | türlerine |
the | şekilde |
of | in |
learning | öğrenme |
different | farklı |
EN Each year, the programme reaches thousands of institutions in 20 Asian countries, connecting students, educators and local and national leaders with the knowledge they need to improve lives and expand opportunities
TR Program her yıl 20 Asya ülkesindeki binlerce kuruluşa ulaşarak öğrenciler, eğitimciler ve yerel ve ulusal liderlerle, hayatları iyileştirmek ve fırsatları artırmak için ihtiyaç duydukları bilgiler arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır
inglês | turco |
---|---|
year | yıl |
programme | program |
asian | asya |
connecting | bağlantı |
students | öğrenciler |
local | yerel |
national | ulusal |
need | ihtiyaç |
and | ve |
opportunities | fırsatları |
improve | iyileştirmek |
EN Your knowledge base support forum must form a single list of questions which customer support HTML template will display with quick CTA to find answers they provide
TR Bilgi tabanı destek forumunuz, verdikleri yanıtları bulmak için müşteri desteği HTML şablonunun hızlı CTA ile görüntüleneceği tek bir soru listesi oluşturmalıdır
inglês | turco |
---|---|
knowledge | bilgi |
list | listesi |
questions | soru |
html | html |
base | tabanı |
quick | hızlı |
customer | müşteri |
answers | yanıtları |
support | destek |
of | in |
a | bir |
with | ile |
EN We help researchers to make new discoveries, collaborate with their colleagues and give them the knowledge they need to find funding
TR Araştırmacıların yeni keşifler yapmalarına, meslektaşlarıyla işbirlikleri yapmalarına yardımcı oluruz ve finansman bulmak için ihtiyaç duydukları bilgileri onlara sağlarız
inglês | turco |
---|---|
new | yeni |
funding | finansman |
help | yardımcı |
researchers | araştırmacılar |
need | ihtiyaç |
and | ve |
give | için |
EN We are giving authors a platform to explain their ideas in their own words, shaping the knowledge they share to fit different types of learning
TR Yazarlara fikirlerini kendi sözcükleriyle açıklamaları için bir platform vererek, paylaştıkları bilgileri farklı öğrenme türlerine uyacak şekilde biçimlendiriyoruz
inglês | turco |
---|---|
platform | platform |
ideas | fikirlerini |
knowledge | bilgileri |
share | paylaş |
fit | uyacak |
types | türlerine |
the | şekilde |
of | in |
learning | öğrenme |
different | farklı |
EN They aim to recognise refugees’ potential early on to offer them targeted support and subsequently place them in skilled jobs, which usually also require good knowledge of German, or study programmes
TR Son dönemde Federal İş Ajansı ve Federal Göç ve Mülteciler Dairesi’nin (BAMF) Erken Müdahale Programı Hamburg, Berlin ya da Köln gibi pek çok büyük şehirde hayata geçirildi
inglês | turco |
---|---|
refugees | mülteciler |
early | erken |
good | büyük |
in | da |
and | ve |
EN With the knowledge obtained from their analysis, they can identify new niches, create a new marketing campaign, and boost the overall metrics of the site
TR Analizlerinden elde ettikleri bilgilerle yeni nişleri belirleyebilir, yeni bir pazarlama kampanyası oluşturabilir ve sitenin genel metriklerini artırabilirler
inglês | turco |
---|---|
create | oluşturabilir |
marketing | pazarlama |
overall | genel |
campaign | kampanyası |
obtained | elde |
a | bir |
and | ve |
of the site | sitenin |
new | yeni bir |
EN “With Semrush, I have found weaknesses in PPC for pitches where I was only covering SEO. I've found clients' new competitors they didn't realise they had and keywords they could target.”
TR ''Semrush ile, sadece SEO ile ilgilendiğim alanlardaki PPC zayıflıklarını buldum. Müşterilerimin farkında olmadığı yeni rakipleri ve hedef alabilecekleri anahtar kelimeleri buldum.''
inglês | turco |
---|---|
semrush | semrush |
seo | seo |
ppc | ppc |
new | yeni |
competitors | rakipleri |
keywords | anahtar |
i | kelimeleri |
and | ve |
with | ile |
target | hedef |
only | sadece |
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
inglês | turco |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN With their experienced staff and agency correspondents such as UAV, AA, they provide you with fast and reliable news.They work with us for the seo services of the websites they provide online services.
TR Alanında deneyimli personeli ile ve İHA, AA gibi ajans muhabirleri ile sizlere hızlı ve güvenilir haberleri ulaştırıyorlar.Online hizmet verdikleri web sitelerinin seo hizmetleri için bizimle çalışıyorlar.
inglês | turco |
---|---|
experienced | deneyimli |
staff | personeli |
agency | ajans |
news | haberleri |
seo | seo |
fast | hızlı |
with us | bizimle |
online | online |
websites | web |
services | hizmetleri |
and | ve |
reliable | güvenilir |
of | in |
with | ile |
EN They paternalistically claim they are trying to protect us from ourselves or others, but in reality they are trying to protect themselves from our own exercise of liberty
TR Bir baba içgüdüsüyle başkalarından bizleri korumaya çalıştıklarını iddia etmekteler, ancak aslında özgürlüğümüzü kullanma hakkımızdan kendilerini korumaya çalışmaktalar
inglês | turco |
---|---|
others | başkaları |
us | bizleri |
but | ancak |
themselves | bir |
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
inglês | turco |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN How can companies make sure that they show up for local searches? How can they optimize their website? And how can they manage their Google my Business account?
TR Şirketler, yerel aramalarda görünür olduklarından nasıl emin olabilirler? Web sitelerini nasıl optimize edebilirler ve Google My Business hesaplarını nasıl yönetmeleri gerekir?
inglês | turco |
---|---|
local | yerel |
optimize | optimize |
my | my |
business | business |
can | gerekir |
website | web |
how | nasıl |
and | ve |
sure | emin |
EN We help people find the financial security and careers they desire so they can live the life they want.
TR İnsanların istedikleri hayatı yaşayabilmeleri için arzu ettikleri finansal güvenlik ve kariyeri bulmalarına yardımcı oluyoruz.
inglês | turco |
---|---|
financial | finansal |
security | güvenlik |
they want | istedikleri |
help | yardımcı |
life | hayatı |
live | hayat |
and | ve |
Mostrando 50 de 50 traduções