EN 8.9.1. Tourism direct GDP as a proportion of total GDP and in growth rate 8.9.2. Number of jobs in tourism industries as a proportion of total jobs and growth rate of jobs, by sex
EN 8.9.1. Tourism direct GDP as a proportion of total GDP and in growth rate 8.9.2. Number of jobs in tourism industries as a proportion of total jobs and growth rate of jobs, by sex
TR 8.9.1. Turizmin toplam GSYH ve büyüme hızının bir oranı olarak GSYH'ya etkisi 8.9.2. Cinsiyete göre, toplam istihdamın ve istihdam büyüme hızının bir oranı olarak turizm sektörlerindeki iş sayısı
inglês | turco |
---|---|
tourism | turizm |
growth | büyüme |
rate | oranı |
and | ve |
by | göre |
total | toplam |
EN Add file upload fields to securely receive student essays, gather e-signatures from parents for field trip consent forms, or use an autoresponder to automatically send student evaluations to parents via email
TR Formlarınıza dosya yükleme alanları ekleyerek öğrencilerden ödev toplayın, gezi onayı için velilerden e-imza alın veya otomatik yanıtlayıcılarla öğrenci değerlendirmelerini e-posta yoluyla otomatik olarak velilerle paylaşın
inglês | turco |
---|---|
file | dosya |
upload | yükleme |
gather | toplayın |
receive | alın |
student | öğrenci |
or | veya |
posta | |
automatically | otomatik olarak |
forms | formlar |
EN What is student life in Germany like during the pandemic? A student from Italy tell us how he is coping.
TR Almanya’da insanlar pandemiyi birbirinden çok farklı yaşıyorlar. Bugün size bir üniversite öğrencisinin deneyimlerini tanıtıyoruz.
inglês | turco |
---|---|
from | birbirinden |
the | size |
a | bir |
EN Yes, our Student Program offers great opportunities and options for students and student organizations who would like to implement monday.com in their classes
TR Evet, Öğrenci Programımız , monday.com'u sınıflarında uygulamak isteyen öğrenciler ve öğrenci kuruluşları için harika fırsatlar ve seçenekler sunmaktadır
inglês | turco |
---|---|
offers | sunmaktadır |
great | harika |
opportunities | fırsatlar |
options | seçenekler |
organizations | kuruluşlar |
implement | uygulamak |
program | programı |
students | öğrenciler |
student | öğrenci |
yes | evet |
and | ve |
EN University/college students, student organisations, fraternities, and sororities can all join the student programs.
TR Üniversite/kolej öğrencileri ve öğrenci kuruluşları öğrenci programlarına katılabilir.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
programs | programları |
students | öğrenci |
EN In addition to a free student account, student organizations can now apply for pro features, including automations and integrations with other tools.
TR Ücretsiz bir öğrenci hesabına ek olarak, öğrenci dernekleri, otomasyonlar ve diğer araçlarla entegrasyonlar dahil olmak üzere profesyonel özellikler için Pro Plana başvurabilir.
inglês | turco |
---|---|
account | hesabı |
integrations | entegrasyonlar |
other | diğer |
student | öğrenci |
and | ve |
features | özellikler |
including | dahil |
tools | araç |
a | bir |
pro | pro |
EN In an increasingly competitive environment, it can be challenging to find the best candidates for healthcare jobs
TR Rekabet seviyesinin giderek arttığı bir ortamda, sağlık işleri için en iyi adayların bulunması zor olabilmektedir
inglês | turco |
---|---|
healthcare | sağlık |
competitive | rekabet |
best | en |
the | giderek |
EN Products that can be repaired, should be repaired. Refurbished cell phones can be sold to someone new. Repaired computers bridge the digital divide. Even better, repair jobs are local. They won’t ever be shipped overseas.
TR Onarılabilecek ürünler onarılmalıdır. Yenilenmiş cep telefonları yeni birine satılabilir. Onarılan bilgisayarlar dijital uçurumu kapatır. Daha da iyisi, onarım işleri yereldir. Onlar asla yurtdışına sevk edilmeyecektir.
inglês | turco |
---|---|
phones | telefonlar |
new | yeni |
repair | onarım |
products | ürünler |
computers | bilgisayarlar |
digital | dijital |
even | da |
ever | daha |
to | birine |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
inglês | turco |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN The world’s toughest jobs require the best hoses and connectors. From factories to farms, our fluid conveyance solutions are making what matters work. Watch our new video to learn more.
TR Dünyanın en zorlu işleri için en iyi hortumlar ve konnektörler gerekir. Fabrikalardan çiftliklere, akışkan iletimi çözümlerimiz zor işleri kolaylaştırıyor. Daha fazla bilgi edinmek için yeni videomuzu izleyin.
inglês | turco |
---|---|
fluid | akışkan |
work | iş |
new | yeni |
are | dünyanın |
best | en |
EN Fostering repair will give people access to affordable products, make a huge dent in the e-waste problem, and create jobs.
TR Onarımı teşvik etmek; insanların uygun fiyatlı ürünlere erişmesini sağlayacak, e-atık probleminde büyük bir azalma yaşanacak ve iş yaratacaktır.
inglês | turco |
---|---|
repair | onarım |
affordable | uygun |
huge | büyük |
and | ve |
products | ürünlere |
people | insanlar |
a | bir |
to | etmek |
EN Depend on Eaton hydraulic cylinders to excel in the world’s toughest jobs and harshest conditions
TR Dünyanın en zorlu işlerinde ve en zorlu koşullarında başarılı olmak için Eaton hidrolik silindirlerine güvenin
inglês | turco |
---|---|
hydraulic | hidrolik |
eaton | eaton |
and | ve |
conditions | koşullar |
to | için |
EN The world’s toughest jobs require the best hoses and connectors
TR Dünyanın en zorlu işleri için en iyi hortumlar ve konnektörler gerekir
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
the | için |
best | en |
EN In Turkey, where the number is estimated in excess of one million, 57% of child workers are employed in agriculture, 27% in the service sector, and 16% in industrial jobs
TR Ülkemizde sayılarının 1 milyonu geçtiği tahmin edilen çocuk işçilerin %57’si tarımda, %27’si hizmet sektöründe, %16’sı sanayide çalışıyor
inglês | turco |
---|---|
million | milyonu |
agriculture | tarımda |
child | çocuk |
service | hizmet |
sector | sektör |
of | nın |
EN Waiting for days due to Turkey's exhortation and removed from the border when the pandemic began, most of the refugees had lost both their jobs and home when they returned to the cities where they came from.
TR Türk diasporasının “ruh hali” ve siyasi öncelikleri üzerine kapsamlı bir araştırma.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
of | nın |
EN The ADA is a civil rights law that prohibits discrimination against individuals with disabilities in all areas of public life, including jobs, schools, transportation, and all public and private places that are open to the general public
TR ADA, iş, okul, ulaşım ve genel halka açık tüm kamu ve özel yerler de dahil olmak üzere kamu hayatının her alanında engelli bireylere karşı ayrımcılığı yasaklayan bir sivil hak yasasıdır
inglês | turco |
---|---|
civil | sivil |
law | yasası |
areas | alan |
schools | okul |
transportation | ulaşım |
places | yerler |
open | açık |
and | ve |
general | genel |
public | kamu |
including | dahil |
all | tüm |
life | hayat |
EN This platform, where millions of people seeking jobs in their fields are able to connect with employers easily and quickly, is very popular compared to its counterparts
TR Kendi alanlarında iş arayan milyonlarca insanın, işverenlerle kolay ve hızlı bir şekilde bir araya geldiği platform, benzerlerine kıyasla oldukça popülerdir
inglês | turco |
---|---|
platform | platform |
people | insan |
very | oldukça |
compared | kıyasla |
and | ve |
easily | kolay |
EN • Revoked signature - This occurs if the signing profile owner revokes the signing jobs.
TR • İptal edilmiş imza - Bu hata, imzalama profilinin sahibi imzalama işlerini iptal ettiyse meydana gelir.
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
inglês | turco |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN Because we could not find jobs, our economic situation deteriorated
TR İş bulamadıkça ekonomik durumumuz çok kötüleşti
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
not | çok |
EN Because we could not find jobs, our economic situation deteriorated
TR İş bulamadıkça ekonomik durumumuz çok kötüleşti
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
not | çok |
EN Higher networking throughput enables developers to remove data transfer bottlenecks and efficiently scale out their model training jobs across multiple P3 instances
TR Daha yüksek ağ oluşturma kapasitesi, geliştiricilerin veri aktarım engellerini kaldırmalarına ve model eğitim işlerini birden fazla P3 bulut sunucusunda verimli bir şekilde ölçeklendirmelerine olanak tanır
inglês | turco |
---|---|
data | veri |
efficiently | verimli |
model | model |
training | eğitim |
higher | daha yüksek |
and | ve |
to | birden |
EN Before using P3 instances, it took two months to run large scale computational jobs, now it takes just four hours
TR P3 bulut sunucularını kullanmaya başlamadan önce çalıştırılması iki ay süren büyük ölçekli hesaplama işleri, şimdi ise sadece dört saatte tamamlanıyor
inglês | turco |
---|---|
using | kullanmaya |
months | ay |
large | büyük |
now | şimdi |
before | önce |
just | sadece |
two | iki |
four | dört |
EN Jobs & Careers | Blockchain
TR İş ve Kariyer | Blockchain.com
inglês | turco |
---|---|
careers | kariyer |
blockchain | blockchain |
EN Scale hundreds of thousands of computing jobs across all AWS compute services and features with AWS Batch, a cloud-native batch scheduler.
TR Bulut temelli bir toplu iş zamanlayıcı olan AWS Batch ile tüm AWS işlem hizmetleri ve özellikleri genelinde yüz binlerce bilişim işini ölçeklendirin.
inglês | turco |
---|---|
computing | işlem |
aws | aws |
services | hizmetleri |
and | ve |
features | özellikleri |
cloud | bulut |
all | tüm |
with | ile |
EN Scale out simulation jobs to experiment with more tunable parameters, leading to faster, more accurate results.
TR Ayarlanmaya daha müsait parametrelerle deneme yapmak için simülasyon işlerinin ölçeğini genişletin ve böylelikle daha hızlı ve daha isabetli sonuçlar elde edin.
inglês | turco |
---|---|
simulation | simülasyon |
faster | hızlı |
with | elde |
to | için |
more | daha |
EN There are excellent opportunities for well-trained, qualified professionals in the German labour market. The most sought-after jobs and valuable tips for foreign applicants.
TR Demografik değişimde üç önemli eğilim belirleyici rol oynuyor: Düşük doğum oranları, ortalama yaşam süresinin artması ve nüfusun yaşlanması.
inglês | turco |
---|---|
most | de |
labour | iş |
and | ve |
EN The Federal Government has introduced a statutory minimum wage, a quota of women for leadership positions and equal pay for equal jobs within a company.
TR Federal hükümet, yasal asgari ücret, yönetim pozisyonlarında kadınlar için kota ve şirketlerdeki aynı faaliyetler için aynı ücret gibi uygulamalar getirdi.
inglês | turco |
---|---|
federal | federal |
government | hükümet |
statutory | yasal |
women | kadınlar |
pay | ücret |
company | yönetim |
and | ve |
the | aynı |
for | için |
of | in |
EN 8.9. By 2030, devise and implement policies to promote sustainable tourism that creates jobs and promotes local culture and products
TR 8.9. 2030’a kadar istihdam yaratan ve yerel kültür ve ürünlerini teşvik eden sürdürülebilir turizmin desteklenmesi için politikalar oluşturulması ve uygulanması
inglês | turco |
---|---|
policies | politikalar |
sustainable | sürdürülebilir |
local | yerel |
culture | kültür |
and | ve |
products | ürünlerini |
promote | teşvik |
to | için |
EN 8.b. By 2020, develop and operationalize a global strategy for youth employment and implement the Global Jobs Pact of the International Labour Organization
TR 8.b. 2020’ye kadar genç istihdamı için küresel bir strateji geliştirilmesi ve uygulamaya konması ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün Küresel İstihdam Paktı’nın uygulanması
inglês | turco |
---|---|
strategy | strateji |
employment | istihdam |
youth | genç |
and | ve |
global | küresel |
international | uluslararası |
for | için |
a | bir |
of | in |
EN 12.b. Develop and implement tools to monitor sustainable development impacts for sustainable tourism that creates jobs and promotes local culture and products
TR 12.b. İstihdam yaratan ve yerel kültür ve ürünlerini teşvik eden sürdürülebilir bir turizm için sürdürülebilir kalkınma etkilerini denetlemeye olanak sağlayan araçlar geliştirilmesi ve uygulanması
inglês | turco |
---|---|
sustainable | sürdürülebilir |
tourism | turizm |
local | yerel |
culture | kültür |
and | ve |
development | kalkınma |
tools | araçlar |
products | ürünlerini |
EN Careers - B2Broker Jobs - We are hiring IT, Sales, Marketers
TR Kariyer - B2Broker İş Fırsatı - BT, Satış, Pazarlama uzmanlarını işe alıyoruz
inglês | turco |
---|---|
careers | kariyer |
it | bt |
sales | satış |
EN In an increasingly competitive environment, it can be challenging to find the best candidates for healthcare jobs
TR Rekabet seviyesinin giderek arttığı bir ortamda, sağlık işleri için en iyi adayların bulunması zor olabilmektedir
inglês | turco |
---|---|
healthcare | sağlık |
competitive | rekabet |
best | en |
the | giderek |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
inglês | turco |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN Because we could not find jobs, our economic situation deteriorated
TR İş bulamadıkça ekonomik durumumuz çok kötüleşti
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
not | çok |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
inglês | turco |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN Because we could not find jobs, our economic situation deteriorated
TR İş bulamadıkça ekonomik durumumuz çok kötüleşti
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
not | çok |
EN • Revoked signature - This occurs if the signing profile owner revokes the signing jobs.
TR • İptal edilmiş imza - Bu hata, imzalama profilinin sahibi imzalama işlerini iptal ettiyse meydana gelir.
EN Scale hundreds of thousands of computing jobs across all AWS compute services and features with AWS Batch, a cloud-native batch scheduler.
TR Bulut temelli bir toplu iş zamanlayıcı olan AWS Batch ile tüm AWS işlem hizmetleri ve özellikleri genelinde yüz binlerce bilişim işini ölçeklendirin.
inglês | turco |
---|---|
computing | işlem |
aws | aws |
services | hizmetleri |
and | ve |
features | özellikleri |
cloud | bulut |
all | tüm |
with | ile |
EN Scale out simulation jobs to experiment with more tunable parameters, leading to faster, more accurate results.
TR Ayarlanmaya daha müsait parametrelerle deneme yapmak için simülasyon işlerinin ölçeğini genişletin ve böylelikle daha hızlı ve daha isabetli sonuçlar elde edin.
inglês | turco |
---|---|
simulation | simülasyon |
faster | hızlı |
with | elde |
to | için |
more | daha |
EN Products that can be repaired, should be repaired. Refurbished cell phones can be sold to someone new. Repaired computers bridge the digital divide. Even better, repair jobs are local. They won’t ever be shipped overseas.
TR Onarılabilecek ürünler onarılmalıdır. Yenilenmiş cep telefonları yeni birine satılabilir. Onarılan bilgisayarlar dijital uçurumu kapatır. Daha da iyisi, onarım işleri yereldir. Onlar asla yurtdışına sevk edilmeyecektir.
inglês | turco |
---|---|
phones | telefonlar |
new | yeni |
repair | onarım |
products | ürünler |
computers | bilgisayarlar |
digital | dijital |
even | da |
ever | daha |
to | birine |
EN Most implementations use rigid policies that effectively stop people from doing their jobs while simultaneously triggering excessive alerts that overwhelm Security IT.
TR Pek çok uygulama, insanların işlerini yapmasını engelleyen ve BT güvenlik ekiplerini aşırı iş yüküne boğan gereksiz uyarılara neden olan katı politikalar uyguluyor.
inglês | turco |
---|---|
policies | politikalar |
security | güvenlik |
use | uygulama |
their | ve |
people | insanlar |
most | pek |
that | neden |
it | bt |
EN There are excellent opportunities for well-trained, qualified professionals in the German labour market. The most sought-after jobs and valuable tips for foreign applicants.
TR Demografik değişimde üç önemli eğilim belirleyici rol oynuyor: Düşük doğum oranları, ortalama yaşam süresinin artması ve nüfusun yaşlanması.
inglês | turco |
---|---|
most | de |
labour | iş |
and | ve |
EN The Federal Government has introduced a statutory minimum wage, a quota of women for leadership positions and equal pay for equal jobs within a company.
TR Federal hükümet, yasal asgari ücret, yönetim pozisyonlarında kadınlar için kota ve şirketlerdeki aynı faaliyetler için aynı ücret gibi uygulamalar getirdi.
inglês | turco |
---|---|
federal | federal |
government | hükümet |
statutory | yasal |
women | kadınlar |
pay | ücret |
company | yönetim |
and | ve |
the | aynı |
for | için |
of | in |
EN A study conducted by Prognos economic researchers concluded that around three million jobs could be unfilled by 2030
TR Ekonomik araştırma şirketi Prognos’un tahminlerine göre nitelikli çalışan eksiğinin 2030 yılına kadar üç milyonu bulma ihtimali söz konusu
inglês | turco |
---|---|
study | araştırma |
economic | ekonomik |
million | milyonu |
by | göre |
a | kadar |
EN Ammar Riad Abduljabbar had to fight for his ticket to Tokyo in every respect: he followed his father from Iraq to Hamburg at the age of 15 after struggling along doing odd jobs
TR Ammar Riad Abduljabbar, Tokyo biletini bileğinin hakkıyla kazandı: 15 yaşındayken memleketi Irak’ta her türlü işte şansını denedikten sonra babasının peşinden Irak’tan Hamburg’a gelmiş
inglês | turco |
---|---|
tokyo | tokyo |
the | sonra |
EN Because of the tourists, but also because the economically strong region offers many well-paid jobs
TR Sadece turizmin sunduğu iş imkanları da değil, güçlü bir ekonomiye sahip olan bu bölgede iyi ücretli iş sunan çok sayıda firma bulunuyor
inglês | turco |
---|---|
offers | sunan |
strong | güçlü |
well | iyi |
paid | ücretli |
also | da |
the | değil |
EN We will show that a safe, affordable and clean energy supply is feasible without sacrificing prosperity and jobs.
TR Refah ve istihdamdan ödün vermeden güvenli, hesaplı ve temiz bir enerji tedarikinin mümkün olduğunu kanıtlayacağız.
inglês | turco |
---|---|
safe | güvenli |
clean | temiz |
energy | enerji |
without | vermeden |
prosperity | refah |
and | ve |
is | olduğunu |
a | bir |
that | mümkün |
EN Both the private sector and government research institutes such as the Max Planck Society and the Fraunhofer Society offer exciting jobs to scientists in these fields.
TR Gerek özel sektörde, gerekse Max Planck Topluluğu ve Fraunhofer Topluluğu gibi kamusal araştırma kuruluşlarında bu alanlardan bilimciler için cazip pozisyonlar var.
inglês | turco |
---|---|
research | araştırma |
max | max |
and | ve |
these | bu |
to | için |
EN The ZAV helps find jobs in Germany.
TR ZAV Almanya’da çalışmak isteyen yabancılara yardım ediyor.
inglês | turco |
---|---|
helps | yardım |
Mostrando 50 de 50 traduções