TR Süt Ürünleri Merkezi modelimiz küçük toprak sahibi çiftçilerin kapasitesini artırarak sürdürülebilir değer zincirleri oluşturmalarına yardımcı olmaktadır.
"zincirleri oluşturmalarına yardımcı" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
TR Süt Ürünleri Merkezi modelimiz küçük toprak sahibi çiftçilerin kapasitesini artırarak sürdürülebilir değer zincirleri oluşturmalarına yardımcı olmaktadır.
EN Our established Dairy Hub model is helping create sustainable value chains by building the capacity of smallholder farmers.
turco | inglês |
---|---|
merkezi | hub |
kapasitesini | capacity |
sürdürülebilir | sustainable |
değer | value |
zincirleri | chains |
TR Varlıkların konumlarının otomatik olarak izlenebilmesi, kuruluşların kritik varlıklarını daha iyi yönetip optimize etmelerine, operasyonları düzenlemelerine ve daha verimli iş akışları oluşturmalarına yardımcı olur
EN Automating visibility to asset location helps organizations better manage and optimize their critical assets, streamline operations and create more efficient workflows
turco | inglês |
---|---|
kuruluşların | organizations |
kritik | critical |
verimli | efficient |
TR Fikri mülkiyet ekibi, müvekkillerin fikri mülkiyet kapsamındaki varlıklarını oluşturmalarına, korumalarına ve ticarileştirilmelerine yardımcı olur
EN Intellectual property advice is tightly integrated with other practice areas, assisting clients to establish, protect and commercialise their intellectual property assets from the earliest possible stage
turco | inglês |
---|---|
mülkiyet | property |
ve | and |
TR Yardımcı olan, yaratıcı olmayan kişilerin yaratıcı ve pazarlama ekiplerini rahatsız etmeden kendi içeriklerini oluşturmalarına izin vermekti
EN What it has helped with is empowering non-creative folks to create their own content without bogging down the creative and marketing teams
turco | inglês |
---|---|
yaratıcı | creative |
pazarlama | marketing |
TR forms.app'ın özel CSS özelliği, formları tam olarak istedikleri şekilde oluşturmalarına olanak tanır
EN Custom CSS feature of forms.app let them create forms exactly how they want
turco | inglês |
---|---|
app | app |
özel | custom |
css | css |
özelliği | feature |
formları | forms |
istedikleri | they want |
TR Slacker Radio, ABD ve Kanada'da bulunan bir çevrimiçi müzik yayını hizmetidir. Kullanıcıların kişiselleştirilmiş müzik kanalları oluşturmalarına ve paylaşmalarına olanak tanır.
EN Slacker Radio is an online music streaming service available in the US and Canada. It allows users to create and share customized music stations.
turco | inglês |
---|---|
abd | us |
kanada | canada |
çevrimiçi | online |
müzik | music |
kişiselleştirilmiş | customized |
TR Bu, müşterilerin ve uygulama sağlayıcılarının tüm AWS çalışanlarının CJI'ye ve CJI depolayan, işleyen ve ileten cihazlara fiziksel ve mantıksal olarak erişime sahip olmalarını engelleyen çözümler oluşturmalarına olanak sağlar.
EN This allows customers and application providers to build solutions that eliminate all AWS employees from having physical and logical access to CJI and devices that store, process, and transmit CJI.
turco | inglês |
---|---|
müşterilerin | customers |
aws | aws |
fiziksel | physical |
mantıksal | logical |
erişime | access |
çözümler | solutions |
sağlar | allows |
sağlayıcıları | providers |
TR Bu yaklaşım, geniş ekiplerin entegrasyon oluşturmalarına olanak tanır, eksiksiz bir entegrasyon biçimleri dizisinden yararlanır, yapay zeka ve otomasyonu entegrasyon yaşam çevrimi genelinde yerleştirir
EN This approach enables extended teams to create integrations, leverages a complete set of integration styles, and embeds AI and automation across the integration lifecycle
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
yaklaşım | approach |
entegrasyon | integration |
eksiksiz | complete |
otomasyonu | automation |
genelinde | across |
TR İşlemcilerin ve yatırımcıların, bazen sadece birkaç basit kod satırı ile kendi göstergelerini veya stratejilerini oluşturmalarına olanak tanır
EN It allows traders and investors to create their own indicators or strategies, sometimes with just a few simple lines of code
TR İşlemcilerin ve yatırımcıların, bazen sadece birkaç basit kod satırı ile kendi göstergelerini veya stratejilerini oluşturmalarına olanak tanır
EN It allows traders and investors to create their own indicators or strategies, sometimes with just a few simple lines of code
TR Çeşitli tedarik zincirleri için özelleştirilmiş çözümler
EN Solutions tailored for a range of supply chains
turco | inglês |
---|---|
tedarik | supply |
zincirleri | chains |
çözümler | solutions |
TR Mina ile yönetimi ucuz ve gizli zincirleri halka açık zincirlerle beraber kullanın.
EN Use Mina to combine the cost-efficiency and privacy of a private chain with the interoperability of a public chain.
turco | inglês |
---|---|
mina | mina |
gizli | private |
kullanın | use |
TR Graph (GRT) Coin Nedir: Blok Zincirleri İçin Bir Veri Endeksleme Protokolü
EN Crypto Trading vs. Investing: Key Differences Explained
TR Taşımacılık ve lojistik dünyası, üreticiler ve tedarikçiler ile tüketiciler arasında global tedarik zincirleri kanalıyla bağlantılar kurarak, küresel ticaretin saat gibi tıkır tıkır işlemesini sağlar
EN The world of transport and logistics makes global trade tick like clockwork, connecting producers and suppliers with consumers through global supply chains
turco | inglês |
---|---|
taşımacılık | transport |
lojistik | logistics |
tedarikçiler | suppliers |
tüketiciler | consumers |
tedarik | supply |
zincirleri | chains |
TR Kimya sektörü; yasalarla uyumluluk gerektiren birçok yükümlülük, mevzuat incelemeleri, karmaşık kaynak ve tedarik zincirleri ve yoğun rekabet ortamında faaliyet gösterir
EN The chemicals sector is heavily regulated, with many compliance pressures, intense regulatory scrutiny, complicated sourcing and supply chains, as well as strong competitive pressures
turco | inglês |
---|---|
uyumluluk | compliance |
birçok | many |
karmaşık | complicated |
tedarik | supply |
zincirleri | chains |
yoğun | intense |
TR Sektörlerin üretim ve dağıtım zincirleri; oldukça rekabetçi bir ortamda, ticari strateji ve halk sağlığı politikalarıyla iç içe birçok karmaşık yasal düzenlemeyi içermektedir.
EN The sectors’ production and distribution chains involve many complicated regulations, intersecting with commercial strategy and public health policy in a highly competitive environment.
turco | inglês |
---|---|
üretim | production |
dağıtım | distribution |
zincirleri | chains |
oldukça | highly |
rekabetçi | competitive |
ticari | commercial |
strateji | strategy |
sağlığı | health |
karmaşık | complicated |
TR Çeşitli tedarik zincirleri için özelleştirilmiş çözümler
EN Solutions tailored for a range of supply chains
turco | inglês |
---|---|
tedarik | supply |
zincirleri | chains |
çözümler | solutions |
TR Mina ile yönetimi ucuz ve gizli zincirleri halka açık zincirlerle beraber kullanın.
EN Use Mina to combine the cost-efficiency and privacy of a private chain with the interoperability of a public chain.
turco | inglês |
---|---|
mina | mina |
gizli | private |
kullanın | use |
TR COVID-19 salgını, dünya çapında gıda tedarik zincirleri üzerinde benzeri görülmemiş bir baskı yarattı ve beklenmedik herhangi bir talebin karşılanması, etraflıca düşünme kabiliyetlerine gerçekten meydan okudu
EN A dairy company in China created brand loyalty with a scan and win promotion using our Consumer Engagement Solutions and Tetra Pak® Connected Package Platform.
TR Ancak, değişken talep, kısıtlı tedarik ve güvenilir olmayan lojistik nedeniyle farklı düşünmemiz, aynı zamanda da daha sürdürülebilir tedarik zincirleri kurmak için bu imkanları kullanırken arz güvenliği sağlamamız gerekiyor
EN However, with demand being volatile, supply tight, and logistics unreliable, we need to think differently to secure supply while at the same time using these opportunities to set up more sustainable supply chains
turco | inglês |
---|---|
talep | demand |
güvenilir | secure |
lojistik | logistics |
sürdürülebilir | sustainable |
zincirleri | chains |
gerekiyor | need |
TR Ayrıca, Süt Ürünleri Merkezi modelimiz ve okul beslenme programlarına katılımımız aracılığıyla olduğu gibi, sürdürülebilir değer zincirleri oluşturmak için çalışarak bu iki SDG'ye daha çok katkıda bulunuyoruz.
EN Moreover, by working to build sustainable value chains, such as through our participation in school feeding programmes and our Dairy Hub model, we are further contributing to these two SDGs.
turco | inglês |
---|---|
merkezi | hub |
okul | school |
sürdürülebilir | sustainable |
değer | value |
zincirleri | chains |
TR Gıda emniyeti ve beslenmeye ilişkin küresel zorlukların üstesinden gelmenin en etkili yolunun sürdürülebilir gıda değer zincirleri oluşturmak olduğuna inanıyoruz.
EN We believe that the most effective way to tackle the global food security and nutrition challenge is to build sustainable food value chains.
turco | inglês |
---|---|
gıda | food |
küresel | global |
en | most |
etkili | effective |
sürdürülebilir | sustainable |
değer | value |
zincirleri | chains |
inanıyoruz | we believe |
TR Sürdürülebilir geri dönüşüm değer zincirleri oluşturmak için paydaşlarla ortaklık kritik önemdedir
EN Partnership with stakeholders is critical to building sustainable recycling value chains
turco | inglês |
---|---|
sürdürülebilir | sustainable |
değer | value |
zincirleri | chains |
oluşturmak | building |
kritik | critical |
TR Rolümüzü oynayacağımız üç kilit alan var; güvenli, besleyici gıdaya erişimi artırmak, gıda kaybını ve israfını azaltmak ve sürdürülebilir gıda değer zincirleri oluşturmak.
EN There are three key areas where we will play our part; increase access to safe, nutritious food, reduce food loss and waste, and build sustainable food value chains.
turco | inglês |
---|---|
kilit | key |
alan | areas |
güvenli | safe |
erişimi | access |
artırmak | increase |
gıda | food |
azaltmak | reduce |
sürdürülebilir | sustainable |
değer | value |
zincirleri | chains |
TR Sürdürülebilir gıda değer zincirleri oluşturma
EN Building sustainable food value chains
turco | inglês |
---|---|
sürdürülebilir | sustainable |
gıda | food |
değer | value |
zincirleri | chains |
oluşturma | building |
TR Gıda değer zincirleri sürdürülebilir değildir
EN Food value chains are unsustainable
turco | inglês |
---|---|
gıda | food |
değer | value |
zincirleri | chains |
TR ICS üye perakende satıcıları ve markalarının küresel tedarik zincirleri çapında çalışma koşullarını iyileştirmeyi hedefleyen uluslararası sektörel bir girişimdir
EN ICS is an international sectoral initiative with the aim to enhance working conditions along global supply chains of its member retailers and brands
TR Semrush, bunun zeminine inmemize olanak sağlayıp, talebin artmasına gerçekten yardımcı olacak yeni terim türlerini tespit etmemize yardımcı oluyor.
EN Semrush helps us get to the very bottom of it to identify new type of terms can really help to drive the demand.
turco | inglês |
---|---|
semrush | semrush |
gerçekten | really |
yeni | new |
TR Benzer sürükleyici ortamlar, proje ekiplerinin operasyonel ve bakım ihtiyaçlarını öngörmelerine yardımcı olarak, son kullanıcılar için optimize edilmiş binaları ve altyapıları tasarlamalarına yardımcı olabilir
EN Similar immersive environments could help project teams foresee operational and maintenance needs, helping them design buildings and infrastructure that are optimized for end users
turco | inglês |
---|---|
benzer | similar |
ortamlar | environments |
operasyonel | operational |
bakım | maintenance |
son | end |
kullanıcılar | users |
ihtiyaçları | needs |
TR Uygunsuz davranan bir üyeye ulaşırken, yanlış iletişimi önlemeye yardımcı olacağından, kısa mesaj yerine yüz yüze veya telefonla konuşmak yardımcı olabilir
EN In reaching out to a member who has acted inappropriately, it can be helpful to address them face-to-face or over the phone, rather than through text message, as this tends to help avoid miscommunication
turco | inglês |
---|---|
uygunsuz | inappropriately |
üyeye | member |
mesaj | message |
yüz | face |
olabilir | can |
TR Konuşmaları sınıflandırmaya ve yönlendirmeye yardımcı olduğu için organizasyonel konularda yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
EN It is aimed at helping regarding organizational matters because it helps to classify and route conversations.
turco | inglês |
---|---|
olduğu | is |
TR GeoTrust CAA ile ilgili ne yapıyor?GeoTrust, sertifikaların yanlış verilmesini önlemeye yardımcı olduğuna inanır ve CAA bu çabaya yardımcı olabilir
EN What is GeoTrust doing with the CAA?GeoTrust believes it helps prevent incorrect issuance of certificates and the CAA can assist in this effort
turco | inglês |
---|---|
geotrust | geotrust |
caa | caa |
yapıyor | doing |
olabilir | can |
sertifikaları | certificates |
TR DigiCert, DigiCert Sertifika Yardımcı Programı, SSL Keşif Aracı ve sertifika yaşam döngüsü yönetim sürecinin temel işlevlerini basitleştirmeye ve otomatikleştirmeye yardımcı olan diğer teklifler dahil olmak üzere bir dizi araç sunar
EN DigiCert, DigiCert Certification Utility, offers a number of tools, including SSL Discovery Tool and other offerings that help simplify and automate the core functions of the certificate lifecycle management process
turco | inglês |
---|---|
digicert | digicert |
ssl | ssl |
keşif | discovery |
yönetim | management |
temel | core |
diğer | other |
TR Çerezler, çevrimiçi hizmetler sunarken yaygın olarak kullanılır ve web sitelerinin çalışmasına veya daha verimli çalışmasına yardımcı olmanın yanı sıra web sitesi sahiplerine bilgi sağlamaya yardımcı olur
EN Cookies are widely used when providing online services and help to make websites work, or work more efficiently as well as to provide information to the website owners
turco | inglês |
---|---|
kullanılır | used |
veya | or |
verimli | efficiently |
yanı | well |
bilgi | information |
TR Semrush, bunun zeminine inmemize olanak sağlayıp, talebin artmasına gerçekten yardımcı olacak yeni terim türlerini tespit etmemize yardımcı oluyor.
EN Semrush helps us get to the very bottom of it to identify new type of terms can really help to drive the demand.
turco | inglês |
---|---|
semrush | semrush |
gerçekten | really |
yeni | new |
TR Bu sayfa size yardımcı olduğu için mutluyuz. İyileştirme yapmaya devam etmemize yardımcı olmak için daha fazla bilgi paylaşmak ister misiniz?
EN We're glad this page helped you. Would you like to share additional details to help us continue to improve?
turco | inglês |
---|---|
sayfa | page |
size | you |
bilgi | details |
TR Bu sayfa size yardımcı olmadığı için üzgünüz. İyileştirme yapmaya devam etmemize yardımcı olmak için daha fazla bilgi paylaşmak ister misiniz?
EN We're sorry this page didn't help you. Would you like to share additional details to help us continue to improve?
turco | inglês |
---|---|
sayfa | page |
size | you |
bilgi | details |
TR Semrush, bunun zeminine inmemize olanak sağlayıp, talebin artmasına gerçekten yardımcı olacak yeni terim türlerini tespit etmemize yardımcı oluyor.
EN Semrush helps us get to the very bottom of it to identify new type of terms can really help to drive the demand.
turco | inglês |
---|---|
semrush | semrush |
gerçekten | really |
yeni | new |
TR GeoTrust CAA ile ilgili ne yapıyor?GeoTrust, sertifikaların yanlış verilmesini önlemeye yardımcı olduğuna inanır ve CAA bu çabaya yardımcı olabilir
EN What is GeoTrust doing with the CAA?GeoTrust believes it helps prevent incorrect issuance of certificates and the CAA can assist in this effort
turco | inglês |
---|---|
geotrust | geotrust |
caa | caa |
yapıyor | doing |
olabilir | can |
sertifikaları | certificates |
TR DigiCert, DigiCert Sertifika Yardımcı Programı, SSL Keşif Aracı ve sertifika yaşam döngüsü yönetim sürecinin temel işlevlerini basitleştirmeye ve otomatikleştirmeye yardımcı olan diğer teklifler dahil olmak üzere bir dizi araç sunar
EN DigiCert, DigiCert Certification Utility, offers a number of tools, including SSL Discovery Tool and other offerings that help simplify and automate the core functions of the certificate lifecycle management process
turco | inglês |
---|---|
digicert | digicert |
ssl | ssl |
keşif | discovery |
yönetim | management |
temel | core |
diğer | other |
TR Standart pg_dump yardımcı programını kullanarak PostgreSQL'den dışarı veri aktarabilir ve pg_restore yardımcı programını kullanarak Amazon Aurora'ya içeri veri aktarabilirsiniz (tersi için de aynısı geçerlidir)
EN You can use the standard pg_dump utility to export data from PostgreSQL and pg_restore utility to import data to Amazon Aurora, and vice-versa
turco | inglês |
---|---|
standart | standard |
veri | data |
amazon | amazon |
aurora | aurora |
TR Çevrimiçi histogram oluşturucu, tasarım sürecini hızlı bir şekilde başlamanıza yardımcı olacak bazı veri örneklerine ve önceden hazırlanmış şablonlara zaten sahiptir. Bunlar yardımcı olmazsa, her zaman sıfırdan başlayabilirsiniz.
EN The online histogram maker already has some data examples and premade templates to help jumpstart your design process. If these don’t help, you can always start from scratch.
turco | inglês |
---|---|
histogram | histogram |
oluşturucu | maker |
sürecini | process |
veri | data |
zaten | already |
sahiptir | has |
sıfırdan | from scratch |
TR Mobil uygulamalar hastalara yardımcı olabilir mi? Hastalara yardımcı olan mobil uygulamalar şimdiden mevcut, örneğin Msense
EN Can apps help people who are ill? Apps are already being used to help – for instance, Msense
turco | inglês |
---|---|
şimdiden | already |
TR Sorularınızı yanıtlamak ve platformumuzdan en iyi şekilde yararlanmanıza yardımcı olmak için her zaman yanınızdayız. Destek ekibimiz size hemen yardımcı olamazsa, sorunuza 24 saat içinde bir yanıt almayı bekleyebilirsiniz.
EN We’re always on-call to answer your questions and help you get the most out of our platform. If our support team isn’t able to help you right away, you can expect to get an answer to your question within 24 hours.
turco | inglês |
---|---|
hemen | right away |
saat | hours |
yanıt | answer |
bekleyebilirsiniz | you can expect |
TR Uygunsuz davranan bir üyeye ulaşırken, yanlış iletişimi önlemeye yardımcı olacağından, kısa mesaj yerine yüz yüze veya telefonla konuşmak yardımcı olabilir
EN In reaching out to a member who has acted inappropriately, it can be helpful to address them face-to-face or over the phone, rather than through text message, as this tends to help avoid miscommunication
turco | inglês |
---|---|
uygunsuz | inappropriately |
üyeye | member |
mesaj | message |
yüz | face |
olabilir | can |
TR Zorlayıcı bir internet ve teknoloji kullanıcısının normal görünümünü korumasına yardımcı olmak, onun yıkıcı davranışı sürdürmesine yardımcı oluyor
EN Helping a compulsive internet and technology user keep up an appearance of normalcy is helping him or her continue in the destructive behavior
turco | inglês |
---|---|
internet | internet |
teknoloji | technology |
davranışı | behavior |
kullanıcısı | user |
TR Her ne kadar Freshping bu konuda yardımcı olamasa da, bir dakikanın olması durumunda size bildirmek için yardımcı olabilir - umarım şikayetler ortaya çıkmadan önce düzeltebilirsiniz.
EN Although Freshping can’t help with that, it can help to let you know the minute there’s a problem – and hopefully you can fix it before complaints start popping up.
TR Konuşmaları sınıflandırmaya ve yönlendirmeye yardımcı olduğu için organizasyonel konularda yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
EN It is aimed at helping regarding organizational matters because it helps to classify and route conversations.
TR Ayrıca, markanızı tanıtmanıza yardımcı olacak ekstra kaynaklar için para harcama konusunda endişelenmenize gerek kalmaz. Arketipler, markanızın hikayesini zahmetsizce ve etkili bir şekilde anlatmanıza yardımcı olur.
EN Plus, you won’t have to worry about spending money on extra resources to help promote your brand. Archetypes help you tell your brand’s story effortlessly yet effectively.
TR Markalar, insanların en iyi performanslarını göstermelerine yardımcı olacak ürünler ve zor bir işi verimli ve iyi bir şekilde yapmalarına yardımcı olan sağlam ürünler veya hizmetler sunar.
EN Brands offer products to help people perform at their best, and brands that offer solid products or services that help do a tough job efficiently and well.
Mostrando 50 de 50 traduções