EN You can try and set up regular outreach calls with specific members. Maybe you call the same person on the same day at the same time every week. Maybe you set up a daily call with your sponsor.
"same time encouraging" em inglês pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases turco:
EN You can try and set up regular outreach calls with specific members. Maybe you call the same person on the same day at the same time every week. Maybe you set up a daily call with your sponsor.
TR Belirli üyelerle düzenli sosyal yardım aramaları yapmayı deneyebilir ve ayarlayabilirsiniz. Belki her hafta aynı gün aynı saatte aynı kişiyi ararsınız. Belki de sponsorunuzla günlük bir görüşme ayarladınız.
inglês | turco |
---|---|
regular | düzenli |
outreach | sosyal yardım |
maybe | belki |
calls | aramaları |
daily | günlük |
at | de |
and | ve |
same | bir |
the | aynı |
day | gün |
EN Even so, encouraging a global market for used electronics does more good than harm:
TR Öyle bile olsa, küresel piyasayı kullanılmış elektroniğe yönlendirmenin zararından çok faydası var:
inglês | turco |
---|---|
global | küresel |
harm | zarar |
used | kullanılmış |
even | bile |
EN Our goal is to create a connected environment that is fun, unique, enriching and safe by encouraging our users to conduct themselves with a high degree of integrity, decency and respect
TR Amacımız, kullanıcılarımızı dürüst, doğru ve saygılı davranmaya teşvik ederek eğlenceli, benzersiz, değer katan ve güvenli bir bağlantı ortamı yaratmaktır
inglês | turco |
---|---|
goal | amacı |
fun | eğlenceli |
connected | bağlantı |
environment | ortamı |
high | üst |
unique | benzersiz |
and | ve |
respect | saygı |
users | kullanıcılar |
to | güvenli |
EN Provide tools and access for your security teams while encouraging development
TR Gelişimi teşvik ederken güvenlik ekiplerinize araçlar ve erişim sağlayın
inglês | turco |
---|---|
provide | sağlayın |
access | erişim |
security | güvenlik |
while | ederken |
tools | araçlar |
and | ve |
EN So we joined forces with a number of other charities and created a campaign, which gave our users and other engaged people the opportunity to send him some encouraging words
TR Ancak, hastalığı nedeniyle yatağa bağlı olduğu için kendisini bu arzusuna olabildiğince yakınlaştıran bir kampanya başlattık
inglês | turco |
---|---|
campaign | kampanya |
of | in |
to | için |
which | bu |
the | ancak |
a | bir |
EN In close cooperation with WeltN24, MyPostcard provided 10,000 free postcards to show Deniz solidarity and send encouraging words to him in jail
TR MyPostcard, WeltN24 ile yakın işbirliği içinde Deniz'e dayanışma göstermek ve hapishaneye cesaret verici kelimeler göndermek için 10,000 ücretsiz kartpostal sağlamıştır
inglês | turco |
---|---|
close | yakın |
cooperation | işbirliği |
mypostcard | mypostcard |
solidarity | dayanışma |
free | ücretsiz |
and | ve |
in | içinde |
to | için |
show | göstermek |
with | ile |
EN Encouraging exchanges and cooperation between citizens in Turkey and in the EU to work together in areas of common interest, share technical knowledge and expertise, and establish long-term partnerships.
TR Ortak ilgi alanlarında birlikte çalışmaları, teknik bilgi ve uzmanlığı paylaşmaları ve uzun dönemli ortaklıklar oluşturmaları için Türkiye ve AB’de vatandaşlar arasındaki değişimler ve işbirliğinin teşvik edilmesi.
inglês | turco |
---|---|
turkey | türkiye |
work | iş |
common | ortak |
interest | ilgi |
share | paylaş |
technical | teknik |
partnerships | ortaklıklar |
long | uzun |
and | ve |
to | edilmesi |
expertise | bilgi |
between | arasındaki |
of | in |
EN Kibar Holding organized the 3rd of its traditional April 23 Painting Contest in line with its vision of supporting art and encouraging children to perform art.
TR Kibar Holding, sanata destek olma ve çocukları sanata teşvik etme vizyonu doğrultusunda gerçekleştirdiği ve artık geleneksel hale gelen 23 Nisan Resim Yarışması’nın bu yıl 3.sünü düzenledi.
inglês | turco |
---|---|
kibar | kibar |
traditional | geleneksel |
april | nisan |
vision | vizyonu |
supporting | destek |
holding | holding |
and | ve |
its | bu |
the | etme |
of | gelen |
EN Even so, encouraging a global market for used electronics does more good than harm:
TR Öyle bile olsa, küresel piyasayı kullanılmış elektroniğe yönlendirmenin zararından çok faydası var:
inglês | turco |
---|---|
global | küresel |
harm | zarar |
used | kullanılmış |
even | bile |
EN Encouraging exchanges and cooperation between citizens in Turkey and in the EU to work together in areas of common interest, share technical knowledge and expertise, and establish long-term partnerships.
TR Ortak ilgi alanlarında birlikte çalışmaları, teknik bilgi ve uzmanlığı paylaşmaları ve uzun dönemli ortaklıklar oluşturmaları için Türkiye ve AB’de vatandaşlar arasındaki değişimler ve işbirliğinin teşvik edilmesi.
inglês | turco |
---|---|
turkey | türkiye |
work | iş |
common | ortak |
interest | ilgi |
share | paylaş |
technical | teknik |
partnerships | ortaklıklar |
long | uzun |
and | ve |
to | edilmesi |
expertise | bilgi |
between | arasındaki |
of | in |
EN “The main thing which makes this company unique is that they help to make your videos inspiring, influential, motivational, encouraging, meaningful and valuable.”
TR “Bu şirketi benzersiz kılan en önemli şey; ilham verem, etkileyici, motive edici, cesaretlendirici, anlamlı ve değerli videolar elde etmenize yardımcı olması.”
EN Concrete manifestations of this do not only include cargo bikes and electric vehicles, but also stickers in its centres encouraging everyone to “Put out the light” and “Close the window”
TR Bunun açık göstergeleri arasında, kargo bisikletleri veya e-araçların yanı sıra mekanlardaki “ışıkları kapatalım” ve “pencereleri kapatalım” gibi çıkartmalar sayılabilir
EN Encouraging people to stay at home and placing restrictions on public life are the most important measures
TR Sokağa çıkma kısıtlamaları ve kamusal yaşamdaki sınırlamalar bu konudaki en önemli önlemler
inglês | turco |
---|---|
public | kamusal |
measures | önlemler |
and | ve |
most | en |
stay | bu |
important | önemli |
EN Our goal is to create a connected environment that is fun, unique, enriching and safe by encouraging our users to conduct themselves with a high degree of integrity, decency and respect
TR Amacımız, kullanıcılarımızı dürüst, doğru ve saygılı davranmaya teşvik ederek eğlenceli, benzersiz, değer katan ve güvenli bir bağlantı ortamı yaratmaktır
inglês | turco |
---|---|
goal | amacı |
fun | eğlenceli |
connected | bağlantı |
environment | ortamı |
high | üst |
unique | benzersiz |
and | ve |
respect | saygı |
users | kullanıcılar |
to | güvenli |
EN Harmful pranks or challenges that risk imminent physical harm or extreme emotional distress, especially if showing or encouraging the participation of minors
TR Özellikle reşit olmayanların katılımını göstermesi veya teşvik etmesi durumunda, olası fiziksel zarar veya aşırı duygusal sıkıntı riski taşıyan zararlı şakalar veya meydan okumalar
inglês | turco |
---|---|
risk | riski |
physical | fiziksel |
harm | zarar |
emotional | duygusal |
of | ın |
extreme | aşırı |
harmful | zararlı |
participation | katılım |
or | veya |
EN Export multiple transcripts from the same folder at the same time. No limits.
TR Aynı klasörden birden çok transkripti aynı anda dışa aktarın. Sınır yok.
inglês | turco |
---|---|
export | dışa |
the | aynı |
no | yok |
EN Export multiple transcripts from the same folder at the same time. No limits.
TR Aynı klasörden birden çok transkripti aynı anda dışa aktarın. Sınır yok.
inglês | turco |
---|---|
export | dışa |
the | aynı |
no | yok |
EN The estimated spend on acquiring the same amount of organic search traffic for the same keywords through Google Ads.
TR Google Ads aracılığıyla, aynı anahtar kelime için aynı organik arama trafiğini elde etmek için yapılan tahmini harcama.
inglês | turco |
---|---|
estimated | tahmini |
organic | organik |
traffic | trafiğini |
ads | ads |
keywords | anahtar |
of | in |
for | için |
through | aracılığıyla |
the | aynı |
search | arama |
EN Defending LGBTI+ Rights in Turkey: “We are in the Same Storm but not in the Same Boat”
TR "Türkiye'de AB'ye yönelik öfke artıyor"
inglês | turco |
---|---|
in | yönelik |
EN Yes, automated translation is an extra charge. It is charged at the same rate as your transcription rate. The same applies to alignment and burn-in subtitling.
TR Evet, otomatik çeviri ekstra bir ücrettir. Bu, transkripsiyon oranınızla aynı oranda ücretlendirilir. Aynı hizalama ve yanma alt yazı için de geçerlidir.
inglês | turco |
---|---|
automated | otomatik |
extra | ekstra |
applies | geçerlidir |
transcription | transkripsiyon |
rate | oranı |
yes | evet |
at | de |
translation | çeviri |
and | ve |
the | aynı |
same | bir |
to | için |
EN From the AWS Lambda console, you can select a Lambda function and associate it with an Amazon Kinesis stream owned by the same account. This same functionality is also available through the AWS SDK and CLI.
TR AWS Lambda konsolundan bir Lambda işlevini seçip aynı hesabın sahibi olduğu bir Amazon Kinesis akışıyla ilişkilendirebilirsiniz. Aynı işlemi AWS SDK ve CLI aracılığıyla da gerçekleştirebilirsiniz.
inglês | turco |
---|---|
aws | aws |
lambda | lambda |
select | seç |
amazon | amazon |
kinesis | kinesis |
stream | akışı |
sdk | sdk |
cli | cli |
account | hesabı |
this | sahibi |
and | ve |
is | olduğu |
through | aracılığıyla |
the | aynı |
same | bir |
EN Because Extensions are executed within the same environment as a Lambda function, they have access to the same resources as the function, and permissions are shared between the function and the extension
TR Uzantılar, Lambda işleviyle aynı ortam içinde yürütüldüğünden, işlev ile aynı kaynaklara erişime sahiptir ve izinler, işlev ile uzantı arasında paylaşılır
inglês | turco |
---|---|
extensions | uzantılar |
environment | ortam |
lambda | lambda |
function | işlev |
access | erişime |
resources | kaynaklara |
and | ve |
between | arası |
the | aynı |
are | sahiptir |
EN From the AWS Lambda console, you can select a Lambda function and associate it with an Amazon Kinesis stream owned by the same account. This same functionality is also available through the AWS SDK and CLI.
TR AWS Lambda konsolundan bir Lambda işlevini seçip aynı hesabın sahibi olduğu bir Amazon Kinesis akışıyla ilişkilendirebilirsiniz. Aynı işlemi AWS SDK ve CLI aracılığıyla da gerçekleştirebilirsiniz.
inglês | turco |
---|---|
aws | aws |
lambda | lambda |
select | seç |
amazon | amazon |
kinesis | kinesis |
stream | akışı |
sdk | sdk |
cli | cli |
account | hesabı |
this | sahibi |
and | ve |
is | olduğu |
through | aracılığıyla |
the | aynı |
same | bir |
EN Because Extensions are executed within the same environment as a Lambda function, they have access to the same resources as the function, and permissions are shared between the function and the extension
TR Uzantılar, Lambda işleviyle aynı ortam içinde yürütüldüğünden, işlev ile aynı kaynaklara erişime sahiptir ve izinler, işlev ile uzantı arasında paylaşılır
inglês | turco |
---|---|
extensions | uzantılar |
environment | ortam |
lambda | lambda |
function | işlev |
access | erişime |
resources | kaynaklara |
and | ve |
between | arası |
the | aynı |
are | sahiptir |
EN If a trait defines a property then a class can not define a property with the same name unless it is compatible (same visibility and initial value), otherwise a fatal error is issued.
TR Bir nitelik bir özellik tanımlarsa sınıf aynı isimde bir özellik (uyumlu - aynı görünürlük ve ilk değer - olmadıkça) tanımlayamaz, aksi takdirde bir hata oluşur.
inglês | turco |
---|---|
class | sınıf |
compatible | uyumlu |
visibility | görünürlük |
otherwise | aksi takdirde |
error | hata |
if | takdirde |
and | ve |
value | değer |
the | aynı |
is | oluşur |
same | bir |
EN The result of the modulo operator % has the same sign as the dividend — that is, the result of $a % $b will have the same sign as $a. For example:
TR % kalan işlecinin sonucu bölünenin işaretini alır. Yani $a % $b işlemini sonucu $a ile aynı işaretli olacaktır. Örnek:
inglês | turco |
---|---|
result | sonucu |
will | olacaktır |
the | aynı |
EN 10. Any consecutive stays (check-out and check-in same day) in the same hotel, will be considered as a single stay. This single stay will be eligible once on the [
TR 10. Aynı otelde art arda gerçekleştirilen konaklamalar (aynı gün giriş ve çıkış) tek konaklama olarak kabul edilir. Bu tek konaklamaya [
inglês | turco |
---|---|
out | çıkış |
this | bu |
and | ve |
stays | konaklama |
the | aynı |
day | gün |
EN Amazon Aurora MySQL-Compatible Edition and Amazon Aurora PostgreSQL-Compatible Edition support Amazon Aurora replicas, which share the same underlying volume as the primary instance in the same AWS region
TR Amazon Aurora MySQL Uyumlu Sürüm ve Amazon Aurora PostgreSQL Uyumlu Sürüm, aynı AWS bölgesindeki birincil bulut sunucusu ile aynı temel birime sahip olan Amazon Aurora replikalarını destekler
inglês | turco |
---|---|
amazon | amazon |
aurora | aurora |
edition | sürüm |
primary | birincil |
aws | aws |
mysql | mysql |
compatible | uyumlu |
and | ve |
support | destekler |
the | aynı |
share | ile |
EN If two or more Aurora Replicas share the same priority and size, then Amazon RDS promotes an arbitrary replica in the same promotion tier
TR İki veya daha fazla Aurora Replikası aynı önceliğe ve boyuta sahip olduğunda Amazon RDS, aynı yükseltme katmanında bulunan replikalardan birini rastgele birincil konumuna yükseltir
inglês | turco |
---|---|
aurora | aurora |
amazon | amazon |
rds | rds |
and | ve |
or | veya |
share | e |
the | aynı |
EN Since Amazon Aurora Replicas share the same data volume as the primary instance in the same AWS Region, there is virtually no replication lag
TR Amazon Aurora Replikaları aynı AWS Bölgesindeki birincil bulut sunucusuyla aynı veri birimini kullandığından, neredeyse hiç replikasyon gecikmesi yaşanmaz
inglês | turco |
---|---|
amazon | amazon |
aurora | aurora |
data | veri |
primary | birincil |
aws | aws |
virtually | neredeyse |
replication | replikasyon |
no | hiç |
the | aynı |
EN A police report proving the same with a green or white slip must be produced for the same
TR Aynı şeyi yeşil veya beyaz bir slip ile kanıtlayan bir polis raporu da bunun için hazırlanmalıdır
inglês | turco |
---|---|
report | raporu |
police | polis |
for | için |
or | veya |
white | beyaz |
same | bir |
green | yeşil |
EN Make sure you’re in the same region and on the same type of device if you do this!
TR Bunu yaparken aynı bölgede ve aynı tür cihazda olduğunuzdan emin olun!
inglês | turco |
---|---|
device | cihazda |
type | tür |
and | ve |
sure | emin |
the | aynı |
this | bunu |
EN Pods are groups of containers that share the same compute resources and the same network
TR Pod'lar aynı hesaplama kaynaklarını ve aynı ağı paylaşan konteynerler grubudur
inglês | turco |
---|---|
of | ın |
containers | konteynerler |
share | paylaş |
and | ve |
network | ağı |
the | aynı |
resources | kaynaklarını |
EN Yes, automated translation is an extra charge. It is charged at the same rate as your transcription rate. The same applies to alignment and burn-in subtitling.
TR Evet, otomatik çeviri ekstra bir ücrettir. Bu, transkripsiyon oranınızla aynı oranda ücretlendirilir. Aynı hizalama ve yanma alt yazı için de geçerlidir.
inglês | turco |
---|---|
automated | otomatik |
extra | ekstra |
applies | geçerlidir |
transcription | transkripsiyon |
rate | oranı |
yes | evet |
at | de |
translation | çeviri |
and | ve |
the | aynı |
same | bir |
to | için |
EN If a trait defines a property then a class can not define a property with the same name unless it is compatible (same visibility and type, readonly modifier, and initial value), otherwise a fatal error is issued.
TR Bir nitelik bir özellik tanımlarsa sınıf aynı isimde bir özelliği uyumlu (aynı görünürlük ve tür, salt okunur değiştirici ve ilk değer) olmadıkça tanımlayamaz, aksi takdirde ölümcül hata oluşur.
inglês | turco |
---|---|
class | sınıf |
compatible | uyumlu |
visibility | görünürlük |
otherwise | aksi takdirde |
error | hata |
if | takdirde |
and | ve |
value | değer |
the | aynı |
is | oluşur |
same | bir |
EN If a trait defines a constant then a class can not define a constant with the same name unless it is compatible (same visibility, initial value, and finality), otherwise a fatal error is issued.
TR Bir niteliğin tanımladığı sabiti bir sınıf uyumluluk kurallarına (aynı görünürlük, aynı ilk değer ve aynı sonuç) uymadan aynı isimle tekrar tanımlayamaz, aksi takdirde ölümcül hata oluşur.
inglês | turco |
---|---|
class | sınıf |
visibility | görünürlük |
otherwise | aksi takdirde |
error | hata |
if | takdirde |
and | ve |
value | değer |
the | aynı |
same | bir |
is | oluşur |
EN mod_php requires a TS build of Apache built with same version of Visual C and same CPU (x86 or x64).
TR mod_php, aynı Visual C sürümü ve aynı CPU (x86 veya x64) ile oluşturulmuş bir TS Apache derlemesi gerektirir.
inglês | turco |
---|---|
requires | gerektirir |
apache | apache |
c | c |
cpu | cpu |
and | ve |
same | bir |
EN The graph lets you compare different metrics over the same timeframe. For example, you can compare the number of organic checkouts with the number of paid assisted checkouts during the same timeframe.
TR Grafik, aynı zaman dilimindeki farklı ölçümleri karşılaştırmanıza olanak tanır. Örneğin, aynı zaman dilimindeki organik ödemelerin sayısını ücretli yardımlı ödemelerin sayısıyla karşılaştırabilirsiniz.
inglês | turco |
---|---|
graph | grafik |
organic | organik |
paid | ücretli |
of | in |
different | farklı |
the | aynı |
EN Save time and get results by optimizing and publishing content across multiple channels at the same time.
TR İçeriklerinizi aynı anda birden çok kanalda yayınlayarak zamandan tasarruf edin ve sonuç alın.
inglês | turco |
---|---|
save | tasarruf |
results | sonuç |
and | ve |
the | aynı |
EN Turn tables faster by reducing guest wait time or serve more guests in the same time at stadiums and high-volume cocktail lounges
TR Stadyumlarda ve yüksek hacimli barlarda konuk bekleme sürelerini azaltarak masalarda daha hızlı hizmet verin veya aynı sürede daha fazla konuğa hizmet sunun
inglês | turco |
---|---|
guest | konuk |
time | sürede |
serve | hizmet |
and | ve |
volume | hacimli |
high | yüksek |
faster | hızlı |
or | veya |
the | aynı |
EN At the same time, director Herman Robbers’ involvement in the Dutch accession into the Berne Convention allowed Elsevier’s authors a great deal of freedom concerning the copyrights to their books
TR Bu esnada, direktör Herman Robbers’in Hollanda'nın Berne Konvansiyonuna girişinde rol oynaması sayesinde, Elsevier’in yazarları kitaplarının telif hakları konusunda oldukça fazla özgürlük sahibi oldu
inglês | turco |
---|---|
authors | yazarlar |
a | a |
copyrights | telif |
freedom | özgürlük |
their | bu |
books | kitaplar |
to | konusunda |
EN At the same time, readers of the final paper can feel more confident that the work is reproducible because the initial study predictions and analysis plans were independently reviewed.
TR Aynı zamanda nihai makalenin okuyucuları da kendilerini çalışmanın tekrarlanabilir olduğu konusunda daha emin hisseder, çünkü başlangıçtaki çalışma tahminleri ve analiz planları bağımsız olarak incelenmiştir.
inglês | turco |
---|---|
time | zamanda |
readers | okuyucular |
analysis | analiz |
independently | bağımsız |
plans | planları |
is | olduğu |
work | çalışma |
of | konusunda |
because | çünkü |
final | nihai |
the | aynı |
and | ve |
were | daha |
EN At the same time, olive processing is carried out in houses
TR Aynı zamanda, evlerde zeytin işletmeciliği yapılmaktadır
inglês | turco |
---|---|
time | zamanda |
the | aynı |
EN Every year, a graduation ceremony is being held in every school. Use this Graduation Apparel Order Form Template to enhance your order workflow process at the same time increases the number of sales.
TR Bir giyim mağazanız varsa kullanabilirsiniz. Form diğer giysi türlerine uygulanabilir, hayal gücünüze kalmıştır.
inglês | turco |
---|---|
use | kullanabilirsiniz |
apparel | giyim |
form | form |
same | bir |
EN Ignite real-time teamwork and empower your teams by transcribing meetings in minutes. Share, collaborate, and always be on the same page.
TR Toplantıları dakikalar içinde yazarak gerçek zamanlı ekip çalışmasını harekete geçirin ve takımlarınızı güçlendirin. Paylaş, işbirliği ve her zaman aynı sayfada ol.
inglês | turco |
---|---|
teams | ekip |
collaborate | işbirliği |
page | sayfada |
real | gerçek |
share | paylaş |
minutes | dakikalar |
time | zamanlı |
in | içinde |
by | yazarak |
meetings | toplantıları |
always | her zaman |
and | ve |
the | aynı |
EN Sleeping 8 hours each night, going to bed and waking up at the same time every day, and morning and night routines can help establish better sleep habits.
TR Her gece 8 saat uyumak, her gün aynı saatte yatmak ve uyanmak, sabah ve gece rutinleri daha iyi uyku alışkanlıklarının oluşmasına yardımcı olabilir.
inglês | turco |
---|---|
night | gece |
and | ve |
morning | sabah |
can | olabilir |
help | yardımcı |
hours | saat |
sleep | uyku |
better | daha iyi |
to | her |
the | aynı |
day | gün |
EN At the same time, the people you follow directly determine the quality of your own feed
TR Bu arada takip ettiğiniz kişiler, doğrudan timeline?nızın kalitesini belirlemektedir
inglês | turco |
---|---|
follow | takip |
directly | doğrudan |
quality | kalitesini |
of | ın |
the | kişiler |
you | bu |
EN At the same time, you can convey a lot of information to users about your enterprise quickly and effectively with stories, which have become increasingly popular recently.
TR Aynı zamanda, son dönemde gittikçe popüler olan hikaye kullanımı ile girişiminiz ile ilgili birçok bilgiyi kullanıcılara hızlı ve etkin bir şekilde aktarabilirsiniz.
inglês | turco |
---|---|
information | bilgiyi |
effectively | etkin |
increasingly | gittikçe |
popular | popüler |
recently | son |
stories | hikaye |
quickly | hızlı |
about | ilgili |
lot | çok |
and | ve |
the | aynı |
same | bir |
to | e |
users | kullanıcı |
EN At the same time, you should share posts about not only your enterprise but also current events.
TR Aynı zamanda, sadece girişiminiz ile ilgili değil gündemle ilgili paylaşımlarda da bulunmalısınız.
inglês | turco |
---|---|
about | ilgili |
at | de |
also | da |
the | aynı |
share | ile |
not | değil |
only | sadece |
EN You can start the live broadcast easily from your mobile phone, and you can broadcast live over your other social media accounts at the same time
TR Cep telefonunuzdan pratik bir şekilde canlı yayını başlatabilir ve yayını aynı anda sosyal medya platformlarınızda paylaşabilirsiniz
inglês | turco |
---|---|
mobile | cep |
live | canlı |
social | sosyal |
media | medya |
and | ve |
the | aynı |
same | bir |
Mostrando 50 de 50 traduções