TR Yanıtlama süresi yaklaşık 20 dakika olan ankete katılım göstermek için aşağıdaki “Ankete Katıl” ifadesine tıklayınız.
"yaptığı bir ankete" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
TR Yanıtlama süresi yaklaşık 20 dakika olan ankete katılım göstermek için aşağıdaki “Ankete Katıl” ifadesine tıklayınız.
EN To participate in the survey, which takes approximately 20 minutes to respond, click on the "Take Survey" button below.
turco | inglês |
---|---|
yaklaşık | approximately |
dakika | minutes |
TR Piyasa araştırma enstitüsü Yougov’un yaptığı bir ankete katılanların büyük çoğunluğu, mumları, çam ağacını, kurabiye yapmayı ve hediye almayı Noel’in vazgeçilmezleri olarak adlandırdılar
EN According to a survey by the Yougov market research institute, most people said Christmas involves candles, a Christmas tree, baking Christmas biscuits and buying presents
turco | inglês |
---|---|
piyasa | market |
araştırma | research |
enstitüsü | institute |
büyük | most |
noel | christmas |
TR Bu dijital çağda, sosyal medya işe alım sürecinde giderek daha büyük bir rol oynuyor. SHRM tarafından yakın zamanda yapılan bir ankete göre, kuruluşların yaklaşık 'ü şu anda onu yüksek kaliteli adaylar bulmak için kullanıyor.
EN In this digital age, social media is playing an increasingly larger role in the recruitment process. According to a recent survey by SHRM, around 84% of organizations are currently using it to find high-quality candidates.
turco | inglês |
---|---|
sürecinde | process |
giderek | increasingly |
rol | role |
kuruluşların | organizations |
TR Statista tarafından yapılan bir ankete göre, 2021'in sonuna kadar toplam 11 milyon hane bir QR kodunu okutacak. Bunu 2019'daki 9,76 milyon hane ile karşılaştırın ve aslında her yıl milyonlardaki büyümeyi görebilirsiniz.
EN According to a survey by Statista, a total of 11 million households will scan a QR code by the end of 2021. Compare this to 9.76 million in 2019, and you can actually see the growth in millions every year.
TR Öte yandan, örneğin çevrimiçi anketlerde çoğu zaman olduğu gibi, seçmenlerin kendi özel ilgilerinden dolayı ankete katılabiliyor olmaları durumunda, bir tarafsızlıktan ve genellenebilirlikten söz etmek güçleşiyor
EN But, as is often the case in online surveys where voters can register at will and out of personal interest, the results are no longer neutral and cannot be generalized
turco | inglês |
---|---|
çevrimiçi | online |
etmek | can |
TR Container Journal'da (bağlantı IBM dışındadır) yer alan Temmuz 2019'da gerçekleştirilmiş bir ankete göre, son altı ayda Kubernetes kullanmaya başlama oranı %51 arttı.
EN A July 2019 survey cited in Container Journal (link resides outside IBM) found a 51% increase in Kubernetes adoption during the previous six months.
turco | inglês |
---|---|
container | container |
bağlantı | link |
ibm | ibm |
temmuz | july |
TR Yapılan bir ankete göre, toplam cep telefonu kullanıcılarının neredeyse yarısı alışveriş merkezlerinde akıllı telefon kullanıyor ve bunların %40'ı rekabet oranlarını belirlemek için kullanıyor.
EN According to a survey conducted, almost half of the total mobile phone users use smartphones while shopping in departmental stores – among which 40% used to determine the competition's rates.
TR Tek yapmanız gereken dönüşüm kimliğini almak ve bunu forms.app üzerinde oluşturduğunuz ankete eklemektir
EN All you need to do is get the conversion ID and add it to the survey you generate on forms.app
turco | inglês |
---|---|
yapmanız | to do |
dönüşüm | conversion |
almak | get |
ve | and |
app | app |
kimliğini | id |
TR Ankete katılanlar yüzde 89 oranında mutlu olduklarını belirterek burayı diğer tüm Alman kentlerinden daha fazla öne çıkarıyorlar.
EN With a quota of 89 percent, nowhere else in Germany were the participating expats quite as happy as they are here.
turco | inglês |
---|---|
yüzde | percent |
mutlu | happy |
alman | germany |
ın | of |
TR Ayrıca PricewaterhouseCoopers’in anketine göre pek çok insan kişisel olarak da eskisine göre daha az seyahat etmeyi düşünebiliyor: Ankete katılanların yüzde 44’ü bundan sonra tatile daha az gitmeyi düşünüyor
EN Lots of people can also imagine travelling less often privately, as a PricewaterhouseCoopers study discovered: 44% of respondents wanted to travel on vacation less frequently
turco | inglês |
---|---|
insan | people |
TR Ankete katılanların büyük çoğunluğu memleketi, kendini ait ve güvende hissettiği, ailenin yaşadığı, halihazırda ikamet ettiği ve dostlarının bulunduğu yer olarak görüyor
EN The large majority of respondents view home as a place where they feel safe and secure, where the family lives, where one lives now, and where one has friends
turco | inglês |
---|---|
büyük | large |
çoğunluğu | majority |
TR Tek yapmanız gereken dönüşüm kimliğini almak ve bunu forms.app üzerinde oluşturduğunuz ankete eklemektir
EN All you need to do is get the conversion ID and add it to the survey you generate on forms.app
turco | inglês |
---|---|
yapmanız | to do |
dönüşüm | conversion |
almak | get |
ve | and |
app | app |
kimliğini | id |
TR Sonuçta yazarlığını Yahudi bilim adamlarının yaptığı bir projeydi ve bir Alman yayınına da rakip olacak olması kesinlikle Almanların müdahale edeceğini gösteriyordu.
EN After all, a project authored by Jewish scientists and intended to compete with a German publication could most definitely expect Nazi intervention.
turco | inglês |
---|---|
yahudi | jewish |
alman | german |
kesinlikle | definitely |
TR Tavsiyelerinizin yaptığı he bir satış için, toplam tutara göre belli bir oranda komisyon kazanırsınız. Standart komisyon oranlarımız İştirakler için %15 ve Satış Ortakları için %30'dur.
EN For each sale one of your referrals makes you will earn commission rate of the total amount. Our standard commission rates are 15% for Affiliates and 30% for Sales Partners.
turco | inglês |
---|---|
komisyon | commission |
standart | standard |
ortakları | partners |
TR Burada 2014’te Yeni Zelanda’ya yaptığı bir resmi ziyaretinde bir kiviyi okşarken.
EN Here she can be seen making the acquaintance of a kiwi during a state visit to New Zealand in 2014.
turco | inglês |
---|---|
burada | here |
yeni | new |
TR List, La Jolla’daki Scripps Research Institute’de yaptığı çalışmalarda, bir amino asit olan prolinin son derece verimli bir katalizör olduğunu ve kimyasal reaksiyonları muazzam derecede hızlandırabildiğini keşfetti
EN At the American Scripps Research Institute in La Jolla, List found that the amino acid proline is an exceptionally efficient catalyst and can accelerate chemical reactions prodigiously
turco | inglês |
---|---|
list | list |
asit | acid |
verimli | efficient |
kimyasal | chemical |
TR Örneğin, „fremdschämen (başkası adına utanmak)“, bir başka kişinin yaptığı bir şeyden duyulan utanç duygusu için kullanılır
EN For example, "fremdschämen" refers to shame felt on another person’s behalf
turco | inglês |
---|---|
adına | behalf |
başka | another |
TR Ev sahipliği yaptığı Richard Wagner Festivaliyle dünya çapında bir üne sahip olan Bayreuth kenti, artık bilimsel araştırma alanında da önemli bir kuruma ev sahipliği yapıyor
EN Bayreuth is world-famous for its Wagner Festival, but is also outstanding in the area of research
turco | inglês |
---|---|
dünya | world |
alanı | area |
TR Tipik olarak işletmenizin adının metin versiyonunu ve işletmenizin yaptığı veya sattığı şeyle bir ilişki oluşturmak için bir tür görseli içerir
EN It typically includes a text version of your business name as well as some type of visual to create an association with what your business does or sells
TR Editör olarak rolünüz kapsamında, hakemlerle yakın bir şekilde çalışır ve yazarların yaptığı gönderimleri denetlersiniz
EN In your role as editor, you will work closely with reviewers and will oversee submissions from authors
turco | inglês |
---|---|
editör | editor |
yakın | closely |
çalışır | work |
yazarların | authors |
rolü | role |
TR Golden Frog San Francisco'da bulunan NSA'nın AT&T'nin ağları üzerinde denetleme yaptığı 641a Oda'ya bir karşılık olarak kurulmuştur
EN Golden Frog was founded in response to Room 641a, an infamous room in San Francisco where the NSA was conducting surveillance on AT&T's networks
turco | inglês |
---|---|
golden | golden |
frog | frog |
t | t |
oda | room |
TR Bu bir Zoho Çerezidir. Ziyaretçinin yaptığı AJAX çağrılarında Siteler Arası İstek Sahteciliğinden (CSRF) kaçınmak amacıyla güvenlik amacıyla kullanılır. Göz atma oturumu sona erdiğinde süresi dolar.
EN This is a Zoho Cookie. It is used for security purposes in order to avoid Cross-Site Request Forgery, (CSRF) for the AJAX calls made by the visitor. It expires once the browsing session ends.
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
amacıyla | in order to |
güvenlik | security |
kullanılır | used |
oturumu | session |
TR Bu da ekibin Ethereum'un kodunu aldığı ve üzerinde yeni bir blockchain mutabakat modeli olan Proof of Reputation'ın (İtibar İspatı) uygulanması gibi bazı önemli değişiklikler yaptığı anlamına gelir
EN The GoChain team took Ethereum's code and made some major changes such as implementing a new blockchain consensus model: Proof of Reputation (PoR)
turco | inglês |
---|---|
ethereum | ethereum |
kodunu | code |
blockchain | blockchain |
mutabakat | consensus |
modeli | model |
proof | proof |
önemli | major |
değişiklikler | changes |
TR Bu sayfa üzerinden gönderilen bir web sitesinin kötü amaçlı yazılım barındırdığı veya oltalama saldırıları yaptığı tespit edilirse Web Shield hizmetimizle onu engelleriz
EN If a website submitted through this page is found to be hosting malware or contains phishing attempts, we will block it within our Web Shield service
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
gönderilen | submitted |
veya | or |
edilirse | if |
TR Editör olarak rolünüz kapsamında, hakemlerle yakın bir şekilde çalışır ve yazarların yaptığı gönderimleri denetlersiniz
EN In your role as editor, you will work closely with reviewers and will oversee submissions from authors
turco | inglês |
---|---|
editör | editor |
yakın | closely |
çalışır | work |
yazarların | authors |
rolü | role |
TR "Amazon'un .NET Foundation'a yaptığı yatırım ve .NET geliştiricilerine verdiği destek oldukça açık fikirli bir hareketti
EN “Amazon's investment in the .NET Foundation and support for .NET developers is broad-minded
turco | inglês |
---|---|
amazon | amazon |
net | net |
yatırım | investment |
destek | support |
TR DoD müşterileri, FedRAMP üçüncü taraf değerlendirme kuruluşlarımızın (3PAO) yaptığı ve veri merkezlerimizin fiziksel güvenliğinin kapsamlı bir şekilde yerinde incelenmesini de içeren çalışmalara güvenebilir
EN DoD customers can rely on the work performed by our FedRAMP third-party assessment organizations (3PAO), which includes an extensive on-site review of the physical security of our data centers
turco | inglês |
---|---|
dod | dod |
müşterileri | customers |
fedramp | fedramp |
taraf | party |
değerlendirme | assessment |
kapsamlı | extensive |
şekilde | which |
TR Kore Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi (K-ISMS), sponsorluğunu Kore İnternet ve Güvenlik Kurumu'nun (KISA) yaptığı ve Kore Bilim ve ICT Bakanlığı (MSIT) bünyesinde yer alan Kore hükümeti destekli bir sertifikadır.
EN Korea Information Security Management System (K-ISMS) is a Korean government-backed certification sponsored by Korea Internet and Security Agency (KISA) and affiliated with the Korean Ministry of Science and ICT (MSIT).
turco | inglês |
---|---|
kore | korea |
yönetim | management |
sistemi | system |
hükümeti | government |
TR Bir AWS müşterisinin PIPEDA, HIA veya diğer Kanada şehirlerine özgü gizlilik gereksinimlerine tabi olup olmaması veya tabi olma ölçütü, müşterinin yaptığı işe göre değişiklik gösterebilir.
EN Whether, and the extent to which, an AWS customer is subject to PIPEDA, HIA, or any other Canadian provincial privacy requirements may vary depending on the customer’s business.
turco | inglês |
---|---|
aws | aws |
hia | hia |
diğer | other |
kanada | canadian |
gizlilik | privacy |
gereksinimlerine | requirements |
olup | whether |
göre | depending |
TR Bir AWS müşterisinin PIPEDA, PHIPA veya diğer Kanada şehirlerine özgü gizlilik gereksinimlerine tabi olup olmaması veya tabi olma ölçütü, müşterinin yaptığı işe göre değişiklik gösterebilir
EN Whether, and the extent to which, an AWS customer is subject to PIPEDA, PHIPA, or any other Canadian provincial privacy requirements may vary depending on the customer’s business
turco | inglês |
---|---|
aws | aws |
diğer | other |
kanada | canadian |
gizlilik | privacy |
gereksinimlerine | requirements |
olup | whether |
göre | depending |
TR Bir match kolu, değeri birebir (===) değerlendirir, switch deyimin yaptığı gibi gevşekçe değil.
EN A match arm compares values strictly (===) instead of loosely as the switch statement does.
turco | inglês |
---|---|
switch | switch |
gibi | as |
TR Başkalarının tatil yaptığı bir yerde yaşamak - Almanya’nın en popüler tatil yörelerinden biri olan Schwarzwald’a (Kara Ormanlar) taşınmanın nedeni bu olabilir
EN Living where others holiday – this could be the reason for moving to the Black Forest, one of the most popular vacation areas in Germany
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
en | most |
popüler | popular |
olan | be |
nedeni | reason |
bu | this |
TR Ayrıca Andy Warhol’un da serigrafi tekniğiyle yaptığı bir Goethe tablosu olduğunu biliyor muydunuz? Bu tabloyu da Städel Müzesi’nde görebilirsiniz.
EN Did you know that Andy Warhol also did a screen printing of Goethe? It can also be found in the Städel Museum.
turco | inglês |
---|---|
biliyor | know |
müzesi | museum |
olduğunu | it |
TR Şansölye Angela Merkel, Kasım 2020’deki G20 zirvesi vesilesiyle yaptığı konuşmada “Dünya çapında bir arada durabilirsek, virüsü ve sonuçlarını kontrol edebilir ve üstesinden gelebiliriz” dedi.
EN “If we stand together worldwide, we can control and overcome the virus and its consequences,” said Federal Chancellor Angela Merkel during the G20 summit in November 2020.
turco | inglês |
---|---|
angela | angela |
merkel | merkel |
kasım | november |
kontrol | control |
edebilir | can |
TR Banaszak kişisel bir özel an olarak, Şansölye adayı Annalena Baerbock’un Ağustos ayının başında memleketi Duisburg’a yaptığı ziyareti anıyor
EN A personal highlight was when the Greens candidate for the chancellorship, Annalena Baerbock, visited his home town of Duisburg at the beginning of August
turco | inglês |
---|---|
ağustos | august |
başında | at the beginning |
TR Bu sayfa üzerinden gönderilen bir web sitesinin kötü amaçlı yazılım barındırdığı veya oltalama saldırıları yaptığı tespit edilirse Web Shield hizmetimizle onu engelleriz
EN If a website submitted through this page is found to be hosting malware or contains phishing attempts, we will block it within our Web Shield service
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
gönderilen | submitted |
veya | or |
edilirse | if |
TR Golden Frog San Francisco'da bulunan NSA'nın AT&T'nin ağları üzerinde denetleme yaptığı 641a Oda'ya bir karşılık olarak kurulmuştur
EN Golden Frog was founded in response to Room 641a, an infamous room in San Francisco where the NSA was conducting surveillance on AT&T's networks
turco | inglês |
---|---|
golden | golden |
frog | frog |
t | t |
oda | room |
TR Resimde görmüş olabileceğiniz üzere, Google’ın kendi algoritmasına yaptığı her bir güncellemeyi görebilir ve bu sayede bunların sonuçlarınıza doğrudan oluşturduğu etkileri görebilirsiniz.
EN As you may have seen in the image, you can see each and every update that Google has made to its algorithm so that you can measure the direct impact they have had on your results.
turco | inglês |
---|---|
doğrudan | direct |
görebilirsiniz | you can see |
TR Yetenek avantajı: Yeteneğe erişimimizi artırarak performansımızı en üst düzeye çıkarmak, herkesin işe dahil olduğu ve en iyisini yaptığı bir ortam yaratmak
EN A talent advantage: Maximising our performance by widening our access to talent, creating an environment where everyone is engaged and performs at their best
turco | inglês |
---|---|
herkesin | everyone |
olduğu | is |
ortam | environment |
yaratmak | creating |
performansı | performance |
TR Müşterilerinizin yaptığı aramaları inceleyin
EN Study what your customers are searching for
turco | inglês |
---|---|
müşterilerinizin | your customers |
TR Ahrefs’in yaptığı en önemli şey, yazılımlarını bloglarında ve YouTube kanallarında uygulanabilir içeriklerle desteklemek.
EN The most important thing that Ahrefs does is back up their software with amazing actionable content on their blog and YouTube channel.
turco | inglês |
---|---|
ahrefs | ahrefs |
en | most |
şey | thing |
youtube | youtube |
TR Elsevier çevre, tedarik zinciri, toplum ve yönetim gibi önemli konuları nasıl ele alıyor? Elsevier'in her alanda sürdürülebilirliğe yaptığı katkıyı anlamak için için RELX Grubu 2015 Kurumsal Sorumluluk raporunu okuyun.
EN How is Elsevier addressing material issues such as environment, supply chain, community and governance? Explore the RELX Group 2015 Corporate Responsibility report to understand Elsevier’s contribution to sustainability across the board.
turco | inglês |
---|---|
elsevier | elsevier |
çevre | environment |
tedarik | supply |
zinciri | chain |
toplum | community |
yönetim | governance |
grubu | group |
kurumsal | corporate |
sorumluluk | responsibility |
raporunu | report |
TR Leipzig'e yaptığı seyahatlerden birisinde, Klautz kitaplarını ana vatanlarında yayınlatma şansı bulamamış olan (Almanca konuşan) yazarların çalışmalarını yayınlama fikrini buldu
EN During one of his trips to Leipzig, Klautz got the idea to publish the work of (German-language) authors who had not been able to have their books published in their native country
turco | inglês |
---|---|
leipzig | leipzig |
yazarların | authors |
yayınlama | publish |
ın | of |
kitapları | books |
TR Akademiden ve sektörden araştırmacılar, geliştiriciler ve yazılım sağlayıcıların sunumlar yaptığı bu atölyede daha iyi bilim yapılması için mevcut ve gelecekteki teknoloji uygulamaları keşfedildi
EN With presentations from academia and industry, including researchers, developers and software providers, this workshop has been exploring current and future applications of technology for better science
turco | inglês |
---|---|
araştırmacılar | researchers |
geliştiriciler | developers |
sunumlar | presentations |
gelecekteki | future |
sağlayıcıları | providers |
TR Whoer VPN oyun trafiğini engellemek için özel algoritmaların işlem yaptığı ve DDos saldırılarına karşı korunan kaynakların belirli özelliklerini hesaba katan sunucuları kullanmaktadır
EN The Whoer VPN uses servers where special algorithms for filtering game traffic operate, which take into account the specific characteristics of protected resources against DDos attacks
turco | inglês |
---|---|
whoer | whoer |
vpn | vpn |
oyun | game |
ddos | ddos |
korunan | protected |
hesaba | account |
sunucuları | servers |
kaynakları | resources |
TR "Seal ve sealions'ların sahil ve kayalıklarda yaptığı keyfi izlemek gibisi yok.. dilerseniz yüze de bilirsiniz aynı yerde. Sahilde sabah yürüyüp elinizde kahve ve müzik ile tadını çıkarabilirsiniz"
EN "Our building is just down the street from the La Jolla Cove... We are always taking the short walk to enjoy the scenery. Bring your lunch to the park- such a refreshing view to break up the day!"
TR İnsanların genelde check-in yaptığı saatler:
EN People tend to check in during these times:
turco | inglês |
---|---|
saatler | times |
TR Alman marka hafta başında yaptığı başvurular ile elektrikli AMG'lerin ipucunu verdi.
EN Do you like what you're seeing?
TR Motorsport Games, IndyCar'la yaptığı anlaşmanın ardından, 2023'te ilk NTT INDYCAR oyununu piyasaya sürecek.
EN The world’s leading motorsport series and the industry’s largest digital platform unite to give fans across the world the chance to have their voices heard.
turco | inglês |
---|---|
motorsport | motorsport |
ardından | to |
TR William Lyon Mackenzie King’in ev sahipliğini yaptığı toplantılar savaşı sonlandıracak planları oluşturmayı amaçlıyor.
EN The meetings, hosted by William Lyon Mackenzie King, are to devise invasion plans to end the war.
turco | inglês |
---|---|
william | william |
ev | are |
toplantılar | meetings |
savaşı | war |
Mostrando 50 de 50 traduções