EN Last but not least, the keyword rank tracker also displays how competitive the target keywords are on a scale of 0 to 100 (0 being the least competitive, and 100 being the most competitive)
"being the least" em inglês pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases turco:
EN Last but not least, the keyword rank tracker also displays how competitive the target keywords are on a scale of 0 to 100 (0 being the least competitive, and 100 being the most competitive)
TR Son olarak, anahtar kelime sıralama izleyicisi, hedef anahtar kelimelerin 0 ila 100 arasında ne kadar rekabetçi olduğunu da gösterir (0 en az rekabetçi ve 100 en çok rekabetçi)
inglês | turco |
---|---|
rank | sıralama |
displays | gösterir |
competitive | rekabetçi |
target | hedef |
most | en |
last | son |
least | az |
being | ne |
and | ve |
to | kadar |
the | arasında |
EN 8.1. Sustain per capita economic growth in accordance with national circumstances and, in particular, at least 7 per cent gross domestic product growth per annum in the least developed countries
TR 8.1. Kişi başına düşen gelir artışının ulusal koşullara uygun olarak sürdürülmesi ve özellikle en az gelişmiş ülkelerde gayri safi yurt içi hasılada yıllık en az yüzde 7 oranında büyüme olmasının sağlanması
inglês | turco |
---|---|
capita | kişi |
growth | büyüme |
national | ulusal |
domestic | yurt içi |
developed | gelişmiş |
countries | ülkelerde |
per cent | yüzde |
and | ve |
at | nda |
with | uygun |
least | az |
per | başına |
accordance | olarak |
EN Lower property prices, the chance of having a garden and the prospect of being able to carry on working from home, at least partially, have increased interest in a move to the countryside
TR Daha düşük emlak fiyatları, bir bahçe şansı ve pandemiden sonra da en azından kısmen evden çalışabilme olasılığının bulunması kırsal bölgeye taşınmaya olan ilgiyi artırdı
inglês | turco |
---|---|
garden | bahçe |
chance | şansı |
prices | fiyatları |
increased | en |
and | ve |
in | da |
least | az |
lower | düşük |
the | sonra |
EN Privacy is an easy target for those in power who say, “if you have nothing to hide, you have nothing to fear.” This is a lie. The truth is that the people in positions of power have the least to worry about being private.
TR Gizlilik, gücü elinde tutanlar için kolay bir hedeftir ve şöyle derler: "Gizleyecek bir şeyin yoksa korkmana gerek yoktur." Bu bir yalandır. Doğrusu, güç sahibi olanların gizlilik hakkında en az endişelenen kişiler olduğudur.
inglês | turco |
---|---|
privacy | gizlilik |
easy | kolay |
this | bu |
have | gerek |
power | gücü |
about | hakkında |
a | bir |
EN Imagine being able to find a mention in an audio or video file by typing into a search box, clicking on a link, and being immediately transported to the exact moment that your word or phrase of interest was spoken. That's the power of Sonix.
TR Bir ses veya video dosyasında bir arama kutusuna yazarak, bir bağlantıya tıklayarak ve sözcüğünüzün veya ilgili cümlenizin konuşulduğu ana anında aktarıldığını hayal edin. Bu Sonix'in gücü.
inglês | turco |
---|---|
power | gücü |
video | video |
link | bağlantı |
by | yazarak |
search | arama |
on | ilgili |
file | dosyası |
or | veya |
a | bir |
in | anında |
moment | an |
EN Instead of dealing with such a big commitment, we do not think about being sober for a whole lifetime; we just work on being sober for the next 24 hours
TR Bu kadar büyük bir taahhütle uğraşmak yerine, bir ömür boyu ayık olmayı düşünmüyoruz; Sadece önümüzdeki 24 saat ayık olmaya çalışıyoruz
inglês | turco |
---|---|
big | büyük |
lifetime | ömür |
work | çalışıyoruz |
such | bu |
the | sadece |
EN Therefore, being a brand on Facebook means being visible on a top-ranking platform with billions of active users
TR Bu nedenle Facebook?ta bir markanın var olması demek; reyting sıralamasında zirvede yer alan, milyonlarca aktif kullanıcının yer aldığı bir platformda görünür olmak demek
inglês | turco |
---|---|
brand | markanın |
means | demek |
visible | görünür |
platform | platformda |
active | aktif |
users | kullanıcı |
being | bu |
therefore | bu nedenle |
a | bir |
of | yer |
EN Being aware of the value of these achievements, STGM sees being alongside the Convention and civil society organizations strengthened with its support as a part of its future mission
TR Bu kazanımların değerinin farkında olan STGM, Sözleşme’nin ve onun desteğiyle güçlenen sivil toplum örgütlerinin yanında yer almayı gelecek misyonunun bir parçası olarak görmektedir
inglês | turco |
---|---|
aware | farkında |
stgm | stgm |
civil | sivil |
society | toplum |
support | desteğiyle |
future | gelecek |
organizations | örgütlerinin |
and | ve |
these | bu |
value | bir |
EN Being aware of the value of these achievements, STGM sees being alongside the Convention and civil society organizations strengthened with its support as a part of its future mission
TR Bu kazanımların değerinin farkında olan STGM, Sözleşme’nin ve onun desteğiyle güçlenen sivil toplum örgütlerinin yanında yer almayı gelecek misyonunun bir parçası olarak görmektedir
inglês | turco |
---|---|
aware | farkında |
stgm | stgm |
civil | sivil |
society | toplum |
support | desteğiyle |
future | gelecek |
organizations | örgütlerinin |
and | ve |
these | bu |
value | bir |
EN Altınay acts not only the mission of being a company using technology but also the mission of being a company that produces and directs the technological requirements of the future
TR Altınay; teknolojiyi kullanan değil, üreten ve geleceğin teknolojik gereksinimlerine yön veren bir şirket olma misyonuyla hareket etmektedir
inglês | turco |
---|---|
requirements | gereksinimlerine |
future | geleceğin |
company | şirket |
technological | teknolojik |
technology | teknolojiyi |
and | ve |
of | in |
a | bir |
the | değil |
EN Emphasizing that Turkey is now taking firm steps from being an importing country to being an exporting country, Defense Industry...
TR “Barış istiyorsan, savaşa sürekli hazır ol!” savı konusunda çok yazı yazılmış ve öğüt tüketilmiştir. Zamanında “Modern çağda savaşmanın ne gereği...
inglês | turco |
---|---|
now | zaman |
being | ne |
EN A new feature is the AI map that shows where AI solutions are being used, institutes where research is being carried out and which universities are training new AI talent
TR Yeni olan şey; nerelerde YZ çözümlerinin kullanıldığını, hangi enstitülerde araştırma yapıldığını ve hangi yüksekokulların yeni nesil YZ uzmanları eğittiğini gösteren YZ haritası
inglês | turco |
---|---|
new | yeni |
research | araştırma |
map | haritası |
where | nerelerde |
and | ve |
that | şey |
a | olan |
EN In a world where up-to-date info can mean the difference between being at the top of the search results and being on the second page, we’ll never compromise when it comes to our data.
TR Güncel bilginin, en üst sıralarda yer almakla en alt sıralarda yer almak arasındaki fark anlamına gelebildiği bir dünyada arama sonuçlarında ve ikinci sayfada yer aldığımızda asla ödün vermeyeceğiz. verilerimize geliyor.
inglês | turco |
---|---|
world | dünyada |
up-to-date | güncel |
never | asla |
page | sayfada |
search | arama |
at | nda |
and | ve |
second | ikinci |
to | anlamına |
difference | fark |
between | arasındaki |
top | en |
a | bir |
EN Imagine being able to find a mention in an audio or video file by typing into a search box, clicking on a link, and being immediately transported to the exact moment that your word or phrase of interest was spoken. That's the power of Sonix.
TR Bir ses veya video dosyasında bir arama kutusuna yazarak, bir bağlantıya tıklayarak ve sözcüğünüzün veya ilgili cümlenizin konuşulduğu ana anında aktarıldığını hayal edin. Bu Sonix'in gücü.
inglês | turco |
---|---|
power | gücü |
video | video |
link | bağlantı |
by | yazarak |
search | arama |
on | ilgili |
file | dosyası |
or | veya |
a | bir |
in | anında |
moment | an |
EN We have experienced honest relations with ourselves and others, and we have experienced a sense of being alive, of being in the world.
TR Kendimizle ve başkalarıyla dürüst ilişkiler yaşadık ve Hayatta olmak, dünyada olmanın.
inglês | turco |
---|---|
honest | dürüst |
others | başkaları |
of | ın |
the | olmak |
and | ve |
in the world | dünyada |
EN Our reports are customized so you will need to provide at least some basic details to our team members so that they could put together the most relevant information for you.
TR Raporlarımız özelleştirilmiştir, bu yüzden ekibimizin en alakalı bilgiyi bir araya getirmesi için en azından bir kaç temel detayı ekibimiz ile paylaşmanız gerekiyor.
inglês | turco |
---|---|
need | gerekiyor |
basic | temel |
information | bilgiyi |
relevant | alakalı |
our team | ekibimiz |
most | en |
least | az |
so | bu yüzden |
our | ile |
reports | raporlar |
put | için |
you | bu |
to | araya |
EN We distributed basic NFIs and food items to remote villages benefiting the least from aid activities
TR Şehir merkezine uzak ve yardım çalışmalarından en az faydalanan köylerde temel ihtiyaç ve gıda malzemeleri dağıttık
inglês | turco |
---|---|
distributed | dağıttık |
basic | temel |
food | gıda |
remote | uzak |
aid | yardım |
and | ve |
least | az |
EN "Fish soup, crab cake, tuna steak (none of which I can pronounce in French but didn't matter because our waiter spoke at LEAST 5 languages) + wine...probably my favorite meal in Europe so far."
TR "Soğuk bir günde gelip balık çorbası için. Ya da istediğininizi yiyin için. Fiyatlar makul.mekan iyi."
inglês | turco |
---|---|
in | da |
fish | balık |
at | iyi |
of | in |
because | için |
EN "Great museum for mechanic lovers: cars, bikes, bicycles, trains, ships and a lot other stuff. Consider that it will take at least 4 hours."
TR "Klasik arabalar ve motorlar, endüstriyel ekipmanlar, hayallerle dolu küçük evler, kısaca herşeyi burada bulabilirsiniz.. Rahmi Koç'a ve Koç ailesine böyle güzel bir müze için sonsuz teşekkürler."
inglês | turco |
---|---|
great | güzel |
museum | müze |
cars | arabalar |
and | ve |
a | bir |
for | için |
EN Include at least one of the following special characters: !"#$%&'()*+,-./:;?@[\]^_`{|}~, or a space
TR Aşağıdaki özel karakterlerden en azından birini: !"#$%&'()*+,-./:;?@[\]^_`{|}~, veya bir boşluk içermesi gerekir
inglês | turco |
---|---|
characters | a |
least | az |
the | aşağıdaki |
or | veya |
EN Detect critical errors and fix them at first. Quick navigation will help you. All errors are prioritized from the most critical to the least critical.
TR Kritik hataları tespit edin ve ilk başta düzeltin. Hızlı gezinme size yardımcı olacaktır. Tüm hatalara en kritikten en kritik noktaya öncelik verilir.
inglês | turco |
---|---|
detect | tespit |
critical | kritik |
first | ilk |
navigation | gezinme |
quick | hızlı |
will | olacaktır |
help | yardımcı |
most | en |
and | ve |
errors | hataları |
all | tüm |
the | size |
EN SEO errors have different importance. All parameters inside SEO crawler were developed and prioritized by our experts in order from the most critical to the least important.
TR SEO hatalarının farklı önemi var. Tarayıcının içindeki tüm parametreler, en kritikten en önemine kadar SEO uzmanlarımız tarafından geliştirilmiş ve önceliklendirilmiştir.
inglês | turco |
---|---|
seo | seo |
importance | önemi |
developed | geliştirilmiş |
different | farklı |
most | en |
inside | iç |
and | ve |
by | tarafından |
the | var |
all | tüm |
errors | hatalar |
EN This is arranged in such a way that to restore cookies, it is enough that it remains in at least one available storage variant (and now there are thirteen of them)
TR Bu, cookies'i geri yüklemek için en az bir kullanılabilir depolama varyantında (ve şimdi on üç tane var) kalması yeterli olacak şekilde düzenlenmiştir
inglês | turco |
---|---|
storage | depolama |
available | kullanılabilir |
at | nda |
this | bu |
least | az |
and | ve |
to | geri |
a | bir |
of | in |
enough | yeterli |
now | şimdi |
EN Modern mobile devices allow users to hold the world -- or at least all of its information, maps, and games -- in their hands.
TR Modern mobil cihazlar, kullanıcıların dünyayı ya da en azından tüm bilgilerini, haritalarını ve oyunlarını ellerinde tutmalarına izin verir.
inglês | turco |
---|---|
modern | modern |
mobile | mobil |
devices | cihazlar |
allow | izin verir |
of | ın |
information | bilgilerini |
maps | haritalar |
in | da |
least | az |
all | tüm |
and | ve |
games | oyunlar |
its | ya |
world | dünyayı |
users | kullanıcılar |
EN At least two refugees out of thousands -dreamt of passing the Pazarkule border crossing to reach Europe- died in February because of Turkey's refugee card, played against the EU
TR Türkiye- Avrupa ilişkilerinde Avrupa’da yaşayan ve burayı kendine vatan kabul eden beş milyonu aşkın Türkiye kökenli insan önemli bir rol oynuyor
inglês | turco |
---|---|
europe | avrupa |
the | kabul |
EN Transcribing files is among the least desirable tasks for journalists. Sonix makes the experience faster and more enjoyable for journalists and reporters all over the world.
TR Dosyaların transkriplenmesi gazeteciler için en az arzu edilen görevler arasındadır. Sonix, dünyanın dört bir yanındaki gazeteciler ve gazeteciler için deneyimi daha hızlı ve daha keyifli hale getiriyor.
inglês | turco |
---|---|
tasks | görevler |
journalists | gazeteciler |
sonix | sonix |
experience | deneyimi |
enjoyable | keyifli |
world | dünyanın |
faster | hızlı |
and | ve |
among | bir |
least | az |
for | için |
files | dosyaları |
more | daha |
the | dört |
EN Please select at least one of the listed options.
TR Lütfen aşağıdaki seçeneklerden birini seçiniz.
inglês | turco |
---|---|
select | seç |
one | birini |
the | aşağıdaki |
please | lütfen |
EN It creates an asymmetric real-time difficulty adjustment and is now widely implemented in many other blockchains, like Zcash, Bitcoin Cash, and at least 25 others
TR Asimetrik bir gerçek zamanlı zorluk ayarı yaratır ve şimdi Zcash, Bitcoin Cash ve 25'ten fazla diğerleri gibi birçok blok zincirinde yaygın olarak uygulanmaktadır
inglês | turco |
---|---|
difficulty | zorluk |
widely | yaygın olarak |
bitcoin | bitcoin |
others | diğerleri |
real | gerçek |
time | zamanlı |
now | şimdi |
cash | cash |
many | çok |
and | ve |
EN Lambda defines a default Linux user with least-privileged permissions that follows security best practices
TR Lambda, en iyi güvenlik uygulamaları doğrultusunda en düşük ayrıcalıklı izinlere sahip bir varsayılan Linux kullanıcısı tanımlar
inglês | turco |
---|---|
lambda | lambda |
default | varsayılan |
linux | linux |
security | güvenlik |
practices | uygulamalar |
privileged | ayrıcalıklı |
a | bir |
user | kullanıcı |
best | en |
that | sahip |
EN We distributed basic NFIs and food items to remote villages benefiting the least from aid activities
TR Şehir merkezine uzak ve yardım çalışmalarından en az faydalanan köylerde temel ihtiyaç ve gıda malzemeleri dağıttık
inglês | turco |
---|---|
distributed | dağıttık |
basic | temel |
food | gıda |
remote | uzak |
aid | yardım |
and | ve |
least | az |
EN This means that each name server's IP addresses must change by at least one number in any octet
TR Bu, her ad sunucusunun IP adreslerinin herhangi bir sekizli içinde en az bir numaraya göre değişmesi gerektiği anlamına gelir
inglês | turco |
---|---|
name | ad |
ip | ip |
at | de |
this | bu |
by | göre |
means | anlamına |
any | herhangi |
each | her |
least | az |
in | içinde |
EN You can apply least-privilege practices by creating custom permissions for job categories
TR İş kategorileri için özel izinler oluşturarak az ayrıcalıklı uygulamalar kullanın
inglês | turco |
---|---|
you | in |
practices | uygulamalar |
categories | kategorileri |
for | için |
by | oluşturarak |
custom | özel |
EN A university could only be shortlisted for the award if it was able to present at least two Clusters of Excellence
TR Yarışmada, yalnızca birden fazla mükemmeliyet kümesi bulunan üniversiteler aday olarak değerlendirildi
inglês | turco |
---|---|
at | de |
only | yalnızca |
to | birden |
EN TotalAV? for Android receives malware definition updates at least daily, if not several times a day - all without affecting device or internet speed performance
TR Android için TotalAV?, cihaz performansını ya da internet hızını etkilemeden günde en az bir kez ya da birçok kez kötü amaçlı yazılım tanımlaması güncellemeleri alır
inglês | turco |
---|---|
android | android |
malware | kötü amaçlı yazılım |
updates | güncellemeleri |
times | kez |
device | cihaz |
internet | internet |
totalav | totalav |
least | az |
day | günde |
a | bir |
all | da |
speed | hız |
performance | performans |
for | için |
EN 4.1.1. Proportion of children and young people: (a) in grades 2/3; (b) at the end of primary; and (c) at the end of lower secondary achieving at least a minimum proficiency level in (i) reading and (ii) mathematics, by sex
TR 4.1.1. (a)2/3 sınıflarında; (b)ilkokul sonunda; ve (c) alt düzey ortaokulun sonunda en azından (i) okuma ve (ii) matematikte yeterlilik düzeyine sahip çocukların ve gençlerin oranı, cinsiyet ayrımında
inglês | turco |
---|---|
of | ın |
young | genç |
a | a |
at | nda |
c | c |
lower | alt |
ii | ii |
sex | cinsiyet |
children | çocukların |
and | ve |
level | düzey |
least | az |
minimum | en az |
the end | sonunda |
EN 4.6.1. Percentage of population in a given age group achieving at least a fixed level of proficiency in functional (a) literacy and (b) numeracy skills, by sex
TR 4.6.1. Cinsiyete ayrımında, (a) okuryazarlık ve (b) aritmetik becerilerde işlevsel açıdan en az belirli bir düzeyde yeterliliğe sahip belirli bir yaş grubundaki nüfusun yüzdesi
inglês | turco |
---|---|
population | nüfusun |
level | düzeyde |
functional | işlevsel |
age | yaş |
and | ve |
at | nda |
least | az |
EN 10.a. Implement the principle of special and differential treatment for developing countries, in particular least developed countries, in accordance with World Trade Organization agreements
TR 10.a. Dünya Ticaret Örgütü anlaşmalarına uygun olarak, özellikle en az gelişmiş ülkeler olmak üzere gelişmekte olan ülkeler için özel ve farklı muamele ilkesinin uygulanması
inglês | turco |
---|---|
developing | gelişmekte |
trade | ticaret |
developed | gelişmiş |
countries | ülkeler |
world | dünya |
and | ve |
least | az |
accordance | olarak |
of | in |
with | uygun |
for | için |
EN 9.c. Significantly increase access to information and communications technology and strive to provide universal and affordable access to the Internet in least developed countries by 2020
TR 9.c. Bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimin önemli ölçüde artırılması ve 2020 yılına kadar en az gelişmiş ülkelerde evrensel ve uygun fiyatlı internet hizmetlerine erişimin sağlanması için çaba gösterilmesi
inglês | turco |
---|---|
c | c |
increase | en |
access | erişimin |
universal | evrensel |
internet | internet |
developed | gelişmiş |
countries | ülkelerde |
and | ve |
information | bilgi |
communications | iletişim |
affordable | uygun |
least | az |
to | için |
EN 14.5. By 2020, conserve at least 10 per cent of coastal and marine areas, consistent with national and international law and based on the best available scientific information
TR 14.5. 2020’ye kadar kıyı ve deniz alanlarının en az yüzde 10’unun ulusal ve uluslararası hukuka uygun biçimde ve mevcut en güncel bilimsel bilgilere dayanarak korunması
inglês | turco |
---|---|
marine | deniz |
national | ulusal |
scientific | bilimsel |
information | bilgilere |
per cent | yüzde |
international | uluslararası |
based on | dayanarak |
and | ve |
best | en |
available | mevcut |
with | uygun |
least | az |
of | kadar |
EN 14.7.1. Sustainable fisheries as a percentage of GDP in small island developing States, least developed countries and all countries
TR 14.7.1. Gelişmekte olan küçük ada ülkeleri, az gelişmiş ülkeler ve tüm ülkelerdeki GSYH'nın bir yüzdesi olarak sürdürülebilir balıkçılık
inglês | turco |
---|---|
sustainable | sürdürülebilir |
small | küçük |
developing | gelişmekte |
least | az |
developed | gelişmiş |
and | ve |
all | tüm |
countries | ülkeler |
EN 11.c. Support least developed countries, including through financial and technical assistance, in building sustainable and resilient buildings utilizing local materials
TR 11.c. En az gelişmiş ülkelerin finansal ve teknik yardım aracılığıyla yerel malzemeler kullanarak sürdürülebilir ve dayanıklı binalar inşa etmelerinin desteklenmesi
inglês | turco |
---|---|
c | c |
financial | finansal |
technical | teknik |
sustainable | sürdürülebilir |
buildings | binalar |
local | yerel |
materials | malzemeler |
developed | gelişmiş |
countries | ülkelerin |
building | inşa |
and | ve |
least | az |
through | aracılığıyla |
support | desteklenmesi |
assistance | yardım |
EN 11.c.1. Proportion of financial support to the least developed countries that is allocated to the construction and retrofitting of sustainable, resilient and resource-efficient buildings utilizing local materials
TR 11.c.1. En az gelişmiş ülkelerde, yerel malzemeler kullanılarak inşa edilen ve tadilat yapılan dayanıklı, sürdürülebilir ve kaynak etkin binalara tahsis edilen finansal yardım oranı
inglês | turco |
---|---|
c | c |
financial | finansal |
construction | yapı |
sustainable | sürdürülebilir |
local | yerel |
materials | malzemeler |
developed | gelişmiş |
countries | ülkelerde |
efficient | etkin |
of | in |
and | ve |
least | az |
resource | kaynak |
support | yardım |
EN 17.2.1. Net official development assistance, total and to least developed countries, as a proportion of the Organization for Economic Cooperation and Development (OECD) Development Assistance Committee donors’ gross national income (GNI)
TR 17.2.1. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Yardımı Komitesi donörlerinin gayri safi milli hasılasının (GSMH) bir oranı olarak toplam ve en az gelişmiş ülkelere net resmi kalkınma yardımı
inglês | turco |
---|---|
net | net |
official | resmi |
development | kalkınma |
assistance | yardım |
economic | ekonomik |
committee | komitesi |
national | milli |
developed | gelişmiş |
countries | ülkelere |
and | ve |
least | az |
EN 17.5. Adopt and implement investment promotion regimes for least developed countries
TR 17.5. En az gelişmiş ülkeler için yatırım teşvik uygulamalarının kabul edilmesi ve uygulanması
inglês | turco |
---|---|
investment | yatırım |
developed | gelişmiş |
countries | ülkeler |
and | ve |
for | için |
least | az |
EN 17.5.1. Number of countries that adopt and implement investment promotion regimes for least developed countries
TR 17.5.1. En az gelişmiş ülkeler için yatırım promosyonu rejimlerini benimseyen ve uygulayan ülke sayısı
inglês | turco |
---|---|
investment | yatırım |
developed | gelişmiş |
and | ve |
for | için |
of | in |
countries | ülkeler |
least | az |
EN 17.11.1. Developing countries’ and least developed countries’ share of global exports
TR 17.11.1. Gelişmekte olan ülkelerin ve en az gelişmiş ülkelerin küresel ihracat payı
inglês | turco |
---|---|
developing | gelişmekte |
and | ve |
global | küresel |
countries | ülkelerin |
developed | gelişmiş |
share | payı |
least | az |
EN 17.12.1. Average tariffs faced by developing countries, least developed countries and small island developing States
TR 17.12.1. Gelişmekte olan ülkeler, en az gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan küçük ada devletlerine göre karşılaşılan ortalama tarifeler
inglês | turco |
---|---|
average | ortalama |
by | göre |
developing | gelişmekte |
and | ve |
small | küçük |
countries | ülkeler |
developed | gelişmiş |
least | az |
EN Proportion of countries that (a) have conducted at least one population and housing census in the last 10 years; and (b) have achieved 100 per cent birth registration and 80 per cent death registration
TR (a) Son 10 yıl içinde yürütülen en az bir nüfus ve konut nüfus sayımı yapan; ve (b) %100 doğum kaydı ve % 80 ölüm kaydı elde edilen ülkelerin oranı
inglês | turco |
---|---|
conducted | yürütülen |
population | nüfus |
registration | kaydı |
death | ölüm |
countries | ülkelerin |
and | ve |
achieved | elde |
least | az |
last | son |
in | içinde |
years | bir |
EN (b) you are in delay with payment of the Fee and such delay has lasted at least 5 days;
TR (b) Ücretin ödenmesiyle gecikmiş olmanız ve bu gecikmenin en az 5 gün sürmesi;
inglês | turco |
---|---|
the | gün |
and | ve |
has | bu |
least | az |
EN With statutory decrees, 53 newspapers, 37 radio, 34 TVs, 20 magazines, 6 news agencies and 29 printing houses have been shut down and at least 2,500 journalists have become unemployed.
TR OHAL dönemi boyunca, toplam 179 medya kuruluşu (53 gazete, 34 TV, 37 radyo istasyonu, 20 dergi, 6 haber ajansı ve 29 yayınevi) kapatıldı.
inglês | turco |
---|---|
radio | radyo |
and | ve |
news | haber |
with | boyunca |
Mostrando 50 de 50 traduções