EN TAKE CONTRARY ACTION – When you don’t want to go to a meeting, run to one; When you don’t want to pick up the phone, call someone; When you don’t want to pray?
Το "don t spend 7" στο Αγγλικά μπορεί να μεταφραστεί στις ακόλουθες τούρκικος λέξεις/φράσεις:
EN TAKE CONTRARY ACTION – When you don’t want to go to a meeting, run to one; When you don’t want to pick up the phone, call someone; When you don’t want to pray?
TR KARŞI EYLEM YAPIN – Bir toplantıya gitmek istemiyorsanız, bir toplantıya koşun; Telefonu açmak istemediğinizde, birini arayın; Namaz kılmak istemeyince...
EN <em>Don’t spend $7 on the trial</em> until you learn how Ahrefs can help you get more search traffic and grow your business.
TR Ahrefs’in daha fazla arama trafiği almanızı sağlayıp işletmenizi büyütmenize nasıl yardımcı olacağını anlamadan <em>deneme sürecine 7$ harcamayın</em>.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
trial | deneme |
search | arama |
traffic | trafiği |
business | iş |
your business | işletmenizi |
help | yardımcı |
how | nasıl |
EN Why You Don’t Have to Spend a Fortune on Branding Agencies
TR Startup şirketlerinde tek gecelik (!) başarıların perde arkası
EN Thirdly, spend a couple of minutes choosing a proper background color for your brand. And don't afraid of making some stereotyped choice here. The best free logo maker will provide you with different logo variations!
TR Üçüncüsü, markanız için uygun bir arka plan rengi seçmek için birkaç dakika ayırın. Ve burada basmakalıp bir seçim yapmaktan korkmayın. En iyi ücretsiz logo oluşturucu size farklı logo varyasyonları sağlayacaktır!
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
minutes | dakika |
choosing | seçmek |
background | arka plan |
choice | seçim |
maker | oluşturucu |
your brand | markanız |
free | ücretsiz |
will provide | sağlayacaktır |
logo | logo |
color | için |
a | birkaç |
of | in |
and | ve |
best | en |
different | farklı |
with | uygun |
EN You don't need to spend hours looking for a trustworthy designer
TR Güvenilir bir tasarımcı aramak için saatlerinizi harcamanıza gerek yok
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
need | gerek |
trustworthy | güvenilir |
designer | tasarımcı |
a | bir |
EN "It's worth every single minute you spend in the queue. Don't miss it, highly recommended. It was the only game that I entered twice in Universal studio."
TR "Çok etkileyici ve eğlenceli bir macera. Bir autobota binip Decepticon ve Autobot’ların savaşına şahit oluyoruz. Küçük çocuklar da girebiliyor. Mutlaka denenmeli."
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
in | da |
EN Less than a box of fancy chocolates from See's Candies. Don't spend too much on transcription.
TR See'nin Şekerlerinden bir kutu süslü çikolatadan daha az. Transkripsiyona çok fazla harcama.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
box | kutu |
a | bir |
EN You are a lawyer, don't spend your valuable time transcribing hearings, depositions, interrogations, or memorandums
TR Sen bir avukatsın, değerli zamanını duruşmaları, yeminli ifadeleri, sorgulamaları ya da muhtıraları yazarak harcama
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
a | bir |
valuable | değerli |
time | zaman |
EN Automatically convert your coaching sessions to text so you don't have to spend hours typing or taking notes. Be the best professional coach you can be.
TR Koçluk oturumlarınızı otomatik olarak metne dönüştürün, böylece saatlerinizi yazarak veya not almanıza gerek kalmasın. Olabileceğin en iyi profesyonel koç ol.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
professional | profesyonel |
automatically | otomatik olarak |
text | metne |
or | veya |
have | gerek |
best | en |
EN Less than a cup of Nitro Cold Brew from Starbucks. You don't need to spend too much.
TR Starbucks'tan bir bardak Nitro Cold Brew'den az. Çok fazla harcamana gerek yok.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
less | az |
need | gerek |
you | yok |
a | bir |
EN Less than a case of Diet Coke. You don't need to spend a lot for transcription.
TR Bir kasa Diyet Koladan daha az. Transkripsiyon için çok fazla harcamana gerek yok.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
case | kasa |
need | gerek |
transcription | transkripsiyon |
of | in |
a | bir |
EN Less than a slice of apple pie. You don't need to spend too much.
TR Bir dilim elmalı turtadan daha az. Çok fazla harcamana gerek yok.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
need | gerek |
you | yok |
a | bir |
EN Less than a pack of colored post-it notes. You don't have to spend too much.
TR Bir paket renkli post-it notundan daha az. Çok fazla harcamak zorunda değilsin.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
pack | paket |
colored | renkli |
have to | zorunda |
much | de |
a | bir |
EN You don't need to spend hours looking for a trustworthy designer
TR Güvenilir bir tasarımcı aramak için saatlerinizi harcamanıza gerek yok
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
need | gerek |
trustworthy | güvenilir |
designer | tasarımcı |
a | bir |
EN Most people don't spend much time thinking in the booth itself; they've evidently thought beforehand about who they're going to vote for
TR Oy verme kabininde çoğu insan fazla düşünmez, kimi seçeceklerine muhtemelen önceden karar vermiş oluyorlar
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
people | insan |
vote | oy |
EN The clean interface and functional design means you don’t have to spend an entire day trying to figure out how to use the product, you can be up and running in just a few minutes.
TR Temiz arayüz ve işlevsel tasarım, ürünü nasıl kullanacağınızı anlamaya çalışmak için tüm gününüzü harcamanıza gerek olmadığı anlamına gelir, sadece birkaç dakika içinde çalışmaya başlayabilirsiniz.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
interface | arayüz |
functional | işlevsel |
minutes | dakika |
design | tasarım |
day | gün |
clean | temiz |
product | ürünü |
and | ve |
use | kullanacağınızı |
in | içinde |
how | nasıl |
the | sadece |
a | birkaç |
EN Handy alerts mean you don’t have to spend time looking through data readouts. Whenever there’s a change in your ranking or traffic, you see a clear notification in the dashboard.
TR Kullanışlı uyarılar, veri okumalarına bakmak için zaman harcamanıza gerek olmadığı anlamına gelir. Sıralamanızda veya trafiğinizde bir değişiklik olduğunda, gösterge tablosunda net bir bildirim görürsünüz.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
alerts | uyarılar |
change | değişiklik |
clear | net |
notification | bildirim |
handy | kullanışlı |
data | veri |
time | zaman |
or | veya |
a | bir |
to | anlamına |
in | için |
have | gerek |
EN "It's worth every single minute you spend in the queue. Don't miss it, highly recommended. It was the only game that I entered twice in Universal studio."
TR "Çok etkileyici ve eğlenceli bir macera. Bir autobota binip Decepticon ve Autobot’ların savaşına şahit oluyoruz. Küçük çocuklar da girebiliyor. Mutlaka denenmeli."
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
in | da |
EN "It's worth every single minute you spend in the queue. Don't miss it, highly recommended. It was the only game that I entered twice in Universal studio."
TR "Çok etkileyici ve eğlenceli bir macera. Bir autobota binip Decepticon ve Autobot’ların savaşına şahit oluyoruz. Küçük çocuklar da girebiliyor. Mutlaka denenmeli."
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
in | da |
EN "It's worth every single minute you spend in the queue. Don't miss it, highly recommended. It was the only game that I entered twice in Universal studio."
TR "Çok etkileyici ve eğlenceli bir macera. Bir autobota binip Decepticon ve Autobot’ların savaşına şahit oluyoruz. Küçük çocuklar da girebiliyor. Mutlaka denenmeli."
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
in | da |
EN "It's worth every single minute you spend in the queue. Don't miss it, highly recommended. It was the only game that I entered twice in Universal studio."
TR "Çok etkileyici ve eğlenceli bir macera. Bir autobota binip Decepticon ve Autobot’ların savaşına şahit oluyoruz. Küçük çocuklar da girebiliyor. Mutlaka denenmeli."
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
in | da |
EN "It's worth every single minute you spend in the queue. Don't miss it, highly recommended. It was the only game that I entered twice in Universal studio."
TR "Çok etkileyici ve eğlenceli bir macera. Bir autobota binip Decepticon ve Autobot’ların savaşına şahit oluyoruz. Küçük çocuklar da girebiliyor. Mutlaka denenmeli."
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
in | da |
EN "It's worth every single minute you spend in the queue. Don't miss it, highly recommended. It was the only game that I entered twice in Universal studio."
TR "Çok etkileyici ve eğlenceli bir macera. Bir autobota binip Decepticon ve Autobot’ların savaşına şahit oluyoruz. Küçük çocuklar da girebiliyor. Mutlaka denenmeli."
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
in | da |
EN Less than a box of fancy chocolates from See's Candies. Don't spend too much on transcription.
TR See'nin Şekerlerinden bir kutu süslü çikolatadan daha az. Transkripsiyona çok fazla harcama.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
box | kutu |
a | bir |
EN You are a lawyer, don't spend your valuable time transcribing hearings, depositions, interrogations, or memorandums
TR Sen bir avukatsın, değerli zamanını duruşmaları, yeminli ifadeleri, sorgulamaları ya da muhtıraları yazarak harcama
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
a | bir |
valuable | değerli |
time | zaman |
EN Automatically convert your coaching sessions to text so you don't have to spend hours typing or taking notes. Be the best professional coach you can be.
TR Koçluk oturumlarınızı otomatik olarak metne dönüştürün, böylece saatlerinizi yazarak veya not almanıza gerek kalmasın. Olabileceğin en iyi profesyonel koç ol.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
professional | profesyonel |
automatically | otomatik olarak |
text | metne |
or | veya |
have | gerek |
best | en |
EN Less than a cup of Nitro Cold Brew from Starbucks. You don't need to spend too much.
TR Starbucks'tan bir bardak Nitro Cold Brew'den az. Çok fazla harcamana gerek yok.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
less | az |
need | gerek |
you | yok |
a | bir |
EN Less than a slice of apple pie. You don't need to spend too much.
TR Bir dilim elmalı turtadan daha az. Çok fazla harcamana gerek yok.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
need | gerek |
you | yok |
a | bir |
EN Less than a case of Diet Coke. You don't need to spend a lot for transcription.
TR Bir kasa Diyet Koladan daha az. Transkripsiyon için çok fazla harcamana gerek yok.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
case | kasa |
need | gerek |
transcription | transkripsiyon |
of | in |
a | bir |
EN Less than a pack of colored post-it notes. You don't have to spend too much.
TR Bir paket renkli post-it notundan daha az. Çok fazla harcamak zorunda değilsin.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
pack | paket |
colored | renkli |
have to | zorunda |
much | de |
a | bir |
EN Thirdly, spend a couple of minutes choosing a proper background color for your brand. And don't afraid of making some stereotyped choice here. The best free logo maker will provide you with different logo variations!
TR Üçüncüsü, markanız için uygun bir arka plan rengi seçmek için birkaç dakika ayırın. Ve burada basmakalıp bir seçim yapmaktan korkmayın. En iyi ücretsiz logo oluşturucu size farklı logo varyasyonları sağlayacaktır!
EN Don't be a pirate - respect copyright. In other words, don't post copyrighted content (including links to third party websites) without permission from the owner.
TR Korsanlık yapmayın - telif haklarına saygı gösterin. Başka bir deyişle, telif haklarıyla korunan içeriği (üçüncü şahıs internet sitelerine olan bağlantılar da dahil) sahibinden izin almadan yayınlamayın.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
copyright | telif |
permission | izin |
websites | internet |
in | da |
content | içeriği |
including | dahil |
third | üçüncü |
respect | saygı |
links | bağlantılar |
EN You don’t have to register to create forms and see how powerful forms.app is. Don’t worry, if you register after you created a form, it will stay with you.
TR Form oluşturmak ve forms.app'ın ne kadar güçlü olduğunu görmek için kayıt olmanıza gerek yok. Endişelenmeyin, bir form oluşturduktan sonra kaydolursanız, o form sizinle kalacaktır.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
app | app |
powerful | güçlü |
form | form |
register | kayıt |
and | ve |
to | görmek |
a | bir |
have | gerek |
EN We don't inspect your online activities and don't maintain any record of them.
TR Çevrimiçi aktivitelerinizi incelemiyoruz ve onların kaydını tutmuyoruz.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
record | kaydını |
them | onları |
and | ve |
EN We don't hang on the scores, we don't count how many countries we've traveled unless someone asks
TR Skorlara takılmıyoruz, birileri sormadıkça kaç ülke gezdik diye hiç saymıyoruz
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
how many | kaç |
countries | ülke |
EN Don’t ask for information that you don’t need
TR İhtiyaç duymadığınız bilgileri sormayın
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
information | bilgileri |
EN If you don't find what you're looking for, don't hesitate to get in touch with us.
TR Eğer aradığınız sorunun cevabını bulamazsanız, bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin lütfen.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
with us | bizimle |
if | eğer |
to | lütfen |
touch | iletişime |
EN Don't upload content that you don't own
TR Size ait olmayan içeriği yüklemeyin
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
content | içeriği |
you | size |
EN You'll never stuck with obstacles, because our support will answer any questions very fast. Don't worry about the things you don't understand now, because we can help.
TR Asla engellere takılmayacaksınız çünkü desteğimiz her soruyu çok hızlı bir şekilde cevaplayacaktır. Şimdi anlamadığınız şeyler için endişelenmeyin, çünkü yardım edebiliriz.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
things | şeyler |
can | edebiliriz |
never | asla |
fast | hızlı |
help | yardım |
the | şekilde |
EN Nothing’s as easy as sticking your foot in it when you’re abroad. But don’t worry. Here the do's and don’ts.
TR Yenilikçi, uluslararası, küresel çapta ağın parçası: Alman üniversitelerinin başarısındaki beş etken.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
the | alman |
in | beş |
EN We don't hang on the scores, we don't count how many countries we've traveled unless someone asks
TR Skorlara takılmıyoruz, birileri sormadıkça kaç ülke gezdik diye hiç saymıyoruz
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
how many | kaç |
countries | ülke |
EN Reserve a seat for your comfort and peace of mind. Don't leave it until the last minute. If you have a Premium ticket, please don’t forget that your fare includes a free “seat selection".
TR Daha fazla konfor için koltuğunu seçebilirsin. Son dakikaya bırakma, aklında kalmasın. Premium biletin varsa, tarifene bağlı olarak koltuk seçimini ücretsiz yapabilirsin.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
comfort | konfor |
last | son |
premium | premium |
seat | koltuk |
free | ücretsiz |
if | varsa |
for | için |
the | fazla |
EN Nothing’s as easy as sticking your foot in it when you’re abroad. But don’t worry. Here the do's and don’ts.
TR Yenilikçi, uluslararası, küresel çapta ağın parçası: Alman üniversitelerinin başarısındaki beş etken.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
the | alman |
in | beş |
EN Ten out of 294 rural districts, however, don’t benefit from the emigration of the 30 to 50-year-old age group; almost all of these don’t have a big city nearby.
TR Öte yandan 294 kazanın sadece 10’u, 30 ila 50 yaş grubundakilerden yarar sağlamıyor, zira buraların hemen hepsinin yakınlarında büyük kentler yok.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
almost | hemen |
big | büyük |
age | yaş |
to | ila |
all | ya |
the | sadece |
EN We don't inspect your online activities and don't maintain any record of them.
TR Çevrimiçi aktivitelerinizi incelemiyoruz ve onların kaydını tutmuyoruz.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
record | kaydını |
them | onları |
and | ve |
EN Don't be a pirate - respect copyright. In other words, don't post copyrighted content (including links to third party websites) without permission from the owner.
TR Korsanlık yapmayın - telif haklarına saygı gösterin. Başka bir deyişle, telif haklarıyla korunan içeriği (üçüncü şahıs internet sitelerine olan bağlantılar da dahil) sahibinden izin almadan yayınlamayın.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
copyright | telif |
permission | izin |
websites | internet |
in | da |
content | içeriği |
including | dahil |
third | üçüncü |
respect | saygı |
links | bağlantılar |
EN “I don’t have a website and I don’t know where to start”
TR “Web sitem yok ve işe nereden başlayacağımı bilmiyorum”
EN Don’t cheat. Our games are meant to be played outside on mobile devices and create adventures in the real world. Don’t deny yourself or someone else a fair gameplay experience by cheating.
TR Hile yapmayın. Oyunlarımız dışarı çıkıp mobil cihazlarda oynamanız ve gerçek dünyada macera yaşayabilmeniz için tasarlanmıştır. Hile yaparak kendinizi ve diğer oyuncuları adil bir oyun deneyiminden mahrum etmeyin.
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
mobile | mobil |
devices | cihazlarda |
real | gerçek |
world | dünyada |
fair | adil |
by | yaparak |
and | ve |
games | oyunlar |
yourself | bir |
a | oyun |
to | için |
EN In the end, sobriety happens one day at a time, and we don’t need to tie ourselves in knots to figure out how many days we do or don’t have
TR Sonunda, ayıklık her seferinde bir gün olur ve kaç günümüzün olup olmadığını anlamak için kendimizi düğümlere bağlamamız gerekmez
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
how many | kaç |
time | seferinde |
and | ve |
the end | sonunda |
the | olup |
day | gün |
a | bir |
EN Don’t ask for information that you don’t need
TR İhtiyaç duymadığınız bilgileri sormayın
Αγγλικά | τούρκικος |
---|---|
information | bilgileri |
Εμφάνιση 50 από 50 μεταφράσεων