TR Bir gruba veya bireye karşı ırkçılık, fanatizm veya nefrete yardımcı olan veya bunları teşvik eden ya da herhangi bir şekilde fiziksel zararı teşvik eden içerikler,
"her bir teşvik" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
TR Bir gruba veya bireye karşı ırkçılık, fanatizm veya nefrete yardımcı olan veya bunları teşvik eden ya da herhangi bir şekilde fiziksel zararı teşvik eden içerikler,
EN Contents that help or promote racism, fanaticism or hatred against a group or individual or promote physical harm in any way,
turco | inglês |
---|---|
bunları | that |
teşvik | promote |
şekilde | way |
fiziksel | physical |
TR Çocukların istismar edilmesini veya istismar edilmesini teşvik eden, teşvik eden veya bunlarla uğraşan bir web sitesinde bulunan materyal
EN Material found on a website that promotes, encourages, or engages in child exploitation or abuse of children.
turco | inglês |
---|---|
veya | or |
bulunan | found |
TR Siyasi özgürlük her yerde kendiliğinden var olan bir olgu değil. Almanya bu yüzden tüm dünyada demokrasinin sağlanmasını teşvik ediyor. İşte bunun dört örneği
EN Political freedom does not go without saying everywhere. That is why Germany promotes democracy worldwide. These are four examples.
turco | inglês |
---|---|
siyasi | political |
özgürlük | freedom |
değil | not |
almanya | germany |
dört | four |
TR Tetra Pak'ta, pek çok farklı öğrenme ve gelişim fırsatı sunarak, her bir çalışanı kendi kariyerini şekillendirmesi için teşvik ederiz.
EN At Tetra Pak we encourage each employee to shape their own career path by offering a variety of different learning and development opportunities.
turco | inglês |
---|---|
tetra | tetra |
farklı | different |
öğrenme | learning |
gelişim | development |
teşvik | encourage |
TR Her bir teşvik programının ayrıntıları program şartlarında yer alacaktır
EN The details of each incentive program will be contained in the program terms
TR Hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı teşvik eden ve sağlık ile mutluluğun bir arada olduğunu ortaya koyan bir felsefe ve program olan Zindelik, herhangi bir toplantıyı muhteşem hale getiren bir anlayıştır
EN Vitality, a philosophy and programme that stimulates both physical and mental fitness and believes health and happiness go hand in hand, is a spirit that makes any meeting great
turco | inglês |
---|---|
fiziksel | physical |
zihinsel | mental |
program | programme |
toplantıyı | meeting |
TR Web Sitesine iyileştirmeye yönelik olarak göndereceğiniz her türlü geri bildirim, yorum ve tavsiyeler ("Geri Bildirim") Busbud tarafından memnuniyetle karşılanmakta ve teşvik edilmektedir
EN We welcome and encourage you to provide feedback, comments and suggestions for improvements to the Website (the "Feedback")
turco | inglês |
---|---|
yorum | comments |
teşvik | encourage |
TR Federal Hükümet Eylem Planı’nda, 2024 yılına kadar özellikle neleri sağlamak istediğini tanımlıyor: Kadınların barış süreçlerine katılımını ve mümkün olan her yerde cinsel şiddete karşı korunmalarını teşvik etmek
EN In the Action Plan, the Federal Government defines what it specifically wants to achieve by 2024: to promote the participation of women in peace processes and their protection from sexualized violence wherever possible
turco | inglês |
---|---|
federal | federal |
hükümet | government |
eylem | action |
planı | plan |
özellikle | specifically |
barış | peace |
ve | and |
mümkün | possible |
TR Bunlardan biri 2008’de karara bağlanan, ”Eğitimle Yükselme” sloganlı, yaşamın her dönemini kapsayan teşvik önlemleri
EN The Qualification Initiative adopted in 2008 offers lifelong training programmes, formed part of this
turco | inglês |
---|---|
ın | of |
TR Orchid, OXT tarafından teşvik edilen bir soğan yönlendirme ağını etkinleştiren bir platform ve çoklu atlamalı bir VPN istemcisidir
EN Orchid is a platform that enables an onion routing network incentivized by OXT and a multi-hop VPN client
TR Küresel Amaçlar'ı, billboardlarda, her TV kanalı ve radyo istasyonunda, her sinema ve sınıfta, her toplulukta ve her cep telefonunda göstermek için çalışıyoruz
EN We’re working to get the Global Goals onto every website and billboard, broadcast on every TV station and radio station, in every cinema and classroom, pinned to every community noticeboard and sent to every mobile phone
turco | inglês |
---|---|
küresel | global |
tv | tv |
radyo | radio |
cep | mobile |
TR Zebra'nın güçlü yazılım çözümleri, personelinizin envanter ve varlıkları her zaman, her yerde takip etmesini sağlar; böylece her zaman, her yerde üstün konuk deneyimi sunabilirler.
EN Zebra’s powerful software solutions enable your staff to track inventory and assets anytime, anywhere—so they can deliver a great guest experience anytime, anywhere.
turco | inglês |
---|---|
güçlü | powerful |
yazılım | software |
çözümleri | solutions |
envanter | inventory |
ve | and |
takip | track |
sağlar | enable |
böylece | so |
konuk | guest |
deneyimi | experience |
TR Her adımda ödeme alın: Her yeni satış için 200$, her yeni deneme için 10$, her yeni kayıt için 0,01$ kazanın
EN Get paid every step of the way: Earn $200 for every new sale, $10 for every new trial, $0.01 for every new sign-up
turco | inglês |
---|---|
ödeme | paid |
alın | get |
yeni | new |
satış | sale |
deneme | trial |
kazanın | earn |
TR Her adımda ödeme alın: Her yeni satış için 200$, her yeni deneme için 10$, her yeni kayıt için 0,01$ kazanın
EN Get paid every step of the way: Earn $200 for every new sale, $10 for every new trial, $0.01 for every new sign-up
TR Bilimsel bilgi akışına sorunsuz bir şekilde entegre olan yenilikçi, tutarlı bir çerçeve kapsamında titizliği ve sağlamlığı teşvik ederek, yazar için raporlamayı ve okuyucu için tekrarlamayı kolaylaştırmaktadırlar
EN They promote rigor and robustness with an intuitive, consistent framework that integrates seamlessly into the scientific information flow ? making reporting easier for the author and replication easier for the reader
turco | inglês |
---|---|
bilimsel | scientific |
bilgi | information |
sorunsuz | seamlessly |
tutarlı | consistent |
çerçeve | framework |
teşvik | promote |
yazar | author |
raporlamayı | reporting |
okuyucu | reader |
TR Theta eşler arasında çalışan bir ağ yaratarak bu mevcut sorunları çözmeyi, bir teşvik katmanı olarak blockchain kullanarak dağıtım ağını yüksek performansta tutmayı hedeflemektedir.
EN Theta is building a peer-to-peer (P2P) mesh network that aims to solve these current issues while using a blockchain to serve as an incentive layer to keep the delivery network at a consistently high level of performance.
turco | inglês |
---|---|
sorunları | issues |
katmanı | layer |
blockchain | blockchain |
yüksek | high |
TR Güçlü bir logo tasarımı ile sağlıklı yaşam motivasyonu sağlayın ve fit kalmayı teşvik edin. Sıra dışı bir fitness ve sağlıklı yaşam logosu ile işletmenizin mesajını herkese ulaştırın.
EN Motivate and encourage strong health with a bold logo design. Convey your health business message through an outstanding fitness and wellness logo.
turco | inglês |
---|---|
güçlü | strong |
tasarımı | design |
teşvik | encourage |
fitness | fitness |
TR Özel bir teşvik programına 2020 ve 2021 için toplam 750 milyon avroya kadar bir meblağ tahsis edilmiş durumda
EN In all, up to 750 million euros have been allocated for 2020 and 2021 as part of a special programme
turco | inglês |
---|---|
toplam | all |
milyon | million |
programı | programme |
TR Bir Gece Kulübü, Parti veya Festivali Teşvik Etmek İçin Bir Etkinlik Pazarlama videosu hazırlayın
EN Create an Event Marketing Video To Promote a Nightclub, Party or Festival
turco | inglês |
---|---|
parti | party |
veya | or |
festivali | festival |
etkinlik | event |
pazarlama | marketing |
videosu | video |
TR Bu, ekibimizi zamanla daha verimli olmaya teşvik eden işbirlikçi bir ortamla birleştiğinde büyük bir artı oldu.”
EN That combined with a collaborative environment which empowers our team to be more efficient with time has been a huge plus.”
turco | inglês |
---|---|
verimli | efficient |
TR Otomatik uyarılar ve kanıt toplama, Sonix"in güvenlik ve uyumluluk duruşunu yılın herhangi bir günü güvenle kanıtlamasına olanak tanır, kuruluş genelinde güvenlik öncelikli bir zihniyet ve uyum kültürünü teşvik ederken.
EN Automated alerts and evidence collection allows Sonix to confidently prove its security and compliance posture any day of the year, while fostering a security-first mindset and culture of compliance across the organization.
turco | inglês |
---|---|
otomatik | automated |
uyarılar | alerts |
kanıt | evidence |
toplama | collection |
sonix | sonix |
güvenlik | security |
kuruluş | organization |
genelinde | across |
ederken | while |
TR Çalışanlarımızı koruyor ve onlara olanak tanıyoruz, herkes için büyüme ve gelişmeyi teşvik ediyoruz ve çeşitli bir işgücü ve kapsayıcı bir kültür sağlamak için harekete geçiyoruz
EN We protect and enable our employees, promoting growth and development for all, and driving actions to ensure a diverse workforce and an inclusive culture
turco | inglês |
---|---|
herkes | all |
büyüme | growth |
teşvik | promoting |
çeşitli | diverse |
kapsayıcı | inclusive |
kültür | culture |
TR Bu koşullarda önemli bir değişiklik yaptığımızda sizi Hizmetlere bir reklam bandı yerleştirerek yazılı olarak bilgilendirebiliriz, bununla birlikte, sizi güncellenen koşullar için bu Politikayı düzenli olarak incelemeye teşvik ediyoruz.
EN We may notify you in writing where we materially change these terms, for example, by posting a banner on the Services, however we encourage you to periodically review this Policy for updated terms.
TR Çoğu dergi ve editör, içerikler konusunda uzman tavsiyeleri sağlayan, yeni yazarlar çekmeye yardımcı olan, gönderimleri teşvik eden ve hakem denetimi konusunda destek sağlayan bir Editörlük Kurulunun rehberliğinden yararlanabilir.
EN Most journals and editors benefit from the guidance of an Editorial Board, which provides expert advice on content, helps to attract new authors and encourage submissions and lends a helping hand with peer review.
turco | inglês |
---|---|
dergi | journals |
uzman | expert |
yeni | new |
yazarlar | authors |
teşvik | encourage |
denetimi | review |
destek | helps |
TR 2013'te, Elsevier dergisi Cortex, yayın yanlılığını ortadan kaldırmak ve en iyi bilimsel uygulamaları teşvik etmek için tasarlanmış ampirik bir makale türü olan Kayıtlı Raporları sunan ilk dergilerden birisi olmuştur
EN In 2013, the Elsevier journal Cortex became one of the first journals to offer Registered Reports ? an empirical article type designed to eliminate publication bias and incentivize best scientific practice
turco | inglês |
---|---|
elsevier | elsevier |
dergisi | journal |
yayın | publication |
bilimsel | scientific |
makale | article |
türü | type |
kayıtlı | registered |
raporları | reports |
sunan | offer |
TR WCRI 2017 konferansıyla birlikte, “Sorumlu Araştırma Uygulamalarının Teşvik Edilmesinde Metin ve Görüntü İşlemenin Rolü” konulu bir konferans öncesi atölyesi de düzenledik
EN In conjunction with the WCRI 2017 conference, we additionally co-organized a pre-conference workshop on ?The Role of Text and Image Processing in Fostering Responsible Research Practices?
turco | inglês |
---|---|
sorumlu | responsible |
araştırma | research |
metin | text |
görüntü | image |
rolü | role |
konferans | conference |
TR Hayata Destek Derneği, bir insani yardım aktörü olarak, adil ve etik satınalma ve iş uygulamalarını teşvik eder
EN Support to Life encourages fair and ethical procurement and business applications as a humanitarian actor
turco | inglês |
---|---|
adil | fair |
etik | ethical |
uygulamaları | applications |
TR Onarımı teşvik etmek; insanların uygun fiyatlı ürünlere erişmesini sağlayacak, e-atık probleminde büyük bir azalma yaşanacak ve iş yaratacaktır.
EN Fostering repair will give people access to affordable products, make a huge dent in the e-waste problem, and create jobs.
turco | inglês |
---|---|
uygun | affordable |
büyük | huge |
insanları | people |
TR Amacımız, kullanıcılarımızı dürüst, doğru ve saygılı davranmaya teşvik ederek eğlenceli, benzersiz, değer katan ve güvenli bir bağlantı ortamı yaratmaktır
EN Our goal is to create a connected environment that is fun, unique, enriching and safe by encouraging our users to conduct themselves with a high degree of integrity, decency and respect
turco | inglês |
---|---|
eğlenceli | fun |
güvenli | safe |
kullanıcıları | users |
TR Bu özel günün amacı, sivil toplum sektörüne daha aktif bir katılım sağlanması için ilham vermek ve STK'ların hem kendi aralarının, hem de kamu ve özel sektör ile kurdukları ortaklık alanlarının genişlemesini teşvik etmek
EN Purpose of this special day is to inspire more active participation in the civil society sector and encourage expansion of cooperation NGOs establish among each other and with public and private sectors
turco | inglês |
---|---|
amacı | purpose |
sivil | civil |
aktif | active |
katılım | participation |
sektör | sector |
teşvik | encourage |
günü | day |
TR Yeni gelenler, bu programın kendileri için doğru olup olmadığını belirlemek için kısa bir süre içinde 6 toplantıya katılmaya teşvik edilir
EN Newcomers are encouraged to attend 6 meetings within a short period of time to determine whether this program is right for them
turco | inglês |
---|---|
olup | whether |
kısa | short |
TR Üyeleri, gruplarının bir sonraki olağan iş toplantısında bu konuyu öne çıkarmaya teşvik ediyoruz.
EN We encourage members to bring this item forward at their group’s next regular business meeting.
turco | inglês |
---|---|
sonraki | next |
bu | this |
teşvik | encourage |
toplantısı | meeting |
TR Kabul edileceği üzere tüketimin teşvik edildiği bir ekonomik sistemin içindeyiz
EN We can all admit that we live within an economic system where consumption is encouraged
turco | inglês |
---|---|
ekonomik | economic |
TR Hayata Destek Derneği, bir insani yardım aktörü olarak, adil ve etik satınalma ve iş uygulamalarını teşvik eder
EN Support to Life encourages fair and ethical procurement and business applications as a humanitarian actor
turco | inglês |
---|---|
adil | fair |
etik | ethical |
uygulamaları | applications |
TR Çeşitliliğin avantajlarını uzun bir süre önce keşfeden ve çeşitliliği teşvik eden çok sayıda şirket bulunuyor. Üç örnek.
EN Many companies have long recognized the advantages of diversity and therefore specifically promote it. Three examples.
turco | inglês |
---|---|
uzun | long |
çeşitliliği | diversity |
teşvik | promote |
şirket | companies |
örnek | examples |
TR Bu durumu dikkate alan Almanya, dünyanın dört bir yanındaki insanların sağlık koşullarını iyileştirmeye ve sağlıkta eşit imkanları teşvik etmeye yönelik güçlü çabalar sergiliyor
EN Against this backdrop, Germany is committed to improving the health situation of people worldwide and promoting healthcare equality
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
durumu | situation |
almanya | germany |
dünyanın | worldwide |
teşvik | promoting |
insanları | people |
TR Bulaşıcı hastalıkların ve mikropların yayılması, Türkiye, Urfa?daki Suriyelilerin karşılaştığı temel zorluklardan ve WATAN?ı, bilgi desteği sağlamak için bölgeye bir farkındalık ekibi göndermeye teşvik eden etkenlerden biridir.
EN Many camps in northwestern Syria have been experiencing a deterioration in general health and well-being, and the need to address general health has become urgent, so a large project was launched based on increasing the
turco | inglês |
---|---|
temel | based |
TR 12.b. İstihdam yaratan ve yerel kültür ve ürünlerini teşvik eden sürdürülebilir bir turizm için sürdürülebilir kalkınma etkilerini denetlemeye olanak sağlayan araçlar geliştirilmesi ve uygulanması
EN 12.b. Develop and implement tools to monitor sustainable development impacts for sustainable tourism that creates jobs and promotes local culture and products
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
kültür | culture |
ürünlerini | products |
sürdürülebilir | sustainable |
turizm | tourism |
araçlar | tools |
TR Kibar Holding, yeni teşvik paketinin artından 750 milyon dolarlık bir alüminyum tesisi kurmak üzere çalışmaları hızlandırıldı.
EN With the new stimulus package, Kibar Holdinghas sped up the process for building new aluminum facilities worth 750 million dollars.
turco | inglês |
---|---|
milyon | million |
alüminyum | aluminum |
TR Amway’e bağlanan insanlar birbirlerini destekleyen ve teşvik eden küresel bir topluluğun parçalarıdırlar
EN People connected to Amway are part of a global community that supports and encourages each other
turco | inglês |
---|---|
amway | amway |
insanlar | people |
destekleyen | supports |
küresel | global |
topluluğun | community |
TR Cloud Security Alliance (CSA), "Bulut Bilişim içinde güvenlik güvencesi sağlamak için en iyi uygulamaların kullanımını teşvik etme misyonuna sahip, kar amacı gütmeyen bir kuruluştur
EN Cloud Security Alliance (CSA) is a not-for-profit organization with a mission to “promote the use of best practices for providing security assurance within cloud computing
turco | inglês |
---|---|
teşvik | promote |
sahip | is |
TR Çoğu dergi ve editör, içerikler konusunda uzman tavsiyeleri sağlayan, yeni yazarlar çekmeye yardımcı olan, gönderimleri teşvik eden ve hakem denetimi konusunda destek sağlayan bir Editörlük Kurulunun rehberliğinden yararlanabilir.
EN Most journals and editors benefit from the guidance of an Editorial Board, which provides expert advice on content, helps to attract new authors and encourage submissions and lends a helping hand with peer review.
turco | inglês |
---|---|
dergi | journals |
uzman | expert |
yeni | new |
yazarlar | authors |
teşvik | encourage |
denetimi | review |
destek | helps |
TR Hayata Destek Derneği, bir insani yardım aktörü olarak, adil ve etik satınalma ve iş uygulamalarını teşvik eder
EN Support to Life encourages fair and ethical procurement and business applications as a humanitarian actor
turco | inglês |
---|---|
adil | fair |
etik | ethical |
uygulamaları | applications |
TR Hayata Destek Derneği, bir insani yardım aktörü olarak, adil ve etik satınalma ve iş uygulamalarını teşvik eder
EN Support to Life encourages fair and ethical procurement and business applications as a humanitarian actor
turco | inglês |
---|---|
adil | fair |
etik | ethical |
uygulamaları | applications |
TR Cloud Security Alliance (CSA), "Bulut Bilişim içinde güvenlik güvencesi sağlamak için en iyi uygulamaların kullanımını teşvik etme misyonuna sahip, kar amacı gütmeyen bir kuruluştur
EN Cloud Security Alliance (CSA) is a not-for-profit organization with a mission to “promote the use of best practices for providing security assurance within cloud computing
turco | inglês |
---|---|
teşvik | promote |
sahip | is |
TR Çeşitliliğin avantajlarını uzun bir süre önce keşfeden ve çeşitliliği teşvik eden çok sayıda şirket bulunuyor. Üç örnek.
EN Many companies have long recognized the advantages of diversity and therefore specifically promote it. Three examples.
turco | inglês |
---|---|
uzun | long |
çeşitliliği | diversity |
teşvik | promote |
şirket | companies |
örnek | examples |
TR Tedarik Zinciri Yasası, Alman şirketlerinin AB düzeyinde benzer düzenlemelerin uygulanması için girişimlerde bulunmalarında teşvik edici bir unsur da olabilir.
EN The supply chain law is also likely to increase the incentive for German businesses to advocate corresponding rules at the EU level.
turco | inglês |
---|---|
tedarik | supply |
zinciri | chain |
yasası | law |
alman | german |
ab | eu |
düzeyinde | level |
da | also |
TR Bu durumu dikkate alan Almanya, dünyanın dört bir yanındaki insanların sağlık koşullarını iyileştirmeye ve sağlıkta eşit imkanları teşvik etmeye yönelik güçlü çabalar sergiliyor
EN Against this backdrop, Germany is committed to improving the health situation of people worldwide and promoting healthcare equality
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
durumu | situation |
almanya | germany |
dünyanın | worldwide |
teşvik | promoting |
insanları | people |
TR 17 Avrupa ülkesinden 29 opera ve festival bir arada: Bunu yalnız AB’nin teşvik ettiği video platformu „Opera Vision“da bulmak mümkün
EN 29 opera houses and festivals from 17 European countries: this can only be found on the EU-funded video platform 'Opera Vision'
turco | inglês |
---|---|
opera | opera |
video | video |
platformu | platform |
mümkün | can |
TR Araştırma ve geliştirmeye yeni bir rekor düzeyinde teşvik
EN New funding record in research and development
turco | inglês |
---|---|
araştırma | research |
geliştirmeye | development |
rekor | record |
Mostrando 50 de 50 traduções