TR Ancak, bunların büyük çoğunluğu başlangıçtaki içeriğin kolay anlaşılabilir bir biçimidir ve daha fazla ayrıntı istersen, lütfen daha yakından incele.
"bunların büyük çoğunluğu" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
TR Ancak, bunların büyük çoğunluğu başlangıçtaki içeriğin kolay anlaşılabilir bir biçimidir ve daha fazla ayrıntı istersen, lütfen daha yakından incele.
EN That said, many of them have a human-readable version of the contents at the opening, and if you want greater detail then please do have a closer look.
TR Ancak, bunların büyük çoğunluğu başlangıçtaki içeriğin kolay anlaşılabilir bir biçimidir ve daha fazla ayrıntı istersen, lütfen daha yakından incele.
EN That said, many of them have a human-readable version of the contents at the opening, and if you want greater detail then please do have a closer look.
TR Bu performans seviyesine, ML müşterilerinin büyük çoğunluğu daha önce erişemedi çünkü şirket içi GPU kümelerini oluşturmak için büyük bir CapEx yatırımı gerekiyordu
EN This level of performance was previously unattainable by the vast majority of ML customers as it required a large CapEx investment to build out on-premises GPU clusters
turco | inglês |
---|---|
performans | performance |
ml | ml |
büyük | large |
çoğunluğu | majority |
gpu | gpu |
TR Bunların arasında bir dizi sorun giderme önerileri bulunur; bunların, sorununuza bir çözüm bulmanızı ve sizi oyuna geri döndürüp oyunu çalıştırmanızı sağlamasını umuyoruz.
EN These include a number of troubleshooting suggestions which should hopefully allow you to find a solution to your issue and get you back up and running.
turco | inglês |
---|---|
sorun | issue |
önerileri | suggestions |
çözüm | solution |
sizi | you |
geri | back |
TR Makalelerin büyük çoğunluğu SSRN'den ücretsiz olarak indirilebilmektedir.
EN The majority of papers can be downloaded from SSRN free of charge.
turco | inglês |
---|---|
çoğunluğu | majority |
TR Şarkılarının büyük çoğunluğu… Devamını oku
EN They have released five studio albums: All We Know Is Falling (2005), RIOT! (2007), Brand New Eyes (2009), their first Billboard 200 chart topper Paramore (2013), and… read more
turco | inglês |
---|---|
oku | read |
TR Kibar Grubu şirketlerinin büyük çoğunluğu ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Sertifikası’na sahiptir
EN All kinds of discrimination, child labor, forced and compulsory labor practices are prevented
turco | inglês |
---|---|
sahiptir | are |
TR Makalelerin büyük çoğunluğu SSRN'den ücretsiz olarak indirilebilmektedir.
EN The majority of papers can be downloaded from SSRN free of charge.
turco | inglês |
---|---|
çoğunluğu | majority |
TR Piyasa araştırma enstitüsü Yougov’un yaptığı bir ankete katılanların büyük çoğunluğu, mumları, çam ağacını, kurabiye yapmayı ve hediye almayı Noel’in vazgeçilmezleri olarak adlandırdılar
EN According to a survey by the Yougov market research institute, most people said Christmas involves candles, a Christmas tree, baking Christmas biscuits and buying presents
turco | inglês |
---|---|
piyasa | market |
araştırma | research |
enstitüsü | institute |
büyük | most |
noel | christmas |
TR Şehirlerden ayrılanların büyük çoğunluğu, şehirlerin yakın çevrelerindeki daha kırsal alanlara taşınıyor
EN Their destination is often the so-called “exurbs”, the immediate vicinity of a big city
turco | inglês |
---|---|
büyük | big |
ın | of |
TR Ayrıca Almanya’daki yüksek öğrenim kuruluşlarının büyük çoğunluğu öğrencilerine Almanya Bursu alma şansı sunuyor.
EN Of course, there are also many other, smaller foundations that offer scholarships, as do the German universities and colleges, most of which also offer the Deutschlandstipendium (scholarship from the National Scholarship Programme).
turco | inglês |
---|---|
ayrıca | also |
almanya | german |
büyük | most |
sunuyor | offer |
ın | of |
TR 2016’da buralarda çalışan yabancı bilim insanlarının sayısı 46.000 oldu; büyük çoğunluğu matematik ve mühendislik dallarında.
EN In 2016 46,000 foreign scientists were employed at universities, with the majority in the faculties of mathematics and engineering sciences.
turco | inglês |
---|---|
bilim | sciences |
çoğunluğu | majority |
matematik | mathematics |
mühendislik | engineering |
ın | of |
TR Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu temel bir gelir kaynağını kaybetti.
EN Many students have lost their financial basis.
turco | inglês |
---|---|
bir | many |
TR Fakat Alman öğrencilerin büyük bir çoğunluğu gerekirse bir trene atlayıp ailelerin yanına gidebilecek durumda
EN But many of them, unlike foreigners, can get on a train and go home to their parents if necessary
TR Halkın büyük çoğunluğu AfD ile herhangi bir ilişiğinin olmasını istemiyor.
EN The vast majority want to have nothing to do with the AfD.
turco | inglês |
---|---|
çoğunluğu | majority |
TR Birlik Partileri ve SPD’nin bağlayıcılık gücünü yitirmesiyle büyük çoğunluğu durumdan hoşnutsuz ve siyasi ve toplumsal orta kesimden oluşan oy kullanmayan seçmenler giderek arttı
EN The lost binding power of the CDU/CSU and SPD has resulted in the steady growth of the “Non-Voters’ Party”, which consists largely of dissatisfied voters from the centre of politics and society
turco | inglês |
---|---|
spd | spd |
TR Dünyada neler olduğuna ve hava durumuna bakmak, kişisel haberler yazmak veya tren bileti almak; internet insanların büyük çoğunluğu için vazgeçilmez bir araç.
EN World events and weather checks, writing personal messages or buying rail tickets: most people can’t imagine being without the Internet.
turco | inglês |
---|---|
hava | weather |
kişisel | personal |
veya | or |
bileti | tickets |
almak | buying |
internet | internet |
büyük | most |
insanları | people |
TR Bu öğrencilerin geldiği ülkeler arasında büyük çoğunluğu tıpkı mülteciler genelindeki gibi Suriye oluşturuyor
EN Syria tops the list of the main countries of origin for refugee students
turco | inglês |
---|---|
ülkeler | countries |
suriye | syria |
TR Almanya’da insanların büyük çoğunluğu için “biz duygusu” çok önemli
EN “We” or the feeling of togetherness is very important to most people in Germany
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
insanları | people |
TR Ankete katılanların büyük çoğunluğu memleketi, kendini ait ve güvende hissettiği, ailenin yaşadığı, halihazırda ikamet ettiği ve dostlarının bulunduğu yer olarak görüyor
EN The large majority of respondents view home as a place where they feel safe and secure, where the family lives, where one lives now, and where one has friends
turco | inglês |
---|---|
büyük | large |
çoğunluğu | majority |
TR Bu kurs büyük çoğunluğu Suriye’den gelen ve iltica etmeden önce ülkelerinde öğretmenlik yapmış olan mültecilere yönelik “Refugee Teachers Welcome” programının bir parçası.
EN It is part of the Refugee Teachers Program that is aimed at men and women who worked as school teachers before leaving their home country, which for most of them is Syria.
turco | inglês |
---|---|
büyük | most |
suriye | syria |
önce | before |
olan | is |
programının | program |
parçası | part |
TR Örneğin, SERP denetleyicilerinin büyük çoğunluğu size sonuçları masaüstü formatında gösterir, ancak bazıları bunu mobil cihaz moduna değiştirmenize izin verir.
EN For example, the vast majority of SERP checkers will show you results in desktop format, but some will allow you to change this to mobile device mode.
turco | inglês |
---|---|
serp | serp |
çoğunluğu | majority |
masaüstü | desktop |
gösterir | show |
bazıları | some |
cihaz | device |
TR Aramalarda üst sıralarda yer almanın bir işletmeye gelen müşteri sayısını artırdığı gösterilmiştir çünkü insanların büyük çoğunluğu arama sonuçlarının ilk sayfasından ötesine bakmaz
EN Ranking higher in searches has been shown to improve the number of customers that come to a business because the vast majority of people don’t look past the first page of search results
turco | inglês |
---|---|
üst | higher |
müşteri | customers |
çoğunluğu | majority |
insanları | people |
TR Bunun ziyaretçilerinizin büyük çoğunluğu için geçerli olduğunu fark ederseniz, daha fazla video içeriği üretmeye odaklanmanız gerektiğini bilirsiniz.
EN If you notice that this is true for the vast majority of your visitors, you’ll know to focus on producing more video content.
turco | inglês |
---|---|
çoğunluğu | majority |
video | video |
içeriği | content |
TR Sosyal yardım çağrılarının büyük çoğunluğu her iki taraf için de harika, faydalı ve destekleyici deneyimlerdir
EN The vast majority of outreach calls are great, useful, supporting experiences for both parties
turco | inglês |
---|---|
çoğunluğu | majority |
faydalı | useful |
TR Müvekkillerimizin çoğunluğu yerli, yabancı veya çok uluslu ticari, sanayi ve finans kuruluşlarıdır
EN Our primary guiding principles are universal and national ethical values, independence of the legal practice and the indivisibility of legal science and legal practice
turco | inglês |
---|---|
çok | are |
ve | and |
TR Ortaklarımızın bir kısmı Zebra ürünlerini tamamlayan yazılım uygulamaları, özelleştirilmiş çözümler veya hizmetler sunarken, çoğunluğu Zebra ürünlerini ve hizmetlerini satıyor
EN Many of our partners resell Zebra products and services, while others provide software applications, specialized solutions or services that complement Zebra offerings
turco | inglês |
---|---|
zebra | zebra |
veya | or |
TR ICS, büyün bir çoğunluğu Fransız ve tekstil, perakende satış, ayakkabının yanı sıra elektronik ve mobilya ile sınırlı olmaksızın birçok sektörde 61 çok uluslu perakende satıcı ve markalardan meydana gelmektir.
EN ICS is composed of 61 multinational companies in the sectors of textile, retail, footwear but also electronics and furniture.
turco | inglês |
---|---|
tekstil | textile |
elektronik | electronics |
mobilya | furniture |
çok | also |
uluslu | multinational |
TR Müvekkillerimizin çoğunluğu yerli, yabancı veya çok uluslu ticari, sanayi ve finans kuruluşlarıdır
EN Our primary guiding principles are universal and national ethical values, independence of the legal practice and the indivisibility of legal science and legal practice
turco | inglês |
---|---|
çok | are |
ve | and |
TR Şirketin çoğunluğu Porsche Automobil Holding SE'ye ait olan Volkswagen AG'ye aittir
EN The company is owned by Volkswagen AG, which itself is majority owned by Porsche Automobil Holding SE
turco | inglês |
---|---|
çoğunluğu | majority |
holding | holding |
olan | is |
TR Yeni hükümet ne zaman kurulur? Bir siyasi parti, ya da birden çok partinin oluşturduğu bir koalisyon Federal Meclis’te şansölyenin seçimi için gerekli çoğunluğu sağlar sağlamaz yeni hükümet kurulur
EN When does the new government take officewird gewählt? As soon as a party or a coalition of several parties has a majority in the Bundestag for the election of the chancellor
turco | inglês |
---|---|
hükümet | government |
parti | party |
çoğunluğu | majority |
TR Gurbetçilerin çoğunluğu hangi ülkelerden geliyor?
EN Where do most expats in Germany come from?
turco | inglês |
---|---|
hangi | where |
TR Entegrasyon çalışmasında kadınlar çoğunluğu oluşturuyor.
EN The main workers for integration are women.
turco | inglês |
---|---|
entegrasyon | integration |
kadınlar | women |
TR ICS, büyün bir çoğunluğu Fransız ve tekstil, perakende satış, ayakkabı, elektronik ve mobilya ile sınırlı olmaksızın birçok sektörde 67 çok uluslu perakende satıcı ve markalardan meydana gelmektir
EN ICS is composed of 67 multinational retailers and brands in the sectors of textile, retail, footwear, electronics and furniture
TR Büyük sosyal kanallarda içerik tasarlayın, planlayın ve yayınlayın ve bunların performans analizlerini yapın
EN Draft, schedule, and post content across major social channels and analyze its performance
turco | inglês |
---|---|
büyük | major |
sosyal | social |
içerik | content |
planlayın | schedule |
ve | and |
performans | performance |
TR Bunların büyük kısmı, tam olarak tahmin edeceğin şekilde yazılmış; ciddiyetle süslenmiş otoriter bir ses ve eski mobilya kokusuna sahip
EN For the most part these are written in exactly the terms you'd expect; authoritative tones laced with seriousness and the smell of old furniture
turco | inglês |
---|---|
büyük | most |
yazılmış | written |
eski | old |
mobilya | furniture |
TR HPC uygulamaları genellikle yüksek ağ performansı, hızlı depolama, büyük miktarda bellek, çok yüksek kapasiteli işlem özellikleri ya da bunların hepsini birden gerektirir
EN HPC applications often require high network performance, fast storage, large amounts of memory, high compute capabilities, or all of the above
turco | inglês |
---|---|
hpc | hpc |
uygulamaları | applications |
genellikle | often |
performansı | performance |
hızlı | fast |
depolama | storage |
bellek | memory |
gerektirir | require |
ın | of |
TR Büyük kentlerin ışıltısını sunamasalar da, sundukları birçok iyi fikirleri var: İşte az bilinen üç şehir ve bunların çekici yanları.
EN Whether you’re interested in economic regions, research centers, natural landscapes or cultural scenes – here you’re given an overview.
turco | inglês |
---|---|
da | in |
TR Moroğlu Arseven; Türkiye’de franchising ve distribütörlük sözleşmeleri akdedilmesine, bunların yönetilmesine ve feshedilmesine yönelik büyük deneyim sahibidir
EN Moroğlu Arseven has significant experience helping clients to establish, manage and terminate their distribution, franchising and agency arrangements in Turkey
turco | inglês |
---|---|
arseven | arseven |
türkiye | turkey |
ve | and |
yönelik | to |
deneyim | experience |
TR Büyük kentlerin ışıltısını sunamasalar da, sundukları birçok iyi fikirleri var: İşte az bilinen üç şehir ve bunların çekici yanları.
EN From the coast to the Alpine foothills, from Saxony to the Saarland, these links inform you about destinations for trips and outings.
TR Almanya herkese göre bir şeyler sunuyor: Güzel yemekler, dağlar, adalar, sahiller, büyük kentler, tarihi turistik yerler ve bunların arasında yer alan her şey! En iyisi trenle seyahat edin
EN Germany offers something for everyone: good food, mountains, islands, beaches, big cities, historical sights, and everything in between! It's best to travel by train
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
sunuyor | offers |
güzel | good |
büyük | big |
tarihi | historical |
seyahat | travel |
TR Bunların ortalamada en büyük bölümü inşaat sektörü, servis hizmetleri ve depo işçiliği gibi alanlarda, yani iş piyasasının düşük ücretli kesiminde işe girdi
EN An above-average share found jobs in the construction trade, in service industries and in the warehouse sector, therefore in the lower segment of the labour market
turco | inglês |
---|---|
inşaat | construction |
depo | warehouse |
düşük | lower |
ın | of |
TR Büyük sosyal kanallarda içerik tasarlayın, planlayın ve yayınlayın ve bunların performans analizlerini yapın
EN Draft, schedule, and post content across major social channels and analyze its performance
turco | inglês |
---|---|
büyük | major |
sosyal | social |
içerik | content |
planlayın | schedule |
ve | and |
performans | performance |
TR Başlık etiketleri SEO'da büyük bir rol oynar ve bunların eksikliği sizi geriye götürebilir.
EN Heading tags play a huge role in SEO, and lacking them may set you back.
turco | inglês |
---|---|
etiketleri | tags |
seo | seo |
büyük | huge |
rol | role |
sizi | you |
TR Bunların büyük kısmı, tam olarak tahmin edeceğin şekilde yazılmış; ciddiyetle süslenmiş otoriter bir ses ve eski mobilya kokusuna sahip
EN For the most part these are written in exactly the terms you'd expect; authoritative tones laced with seriousness and the smell of old furniture
turco | inglês |
---|---|
büyük | most |
yazılmış | written |
eski | old |
mobilya | furniture |
TR Metni küçük harfe, büyük harfe, deve harfine, pascal duruma, cümle durumuna, yılan durumuna, geçiş / alternatif duruma ve ters büyük harflere ve büyük harflere dönüştürün.
EN Convert text into lower case, UPPER CASE, camel Case, Pascal Case, Sentence case, Snake Case, tOgGlE/aLtErNaTiVe CaSe & iNVERSE cASE & Capitalise letters.
turco | inglês |
---|---|
metni | text |
alternatif | alternative |
dönüştürün | convert |
TR Büyük problemler büyük çözümler gerektiriyor gibi gözükür, ama reklamcılık insanı Rory Sutherland'e göre bir çok pahalı ve büyük çözümler sadece daha iyi ve basit cevapları engelliyor
EN It may seem that big problems require big solutions, but ad man Rory Sutherland says many flashy, expensive fixes are just obscuring better, simpler answers
TR Bu iki grubun herhangi birinden sorular alırsanız ya da bunların rolleri ve sorumluluklarını incelemek isterseniz, daha fazla bilgi almak için ilgili merkezi ziyaret edin.
EN Should you receive questions from either group or want to explore their roles and responsibilities, visit the respective hub to find out more.
turco | inglês |
---|---|
grubun | group |
sorular | questions |
bilgi | find out |
almak | receive |
ilgili | respective |
merkezi | hub |
TR ... eğer bunların hepsini yapmanıza izin veren başka bir araç bulursanız
EN ... if you find another tool that lets you do all these things
turco | inglês |
---|---|
eğer | if |
hepsini | all |
başka | another |
araç | tool |
TR Elsevier olarak, yüksek etkili verilerin 10 özelliği olduğuna ve bunların veri yaşam döngüsü boyunca daha iyi veri yönetim süreçleri ve sistemleri geliştirilmesinde kılavuz olarak kullanılabileceğine inanmaktadır
EN At Elsevier we believe there are 10 aspects of highly effective data and which can function as a roadmap for the development of better data management processes and systems throughout the data lifecycle
turco | inglês |
---|---|
elsevier | elsevier |
etkili | effective |
sistemleri | systems |
Mostrando 50 de 50 traduções