TR Bakır tabanlı benzersiz metalik yapı (metalik bıçaklar ve kanatlar) son derece sessiz, ancak güçlü çalışmayı garanti eder
"ancak güçlü çalışmayı" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
TR Bakır tabanlı benzersiz metalik yapı (metalik bıçaklar ve kanatlar) son derece sessiz, ancak güçlü çalışmayı garanti eder
EN The unique metallic structure (metallic blades and fins) with copper base guarantees extremely quiet, yet powerful operation
turco | inglês |
---|---|
benzersiz | unique |
yapı | structure |
ve | and |
sessiz | quiet |
ancak | yet |
güçlü | powerful |
garanti | guarantees |
TR Dijitalleşme de taşınma trendinin önemli bir destekçisi: korona pandemisi, evden çalışmayı hareketlendirdi ve Alman şirketlerinde daha önce çok güçlü olan “ofiste/işte bulunma” kültürünü gevşetti
EN Digitization is also a mover: the coronavirus pandemic has given working from home a boost and loosened up the previously very strong office presence culture in German companies
turco | inglês |
---|---|
pandemisi | pandemic |
alman | german |
güçlü | strong |
TR Ortak çalışmayı kolaylaştıran platformlar ve ortaklık programları sağlarız. Kamu da dahil olmak üzere diğer paydaşların araştırma dünyasına çekilmesine yardımcı oluruz.
EN We provide platforms and partner in programs that facilitate collaboration. We help bring other stakeholders, including the public, into the world of research.
turco | inglês |
---|---|
platformlar | platforms |
programları | programs |
sağlarız | we provide |
diğer | other |
araştırma | research |
dünyasına | world |
ın | of |
TR Ayrıca, isterse sizin website sayfanız olsun isterse rakibinizin, belirli bir sorgu için çalışmayı durduran veya başlatan sayfaları izleyebilirsiniz.
EN You can also monitor the pages that started or stopped performing for a particular query, be it the pages of your website or the ones of your competitor.
turco | inglês |
---|---|
website | website |
olsun | be |
belirli | particular |
sorgu | query |
sayfaları | pages |
TR Her yerde, her zaman, her cihazda uzaktan çalışmayı basitleştirin
EN Simplify remote work anywhere, anytime, on any device
turco | inglês |
---|---|
uzaktan | remote |
TR Karmaşık iş akışları ve sıkıcı faaliyetler işleri daha da zorlaştırır. Sonix, ses ve video ile çalışmayı keyifli hale getirmeye çalışıyor... ve belki biraz büyülü.
EN Complex workflows and tedious activities make work harder. Sonix strives to make working with audio and video delightful... and maybe a little bit magical.
turco | inglês |
---|---|
karmaşık | complex |
sıkıcı | tedious |
faaliyetler | activities |
video | video |
belki | maybe |
TR Eğitimli bir ruh sağlığı uygulayıcısı ile çalışmakBazı üyeler, özellikle bağımlılık tedavisi konusunda bir geçmişleri varsa, eğitimli bir terapist veya psikolog ile çalışmayı yararlı bulmuşlardır
EN Working with a trained mental health practitionerSome members have found it helpful to work with a trained therapist or psychologist, particularly if they have a background in treating addiction
turco | inglês |
---|---|
ruh | mental |
sağlığı | health |
üyeler | members |
özellikle | particularly |
bağımlılık | addiction |
veya | or |
yararlı | helpful |
varsa | if |
TR Ayrıca, Genişletilmiş Doğrulama (EV) SSL Sertifikaları için, her sertifika için doğrulama sürecinden geçmek çok fazla ekstra çalışmayı tetikleyebilir
EN Also, for Extended Validation (EV) SSL Certificates, passing each certificate through the validation process can trigger a lot of extra work
turco | inglês |
---|---|
genişletilmiş | extended |
ssl | ssl |
ekstra | extra |
TR Kadın-erkek eşitliği, bu alanda özveriyle çalışmayı gerektiriyor. Bu üç kadın ve erkek, çevrimiçi ve çevrimdışı olarak bunu yapıyor.
EN Achieving gender equality takes commitment. These three men and women stand up for equality – online and offline.
turco | inglês |
---|---|
erkek | men |
çevrimiçi | online |
çevrimdışı | offline |
TR Cihazlar modern çalışmayı teşvik eder. Çalışanları memnun edin ve otomasyonla BT'yi özgür bırakın.
EN Devices propel modern work. Delight employees and free IT with automation.
turco | inglês |
---|---|
cihazlar | devices |
modern | modern |
ve | and |
bt | it |
özgür | free |
TR Tüm cihazlarda çalışmayı kolaylaştıran tasarım varlıklarıyla Bootstrap modal örneklerini indirin
EN Download Bootstrap modal examples with design assets, which makes it easy to work on all devices
turco | inglês |
---|---|
tüm | all |
cihazlarda | devices |
tasarım | design |
bootstrap | bootstrap |
modal | modal |
indirin | download |
TR Müvekkillerin özel iş ve operasyonel süreçlerini anlamak için onlarla yakın plan çalışmayı tercih eder
EN We work closely with clients to understand their specific business and operational processes
turco | inglês |
---|---|
özel | specific |
operasyonel | operational |
yakın | closely |
TR Müşterilerimizin çoğu bir Soundiiz iş ortağıyla çalışmayı tercih ediyor. Burada Soundiiz'e değer katan hizmetlerin bir listesini bulacaksınız!
EN Many of our customers choose to work with a Soundiiz partner. Here you’ll find a list of services which are providing value added to Soundiiz !
turco | inglês |
---|---|
soundiiz | soundiiz |
tercih | choose |
burada | here |
hizmetlerin | services |
listesini | list |
TR Hilti'de tedarikçilerimizle ortak olarak çalışmayı seviyoruz ve sizi sürecimizin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz.
EN At Hilti we like to work with our suppliers as partners and welcome you as an integral part of our process.
turco | inglês |
---|---|
hilti | hilti |
ortak | partners |
sizi | you |
parçası | part |
TR Ortak çalışmayı kolaylaştıran platformlar ve ortaklık programları sağlarız. Kamu da dahil olmak üzere diğer paydaşların araştırma dünyasına çekilmesine yardımcı oluruz.
EN We provide platforms and partner in programs that facilitate collaboration. We help bring other stakeholders, including the public, into the world of research.
turco | inglês |
---|---|
platformlar | platforms |
programları | programs |
sağlarız | we provide |
diğer | other |
araştırma | research |
dünyasına | world |
ın | of |
TR Kore'de K-ISMS sertifikasına ihtiyaç duyan kurum ve kuruluşlar bu sertifika sayesinde, kendi sertifikalarını almak için harcayacakları maliyeti ve zamanı azaltmak amacıyla AWS'nin gerçekleştirdiği çalışmayı kullanabilir.
EN With this certification, enterprises and organizations in Korea that need the K-ISMS certification can use the work that AWS has done to reduce the time and cost of getting their own certification.
turco | inglês |
---|---|
kore | korea |
ihtiyaç | need |
sertifika | certification |
almak | getting |
maliyeti | cost |
zamanı | the time |
aws | aws |
TR BSI, bu çalışmayı ANSSI ve yürürlüğe girecek olan SecNumCloud Etiketi ile uyumlu hâle getirmiştir
EN BSI has aligned this work with ANSSI and their upcoming SecNumCloud Label
turco | inglês |
---|---|
olan | has |
TR Ayrıca, Genişletilmiş Doğrulama (EV) SSL Sertifikaları için, her sertifika için doğrulama sürecinden geçmek çok fazla ekstra çalışmayı tetikleyebilir
EN Also, for Extended Validation (EV) SSL Certificates, passing each certificate through the validation process can trigger a lot of extra work
turco | inglês |
---|---|
genişletilmiş | extended |
ssl | ssl |
ekstra | extra |
TR return program denetimini çağrıldığı modüle döndürür ve program kendinden sonra gelen ifadeden itibaren çalışmayı sürdürür
EN return returns program control to the calling module. Execution resumes at the expression following the called module's invocation.
turco | inglês |
---|---|
program | program |
TR Müşterilerimizin ve diğer paydaşlarımızın ihtiyaç ve beklentilerini anlamak ve bu beklentileri en üst düzeyde karşılayamaya yönelik çalışmayı,
EN Taking actions aimed at understanding needs and expectations of our customers, shareholders and fulfilling needs and expectations at the highest level.
turco | inglês |
---|---|
ihtiyaç | needs |
beklentileri | expectations |
düzeyde | level |
ın | of |
TR Kadın-erkek eşitliği, bu alanda özveriyle çalışmayı gerektiriyor. Bu üç kadın ve erkek, çevrimiçi ve çevrimdışı olarak bunu yapıyor.
EN Achieving gender equality takes commitment. These three men and women stand up for equality – online and offline.
turco | inglês |
---|---|
erkek | men |
çevrimiçi | online |
çevrimdışı | offline |
TR Dual Eğitim Almanya’da zanaatkârların mesleki eğitimi özellikle dual eğitim sisteminde gerçekleştirilir: Bu ikili sistem, meslek okulundaki kuramsal eğitimle bir işletmedeki pratik çalışmayı kombine eder
EN Dual vocational training In Germany, craftsmen/craftswomen are trained primarily in what is known as the dual system: it combines theoretical training at a vocational school or college with practical work in a company
turco | inglês |
---|---|
eğitim | training |
almanya | germany |
mesleki | vocational |
ikili | dual |
sistem | system |
pratik | practical |
TR Almanya’da uzman eleman ihtiyacı: Yasa Almanya’da çalışmayı kolaylaştırıyor
EN Skilled workers in Germany: new law makes it easier to work in Germany
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
da | in |
yasa | law |
TR Almanya’da çalışmayı düşünüyorsanız, dikkat etmeniz gereken beş nokta.
EN Five things to keep in mind if you want to work in Germany.
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
TR “Yurt dışında çalışmayı hep istemiştim” diyen Tirkkonen eğitiminin üçüncü yılında bu fırsata kavuştu.
EN That was Tirkkonen’s reason, too: “I’ve always wanted to work abroad, and in the third year of my training I had the opportunity to do so.”
turco | inglês |
---|---|
üçüncü | third |
yılında | in |
TR İlk olarak, üzerinde çalışmayı günümüze kadar henüz düşünmemiş olduğunuz anahtar kelimelerle
EN First of all, we suggest that you
TR Cihazlar modern çalışmayı teşvik eder. Çalışanları memnun edin ve otomasyonla BT'yi özgür bırakın.
EN Devices propel modern work. Delight employees and free IT with automation.
turco | inglês |
---|---|
cihazlar | devices |
modern | modern |
ve | and |
bt | it |
özgür | free |
TR Gerektiğinde aküler gibi yeni teknoloji ve kritik servis altyapıları kurmak için yerel bir iş ortağıyla çalışmayı göz önünde bulundurun.
EN Consider engaging a local partner to install new technology and service critical infrastructure such as batteries when needed.
turco | inglês |
---|---|
yeni | new |
teknoloji | technology |
kritik | critical |
servis | service |
yerel | local |
TR Bir geliştiriciye ihtiyaç duymadan süreçlerinizi özelleştirin, anlaşmaları aşamalar arasında sürükleyip bırakın, manuel çalışmayı otomatikleştirin ve tüm iletişim etkileşimlerini kolayca takip edin.
EN Customize your pipeline without the need for a developer, drag and drop deals between stages, automate manual work, and easily track all contact interactions.
turco | inglês |
---|---|
ihtiyaç | need |
sürükleyip | drag |
manuel | manual |
tüm | all |
iletişim | contact |
takip | track |
TR Hesabınızı istediğiniz zaman Hesap Ayarlarınızdan iptal edin. İptal ettikten sonra, yeniden abone olmaya veya başka bir plan satın almaya karar vermediğiniz sürece planınız kalan süre boyunca çalışmayı durduracaktır.
EN Cancel your account anytime from your Account Settings. After cancelling, your plan will last the rest of the duration then will stop working unless you decided to resubscribe or purchase another plan.
turco | inglês |
---|---|
hesabınızı | your account |
iptal | cancel |
veya | or |
başka | another |
satın | purchase |
ayarlarını | settings |
TR Karmaşık iş akışları ve sıkıcı faaliyetler işleri daha da zorlaştırır. Sonix, ses ve video ile çalışmayı keyifli hale getirmeye çalışıyor... ve belki biraz büyülü.
EN Complex workflows and tedious activities make work harder. Sonix strives to make working with audio and video delightful... and maybe a little bit magical.
turco | inglês |
---|---|
karmaşık | complex |
sıkıcı | tedious |
faaliyetler | activities |
video | video |
belki | maybe |
TR Her yerde, her zaman, her cihazda uzaktan çalışmayı basitleştirin
EN Simplify remote work anywhere, anytime, on any device
turco | inglês |
---|---|
uzaktan | remote |
TR DenEast, Vietnam'da sözleşmeli üretim işi kurarken tek bir ortakla çalışmayı tercih etti
EN DenEast chose to work with a single partner when setting up a contract manufacturing business in Vietnam
turco | inglês |
---|---|
üretim | manufacturing |
işi | work |
TR Inline karıştırma, bitki bazlı içeceklerde tahmine dayalı çalışmayı ortadan kaldırır
EN Inline blending takes the guesswork out of plant-based beverages
turco | inglês |
---|---|
inline | inline |
karıştırma | blending |
bitki | plant |
dayalı | based |
TR Birçoğumuz, özellikle bağımlılık tedavisi konusunda bir geçmişleri varsa, bir terapist veya psikiyatrist ile çalışmayı yararlı bulduk
EN Many of us have found it helpful to work with a therapist or psychiatrist, particularly if they have a background in treating addiction
turco | inglês |
---|---|
özellikle | particularly |
bağımlılık | addiction |
veya | or |
yararlı | helpful |
varsa | if |
TR Sponsorumuz veya ortak sponsorumuzla çalışmayı durdurduk.
EN We have stopped working with our sponsor or co-sponsor.
turco | inglês |
---|---|
veya | or |
ortak | co |
TR Çevrimdışı çalışmayı mı tercih edersiniz? Sejda Desktop’ı deneyin
EN Rather work offline? Try Sejda Desktop
TR Dosyalarınızı yüklemeyip çevrimdışı çalışmayı mı tercih edersiniz? Try Sejda Desktop. Online hizmetle aynı özelliklere sahip ve dosyalar asla bilgisayarınızdan çıkmaz. Yerel olarak yüklü tüm yazı tiplerini kullanın.
EN Rather not upload your files and work with them offline? Try Sejda Desktop. Same features as the online service, and the files never leave your computer. Use all your locally installed fonts.
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
TR En iyi etkinlik organizatörleri; tüm katılımcıları, sponsorları ve tedarikçileri memnun olana kadar çalışmayı bırakmaz
EN The best event planners don’t stop until their attendees, sponsors and vendors are satisfied
Mostrando 50 de 50 traduções