TR Karmaşık iş akışları ve sıkıcı faaliyetler işleri daha da zorlaştırır. Sonix, ses ve video ile çalışmayı keyifli hale getirmeye çalışıyor... ve belki biraz büyülü.
Traduzir "sıkıcı faaliyetler işleri" para inglês
Mostrando 50 de 50 traduções da frase "sıkıcı faaliyetler işleri" de turco para inglês
Traduções de sıkıcı faaliyetler işleri
"sıkıcı faaliyetler işleri" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
| sıkıcı | tedious |
| faaliyetler | activities |
Tradução de turco para inglês de sıkıcı faaliyetler işleri
turco
inglês
EN Complex workflows and tedious activities make work harder. Sonix strives to make working with audio and video delightful... and maybe a little bit magical.
| turco | inglês |
|---|---|
| karmaşık | complex |
| sıkıcı | tedious |
| faaliyetler | activities |
| video | video |
| belki | maybe |
TR Karmaşık iş akışları ve sıkıcı faaliyetler işleri daha da zorlaştırır. Sonix, ses ve video ile çalışmayı keyifli hale getirmeye çalışıyor... ve belki biraz büyülü.
EN Complex workflows and tedious activities make work harder. Sonix strives to make working with audio and video delightful... and maybe a little bit magical.
| turco | inglês |
|---|---|
| karmaşık | complex |
| sıkıcı | tedious |
| faaliyetler | activities |
| video | video |
| belki | maybe |
TR Dünyanın en zorlu işleri için en iyi hortumlar ve konnektörler gerekir. Fabrikalardan çiftliklere, akışkan iletimi çözümlerimiz zor işleri kolaylaştırıyor. Daha fazla bilgi edinmek için yeni videomuzu izleyin.
EN The world’s toughest jobs require the best hoses and connectors. From factories to farms, our fluid conveyance solutions are making what matters work. Watch our new video to learn more.
| turco | inglês |
|---|---|
| akışkan | fluid |
| bilgi | learn |
| yeni | new |
| izleyin | watch |
TR Tarama bütçelerinizin sıkıcı olan analizini yaparken zamandan tasarruf edin
EN Save time spent tedious analyzing of your crawl budgets
| turco | inglês |
|---|---|
| sıkıcı | tedious |
| zamandan | time |
| tasarruf | save |
TR Güzel bir soru, bu soruyu tamamen önyargısız şekilde yanıtlamamızın bir yolu olmasa da (tabii ki, en iyisinin kendi aracımız olduğunu düşünüyoruz) sıkıcı bir özellikler kıyaslaması tablosu hazırlamak istemedik
EN It’s a fair question, and while there’s no way for us to answer it entirely without bias (obviously, we think our tool is best), we didn’t want to create yet another tedious side-by-side comparison of features
| turco | inglês |
|---|---|
| tamamen | entirely |
| sıkıcı | tedious |
| özellikler | features |
TR Videoyu düzenlemek sıkıcı, ancak metinle çok daha kolay. Sonix, ön düzenlemenizi bir esinti yaparak metni düzenleyerek videoyu düzenlemenizi sağlayan dünyanın ilk otomatik transkripsiyon platformudur.
EN Editing video is tedious, but with text, it is much easier. Sonix is the world’s first automated transcription platform that lets you edit video by editing text making your pre-edit a breeze.
| turco | inglês |
|---|---|
| videoyu | video |
| düzenlemek | edit |
| sıkıcı | tedious |
| sonix | sonix |
| metni | text |
| otomatik | automated |
| transkripsiyon | transcription |
TR Tüm bu farklı dosyaları ve transkriptleri yönetmek oldukça sıkıcı olabilir.
EN Managing all of these disparate files and transcripts can be quite tedious.
| turco | inglês |
|---|---|
| tüm | all |
| dosyaları | files |
| ve | and |
| transkriptleri | transcripts |
| yönetmek | managing |
| oldukça | quite |
| sıkıcı | tedious |
| olabilir | can |
TR Hikaye anlatıcısı ve ses mühendisi arasındaki sıkıcı ve zaman alıcı süreci tek bir merkezi konumda düzenlemeler, önemli noktalar ve üst çizimlerinizi bulundurarak ortadan kaldırın.
EN Remove the tedious and time-consuming back-and-forth process between storyteller and audio engineer by having all your edits, highlights, and strikethroughs in one central location.
| turco | inglês |
|---|---|
| ses | audio |
| sıkıcı | tedious |
| zaman | time |
| süreci | process |
| merkezi | central |
| düzenlemeler | edits |
| kaldırın | remove |
TR İçeriğinizi yeniden amaçlamanıza yardımcı olalım. Zor işi zaten yaptınız, inanılmaz içerikler yarattınız. Şimdi, sıkıcı kısım geliyor: Bu içeriği mümkün olan her pazarlama kanalında dağıtmak.
EN Let us help you repurpose your content. You have already done the hard work—you've created some amazing content. Now, comes the tedious part: distributing that content across every marketing channel possible.
| turco | inglês |
|---|---|
| zor | hard |
| işi | work |
| zaten | already |
| sıkıcı | tedious |
| içeriği | content |
| olan | have |
| her | every |
| pazarlama | marketing |
| kanalı | channel |
TR Sonix ile transkripte zaman kazanmanıza yardımcı olacaktır. Artık röportajlarınızı sıkıcı bir şekilde yazmanıza, anahtar alıntıları özenle aramanıza veya medya dosyalarınızı gelişigüzel bir şekilde düzenlemenize gerek yok.
EN Transcribing with Sonix will help you save time. No longer tediously transcribe your interviews, painstakingly search for key quotes, or haphazardly organize your media files.
| turco | inglês |
|---|---|
| sonix | sonix |
| olacaktır | will |
| anahtar | key |
| veya | or |
| medya | media |
| yok | no |
TR Medya saatlerini dinlemek ve transkripsiyon yapmak can sıkıcı ve ekibinizin çabalarının verimsiz bir şekilde kullanılmasıdır
EN Listening and transcribing hours of media is tedious and an inefficient use of your team's effort
| turco | inglês |
|---|---|
| medya | media |
| transkripsiyon | transcribing |
| sıkıcı | tedious |
| ekibinizin | your team |
TR Bunaltıcı ve sıkıcı içerikten bıktınız mı? Başarının anahtarını mı arıyorsunuz? Beyaz Tahta Animasyon Araçları video pazarlamaya farklı bir bakış açısı sağlamak için burada
EN Need something new for storytelling? Dive into the world of Whiteboard Animation
| turco | inglês |
|---|---|
| animasyon | animation |
TR Arkanıza yaslanın ve can sıkıcı takılmalar olmadan, harika hız ile favori Japon animenizi izleyin.
EN Sit back and enjoy your favorite Japanese anime and drama without any obnoxious buffering and with great speed.
| turco | inglês |
|---|---|
| olmadan | without |
| harika | great |
| hız | speed |
| favori | favorite |
| japon | japanese |
TR Yürüyüş ve bisiklet yolculuğunu sıkıcı mı buluyorsunuz? O halde, heyecan veren bir turda keşfedin Almanya'yı.
EN Hiking and biking a bit too tame for you? Then why not discover the more exciting side of Germany...
| turco | inglês |
|---|---|
| keşfedin | discover |
TR Elbette daha ziyade sıkıcı konuların işi bir şov programında zor; ancak, prensipte her türlü araştıma eğer gerçekten iyi sunulursa inanılmaz eğlenceli olabilir; eğer insan gerçeği, insanlarda hayret uyandırabilmek için kullanırsa
EN Of course, the drier subjects have a tougher time in a show, but basically any investigation can be incredibly entertaining if it's really well presented
| turco | inglês |
|---|---|
| elbette | of course |
| eğer | if |
| gerçekten | really |
| iyi | well |
| inanılmaz | incredibly |
| olabilir | can |
TR Rakip SEO stratejilerinin ve anahtar kelime konumlarının manuel analizi sıkıcı ve zaman alıcı olabilir
EN Manual analysis of competitor SEO strategies and keyword positions can be tedious and time-consuming
| turco | inglês |
|---|---|
| rakip | competitor |
| seo | seo |
| ve | and |
| manuel | manual |
| analizi | analysis |
| sıkıcı | tedious |
| zaman | time |
| olabilir | can |
| ın | of |
TR Sıralama verilerini toplamak ve anahtar kelime raporlarını manuel olarak derlemek inanılmaz derecede sıkıcı ve verimsiz olabilir.
EN Gathering ranking data and manually compiling keyword reports can be incredibly tedious and unproductive.
| turco | inglês |
|---|---|
| sıralama | ranking |
| verilerini | data |
| manuel | manually |
| inanılmaz | incredibly |
| sıkıcı | tedious |
| olabilir | can |
| raporları | reports |
TR Videoyu düzenlemek sıkıcı, ancak metinle çok daha kolay. Sonix, ön düzenlemenizi bir esinti yaparak metni düzenleyerek videoyu düzenlemenizi sağlayan dünyanın ilk otomatik transkripsiyon platformudur.
EN Editing video is tedious, but with text, it is much easier. Sonix is the world’s first automated transcription platform that lets you edit video by editing text making your pre-edit a breeze.
| turco | inglês |
|---|---|
| videoyu | video |
| düzenlemek | edit |
| sıkıcı | tedious |
| sonix | sonix |
| metni | text |
| otomatik | automated |
| transkripsiyon | transcription |
TR Hikaye anlatıcısı ve ses mühendisi arasındaki sıkıcı ve zaman alıcı süreci tek bir merkezi konumda düzenlemeler, önemli noktalar ve üst çizimlerinizi bulundurarak ortadan kaldırın.
EN Remove the tedious and time-consuming back-and-forth process between storyteller and audio engineer by having all your edits, highlights, and strikethroughs in one central location.
| turco | inglês |
|---|---|
| ses | audio |
| sıkıcı | tedious |
| zaman | time |
| süreci | process |
| merkezi | central |
| düzenlemeler | edits |
| kaldırın | remove |
TR Tüm bu farklı dosyaları ve transkriptleri yönetmek oldukça sıkıcı olabilir.
EN Managing all of these disparate files and transcripts can be quite tedious.
| turco | inglês |
|---|---|
| tüm | all |
| dosyaları | files |
| ve | and |
| transkriptleri | transcripts |
| yönetmek | managing |
| oldukça | quite |
| sıkıcı | tedious |
| olabilir | can |
TR İçeriğinizi yeniden amaçlamanıza yardımcı olalım. Zor işi zaten yaptınız, inanılmaz içerikler yarattınız. Şimdi, sıkıcı kısım geliyor: Bu içeriği mümkün olan her pazarlama kanalında dağıtmak.
EN Let us help you repurpose your content. You have already done the hard work—you've created some amazing content. Now, comes the tedious part: distributing that content across every marketing channel possible.
| turco | inglês |
|---|---|
| zor | hard |
| işi | work |
| zaten | already |
| sıkıcı | tedious |
| içeriği | content |
| olan | have |
| her | every |
| pazarlama | marketing |
| kanalı | channel |
TR Sonix ile transkripte zaman kazanmanıza yardımcı olacaktır. Artık röportajlarınızı sıkıcı bir şekilde yazmanıza, anahtar alıntıları özenle aramanıza veya medya dosyalarınızı gelişigüzel bir şekilde düzenlemenize gerek yok.
EN Transcribing with Sonix will help you save time. No longer tediously transcribe your interviews, painstakingly search for key quotes, or haphazardly organize your media files.
| turco | inglês |
|---|---|
| sonix | sonix |
| olacaktır | will |
| anahtar | key |
| veya | or |
| medya | media |
| yok | no |
TR Medya saatlerini dinlemek ve transkripsiyon yapmak can sıkıcı ve ekibinizin çabalarının verimsiz bir şekilde kullanılmasıdır
EN Listening and transcribing hours of media is tedious and an inefficient use of your team's effort
| turco | inglês |
|---|---|
| medya | media |
| transkripsiyon | transcribing |
| sıkıcı | tedious |
| ekibinizin | your team |
TR Sıkıcı sayıları görselleştirmek için çizelgeler, grafikler ve veri widget’ları ekleyerek teklifinizi öne çıkarın. Teklifinizin dijital bir versiyonunu paylaşmayı planlıyorsanız, animasyonlar ve etkileşimli bağlantılar ekleyin.
EN Make your proposal stand out by adding charts, graphs and data widgets to visualize boring numbers. Add animations and interactive links if you plan on sharing a digital version of your proposal.
TR Web sitelerini ziyaret ederken can sıkıcı çerez izni açılır pencereleri olmadan gezinin. Bu özellik Chrome, Firefox ve Edge için tarayıcı uzantılarımızda mevcuttur.
EN Browse without annoying cookie consent pop-ups showing up when visiting websites. This feature is available on our browser extensions for Chrome, Firefox, and Edge.
TR Öyleyse çocuklar neden matematiğe olan ilgilerini kaybediyorlar? Conrad Wolfram, matematiğin bizim öğrettiğimiz kısmı--parmak hesabı--sadece sıkıcı değil, aynı zamanda gerçek matematik ve gerçek dünya ile tamamen ilgisiz diyor
EN So why do kids lose interest in it? Conrad Wolfram says the part of math we teach -- calculation by hand -- isn't just tedious, it's mostly irrelevant to real mathematics and the real world
TR Foursquare'in daha önceden yazılı izni olmadan (kâr amaçlı olsun veya olmasın) yarışma, çekiliş, değiş tokuş, reklam veya saadet zinciri gibi ticari faaliyetler ve/veya satışlar içeren;
EN involves commercial activities (whether or not for profit) and/or sales without Foursquare's prior written consent such as contests, sweepstakes, barter, advertising, or pyramid schemes;
| turco | inglês |
|---|---|
| foursquare | foursquare |
| önceden | prior |
| yazılı | written |
| izni | consent |
| kâr | profit |
| veya | or |
| faaliyetler | activities |
TR DOLANDIRICILIK (HİLELİ, ALDATICI SUNUMLAR DÂHİL), HIRSIZLIK VEYA DİĞER SUÇ İÇEREN FAALİYETLER; VEYA
EN FRAUD (INCLUDING FRAUDULENT MISREPRESENTATION), THEFT OR OTHER CRIMINAL ACTIVITY; OR
| turco | inglês |
|---|---|
| veya | or |
TR STGM, sivil toplum alanını güçlendirmek için farklı başlıklarda faaliyetler yürütüyoruz
EN In order to strengthen the civil space, we, as STGM, carry out various activities under the different topics, especially in capacity building
| turco | inglês |
|---|---|
| stgm | stgm |
| sivil | civil |
| güçlendirmek | strengthen |
| faaliyetler | activities |
TR Üst sıralar, programımızın araçları olduğu kadar iyileşmede kendimiz için istediğimiz olumlu faaliyetler ve davranışlardır. Ayrıca bizim için sağlıklı olan ve değerlerimizle uyumlu BT davranışlarını da dahil edebiliriz.
EN Top lines are the positive activities and behaviors we want for ourselves in recovery, as well as the tools of our program. We can also include IT behaviors that are healthy for us and align with our values.
| turco | inglês |
|---|---|
| olumlu | positive |
| faaliyetler | activities |
| sağlıklı | healthy |
| olan | are |
| edebiliriz | can |
TR Kötüye Kullanımı, Yasadışı Faaliyetler ve Şikayet Bildirimi
EN Reporting Abuse, Illegal Activities & Complaints
| turco | inglês |
|---|---|
| yasadışı | illegal |
| faaliyetler | activities |
TR Bütün ekonomik faaliyetler, Anglo-Amerikan savunma tesislerinin bulunduğu Diego Garcia’ya yoğunlaşmıştır
EN All economic activities are focused on Diego Garcia, where Anglo-American defense facilities are located
| turco | inglês |
|---|---|
| bütün | all |
| ekonomik | economic |
| faaliyetler | activities |
| savunma | defense |
| bulunduğu | located |
TR AWS iş yüklerinizin devamlı yönetimi için güvenlik, faaliyetler ve uyuma yönelik önceden paketlenmiş yönetim kurallarını uygulamak amacıyla AWS Control Tower’ı kullanabilirsiniz.
EN You can also use AWS Control Tower to apply pre-packaged governance rules for security, operations, and compliance for ongoing governance of your AWS workloads.
| turco | inglês |
|---|---|
| aws | aws |
| güvenlik | security |
| önceden | pre |
| paketlenmiş | packaged |
| uygulamak | apply |
| tower | tower |
| kullanabilirsiniz | use |
TR Federal hükümet, yasal asgari ücret, yönetim pozisyonlarında kadınlar için kota ve şirketlerdeki aynı faaliyetler için aynı ücret gibi uygulamalar getirdi.
EN The Federal Government has introduced a statutory minimum wage, a quota of women for leadership positions and equal pay for equal jobs within a company.
| turco | inglês |
|---|---|
| federal | federal |
| hükümet | government |
| yasal | statutory |
| kadınlar | women |
TR Aşağıdaki Maypole Fonu amaçlarından bir veya daha fazlasına yönelik proje ve faaliyetler için kadınlardan başvurular beklenmektedir:
EN Applications will be welcomed from women for projects and activities that work towards one or more of the following Maypole Fund aims:
| turco | inglês |
|---|---|
| veya | or |
| proje | projects |
| faaliyetler | activities |
| başvurular | applications |
TR Nükleer silahlara ve silah sistemlerine karşı proje veya faaliyetler;
EN action against nuclear weapons and weapons systems;
| turco | inglês |
|---|---|
| nükleer | nuclear |
| ve | and |
| karşı | against |
TR Silahsızlanma politikalarını, süreçlerini ve ilgili girişimleri desteklemek için proje ve faaliyetler.
EN action to support disarmament policies, processes and related initiatives.
| turco | inglês |
|---|---|
| ilgili | related |
TR Proje kapsamında uygulanan tüm faaliyetler LKD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikasına uygun olarak planlanıp, uygulanmasını sağlamak.
EN To ensure that all activities implemented within the scope of the project are planned and implemented in accordance with the LKD Gender Equality Policy.
| turco | inglês |
|---|---|
| proje | project |
| faaliyetler | activities |
| cinsiyet | gender |
TR Katılımcılar, uygulamalı faaliyetler yoluyla yazıcının doğru çalışma şeklini öğrenir; bu faaliyetlere aşağıdakiler dahildir:
EN Trainees learn correct printer operation through hands-on activities, such as:
| turco | inglês |
|---|---|
| faaliyetler | activities |
TR Golden Frog'un makul kullanım politikası, yasakladığı faaliyetler ve diğer koşullar ve politika ayrıntıları hakkında bilgi edinin.
EN Learn about Golden Frog's reasonable use policy, prohibited activities and other terms and policy details.
| turco | inglês |
|---|---|
| golden | golden |
| frog | frog |
| makul | reasonable |
| kullanım | use |
| faaliyetler | activities |
| ve | and |
| diğer | other |
| koşullar | terms |
| hakkında | about |
TR Antalya İlindeki Üreticilerin Tarımsal Faaliyetler ve Çevre İlişkisi Hakkındaki Görüşlerinin Değerlendirilmesi
EN Assessment of Producers' Opinions on Agricultural Activity and Environment Relationship in Antalya Province
| turco | inglês |
|---|---|
| antalya | antalya |
| tarımsal | agricultural |
| ve | and |
TR Kişisel Bilgileri Koruma ve Elektronik Belgeler Yasası (PIPEDA), Kanada'nın tüm Kanada eyaletlerinde ticari faaliyetler sırasında kişisel bilgilerin toplanması, kullanılması ve açıklanmasına uygulanan Kanada federal yasasıdır
EN The Personal Information Protection and Electronic Documents Act (PIPEDA) is a Canadian federal law that applies to the collection, use, and disclosure of personal information in the course of commercial activities in all Canadian provinces
| turco | inglês |
|---|---|
| kişisel | personal |
| koruma | protection |
| ve | and |
| elektronik | electronic |
| belgeler | documents |
| kanada | canadian |
| ticari | commercial |
| faaliyetler | activities |
| kullanılması | use |
| federal | federal |
TR Kötüye Kullanımı, Yasadışı Faaliyetler ve Şikayet Bildirimi
EN Reporting Abuse, Illegal Activities & Complaints
| turco | inglês |
|---|---|
| yasadışı | illegal |
| faaliyetler | activities |
TR Aşağıdaki Maypole Fonu amaçlarından bir veya daha fazlasına yönelik proje ve faaliyetler için kadınlardan başvurular beklenmektedir:
EN Applications will be welcomed from women for projects and activities that work towards one or more of the following Maypole Fund aims:
| turco | inglês |
|---|---|
| veya | or |
| proje | projects |
| faaliyetler | activities |
| başvurular | applications |
TR Nükleer silahlara ve silah sistemlerine karşı proje veya faaliyetler;
EN action against nuclear weapons and weapons systems;
| turco | inglês |
|---|---|
| nükleer | nuclear |
| ve | and |
| karşı | against |
TR Silahsızlanma politikalarını, süreçlerini ve ilgili girişimleri desteklemek için proje ve faaliyetler.
EN action to support disarmament policies, processes and related initiatives.
| turco | inglês |
|---|---|
| ilgili | related |
TR STGM, sivil toplum alanını güçlendirmek için farklı başlıklarda faaliyetler yürütüyoruz
EN In order to strengthen the civil space, we, as STGM, carry out various activities under the different topics, especially in capacity building
| turco | inglês |
|---|---|
| stgm | stgm |
| sivil | civil |
| güçlendirmek | strengthen |
| faaliyetler | activities |
TR Katılımcılar, uygulamalı faaliyetler yoluyla yazıcının doğru çalışma şeklini öğrenir; bu faaliyetlere aşağıdakiler dahildir:
EN Trainees learn correct printer operation through hands-on activities, such as:
| turco | inglês |
|---|---|
| faaliyetler | activities |
TR Golden Frog'un makul kullanım politikası, yasakladığı faaliyetler ve diğer koşullar ve politika ayrıntıları hakkında bilgi edinin.
EN Learn about Golden Frog's reasonable use policy, prohibited activities and other terms and policy details.
| turco | inglês |
|---|---|
| golden | golden |
| frog | frog |
| makul | reasonable |
| kullanım | use |
| faaliyetler | activities |
| ve | and |
| diğer | other |
| koşullar | terms |
| hakkında | about |
TR ASPİLSAN Enerji olarak politikamızı hayata geçirmek için yapacağımız faaliyetler;
EN Actions which we are performing in order to accomplish our environmental policy are;
Mostrando 50 de 50 traduções
Traduções semelhantes
sıkıcı faaliyetler işleri faaliyetler insani faaliyetler istedigimiz olumlu faaliyetler gibi ticari faaliyetler faaliyetler ve uyuma faaliyetler için kadınlardan faaliyetler gözetilmeksizin denetlenmeli uygulamalı faaliyetler yoluyla başlıklarda faaliyetler yürütüyoruz ÅŸirketlerdeki aynı faaliyetler içeren faaliyetler sikici can sikici inanılmaz derecede sıkıcı mühendisi arasındaki sıkıcı videoyu düzenlemek sıkıcı sıkıcı kısım geliyor bunaltıcı ve sıkıcı sıkıcı takılmalar olmadan işleri onarım işleri yereldir işleri vakfına aktarılmıştır işleri ve bakıcılık işleri demek işleri sizi bekliyor nimiq hayır işleri işleri müdürü işleri artırın işleri bir adım insana yakışır işleri işleri kolaylaştırıyor işleri kolaylaştıran ortak tekrarlanan işleri otomatikleştirmenize ancak şimdilik işleri şimdilik işleri basit ölçekli hesaplama işleri ücretsiz ev işleri kontrolü işleri benimTraduzir sıkıcı faaliyetler işleri para outro idioma
alemão 
chinês 
coreano 
espanhol 
francês 
holandês 
indonésio 
inglês 
italiano 
japonês 
polonês 
português 
russo 
sueco 
tailandês 
vietnamita 
árabe