EN Founded in 2011, Blockchain.com has built one of the leading brands in the crypto industry by offering secure, reliable services to customers in over 200 countries for nearly 10 years
"countries for nearly" em inglês pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases turco:
EN Founded in 2011, Blockchain.com has built one of the leading brands in the crypto industry by offering secure, reliable services to customers in over 200 countries for nearly 10 years
TR 2011 yılında kurulan Blockchain.com.com, yaklaşık 10 yıldır 200'den fazla ülkedeki müşterilerine güvenli ve güvenilir hizmetler sunarak kripto sektörünün önde gelen markalarından birini oluşturmuştur
inglês | turco |
---|---|
founded | kurulan |
brands | markalar |
crypto | kripto |
industry | sektör |
services | hizmetler |
blockchain | blockchain |
by offering | sunarak |
one | ve |
reliable | güvenilir |
years | yıl |
in | yaklaşık |
EN Wunder employees nearly 200 people across 9 countries, and has always encouraged remote working
TR Wunder, 9 ülkede uzaktan çalışmaya teşvik edilen 200'e yakın çalışana sahiptir
inglês | turco |
---|---|
has | sahiptir |
remote | uzaktan |
countries | ülkede |
EN What does it do? Nearly 700 projects in 74 countries: emergency aid for refugees, healthcare and food security
TR Hizmetleri: Mültecilere 74 ülkede yaklaşık 700 proje kapsamında acil yardım, sağlık hizmeti ve gıda güvencesi sağlıyor.
inglês | turco |
---|---|
projects | proje |
aid | yardım |
refugees | mültecilere |
food | gıda |
countries | ülkede |
in | da |
healthcare | sağlık |
for | yaklaşık |
and | ve |
EN Of the 60.8 million trips to Germany from other European countries, nearly half are done by car
TR Almanya’ya Avrupa’nın diğer ülkelerinden yapılan 60,8 milyon seyahatin hemen hemen yarısı otomobille gerçekleşiyor
inglês | turco |
---|---|
of | ın |
million | milyon |
other | diğer |
are | hemen |
EN We support nearly 600 institutions around the globe to build their own open access programs by providing them with a cloud-hosted infrastructure to do so using Digital Commons
TR Bunu yapabilmeleri için Digital Commons'ı kullanarak onlara bulutta depolanan bir altyapı sağlamak suretiyle, tüm dünyadan 600 civarında araştırma kurumunu kendi açık erişim programlarını oluşturmaları için destekliyoruz
inglês | turco |
---|---|
open | açık |
access | erişim |
cloud | bulutta |
infrastructure | altyapı |
programs | programları |
by | suretiyle |
digital | bir |
to | sağlamak |
using | kullanarak |
them | için |
EN More than 4.3 million open access articles are surfaced via Digital Commons and have been shared nearly a billion times.
TR Digital Commons vasıtasıyla 4,3 milyondan fazla açık erişimli makale ortaya çıktı ve bunlar neredeyse bir milyar defa paylaşıldı.
inglês | turco |
---|---|
million | milyondan |
open | açık |
access | erişimli |
nearly | neredeyse |
billion | milyar |
commons | commons |
more | fazla |
and | ve |
are | bunlar |
digital | bir |
EN Millions of gadgets reach the end of their life every year. Recycling them isn’t nearly as effective as you’d think.
TR Her yıl milyonlarca cihaz kullanım ömrünün sonuna geliyor. Onları geri dönüştürmek sandığın kadar etkili bir şey değil.
inglês | turco |
---|---|
year | yıl |
effective | etkili |
the | değil |
them | onları |
of | her |
the end | sonuna |
EN Recycling is better than throwing stuff away. But it’s not a solution—and it’s not nearly as “green” as electronics manufacturers want you to believe.
TR Geri dönüşüm, çöpe atmaktan iyidir ama maalesef çözüm değildir. Hatta üreticilerin inanmanı sağladıkları kadar da "yeşil" bir seçenek değildir.
inglês | turco |
---|---|
solution | çözüm |
green | yeşil |
and | da |
not | değildir |
but | ama |
a | bir |
to | hatta |
EN The Arctis Pro headset features premium speaker drivers with high-density neodymium magnets that reproduce Hi-Res audio out to 40,000 Hz, nearly double what most standard headsets are capable of (22,000 Hz).
TR Arctis Pro Kulaklık, yüksek çözünürlüklü ses çıkışı 40.000 Hz’e kadar üretebilen yüksek yoğunluklu neodim mıknatıslara sahiptir, bu da çoğu standart kulaklığın yapabildiğinin neredeyse iki katıdır (22.000 Hz).
inglês | turco |
---|---|
headset | kulaklık |
nearly | neredeyse |
standard | standart |
arctis | arctis |
high | yüksek |
audio | ses |
out | bu |
pro | pro |
features | sahiptir |
to | kadar |
EN Query JSON data for blocks and transactions. Nearly all Blockchain Explorer data is available in this JSON format.
TR Bloklar ve işlemler için JSON verisi sorgular. Hemen hemen tüm Blockchain Explorer verileri, JSON formatındadır.
inglês | turco |
---|---|
json | json |
blocks | bloklar |
transactions | işlemler |
explorer | explorer |
blockchain | blockchain |
data | verileri |
and | ve |
all | tüm |
for | için |
EN It covers 140 million square miles and nearly 75 percent of the Earth's surface. It connects us to each other, across language, and culture. It sustains life and supports life.
TR 360 milyon kilometre karelik alanı kaplıyor ve Dünya yüzeyinin neredeyse yüzde 75 kadarı. Bizi birbirimize, diller ve kültürler arasında bağlıyor. Hayatı devam ettirip, hayatı sürdürüyor.
inglês | turco |
---|---|
million | milyon |
nearly | neredeyse |
percent | yüzde |
life | hayatı |
and | ve |
each | kadar |
us | bizi |
the | arasında |
EN Search engines like Google and Bing can’t crawl audio and video nearly as well as text
TR Google ve Bing gibi arama motorları, neredeyse metin kadar ses ve videoyu tarayamaz
inglês | turco |
---|---|
video | videoyu |
nearly | neredeyse |
text | metin |
bing | bing |
engines | motorları |
as | gibi |
search | arama |
EN Now, with nearly 3 billion global users, Facebook is among the 5 most visited websites in the world.
TR Play Store üzerinde 3 milyardan fazla kullanıcısı olan site, dünyanın en çok ziyaret edilen 5 sitesi arasındadır.
inglês | turco |
---|---|
billion | milyardan |
users | kullanıcı |
visited | ziyaret |
most | en |
world | dünyanın |
is | olan |
websites | sitesi |
EN This new consensus model cut out the need for power consumption and is able to handle a 1,300 transactions per second load capacity with near zero transaction fees while validating blocks nearly instantly.
TR Bu yeni mutabakat modeli güç tüketimi ihtiyacını ortadan kaldırır, neredeyse sıfır işlem masrafı ile saniyede 1300 işlem gerçekleştirebilir ve Ethereum'un aksine neredeyse anlık olarak blok onaylaması yapabilir.
inglês | turco |
---|---|
new | yeni |
consensus | mutabakat |
model | modeli |
need | ihtiyacı |
consumption | tüketimi |
zero | sıfır |
blocks | blok |
power | güç |
and | ve |
this | bu |
transaction | işlem |
nearly | neredeyse |
with | ile |
EN Raw materials such as cotton, crude oil, wool, ferrous metals constitute nearly 50% of imports
TR Pamuk, ham petrol, yün, demirli madenler gibi hammaddeler ithalatın % 50’ye yakın kısmını meydana getirir
inglês | turco |
---|---|
raw | ham |
cotton | pamuk |
oil | petrol |
as | gibi |
EN We prepared a brand new training program with the information we acquired from STGM's nearly twenty years of experience.
TR STGM’nin, yaklaşık yirmi yıllık deneyiminden edindiğimiz bilgilerle, yepyeni bir eğitim programı hazırladık.
inglês | turco |
---|---|
brand | e |
training | eğitim |
program | programı |
years | bir |
brand new | yepyeni |
EN In all, the running costs of the CITROËN C4 Cactus are nearly 20% lower than those of the leading models in the compact hatchback segment.
TR Sonuç olarak, CITROËN C4 Cactus?un işletme maliyetleri, kompakt hatchback segmentindeki lider modellerden neredeyse% 20 daha düşük.
inglês | turco |
---|---|
costs | maliyetleri |
nearly | neredeyse |
compact | kompakt |
cactus | cactus |
leading | lider |
lower | düşük |
EN How WOW! is Saving Nearly 79% in Time and Cost With Visme
TR WOW!, Visme sayesinde Zaman ve Maliyetten Neredeyse %79 Tasarruf Sağladı
inglês | turco |
---|---|
saving | tasarruf |
nearly | neredeyse |
time | zaman |
and | ve |
visme | visme |
with | sayesinde |
EN For nearly 100 years, they’ve been fighting heart disease and stroke, striving to save and improve lives
TR Neredeyse 100 yıldır, hayat kurtarmak ve yaşamı iyileştirmek için kalp hastalıkları ve felç ile mücadele ediyorlar
inglês | turco |
---|---|
heart | kalp |
improve | iyileştirmek |
and | ve |
years | yıldır |
nearly | neredeyse |
EN Nearly half of all women are denied their bodily autonomy, says new United Nations Population Fund, UNFPA, report, My Body is My Own. Violations...
TR UNFPA’in yeni “Dünya Nüfus Durumu” raporuna göre, kadınların neredeyse yarısı kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma ve karar verme hakkından...
inglês | turco |
---|---|
nearly | neredeyse |
of | ın |
new | yeni |
population | nüfus |
report | raporuna |
women | kadınlar |
their | ve |
own | kendi |
EN As one of Turkey’s leading industrial groups, Kibar Holding stands out with its sensitivity to social issues and its activities showing its sense of responsibility, as it has always done throughout its history of nearly fifty years.
TR Türkiye’nin öncü sanayi gruplarından Kibar Holding, yarım asra yaklaşan tarihinde olduğu gibi bugünde toplumsal sorunlara karşı duyarlı duruşu ve sorumluluk bilincini ortaya koyan faaliyetleriyle ön plana çıkıyor.
inglês | turco |
---|---|
industrial | sanayi |
kibar | kibar |
social | toplumsal |
responsibility | sorumluluk |
holding | holding |
groups | grupları |
and | ve |
as | gibi |
to | karşı |
EN Amway offers over 450 premium products, covering four areas - Home Life, Personal Care, Beauty and Nutrition. And nearly all of them come with the Amway satisfaction guarantee.
TR Amway dört alanı kapsayan 450 premium ürün sunuyor: Ev Yaşamı, Kişisel Bakım, Güzellik ve Zinde Yaşam. Ve neredeyse tümünün Amway müşteri tatmin (memnuniyet) garantisi var.
inglês | turco |
---|---|
amway | amway |
offers | sunuyor |
premium | premium |
covering | kapsayan |
areas | alan |
life | yaşam |
care | bakım |
beauty | güzellik |
nearly | neredeyse |
guarantee | garantisi |
products | ürün |
all | tüm |
and | ve |
personal | kişisel |
EN Some of the old records cannot be opened online using the Trade Registry Gazette, so, it is nearly impossible to retrieve information on shareholders if the shares have not been traded for a long time.
TR Eski kayıtların bazıları Ticaret Sicil Gazetesini kullanarak açılamıyor, bu yüzden, eğer hisseler uzun bir süre değişiklik göstermediyse hissedarlara yönelik bilgiye ulaşmak imkansız.
inglês | turco |
---|---|
old | eski |
trade | ticaret |
information | bilgiye |
if | eğer |
time | süre |
long | uzun |
some | bazı |
so | bu yüzden |
been | bu |
using | kullanarak |
a | bir |
EN Premiere rugged headset provides superior noise-canceling technology for dependable use in nearly any environment.
TR Birinci sınıf dayanıklı kulaklık, hemen her ortamda güvenilir kullanım için gürültüyü azaltan üstün bir teknolojiye sahiptir.
inglês | turco |
---|---|
headset | kulaklık |
technology | teknolojiye |
dependable | güvenilir |
rugged | dayanıklı |
superior | üstün |
use | kullanım |
for | için |
EN Each L10 rugged tablet can be equipped with workflow-specific tools needed for nearly any application
TR Tüm L10 sağlam tabletleri neredeyse tüm uygulamalar için gereken iş akışına özel araçlarla donatılabilir
inglês | turco |
---|---|
needed | gereken |
tools | araç |
for | için |
with | özel |
nearly | neredeyse |
EN Educational institutions’ needs are diverse and involve nearly all areas of the law
TR Eğitim kurumlarının çok çeşitli gereksinimleri vardır ve bu gereksinimler hukukun neredeyse her alanını kapsamaktadır
inglês | turco |
---|---|
educational | eğitim |
nearly | neredeyse |
areas | alan |
diverse | çeşitli |
and | ve |
are | vardır |
institutions | kurumlar |
of | her |
the | çok |
EN We support nearly 600 institutions around the globe to build their own open access programs by providing them with a cloud-hosted infrastructure to do so using Digital Commons
TR Bunu yapabilmeleri için Digital Commons'ı kullanarak onlara bulutta depolanan bir altyapı sağlamak suretiyle, tüm dünyadan 600 civarında araştırma kurumunu kendi açık erişim programlarını oluşturmaları için destekliyoruz
inglês | turco |
---|---|
open | açık |
access | erişim |
cloud | bulutta |
infrastructure | altyapı |
programs | programları |
by | suretiyle |
digital | bir |
to | sağlamak |
using | kullanarak |
them | için |
EN More than 4.3 million open access articles are surfaced via Digital Commons and have been shared nearly a billion times.
TR Digital Commons vasıtasıyla 4,3 milyondan fazla açık erişimli makale ortaya çıktı ve bunlar neredeyse bir milyar defa paylaşıldı.
inglês | turco |
---|---|
million | milyondan |
open | açık |
access | erişimli |
nearly | neredeyse |
billion | milyar |
commons | commons |
more | fazla |
and | ve |
are | bunlar |
digital | bir |
EN Millions of gadgets reach the end of their life every year. Recycling them isn’t nearly as effective as you’d think.
TR Her yıl milyonlarca cihaz kullanım ömrünün sonuna geliyor. Onları geri dönüştürmek sandığın kadar etkili bir şey değil.
inglês | turco |
---|---|
year | yıl |
effective | etkili |
the | değil |
them | onları |
of | her |
the end | sonuna |
EN Recycling is better than throwing stuff away. But it’s not a solution—and it’s not nearly as “green” as electronics manufacturers want you to believe.
TR Geri dönüşüm, çöpe atmaktan iyidir ama maalesef çözüm değildir. Hatta üreticilerin inanmanı sağladıkları kadar da "yeşil" bir seçenek değildir.
inglês | turco |
---|---|
solution | çözüm |
green | yeşil |
and | da |
not | değildir |
but | ama |
a | bir |
to | hatta |
EN Each L10 rugged tablet can be equipped with workflow-specific tools needed for nearly any application
TR Tüm L10 sağlam tabletleri neredeyse tüm uygulamalar için gereken iş akışına özel araçlarla donatılabilir
inglês | turco |
---|---|
needed | gereken |
tools | araç |
for | için |
with | özel |
nearly | neredeyse |
EN How WOW! is Saving Nearly 79% in Time and Cost With Visme
TR WOW!, Visme sayesinde Zaman ve Maliyetten Neredeyse %79 Tasarruf Sağladı -
inglês | turco |
---|---|
saving | tasarruf |
nearly | neredeyse |
time | zaman |
and | ve |
visme | visme |
with | sayesinde |
EN In 2015, Mazda produced 1.5 million vehicles for global sales, nearly 1 million of which were produced in the companys Japanese plants, with the remainder coming from a variety of other plants worldwide
TR 2015 yılında Mazda, küresel satışlar için 1,5 milyon araç üretti ve bunların yaklaşık 1 milyonu şirketteki Japon tesislerinde üretildi, geri kalanı ise dünyadaki çeşitli diğer tesislerden geldi
inglês | turco |
---|---|
japanese | japon |
million | milyon |
global | küresel |
sales | satış |
which | ve |
other | diğer |
variety | çeşitli |
of | in |
the | araç |
for | için |
EN In all, the running costs of the CITROËN C4 Cactus are nearly 20% lower than those of the leading models in the compact hatchback segment.
TR Sonuç olarak, CITROËN C4 Cactus?un işletme maliyetleri, kompakt hatchback segmentindeki lider modellerden neredeyse% 20 daha düşük.
inglês | turco |
---|---|
costs | maliyetleri |
nearly | neredeyse |
compact | kompakt |
cactus | cactus |
leading | lider |
lower | düşük |
EN In all, the running costs of the CITROËN C4 Cactus are nearly 20% lower than those of the leading models in the compact hatchback segment.
TR Sonuç olarak, CITROËN C4 Cactus?un işletme maliyetleri, kompakt hatchback segmentindeki lider modellerden neredeyse% 20 daha düşük.
inglês | turco |
---|---|
costs | maliyetleri |
nearly | neredeyse |
compact | kompakt |
cactus | cactus |
leading | lider |
lower | düşük |
EN The “future workplace” concept, which the company began gradually introducing for its nearly 15,000 employees in 2019, is based on a uniform platform for all processes
TR 2019’dan beri 15.000 elemanı kapsayacak şekilde adım adım hayata geçirilen “Future Workplace” konsepti, tüm süreçler için tek tip bir platforma dayanıyor
EN Christian Drosten has been studying coronaviruses for nearly 20 years and is one of the world’s leading experts in this field
TR Christian Drosten yaklaşık 20 yıldır korona tipi virüsleri araştırıyor ve alanında dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olarak kabul ediliyor
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
years | yıldır |
the | kabul |
of | biri |
in | yaklaşık |
EN Foreigners account for nearly 90 million overnight stays in Germany, 72 percent of them coming from Europe
TR Almanya’da yabancıların yaptığı yaklaşık 90 milyon gecelemenin yüzde 72’si Avrupa’dan geliyor
inglês | turco |
---|---|
million | milyon |
percent | yüzde |
of | ın |
coming | geliyor |
in | yaklaşık |
EN The industry has 2.92 million employees – nearly 7% of all persons gainfully employed.
TR Bu branşta çalışan kişi sayısı 2,92 milyon; yani, tüm çalışan nüfusun %7’si.
inglês | turco |
---|---|
employees | çalışan |
million | milyon |
all | tüm |
the | yani |
EN For nothing but a tip at the end, they will give you a tour lasting nearly three hours that will take in the key historic sites in the centre of Berlin, including the Brandenburg Gate, the Holocaust Memorial and parts of the Berlin Wall.
TR Bir bahşiş karşılığında size yaklaşık üç saatlik turda Berlin merkezindeki en önemli tarihi yerleri (Brandenburg Kapısı, Holocaust Anıtı ve Berlin Duvarı’nın parçaları ve daha başka yerleri) gezdirsinler.
inglês | turco |
---|---|
historic | tarihi |
berlin | berlin |
brandenburg | brandenburg |
parts | parçalar |
wall | duvar |
hours | saatlik |
key | önemli |
at | nda |
for | karşılığında |
and | ve |
a | bir |
in | yaklaşık |
the | başka |
EN This allows ZinQ to save nearly 80 percent of the raw materials it needs in its production, as compared with conventional methods.
TR Geleneksel süreçlere kıyasla ZinQ üretimde böylelikle ham maddenin neredeyse yüzde 80’ini tasarruf ediyor.
inglês | turco |
---|---|
nearly | neredeyse |
percent | yüzde |
raw | ham |
compared | kıyasla |
conventional | geleneksel |
save | tasarruf |
EN In addition, nearly 230 regional, national and European non-profit organisations assist municipalities in their respective specialist field
TR Bunlara ek olarak, bölgesel, ulusal ve Avrupa çapında faal ve sayıları yaklaşık 230’u bulan STK da kendi uzmanlık alanlarında tavsiyelerle yerel yönetimlere destek sunuyor
inglês | turco |
---|---|
european | avrupa |
assist | destek |
in | da |
regional | bölgesel |
national | ulusal |
and | ve |
EN Nearly a third of them did their internships in the United Kingdom
TR Bu öğrencilerin yaklaşık üçte biri İngiltere’ye gitti
inglês | turco |
---|---|
did | bu |
in | yaklaşık |
EN The Rhine is nearly as important to Cologne as its cathedral
TR Köln için neredeyse Katedral kadar önemli bir diğer şey de Ren Nehri
inglês | turco |
---|---|
cologne | köln |
cathedral | katedral |
important | önemli |
its | in |
nearly | neredeyse |
EN With much of its mud removed, the Elbe flows nearly 1,100 kilometres from the north of the Czech Republic through Dresden, Magdeburg and Hamburg and on to the North Sea.
TR Bol çamurlu Elbe nehri, Çekya’nın kuzeyinden gelip Dresden, Magdeburg ve Haburg’dan geçerek ta Kuzey Denizi’ne kadar hemen hemen 1100 kilometre boyunca akıyor.
inglês | turco |
---|---|
kilometres | kilometre |
north | kuzey |
and | ve |
elbe | elbe |
to | kadar |
EN For nearly quarter of a century, it defined what at the time was a fundamentally new approach to German foreign policy
TR Neredeyse çeyrek bir yüzyıl boyunca, o dönem için yeni olan Alman dış politikasını belirledi
inglês | turco |
---|---|
new | yeni |
foreign | dış |
policy | politikası |
of | in |
nearly | neredeyse |
EN It covers 140 million square miles and nearly 75 percent of the Earth's surface. It connects us to each other, across language, and culture. It sustains life and supports life.
TR 360 milyon kilometre karelik alanı kaplıyor ve Dünya yüzeyinin neredeyse yüzde 75 kadarı. Bizi birbirimize, diller ve kültürler arasında bağlıyor. Hayatı devam ettirip, hayatı sürdürüyor.
inglês | turco |
---|---|
million | milyon |
nearly | neredeyse |
percent | yüzde |
life | hayatı |
and | ve |
each | kadar |
us | bizi |
the | arasında |
EN Keeping track of your site's ranking manually is nearly impossible to do with traditional tools and would require you to hire full-time employees to do so
TR Sitenizin sıralamasını manuel olarak takip etmek geleneksel araçlarla neredeyse imkansızdır ve bunu yapmak için tam zamanlı çalışanlar işe almanızı gerektirir
inglês | turco |
---|---|
ranking | sıralaması |
manually | manuel |
traditional | geleneksel |
tools | araç |
require | gerektirir |
full | tam |
time | zamanlı |
employees | çalışanlar |
track | takip |
of | in |
and | ve |
nearly | neredeyse |
EN Our rank tracker is designed to let you examine everything you need to know about your site’s search rankings nearly instantly
TR Sıralama izleyicimiz, sitenizin arama sıralaması hakkında bilmeniz gereken her şeyi neredeyse anında incelemenizi sağlayacak şekilde tasarlanmıştır
inglês | turco |
---|---|
need | gereken |
search | arama |
nearly | neredeyse |
instantly | anında |
rank | sıralama |
designed | tasarlanmış |
about | hakkında |
to know | bilmeniz |
EN There are nearly 60 million sites that have Google Analytics integrated, and getting it up and running for your site is not a challenge at all
TR Google Analytics'in entegre edildiği yaklaşık 60 milyon site var ve siteniz için bunu kurmak ve çalıştırmak hiç de zor değil
inglês | turco |
---|---|
million | milyon |
integrated | entegre |
your site | siteniz |
site | site |
at | de |
getting | için |
and | ve |
a | var |
Mostrando 50 de 50 traduções