TR Kullanıcı kalıcı çerezleri veya oturum çerezlerini reddetmesi halinde, söz konusu web sitesini, veya mobil webi kullanmaya devam edebilir, fakat söz konusu mecraların tüm işlevlerine erişemeyebilir veya erişimi sınırlı olabilir.
"söz konusu olan" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
TR Kullanıcı kalıcı çerezleri veya oturum çerezlerini reddetmesi halinde, söz konusu web sitesini, veya mobil webi kullanmaya devam edebilir, fakat söz konusu mecraların tüm işlevlerine erişemeyebilir veya erişimi sınırlı olabilir.
EN If the user refuses persistent cookies or session cookies, he/she may continue to use the website or mobile web in question, but he/she may not be able to access all functions of these channels or have limited access.
turco | inglês |
---|---|
kullanıcı | user |
veya | or |
oturum | session |
halinde | in |
mobil | mobile |
devam | continue |
fakat | but |
tüm | all |
erişimi | access |
sınırlı | limited |
ın | of |
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Kişisel Veriler, yaşayan bir kişi (bir "Veri Sahibi") ile ilgili olan ve söz konusu kişiyi, tek başına veya diğer bilgilerle birlikte makul bir şekilde tanımlayan veya tanımlayabilecek olan bilgiler anlamına gelir.
EN Personal Data means information relating to a living individual (a "Data Subject") who is, or can be, reasonably identified from information, either alone or in conjunction with other information.
TR Bir CA'nın güvenilirliğini belirlemenin en iyi yolu, söz konusu CA'nın kendi güvenilir köküne sahip olup olmadığını, yani ilgili CA'nın tüm popüler tarayıcılarda zaten mevcut olan bir köke sahip olup olmadığını belirlemektir
EN The best way to determine the trustworthiness of a CA is to determine whether the CA in question has its own trusted root, that is, whether the CA has a root already present in all popular browsers
turco | inglês |
---|---|
ca | ca |
yolu | way |
güvenilir | trusted |
popüler | popular |
zaten | already |
TR (i) Hizmetleri kullanımınız, endüstriyel kullanım için geçerli olan belirli düzenlemelere uymanızı gerektiriyorsa, Mobiroller sizinle başka türlü anlaşmadıkça, söz konusu uyumlu davranıştan münhasıran sorumlu olacaksınız
EN (i) If your use of the Services requires you to comply with specific regulations that apply to the industrial use, unless Mobiroller is in agreement with you otherwise, you shall be exclusively responsible for said compliant behavior
turco | inglês |
---|---|
hizmetleri | services |
endüstriyel | industrial |
kullanım | use |
geçerli | apply |
belirli | specific |
sizinle | with you |
başka | otherwise |
uyumlu | compliant |
sorumlu | responsible |
TR Bir CA'nın güvenilirliğini belirlemenin en iyi yolu, söz konusu CA'nın kendi güvenilir köküne sahip olup olmadığını, yani ilgili CA'nın tüm popüler tarayıcılarda zaten mevcut olan bir köke sahip olup olmadığını belirlemektir
EN The best way to determine the trustworthiness of a CA is to determine whether the CA in question has its own trusted root, that is, whether the CA has a root already present in all popular browsers
turco | inglês |
---|---|
ca | ca |
yolu | way |
güvenilir | trusted |
popüler | popular |
zaten | already |
TR Burada söz konusu olan, kaynakların dengeli bir dağılımı olduğu gibi - örneğin bozulmamış bir çevre -, görev ve sorumlulukların da - örneğin, enerji alanındaki dönüşümün maliyeti - dengeli bir dağılımı.
EN This entails a balanced distribution not only of resources, such as an intact environment, but also of burdens and obligations, for example with regard to the costs of the energy transition.
turco | inglês |
---|---|
burada | this |
dengeli | balanced |
çevre | environment |
enerji | energy |
maliyeti | costs |
kaynakları | resources |
TR Burada söz konusu olan sadece tıbbi alandaki yardım değil, aynı zamanda araştırmada işbirliği, filyasyon için teknoloji alışverişi ve ekonomik istikrar da yardımlaşma kapsamında.
EN It does not only involve assistance in the medical field, but also research cooperation, technology exchange – for example, for contact tracing – and economic stabilisation measures.
turco | inglês |
---|---|
tıbbi | medical |
yardım | assistance |
değil | not |
işbirliği | cooperation |
teknoloji | technology |
ekonomik | economic |
TR Zengin ülkelerin kendi içinde de bir talep baskısı olması nedeniyle, gelişmekte olan ülkelere erişimin sağlandığı diğer aşılardakinden daha farklı ve zorlu bir süreç söz konusu olacaktır.
EN That will be more difficult than it is for the vaccines currently being made available in the developing countries because there will also be a higher demand in more affluent countries.
turco | inglês |
---|---|
ülkelerin | countries |
talep | demand |
gelişmekte | developing |
TR AB mülteciler için yeni merkezler oluşturmak istiyor, burada söz konusu olan ne?
EN The EU wants to create new centres for refugees - what is this about?
turco | inglês |
---|---|
ab | eu |
mülteciler | refugees |
yeni | new |
istiyor | wants |
olan | is |
TR Sıcaklık ve süre, söz konusu olan gıdanın türüne göre değişir
EN The specific temperatures and times depend on the food involved
TR Web dışı uygulamalar, RDP bağlantıları ve özel yönlendirme için internet ve uygulama erişimi kullanımları söz konusu olduğunda kapsamlı, tek bir istemci kullanın
EN For non-web applications, RDP connections, and private routing, utilize one comprehensive client across Internet and application access use cases
turco | inglês |
---|---|
bağlantıları | connections |
erişimi | access |
kapsamlı | comprehensive |
istemci | client |
TR Ancak verilerin kalite kontrolü ve güvenilirliği söz konusu olduğunda bu önemli bir adımdır.
EN However, it is an important step when it comes to quality control and trustworthiness of data.
turco | inglês |
---|---|
verilerin | data |
kalite | quality |
kontrolü | control |
olduğunda | when |
önemli | important |
TR Dergiler için çift kör hakem denetimi ve/veya gerektiğinde söz konusu camianın ihtiyaçlarına göre uyarlanmış diğer biçimlerdeki hakem denetimleri sağlamak
EN Introducing double blind peer review and/or other forms of peer review for journals where appropriate, adapted to the needs of the community in question
turco | inglês |
---|---|
dergiler | journals |
çift | double |
denetimi | review |
veya | or |
diğer | other |
ihtiyaçları | needs |
TR Kullanıcılar hakkında bilgi toplarsanız, söz konusu bilgiyi sadece Hizmet'in kullanımı ile bağlantılı olarak ve Foursquare'in Gizlilik Politikasına göre kullanacaksınız. Gizlilik Politikası .
EN If you collect information about users, you will only use such information for your internal business purposes in connection with your use of the Service and in accordance with Foursquare's Privacy Policy.
turco | inglês |
---|---|
foursquare | foursquare |
politikası | policy |
TR Söz konusu bağlantının dahil edilmesi, Foursquare tarafından onaylandığı veya işletmecilerinin herhangi bir ilgisi olduğu anlamına gelmez
EN The inclusion of any such link does not imply endorsement by Foursquare or any association with its operators
turco | inglês |
---|---|
bağlantının | link |
foursquare | foursquare |
TR Bu Kullanım şartlarına uymaktan herhangi bir feragatin bağlayıcı olması için, Foursquare’in yetkili temsilcilerinden biri aracılığıyla size söz konusu feragat hakkında yazılı bir bildirimde bulunması gerekir.
EN In order for any waiver of compliance with these Terms of Use to be binding, Foursquare must provide you with written notice of such waiver through one of its authorized representatives.
turco | inglês |
---|---|
kullanım | use |
bağlayıcı | binding |
olması | to be |
foursquare | foursquare |
yetkili | authorized |
size | you |
feragat | waiver |
yazılı | written |
gerekir | must |
TR Geri dönüşüm, söz konusu cihazın kullanabileceğimiz her parçasını kullanıp tükettikten sonra gelmeli.
EN Recycling should come only after we’ve gotten every bit of use out of a product.
turco | inglês |
---|---|
geri | out |
her | every |
TR Last.fm, söz konusu içerik ve/veya eylemin bu Topluluk Kurallarını ihlal edip etmediğine salt kendi takdiriyle karar verecektir.
EN Last.fm will determine in its sole discretion whether content and/or conduct is in breach of these Community Guidelines.
turco | inglês |
---|---|
last | last |
içerik | content |
veya | or |
topluluk | community |
ihlal | breach |
TR Birinin adil oynamadığını düşündüğümüzde, kurallar doğrultusunda söz konusu kullanıcıyı tamamen kendi takdirimize bağlı olarak yasaklama hakkına sahibiz
EN If we believe someone isn’t playing fairly and within the spirit of the guidelines then we’re entitled to ban that user at our sole discretion
TR YouTube'da başarı, söz konusu metriklere odaklanıp skorkartdaki görüntülenmeleri takip etmekten daha fazlasıdır.
EN Success on YouTube is about more than just views — Vision keeps you focused on the metrics that matter.
turco | inglês |
---|---|
youtube | youtube |
başarı | success |
TR Söz konusu görüntülemeler ve abonelikler olduğunda, sıfırdan zirveye çıkın. Başarıya ulaşmanızı sağlayan kolaylaştırılmış yaklaşımla güvenle en iyi video içeriklerinizi oluşturun.
EN Go from zero to hero when it comes to views and subscribers and confidently create your best video content with a streamlined approach for success.
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
olduğunda | when |
video | video |
oluşturun | create |
TR Kripto paralarınızın güvenliği söz konusu olduğunda, sizin kafanızın rahat olması için her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyoruz.
EN When it comes to ensuring that your crypto is secure, we think about every last detail so you don’t have to.
turco | inglês |
---|---|
kripto | crypto |
TR Emniyet kemerinden kaynaklı bir risk söz konusu.
EN That's one way to get more airflow into the cabin.
TR Avrupa'ya çekilen milyonlarca insanın kaderinden çok daha fazlası söz konusu
EN The ruling party is using its growing stranglehold on the country and represses civil society leaders, civil society actors, and organizations especially in the field of LGBTI+ rights
turco | inglês |
---|---|
ın | of |
TR Basın yayınlamak söz konusu olduğunda zaman nakittir
EN Time is money when it comes to publishing media
turco | inglês |
---|---|
basın | media |
olduğunda | when |
zaman | time |
TR Söz konusu alım, Google için o dönem bir rekor niteliği taşır
EN Google bought YouTube in 2006 for $1.65 billion, a record-setting purchase for Google at that time
turco | inglês |
---|---|
o | that |
rekor | record |
TR Bu noktada reklam sektörünün satış odaklı kreatif çalışmaları, söz konusu etkiyi yaratıyor diyebiliriz
EN At this point, we can say that the sales-oriented creative efforts of the advertising sector shape those effects
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
noktada | point |
TR Bir bilgi tabanı oluşturmak ve makalelerinizi kategorilere ayırmak söz konusu olduğunda, yardım etmek istediğiniz hedef kitlenin türünü anlamak önemlidir
EN When it comes to creating a knowledge base and separating your articles into categories, it's important to understand the type of audience you are willing to help
turco | inglês |
---|---|
bilgi | knowledge |
olduğunda | when |
TR Bu faizin tek amacı söz konusu akıllı kontratla işlem yapılması sonucu oluşan masrafların karşılanmasıdır
EN This interest has the sole purpose of covering transaction fees associated with interacting with the respective smart contract
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
amacı | purpose |
akıllı | smart |
işlem | transaction |
TR Yani örnekte verdiğimiz login.abc.com için bir güvenlik ihlali söz konusu olursa, bu diğer subdomain adlarını da tehlikeye sokabilir
EN So if there is a security breach for login.abc.com, which we have given in the example, this may put other subdomain names in danger
turco | inglês |
---|---|
yani | so |
güvenlik | security |
olursa | if |
diğer | other |
subdomain | subdomain |
verdiğimiz | we |
TR Bu Sözleşmenin herhangi bir hükmünün yetkili bir yargı makamınca geçersiz, yasa dışı veya uygulanamaz olduğuna dair karar verilmesi halinde söz konusu hüküm Sözleşmeden çıkarılır ve diğer hükümler tam olarak yürürlükte kalır.
EN If any provision of this Agreement is declared by a court of competent jurisdiction to be invalid, illegal, or unenforceable, such a provision shall be severed from the Agreement and the other provisions shall remain in full force and effect.
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
geçersiz | invalid |
diğer | other |
hükümler | provisions |
tam | full |
TR Parça başı satın alma seçeneğini kullanırsanız herhangi bir tekrarlayan ücret söz konusu olmaz.
EN No recurring fee is applied or imposed if you use the Pay-per-Product option.
turco | inglês |
---|---|
parça | per |
seçeneğini | option |
bir | the |
ücret | fee |
TR Bu web siteleri kullanımlarını ve erişimine ilişkin farklı hüküm ve koşullara sahip olabilir, bu nedenle kullanımları söz konusu hüküm ve koşullar tarafından düzenlenir.
EN These websites may contain separate terms and conditions related to their use and your access to and use thereof will be governed by such terms and conditions.
TR Son yirmi otuz yılda, üç fenomen bu tür hastalıkların yayılmasını hızlandırdı: Küreselleşmenin, iklim değişikliğinin ve göçün küresel sağlık üzerinde etkisi söz konusu
EN For a number of decades now, three phenomena have been accelerating the spread of such diseases: globalisation, climate change and migration all have an impact on global health
turco | inglês |
---|---|
iklim | climate |
ve | and |
küresel | global |
sağlık | health |
etkisi | impact |
TR MacOS’inizin korunması söz konusu olduğunda en iyiden daha azını kabul etmeyin. Çevrimiçi dünyalarını korumak için bize güvenen milyonlarca kullanıcıya katılın.
EN Don’t settle for anything but the best when it comes to defending MacOS. Join the millions of people around the world who already trust us to safeguard their online lives.
turco | inglês |
---|---|
macos | macos |
bize | us |
katılın | join |
TR WATAN, Suriye’deki ve Türkiye’deki insani krizler karşısında mülteciler, yerinden edilenler ve ev sahibi topluluklarıyla ilgili acil müdahale söz konusu olduğunda en hızlı ve en önde gelen kuruluşlardan biri olarak kabul edilir.
EN Thousands of Syrian children dropped out of primary education for years due to war and found themselves on the streets. We were able to send thousands of children
TR Söz konusu kararın hukuk düzeninde bir değişiklik yaratma gücü bulunmamaktadır.
EN The decision in question does not have the power to create a change in the legal order.
turco | inglês |
---|---|
hukuk | legal |
değişiklik | change |
gücü | power |
TR Bu nedenle söz konusu kararın, hukuk düzeninde bir değişiklik yaratma gücü bulunmadığının belirlenmesi ve yargı organı tarafından iptal edilmesi gerekmektedir
EN Therefore, it should be determined that the decision in question does not have the power to create a change in the legal order and be annulled by the judicial body
turco | inglês |
---|---|
hukuk | legal |
değişiklik | change |
gücü | power |
Mostrando 50 de 50 traduções