TR Bu orijinal yenilikten bu yana ilk mekanik oyun klavyesini, oyun kulaklıkları için ilk askılı kafa bandını, ilk World of Warcraft mouse’unu ve bitmek bilmeyen başka yenilikleri ortaya çıkardık
TR Bu orijinal yenilikten bu yana ilk mekanik oyun klavyesini, oyun kulaklıkları için ilk askılı kafa bandını, ilk World of Warcraft mouse’unu ve bitmek bilmeyen başka yenilikleri ortaya çıkardık
EN Since that original innovation, we created the first mechanical gaming keyboard, the first suspended headband for gaming headsets, the first World of Warcraft mouse and endless other innovations
turco | inglês |
---|---|
orijinal | original |
ilk | first |
mekanik | mechanical |
oyun | gaming |
world | world |
mouse | mouse |
başka | other |
TR 2019 yılında 100 adet yepyeni altın açık erişimli dergiyi yayın hayatına başlatarak Elsevier tarafından yayınlanan toplam tam açık erişimli dergi sayısını 370'in üzerine çıkardık
EN In 2019 we launched 100 brand new gold open access journals, bringing the total to over 370 Elsevier-published fully OA titles
turco | inglês |
---|---|
yepyeni | brand new |
altın | gold |
açık | open |
elsevier | elsevier |
yayınlanan | published |
toplam | total |
tam | fully |
dergi | journals |
TR Bunları şimdilik sepetinden çıkardık, ama yeniden giriş yaptığında otomatik olarak doğru sepete eklenecekler
EN We've moved these out of your cart for now but they'll automatically be added to the correct cart when you log back in
turco | inglês |
---|---|
yeniden | back |
TR Adım 4: Kendimizin araştırıcı ve korkusuz bir kişisel envanterini çıkardık.
EN Step 4: We made a searching and fearless personal inventory of ourselves.
turco | inglês |
---|---|
adım | step |
TR Deichmann'a verdiğimiz hizmetin başlangıcında talep edilen dönüşüm oranını Mayıs 2018'de iki katına çıkardık
EN At the kick-off of our service for Deichmann, we were able to double the desired conversion rate in the month of May 2018
turco | inglês |
---|---|
talep | service |
oranını | rate |
mayıs | may |
verdiğimiz | we |
TR Deichmann’ın online pazarlama çalışmalarını 2 ay içerisinde tamamen yeni bir seviyeye çıkardık, bu sayede herkesin düşündüğünden çok daha düşük bir maliyetle dönüşüm elde ettik
EN We have been able to grow Deichmann’s online business within 2 months to a whole new level at a much lower cost than anybody would have thought, or any business analyst could have calculated
turco | inglês |
---|---|
online | online |
pazarlama | business |
seviyeye | level |
TR 2019 yılında 100 adet yepyeni altın açık erişimli dergiyi yayın hayatına başlatarak Elsevier tarafından yayınlanan toplam tam açık erişimli dergi sayısını 370'in üzerine çıkardık
EN In 2019 we launched 100 brand new gold open access journals, bringing the total to over 370 Elsevier-published fully OA titles
turco | inglês |
---|---|
yepyeni | brand new |
altın | gold |
açık | open |
elsevier | elsevier |
yayınlanan | published |
toplam | total |
tam | fully |
dergi | journals |
TR Bunları şimdilik sepetinden çıkardık, ama yeniden giriş yaptığında otomatik olarak doğru sepete eklenecekler
EN We've moved these out of your cart for now but they'll automatically be added to the correct cart when you log back in
turco | inglês |
---|---|
yeniden | back |
TR 4. Kendimizin araştırıcı ve korkusuz bir envanterini çıkardık.
EN 4. Made a searching and fearless inventory of ourselves.
TR Logomuzu, silah entegrasyonu konusunda ortaya koyduğumuz yaklaşımı en iyi şekilde sembolize edecek bir tasarımla ortaya koyduk
EN Our logo has been developed to symbolise our approach to weapon integration
turco | inglês |
---|---|
silah | weapon |
entegrasyonu | integration |
TR Gazeteciliğin profiline dair sorun da farkını ortaya koymadaki başarısızlığa dayanıyor: İnternet herkese yayın yapma olanağı sunduğu için gazeteciliğin net bir kimlik, daha belirgin bir profil ortaya koyması gerek
EN As far as identity is concerned, journalism has a demarcation problem: because anyone can publish on the internet, journalism has to give itself a clearer profile
turco | inglês |
---|---|
sorun | problem |
herkese | anyone |
kimlik | identity |
profil | profile |
net | internet |
TR Açık Akademisyenlik İnisiyatifi #OSI2017 toplantısında ortaya çıkan 9 tema
EN 9 themes that emerged from our Open Scholarship Initiative #OSI2017 meeting
turco | inglês |
---|---|
açık | open |
tema | themes |
toplantısı | meeting |
TR Ahrefs SEO’nuzu üst seviyelere taşır ve birkaç tıklamayla birçok pazarlama olanağını ortaya çıkarır!
EN Ahrefs simply rocks your SEO and reveals tons of marketing opportunities in a few clicks!
turco | inglês |
---|---|
pazarlama | marketing |
TR Kurduğumuz sayısınız ortaklık sayesinde iletişimi artırıyor, konuların iç yüzünü ortaya çıkarıyor, bilimsel araştırmalarda ve sağlık sektöründe bireysel ve toplu olarak ilerlenme sağlanmasına yardımcı oluyoruz.
EN Our many partnerships help to foster communication, build insights and enable individual and collective advancement in scientific research and healthcare.
turco | inglês |
---|---|
sağlık | healthcare |
bireysel | individual |
TR Digital Commons vasıtasıyla 4,3 milyondan fazla açık erişimli makale ortaya çıktı ve bunlar neredeyse bir milyar defa paylaşıldı.
EN More than 4.3 million open access articles are surfaced via Digital Commons and have been shared nearly a billion times.
turco | inglês |
---|---|
commons | commons |
vasıtasıyla | via |
milyondan | million |
açık | open |
neredeyse | nearly |
milyar | billion |
TR Elsevier'in cinsiyet eşitliği konusunda kararlılığını açık bir şekilde ortaya koyduğunu ve bu konuda daha fazla ilerleme kaydetmek için somut bir eylem planı belirlediğini göstermektedir.
EN It recognises that Elsevier has made a public commitment to gender equality and has identified a concrete action plan to further its progress.
turco | inglês |
---|---|
elsevier | elsevier |
cinsiyet | gender |
ilerleme | progress |
somut | concrete |
eylem | action |
planı | plan |
TR Sonraki adım Nazi Almanya'sındaki siyasi gelişmelerin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı
EN The next was a direct result of the political developments in Nazi Germany
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
siyasi | political |
doğrudan | direct |
sonucu | result |
TR Araştırmaların giderek dijitalleşmesiyle birlikte, araştırma verileri depolamak ve korumak için yeni imkanlar ortaya çıkmıştır
EN With the increased digitization of research there are new possibilities to store and preserve research data
turco | inglês |
---|---|
araştırma | research |
verileri | data |
depolamak | store |
korumak | preserve |
yeni | new |
TR Bu doğrultuda, Elsevier dergisi Biochemical Pharmacology, doğru araştırma prosedürlerine uyulması ve bunların raporlanmasının sağlanması için bir yazar kontrol listesi ortaya atmıştır.
EN To that end, the Elsevier journal Biochemical Pharmacology introduced an author checklist to ensure that proper research procedures are followed and reported.
turco | inglês |
---|---|
elsevier | elsevier |
dergisi | journal |
araştırma | research |
yazar | author |
TR CRediT taksonomisi bir dizi araştırma kuruluşu, yayıncı, finansman kuruluşu, standart organizasyon ve diğerleri arasındaki bir işbirliği çalışmasının neticesinde ortaya çıkmıştır
EN The CRediT taxonomy emerged from a collaborative effort between a range of research institutions, publishers, funding agencies, standard organizations, and others
turco | inglês |
---|---|
araştırma | research |
finansman | funding |
standart | standard |
diğerleri | others |
arasındaki | between |
TR 2017 yılında 1.611 uluslararası sağlık uzmanıyla yapılan Elsevier araştırmasında*, tekrar baskıları okuyan sağlık uzmanlarının oranının 2015'ten bu yana %79'dan %88'e yükseldiği ortaya çıkmıştır
EN 2017 Elsevier survey* of 1,611 international healthcare professionals revealed that 88% of healthcare professionals read reprints, up from 79% in 2015
turco | inglês |
---|---|
uluslararası | international |
sağlık | healthcare |
elsevier | elsevier |
TR Kısmen ortaya çıkartılan yapılar arasında, Akropolün güneybatısında, mezarlığı ile birlikte bir manastır, tiyatro hamamlarının güneydoğusunda da sonradan kiliseye çevrilmiş olan bir küçük bazilika yer almaktadır.
EN Besides mythological subjects such as Three Graces, Apollo, Achilles, Penstasili, Aeneas fleeing from Troy, Dionizos and Heracles, reliefs of the emperors and relatives such as Avgustos, Lucius, Gaius Caesor, Claudius and Nero also located in here.
TR Sistematik eski araştırmalarda 1937 kazılarında İtalyan takımı oldukça değerli şerit şeklinde süsler çıkardılar ve Tiberius İmparator?unun övgü yazıtları ortaya çıkarıldı
EN In addition, praise inscriptions of the emperor Tiberius were found
TR Son yıllardaki kazılar kuzey bölgede Hadrian Banyoları?nın batısında ve agora kapısının güney doğusunda yürütüldü ve çok fazla sayıda yetenekli talaş yontucuları ve oymacıları ortaya çıkarıldı
EN Last years’ excavations has been carried out in the west of the Baths of Hadrian and in northern and south-east of the door of Agora, and a large of talented sculptors and carvers chip has been discovered
turco | inglês |
---|---|
kuzey | northern |
güney | south |
yetenekli | talented |
TR Kullanılmayan Backlink Fırsatlarını Ortaya Çıkarmak için Üç Adım
EN Three Steps to Unveil Untapped Link Building Prospects
turco | inglês |
---|---|
adım | steps |
TR Backlink profilinizin büyük bir detoksu sadece başlangıçtır. Sağlığından emin olmak ve ortaya çıkabilecek potansiyel olarak toksik bağlantıları tespit etmek için geri bağlantı profilinizi düzenli olarak yeniden tarayın.
EN A major detox of your backlink profile is just the beginning. Recrawl your backlink profile regularly to ensure its health and spot any potentially toxic links that may appear.
turco | inglês |
---|---|
backlink | backlink |
büyük | major |
TR Google Alışveriş rakiplerinizi ortaya çıkarın ve teklif stratejinizi ayarlayın
EN Reveal your Google Shopping competitors and adjust your bidding strategy
turco | inglês |
---|---|
alışveriş | shopping |
ve | and |
TR Kitle ilgisinde sezonluk artışları ortaya çıkarın
EN Reveal seasonal spikes in the audience interest
turco | inglês |
---|---|
kitle | audience |
TR Günlük, haftalık veya aylık taramalarla sitenizin SEO sağlığını izleyin ve oluşan sorunları ortaya çıkar çıkmaz çözün.
EN Keep track of your site’s SEO health with daily, weekly, or monthly crawls, and nip SEO issues in the bud as soon as they arise.
turco | inglês |
---|---|
veya | or |
sitenizin | your site |
seo | seo |
izleyin | track |
ve | and |
sorunları | issues |
TR Biyomedikal kanıtların keşfini artırarak ve kapsamlı, ilgili, güncel biyomedikal bilgiler sağlayarak ilaç-hastalık ilişkilerini ve ilaç-ilaç etkileşimlerini ortaya çıkarın. Embase hakkında daha fazla bilgi edinin
EN Uncover drug-disease relationships and drug-drug interactions by increasing the discovery of biomedical evidence and providing comprehensive relevant, up-to-date biomedical information. Learn more about Embase
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
kapsamlı | comprehensive |
güncel | up-to-date |
ın | of |
TR Edward Snowden'ın 2013'teki küresel kitlesel gözetim ifşalarından sonra, çevrimiçi gizliliğin tehdit altında olduğu ortaya çıktı
EN After the 2013 global mass surveillance revelations by Edward Snowden, it became evident that online privacy is threatened
turco | inglês |
---|---|
küresel | global |
çevrimiçi | online |
olduğu | is |
TR Kültürel paylaşıma odaklanan ve beraber yaşamaya yönelik pratikler ortaya çıkaran etkinlikler düzenliyor, topluluk üyelerinin kapasitelerini geliştirmeyi ve güçlendirmeyi amaçlıyoruz
EN We organize activities focusing on intercultural exchange and aim to reinforce community member capacities
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
etkinlikler | activities |
topluluk | community |
TR Placed Puan Programına kayıt olduysanız, Placed Puan Programı Koşullarında ortaya koyulan diğer koşullara tabi tutulmayı kabul etmiş sayılırsınız (https://www.placed.com/points-program), Bu koşullar zaman zaman değiştirilebilir
EN If you have enrolled in the Placed Points Program, you agree to be subject to the additional terms set forth in the Placed Points Program Terms (https://www.placed.com/points-program), as such terms may be amended from time to time
turco | inglês |
---|---|
placed | placed |
puan | points |
programı | program |
https | https |
koşullar | terms |
zaman | time |
TR Foursquare, bu tür işlemlerin sonucu olarak ortaya çıkan veya Hizmetlerde Foursquare'e ait olmayan bu tür reklamcıların veya üçüncü taraf bilgilerin kullanılmasından ötürü oluşan kayıp veya zararlardan sorumlu veya yükümlü tutulamaz.
EN Foursquare is not responsible or liable for any loss or damage of any sort incurred as the result of any such dealings or promotions or as the result of the presence of such non-Foursquare advertisers or third party information on the Services.
turco | inglês |
---|---|
foursquare | foursquare |
tür | sort |
sonucu | result |
taraf | party |
bilgilerin | information |
kayıp | loss |
TR Afrodisias?ta yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan belli başlı anıtsal yapılar şunlardır:
EN The main monumental buildings uncovered in the excavations in Afrodisias include:
TR Bu veriler, uygulamada alınan etkileşimlerle ilgilidir ve VPN hizmetini niçin kullandığınızı ortaya çıkarmak için kullanılamaz.
EN This data pertains to interactions taken in the app, and cannot be used to uncover what you’re using the VPN service for.
turco | inglês |
---|---|
veriler | data |
uygulamada | app |
vpn | vpn |
hizmetini | service |
TR Bütünleşmiş rakiplerinizin iç görülerini, tüketici analizini ve çok sayıdaki dijital iç görüleri ortaya çıkarın
EN Reveal integral competitor insights, consumer analytics, and vast volumes of digital insights
turco | inglês |
---|---|
tüketici | consumer |
ve | and |
dijital | digital |
ın | of |
TR İş stratejisini ve nihai kararları daha iyi vermek için temel ölçütleri ortaya çıkarın ve yükseltin
EN Uncover and improve key metrics to better influence business strategy and bottom line decisions
turco | inglês |
---|---|
stratejisini | strategy |
kararları | decisions |
temel | key |
TR Uzmanlarımız, özel raporlarınızdaki sonuçları ortaya çıkarmak ve daha iyi bilgiler elde etmek için derin içgörüler sunmaya hazırlar.
EN Our specialists are ready to assist you with deep insights to better inform and reveal conclusions from your custom report.
turco | inglês |
---|---|
özel | custom |
derin | deep |
TR YouTube videolarındaki sırların başarısı ortaya çıkarın
EN Uncover More YouTube View Secrets
turco | inglês |
---|---|
youtube | youtube |
TR AI ile sonraki videonuz için ortaya daha iyi fikirler atın
EN Spark ideas for your next video with AI
turco | inglês |
---|---|
fikirler | ideas |
TR Core P3 Açık Çerçeve kasa, çığır açan açık kasa şasi tasarımında yeni bir standart ortaya koyuyor
EN The Core P3 Open Frame chassis sets a new benchmark in groundbreaking open frame chassis design
turco | inglês |
---|---|
core | core |
açık | open |
tasarımı | design |
TR Benzersiz Panoramik Görüntüleme tasarımına sahip açık çerçeve yapısı, kullanıcıların piyasadaki diğer durumlardan farklı olarak kendi özveri ve becerilerini ortaya koymalarını sağlayan Core P3 görsel sunumunu geliştirmiştir.
EN The open frame structure with unique Panoramic Viewing design advanced the Core P3 visual presentation, that permit users to show off their dedication and skill set unlike any other cases on the market.
turco | inglês |
---|---|
panoramik | panoramic |
açık | open |
çerçeve | frame |
yapısı | structure |
piyasadaki | on the market |
core | core |
görsel | visual |
tasarımı | design |
TR Şirketler, hükümetler ve diğer paydaşlar, tüm tedarik zinciri boyunca iyi uygulamalar ortaya konulması konusuna devamlı ilgi göstermektedir
EN Companies, governments and other stakeholders have a continued interest in the implementation of good practices throughout the whole supply chain
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
diğer | other |
tüm | whole |
tedarik | supply |
zinciri | chain |
boyunca | throughout |
iyi | good |
uygulamalar | practices |
ilgi | interest |
TR 2021'in yıldızları ortaya çıktı.
EN Tesla showed a 184 percent increase in value compared to 2020.
TR yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış (1950'lerin başlarında), genellikle elektro gitar, bas gitar ve bateri gibi enstrümanlarla beraber vokal melodi taşıyan popüler müzik formudur
EN It has its roots in 1940s and 1950s rock and roll and rockabilly, which evolved from blues, country music and other influences
turco | inglês |
---|---|
beraber | in |
müzik | music |
TR Country tarzı, 1920'lerde ABD'nin güney eyaletlerindeki yoksul ve beyaz köylüler arasında ortaya çıktı
EN Country music is generally characterized by its use of the guitar and its heavily-accented vocals describing life's hardships
turco | inglês |
---|---|
country | country |
TR Alternatif müzik 1980'lerde underground ve bağımsız müzik kültürlerinden ortaya çıkmış müzik türüdür
EN Alternative pop/rock refers to artists that are rooted in the style, sound and/or ethos of punk rock
turco | inglês |
---|---|
alternatif | alternative |
ve | and |
TR Bir parça, ortaya koyduğumuz katı standartlara uymazsa bu parçayı satmayız
EN If a part doesn’t meet our meticulous standards, we won’t sell it
turco | inglês |
---|---|
parça | part |
standartlara | standards |
TR Bu primerdeki bir anahtar odak noktalarından birisi de Stellar ve Ripple projelerinin farklılıklarını ortaya koymanın yanı sıra, XLM'in artan oranda etkileyici işlem artışı ve esnekliğidir.
EN A key focus in this primer is laying out the differences of the Stellar and Ripple projects, as well as shedding light on XLM’s consistently impressive transaction growth and flexibility.
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
anahtar | key |
odak | focus |
de | out |
stellar | stellar |
ripple | ripple |
yanı | well |
etkileyici | impressive |
işlem | transaction |
Mostrando 50 de 50 traduções