TR Yani, onlar da mevcuttur sosyal medya platformları ve genellikle genç çocukları ve gençleri hedef alırlar
"onlar da mevcuttur" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
onlar | a an and are be by can for get in may of on or other our so the them there they to to get we when |
mevcuttur | a all also and are as at available can features for free from has have in the is is available of of the on or our such that the there there are to up with you your |
TR Yani, onlar da mevcuttur sosyal medya platformları ve genellikle genç çocukları ve gençleri hedef alırlar
EN So, they are also available on the social media platforms and they usually target young kids and teens
turco | inglês |
---|---|
yani | so |
genellikle | usually |
genç | young |
hedef | target |
TR İlçemizde sezonluk olarak çalışan 3 kontinü sistem Zeytinyağı Fabrikası mevcuttur. Ayrıca, değişik kapasitede deri işleme atölyeleri mevcuttur.
EN There are 3 continuous olive oil plants in our district. There are also leather processing workshops with different capacities.
turco | inglês |
---|---|
ayrıca | also |
deri | leather |
işleme | processing |
TR Yıl boyunca mevcuttur - Katılımcı otellerde mevcuttur
EN Available all year round - Available at participating hotels
turco | inglês |
---|---|
yıl | year |
mevcuttur | available |
TR İlçemizde sezonluk olarak çalışan 3 kontinü sistem Zeytinyağı Fabrikası mevcuttur. Ayrıca, değişik kapasitede deri işleme atölyeleri mevcuttur.
EN There are 3 continuous olive oil plants in our district. There are also leather processing workshops with different capacities.
turco | inglês |
---|---|
ayrıca | also |
deri | leather |
işleme | processing |
TR Dondurmayı herkesin sevdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca, sayısız çeşidi ve aroması mevcuttur. Buzlu kalıplardan dondurmalı pastalara kadar tüm lezzetli dondurma ürünleri yelpazesini kapsayan çözümlerimiz mevcuttur.
EN It’s pretty safe to say that everybody loves ice cream. And the variations and flavours seem endless. We have solutions that cover the whole range of delicious ice cream products, from popsicles to ice cream cakes.
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
mevcuttur | have |
lezzetli | delicious |
ürünleri | products |
TR Tanıtım broşürünüz, konferans tanıtımınız veya diğer önemli markalı materyalleriniz için bir dış tanıtım alanı ayırtarak kitlenizin dikkatini daha onlar dergiyi açmadan yakalayın.
EN Capture the attention of our audience before they have even opened their journal by booking an outsert space for your promotional brochure, conference collateral or other key branded materials.
turco | inglês |
---|---|
konferans | conference |
veya | or |
önemli | key |
markalı | branded |
alanı | space |
dikkatini | attention |
TR Onarılabilecek ürünler onarılmalıdır. Yenilenmiş cep telefonları yeni birine satılabilir. Onarılan bilgisayarlar dijital uçurumu kapatır. Daha da iyisi, onarım işleri yereldir. Onlar asla yurtdışına sevk edilmeyecektir.
EN Products that can be repaired, should be repaired. Refurbished cell phones can be sold to someone new. Repaired computers bridge the digital divide. Even better, repair jobs are local. They won’t ever be shipped overseas.
turco | inglês |
---|---|
ürünler | products |
yeni | new |
onarım | repair |
TR Bu durumda, bazı SEO hataları onlar için çok önemli değildir.
EN In this case some SEO errors aren't so important for them.
turco | inglês |
---|---|
durumda | case |
seo | seo |
hataları | errors |
onlar | them |
önemli | important |
TR Sunucularımız Belçika'da (Avrupa) bulunmaktadır ve onlar üzerinde tam kontrole sahibiz
EN Our servers are located in Belgium (Europe) and we have full control over them
turco | inglês |
---|---|
avrupa | europe |
onlar | them |
tam | full |
sunucuları | servers |
TR VidIQ rakip aracı, YouTube'taki rakiplerinizi saptar ve onlar için hangi içeriğin ne işe yaradığını ve nedenini keşfetmenize yardımcı olur
EN The vidIQ Competitors Tool confirms your YouTube competitors and helps you discover what content is working for them and why
turco | inglês |
---|---|
vidiq | vidiq |
aracı | tool |
youtube | youtube |
TR Eğer bir köpek olmak istiyorsanız bir köpek gibi davranabiliyorsunuz ancak onlar (ISS'ler ve telekom şirketleri) köpek gibi davranırken söylediğiniz her şeyi bilecektir
EN If you want to be a dog you can pretend to be a dog, but they [ISPs and telecom companies] will know everything you say while pretending to be a dog
turco | inglês |
---|---|
eğer | if |
köpek | dog |
istiyorsanız | if you want |
şirketleri | companies |
şeyi | everything |
TR Gay0Day'de Genç gay erkek Kas Seks Videolar ve genç çocuklar onlar fırçalayın aşağı
EN Young gay male muscle sex videos and younger boys They scrub down at Gay0Day
turco | inglês |
---|---|
gay | gay |
de | at |
genç | young |
erkek | male |
seks | sex |
videolar | videos |
ve | and |
çocuklar | boys |
onlar | they |
aşağı | down |
TR Tasarımcılarımızdan ve kapı görevlilerimizden bu simgesel kapı görevlisi üniformasının onlar için ne anlam ifade ettiğini öğrenin ve bu imzalı tasarımı sergileyen seçkin hediyeler için mağazamızı ziyaret edin.
EN Learn from our designers and doormen what this iconic doorman uniform means to them and visit our shop for our range of exclusive gifts that feature this signature design.
turco | inglês |
---|---|
simgesel | iconic |
onlar | them |
öğrenin | learn |
tasarımı | design |
hediyeler | gifts |
ziyaret | visit |
TR Zorlu yarışın kazananı onlar oldu:
EN They are the winners of an exhaustive competition:
TR Onlar (özellikle ücretsiz modern premium moodle önyükleme şablonları), duyarlı bir web sitesi tasarımına sahip bir düzen kullanır
EN They (especially free modern premium moodle bootstrap templates) use a layout with a responsive website design
turco | inglês |
---|---|
onlar | they |
özellikle | especially |
ücretsiz | free |
modern | modern |
premium | premium |
önyükleme | bootstrap |
duyarlı | responsive |
TR Changelly’i kullanıcılarımıza sunabilmekten çok memnunuz ve Changelly ekibiyle çalışabilmek bizim için büyük bir onurdur. Onlar kendilerini bizimle çalışmaya adamış profesyonellerdir
EN We are very excited to make Changelly available to our users and it’s such a pleasure to work with Changelly team. They are professional and dedicated to our cooperation.
turco | inglês |
---|---|
onlar | they |
kullanıcıları | users |
TR Şimdi onlar, ekip için verimliliği artırarak farklı kaynaklara farklı ülkelerden kolayca erişim sağlayabiliyorlar
EN They can now easily manage cross-country access to different resources, improving efficiency for the team
turco | inglês |
---|---|
ekip | team |
verimliliği | efficiency |
farklı | different |
kaynaklara | resources |
kolayca | easily |
erişim | access |
TR Yukarıda belirtilenlere tabi olmak kaydı ile işbu Koşullar Taraflar ve ilgili halefleri ve devredilenler üzerinde bağlayıcıdır ve onlar arasında hüküm ifade eder
EN Subject to the foregoing, these Terms shall be binding upon, inure to the benefit of, and be enforceable by each of the Parties and their respective successors and assigns
turco | inglês |
---|---|
koşullar | terms |
taraflar | parties |
ilgili | respective |
TR ve onlar sitenize geldiği zaman, temsilci uygulamasında CRM'den gelecek bilgiyi görebilirsiniz.
EN and loads customer info from your CRM directly into the JivoChat agent app.
turco | inglês |
---|---|
onlar | the |
temsilci | agent |
crm | crm |
TR Dilerseniz onların hesaplarını yönetme yetkisini bir buton aracılığı ile talep edebilirsiniz, onayladıklarında onlar için ayarlamalarda bulunabileceksiniz.
EN You can even click a button to ask for permission to login to their customer’s admin panel without any password, but they’ll have to agree with your request to allow it.
turco | inglês |
---|---|
talep | request |
onlar | they |
TR Tanıtım broşürünüz, konferans tanıtımınız veya diğer önemli markalı materyalleriniz için bir dış tanıtım alanı ayırtarak kitlenizin dikkatini daha onlar dergiyi açmadan yakalayın.
EN Capture the attention of our audience before they have even opened their journal by booking an outsert space for your promotional brochure, conference collateral or other key branded materials.
turco | inglês |
---|---|
konferans | conference |
veya | or |
önemli | key |
markalı | branded |
alanı | space |
dikkatini | attention |
TR Sema, Yeliz ve Gizem… Onlar, Hayata Destek ile Çağdaş Yaşamı Destekleme...
EN Amina is a mother of five and lives in Adana, Turkey. She has had to overcome...
TR Sema, Yeliz ve Gizem… Onlar, Hayata Destek ile Çağdaş Yaşamı Destekleme...
EN Amina is a mother of five and lives in Adana, Turkey. She has had to overcome...
TR Onarılabilecek ürünler onarılmalıdır. Yenilenmiş cep telefonları yeni birine satılabilir. Onarılan bilgisayarlar dijital uçurumu kapatır. Daha da iyisi, onarım işleri yereldir. Onlar asla yurtdışına sevk edilmeyecektir.
EN Products that can be repaired, should be repaired. Refurbished cell phones can be sold to someone new. Repaired computers bridge the digital divide. Even better, repair jobs are local. They won’t ever be shipped overseas.
turco | inglês |
---|---|
ürünler | products |
yeni | new |
onarım | repair |
TR VidIQ rakip aracı, YouTube'taki rakiplerinizi saptar ve onlar için hangi içeriğin ne işe yaradığını ve nedenini keşfetmenize yardımcı olur
EN The vidIQ Competitors Tool confirms your YouTube competitors and helps you discover what content is working for them and why
turco | inglês |
---|---|
vidiq | vidiq |
aracı | tool |
youtube | youtube |
TR Tasarımcılarımızdan ve kapı görevlilerimizden bu simgesel kapı görevlisi üniformasının onlar için ne anlam ifade ettiğini öğrenin ve bu imzalı tasarımı sergileyen seçkin hediyeler için mağazamızı ziyaret edin.
EN Learn from our designers and doormen what this iconic doorman uniform means to them and visit our shop for our range of exclusive gifts that feature this signature design.
turco | inglês |
---|---|
simgesel | iconic |
onlar | them |
öğrenin | learn |
tasarımı | design |
hediyeler | gifts |
ziyaret | visit |
TR İşten çıkarma durumlarında yaşça ileri olan meslektaşlarımın yeni iş bulmakta zorlanma ihtimali olduğundan onlar için endişe duyuyorum.”
EN I’m thinking primarily of older colleagues who would probably lose out when looking for a new job.”
turco | inglês |
---|---|
yeni | new |
TR Kültür alanında PoC’ların, queerlerin ve genç kadınların* ya da kadın olarak okunanların yüksek pozisyonlarda bulunması çok önemli, zira onlar olmadan çeşitlilikten bahsetmek söz konusu olamaz
EN It is important for PoC, queer people and young women* or persons who are read as female to occupy high positions in the cultural sector because there will never be diversity without them
turco | inglês |
---|---|
kültür | cultural |
genç | young |
yüksek | high |
önemli | important |
olmadan | without |
TR Onlar sosyal sorumluluk üstlenerek geleceği şekillendiriyor ve bu arada çoğu kez ülke sınırlarını aşan bir etki yaratıyorlar
EN Through their commitment they shape the future and often work across borders
TR Onlar her geçen gün daha güçlü bir biçimde, firmaların geleceğini stratejik olarak birlikte dizayn ediyorlar
EN These tasks are helping to strategically shape the future of companies more and more
turco | inglês |
---|---|
firmaların | companies |
TR Oysa onlar büyük bir çoğunlukla olaya çok pragmatik yaklaşıyor ve tıpkı kendilerinden önceki nesiller gibi öncelikle iyi bir kazanç, güvenli bir meslek ve iş yaşamıyla özel yaşam arasında uyum istiyorlar
EN Most of them are very pragmatic and, like the generations before them, want above all to earn good money, have a safe job and a good work-life balance
turco | inglês |
---|---|
güvenli | safe |
yaşam | life |
TR Onlar, küresel önem taşıyan konuları araştırıyorlar: Bu bilim kadınlarını ve bilim adamlarını tanımalısınız.
EN They are carrying out research on important global topics: you need to know about these women and men.
turco | inglês |
---|---|
onlar | they |
küresel | global |
bilim | research |
ve | and |
TR Sektörün karar vericileri Berlin’e geliyorlar, çünkü onlar burada yeni bir şeyler keşfedebiliyor ve sürprizle karşılaşabiliyorlar
EN Decision-makers in the industry come to Berlin because here they can discover something new – and they’re surprised
turco | inglês |
---|---|
karar | decision |
berlin | berlin |
burada | here |
TR Victoria: Influencer‘lar, genç yerel ekollerin piyasaya giriş yapmalarını kolaylaştırıyorlar. Onlar, görüş alanını genişleterek oturmuş markaların yanında çok daha fazlasının da olduğunu gösteriyorlar.
EN Victoria: Influencers make it easier for young, local labels to enter the market. They expand our field of vision and show that there is a lot more besides long-established brands.
turco | inglês |
---|---|
genç | young |
yerel | local |
görüş | vision |
da | and |
ın | of |
TR Türlerin korunmasından söz ediyorsak, onları unutmak olmaz: Bal arıları… Almanya’da çoğu kişi onlar için uğraş veriyor.
EN When it comes to species protection, don't forget the bees. Many people in Germany are helping protect them.
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
çoğu | many |
kişi | people |
TR Onlar için bilimsel çalışmalarının sonuçlarını ihtiyacı olanlara kitlesel olarak ulaştırabilmek çok daha önemli
EN They consider it more important to get the results of their research work to patients across a broad front
turco | inglês |
---|---|
bilimsel | research |
önemli | important |
TR Onlar, kendi nesillerinin geleceği için kaygı duyuyorlar: Almanya’da da binlerce öğrenci, aylardan beri her cuma günü iklimin korunması için sokağa çıkıyor
EN They fear for the future of their generation: for several months now, thousands of school students have also been taking to the streets in Germany in support of climate protection
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
öğrenci | students |
TR Onlar yaşadıkları çevrede bir şeyler değiştirmek istiyorlar: İnsanları bir araya getirmek, kültürler arasındaki değişimi desteklemek, ve çevreyi korumak
EN They want to change something in their city district: bring people together, promote cultural exchange or protect the environment
turco | inglês |
---|---|
değiştirmek | change |
araya | together |
getirmek | bring |
korumak | protect |
TR Onlar ellerini taşın altına koyuyor ve geleceğin şekillendirilmesinde pay sahibi olmak istiyorlar: Birçok genç, sosyal sorunlar ve çevre konularında sorumluluk üstleniyor. Bir panorama.
EN They pitch in and want to help shape the future: many young people are active on social and environmental issues. An overview.
turco | inglês |
---|---|
genç | young |
sosyal | social |
sorunlar | issues |
çevre | environmental |
TR Sosyolog Jutta Allmendinger, Almanya’da insanları memlekete bağlayan değerleri ve “memleket”in onlar için ne ifade ettiğini açıklıyor.
EN The sociologist Jutta Allmendinger explains which values are shared by people in Germany, and what “home” means to them.
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
insanları | people |
TR Onlar da çocuklarla güven temeline dayanan bir ilişki kurarak onları ilgilendiren konulara eğiliyorlar
EN They build up trust with the kids and build on topics that interest them
turco | inglês |
---|---|
güven | trust |
TR Onlar, Suriye’de ve diğer kriz ülkelerinde deneyimli öğretmenlerdi, sonra ülkelerinden kaçmak zorunda kaldılar. Şimdi Almanya’da nihayet yeniden ders vermek istiyorlar. Bu öyle kolay değil.
EN They were experienced teachers in Syria or other crisis countries, but then they had to flee. They would like to teach again in Germany. But that isn’t easy.
turco | inglês |
---|---|
onlar | they |
suriye | syria |
diğer | other |
kriz | crisis |
deneyimli | experienced |
da | in |
yeniden | again |
kolay | easy |
TR Bu, bugün de hala böyle: Yardım gönüllüleri mültecilere resmi dairelere gidişlerinde eşlik ediyor, onlar için tercümanlık ediyor, lisan kursları veriyor ve sürücülük hizmetleri yapıyorlar
EN This still happens today: the helpers help them deal with government authorities, translate for them, give them language lessons, help with transport
turco | inglês |
---|---|
bugün | today |
hala | still |
TR Eğer bir köpek olmak istiyorsanız bir köpek gibi davranabiliyorsunuz ancak onlar (ISS'ler ve telekom şirketleri) köpek gibi davranırken söylediğiniz her şeyi bilecektir
EN If you want to be a dog you can pretend to be a dog, but they [ISPs and telecom companies] will know everything you say while pretending to be a dog
turco | inglês |
---|---|
eğer | if |
köpek | dog |
istiyorsanız | if you want |
şirketleri | companies |
şeyi | everything |
TR Bu bir İngiltere şirketi ve onlar için gecenin bir yarısı olmasına rağmen, müşteri destek sohbetinde etkileşimli olarak yanıt veriyorlar
EN It's a UK company and despite that it's in the middle of the night for them, they respond interactively in the customer support chat
turco | inglês |
---|---|
şirketi | company |
rağmen | despite |
müşteri | customer |
destek | support |
yanıt | respond |
TR Onlar, karşıt cinsiyetle birden fazla ilişkiye sahip olan insanları gördüğünüzle aynıdır
EN They are as same as you have seen people having more than one relationship at the time with the opposite gender
turco | inglês |
---|---|
insanları | people |
TR Onlar kalbi ve ruhu olmayan insanlardır
EN They are the people with no heart and soul
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
olmayan | no |
TR "Ya çok güzel bir beach tabi aklınıza bikinili insanlar gelmesin onlar da vardır elbet ama ????Bizim gördüğümüz foklardı fokların yanına gidip onların dertlerini dinledik????Amerika'da yaşam zor diyolar????"
EN "Nice place, try to get in there in sunset."
turco | inglês |
---|---|
güzel | nice |
vardır | there |
TR "Ya çok güzel bir beach tabi aklınıza bikinili insanlar gelmesin onlar da vardır elbet ama ????Bizim gördüğümüz foklardı fokların yanına gidip onların dertlerini dinledik????Amerika'da yaşam zor diyolar????"
EN "Nice place, try to get in there in sunset."
turco | inglês |
---|---|
güzel | nice |
vardır | there |
TR "Ya çok güzel bir beach tabi aklınıza bikinili insanlar gelmesin onlar da vardır elbet ama ????Bizim gördüğümüz foklardı fokların yanına gidip onların dertlerini dinledik????Amerika'da yaşam zor diyolar????"
EN "Nice place, try to get in there in sunset."
turco | inglês |
---|---|
güzel | nice |
vardır | there |
Mostrando 50 de 50 traduções