TR Aynı zamanda yasa dışı göç ve insan ticaretiyle mücadele önlemleri güçlendirilirken göçe yol açan nedenlerle mücadele edilecek.
"göçe yol açan" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
yol | a about all an and any as at be by for from have if in in the it long many not of of the on on the one paths road some that the the way their there these this through to to the way what which will with your |
TR Aynı zamanda yasa dışı göç ve insan ticaretiyle mücadele önlemleri güçlendirilirken göçe yol açan nedenlerle mücadele edilecek.
EN At the same time, measures against illegal migration and human trafficking are to be strengthened and action taken against the causes of migration and displacement.
turco | inglês |
---|---|
zamanda | time |
göç | migration |
ve | and |
insan | human |
önlemleri | measures |
TR Açıklama: Okuldan önceki banyodaki bebeğim, ancak delik açan bir delik alıyor hd tamamen ücretsiz olarak görüntüle. Bdsm Porno xxx Okuldan önceki banyodaki bebeğim, ancak delik açan bir delik alıyor video.
EN Description: View That babe in the bath previous to school but receives a-hole drilled hd as completely free. BDSM porn xxx That babe in the bath previous to school but receives a-hole drilled video.
turco | inglês |
---|---|
açıklama | description |
önceki | previous |
delik | hole |
hd | hd |
tamamen | completely |
ücretsiz | free |
bdsm | bdsm |
porno | porn |
xxx | xxx |
video | video |
TR Adanın gerçek yerlileri olan Chagoslular, 1966 yılında Büyük Britanya hükumeti tarafından zorla göçe tabi tutularak, Mauritius, Seyşeller ve Büyük Britanya'ya gönderilmiştir
EN The Chagosites, the real indigenous people of the island, were dispatched to Mauritius, Seychelles and Great Britain in 1966 by being forced to emigrate by the British government
turco | inglês |
---|---|
gerçek | real |
olan | being |
büyük | great |
TR Adanın gerçek yerlileri olan Chagoslular, 1966 yılında Büyük Britanya hükumeti tarafından zorla göçe tabi tutularak, Mauritius, Seyşeller ve Büyük Britanya'ya gönderilmiştir
EN The Chagosites, the real indigenous people of the island, were dispatched to Mauritius, Seychelles and Great Britain in 1966 by being forced to emigrate by the British government
TR SEO konusunda çokça tartışma ve tepkiye yol açan, akıllı fikirler içeren bazı tweetler seçtik. Daha fazla değerli bilgi edinmek için yazarları Twitter’da takip edin.
EN We handpicked some tweets with smart ideas on SEO that generated a lot of discussion and reactions. Follow the authors on Twitter for more valuable insights.
turco | inglês |
---|---|
seo | seo |
tartışma | discussion |
akıllı | smart |
fikirler | ideas |
bazı | some |
değerli | valuable |
takip | follow |
TR Web sitesi anahtar kelime performansını düzenli olarak izleyin, büyümeye yol açan eylemleri tespit edin ve kritik bir şey olduğunda bundan ilk haberdar olan siz olun.
EN Track website keyword rankings regularly, find out what of your actions led to growth and be the first to know when something critical happens.
turco | inglês |
---|---|
eylemleri | actions |
kritik | critical |
siz | your |
TR DNS çözümleyici DNS aramasındaki ilk duraktır ve ilk isteği yapan istemciyle ilgilenmekten sorumludur. Çözümleyici nihai olarak bir URL’nin gerekli IP adresine çevrilmesine yol açan sorgu dizisini başlatır.
EN The DNS resolver is the first stop in the DNS search and is responsible for dealing with the client who makes the first request. The resolver initiates the query sequence that ultimately results in a URL being transferred to the required IP address.
turco | inglês |
---|---|
dns | dns |
isteği | request |
sorumludur | responsible |
url | url |
gerekli | required |
adresine | address |
sorgu | query |
TR DNS çözümleyici, DNS aramasındaki ilk duraktır ve ilk isteği yapan istemciyle ilgilenmekten sorumludur. Çözümleyici, nihai olarak bir URL'nin gerekli IP adresine çevrilmesine yol açan sorgu dizisini başlatır.
EN The DNS resolver is the first stop in the DNS lookup and is responsible for dealing with the client making the first request. The resolver initiates the query sequence that ultimately results in a URL being transferred to the required IP address.
turco | inglês |
---|---|
dns | dns |
isteği | request |
sorumludur | responsible |
url | url |
gerekli | required |
adresine | address |
sorgu | query |
TR DNS çözümleyici DNS aramasındaki ilk duraktır ve ilk isteği yapan istemciyle ilgilenmekten sorumludur. Çözümleyici nihai olarak bir URL’nin gerekli IP adresine çevrilmesine yol açan sorgu dizisini başlatır.
EN The DNS resolver is the first stop in the DNS search and is responsible for dealing with the client who makes the first request. The resolver initiates the query sequence that ultimately results in a URL being transferred to the required IP address.
turco | inglês |
---|---|
dns | dns |
isteği | request |
sorumludur | responsible |
url | url |
gerekli | required |
adresine | address |
sorgu | query |
TR DNS çözümleyici, DNS aramasındaki ilk duraktır ve ilk isteği yapan istemciyle ilgilenmekten sorumludur. Çözümleyici, nihai olarak bir URL'nin gerekli IP adresine çevrilmesine yol açan sorgu dizisini başlatır.
EN The DNS resolver is the first stop in the DNS lookup and is responsible for dealing with the client making the first request. The resolver initiates the query sequence that ultimately results in a URL being transferred to the required IP address.
turco | inglês |
---|---|
dns | dns |
isteği | request |
sorumludur | responsible |
url | url |
gerekli | required |
adresine | address |
sorgu | query |
TR Raporda “Özellikle otoyollarda enerji kayıplarına yol açan ani frenlemeler ve hızlanmalar seyir hızının dengelenmesiyle azaltılabilir” gerekçesi dile getiriliyor.
EN The reason it gave was that “energy-intensive braking and acceleration can be especially reduced on autobahns by a harmonisation of driving speeds”.
turco | inglês |
---|---|
enerji | energy |
ve | and |
ın | of |
TR Bu parklara uçağa ve arabaya kıyasla çok daha az sera gazı salımına yol açan tren, otobüs ya da gemi gibi ulaşım seçeneklerini kullanarak erişebilirsiniz
EN They are accessible by train, bus or ship, and these modes of transport generate far lower emissions than planes or cars
turco | inglês |
---|---|
tren | train |
otobüs | bus |
ulaşım | transport |
TR Wieler 30 yıl boyunca hayvanlardan insanlara geçebilen ve hastalığa yol açan mikropları incelemiş ve bu alanda dersler vermiş biri
EN For 30 years, he has conducted research on and taught students about pathogens that are transmitted between animals and humans
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
TR Büyük markaların hedefindeler ve küresel gıda ve içecek endüstrisi için önemli ve soruna yol açan bir gücü temsil ediyorlar
EN They’re coveted by major brands and represent a significant and disruptive force for the global food and beverage industry
turco | inglês |
---|---|
küresel | global |
gıda | food |
içecek | beverage |
endüstrisi | industry |
temsil | represent |
TR Güveni sarsan veya zarara yol açan, uydurma veya anlamlı şekilde değiştirilmiş görsel içerikler veya ses içerikler
EN Fabricated or meaningfully manipulated visual or audio content that erodes trust or causes harm
TR İlişkilendirme eylemi: İstatistikleri, dönüşüme yol açan Pin etkileşiminin türüne göre görüntüleyin.
EN Attribution action: See stats by the type of Pin interaction that led to a conversion.
TR Bilimin en çağdaş noktasından en yeni bulgularını paylaşıyor -- ışık kullanarak spesifik nöronları aktive eden ve farelerde çarpıcı davranış değişikliklerine yol açan bir cihazın geliştirilmesi gibi
EN From the cutting edge of science, she shares her latest findings -- including the development of a tool that uses light to activate specific neurons and create dramatic behavioral changes in mice
TR Web sitenizi SEO için mi hazırlıyorsunuz? Actionable Data, süreç boyunca size adım adım yol gösterir ve yol boyunca ilerlemenizi gösterir
EN Setting up your website for SEO? Actionable Data walks you through the process step-by-step, showing your progress along the way
turco | inglês |
---|---|
web | website |
seo | seo |
data | data |
süreç | process |
size | you |
yol | way |
ilerlemenizi | your progress |
TR Eğriyi ayarlamak için bir bağlantı noktasını sürükleyin. Yol parçasını bu şekilde ayarladığınızda bitişik yol parçaları da otomatik olarak değiştirilir (lastik bant efekti).
EN Drag an anchor point to adjust the curve. When you adjust a path segment in this manner, the adjoining path segments are automatically modified (rubber-band effect).
TR Araştırmaların okunmasından, çığır açan son yeniliklerin tartışılmasına kadar, bilim, tıp ve teknoloji ile toplum arasındaki iletişimin artırılması toplumun sorunlarının belirlenmesi ve çözülmesine yardımcı olabilir.
EN From reading research to discussing the latest breakthroughs, fostering a greater connection between science, medicine and technology with society can help identify and solve society's challenges.
turco | inglês |
---|---|
son | latest |
tıp | medicine |
arasındaki | between |
olabilir | can |
TR Kısmen, bu tür bir çalışmada “çığır açan” bir şey olmaması ve dolayısıyla yazarlarının pek takdir toplamaması, çünkü atıfların orijinal makaleye gitmesi
EN In part, the lack of a ?breakthrough? in such a study, and thus the little recognition that its author(s) receive(s), as relevant citations tend to go to the original paper
turco | inglês |
---|---|
orijinal | original |
TR Core P3 Açık Çerçeve kasa, çığır açan açık kasa şasi tasarımında yeni bir standart ortaya koyuyor
EN The Core P3 Open Frame chassis sets a new benchmark in groundbreaking open frame chassis design
turco | inglês |
---|---|
core | core |
açık | open |
tasarımı | design |
TR Boston‘lu dörtlü punk rock kökenli, indie rock ve alternatif akımlarını müzik piyasasının dikkatini çekecek seviyeye getiren ve bir çok grubun da önünü açan gruplardan biri
EN The band consists of Charles (Black Francis) Thompson IV (vocals, guitar; also known as ''Frank Black''), Joey Santiago (lead guitar), David Lovering (drums) and Paz Lenchantin (bass, vocals)
turco | inglês |
---|---|
grubun | band |
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
EN While that made the world smaller for him, it was his discovery of the Internet that truly opened his eyes to the possibilities
TR Soğutma teknolojisinde çığır açan bir yenilik olan Uzaktan Konteyner Yönetimi (RCM), konteynerinizin içindeki koşulları çıkış noktasından varış noktasına kadar izlemenize olanak tanır.
EN A groundbreaking innovation in refrigerated technology, Remote Container Management (RCM) allows you to monitor the conditions inside your container from origin to destination.
turco | inglês |
---|---|
yenilik | innovation |
uzaktan | remote |
konteyner | container |
yönetimi | management |
koşulları | conditions |
var | you |
TR Sonix'in çığır açan konuşma tanıma teknolojisi, dakikalar içinde hızlı ve doğru transkriptleri çalıştırır.
EN Sonix’s ground breaking speech recognition technology drives fast, accurate transcripts in a matter of minutes.
turco | inglês |
---|---|
sonix | sonix |
tanıma | recognition |
teknolojisi | technology |
içinde | in |
hızlı | fast |
TR Çığır açan araştımalarımız, kişilerin çalışma alanları ve sağlık & refahlarının ve performanslarının arasındaki pozitif ilişkiyi teyit etmektedir.
EN Our groundbreaking research confirms the relationship between people's working environment and their health, well-being and ability to perform.
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
arasındaki | between |
TR Puro severler ve saf malt, Konyak ve Armagnak uzmanlarına kapılarını açan samimi bir lounge.
EN An intimate lounge welcoming cigar lovers and connoisseurs of single malts, Cognacs and Armagnacs.
turco | inglês |
---|---|
lounge | lounge |
TR Fast Fashion’a karşı, sosyal bir birliktelik için mücadele ediyorlar: Fikirleriyle yepyeni kapıları açan insanları tanıtıyoruz.
EN They are against fast fashion and for social togetherness: Introducing people who are opening up new perspectives with their ideas.
turco | inglês |
---|---|
sosyal | social |
insanları | people |
TR Okuldan önceki banyodaki bebeğim, ancak delik açan bir delik alıyor
EN Chick sinn sages outdoor ding-dong fuck
TR ZC300 Serisi kart yazıcılar ile, tümü de en ince her yere sığan tasarımla olmak üzere en karmaşık kartlar için bile çığır açan sadelik, güvenlik ve bağlantı elde edersiniz.
EN With the ZC300 Series card printers, you get ground-breaking simplicity, security and connectivity options for even the most complex cards – all in the slimmest fit-everywhere design.
turco | inglês |
---|---|
serisi | series |
yazıcılar | printers |
karmaşık | complex |
bile | even |
güvenlik | security |
bağlantı | connectivity |
TR SOCIOS.COM ÇIĞIR AÇAN KRAFT SPORTS + ENTERTAINMENT ORTAKLIĞI İLE NFL VE MLS?E GİRİYOR
EN Inter Jersey Will Honour The Sound Of Interisti During The Supercoppa Italiana
TR İştah Açan Yiyecek ve İçecek Logoları | Renderforest
EN Appetizing Food and Drinks Logos | Renderforest
turco | inglês |
---|---|
yiyecek | food |
ve | and |
renderforest | renderforest |
TR Berrak bir cilt, genç bir ışıltı ve kalıcı etkiler için çığır açan cilt bakım cihazı.
EN Ground-breaking skincare device for clear skin, youthful glow and lasting effects.
turco | inglês |
---|---|
cilt | skin |
kalıcı | lasting |
cihazı | device |
TR Araştırmaların okunmasından, çığır açan son yeniliklerin tartışılmasına kadar, bilim, tıp ve teknoloji ile toplum arasındaki iletişimin artırılması toplumun sorunlarının belirlenmesi ve çözülmesine yardımcı olabilir.
EN From reading research to discussing the latest breakthroughs, fostering a greater connection between science, medicine and technology with society can help identify and solve society's challenges.
turco | inglês |
---|---|
son | latest |
tıp | medicine |
arasındaki | between |
olabilir | can |
TR ZC300 Serisi kart yazıcılar ile, tümü de en ince her yere sığan tasarımla olmak üzere en karmaşık kartlar için bile çığır açan sadelik, güvenlik ve bağlantı elde edersiniz.
EN With the ZC300 Series card printers, you get ground-breaking simplicity, security and connectivity options for even the most complex cards – all in the slimmest fit-everywhere design.
turco | inglês |
---|---|
serisi | series |
yazıcılar | printers |
karmaşık | complex |
bile | even |
güvenlik | security |
bağlantı | connectivity |
TR Çığır açan araştımalarımız, kişilerin çalışma alanları ve sağlık & refahlarının ve performanslarının arasındaki pozitif ilişkiyi teyit etmektedir.
EN Our groundbreaking research confirms the relationship between people's working environment and their health, well-being and ability to perform.
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
arasındaki | between |
TR Puro severler ve saf malt, Konyak ve Armagnak uzmanlarına kapılarını açan samimi bir lounge.
EN An intimate lounge welcoming cigar lovers and connoisseurs of single malts, Cognacs and Armagnacs.
turco | inglês |
---|---|
lounge | lounge |
TR Puro severler ve saf malt, Konyak ve Armagnak uzmanlarına kapılarını açan samimi bir lounge.
EN An intimate lounge welcoming cigar lovers and connoisseurs of single malts, Cognacs and Armagnacs.
turco | inglês |
---|---|
lounge | lounge |
TR Puro severler ve saf malt, Konyak ve Armagnak uzmanlarına kapılarını açan samimi bir lounge.
EN An intimate lounge welcoming cigar lovers and connoisseurs of single malts, Cognacs and Armagnacs.
turco | inglês |
---|---|
lounge | lounge |
TR Fast Fashion’a karşı, sosyal bir birliktelik için mücadele ediyorlar: Fikirleriyle yepyeni kapıları açan insanları tanıtıyoruz.
EN They are against fast fashion and for social togetherness: Introducing people who are opening up new perspectives with their ideas.
turco | inglês |
---|---|
sosyal | social |
insanları | people |
TR Fast Fashion’a savaş açan kişi: Robin Balser. Vinokilo isimli start-up’ı ile Avrupa tekstil endüstrisini alt üst etmek istiyor.
EN Robin Balser is declaring war on fast fashion. The entrepreneur wants to turn the European clothing sector upside down with his start-up company Vinokilo.
turco | inglês |
---|---|
savaş | war |
avrupa | european |
istiyor | wants |
TR Tatili mesleğe dönüştürmek: Almanya’nın turizm sektöründe kariyerin önünü açan meslek eğitimi ve yükseköğretim programları.
EN A career in tourism: these vocational education and degree programmes in Germany will help you get on in the tourism sector.
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
turizm | tourism |
eğitimi | education |
ve | and |
programları | programmes |
TR Göçmenlere kapsını açan ülkelerde haber hazırlarken kullanılabilecek uygun ifade ve terimler sözlüğü
EN Glossary with formulation aids for reporting in the immigration country
turco | inglês |
---|---|
uygun | with |
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
EN While that made the world smaller for him, it was his discovery of the Internet that truly opened his eyes to the possibilities
TR SEO ile harika bir başlangıç yapmak ister misiniz? Rakip analizi ve çığır açan Keşif aracımız sayesinde en iyi fırsatları hızla bulun
EN Want to get off to a great start with SEO? Quickly find the best opportunities through competitor analysis and our ground-breaking Discovery tool
turco | inglês |
---|---|
seo | seo |
başlangıç | start |
rakip | competitor |
analizi | analysis |
keşif | discovery |
fırsatları | opportunities |
hızla | quickly |
bulun | find |
TR Açan yaylı ayraçlar ilki 1 olmak üzere soldan sağa doğru sayılarak bu sayılar yakalayan alt şablonların numaraları olurlar
EN Opening parentheses are counted from left to right (starting from 1) to obtain the number of the capturing subpattern
TR Boston‘lu dörtlü punk rock kökenli, indie rock ve alternatif akımlarını müzik piyasasının dikkatini çekecek seviyeye getiren ve bir çok grubun da önünü açan gruplardan biri
EN The band consists of Charles (Black Francis) Thompson IV (vocals, guitar; also known as ''Frank Black''), Joey Santiago (lead guitar), David Lovering (drums) and Paz Lenchantin (bass, vocals)
turco | inglês |
---|---|
grubun | band |
TR Sonix'in çığır açan konuşma tanıma teknolojisi, dakikalar içinde hızlı ve doğru transkriptleri çalıştırır.
EN Sonix’s ground breaking speech recognition technology drives fast, accurate transcripts in a matter of minutes.
turco | inglês |
---|---|
sonix | sonix |
tanıma | recognition |
teknolojisi | technology |
içinde | in |
hızlı | fast |
TR İlk kez içecek kartonu sektörüne yönelik çığır açan eBeam teknolojisi
EN Breakthrough technology eBeam to the beverage carton industry for the first time
turco | inglês |
---|---|
kez | time |
içecek | beverage |
teknolojisi | technology |
Mostrando 50 de 50 traduções