TR Kitapçık “Dünya’da ve Türkiye’de Kriz Dönemlerinde STÖ’lerin Örgütlenmesi” ve “Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü” başlığında iki bölümden oluşuyor.
TR Kitapçık “Dünya’da ve Türkiye’de Kriz Dönemlerinde STÖ’lerin Örgütlenmesi” ve “Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü” başlığında iki bölümden oluşuyor.
EN The booklet consists of two parts with those titles: "Organization of CSOs in Turkey and the world" and "Procedure for Civil Society Organizations in Times of Crisis".
turco | inglês |
---|---|
dünya | world |
türkiye | turkey |
kriz | crisis |
sivil | civil |
toplum | society |
TR Kitapçık “Dünya’da ve Türkiye’de Kriz Dönemlerinde STÖ’lerin Örgütlenmesi” ve “Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü” başlığında iki bölümden oluşuyor.
EN The booklet consists of two parts with those titles: "Organization of CSOs in Turkey and the world" and "Procedure for Civil Society Organizations in Times of Crisis".
turco | inglês |
---|---|
dünya | world |
türkiye | turkey |
kriz | crisis |
sivil | civil |
toplum | society |
TR Kriz dönemlerinde de -hatta özellikle kriz dönemlerinde- böyle. Ne var ki, korona krizi nedeniyle Almanya’da ve tüm dünyada konserler iptal ediliyor ve kulüpler kapanıyor
EN And yet the corona crisis means that concerts are being cancelled and clubs closed in Germany and around the world
turco | inglês |
---|---|
korona | corona |
almanya | germany |
TR Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü | STGM
EN Organization Procedure for Civil Society in Time of Crisis | STGM
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
sivil | civil |
toplum | society |
stgm | stgm |
TR Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü
EN Organization Procedure for Civil Society in Time of Crisis
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
sivil | civil |
toplum | society |
TR Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü | STGM
EN Organization Procedure for Civil Society in Time of Crisis | STGM
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
sivil | civil |
toplum | society |
stgm | stgm |
TR Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü
EN Organization Procedure for Civil Society in Time of Crisis
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
sivil | civil |
toplum | society |
TR Kriz dönemlerinde gazetecilik: Bir yurt dışı muhabir anlatıyor
EN Journalism in times of crisis: a foreign correspondent explains
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
gazetecilik | journalism |
TR Erfurt Üniversitesi Cosmo Analizine göre Alman medya kullanıcıları özellikle kriz dönemlerinde günlük gazeteler ve kamu radyo ve televizyonları gibi geleneksel olarak güven uyandıran medya kanallarına yöneliyor
EN The Cosmo study conducted by the University of Erfurt shows that especially in times of crisis people in Germany like to use traditionally credible media sources such as daily newspapers and public service broadcasting
turco | inglês |
---|---|
alman | germany |
özellikle | especially |
kriz | crisis |
günlük | daily |
gazeteler | newspapers |
kamu | public |
geleneksel | traditionally |
TR Kriz kriz içinde: Korona maskesiyle bir iklim eylemcisi
EN Focus on crises: climate activist with Corona mask
turco | inglês |
---|---|
korona | corona |
iklim | climate |
TR Almanya kriz bölgelerinde çözüm için büyük emek harcıyor. Hangi konuların daha fazla odakta olduğunu, Dışişleri Bakanlığı Kriz Önleme ve İstikrar Kazandırma Sivil Faaliyetleri yetkilisi Ekkehard Brose açıklıyor.
EN Germany is highly active in crisis regions. Ekkehard Brose, Special Envoy for Crisis Prevention and Stabilization at Germany’s Federal Foreign Office, explains which issues are a particular focus.
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
kriz | crisis |
olduğunu | is |
TR İnsani kriz durumunda temel ihtiyaçların giderilmesi amacıyla beslenme ve barınma, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayacak malzemelerin dağıtımını yapıyoruz.
EN We work to address basic needs in humanitarian crisis situation and provide assistance to cover nutrition, shelter, heating and hygiene needs.
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
temel | basic |
beslenme | nutrition |
hijyen | hygiene |
ihtiyaçları | needs |
TR Afet riski yüksek bölgelerde yerel halka afet riski eğitimleri vererek afet bilincini yükseltmeyi ve olası kriz durumunda riskleri minimum düzeye indirmeyi hedefliyoruz.
EN By means of delivering disaster-risk trainings, we aim to increase disaster awareness in high-risk areas and minimize the risks.
turco | inglês |
---|---|
afet | disaster |
yüksek | high |
ve | and |
TR Kriz bölgelerinde hastalık risklerini azaltmak için temiz suya erişim, hijyen koşul ve malzemelerinin sağlanması alanlarında faaliyet gösteriyoruz.
EN We work in crises areas to reduce health-related risks and provide access to clean water and hygiene products.
turco | inglês |
---|---|
risklerini | risks |
temiz | clean |
erişim | access |
hijyen | hygiene |
TR İnsani kriz durumunda temel ihtiyaçların giderilmesi amacıyla beslenme ve barınma, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayacak malzemelerin dağıtımını yapıyoruz.
EN We work to address basic needs in humanitarian crisis situation and provide assistance to cover nutrition, shelter, heating and hygiene needs.
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
temel | basic |
beslenme | nutrition |
hijyen | hygiene |
ihtiyaçları | needs |
TR Afet riski yüksek bölgelerde yerel halka afet riski eğitimleri vererek afet bilincini yükseltmeyi ve olası kriz durumunda riskleri minimum düzeye indirmeyi hedefliyoruz.
EN By means of delivering disaster-risk trainings, we aim to increase disaster awareness in high-risk areas and minimize the risks.
turco | inglês |
---|---|
afet | disaster |
yüksek | high |
ve | and |
TR Kriz bölgelerinde hastalık risklerini azaltmak için temiz suya erişim, hijyen koşul ve malzemelerinin sağlanması alanlarında faaliyet gösteriyoruz.
EN We work in crises areas to reduce health-related risks and provide access to clean water and hygiene products.
turco | inglês |
---|---|
risklerini | risks |
temiz | clean |
erişim | access |
hijyen | hygiene |
TR Korona pandemisi: Tıbbi yardım, bilimsel alışveriş, ekonomik istikrara katkı: Almanya kriz döneminde dünya genelinde partner ülkelerle dayanışma içinde.
EN Responding to the coronavirus pandemic with medical assistance, scientific exchange and economic stabilisation measures: Germany is showing solidarity with partner countries worldwide during the coronavirus pandemic.
turco | inglês |
---|---|
pandemisi | pandemic |
tıbbi | medical |
yardım | assistance |
bilimsel | scientific |
ekonomik | economic |
partner | partner |
dayanışma | solidarity |
TR Demografik değişim kriz mi, fırsat mı?: Hükümetler ve Uzmanlar demografik dayanıklılığı tartışmak için Sofya’da buluşuyor
EN Is demographic change a crisis or an opportunity?: Governments and thought leaders will come together in Sophia to discuss demographic resilience
turco | inglês |
---|---|
değişim | change |
kriz | crisis |
fırsat | opportunity |
tartışmak | discuss |
TR Kriz anlarında ve stresli durumlarda da çözüm üretebilen ve verimli olabilen,
EN Being able to produce solutions and be productive in times of crisis and stressful situations,
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
çözüm | solutions |
verimli | productive |
TR Bu Çarşamba günü Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Rusya ve Ukrayna arasında kriz yaşanırken Washington’a bir ziyaret gerçekleştiriyor.
EN Federal President Frank-Walter Steinmeier has presented the new Bundesbank President Joachim Nagel with his certificate of appointment at Bellevue Palace in Berlin.
TR İnsani kriz durumunda temel ihtiyaçların giderilmesi amacıyla beslenme ve barınma, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayacak malzemelerin dağıtımını yapıyoruz.
EN We work to address basic needs in humanitarian crisis situation and provide assistance to cover nutrition, shelter, heating and hygiene needs.
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
temel | basic |
beslenme | nutrition |
hijyen | hygiene |
ihtiyaçları | needs |
TR Afet riski yüksek bölgelerde yerel halka afet riski eğitimleri vererek afet bilincini yükseltmeyi ve olası kriz durumunda riskleri minimum düzeye indirmeyi hedefliyoruz.
EN By means of delivering disaster-risk trainings, we aim to increase disaster awareness in high-risk areas and minimize the risks.
turco | inglês |
---|---|
afet | disaster |
yüksek | high |
ve | and |
TR Kriz bölgelerinde hastalık risklerini azaltmak için temiz suya erişim, hijyen koşul ve malzemelerinin sağlanması alanlarında faaliyet gösteriyoruz.
EN We work in crises areas to reduce health-related risks and provide access to clean water and hygiene products.
turco | inglês |
---|---|
risklerini | risks |
temiz | clean |
erişim | access |
hijyen | hygiene |
TR İnsani kriz durumunda temel ihtiyaçların giderilmesi amacıyla beslenme ve barınma, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayacak malzemelerin dağıtımını yapıyoruz.
EN We work to address basic needs in humanitarian crisis situation and provide assistance to cover nutrition, shelter, heating and hygiene needs.
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
temel | basic |
beslenme | nutrition |
hijyen | hygiene |
ihtiyaçları | needs |
TR Afet riski yüksek bölgelerde yerel halka afet riski eğitimleri vererek afet bilincini yükseltmeyi ve olası kriz durumunda riskleri minimum düzeye indirmeyi hedefliyoruz.
EN By means of delivering disaster-risk trainings, we aim to increase disaster awareness in high-risk areas and minimize the risks.
turco | inglês |
---|---|
afet | disaster |
yüksek | high |
ve | and |
TR Kriz bölgelerinde hastalık risklerini azaltmak için temiz suya erişim, hijyen koşul ve malzemelerinin sağlanması alanlarında faaliyet gösteriyoruz.
EN We work in crises areas to reduce health-related risks and provide access to clean water and hygiene products.
turco | inglês |
---|---|
risklerini | risks |
temiz | clean |
erişim | access |
hijyen | hygiene |
TR Kriz anlarında ve stresli durumlarda da çözüm üretebilen ve verimli olabilen,
EN Being able to produce solutions and be productive in times of crisis and stressful situations,
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
çözüm | solutions |
verimli | productive |
TR Almanya çok sayıda projeyle kriz bölgelerinde istikrarın sağlanması ve temel insani ihtiyaçların giderilmesine katkıda bulunuyor.
EN Germany contributes to stabilisation and the provision of basic humanitarian services in crisis regions with numerous projects.
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
çok | to |
kriz | crisis |
temel | basic |
ın | of |
TR Kriz bize, değişimin çok hızla gerçekleşebileceğini gösterdi. Bu beni umutlandırıyor.
EN The crisis has shown that very rapid change is possible. That gives me grounds for hope.
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
beni | me |
TR Projenin ortağı, kriz ve çatışma bölgelerindeki insan hakları ihlali kurbanlarına hukuki destek sağlayan bir STK olan Legal Action Worldwide (LAW).
EN The project partner is Legal Action Worldwide (LAW), an NGO that provides legal assistance to victims of human rights violations in conflict regions.
turco | inglês |
---|---|
projenin | project |
ortağı | partner |
çatışma | conflict |
insan | human |
hukuki | legal |
destek | assistance |
olan | is |
TR Kriz durumlarında tıbbi yardım
EN Providing help in acute emergencies
turco | inglês |
---|---|
yardım | help |
TR Korona pandemisi: Tıbbi yardım, bilimsel alışveriş, ekonomik istikrara katkı: Almanya kriz döneminde dünya genelinde partner ülkelerle dayanışma içinde.
EN Responding to the coronavirus pandemic with medical assistance, scientific exchange and economic stabilisation measures: Germany is showing solidarity with partner countries worldwide during the coronavirus pandemic.
turco | inglês |
---|---|
pandemisi | pandemic |
tıbbi | medical |
yardım | assistance |
bilimsel | scientific |
ekonomik | economic |
partner | partner |
dayanışma | solidarity |
TR Kriz karşısında yenilikçi ve esnek yaklaşım
EN Flexible and innovative in the crisis
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
yenilikçi | innovative |
ve | and |
esnek | flexible |
TR Kulağa garip gelecek belki ama dpa çalışanlarının kriz döneminde birbirlerine çok daha yakınlaştığına inanıyorum.
EN Perhaps it sounds strange, but the dpa workforce has moved much closer together during the crisis.
turco | inglês |
---|---|
belki | perhaps |
dpa | dpa |
kriz | crisis |
çok | much |
TR Bağlantılı, seri ve hiç durmadan: Dışişleri Bakanlığına bağlı Kriz Müdahale Merkezi Başkanı Frank Hartmann, nasıl çalıştıklarını anlatıyor.
EN Networked, fast, round-the-clock: Frank Hartmann, Commissioner for Crisis Management at the Federal Foreign Office, explains how he and his team work.
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
TR Kriz araştırmaları: Korona ve afetlerle ilgili öğretim programları
EN Studying crises: study courses on Corona and disasters
turco | inglês |
---|---|
korona | corona |
ve | and |
TR Bu destek çok sayıda mültecinin yaşadığı ülkeler başta olmak üzere ağırlıklı olarak Afrika ve diğer bölgelerdeki kriz ülkelerine yönelecek.
EN This support is being concentrated on crisis countries in Africa and other regions, especially on countries where large numbers of refugees are living.
turco | inglês |
---|---|
destek | support |
ülkeler | countries |
afrika | africa |
diğer | other |
kriz | crisis |
TR Kriz döneminde kültüre destek olmak için yeterince şey yapılıyor mu? Pandemide, daha önceden mevcut olan sorunlar daha da ağırlaştı
EN Has enough been done to support the arts during the crisis? Problems that already existed have intensified even further during the pandemic
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
destek | support |
yeterince | enough |
sorunlar | problems |
TR Hamburg’un eski belediye başkanı olan Scholz korona pandemisi sırasında iyi bir kriz yöneticisi olarak öne çıktı
EN The former mayor of Hamburg has established a reputation for himself as a good crisis manager during the coronavirus pandemic
turco | inglês |
---|---|
hamburg | hamburg |
eski | former |
olan | has |
pandemisi | pandemic |
iyi | good |
kriz | crisis |
yöneticisi | manager |
TR Korona krizi aslında aynı zamanda bir inovasyon lokomotifi mi? Geçtiğimiz yıl, birçok firmanın kriz durumunda geleceğe yönelik yatırım yapmaya yeterli derecede yatkın olmadıklarını gözlemlemek mümkün oldu
EN Is the coronavirus crisis also a driver of innovation? Last year, you could see that many companies were not sufficiently prepared to invest in their future viability in the event of a crisis
turco | inglês |
---|---|
inovasyon | innovation |
yıl | year |
geleceğe | future |
mümkün | that |
çok | also |
TR Örneğin? Yapılan anketlerde sosyal alanda faal girişimcilerin önemli bir kısmı, çalışmalarının kriz döneminde çok daha etkili olduğunu ifade etti
EN For example? In surveys, most social entrepreneurs say that their work can have an even bigger impact in times of crisis
turco | inglês |
---|---|
sosyal | social |
kriz | crisis |
TR Almanya, kriz bölgelerinde iklimin korunması için neden ve nasıl bir çaba harcıyor?
EN Why and how is Germany working for climate protection in crisis regions?
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
kriz | crisis |
TR Gazetecilik deyince günümüzde sürekli dile getirilen üç kriz var: Mali sıkıntılar, gazeteciliğin farkını ortaya koyamaması ve kalitede düşüş
EN Three crises are always mentioned: economic pressure, lack of differentiation, loss of quality
turco | inglês |
---|---|
sürekli | always |
var | are |
kalitede | quality |
ın | of |
TR Kriz Alman gazeteciliğini uykusundan uyandırarak harekete geçmeye zorladı
EN The crisis has been a wake-up call for journalism in Germany
turco | inglês |
---|---|
kriz | crisis |
alman | germany |
TR Ekonomik kriz bizi nasıl etkileyecek?
EN How is the economic crisis affecting us?
turco | inglês |
---|---|
ekonomik | economic |
kriz | crisis |
bizi | us |
TR Onlar, Suriye’de ve diğer kriz ülkelerinde deneyimli öğretmenlerdi, sonra ülkelerinden kaçmak zorunda kaldılar. Şimdi Almanya’da nihayet yeniden ders vermek istiyorlar. Bu öyle kolay değil.
EN They were experienced teachers in Syria or other crisis countries, but then they had to flee. They would like to teach again in Germany. But that isn’t easy.
turco | inglês |
---|---|
onlar | they |
suriye | syria |
diğer | other |
kriz | crisis |
deneyimli | experienced |
da | in |
yeniden | again |
kolay | easy |
TR Halkla İlişkiler ve Kriz Yönetimi Direktörü
EN Director PR and Crisis Management
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
kriz | crisis |
yönetimi | management |
TR TLD Fiyat Yükselişleri ve Kriz Arasındaki Alan Adı Bütçelemesi
EN 6 Pieces of Blogging Software You May Have Not Heard About
TR HİPER KRİZ, Görünen Köy Artık Uzak Değil, herkesin Kendi Geleceği için menfaatlerini korumak zorunda Maddi Olarak Güçlü kalanların Hayatta Yaşayacakları Süre, Maddi Olarak Sıkıntı Çeken İnsanlara Bağlı. ytd
EN Usdeur forming double top pattern if price broke it neckline we can build a short position Negetive or bearish divergence is also formed
Mostrando 50 de 50 traduções