TR Genellikle çöpe atılanlar nelerdir? Yüzde 30’dan büyük bir pay ile meyve ve sebze ilk sırada yer almaktadır
TR Genellikle çöpe atılanlar nelerdir? Yüzde 30’dan büyük bir pay ile meyve ve sebze ilk sırada yer almaktadır
EN What mostly ends up in the garbage at the moment? Fruits and vegetables account for the largest share of more than 30 percent
turco | inglês |
---|---|
yüzde | percent |
TR Elsevier tarafından yayınlanan dergiler, editörler ve hakem denetimli dergilerin yayıncılık etiği ve bilimsel kaydın doğruluğuyla ilgili konuları tartıştıkları bir forum olan COPE, yani Yayıncılık Etiği Komitesi'nin üyesidir.
EN Elsevier-published journals are members of COPE, the Committee on Publication Ethics, a forum for editors of peer-reviewed journals to discuss issues related to publication ethics and the integrity of the scientific record.
turco | inglês |
---|---|
elsevier | elsevier |
yayınlanan | published |
dergiler | journals |
editörler | editors |
bilimsel | scientific |
ilgili | related |
forum | forum |
olan | are |
komitesi | committee |
TR Dünya çapında daha fazla e-atık tamiri ve yenilemesine ihtiyacımız var. Gelişmekte olan ülkelerdeki tamir ustalarını örnek almalıyız. 25 sentlik bir parçayla düzeltilebilecek bilgisayarları çöpe atmayı bırakmalıyız.
EN We need more e-waste repair and refurbishment, worldwide. We need to take a page from the book of expert repairers in developing countries. We need to stop throwing away computers that could be fixed with a 25-cent part.
turco | inglês |
---|---|
gelişmekte | developing |
tamir | repair |
TR Geri dönüşüm, çöpe atmaktan iyidir ama maalesef çözüm değildir. Hatta üreticilerin inanmanı sağladıkları kadar da "yeşil" bir seçenek değildir.
EN Recycling is better than throwing stuff away. But it’s not a solution—and it’s not nearly as “green” as electronics manufacturers want you to believe.
turco | inglês |
---|---|
çözüm | solution |
değildir | not |
yeşil | green |
TR Günümüzde hâlâ tonlarca gıda çöpe atılıyor. Açlıkla mücadele kuruluşu Welthungerhilfe yetkilisi Simone Welte, bu durumun nasıl değişebileceğini anlatıyor.
EN Tonnes of food still end up in the garbage. Simone Welte from the German organization Welthungerhilfe explains how this might change.
turco | inglês |
---|---|
hâlâ | still |
gıda | food |
bu | this |
TR Geri dönüşüm, çöpe atmaktan iyidir ama maalesef çözüm değildir. Hatta üreticilerin inanmanı sağladıkları kadar da "yeşil" bir seçenek değildir.
EN Recycling is better than throwing stuff away. But it’s not a solution—and it’s not nearly as “green” as electronics manufacturers want you to believe.
turco | inglês |
---|---|
çözüm | solution |
değildir | not |
yeşil | green |
TR Dünya çapında daha fazla e-atık tamiri ve yenilemesine ihtiyacımız var. Gelişmekte olan ülkelerdeki tamir ustalarını örnek almalıyız. 25 sentlik bir parçayla düzeltilebilecek bilgisayarları çöpe atmayı bırakmalıyız.
EN We need more e-waste repair and refurbishment, worldwide. We need to take a page from the book of expert repairers in developing countries. We need to stop throwing away computers that could be fixed with a 25-cent part.
turco | inglês |
---|---|
gelişmekte | developing |
tamir | repair |
TR Sebzeyi yeniden yetiştir: Patatesler sebzelikte filizlenmiş, yeşil soğanlar kurumuş mu? Çöpe atmayı gerektiren bir vaka değil bu
EN Regrow vegetables: If your potatoes have sprouted in the crisper drawer or your spring onions have dried out, don’t chuck them in the compost bin
TR Çöpe dönüşen bir ürünün kalitesi düşük demektir
EN A product that becomes waste is of poor quality
turco | inglês |
---|---|
kalitesi | quality |
TR Günümüzde hâlâ tonlarca gıda çöpe atılıyor. Açlıkla mücadele kuruluşu Welthungerhilfe yetkilisi Simone Welte, bu durumun nasıl değişebileceğini anlatıyor.
EN Tonnes of food still end up in the garbage. Simone Welte from the German organization Welthungerhilfe explains how this might change.
turco | inglês |
---|---|
hâlâ | still |
gıda | food |
bu | this |
TR Ambalajımız kullanıldıktan sonra, hammaddeleri çöpe atılmamalıdır
EN Once our packaging has fulfilled its purpose, those raw materials should not go to waste
turco | inglês |
---|---|
sonra | to |
TR Sosyal yardım çağrıları tek yönlü bir monolog veya çöpe atmak için bir bahane değildir. Her iki taraf da paylaşma fırsatına sahip olmalıdır.
EN Outreach calls are not a one-way monologue or an excuse for dumping. Both parties should have the opportunity to share.
turco | inglês |
---|---|
veya | or |
fırsatı | opportunity |
TR Lazerli katarakt ameliyat? genellikle geleneksel katarakt ameliyat?ndan daha masrafl?d?r ve lazerli katarakt ameliyat? ile ili?kili ekstra maliyetler genellikle t?p veya sa?l?k sigortas? kapsam?nda de?ildir.
EN Laser cataract surgery usually costs more than conventional cataract surgery, and the extra costs associated with laser cataract surgery typically are not covered by medical or health insurance.
turco | inglês |
---|---|
geleneksel | conventional |
veya | or |
TR Sosyal medya infografikleri genellikle küçük ve yatay olurken blog yazılarında kullanılan infografiklerin uzunluğu genellikle daha fazladır
EN Infographics for social media are likely to be small and horizontal, while infographics for blog posts are likely to be much longer in length
turco | inglês |
---|---|
küçük | small |
ve | and |
yatay | horizontal |
blog | blog |
uzunluğu | length |
TR DNS, tüm çevrim içi işletmeler için iş açısından kritik bir bileşendir. Yine de bu bileşen genellikle ikinci planda kalır ve bir şeyler bozulana kadar pek akla gelmez.
EN DNS is a mission-critical component for any online business. Yet this component is often overlooked and forgotten, until something breaks.
turco | inglês |
---|---|
dns | dns |
işletmeler | business |
kritik | critical |
bileşen | component |
genellikle | often |
TR Tekrarlanamazlık, genellikle araştırma verilerinde eksik olan ve aynı araştırma sonuçlarına ulaşılabilmesi için ihtiyaç duyulan unsurlardan kaynaklanmaktadır
EN Irreproducibility often originates from missing elements to research data, which are needed in order to achieve the same research results
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
araştırma | research |
eksik | missing |
olan | are |
ihtiyaç | needed |
TR Örneğin, biyomedikal literatürde rapor edilen kaynaklar (örn., antikorlar, model organizmalar ve yazılımlar) genellikle tekrarlanabilirlik veya yeniden kullanımı mümkün kılan yeterli detaydan yoksundur.
EN For example resources (e.g., antibodies, model organisms, and software) reported in the biomedical literature often lack sufficient detail to enable reproducibility or reuse.
turco | inglês |
---|---|
kaynaklar | resources |
model | model |
yazılımlar | software |
genellikle | often |
veya | or |
yeterli | sufficient |
TR Genellikle tapınak ve odeondan gelen kişiler bu alanı kullanarak tiyatroya ulaşıyordu
EN Usually, people, come from the temple and the Odeon, was reaching to the theater by using this field
turco | inglês |
---|---|
genellikle | usually |
ve | and |
kişiler | people |
bu | this |
TR Gerçekçi olalım: Bunun gibi yazılım kıyaslama sayfaları genellikle taraflıdır
EN Let’s be real: software comparison pages like this are usually biased
turco | inglês |
---|---|
gibi | like |
yazılım | software |
sayfaları | pages |
genellikle | usually |
TR Teknik optimizasyondaki hataların düzeltilmesi genellikle sahadaki diğer çalışmalara paralel olarak gerçekleşir
EN Fixing the errors in technical optimization usually takes place in parallel with other works on the site
turco | inglês |
---|---|
teknik | technical |
genellikle | usually |
diğer | other |
paralel | parallel |
hataları | errors |
TR Premium alan adları satın alınabilir, ancak genellikle Premium olmayan alan adlarına göre daha pahalıdırlar
EN Premium names are available for purchase, but they typically cost more than non-Premium names
turco | inglês |
---|---|
premium | premium |
adları | names |
satın | purchase |
genellikle | typically |
TR Okuma-yazma bilmeyenler, genellikle 65 yaşının üzerinde bulunan vatandaşlardır
EN Literate people, usually over the age of 65 are citizens
turco | inglês |
---|---|
genellikle | usually |
TR Kısıtlama, genellikle önemli miktarda bant genişliğine sahip oldukları için oyuncuların bağlantılarına yapılır
EN Throttling is often done to gaming users’ connections as they take up substantial bandwidth
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
TR Sizin DNS sunucunun bulunduğu ülke sizin IP adresin bulunduğu ülkeden farklıdır. Genellikle bu demektir ki, siz kendi bulunduğunuz yeri gizlemeye çalışıyorsunuz.
EN Your DNS server country differs from the country of your IP address. As a rule, it reveals your attempts to hide your location.
turco | inglês |
---|---|
dns | dns |
ülke | country |
adresin | address |
TR Ücretsiz VPN'ler genellikle kullanıcı verilerini üçüncü şahıslara satarlar
EN Free VPNs often sell their user data to third parties
turco | inglês |
---|---|
vpn | vpns |
genellikle | often |
kullanıcı | user |
verilerini | data |
TR Kırım için ücretsiz VPN`ler mevcuttur, ancak genellikle işlevleri sınırlıdır
EN Free VPNs for Crimea exist, but usually their functionality is limited
turco | inglês |
---|---|
kırım | crimea |
için | for |
ücretsiz | free |
vpn | vpns |
mevcuttur | is |
ancak | but |
genellikle | usually |
işlevleri | functionality |
TR Oyunlar için ücretsiz VPN’ler bulunmaktadır, fakat genellikle fonksiyonları kısıtlıdır
EN Free VPNs for games exist, but usually their functionality is limited
turco | inglês |
---|---|
oyunlar | games |
için | for |
ücretsiz | free |
vpn | vpns |
bulunmaktadır | is |
fakat | but |
genellikle | usually |
TR Bir DDoS (Dağıtılmış Hizmet Reddi) saldırısı genellikle tüm bir hizmeti (web sitesini) kapatmayı amaçlamaktadır
EN A DDoS (Distributed Denial of Service) attack is usually aimed at shutting down an entire service (website)
turco | inglês |
---|---|
ddos | ddos |
dağıtılmış | distributed |
genellikle | usually |
tüm | entire |
TR Bununla birlikte, alan adını kaybeden kayıt kuruluşuna ulaşırsan, genellikle süreci hızlandırabilirler
EN However, if you reach out to the losing registrar they can usually expedite the process
turco | inglês |
---|---|
genellikle | usually |
süreci | process |
TR Genellikle kripto koleksiyonları, evcil hayvanlar veya avatarlar gibi gerçek hayattaki nesneler olarak temsil edilir
EN Usually, crypto collectibles are represented as real-life objects such as pets or avatars
turco | inglês |
---|---|
genellikle | usually |
kripto | crypto |
veya | or |
gerçek | real |
nesneler | objects |
TR Ancak onaylama sürecinin farklı formları da bulunur ve bunlara genellikle mutabakat mekanizması denir
EN There are, though, other consensus mechanisms that are used for validation
turco | inglês |
---|---|
ancak | though |
farklı | other |
genellikle | used |
mutabakat | consensus |
TR Site ikonu genellikle yer imlerinde, tarayıcı sekmelerinde ve URL adres çubuklarında görünür.
EN A favicon often appears in bookmarks, browser tabs and URL address bars. It not only helps visitors to find your website easier and faster, but also serves as a strong branding element.
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
tarayıcı | browser |
ve | and |
url | url |
TR Genellikle ihmal edilen büyük bir marka öğesidir
EN They are major branding elements that are often neglected
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
büyük | major |
marka | branding |
TR yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış (1950'lerin başlarında), genellikle elektro gitar, bas gitar ve bateri gibi enstrümanlarla beraber vokal melodi taşıyan popüler müzik formudur
EN It has its roots in 1940s and 1950s rock and roll and rockabilly, which evolved from blues, country music and other influences
turco | inglês |
---|---|
beraber | in |
müzik | music |
TR Genellikle üreticinin adı cihazın önünde bir yerdedir ve modelin tam numarası da ya cihazın arkasında ya da pilin altında görünür
EN Usually the manufacturer's name will appear somewhere on the front of the device, and the exact model number will appear on the back or underneath the battery
turco | inglês |
---|---|
genellikle | usually |
adı | name |
tam | exact |
TR Genellikle rock müziğin hristiyan temalar veya sanatçıların hristiyan inanışlarından gelen mesajlarla birleştirilmesiyle oluşan bir türüdür
EN Usually, Rock music incorporating Christian themes or with a Christian message stemming from the artists' Christian beliefs
turco | inglês |
---|---|
genellikle | usually |
rock | rock |
temalar | themes |
veya | or |
TR Stephen mühendislik ekibimizi yönetir ve Sonix'in temel teknolojisinden sorumludur. Genellikle fotoğraf günlerinde giyinmeyi unutur.
EN Stephen oversees our engineering team and is responsible for Sonix’s underlying technology. He usually forgets to dress up on photo days.
turco | inglês |
---|---|
sonix | sonix |
sorumludur | responsible |
genellikle | usually |
fotoğraf | photo |
TR Altyazılar, video ile senkronize edilen ses içeriğinin metin versiyonlarıdır. Bunlar genellikle videonun alt kısmında görüntülenir ve görüntüleyici tarafından açılabilir ve kapatılabilir.
EN Captions are text versions of the audio content, synchronized with the video. They are typically displayed at the bottom of the video and can be toggled on and off by the viewer.
turco | inglês |
---|---|
altyazılar | captions |
senkronize | synchronized |
genellikle | typically |
alt | bottom |
TR Genellikle bir sponsor, ilerlemeniz hakkında sizinle düzenli telefon görüşmeleri yapacak, mücadelelerinizi dinleyecek ve kendi deneyimlerini paylaşacaktır
EN Generally, a sponsor will have regular phone calls with you about your progress, listen to your struggles, and share their own experience
turco | inglês |
---|---|
genellikle | generally |
sizinle | with you |
düzenli | regular |
telefon | phone |
yapacak | will |
TR Bağımlılıklarımız genellikle diğer travmalar, korkular ve sorunlu geçmişlerle katmanlanır
EN Often our addictions are layered in with other traumas, fears, and troubled pasts
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
diğer | other |
ve | and |
TR Hala çevrimiçi alışveriş yapıyorum çünkü genellikle çok etkilidir ve henüz daha iyi bir yol bulamadım
EN I still shop online because it is often very effective and I haven?t yet found a better way
turco | inglês |
---|---|
çevrimiçi | online |
alışveriş | shop |
çünkü | because |
genellikle | often |
yol | way |
TR Genellikle büyük bir son teslim tarihinden hemen önce, gerçekten kendimi uygulamaya başlamam gerektiğinde, tam bir tıkanıklığa düşerdim
EN Often right before a big deadline, when I really needed to start applying myself, I would fall into a total binge
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
büyük | big |
önce | before |
gerçekten | really |
TR Genellikle duyurular ve logo gösterimleri ve introlar için kullanıyorum.
EN I use them often for announcements as well as logo reveals and intros.
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
duyurular | announcements |
logo | logo |
TR Ortak çalışma gelen kutusu genellikle bir e-posta gelen kutusu olarak algılanır
EN Collaborative inbox is often perceived as an email inbox
turco | inglês |
---|---|
ortak | collaborative |
genellikle | often |
e-posta | |
olarak | as |
TR Ortaklar genellikle bir blog yazarı, web yöneticisi veya dijital pazarlama, SEO veya RADAAR'ı kullanmaktan hoşlanan ve sıklıkla hem çevrimiçi hem de çevrimdışı olarak RADAAR?dan bahseden bir sosyal medya uzmanıdır
EN An Affiliate is usually a blogger, webmaster or a digital marketing, SEO or social media expert who enjoys using RADAAR and often mentions it online and offline
turco | inglês |
---|---|
veya | or |
çevrimdışı | offline |
TR Şifre defteri, şifrelerinizi güvenli bir şekilde saklamanızı ve yönetmenizi kolaylaştıran bir yazılımdır. Şifre defterine genellikle şifre yöneticisi de denir.
EN A password vault is a software program that keeps a number of passwords in a secure digital location. A password vault is also often called a password manager.
turco | inglês |
---|---|
güvenli | secure |
genellikle | often |
şifre | password |
yöneticisi | manager |
de | also |
denir | called |
TR Satış Ortağı; genellikle kendi müşteri listesine sahip, serbest çalışan bir uzman veya teknoloji danışmanıdır
EN A Sales Partner is usually a tech adviser or freelancing specialist with their own client list
turco | inglês |
---|---|
satış | sales |
ortağı | partner |
genellikle | usually |
müşteri | client |
listesine | list |
veya | or |
teknoloji | tech |
TR QR kodları genellikle tedarik zincirindeki ürünlerle ilgili bilgileri takip etmek için kullanılır
EN QR codes are often used to track information about products in the supply chain
turco | inglês |
---|---|
qr | qr |
kodları | codes |
tedarik | supply |
bilgileri | information |
TR Çoğu akıllı telefon entegre QR kodu okuyucularla birlikte geldiği için, genellikle reklam ve pazarlama kampanyalarında kullanılırlar.
EN And since most smartphones come with in-built QR readers, they are frequently used in advertising and marketing campaigns.
turco | inglês |
---|---|
qr | qr |
genellikle | used |
TR Şifre defteri, şifrelerinizi güvenli bir şekilde saklamanızı ve yönetmenizi kolaylaştıran bir yazılımdır. Şifre defterine genellikle şifre yöneticisi de denir. Dafa fazla bilgi.
EN A password vault is a software program that keeps a number of passwords in a secure digital location. A password vault is also often called a password manager. Learn more.
turco | inglês |
---|---|
güvenli | secure |
genellikle | often |
şifre | password |
yöneticisi | manager |
denir | called |
bilgi | learn |
Mostrando 50 de 50 traduções