EN Two-factor authentication (2FA) is a type of multi-factor authentication where a user provides something he/she knows with something he/she possesses
"something important" em inglês pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases turco:
EN Two-factor authentication (2FA) is a type of multi-factor authentication where a user provides something he/she knows with something he/she possesses
TR İki faktörlü kimlik doğrulama (2FA), bir kullanıcının sahip olduğu bir şeyle bildiği bir şeyi sağladığı çok faktörlü kimlik doğrulama türüdür
inglês | turco |
---|---|
user | kullanıcı |
is | olduğu |
type | tür |
she | bir |
authentication | kimlik doğrulama |
EN The idea is that it is easier to make changes to something that already exists, than to develop something from scratch.
TR Buradaki fikir, zaten var olan bir şeyde değişiklik yapmanın, bir şeyi sıfırdan geliştirmekten daha kolay olması.
inglês | turco |
---|---|
idea | fikir |
from scratch | sıfırdan |
easier | daha kolay |
to | şeyi |
than | de |
is | olan |
the | zaten |
EN See something important? Just highlight it.
TR Önemli bir şey gördün mü? Sadece vurgulayın.
inglês | turco |
---|---|
something | bir şey |
just | sadece |
EN See something important? Just highlight it. We'll remember it for you and we'll show the start and ending timestamp of that section. You can easily export these sections into your other workflows.
TR Önemli bir şey gördün mü? Sadece vurgulayın. Sizin için hatırlayacağız ve bu bölümün başlangıç ve bitiş zaman damgasını göstereceğiz. Bu bölümleri diğer iş akışlarınıza kolayca aktarabilirsiniz.
inglês | turco |
---|---|
sections | bölümleri |
other | diğer |
workflows | iş akışları |
start | başlangıç |
well | zaman |
easily | kolayca |
these | bu |
something | bir şey |
for | için |
and | ve |
of | in |
section | bölüm |
EN Instead of wasting your precious time (and patience) on checking a form, you can do something more important when you choose to use forms.app
TR Bir formu kontrol etmek için değerli zamanınızı (ve sabrınızı) boşa harcamak yerine, forms.app kullanmayı seçtiğinizde daha önemli bir şey yapabilirsiniz
inglês | turco |
---|---|
precious | değerli |
time | zaman |
important | önemli |
form | formu |
app | app |
you can | yapabilirsiniz |
checking | kontrol etmek |
something | bir şey |
of | in |
and | ve |
a | bir |
EN The desire for something sweet is one of man's basic needs and sugar is an important source of energy
TR Tatlı arzusu insanoğlunun en temel güdülerinden biri olup şeker bize enerji sağlayan önemli bir besin kaynağımızdır
inglês | turco |
---|---|
source | kaynağı |
energy | enerji |
sweet | tatlı |
the | olup |
basic | temel |
important | önemli |
of | biri |
EN See something important? Just highlight it.
TR Önemli bir şey gördün mü? Sadece vurgulayın.
inglês | turco |
---|---|
something | bir şey |
just | sadece |
EN See something important? Just highlight it. We'll remember it for you and we'll show the start and ending timestamp of that section. You can easily export these sections into your other workflows.
TR Önemli bir şey gördün mü? Sadece vurgulayın. Sizin için hatırlayacağız ve bu bölümün başlangıç ve bitiş zaman damgasını göstereceğiz. Bu bölümleri diğer iş akışlarınıza kolayca aktarabilirsiniz.
inglês | turco |
---|---|
sections | bölümleri |
other | diğer |
workflows | iş akışları |
start | başlangıç |
well | zaman |
easily | kolayca |
these | bu |
something | bir şey |
for | için |
and | ve |
of | in |
section | bölüm |
EN Instead of wasting your precious time (and patience) on checking a form, you can do something more important when you choose to use forms.app
TR Bir formu kontrol etmek için değerli zamanınızı (ve sabrınızı) boşa harcamak yerine, forms.app kullanmayı seçtiğinizde daha önemli bir şey yapabilirsiniz
inglês | turco |
---|---|
precious | değerli |
time | zaman |
important | önemli |
form | formu |
app | app |
you can | yapabilirsiniz |
checking | kontrol etmek |
something | bir şey |
of | in |
and | ve |
a | bir |
EN Immediate access to important updatesProvides important updates even on weekends and holidays, which is unique among drug references
TR Önemli güncellemelere anında erişimÖnemli güncellemeleri hafta sonları ve tatil günlerinde bile sağlar ve bu özelliğiyle ilaç referansları arasında benzersizdir
inglês | turco |
---|---|
access | erişim |
updates | güncellemeleri |
weekends | hafta |
holidays | tatil |
drug | ilaç |
and | ve |
on | anında |
EN Settings menu revamped, some less important elements moved to Advanced settings, and more important ones returned to main menu.
TR Ayarlar menüsü yenilendi, bazı daha az önemli öğeler Gelişmiş ayarlara taşındı ve daha önemli olanlar ana menüye döndü.
inglês | turco |
---|---|
settings | ayarlar |
elements | öğeler |
advanced | gelişmiş |
main | ana |
important | önemli |
and | ve |
menu | menü |
some | bazı |
EN Get all the most important metrics that are important for evaluating the power and optimization of your resource.
TR Kaynağınızın gücünü ve optimizasyonunu değerlendirmek için önemli olan tüm önemli ölçütleri alın.
inglês | turco |
---|---|
power | gücü |
get | alın |
of | in |
important | önemli |
all | tüm |
are | olan |
and | ve |
EN Twitter is an extremely important and effective social media platform for both individual users and brands. Here are some important tips for your brand to grow rapidly on Twitter in a short time!
TR Twitter hem bireysel kullanıcılar hem de markalar için son derece önemli ve etkili bir mecradır. İşte markanızın Twitter?da kısa süre içinde hızlı bir büyüme sağlaması adına bazı önemli ipuçları!
inglês | turco |
---|---|
extremely | son derece |
effective | etkili |
brands | markalar |
short | kısa |
time | süre |
important | önemli |
your brand | markanızın |
rapidly | hızlı |
tips | ipuçları |
in | da |
individual | bireysel |
both | de |
and | ve |
users | kullanıcılar |
some | bazı |
brand | için |
EN Immediate access to important updatesProvides important updates even on weekends and holidays, which is unique among drug references
TR Önemli güncellemelere anında erişimÖnemli güncellemeleri hafta sonları ve tatil günlerinde bile sağlar ve bu özelliğiyle ilaç referansları arasında benzersizdir
inglês | turco |
---|---|
access | erişim |
updates | güncellemeleri |
weekends | hafta |
holidays | tatil |
drug | ilaç |
and | ve |
on | anında |
EN It is important that this debate resharpens many media-makers’ eye for what is important
TR Bu tartışmalar sayesinde birçok medya yapıcısının özü teşkil eden şeye bakışının yeni bir netlik kazanmış olması önemlidir
inglês | turco |
---|---|
media | medya |
this | bu |
important | önemlidir |
many | çok |
is | bir |
EN Professor Allmendinger, in the Legacy Study you looked into what is important to Germans and what they want to pass on to the next generation. How important is “home” in this framework?
TR Profesör Allmendinger, siz kültürel miras araştırmasında Almanların neye değer verdiğini ve kuşaktan kuşağa nelerin aktarılmak istendiğini incelediniz. Bu çerçevede bakınca “memleket” ne kadar önemli?
EN Settings menu revamped, some less important elements moved to Advanced settings, and more important ones returned to main menu.
TR Ayarlar menüsü yenilendi, bazı daha az önemli öğeler Gelişmiş ayarlara taşındı ve daha önemli olanlar ana menüye döndü.
inglês | turco |
---|---|
settings | ayarlar |
elements | öğeler |
advanced | gelişmiş |
main | ana |
important | önemli |
and | ve |
menu | menü |
some | bazı |
EN The web auditing tool will show you a historical record of important (and semi-important) changes and fixes that have been recently performed on the site. It will also analyze all of the relevant data from the webpage including:
TR Web denetim aracı, sitede yakın zamanda gerçekleştirilen önemli (ve yarı önemli) değişikliklerin ve düzeltmelerin geçmişe dönük bir kaydını gösterecektir. Ayrıca web sayfasındaki ilgili tüm verileri de analiz edecektir:
inglês | turco |
---|---|
auditing | denetim |
changes | değişikliklerin |
recently | yakın zamanda |
important | önemli |
semi | yarı |
record | kaydını |
will | edecektir |
all | tüm |
data | verileri |
analyze | analiz |
and | ve |
webpage | web |
on | ilgili |
a | bir |
EN DNS is a mission-critical component for any online business. Yet this component is often overlooked and forgotten, until something breaks.
TR DNS, tüm çevrim içi işletmeler için iş açısından kritik bir bileşendir. Yine de bu bileşen genellikle ikinci planda kalır ve bir şeyler bozulana kadar pek akla gelmez.
inglês | turco |
---|---|
dns | dns |
component | bileşen |
often | genellikle |
critical | kritik |
this | bu |
and | ve |
business | iş |
for | için |
a | bir |
EN CHORUS is piloting a number of new initiatives to extend its services to institutions. Research data is something that is also being considered at this moment - although currently, there are no formal pilots.
TR CHORUS kuruluşlara verdiği hizmetleri genişletmek için bir dizi yeni inisiyatife yol göstermektedir. Şu anda araştırma verileri de göz önünde bulundurulan bir şeydir - ancak halihazırda resmi bir deneme yoktur.
inglês | turco |
---|---|
new | yeni |
services | hizmetleri |
research | araştırma |
data | verileri |
formal | resmi |
chorus | chorus |
no | yoktur |
number | dizi |
a | bir |
at | de |
EN Showcase your opening to physicians in more than 80 different specialities who are actively searching for something new
TR Açık pozisyonunuzu aktif olarak yeni bir şeyler arayan 80'in üzerinde uzmanlık alanından doktora gösterin
inglês | turco |
---|---|
different | bir |
new | yeni bir |
EN Learn something new every week:
TR Her hafta yeni bir şey öğren:
inglês | turco |
---|---|
week | hafta |
every | her |
something | bir şey |
new | yeni bir |
EN Track website keyword rankings regularly, find out what of your actions led to growth and be the first to know when something critical happens.
TR Web sitesi anahtar kelime performansını düzenli olarak izleyin, büyümeye yol açan eylemleri tespit edin ve kritik bir şey olduğunda bundan ilk haberdar olan siz olun.
inglês | turco |
---|---|
actions | eylemleri |
critical | kritik |
when | olduğunda |
something | bir şey |
first | ilk |
regularly | düzenli olarak |
and | ve |
EN Get instant alerts when something critical happens to your website.
TR Web sitenize kritik bir şey olduğunda anında uyarı alın.
inglês | turco |
---|---|
instant | anında |
critical | kritik |
website | web |
get | alın |
when | olduğunda |
something | bir şey |
to | şey |
EN Scans your website daily for malware and other risks and will send you an alert if something malicious is detected. This acts as an “alarm system” but does not include remediation.
TR Web siteni günlük olarak kötü amaçlı yazılımlara ve diğer risklere karşı tarar ve kötü amaçlı bir şey tespit edilirse sana uyarı gönderir. Bu bir “alarm sistemi” olarak işler, ama düzeltmeyi içermez.
EN Track website SEO rankings regularly and find out what of your actions led to growth and be the first to know when something critical happens.
TR Web sitesi SEO sıralamasını düzenli olarak izleyin ve eylemlerinizin büyümeye neden olduğunu öğrenin ve kritik bir şeyin ne zaman gerçekleştiğini ilk bilen siz olun.
inglês | turco |
---|---|
seo | seo |
critical | kritik |
find out | öğrenin |
what | ne |
when | zaman |
first | ilk |
regularly | düzenli olarak |
and | ve |
EN Get tips on which pages improve the first to get more organic traffic and sales. Get email alerts when something dangerous happens with a website or valuable pages.
TR Daha fazla organik trafik ve satış elde etmek için ilk önce hangi sayfaların iyileştirileceğine ilişkin ipuçları alın. Web sitesinde veya önemli sayfalardan birinde tehlikeli bir şey olduğunda e-posta uyarıları alın.
inglês | turco |
---|---|
organic | organik |
traffic | trafik |
dangerous | tehlikeli |
sales | satış |
tips | ipuçları |
website | web |
when | olduğunda |
posta | |
and | ve |
something | bir şey |
first | ilk |
or | veya |
pages | sayfalar |
EN Start from audit and we will notify you when something critical will happens.
TR Denetimden başladığınızda, kritik bir şey olduğunda sizi bilgilendireceğiz.
inglês | turco |
---|---|
critical | kritik |
when | olduğunda |
and | bir |
something | bir şey |
from | sizi |
EN The channel audit tool is something that I love because it literally puts all of your key information in one place.
TR Kanal denetim özelliği gerçekten çok sevdiğim bir şey çünkü kelimenin tam anlamıyla tüm can alıcı bilgileri tek bir yerde bulmanıza yardımcı oluyor.
inglês | turco |
---|---|
channel | kanal |
audit | denetim |
information | bilgileri |
place | yerde |
something | bir şey |
all | tüm |
that | tam |
because | çünkü |
EN Brands make cool stuff, but when you want the real scoop on something, you ask your friends ? or a friendly stranger ? through Reevoo.
TR Markalar güzel şeyler yaparlar, ancak bir şeyin doğrusunu öğrenmek istediğiniz zaman, arkadaşlarınıza ya da Reevoo aracılığıyla dost canlısı bir yabancıya sorarsınız.
inglês | turco |
---|---|
brands | markalar |
friends | arkadaşlar |
friendly | güzel |
when | zaman |
you want | istediğiniz |
something | ya |
make | da |
through | aracılığıyla |
a | bir |
EN Just like YouTube recommends search query as you type something out in their search bar, when you type out keyword tags on the video upload/editor page, vidIQ will suggest ideal keywords too.
TR YouTube’un, arama çubuğuna bir şey yazdığınzda arama önerdiği gibi, video yükleme/düzenleyici sayfasına da anahtar kelime etiketleri yazdığınızda, vidIQ da ideal anahtar kelimeleri önerir.
inglês | turco |
---|---|
tags | etiketleri |
upload | yükleme |
editor | düzenleyici |
ideal | ideal |
vidiq | vidiq |
search | arama |
video | video |
page | sayfası |
in | da |
something | bir şey |
when | şey |
EN As health and wellbeing go hand in hand, we invite you to discover something truly Swiss: Vitality.
TR Sağlık ve zindelik birbirinden ayrılamaz olduğu için sizi gerçekten İsviçre'ye ait bir şeyler keşfetmeye davet ediyoruz: Zindelik.
inglês | turco |
---|---|
hand | sağ |
invite | davet |
truly | gerçekten |
health | sağlık |
and | ve |
vitality | zindelik |
to | için |
EN Sorry, something has gone wrong. Please try again.
TR Üzgünüz, bir sorun oluştu. Lütfen tekrar deneyin.
inglês | turco |
---|---|
please | lütfen |
try | deneyin |
again | tekrar |
something | bir |
EN Is something installed to my device?
TR Cihazıma bir şey yüklendi mi?
inglês | turco |
---|---|
device | cihaz |
something | bir şey |
to | şey |
is | bir |
EN If you are creating something comprehensive, large, deep and detailed Whiteboard animation pack is the best solution
TR Kapsamlı, büyük, derin ve detaylı bir şey oluşturuyorsanız Beyaz Tahta Animasyon Paketi aradığınız çözüm
inglês | turco |
---|---|
whiteboard | beyaz tahta |
animation | animasyon |
pack | paketi |
detailed | detaylı |
solution | çözüm |
large | büyük |
deep | derin |
comprehensive | kapsamlı |
the | beyaz |
something | bir şey |
and | ve |
is | bir |
EN "Kinda ice cream mixed with something hot, but it tastes amazing, but you cant eat more than 2 pcs."
TR "Burada lokma yemeden, lokma yedim demeyin. Kesinlikle tavsiye ediyorum."
EN "I live 3 blocks from the Capitol Bldg & I consider the Mall my back yard so, I invite you to come and enjoy my yard. Many things go on during the year so, there is usually something for everyone."
TR "Washington DC'nin turistik bölgesi! Beyaz Saray, sanattan tarihe müzeler, anıtlar, kamu binaları ve yeşil alanlardan oluşan bir yer."
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
the | beyaz |
to | bir |
EN Ironically, the recall has something to do with seat belts.
TR Geri çağırma operasyonu artık bugüne kadar üretilen tüm Bolt'ları kapsıyor!
inglês | turco |
---|---|
has | ne |
the | artık |
to | geri |
EN Including Littl'ans, Something Corporate and Lonely Drifter Karen
TR Littl'ans, Something Corporate ve Lonely Drifter Karen dahil
inglês | turco |
---|---|
including | dahil |
and | ve |
EN Monitor your system and alert users when something goes wrong
TR Sisteminizi izleyin ve bir şeyler ters gittiğinde kullanıcıları uyarın
inglês | turco |
---|---|
monitor | izleyin |
users | kullanıcıları |
and | ve |
EN It’s that moment when you see, hear, taste, touch or feel something as if for the very first time
TR Bir şeyin sanki ilk kezmiş gibi görüldüğü, duyulduğu, tadıldığı, dokunulduğu ve hissedildiği o andır
inglês | turco |
---|---|
that | o |
first | ilk |
hear | ve |
EN Caring for planet Earth isn’t something we take lightly
TR Dünyamıza özen göstermek hafife aldığımız bir şey değil
inglês | turco |
---|---|
something | bir şey |
for | şey |
EN It feels great to wake up and work on something you care about, with people you enjoy spending time with. That's how we feel at Sonix. If you are passionate about delighting millions of customers, we want to chat with you!
TR Uyanmak ve değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak harika hissettiriyor, zaman geçirmekten zevk aldığın insanlarla. Sonix'te böyle hissediyoruz. Milyonlarca müşteriyi memnun etme konusunda tutkulu iseniz, sizinle sohbet etmek istiyoruz!
inglês | turco |
---|---|
people | insanlarla |
time | zaman |
passionate | tutkulu |
work | çalışmak |
if you are | iseniz |
at | de |
great | harika |
how | böyle |
chat | sohbet |
and | ve |
something | bir şey |
it | etme |
we | istiyoruz |
EN Easily find moments when a certain key word or phrase was spoken. Search across all of your media and pinpoint the exact timestamp when something was said.
TR Belirli bir anahtar kelime veya cümlenin konuşulduğu anları kolayca bulun. Tüm medyanızda arama yapın ve bir şey söylendiğinde tam zaman damgasını kesin olarak tespit edin.
inglês | turco |
---|---|
key | anahtar |
pinpoint | tespit |
moments | anları |
easily | kolayca |
find | bulun |
search | arama |
exact | tam |
when | zaman |
all | tüm |
something | bir şey |
or | veya |
and | ve |
EN It feels so energizing to work on something you care about, with people you enjoy spending time with
TR Değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak, vakit geçirmekten zevk aldığın insanlarla çalışmak çok enerji verici bir duygu
inglês | turco |
---|---|
people | insanlarla |
time | vakit |
something | bir şey |
to | şey |
on | üzerinde |
work | çalışmak |
EN That’s how we feel at Sonix and it’s something that we want all of our customers to feel as well — a sense of wonder and accomplishment.
TR Sonix'te de böyle hissediyoruz ve bu, tüm müşterilerimizin de hissetmesini istediğimiz bir şey — merak ve başarı duygusu.
EN If you would like to add something to the agenda, please send a message through the contact form on the website no later than one week in advance of the meeting.
TR Gündeme eklemek istediğiniz bir şey varsa, lütfen toplantıdan en geç bir hafta önce web sitesindeki iletişim formu aracılığıyla mesaj gönderin.
inglês | turco |
---|---|
meeting | toplantı |
message | mesaj |
website | web |
send | gönderin |
form | formu |
something | bir şey |
contact | iletişim |
please | lütfen |
to add | eklemek |
the | önce |
if | varsa |
EN Allow yourself 20 to 30 minutes to do something other than use
TR Kullanmak dışında bir şey yapmak için kendinize 20 ila 30 dakika verin
inglês | turco |
---|---|
minutes | dakika |
yourself | bir |
something | bir şey |
EN Committing things to paper gives you something concrete and reliable to look back on.
TR İşleri kağıda dökmek, size geriye dönüp bakabileceğiniz somut ve güvenilir bir şey verir.
inglês | turco |
---|---|
gives | verir |
concrete | somut |
something | bir şey |
and | ve |
reliable | güvenilir |
to | şey |
EN I feel pain and then I know there is something I need to change
TR Acı hissediyorum ve sonra değiştirmem gereken bir şey olduğunu biliyorum
inglês | turco |
---|---|
need | gereken |
and | ve |
is | olduğunu |
something | bir şey |
to | şey |
Mostrando 50 de 50 traduções