EN “I view my own district in a completely different way, now,” one participant says, who herself lives in Neukölln
EN “I view my own district in a completely different way, now,” one participant says, who herself lives in Neukölln
TR Neukölln’de oturan bir katılımcı “Şimdi kendi çevremi çok farklı bir gözle görüyorum” diyor
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
inglês | turco |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN In recordings where each participant is recorded in a separate channel or track, Sonix will recognize each channel separately and then combine each recording into one transcript.
TR Her katılımcının ayrı bir kanal veya parça halinde kaydedildiği kayıtlarda, Sonix her kanalı ayrı ayrı tanıyacak ve ardından her kaydı tek bir transkripte birleştirecektir.
inglês | turco |
---|---|
transcript | transkripte |
sonix | sonix |
or | veya |
and | ve |
in | halinde |
then | ardından |
channel | kanal |
separate | ayrı |
a | bir |
each | her |
EN Actually, this is not Gade’s first experience as a project participant
TR Aslında bu, Gade’nin proje katılımcısı olarak ilk tecrübesi değil
inglês | turco |
---|---|
actually | aslında |
experience | tecrübesi |
project | proje |
this | bu |
not | değil |
first | ilk |
as | olarak |
EN Actually, this is not Gade’s first experience as a project participant
TR Aslında bu, Gade’nin proje katılımcısı olarak ilk tecrübesi değil
inglês | turco |
---|---|
actually | aslında |
experience | tecrübesi |
project | proje |
this | bu |
not | değil |
first | ilk |
as | olarak |
EN Similar to Ken Burns, using our website you agree to become an affiliate program participant
TR Ken Burns'e benzer şekilde, web sitemizi kullanarak bir ortaklık programı katılımcısı olmayı kabul ediyorsunuz
inglês | turco |
---|---|
similar | benzer |
website | web |
our website | sitemizi |
program | programı |
using | kullanarak |
agree | kabul |
EN Special e-bulletins for our exhibition will be prepared monthly. E-bulletins, which include up-to-date information regarding the exhibition, exhibition news and participant news, will be sent to all contacts in our data.
TR Fuarımıza özel e-bültenler aylık olarak hazırlanacaktır. Fuar hakkında güncel bilgiler, fuar haberleri, katılımcı haberlerinin yer aldığı e-bültenler datalarımızda bulunan tüm kesimlere gönderilecektir.
inglês | turco |
---|---|
monthly | aylık |
up-to-date | güncel |
news | haberleri |
information | bilgiler |
all | tüm |
and | özel |
to | hakkında |
in | yer |
EN Actually, this is not Gade’s first experience as a project participant
TR Aslında bu, Gade’nin proje katılımcısı olarak ilk tecrübesi değil
inglês | turco |
---|---|
actually | aslında |
experience | tecrübesi |
project | proje |
this | bu |
not | değil |
first | ilk |
as | olarak |
EN Actually, this is not Gade’s first experience as a project participant
TR Aslında bu, Gade’nin proje katılımcısı olarak ilk tecrübesi değil
inglês | turco |
---|---|
actually | aslında |
experience | tecrübesi |
project | proje |
this | bu |
not | değil |
first | ilk |
as | olarak |
EN The Prize Draw is open to all Members (each a “Participant”), regardless of their country of residence
TR Ödül Çekilişi, ikamet ettikleri ülkeye bakılmaksızın, tüm Üyeler’e (her biri bir “Katılımcı”) açıktır
EN ELIGIBILITY CRITERIA Entry into the Prize Draw shall be subject to a Participant booking a valid Stay
TR HAK SAHİPLİĞİ KRİTERİ Ödül Çekilişi’ne katılım Katılımcı’nın geçerli bir Konaklama rezervasyonu yapmasına tabidir
inglês | turco |
---|---|
valid | geçerli |
stay | konaklama |
subject to | tabidir |
a | bir |
EN 4. PRIZES One winning Participant (“Winner”) will win one million Reward Points from ALL – Accor Live Limitless (“Prize”)
TR 4. ÖDÜLLER Bir kazanan Katılımcı (“Kazanan”) Accor Live Limitless’ten bir milyon Ödül Puanı kazanacaktır (“Ödül”)
EN Germany, which is sharing the Chair with Morocco in 2017/2018, invited participant to the meeting at the Federal Foreign Office at the end of June 2017.
TR Almanya – Fas’la birlikte – 2017/2018 dönem başkanı ve 2017 Haziran sonunda Dışişleri Bakanlığında toplantı çağrısı yaptı.
inglês | turco |
---|---|
germany | almanya |
at | nda |
foreign | dış |
end | sonunda |
june | haziran |
which | ve |
EN In recordings where each participant is recorded in a separate channel or track, Sonix will recognize each channel separately and then combine each recording into one transcript.
TR Her katılımcının ayrı bir kanala veya parçaya kaydedildiği kayıtlarda, Sonix her kanalı ayrı ayrı tanıyacak ve ardından her kaydı tek bir transkripte birleştirecektir..
inglês | turco |
---|---|
transcript | transkripte |
sonix | sonix |
or | veya |
and | ve |
channel | kanal |
separate | ayrı |
then | ardından |
a | bir |
each | her |
EN as a participant to a corporate event organized by us (campaigns, conferences, customer events, etc.), or a visitor of our offices or factories (“Premises”)
TR tarafımızca düzenlenen kurumsal bir etkinliğin (kampanyalar, konferanslar, müşteri etkinlikleri vb.) katılımcısı veya ofislerimize ya da fabrikalarımıza ("Tesisler") gelen ziyaretçi
inglês | turco |
---|---|
corporate | kurumsal |
campaigns | kampanyalar |
conferences | konferanslar |
customer | müşteri |
events | etkinlikleri |
visitor | ziyaretçi |
or | veya |
a | bir |
EN Zoom + AWS Virtual Participant Framework now available on Github
TR Zoom + AWS Sanal Katılımcı Çerçevesi artık Github'da
inglês | turco |
---|---|
zoom | zoom |
aws | aws |
virtual | sanal |
now | artık |
EN What to know if you?re a breakout room participant
TR Bir ara odan?n kat?l?mc?s?ysan?z bilmeniz gerekenler:
inglês | turco |
---|---|
to know | bilmeniz |
a | bir |
EN ?End User? means a Host or Participant who uses the Services.
TR ''Son Kullanıcı'', Hizmeti kullanan bir Oturum Sahibi veya Katılımcı anlamına gelir.
inglês | turco |
---|---|
end | son |
means | anlamına |
services | hizmeti |
user | kullanıcı |
uses | kullanan |
or | veya |
a | bir |
EN ?Participant? has the meaning in the Zoom Services Description.
TR "Katılımcı", Zoom Hizmetler Tanımında belirtilen anlama gelmektedir.
inglês | turco |
---|---|
zoom | zoom |
services | hizmetler |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
inglês | turco |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Even though he is working in a short-term employment project, he is not anxious anymore when he wakes up to a brand new day and he says he’s feeling happy; psychologically and financially relieved because he has a job and regular income
TR Kısa süreli bir işte çalışıyor olsa da yeni bir güne uyandığında artık kaygı değil, memnuniyet hissediyor; bir işi ve düzenli bir geliri olduğu için psikolojik ve maddi olarak rahatladığını belirtiyor
inglês | turco |
---|---|
regular | düzenli |
short | kısa |
term | süreli |
and | ve |
in | da |
job | iş |
even | bir |
anymore | artık |
is | olduğu |
has | ne |
new | yeni bir |
EN “BIM is a key success factor in our projects, since we’re developing new technologies so fast now,” Angeltveit says
TR Angeltveit, “BIM, projelerimizde önemli bir başarı faktörüdür, çünkü şimdi çok hızlı yeni teknolojiler geliştiriyoruz” diyor
EN “There are lots of opportunities here to explore,” Angeltveit says.
TR Angeltveit, “Burada keşfedilecek birçok fırsat var” diyor.
EN “In the end, we can help to deliver a better, safer tunnel and stations than ever before,” Angeltveit says.
TR Angeltveit, “Sonunda, her zamankinden daha iyi, daha güvenli bir tünel ve istasyon sağlamaya yardımcı olabiliriz” diyor.
EN Tesla says it can create windscreens with very aggressive feature lines, impossible to replicate using conventional methods.
TR Gerçekten elektrikli bir SUV üretecekler mi?
inglês | turco |
---|---|
lines | bir |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor
inglês | turco |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN We could not access the healthcare my son and I needed,” Fatima says.
TR Oğlumun ve benim ihtiyaç duyduğumuz sağlık hizmetlerine erişemiyorduk,” diyor Fatima.
EN “Two of my sons got married and had kids,” she says as she kisses one of her grandchildren
TR “İki oğlum evlendi ve çocukları oldu,” diyor torunlarından birini öperken
EN 2. As soon as you are directed to the Payment page, scroll to the coupon section and click on the blue link that says 'I have a discount coupon?'.
TR 2. Ödeme sayfasına yönlendirildiğinizde, sayfayı kupon bölümüne kaydırın ve 'İndirim kuponum var' yazılı mavi linke tıklayın.
inglês | turco |
---|---|
click | tıklayın |
section | bölüm |
page | sayfası |
and | ve |
blue | mavi |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
inglês | turco |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Even though he is working in a short-term employment project, he is not anxious anymore when he wakes up to a brand new day and he says he’s feeling happy; psychologically and financially relieved because he has a job and regular income
TR Kısa süreli bir işte çalışıyor olsa da yeni bir güne uyandığında artık kaygı değil, memnuniyet hissediyor; bir işi ve düzenli bir geliri olduğu için psikolojik ve maddi olarak rahatladığını belirtiyor
inglês | turco |
---|---|
regular | düzenli |
short | kısa |
term | süreli |
and | ve |
in | da |
job | iş |
even | bir |
anymore | artık |
is | olduğu |
has | ne |
new | yeni bir |
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
inglês | turco |
---|---|
school | okulu |
gade | gade |
work | çalışmak |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor
inglês | turco |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
inglês | turco |
---|---|
school | okulu |
gade | gade |
work | çalışmak |
EN We could not access the healthcare my son and I needed,” Fatima says.
TR Oğlumun ve benim ihtiyaç duyduğumuz sağlık hizmetlerine erişemiyorduk,” diyor Fatima.
EN “Two of my sons got married and had kids,” she says as she kisses one of her grandchildren
TR “İki oğlum evlendi ve çocukları oldu,” diyor torunlarından birini öperken
EN Uber says Hertz will make 50,000 Teslas available for its drivers
TR Honda'dan yepyeni bir reklam var: "Kararlılığın Kökeni"
inglês | turco |
---|---|
for | bir |
EN We will build our future from algorithms and codes, says the Technical University Cologne
TR Geleceğimizi algoritmalar ve kodlarla inşa edeceğiz, diyor TH Köln
inglês | turco |
---|---|
build | inşa |
says | diyor |
cologne | köln |
and | ve |
EN Nearly half of all women are denied their bodily autonomy, says new United Nations Population Fund, UNFPA, report, My Body is My Own. Violations...
TR UNFPA’in yeni “Dünya Nüfus Durumu” raporuna göre, kadınların neredeyse yarısı kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma ve karar verme hakkından...
inglês | turco |
---|---|
nearly | neredeyse |
of | ın |
new | yeni |
population | nüfus |
report | raporuna |
women | kadınlar |
their | ve |
own | kendi |
Mostrando 50 de 50 traduções