EN Inline blending requires fewer tanks to produce the same amount of product per day, and since they are smaller, they have smaller footprints and can be housed in smaller buildings
EN Inline blending requires fewer tanks to produce the same amount of product per day, and since they are smaller, they have smaller footprints and can be housed in smaller buildings
TR Inline karıştırmada, günlük olarak aynı miktarda ürün üretmek için daha az tank gereklidir ve tanklar daha küçük olduğundan, daha az yer kaplar ve daha küçük binalara yerleştirilebilir
inglês | turco |
---|---|
inline | inline |
amount | miktarda |
day | günlük |
product | ürün |
fewer | az |
and | ve |
smaller | daha küçük |
the | aynı |
of | in |
EN As technology advances, devices utilizing these technologies become smaller and smaller
TR Teknoloji ilerledikçe, bu teknolojileri kullanan cihazlar küçüldükçe küçülür
inglês | turco |
---|---|
devices | cihazlar |
technology | teknoloji |
these | bu |
technologies | teknolojileri |
EN PHP supports > (bigger than), >= (bigger than or equal to), == (equal), != (not equal), < (smaller than) and <= (smaller than or equal to)
TR PHP > (büyüktür), >= (büyüktür ya da eşittir), == (eşittir), != (eşit değildir), < (küçüktür) ve <= (küçüktür ya da eşittir) gösterimlerini destekler
inglês | turco |
---|---|
php | php |
supports | destekler |
to | e |
not | değildir |
and | ve |
equal | eşit |
EN Yes, AWS has been assessed and approved as a cloud service provider for the US East and US West Regions at Impact Level 2, AWS GovCloud (US) at Impact Levels 4 and 5, and the AWS Secret Region at Impact Level 6.
TR Evet, AWS ABD Doğu ve ABD Batı Bölgeleri için Etki Düzeyi 2'de, AWS GovCloud (ABD) için Etki Düzeyleri 4 ve 5'te, AWS Gizli Bölgesi için de Etki Düzeyi 6'da bir bulut hizmeti sağlayıcısı olarak değerlendirilmiş ve kabul edilmiştir.
inglês | turco |
---|---|
service | hizmeti |
us | abd |
impact | etki |
level | düzeyi |
govcloud | govcloud |
levels | düzeyleri |
secret | gizli |
region | bölgesi |
aws | aws |
cloud | bulut |
yes | evet |
and | da |
provider | sağlayıcısı |
west | batı |
at | de |
for | için |
a | bir |
the | kabul |
as | olarak |
EN At the time, a new kind of cancer therapy was a far more ambitious and a far more commercial goal than working on a vaccine against a lung disease that was spread by a virus would ever have been.
TR Çünkü yeni türden bir kanser tedavisinin hedeflenmesi, virüs kaynaklı bir akciğer hastalığına karşı bir aşı üzerinde çalışmaya kıyasla hem çok daha iddialıydı ve hem çok daha cazip bir ekonomik girişimdi.
inglês | turco |
---|---|
new | yeni |
cancer | kanser |
disease | hastalığı |
virus | virüs |
vaccine | aşı |
and | ve |
a | bir |
ever | daha |
EN Using this tool, it will be a lot easier to find keyword opportunities that your competitors have so far missed out on, putting you far ahead of the curve.
TR Bu aracı kullanarak, rakiplerinizin şimdiye kadar kaçırdığı anahtar kelime fırsatlarını bulmak çok daha kolay olacak ve sizi eğrinin çok önüne geçirecektir.
inglês | turco |
---|---|
this | bu |
easier | daha kolay |
your | ve |
using | kullanarak |
EN This event series where we so far have hosted Joe Haslam, Skyler Logsdon, Cheryl Edison and Fernando Polo on the Impact Hub stage; is also a networking event for entrepreneurs.
TR Şimdiye kadar Joe Haslam, Skyler Logsdon, Cheryl Edison ve Fernando Polo’yu Impact Hub sahnesinde ağırladığımız etkinlik serisi aynı zamanda girişimciler için bir networking etkinliği.
inglês | turco |
---|---|
series | serisi |
hub | hub |
event | etkinlik |
and | ve |
the | aynı |
for | için |
EN effectiveness and impact of funded projects: assess the performance of the research programmes you fund in terms of output, citations and international impact
TR Finanse Edilen Projelerin Geçerliliği ve Etkisi: Finanse ettiğiniz araştırma programlarının performansını sonuçları, atıf almaları ve uluslararası etkileri bakımından değerlendirin
inglês | turco |
---|---|
impact | etkisi |
research | araştırma |
international | uluslararası |
and | ve |
of | nın |
performance | performans |
EN Cylinder impact resistance and wear – Hydraulic cylinders protected with Eatonite anti-corrosion laser cladding can withstand impact up to 24 foot pounds of force without cracking
TR Silindir darbe gerilim dayanımı aşınma – Eatonite korozyon önleyici lazer kaplamayla korunan hidrolik silindirler, çatlama olmaksızın 24 fut-libreye varan darbelere dayanabilir
EN effectiveness and impact of funded projects: assess the performance of the research programmes you fund in terms of output, citations and international impact
TR Finanse Edilen Projelerin Geçerliliği ve Etkisi: Finanse ettiğiniz araştırma programlarının performansını sonuçları, atıf almaları ve uluslararası etkileri bakımından değerlendirin
inglês | turco |
---|---|
impact | etkisi |
research | araştırma |
international | uluslararası |
and | ve |
of | nın |
performance | performans |
EN DoD customers with prospective Impact Level 4 or Impact Level 5 applications should contact DISA to begin the approval process.
TR Muhtemel Etki Düzeyi 4 veya Etki Düzeyi 5 uygulamaları olan DoD müşterilerinin onay sürecini başlatmak için DISA'ya başvurması gerekir.
inglês | turco |
---|---|
dod | dod |
customers | müşterilerinin |
impact | etki |
level | düzeyi |
should | gerekir |
approval | onay |
process | sürecini |
to | için |
or | veya |
applications | uygulamalar |
EN These global events have a significant impact on global logistics and raw material prices. At Tetra Pak, we are doing our utmost to minimise the impact of these disruptions on our global supply chain
TR Bu küresel olayların küresel lojistik ve ham madde fiyatları üzerinde önemli bir etkisi var. Tetra Pak olarak, bu aksaklıkların küresel tedarik zincirimiz üzerindeki etkisini en aza indirmek için elimizden geleni yapıyoruz
inglês | turco |
---|---|
global | küresel |
logistics | lojistik |
raw | ham |
tetra | tetra |
pak | pak |
supply | tedarik |
significant | önemli |
prices | fiyatları |
these | bu |
impact | etkisini |
and | ve |
of | in |
on | üzerindeki |
to | için |
a | bir |
events | olayları |
the | üzerinde |
EN Large collaborative projects can often involve hundreds of contributors, and even for smaller research efforts an author list of 10-15 people is not unusual
TR İşbirliği gerektiren büyük projelere genelde yüzlerce kişi katkı sağlamakta, daha küçük araştırmalarda bile 10-15 kişilik yazar listeleriyle karşılaşılabilmektedir
inglês | turco |
---|---|
projects | projelere |
often | genelde |
author | yazar |
people | kişi |
even | bile |
smaller | daha küçük |
large | büyük |
for | daha |
EN You’ll be able to instantly track the video creators who are important to your channel, whether they are big influencers setting trends in your space, or channels smaller than you having breakthrough content
TR Kanalınız için önemli olan video içerik oluşturucularını, alanınızdaki trendleri belirleyen büyük fikir önderlerini veya gelişim gösteren içeriğe sahip olan sizden daha küçük kanalları anında izleyebileceksiniz
inglês | turco |
---|---|
trends | trendleri |
space | alan |
video | video |
important | önemli |
content | içerik |
big | büyük |
channel | kanal |
smaller | daha küçük |
instantly | anında |
or | veya |
EN Designed with a focus on high flow rate and low pressure drops this coupling is perfect for smaller connection lines.
TR Yüksek akış hızı ve daha az basınç düşüşü sunması hedeflenerek tasarlanan bu kaplin, daha küçük bağlantı hatları için mükemmeldir.
inglês | turco |
---|---|
flow | akış |
pressure | basınç |
connection | bağlantı |
and | ve |
this | bu |
high | yüksek |
smaller | daha küçük |
designed | için |
EN • Ideal for smaller supply lines when superior performance is needed compared to plastic couplings
TR • Daha küçük şebeke hatları için ideal olan bu kaplin, plastik kaplinlere kıyasla daha üstün bir performans sergiler.
EN While that made the world smaller for him, it was his discovery of the Internet that truly opened his eyes to the possibilities
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
inglês | turco |
---|---|
of | in |
that | gerçek |
smaller | daha küçük |
world | dünyayı |
EN After the Galaxy Note7’s fiery exit, Samsung is hoping to bring a different kind of heat with the Galaxy S8 series. We've carefully dissected and analyzed the Galaxy S8+—and now we turn our attention its smaller twin, the Galaxy S8.
TR Galaxy Note7'nin alevli çıkışından sonra, Samsung; Galaxy S8 serisi ile bambaşka bir hava estirmeyi umuyor.Galaxy S8+'ı detaylı bir şekilde parçalarına ayırıp analiz ettikten sonra şimdi sırada onun küçük ikizi Galaxy 8'e sıra geldi.
inglês | turco |
---|---|
galaxy | galaxy |
series | serisi |
now | şimdi |
smaller | küçük |
is | hava |
a | bir |
and | şekilde |
samsung | samsung |
EN The AN610 is a smaller slim line, ultra-low profile antenna that is suitable for use in indoor environments.
TR AN610 ince ve ultra düşük profilli daha küçük bir antendir, kapalı ortamlarda kullanıma uygundur.
inglês | turco |
---|---|
suitable | uygundur |
use | kullan |
environments | ortamlarda |
ultra | ultra |
low | düşük |
indoor | kapalı |
an | bir |
smaller | daha küçük |
EN values (scalar values are values that you can't 'break' into smaller pieces, unlike arrays, for instance)
TR değerler (sayıl değerler, dizilerin aksine daha küçük parçalara bölemeyeceğiniz değerlerdir)
inglês | turco |
---|---|
values | değerler |
unlike | aksine |
smaller | daha küçük |
for | daha |
you | de |
EN Known TSLA Bull says one will be the size we expect it to be, while the other will be around 15 - 20 percent smaller.
TR Gerçek olmasını ister miydiniz?
inglês | turco |
---|---|
to be | olmasını |
EN After the Galaxy Note7’s fiery exit, Samsung is hoping to bring a different kind of heat with the Galaxy S8 series. We've carefully dissected and analyzed the Galaxy S8+—and now we turn our attention its smaller twin, the Galaxy S8.
TR Galaxy Note7'nin alevli çıkışından sonra, Samsung; Galaxy S8 serisi ile bambaşka bir hava estirmeyi umuyor.Galaxy S8+'ı detaylı bir şekilde parçalarına ayırıp analiz ettikten sonra şimdi sırada onun küçük ikizi Galaxy 8'e sıra geldi.
inglês | turco |
---|---|
galaxy | galaxy |
series | serisi |
now | şimdi |
smaller | küçük |
is | hava |
a | bir |
and | şekilde |
samsung | samsung |
EN You’ll be able to instantly track the video creators who are important to your channel, whether they are big influencers setting trends in your space, or channels smaller than you having breakthrough content
TR Kanalınız için önemli olan video içerik oluşturucularını, alanınızdaki trendleri belirleyen büyük fikir önderlerini veya gelişim gösteren içeriğe sahip olan sizden daha küçük kanalları anında izleyebileceksiniz
inglês | turco |
---|---|
trends | trendleri |
space | alan |
video | video |
important | önemli |
content | içerik |
big | büyük |
channel | kanal |
smaller | daha küçük |
instantly | anında |
or | veya |
EN As such, for 35 years the generation of children has been about a third smaller than that of its parents – nowadays there are twice as many 50-year olds as there are newborn babies
TR 1975 yılından bu yana kadın başına düşen çocuk sayısı küçük değişiklikler göstererek 1,3 seviyesinde seyrediyor
inglês | turco |
---|---|
children | çocuk |
a | sayısı |
smaller | küçük |
of | başına |
EN On one hand it feels like a bigger cosmopolitan city, whilst at the same time maintaining the friendly charm one would normally expect of a smaller town
TR Bonn’da bir yandan büyükçe kozmopolitik bir kent havası, öte yandan bir küçük kentin sevecen cazibesi var
inglês | turco |
---|---|
bigger | büyük |
smaller | küçük |
city | kent |
same | bir |
EN In terms of content, too, it is worth having a look at smaller university towns
TR İçerik açısından da daha küçük üniversite kentlerine bir göz atmaya değer
inglês | turco |
---|---|
worth | değer |
in terms of | açısından |
university | üniversite |
at | de |
in | da |
smaller | daha küçük |
a | bir |
look | göz |
EN Of course, there are also many other, smaller foundations that offer scholarships, as do the German universities and colleges, most of which also offer the Deutschlandstipendium (scholarship from the National Scholarship Programme).
TR Ayrıca Almanya’daki yüksek öğrenim kuruluşlarının büyük çoğunluğu öğrencilerine Almanya Bursu alma şansı sunuyor.
inglês | turco |
---|---|
also | ayrıca |
of | nın |
german | almanya |
are | sunuyor |
EN Many have also made the changed working conditions of journalists from home or in smaller teams transparent and thus gained credibility
TR Ayrıca pek çok medya kuruluşu gazetecilerin ev ofisi ve küçük ekipler halinde çalışmaları konusunda şeffaf bir politika izledi ve bu şekilde güvenilirliklerini arttırdı
inglês | turco |
---|---|
smaller | küçük |
teams | ekipler |
transparent | şeffaf |
in | halinde |
have | bu |
many | pek |
and | ve |
the | şekilde |
of | konusunda |
EN We know for certain that it will be different from the Europe we know today – probably smaller, older and less predictable.
TR Biliyoruz ki, bu Avrupa zorunlu olarak bizim bildiğimiz Avrupa’dan farklı olacak; muhtemelen daha küçük, daha yaşlı ve daha az önceden kestirilebilir.
inglês | turco |
---|---|
we know | biliyoruz |
europe | avrupa |
different | farklı |
probably | muhtemelen |
smaller | küçük |
less | az |
and | ve |
EN While that made the world smaller for him, it was his discovery of the Internet that truly opened his eyes to the possibilities
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
inglês | turco |
---|---|
of | in |
that | gerçek |
smaller | daha küçük |
world | dünyayı |
EN These smaller-scale compute capabilities can be flexibly installed wherever and whenever needed.
TR Bu daha küçük ölçekli bilişim kabiliyetleri, ihtiyaç duyulan her yerde ve her zaman esnek bir şekilde kurulabilir.
inglês | turco |
---|---|
wherever | her yerde |
be | daha |
smaller | küçük |
needed | ihtiyaç |
these | bu |
and | ve |
whenever | zaman |
EN This will ensure that you don’t end up getting surprised by a smaller site that is catching up on you but may not be displayed by something like a top 20 list
TR Bu, sizi yakalayan ancak ilk 20 listesi gibi bir şey tarafından görüntülenmeyebilecek daha küçük bir site tarafından şaşırmamanızı sağlayacaktır
inglês | turco |
---|---|
site | site |
this | bu |
by | tarafından |
list | listesi |
smaller | daha küçük |
something | bir şey |
like | gibi |
a | ilk |
but | ancak |
top | bir |
EN Keep in mind that smaller functional words like indefinite articles and prepositions shouldn’t be capitalized.
TR Belirsiz artikeller ve edatlar gibi daha küçük işlevsel kelimelerin büyük harfle yazılmaması gerektiğini unutmayın.
inglês | turco |
---|---|
functional | işlevsel |
keep in mind | unutmayın |
smaller | daha küçük |
in | daha |
and | ve |
EN During training, it uses a smaller labeled data set to guide classification and feature extraction from a larger, unlabeled data set
TR Eğitim sırasında, daha geniş, etiketsiz bir veri kümesinden sınıflandırmaya ve özellik ayrıştırmaya yön vermek için daha küçük, etiketli bir veri kümesi kullanır
inglês | turco |
---|---|
training | eğitim |
uses | kullanır |
data | veri |
feature | özellik |
and | ve |
during | sırasında |
smaller | daha küçük |
a | bir |
to | için |
EN For smaller teams looking to scale machine learning deployments, IBM Watson Machine Learning Server offers simple installation on any private or public cloud.
TR Makine öğrenmesi devreye alımlarını ölçeklemek isteyen daha küçük çaplı ekipler için, IBM Watson Machine Learning Server özel veya genel bir bulutta basit kurulum olanağı sunar.
inglês | turco |
---|---|
teams | ekipler |
ibm | ibm |
watson | watson |
offers | sunar |
installation | kurulum |
public | genel |
cloud | bulutta |
server | server |
simple | basit |
or | veya |
smaller | daha küçük |
machine | makine |
EN This represents a paradigm shift over batch blending because it requires fewer and smaller tanks
TR Bu, daha az sayıda ve daha küçük tanklar gerektirdiğinden kesikli harmanlamaya göre bir paradigma kaymasını temsil eder
inglês | turco |
---|---|
represents | temsil |
and | ve |
this | bu |
over | da |
fewer | az |
smaller | daha küçük |
a | sayıda |
EN Smaller spaces such as a phone booth, focus room, or executive office are ideal for one-on-one meetings or personal focus spaces
TR Telefon kulübesi, odak odası veya idari ofis gibi daha küçük alanlar, bire bir toplantılar veya kişisel odak alanları için idealdir
inglês | turco |
---|---|
phone | telefon |
focus | odak |
office | ofis |
ideal | idealdir |
personal | kişisel |
room | odası |
or | veya |
smaller | daha küçük |
for | için |
a | bir |
meetings | toplantılar |
as | gibi |
EN Get multiple smaller documents with specific file sizes
TR Belirli dosya boyutlarında birden çok küçük belge alın
inglês | turco |
---|---|
smaller | küçük |
documents | belge |
specific | belirli |
file | dosya |
get | alın |
with | çok |
EN You can downgrade your plan any time without changing the billing date. Your next bill will reflect the new, smaller credit cap along with the new price plan.
TR Faturalama tarihini değiştirmeden planınızı ne zaman isterseniz düşürebilirsiniz. Bir sonraki faturanız yeni plan fiyatı ile birlikte daha düşük kredi üst limitini de yansıtacaktır.
inglês | turco |
---|---|
credit | kredi |
new | yeni |
time | zaman |
next | sonraki |
any | ne |
plan | plan |
EN Plus, many platforms take up to 15% of your online sales in the form of various fees, meaning you end up with smaller profit margins overall.
TR Üstelik birçok platform, çeşitli ücretler altında satışlarınızın %15'ine varan kısmını alır, bu da toplamda daha düşük kar elde etmenize neden olur.
inglês | turco |
---|---|
platforms | platform |
of | ın |
fees | ücretler |
sales | satış |
you | etmenize |
in | da |
with | elde |
in the | altında |
many | çok |
your | bu |
meaning | bir |
to | neden |
various | çeşitli |
plus | daha |
EN This method preserves hard edges and produces a smaller file in illustrations containing edges that are not anti-aliased
TR Bu yöntem sert kenarları korur ve illüstrasyonlarda, yumuşatılmamış kenarlar içeren daha küçük bir dosya oluşturur
inglês | turco |
---|---|
method | yöntem |
hard | sert |
file | dosya |
containing | içeren |
and | ve |
this | bu |
a | bir |
smaller | daha küçük |
EN However, we are sure that it is as secure and private as you can hope to get, with far greater respect for your privacy than the American equivalents offer.Our team is competent and passionate
TR Ancak, biz amerikan eşdeğerleri teklif daha gizlilik için çok daha büyük bir saygı ile, almak için umut gibi güvenli ve özel olduğundan eminiz.Ekibimiz yetkin ve tutkulu
inglês | turco |
---|---|
hope | umut |
american | amerikan |
offer | teklif |
passionate | tutkulu |
our team | ekibimiz |
privacy | gizlilik |
we | biz |
and | ve |
greater | daha büyük |
respect | saygı |
EN Map out where you’ve been and where you want to go next, and see how far you’ve come.
TR Nerelerden geldiğinizi, bundan sonra nereye gitmek istediğinizi, ve ne kadar ilerleme kat ettiğinizi görün.
inglês | turco |
---|---|
where | nereye |
and | ve |
see | görün |
been | ne |
EN Ptolomy'sGeographia, written in the 2nd century and printed in 1618-1619 by Isaac Elzevier, remained fundamental up to far into the 17th century.
TR 2. yüzyılda yazılan 1618-16192'da Isaac Elzevier tarafından basılan Ptolomy'sGeographia, 17. yüzyıla kadar temel bir eser olarak kalmıştır.
inglês | turco |
---|---|
fundamental | temel |
by | tarafından |
and | da |
to | kadar |
EN It is an equivalent of a handwritten signature or stamped seal, but offering far more inherent security
TR Elle yazılmış bir imzaya veya mühürlü mühüre eşdeğerdir, ancak çok daha doğal bir güvenlik sunar
inglês | turco |
---|---|
offering | sunar |
security | güvenlik |
or | veya |
more | daha |
a | bir |
but | ancak |
EN "Fish soup, crab cake, tuna steak (none of which I can pronounce in French but didn't matter because our waiter spoke at LEAST 5 languages) + wine...probably my favorite meal in Europe so far."
TR "Soğuk bir günde gelip balık çorbası için. Ya da istediğininizi yiyin için. Fiyatlar makul.mekan iyi."
inglês | turco |
---|---|
in | da |
fish | balık |
at | iyi |
of | in |
because | için |
EN By weight, electronics require far more resources than any other product.
TR Ağırlık hesabı yapıldığında elektronikler, diğer tüm ürünlerden çok daha fazla kaynak gerektirir.
inglês | turco |
---|---|
weight | ağırlık |
require | gerektirir |
resources | kaynak |
any | tüm |
other | diğer |
EN Always remember to pick a project that resonates with you and one that you expect will be around far into the future
TR Size bir anlam ifade eden ve gelecekte piyasada olmasını beklediğiniz bir proje seçmeyi hiçbir zaman unutmayın
inglês | turco |
---|---|
always | zaman |
project | proje |
and | ve |
a | bir |
the | size |
EN This fundamental idea can be applied to far more complex setups, and its potential is arguably limitless
TR Bu temel fikir çok daha karmaşık koşullara uygulanabilir ve potansiyeli tartışmalı olarak sınırsızdır
inglês | turco |
---|---|
idea | fikir |
complex | karmaşık |
potential | potansiyeli |
and | ve |
this | bu |
EN customer reviews! Check out what people have written so far, and share your own experience.
TR musteri degerlendirmeleri! İnsanların şu ana kadar neler yazdıklarına bakın ve kendi deneyimlerinizi paylaşın.
inglês | turco |
---|---|
share | paylaşın |
what | neler |
and | ve |
Mostrando 50 de 50 traduções