TR İhtiyaç tespiti amacıyla yaptığımız hane ziyaretlerinin tamamen durması nedeniyle, beyan odaklı bir değerlendirme yöntemiyle karşı karşıya kaldık
"yöntemiyle karşı karşıya" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
TR İhtiyaç tespiti amacıyla yaptığımız hane ziyaretlerinin tamamen durması nedeniyle, beyan odaklı bir değerlendirme yöntemiyle karşı karşıya kaldık
EN As the household visits we used to make to identify needs came to a halt, we are faced with a declaration-based assessment method
turco | inglês |
---|---|
değerlendirme | assessment |
TR Eriyik boyama yöntemiyle boyanan elyafa nüfuz eden renk pigmentleri, renklerin canlılığını geleneksel yöntemlerle boyanan elyaftan daha uzun süre korur, defalarca yıkamadan sonra bile solmaya daha az meyil gösterir.
EN Color pigments are deeply embedded into TENCEL™ Modal fibers, which retain long-lasting color vibrancy more than conventionally dyed fibers, and are less prone to fade even after repeated washing.
turco | inglês |
---|---|
renk | color |
uzun | long |
TR Pülverizatör Memelerinde Pülverizasyon Karakteristiklerinin Görüntü İşleme Yöntemiyle Belirlenmesi
EN Determination of Spray Characteristics in Sprayer Nozzles Using Image Processing Method
turco | inglês |
---|---|
görüntü | image |
belirlenmesi | determination |
TR Biyo plastik malzeme, bitki lifleri ve organik reçine kullanılarak enjeksiyon kalıplama yöntemiyle üretiliyor.
EN The bio-plastic is produced with the help of plant fibres and biological resin using an injection-moulding process.
turco | inglês |
---|---|
plastik | plastic |
bitki | plant |
ve | and |
organik | bio |
enjeksiyon | injection |
TR Bu dükkân, Almanya’daki gıda maddesi ve diğer günlük ihtiyaç maddelerini ambalajsız satışa sunan ilk süpermarketlerden biriydi ve tamamen Crowdfunding adı verilen kitle fonlaması yöntemiyle finanse edildi.
EN It was one of the first supermarkets in Germany to offer foods and other everyday necessities without packaging, and it was financed entirely by crowdfunding.
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
daki | in |
diğer | other |
günlük | everyday |
sunan | offer |
tamamen | entirely |
TR 3D baskı yöntemiyle üretim, süper bilgisayar, hidrojen: Bilimsel araştırmanın Almanya’da ulaştığı yeni boyutlara üç örnek.
EN 3D printing, a supercomputer and hydrogen: three examples of how research in Germany is achieving new dimensions.
turco | inglês |
---|---|
baskı | printing |
hidrojen | hydrogen |
bilimsel | research |
almanya | germany |
yeni | new |
örnek | examples |
ın | of |
TR Korona krizinde, sanayiden ortaklarla birlikte 3D baskı yöntemiyle tıbbi donanımlar için prototip ve bileşen üretildi.
EN During the coronavirus crisis, for example, prototypes and components for medical equipment have been produced with industrial partners using 3D printing.
turco | inglês |
---|---|
baskı | printing |
tıbbi | medical |
TR 1967: Frank Rosenblatt, deneme yanılma yöntemiyle 'öğrenen' nöral bir ağa dayalı ilk bilgisayar Mark 1 Perceptron'u yarattı
EN 1967: Frank Rosenblatt builds the Mark 1 Perceptron, the first computer based on a neural network that 'learned' though trial and error
turco | inglês |
---|---|
deneme | trial |
bilgisayar | computer |
TR Bu model, deneme yanılma yöntemiyle öğrenir
EN This model learns as it goes by using trial and error
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
model | model |
deneme | trial |
TR Hayata Destek çalışanları olarak bu süreçte birçok zorlukla karşılaştık; mültecilerin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili çözüm yolları bulmaya çalıştık.
EN The project aims at increasing the living standards of refugees in rural areas and ensuring their access to rights and services while supporting their active participation in the community.
TR Bu dönemde özellikle yeni doğan bebekler ve kronik rahatsızlığı olanlar gibi kırılgan grupların karşı karşıya olduğu risk çok daha büyüktü
EN Occurring just before the pandemic hit Turkey, this development caused concern among internationally protected refugees
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
TR Hayata Destek çalışanları olarak bu süreçte birçok zorlukla karşılaştık; mültecilerin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili çözüm yolları bulmaya çalıştık.
EN The project aims at increasing the living standards of refugees in rural areas and ensuring their access to rights and services while supporting their active participation in the community.
TR Bu dönemde özellikle yeni doğan bebekler ve kronik rahatsızlığı olanlar gibi kırılgan grupların karşı karşıya olduğu risk çok daha büyüktü
EN Occurring just before the pandemic hit Turkey, this development caused concern among internationally protected refugees
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
TR Çevrimdışı hobiler, tutkular ve aktivitelerBirçok üye, iyileşme sürecinde ilerleme kaydetmeye başladıktan sonra, kendilerini rahatsız edici miktarda boş zamanla karşı karşıya bulur
EN Offline hobbies, passions and activitiesMany members, after starting to make progress with their recovery, find themselves faced with an uncomfortable amount of free time
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
üye | members |
ilerleme | progress |
rahatsız | uncomfortable |
miktarda | amount |
TR Öte yandan, eğitim hakkından mahrum kalan çocuklar başka bir can alıcı sorunla da karşı karşıya kalıyorlar
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
TR Otomobil dünyasının devleri dava ile karşı karşıya
EN UK diesel prices hit record high as petrol costs continue to rise
TR Öte yandan, eğitim hakkından mahrum kalan çocuklar başka bir can alıcı sorunla da karşı karşıya kalıyorlar
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
TR Yeni havayolunun önündeki en büyük engel, şu anda Google?ın kendi Matrix yazılımıyla rekabetle karşı karşıya olduğu için Google?da gezginler tarafından bulunabilmesini sağlamaktır.
EN One bigger hurdle for the new airline is ensuring it can be found by travellers in Google as currently it faces competition from Google?s own Matrix software
turco | inglês |
---|---|
yazılımı | software |
TR Toplum giderek yaşlanıyor ve böylece sağlık sistemi yeni yüklerle karşı karşıya geliyor
EN Society is getting older and the health system is experiencing new burdens
turco | inglês |
---|---|
toplum | society |
ve | and |
sağlık | health |
sistemi | system |
yeni | new |
TR Ama bu kulağa hoş gelen duyurular değersiz, Türkiye’nin demokrasi hareketi karanlık günlerle karşı karşıya,” diyor ortak kurumumuz “Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği” nden Barış Altıntaş.
EN It proposes to fill a substantial gap in Turkey about linguistic rights as an essential part of cultural plurality.
turco | inglês |
---|---|
ama | it |
türkiye | turkey |
TR BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, New York – Afganistan uzun süredir insani krizlerle karşı karşıya. Artarak devam eden güvensizlik ve istikrarsızlık, özellikle...
EN UNITED NATIONS, New York – Afghanistan has long faced multiple humanitarian crises. Now, the ongoing increased insecurity and instability is only...
turco | inglês |
---|---|
new | new |
york | york |
afganistan | afghanistan |
uzun | long |
ve | and |
TR BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, New York – Afganistan uzun süredir insani krizlerle karşı karşıya. Artarak devam eden güvensizlik ve istikrarsızlık, özellikle kadınlar ve kız çocukları için durumu daha da... Daha fazla
EN UNITED NATIONS, New York – Afghanistan has long faced multiple humanitarian crises. Now, the ongoing increased insecurity and instability is only worsening the situation, particularly for women and... Read more
turco | inglês |
---|---|
new | new |
york | york |
afganistan | afghanistan |
uzun | long |
özellikle | particularly |
kadınlar | women |
durumu | situation |
TR TÜRKİYE - 46 yaşındaki Sevda Şengün, COVID-19 salgını sırasında hamile kalan ve tüm bu sorularla karşı karşıya olan milyonlarca kadından sadece biri
EN TURKEY - Sevda Şengün, 46, is only one of millions of women who got pregnant and have faced all these questions during the pandemic
turco | inglês |
---|---|
sırasında | during |
ve | and |
TR Pek çok Suriyeli çocuk, yaşadıkları istismar ve yerinden edilme sorunları sebebiyle zihinsel olarak baskı ve zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu sebeple, gelişimleri ve diğer insanlarla etkileşimleri negatif etkilenmektedir.
EN In light of the deteriorating health and living conditions, WATAN seeks to solve all the problems related to sheltering poor families in northern
turco | inglês |
---|---|
sorunları | problems |
TR İlaç şirketleri, tedarik zinciri boyunca sıkı düzenlemeler, masraflı piyasadan geri çekmeler, sahtecilik ve ürün koruma nedeniyle artan zorluklar ile karşı karşıya
EN Pharmaceutical companies are facing increased challenges presented by strict regulations, costly recalls, counterfeiting and product protection across the supply chain
turco | inglês |
---|---|
şirketleri | companies |
tedarik | supply |
zinciri | chain |
sıkı | strict |
düzenlemeler | regulations |
ürün | product |
koruma | protection |
zorluklar | challenges |
TR Bu nedenle bir 'bileşen üreticisi' sıfatıyla doğal olarak siz, OEM'lerin (Original Equipment Manufacturer - Orijinal Ekipman Üreticisi) kendilerinden daha fazla parça üretme ihtiyacı ile karşı karşıya kalıyorsunuz
EN That?s why, as a component manufacturer, you face an inherent need to produce more components than the OEMs themselves
turco | inglês |
---|---|
bileşen | component |
siz | you |
ihtiyacı | need |
TR Ve bu, karşı karşıya kaldığımız zorluklardan yalnızca bir tanesi.
EN And that's just one example of the challenges that we need to face.
TR Karşı Karşıya Modunda başa baş yarışın, yakın zamanda geliştirilmiş Fantezi Draft modunda elit bir kadro kurmak için zamanla yarışın veya Çevrimiçi Kariyer Modunda bir sezonda kimin başarılı olabileceğini gösterin.
EN Go head-to-head in Versus Mode, beat the clock to build an elite team in the newly-improved Fantasy Draft or show who can deliver the goods over a season in an Online Career Mode.
turco | inglês |
---|---|
baş | head |
geliştirilmiş | improved |
veya | or |
kariyer | career |
TR Aynı zamanda, finansal güçlük çeken veya olası bir iflasla karşı karşıya kalan franchise alan ve verenlerin menfaatlerini korumak adına çözümler üretilir.
EN We also support struggling franchises to develop solutions and strategies which help safeguard franchisor interests when an entity faces financial distress or possible insolvency.
turco | inglês |
---|---|
finansal | financial |
olası | possible |
TR Kimya sektöründeki şirketler; endüstri, bilim, hukuk, politika ve ticaretin kesiştiği bir noktada yer aldığı için farklı alanlara ilişkin konularla karşı karşıya kalmaktadırlar
EN The industry sits at the intersection of science, law, policy and commerce, meaning that companies operating in this context face unique dynamics
turco | inglês |
---|---|
şirketler | companies |
endüstri | industry |
bilim | science |
hukuk | law |
politika | policy |
TR Moroğlu Arseven, yiyecek ve içecek sektörlerinin karşı karşıya olduğu çok çeşitli hukuki konularda ticaret odaklı öneriler geliştirir
EN The firm provides grounded and commercially-focused advice on a wide range of legal matters facing the food and beverage sectors
turco | inglês |
---|---|
yiyecek | food |
ve | and |
içecek | beverage |
hukuki | legal |
odaklı | focused |
öneriler | advice |
TR Moroğlu Arseven; müvekkillere, sanayi ve üretim sektörlerinin karşı karşıya olduğu hukuki konularda ticaret odaklı önerilerle gelir
EN The firm provides grounded and commercially-focused advice on a wide range of legal matters facing the industrial and manufacturing sectors
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
hukuki | legal |
odaklı | focused |
TR Öte yandan, eğitim hakkından mahrum kalan çocuklar başka bir can alıcı sorunla da karşı karşıya kalıyorlar
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
TR Öte yandan, eğitim hakkından mahrum kalan çocuklar başka bir can alıcı sorunla da karşı karşıya kalıyorlar
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
TR Hayata Destek çalışanları olarak bu süreçte birçok zorlukla karşılaştık; mültecilerin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili çözüm yolları bulmaya çalıştık.
EN The project aims at increasing the living standards of refugees in rural areas and ensuring their access to rights and services while supporting their active participation in the community.
TR Bu dönemde özellikle yeni doğan bebekler ve kronik rahatsızlığı olanlar gibi kırılgan grupların karşı karşıya olduğu risk çok daha büyüktü
EN Occurring just before the pandemic hit Turkey, this development caused concern among internationally protected refugees
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
TR Şirketin karşı karşıya olduğu tehditlerin ve güvenlik açıklarının etkisini dikkate alarak bilgi güvenliği risklerimizi sistematik şekilde değerlendirme;
EN Systematically evaluate our information security risks, taking into account the impact of company threats and vulnerabilities;
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
etkisini | impact |
bilgi | information |
TR Dünyada her yıl milyonlarca kız çocuğu ayrımcılıkla mücadele ediyor; toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle karşı karşıya kalıyor; eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi birçok temel hakka erişemiyor
EN On 24 January, at 20:55, an earthquake took place with the epicenter of Elazığ, Sivrice, measured at a seismic intensity of 6.8
TR Pek çok model, yangın tehlikesi ile karşı karşıya.
EN "In certain conditions while in fail-safe mode, the vehicle may accelerate after the accelerator pedal is released."
TR Birleşmiş bir Almanya’da karşı karşıya gelen karmaşık ve çoğu zaman da birbirinden çok farklı gerçekliklere eğlenceli ama anlayış dolu bir bakış. Bu kitaplarla zihninizde bir dünya canlanacak:
EN Entertaining and full of insights into the clash of complicated and often very different realities in the united Germany – these books conjure up a world in our mind’s eye:
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
karmaşık | complicated |
çok | very |
farklı | different |
dolu | full |
dünya | world |
TR Toplum giderek yaşlanıyor ve böylece sağlık sistemi yeni yüklerle karşı karşıya geliyor
EN Society is getting older and the health system is experiencing new burdens
turco | inglês |
---|---|
toplum | society |
ve | and |
sağlık | health |
sistemi | system |
yeni | new |
TR Tarım, giderek artan dünya nüfusuna, yüksek ekolojik bedel ödemeden kaliteli gıda maddesi üretmek gibi zorlu bir görevle karşı karşıya. Almanya‘daki bu dört anabilim dalı, bu ödevin üstesinden nasıl gelinebileceğini gösteriyor.
EN Agriculture faces the challenge of producing good foodstuffs for the growing world population at low ecological cost. These four study courses in Germany show how this task might be mastered.
turco | inglês |
---|---|
tarım | agriculture |
artan | growing |
dünya | world |
ekolojik | ecological |
üretmek | producing |
almanya | germany |
bu | this |
TR Yolculukları sırasında göçmen kuşlar sayısız tehlikeyle karşı karşıya geliyor.
EN Migrating birds face many dangers during their journey.
turco | inglês |
---|---|
sırasında | during |
sayısız | many |
TR Belli hassasiyetlere rağmen aşıların ihtiyacı olan herkese ulaşmasını sağlamazsak pandemiyi yenmemiz mümkün olmayacak ve virüsün giderek daha fazla mutasyonuyla da karşı karşıya kalacağız.
EN We will not defeat the pandemic – and we will be forced to fight an increasing number of variants – if we don’t ensure that vaccines can reach all people in need, including in fragile environments.
turco | inglês |
---|---|
ihtiyacı | need |
herkese | all |
giderek | increasing |
TR İnsanlar bir pandemiyle ilk kez karşı karşıya kalmıyorlar
EN It is not the first time that humankind has faced a pandemic
turco | inglês |
---|---|
kez | time |
TR Sayın Profesör Kickbusch, tüm dünya nefesini tutmuş bir şekilde koronavirüs aşısını bekliyor. Aşının bulunduğu gün, cevaplanması gereken önemli bir soruyla karşı karşıya olacağız: aşıdan ilk kim faydalanabilecek?
EN Professor Kickbusch, the whole world is hoping for a vaccine against the corona virus. When it becomes available, however, a second question will present itself: who will receive it first?
turco | inglês |
---|---|
profesör | professor |
tüm | whole |
dünya | world |
şekilde | when |
kim | who |
TR Reinemann: Benim nezdimde medyanın geleceği ciddi gazetecilik yapan medya kuruluşlarında yatıyor. Çünkü bu kuruluşlar, karşı karşıya olduğumuz yarı gerçekler ve sahte haber yoğunluğu karşısında giderek daha önem kazanıyor.
EN Reinemann: Serious journalistic media are the media of the future in my opinion. I think they will become increasingly important on the net in view of the huge amount of sources, half-truths and fake news.
turco | inglês |
---|---|
ciddi | serious |
ve | and |
sahte | fake |
giderek | increasingly |
TR Felaketten Kurtarma: Tesisinizin karşı karşıya olduğu riskler arasında kasırgalar, sel, yangınlar ve depremler gibi doğal afetlerin yanı sıra tesisinize, personelinize, ekipmanlarınıza ve verilerinize yönelik zararlar yer alır.
EN Disaster Recovery: The risks your facility faces include natural disasters, such as hurricanes, flooding, fires, and earthquakes; as well as harm to your facility, staff, equipment, and data.
turco | inglês |
---|---|
kurtarma | recovery |
doğal | natural |
yanı | well |
TR Robert Muggah: Şehirlerin karşı karşıya olduğu en büyük riskler -- ve birkaç çözüm | TED Talk
EN Robert Muggah: The biggest risks facing cities -- and some solutions | TED Talk
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
birkaç | some |
çözüm | solutions |
TR Şehirlerin karşı karşıya olduğu en büyük riskler -- ve birkaç çözüm
EN The biggest risks facing cities -- and some solutions
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
birkaç | some |
çözüm | solutions |
Mostrando 50 de 50 traduções