TR Fiziksel öz bakımYıllarca bedenlerimizi ve yaşadığımız çevreyi ihmal ettikten sonra, fiziksel öz bakımımıza öncelik vermenin faydasını görüyoruz
TR Fiziksel öz bakımYıllarca bedenlerimizi ve yaşadığımız çevreyi ihmal ettikten sonra, fiziksel öz bakımımıza öncelik vermenin faydasını görüyoruz
EN Physical self-careAfter years of neglecting our bodies and living environment, we benefit from prioritizing our physical self-care
turco | inglês |
---|---|
fiziksel | physical |
ve | and |
TR Eğitim süresince ihmal edilemeyecek kadar önemlidirler
EN They are too important to neglect during education
turco | inglês |
---|---|
eğitim | education |
TR Genellikle ihmal edilen büyük bir marka öğesidir
EN They are major branding elements that are often neglected
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
büyük | major |
marka | branding |
TR Hashtag ve hikaye kullanımını ihmal etmeyin
EN Don’t forget to use hashtags and stories
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
TR Bunlar için Vimeo?da işletme hesabı açmayı ihmal etmemelisiniz
EN For this reason, you shouldn?t fail to open a business account with Vimeo
turco | inglês |
---|---|
vimeo | vimeo |
işletme | business |
hesabı | account |
TR Çalışmalarınızı önceden planlamayı, bu çalışmaları tüm kanallardan duyurmayı, net olmayı ve etkili görseller kullanmayı ihmal etmeyin!
EN Be sure to plan your efforts in advance, announce your strategies and offers from all possible platforms, and be clear while using effective visuals!
turco | inglês |
---|---|
tüm | all |
net | clear |
ve | and |
etkili | effective |
görseller | visuals |
kullanmayı | using |
TR Hayalin nedir derseniz; yaşadığımız bunca şeyin ardından bir gün Suriye'ye dönmeyi hayal ediyorum
EN If you ask me what I dream of, I dream of going back to Syria one day, after all we have been through
turco | inglês |
---|---|
nedir | what |
gün | day |
suriye | syria |
hayal | dream |
TR Hayalin nedir derseniz; yaşadığımız bunca şeyin ardından bir gün Suriye'ye dönmeyi hayal ediyorum
EN If you ask me what I dream of, I dream of going back to Syria one day, after all we have been through
turco | inglês |
---|---|
nedir | what |
gün | day |
suriye | syria |
hayal | dream |
TR (1) Kanuni hükümler uyarınca kasıtlı veya ve ağır ihmal durumunda, her türlü sözleşme ve harici yükümlülüğün zararı veya boşuna yapılan harcamaların değiştirilmesi konusunda size karşı sorumluyuz.
EN (1) We cover you in all cases of contractual and non-contractual liability in the event of malicious intent and gross negligence in accordance with the statutory provisions for compensation or refund of futile expenditure.
turco | inglês |
---|---|
hükümler | provisions |
veya | or |
ve | and |
sözleşme | contractual |
size | you |
TR 3.3. 2030’a kadar AIDS, tüberküloz, sıtma ve ihmal edilen tropikal hastalık salgınlarının sona erdirilmesi ve hepatit, su yoluyla bulaşan hastalıklar ve diğer bulaşıcı hastalıklarla mücadele edilmesi
EN 3.3. By 2030, end the epidemics of AIDS, tuberculosis, malaria and neglected tropical diseases and combat hepatitis, water-borne diseases and other communicable diseases
turco | inglês |
---|---|
su | water |
hastalıklar | diseases |
diğer | other |
mücadele | combat |
TR İhmal edilen tropikal hastalıklara karşı müdahaleler gerektiren kişi sayısı
EN Number of people requiring interventions against neglected tropical diseases
turco | inglês |
---|---|
kişi | people |
sayısı | number |
TR Yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluklarımızı da göz ardı etmeden, ekosisteme saygılı üretim yöntemlerini benimseyerek ve doğa için değer yaratarak sürdürülebilirlik ilkelerimiz doğrultusunda faaliyetlerimizi sürdürüyoruz
EN We continue to carry out our operations in line with our sustainability principles by considering our responsibilities towards our world, adopting production methods that respect ecosystems, and creating value for the environment
turco | inglês |
---|---|
üretim | production |
değer | value |
sürdürülebilirlik | sustainability |
doğrultusunda | in line with |
TR Türkiye’nin öncü sanayi kuruluşlarından biri olarak yaşadığımız dünyaya, ülkemize, çalışanlarımıza ve paydaşlarımıza yönelik fayda üretme ve teknolojiyi fayda yaratma için kullanma sorumluluğumuzu devam ettireceğiz.
EN As one of Turkey’s leading industrial enterprises, we will continue to fulfill our responsibility to provide benefits to our world, our country, our employees, and our stakeholders and use technology for this purpose.
turco | inglês |
---|---|
türkiye | turkey |
sanayi | industrial |
teknolojiyi | technology |
devam | continue |
TR Zebra olarak, işletmelerin rekabet edebilmek için içinde yaşadığımız dünya kadar akıllı ve bağlantılı olmaları gerektiğini biliyoruz
EN At Zebra, we recognize that for businesses to compete they must become as smart and connected as the world we live in
turco | inglês |
---|---|
zebra | zebra |
işletmelerin | businesses |
dünya | world |
akıllı | smart |
gerektiğini | must |
TR Ayrıca içinde yaşadığımız ve iş yaptığımız topluluklarla iletişim kurar ve onlara yatırım yaparız
EN We also engage and invest in the communities where we live and work
turco | inglês |
---|---|
ayrıca | also |
ve | and |
onlara | the |
yatırım | invest |
TR Şifrenizin idaresi sizin yükümlülüğünüzde bulunmakta olup Busbud, kusur ve ihmal de dâhil olmak üzere hiçbir koşulda hesaplarınızın herhangi bir şekilde kullanımından doğan zarardan sorumlu olmayacaktır.
EN All liability relating to password management resides with you and under no circumstances, including negligence or misconduct, shall Busbud be liable for any damages that result from the use of your account.
turco | inglês |
---|---|
busbud | busbud |
sorumlu | liable |
TR Hayalin nedir derseniz; yaşadığımız bunca şeyin ardından bir gün Suriye'ye dönmeyi hayal ediyorum
EN If you ask me what I dream of, I dream of going back to Syria one day, after all we have been through
turco | inglês |
---|---|
nedir | what |
gün | day |
suriye | syria |
hayal | dream |
TR Hayalin nedir derseniz; yaşadığımız bunca şeyin ardından bir gün Suriye'ye dönmeyi hayal ediyorum
EN If you ask me what I dream of, I dream of going back to Syria one day, after all we have been through
turco | inglês |
---|---|
nedir | what |
gün | day |
suriye | syria |
hayal | dream |
TR Genellikle ihmal edilen büyük bir marka öğesidir
EN They are major branding elements that are often neglected
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
büyük | major |
marka | branding |
TR Ama finans krizinin de gösterdiği gibi, bu bir seferlik, kısa vadeli bir etki ve uzun vadeli trende kıyasla ihmal edilecek bir değişiklik
EN But the financial crisis also shows that this is a unique, short-term effect that is negligible compared with long-term trends
turco | inglês |
---|---|
finans | financial |
de | also |
bu | this |
kısa | short |
vadeli | term |
etki | effect |
uzun | long |
TR İlk defa oy kullanacaklar: İki genç Alman siyasetçilerin hangi konuların ihmal ettiğine ilişkin düşüncelerini paylaşıyor.
EN Business, migration, foreign policy – these are the positions the parties represent in the four policy areas.
turco | inglês |
---|---|
hangi | the |
TR “Yardımlarımız öncelikli olarak sınırlarımıza kadar gelmeyi başaranlara yoğunlaşacak olursa, çok daha az yardımla çok daha büyük bir yardım sağlayabileceğimiz insanları ihmal etmiş oluruz.”
EN "If our assistance concentrates primarily on those who make it to our borders, we will be neglecting those whom we could help with far fewer financial resources."
turco | inglês |
---|---|
daha az | fewer |
TR İçinde yaşadığımız yoğun dünyada, sitenizi optimize etmek için her zaman masaüstünüzde olacağınıza güvenemezsiniz
EN In the busy world that we live in, you can’t rely on always being on your desktop to optimize your site
turco | inglês |
---|---|
sitenizi | your site |
TR Hiçbirimiz daha önce şu anda yaşadığımız gibi bir durum yaşamadık
EN None of us have previously experienced a situation like the one we are currently going through
turco | inglês |
---|---|
durum | situation |
TR İnternet ve teknolojiyi kullanırken kişisel hijyeni ihmal ediyor musunuz?
EN Do you neglect personal hygiene when using internet and technology?
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
teknolojiyi | technology |
musunuz | do you |
TR 12. Canlı yayın davranışlarınız nedeniyle hiç temel ihtiyaçlarınızı (örneğin yemek yeme, uyuma, hijyen) ihmal ettiniz mi?
EN 12. Have you ever neglected your basic needs (e.g. eating, sleeping, hygiene) because of your streaming behavior?
turco | inglês |
---|---|
hiç | ever |
temel | basic |
hijyen | hygiene |
ihtiyaçları | needs |
TR Zamanımızı yeni veya ihmal edilmiş hobilere, tutkulara ve etkinliklere yatırmak, bağımlılık yaratan internet ve teknoloji davranışlarımızın yokluğunda hayatımıza anlam kazandırmaya yardımcı olur
EN Investing our time in new—or neglected—hobbies, passions, and activities helps restore meaning to our lives in the absence of our addictive internet and technology behaviors
turco | inglês |
---|---|
yeni | new |
veya | or |
ve | and |
internet | internet |
teknoloji | technology |
ın | of |
TR ...hepimizin içinde yaşadığımız ve hepimizin daha iyi ilgilenmesi gereken.
EN ?that we all live in and must all take better care of.
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Sivil toplum kuruluşları için sivil alanı ve çevreyi otomatik olarak sınırlayan “madalyonun diğer yüzünü” dikkate almadan bu konularda uluslararası standartları uygulamaya çalışıyorlar
EN They try to implement international standards on these issues without considering the “other side of the coin”, which automatically limits civic space and environment for civil society organisations
turco | inglês |
---|---|
sivil | civil |
toplum | society |
alanı | space |
diğer | other |
uluslararası | international |
standartları | standards |
TR Sera gazlarını ve toksik kimyasalları azaltarak çevreyi koruyun ve hatta bir geri dönüşüm sertifikası sahibi olun
EN Protect the environment by reducing greenhouse gases and toxic chemicals, and even receive a certificate of recycling
turco | inglês |
---|---|
sera | greenhouse |
koruyun | protect |
hatta | even |
sertifikası | certificate |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Senaryo bittiğinde, çizer ekibimiz hikayenizin eskizlerini elle çizmeye başlayacaklar. Karakterleri ve çevreyi eskiz storyboard olarak sunacağız. Çizim onaylandığında renklendirilmiş storyboardlar da oluşturacağız.
EN When script is finished, our team of illustrators will start processing hand drawn sketches of your story. We’ll present characters and environments as a sketch storyboard. Once sketch is approved, we’ll also create colored storyboards.
turco | inglês |
---|---|
ekibimiz | our team |
karakterleri | characters |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Sera gazlarını ve toksik kimyasalları azaltarak çevreyi koruyun ve hatta bir geri dönüşüm sertifikası sahibi olun
EN Protect the environment by reducing greenhouse gases and toxic chemicals, and even receive a certificate of recycling
turco | inglês |
---|---|
sera | greenhouse |
koruyun | protect |
hatta | even |
sertifikası | certificate |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Ve yerel topluluklarımızla işbirliği içinde, çevreyi temizleme günleri, yiyecek bağışları ve organik bahçecilik çalışmalarında gönüllü olarak çalışıyoruz.
EN And we work in concert with our local communities as volunteers for environmental clean-up days, food drives and organic gardening efforts.
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
temizleme | clean |
yiyecek | food |
organik | organic |
TR Sürdürülebilir yaşamın çevreyi ve iklimi koruması ve nihayetinde yaşam kalitesini muhafaza etmesi isteniyor
EN A sustainable lifestyle aims to protect the environment and the climate and ultimately preserve our quality of life
turco | inglês |
---|---|
sürdürülebilir | sustainable |
ve | and |
iklimi | climate |
yaşam | life |
kalitesini | quality |
ın | of |
TR Başka kültürleri keşfetmek ve çevreyi korumak: Semt Elçileri bir şeyleri harekete geçirmek istiyorlar. Size Vane Beglaryan’ı tanıtıyoruz.
EN Discovering other cultures or protecting the environment: neighbourhood ambassadors want to achieve something. We introduce you to Vane Beglaryan.
turco | inglês |
---|---|
başka | other |
korumak | protecting |
size | you |
TR Başka kültürleri keşfetmek ve çevreyi korumak: Semt Elçileri bir şeyleri harekete geçirmek istiyorlar. Size Vane Beglaryan’ı tanıtıyoruz.
EN Discovering other cultures or protecting the environment: neighbourhood ambassadors want to achieve something. We introduce you to Vane Beglaryan.
turco | inglês |
---|---|
başka | other |
korumak | protecting |
size | you |
TR Onlar yaşadıkları çevrede bir şeyler değiştirmek istiyorlar: İnsanları bir araya getirmek, kültürler arasındaki değişimi desteklemek, ve çevreyi korumak
EN They want to change something in their city district: bring people together, promote cultural exchange or protect the environment
turco | inglês |
---|---|
değiştirmek | change |
araya | together |
getirmek | bring |
korumak | protect |
Mostrando 50 de 50 traduções