TR Bir insanı memleketini terk etmeye hangi nedenler itebilir? Federal İstatistik Ofisine göre insanların kendi ülkelerindeki iş piyasasının durumuna ek olarak gidilecek ülkedeki istihdam olanakları bu kararda büyük bir ağırlığa sahip
"insanların kendi ülkelerindeki" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
TR Bir insanı memleketini terk etmeye hangi nedenler itebilir? Federal İstatistik Ofisine göre insanların kendi ülkelerindeki iş piyasasının durumuna ek olarak gidilecek ülkedeki istihdam olanakları bu kararda büyük bir ağırlığa sahip
EN Why do people leave their home country? The Federal Statistical Office says this depends not only on the home labour market, but substantially on the job opportunities in the destination country
turco | inglês |
---|---|
federal | federal |
istihdam | job |
TR Araştırmacıların ülkelerindeki kalkınma ihtiyaçlarına daha duyarlı olmalarını ve politika kararlarını desteklemek için güncel araştırma kanıtlarını etkinleştirmek,
EN Enable researchers to be more responsive to development needs in their countries and enable up-to-date research evidence to support policy decisions.
turco | inglês |
---|---|
kalkınma | development |
duyarlı | responsive |
politika | policy |
güncel | up-to-date |
araştırma | research |
etkinleştirmek | enable |
ihtiyaçları | needs |
kararları | decisions |
TR Almanya'daki ve diğer Avrupa ülkelerindeki müşteriler, C5 çerçevesinin yerel güvenlik gereksinimlerini karşılamalarına yardımcı olması için AWS'nin onay raporunu kullanabilirler
EN Customers in Germany and other European countries can use AWS’s attestation report to help them meet local security requirements of the C5 framework
turco | inglês |
---|---|
diğer | other |
avrupa | european |
müşteriler | customers |
yerel | local |
güvenlik | security |
gereksinimlerini | requirements |
aws | aws |
raporunu | report |
TR Kurtarılan bot mültecileri AB ülkelerindeki merkezi tesislere yerleştirilecek ve süratle AB sınırları içerisinde dağıtılacaklar
EN Rescued boat people are to be accommodated in central facilities in European Union countries and quickly distributed within the EU
turco | inglês |
---|---|
ab | eu |
merkezi | central |
TR Ülkelerindeki ailelerini maddi olarak desteklemek isteyen göçmenler de benzer sorunlarla karşılaşıyor: Yüksek transfer ücretleri ve paranın amacına hizmet edip etmediği konusunda çok az kontrol
EN Migrants who want to support their family back home financially often face similar problems: high transfer fees and little control over whether the money is actually serving its intended purpose
TR Diğer insanların eğlenceli aktiviteleri hakkında okumaya veya kendi eğlenceli aktiviteleriniz hakkında gönderiler yazmaya gerçekten kendi eğlenceli aktivitelerinize ayırdığınız zamandan daha mı fazla zaman harcıyorsunuz?
EN Do you spend more time reading about other people’s fun activities or posting about your own fun activities, than you do actually spending time on your own fun activities?
turco | inglês |
---|---|
eğlenceli | fun |
veya | or |
gerçekten | actually |
insanları | people |
TR Diğer insanların eğlenceli aktiviteleri hakkında okumaya veya kendi eğlenceli aktiviteleriniz hakkında gönderiler yazmaya gerçekten kendi eğlenceli aktivitelerinize ayırdığınız zamandan daha mı fazla zaman harcıyorsunuz?
EN Do you spend more time reading about other people’s fun activities or posting about your own fun activities, than you do actually spending time on your own fun activities?
turco | inglês |
---|---|
eğlenceli | fun |
veya | or |
gerçekten | actually |
insanları | people |
TR İnsanların arama yaptıklarında geleneksel olarak Google'ın kendilerine sunduklarına takılıp kalmaları yerine, Google'ın amacı insanların daha geniş bir web sitesi yelpazesindeki içeriğe bakmalarını sağlamaktır.
EN Instead of people being stuck with what Google traditionally presents them with when they make searches, Google’s goal is to get people to look at the content on a wider range of websites.
turco | inglês |
---|---|
geleneksel | traditionally |
amacı | goal |
içeriğe | content |
insanları | people |
TR Diğer insanların sorunlarını çözmek için orada değilsiniz ve diğer insanların eylemleri için hiçbir sorumluluk taşımıyorsunuz
EN You are not there to solve other people’s problems, and you carry no responsibility for other people’s actions
turco | inglês |
---|---|
diğer | other |
çözmek | solve |
orada | there |
eylemleri | actions |
hiçbir | no |
sorumluluk | responsibility |
insanları | people |
TR Vikram Patel umut vaadeden yaklaşımını açıklıyor -- akıl sağlığı hizmeti vermek için toplumdaki insanların eğitilmesi, başkalarına yardım etmeleri için sıradan insanların yetkilendirilmesi.
EN Vikram Patel outlines a highly promising approach -- training members of communities to give mental health interventions, empowering ordinary people to care for others.
TR Amway kendi kararlarını vermek isteyen, kendi hedeflerini belirleyen ve kendi başarı düzeylerini gerçekleştiren insanlara değer vermektedir
EN Amway appeals to people who want to make their own decisions, set their own goals and achieve their own level of success
turco | inglês |
---|---|
amway | amway |
isteyen | want |
başarı | success |
insanlara | people |
kararları | decisions |
TR Arkadaşlarım kendi şehirlerinde bir iklim boykotu başlatmayı düşündüklerinde ben de kendi eyaletim Aşağı Saksonya ve kendi şehrim Göttingen için bir „Fridays for Future“ grubu kurdum
EN When friends considered launching a climate strike in their town, I also founded a Fridays for Future group for my state, Lower Saxony, and my hometown, Göttingen
turco | inglês |
---|---|
iklim | climate |
saksonya | saxony |
grubu | group |
TR Mülteci ailelere mahremiyet sağlamak için Batman’daki barınma alanlarında özel odalar yaptık. İnsanların kendi ekmeklerini yapabilmeleri için iki tandır fırını inşa ettik.
EN We constructed private rooms for refugee families living in Batman refugee shelters in order to give them access to some privacy. We built two tandoori ovens for bread-baking.
turco | inglês |
---|---|
mülteci | refugee |
batman | batman |
inşa | built |
TR Kendi eşyalarını tamir eden insanların, özel ve kendini adamış müşteriler olduklarını bilirler.
EN They know that people who fix their stuff are dedicated customers.
turco | inglês |
---|---|
tamir | fix |
özel | dedicated |
müşteriler | customers |
insanları | people |
TR musteri degerlendirmeleri! İnsanların şu ana kadar neler yazdıklarına bakın ve kendi deneyimlerinizi paylaşın.
EN customer reviews! Check out what people have written so far, and share your own experience.
turco | inglês |
---|---|
paylaşın | share |
TR Mülteci ailelere mahremiyet sağlamak için Batman’daki barınma alanlarında özel odalar yaptık. İnsanların kendi ekmeklerini yapabilmeleri için iki tandır fırını inşa ettik.
EN We constructed private rooms for refugee families living in Batman refugee shelters in order to give them access to some privacy. We built two tandoori ovens for bread-baking.
turco | inglês |
---|---|
mülteci | refugee |
batman | batman |
inşa | built |
TR İnsanların şu ana kadar neler yazdıklarına bakın ve kendi deneyimlerinizi paylaşın.
EN Check out what people have written so far, and share your own experience.
turco | inglês |
---|---|
paylaşın | share |
TR İnsanların şu ana kadar neler yazdıklarına bakın ve kendi deneyimlerinizi paylaşın.
EN Check out what people have written so far, and share your own experience.
turco | inglês |
---|---|
paylaşın | share |
TR Mülteci ailelere mahremiyet sağlamak için Batman’daki barınma alanlarında özel odalar yaptık. İnsanların kendi ekmeklerini yapabilmeleri için iki tandır fırını inşa ettik.
EN We constructed private rooms for refugee families living in Batman refugee shelters in order to give them access to some privacy. We built two tandoori ovens for bread-baking.
turco | inglês |
---|---|
mülteci | refugee |
batman | batman |
inşa | built |
TR Mülteci ailelere mahremiyet sağlamak için Batman’daki barınma alanlarında özel odalar yaptık. İnsanların kendi ekmeklerini yapabilmeleri için iki tandır fırını inşa ettik.
EN We constructed private rooms for refugee families living in Batman refugee shelters in order to give them access to some privacy. We built two tandoori ovens for bread-baking.
turco | inglês |
---|---|
mülteci | refugee |
batman | batman |
inşa | built |
TR Kendi eşyalarını tamir eden insanların, özel ve kendini adamış müşteriler olduklarını bilirler.
EN They know that people who fix their stuff are dedicated customers.
turco | inglês |
---|---|
tamir | fix |
özel | dedicated |
müşteriler | customers |
insanları | people |
TR İnsanların şu ana kadar neler yazdıklarına bakın ve kendi deneyimlerinizi paylaşın.
EN Check out what people have written so far, and share your own experience.
turco | inglês |
---|---|
paylaşın | share |
TR İnsanların şu ana kadar neler yazdıklarına bakın ve kendi deneyimlerinizi paylaşın.
EN Check out what people have written so far, and share your own experience.
turco | inglês |
---|---|
paylaşın | share |
TR Kendi idealinin “bir saygı toplumu” olduğunu belirten Scholz, “Ülkedeki insanların kendilerini bütün farklılıklara rağmen eşitlerin arasındaki eşit kişiler olarak algılamaları önemli” dedi
EN His guiding principle is "a society of respect" and believes it is important for people in the country "to perceive each other as equals among equals, despite all their differences"
turco | inglês |
---|---|
bütün | all |
rağmen | despite |
arasındaki | among |
önemli | important |
TR Bu nedenle, özellikle kendi kuşağındaki insanların geleceği şekillendirmeye katkı yapabilmek için sorumluluk almasının önemli olduğunu düşünüyor.
EN That’s why she says it’s important for people, especially in her age group, to take on responsibilities and help to shape the future.
turco | inglês |
---|---|
özellikle | especially |
önemli | important |
insanları | people |
TR Kendi çekici video intro’larınızı oluşturmak ve insanların videolarınızı izlerken harcadığı zamanı arttırmak için yola çıkmak üzere aşağıdaki adım adım ilerleme kılavuzumuzu izleyin.
EN Follow along with our step-by-step guide below to be well on your way to creating your own engaging video intro and increasing the amount of time people spend watching your videos.
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
turco | inglês |
---|---|
erhan | erhan |
teknik | technical |
bakım | maintenance |
onarım | repair |
birimi | unit |
TR Semrush kendi makine öğrenim algoritmalarını ve verileri kendi veri tabanında bulundurmak için güvenilir veri sağlayıcılarını kullanır
EN Semrush uses its own machine learning algorithms and trusted data providers to present the data in our databases
turco | inglês |
---|---|
semrush | semrush |
makine | machine |
öğrenim | learning |
güvenilir | trusted |
kullanır | uses |
sağlayıcıları | providers |
TR Kendi profilini oluştur, dinlediklerini takip et, kendi müzik listelerin ve yeni müzik tavsiyeleri gibi harika işlevlerden faydalan.
EN Create your own profile, track what you listen to, and get cool stuff like your own music charts and new music recommendations.
turco | inglês |
---|---|
profilini | profile |
oluştur | create |
müzik | music |
yeni | new |
TR Kendi işinizi kurmak size daha fazla seçenek sunar. Sağladığımız destekle kendi işinizin patronu olabilir ve kendinize uyan şekilde iş yapabilirsiniz.
EN Starting your own business gives you more choice. You can be your own boss and work in a way that suits you ― all with the support we provide.
turco | inglês |
---|---|
sunar | gives |
şekilde | way |
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
turco | inglês |
---|---|
erhan | erhan |
teknik | technical |
bakım | maintenance |
onarım | repair |
birimi | unit |
TR Açıklama: Teğet femdom onu kendi cum ile kopyalar hd tamamen ücretsiz olarak görüntüle. Bdsm Porno xxx Teğet femdom onu kendi cum ile kopyalar video.
EN Description: View Tangent femdom copulates him with his own cum hd as completely free. BDSM porn xxx Tangent femdom copulates him with his own cum video.
turco | inglês |
---|---|
açıklama | description |
hd | hd |
tamamen | completely |
ücretsiz | free |
bdsm | bdsm |
porno | porn |
xxx | xxx |
video | video |
TR Sivil toplumun kendi dışındaki karar alma süreçlerinde söz sahibi olması için, kendi öncelik alanları içinde savunuculuk, kampanya, araştırma, eğitim ve lobi çalışmaları yürütmenin geliştirilmesidir.
EN Development of advocacy, campaign, research, training, and lobbying activities in its priority target areas in order to make the voice of civil society heard in decision-making processes.
turco | inglês |
---|---|
sivil | civil |
toplumun | society |
karar | decision |
öncelik | priority |
savunuculuk | advocacy |
kampanya | campaign |
TR Kendi işinizi kurmak size daha fazla seçenek sunar. Sağladığımız destekle kendi işinizin patronu olabilir ve işinizi kişisel isteklerinize paralel olarak geliştirebilirsiniz.
EN Starting your own business gives you more choice. You can be your own boss with all the support we provide and develop in line with your personal ambitions.
turco | inglês |
---|---|
sunar | gives |
olabilir | can |
TR Bir Amway Serbest Girişimcisi olarak kendi işinizdesiniz, fakat kendi başınıza değilsiniz
EN As an Amway Business Owner you are in business for yourself, but not by yourself
turco | inglês |
---|---|
amway | amway |
TR Kendi kontrolünüz altında olan bir gelecek hayal edin. Kendi işinizi yürüterek ekstra para kazandığınızı hayal edin. Tek yapmanız gereken amacınızı belirlemek ve ona ulaşmak.
EN Imagine a future that puts you in control. Imagine earning extra money running your own business. Simply set your goal and then achieve it.
turco | inglês |
---|---|
gelecek | future |
ekstra | extra |
ulaşmak | achieve |
kontrolü | control |
TR Dünya çapındaki potansiyel yolculara bulundukları platformlarda, kendi dillerinde ve kendi para birimlerinde ulaşmak için çaba harcıyoruz
EN We strive to reach potential travellers across the world on the platforms they’re on, in their language and their currency
turco | inglês |
---|---|
dünya | world |
potansiyel | potential |
platformlarda | platforms |
TR Semrush kendi makine öğrenim algoritmalarını ve verileri kendi veri tabanında bulundurmak için güvenilir veri sağlayıcılarını kullanır
EN Semrush uses its own machine learning algorithms and trusted data providers to present the data in our databases
turco | inglês |
---|---|
semrush | semrush |
makine | machine |
öğrenim | learning |
güvenilir | trusted |
kullanır | uses |
sağlayıcıları | providers |
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
turco | inglês |
---|---|
erhan | erhan |
teknik | technical |
bakım | maintenance |
onarım | repair |
birimi | unit |
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
turco | inglês |
---|---|
erhan | erhan |
teknik | technical |
bakım | maintenance |
onarım | repair |
birimi | unit |
TR Sivil toplumun kendi dışındaki karar alma süreçlerinde söz sahibi olması için, kendi öncelik alanları içinde savunuculuk, kampanya, araştırma, eğitim ve lobi çalışmaları yürütmenin geliştirilmesidir.
EN Development of advocacy, campaign, research, training, and lobbying activities in its priority target areas in order to make the voice of civil society heard in decision-making processes.
turco | inglês |
---|---|
sivil | civil |
toplumun | society |
karar | decision |
öncelik | priority |
savunuculuk | advocacy |
kampanya | campaign |
TR Serpilme Diyagramları genellikle çeşitli farklı veri kümelerini paylaşan bir infografik, sunum veya raporun parçasıdır, ancak kendi başlarına da bulunabilirler. Visme ile kendi serpilme diyagramını oluşturmak çok kolaydır.
EN Scatter plots are often part of an infographic, presentation or report that shares a variety of different data sets, but they can also be found on their own. It's easy to create your own scatter graph with Visme.
turco | inglês |
---|---|
genellikle | often |
veri | data |
infografik | infographic |
sunum | presentation |
visme | visme |
TR Kendi markanızı oluşturmak için kendi markalı yazı tiplerinizi ve renklerinizi ekleyin
EN Add in your own branded fonts and colors to make it your own
turco | inglês |
---|---|
markalı | branded |
ekleyin | add |
TR Eğitici elbette KENDİ ALANINDA daha uzmandır ve teknolojiyi çok yakından tanır, AMA DEDİĞİM GİBİ SIRF KENDİ ALANINDA
EN The instructor is of course specialized in his or her field and is very well-informed about the technology, and that’s it
turco | inglês |
---|---|
elbette | of course |
ve | and |
teknolojiyi | technology |
çok | very |
ama | it |
TR Firmanın kendi biyokütle termik santrali elektrik üretiyor, elde edilen artık ısıyla hem firmanın kendi yeri, hem de bir başka komşu firma ısıtılıyor ve inşaatta kullanılan kurutuluyor
EN It has its own biomass heating plant to produce electricity – the waste heat it generates is used to heat its own building as well as a neighbouring company, and also dries the construction timber in a sustainable manner
turco | inglês |
---|---|
elektrik | electricity |
firma | company |
TR Aslında cuma günleri okula gitmeyi tercih ederdim ama, kendi geleceğimi kendi elime almak zorunda olduğum için şu anda okula gidemiyor olmam, yetişkinlerin suçu
EN I would prefer to go to school on Fridays, but it’s the adults’ fault that I can’t at the moment, because I have to take my future into my own hands
turco | inglês |
---|---|
tercih | prefer |
zorunda | have to |
TR SEO görünürlüğünü ölçmenin oldukça fazla yolu vardır ve her bir uzmanın kendi yaklaşım yolu da söz konusudur ama biz, bir adım daha ileri gidip iki ana parametreyi dikkate alarak kendi hesaplamamızı gerçekleştirdik:
EN There are many ways to measure SEO visibility and each expert will have their own way, but we wanted to go a step further and make our own calculation taking into account two main parameters:
turco | inglês |
---|---|
seo | seo |
görünürlüğünü | visibility |
yolu | way |
her | each |
ana | main |
TR Ya da son olarak, BT liderleri kendi BT ayak izlerini planlamak, oluşturmak, yürütmek, optimize etmek ve büyütmek için kendi şirket içi ekiplerinden ve bir grup güvenilir harici iş ortağı ve satıcıdan faydalanabilir
EN Or finally, IT leaders can tap their internal teams and a group of trusted external partners and vendors to plan, build, run, optimize, and grow their IT footprint
turco | inglês |
---|---|
grup | group |
güvenilir | trusted |
harici | external |
TR Semrush kendi makine öğrenim algoritmalarını ve verileri kendi veri tabanında bulundurmak için güvenilir veri sağlayıcılarını kullanır
EN Semrush uses its own machine learning algorithms and trusted data providers to present the data in our databases
turco | inglês |
---|---|
semrush | semrush |
makine | machine |
öğrenim | learning |
güvenilir | trusted |
kullanır | uses |
sağlayıcıları | providers |
TR Indie rock, kendi deneysel müziklerini yapıp, herhangi bir plak şirketinin himayesine girmeden kendi yöntemleriyle müziğini dağıtan rock müzik gruplarının tarzına verilen isimdir
EN Indie rock is a vague term used to identify rock artists that are or were unsigned, or have signed to small record labels, rather than major record labels
turco | inglês |
---|---|
indie | indie |
rock | rock |
Mostrando 50 de 50 traduções