TR 16.3. Hukukun üstünlüğünün ulusal ve uluslararası düzeylerde geliştirilmesi ve herkesin adalete eşit biçimde erişiminin güvence altına alınması
TR 16.3. Hukukun üstünlüğünün ulusal ve uluslararası düzeylerde geliştirilmesi ve herkesin adalete eşit biçimde erişiminin güvence altına alınması
EN 16.3. Promote the rule of law at the national and international levels and ensure equal access to justice for all
turco | inglês |
---|---|
ve | and |
uluslararası | international |
herkesin | all |
eşit | equal |
TR 8.5. 2030’a kadar gençler ve engelliler de dâhil bütün kadın ve erkeklerin tam ve üretken istihdama ve insana yakışır işlere erişimlerinin sağlanması ve eşit işe eşit ücret ilkesinin tam olarak benimsenmesi
EN 8.5. By 2030, achieve full and productive employment and decent work for all women and men, including for young people and persons with disabilities, and equal pay for work of equal value
turco | inglês |
---|---|
kadın | women |
üretken | productive |
eşit | equal |
TR maddesinde bütün insanların eşit olduğu ve kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip oldukları yazar
EN The role of equal opportunities officers is enshrined in the Federal Equality Act
turco | inglês |
---|---|
eşit | equal |
ın | of |
TR 6.1. 2030’a kadar herkesin güvenilir ve erişilebilir içme suyuna evrensel ve eşit biçimde erişiminin güvence altına alınması
EN 6.1. By 2030, achieve universal and equitable access to safe and affordable drinking water for all
turco | inglês |
---|---|
herkesin | all |
ve | and |
evrensel | universal |
TR Kadınların Adalete Erişiminin Güçlenmesi Programı Kolaylaştırıcı Rehberi
EN "I Had to Succeed for My Daughter"
TR Kadınların Adalete Erişiminin Güçlenmesi Programı Kolaylaştırıcı Rehberi
EN "I Had to Succeed for My Daughter"
TR ‘Kadınların Adalete Erişiminin Güçlenmesi’ Atölyelerinden...
EN Amina is a mother of five and lives in Adana, Turkey. She has had to overcome...
turco | inglês |
---|---|
ın | of |
TR ‘Kadınların Adalete Erişiminin Güçlenmesi’ Atölyelerinden...
EN Amina is a mother of five and lives in Adana, Turkey. She has had to overcome...
turco | inglês |
---|---|
ın | of |
TR Adalete Erişimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haritalama ve İzleme Çalışması | STGM
EN Study of Mapping and Monitoring Gender Equality in Access for Justice | STGM
turco | inglês |
---|---|
cinsiyet | gender |
haritalama | mapping |
ve | and |
stgm | stgm |
TR Adalete Erişimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haritalama ve İzleme Çalışması
EN Study of Mapping and Monitoring Gender Equality in Access for Justice
turco | inglês |
---|---|
cinsiyet | gender |
haritalama | mapping |
ve | and |
TR Sürdürülebilir kalkınma için barışçıl ve kapsayıcı toplumlar tesis etmek, herkes için adalete erişimi sağlamak ve her düzeyde etkili, hesap verebilir ve kapsayıcı kurumlar oluşturmak
EN Promote peaceful and inclusive societies for sustainable development, provide access to justice for all and build effective, accountable and inclusive institutions at all levels
turco | inglês |
---|---|
sürdürülebilir | sustainable |
kalkınma | development |
kapsayıcı | inclusive |
erişimi | access |
düzeyde | levels |
etkili | effective |
kurumlar | institutions |
TR ‘Kadınların Adalete Erişiminin Güçlenmesi’ Atölyelerinden...
EN Gade continues to work at the job she got in the scope of our short-term...
turco | inglês |
---|---|
ın | of |
TR ‘Kadınların Adalete Erişiminin Güçlenmesi’ Atölyelerinden...
EN Gade continues to work at the job she got in the scope of our short-term...
turco | inglês |
---|---|
ın | of |
TR Zoom, Avrupa Patent Ofisi'nde Şeffaflığı ve Adalete Erişimi Artırmaya Yardımcı Oluyor
EN How Zoom Helps Increase Transparency and Access to Justice at the European Patent Office
TR Zoom, Avrupa Patent Ofisi'nin adalete erişimi küreselleştirmesine ve avukatların müşterilerine hizmet etme biçimini geliştirmesine yardımcı oldu.
EN Zoom Phone and Zoom Contact Center helped the Midwest Real Estate Data team experience greater productivity to enhance...
TR Semrush 2008'de, küçük bir grup SEO ve IT Uzmanının çevrimiçi rekabeti herkes için eşit şartlarda, adil ve transparan hale getirme gibi tek bir amaçla bir araya gelmesiyle başladı
EN Back in 2008, Semrush started as a small group of SEO and IT specialists united by one mission — to make online competition fair and transparent, with equal opportunities for everyone
turco | inglês |
---|---|
semrush | semrush |
küçük | small |
grup | group |
seo | seo |
it | it |
çevrimiçi | online |
rekabeti | competition |
eşit | equal |
adil | fair |
başladı | started |
TR Sepeti destekle doldurun, adil ve eşit bir dünyaya destekar olun!
EN Fill the basket with support, support a just and equal world!
turco | inglês |
---|---|
doldurun | fill |
eşit | equal |
TR Haklar Eşit, Fırsatlar Değil
EN The Endless Struggle to Survive*
TR Asil Okulları her öğrencinin okulun teknolojik ve sosyal imkanlarından eşit düzeyde yararlanması gerektiğini savunduğu için Butik Okul konseptiyle eğitim ve öğretim hizmeti vermektedir
EN Asil College serves with the concept of boutique school, because it defends that every student have to benefit of schools technological and social facilities equally
turco | inglês |
---|---|
teknolojik | technological |
sosyal | social |
butik | boutique |
TR Tüm parçalar ya da satıcılar eşit olarak yaratılmamıştır. Üstelik zaman zaman iyiyi, kötüyü ve güvenilmez olanı ayırmak da zordur. On yıldan uzun bir süredir kaynakları ve tedarikçileri değerlendirme olanağına sahip olduk.
EN Not all parts or sellers are created equal. And sometimes it’s hard to tell apart the good, the bad, and the inconsistent. We’ve spent more than a decade vetting sources and suppliers.
turco | inglês |
---|---|
tüm | all |
parçalar | parts |
eşit | equal |
kaynakları | sources |
sahip | are |
TR İdeal iş toplantısı mekanı için formül, eşit oranda olmazsa olmaz teknoloji, kişiselleştirilmiş yemek seçenekleri ve katılımcılara yeniden enerji kazandırmak için heyecan verici gezilerdir
EN The formula for the ideal business meeting venue is equal parts must-have technology, customized catering options and exciting outings to reenergize participants
turco | inglês |
---|---|
toplantısı | meeting |
formül | formula |
eşit | equal |
olmaz | must |
teknoloji | technology |
kişiselleştirilmiş | customized |
seçenekleri | options |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
turco | inglês |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Eşit miktarda önemli olan Fairmont Miras Alanı’nda hissedilen içgüdüsel ayrıcalık duygusudur
EN Equally important is the intrinsic feeling of privilege that one feels at Fairmont Heritage Place
turco | inglês |
---|---|
önemli | important |
olan | is |
fairmont | fairmont |
miras | heritage |
nda | at |
ayrıcalık | privilege |
TR Sözleşme değişiklikleri, hibe kararının dayandığı ilkeye veya başvuru sahiplerinin eşit muamele görmesi koşuluna aykırı olmamalıdır
EN A contract amendment should not be contrary to the principle of grant award decision or contrary to the equal treatment of applicants
turco | inglês |
---|---|
sözleşme | contract |
hibe | grant |
veya | or |
eşit | equal |
ın | of |
TR Haklar Eşit, Fırsatlar Değil
EN Supporting Life with Community Volunteers
TR Açık İnternet Düzeni, tarafsız İnternet konseptinin oluşmasına yol açtı ve bu konsept ağ sağlayıcılarının ağlarından geçen bilgiyi kısıtlayamayacağı ve tüm kullanıcılara eşit erişim verilmesi gerektiğini belirtir
EN The Open Internet Order led to the establishment of the Internet neutrality concept, which argues that network providers cannot inhibit the information that is transmitted through their networks and all users must be granted equal access
turco | inglês |
---|---|
açık | open |
ve | and |
konsept | concept |
bilgiyi | information |
kullanıcılara | users |
eşit | equal |
erişim | access |
gerektiğini | must |
ın | of |
sağlayıcıları | providers |
TR ITAA'nın her üyesi eşit söz hakkına sahiptir
EN Every member of ITAA has an equal voice
turco | inglês |
---|---|
itaa | itaa |
her | every |
üyesi | member of |
eşit | equal |
sahiptir | has |
TR Merkezi finans sistemleri özgür ve eşit değer (diğer bir deyişle para) takası sunmuyor ve finansal aracılar da işlem masraflarını ve sürelerini artırıyor
EN Centralized financial systems have not provided for the free and equal exchange of value (in other words, money), with financial intermediaries driving up transaction costs and time
turco | inglês |
---|---|
merkezi | centralized |
sistemleri | systems |
özgür | free |
eşit | equal |
diğer | other |
TR Amazon, Azınlıklar / Kadınlar / Engelliler / Gaziler / Cinsel Kimlik / Cinsel Yönelim / Yaş gibi Konularda Eşit Fırsat Sağlayan Bir İşverendir.
EN Amazon is an Equal Opportunity Employer: Minority / Women / Disability / Veteran / Gender Identity / Sexual Orientation / Age.
turco | inglês |
---|---|
amazon | amazon |
kadınlar | women |
kimlik | identity |
yaş | age |
eşit | equal |
fırsat | opportunity |
bir | an |
TR Sepeti destekle doldurun, adil ve eşit bir dünyaya destekar olun!
EN Fill the basket with support, support a just and equal world!
turco | inglês |
---|---|
doldurun | fill |
eşit | equal |
TR C4 Cactus, CITROËN C4?ünkine benzer bir dingil açıklığına sahiptir ve iç kısımda eşit derecede geniştir, ancak 2,60 m?lik dingil mesafesi için 4,16 m uzunluğunda daha kompakttır.
EN The C4 Cactus has a wheelbase similar to that of the CITROËN C4 and is equally spacious inside, but more compact, at 4.16 m long for a 2.60-m wheelbase.
turco | inglês |
---|---|
cactus | cactus |
benzer | similar |
sahiptir | has |
m | m |
TR Bu durumu dikkate alan Almanya, dünyanın dört bir yanındaki insanların sağlık koşullarını iyileştirmeye ve sağlıkta eşit imkanları teşvik etmeye yönelik güçlü çabalar sergiliyor
EN Against this backdrop, Germany is committed to improving the health situation of people worldwide and promoting healthcare equality
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
durumu | situation |
almanya | germany |
dünyanın | worldwide |
teşvik | promoting |
insanları | people |
TR Gender Pay Gap ve kadın kotası: Kadınlara eşit koşullar Almanya’nın gündemindeki konulardan. Rakamlarla bir durum tespiti.
EN The gender pay gap and a quota for the proportion of women: the gender equality debate in Germany. A reality check in figures.
turco | inglês |
---|---|
almanya | germany |
TR UNFPA Türkiye olarak, 50 yıldır, Türkiye’nin dört bir yanında yüzlerce proje ve saha çalışanımızla en kırılgan gruplar başta olmak üzere herkes için daha eşit ve kapsayıcı bir dünya amacıyla sahadayız.
EN For 50 years, we have been in the field with our hundreds and thousands of project and field colleagues all over Turkey to have a more equal and inclusive world for all starting from the most vulnerable groups!
turco | inglês |
---|---|
türkiye | turkey |
yıldır | years |
yüzlerce | hundreds |
proje | project |
saha | field |
gruplar | groups |
herkes | all |
eşit | equal |
kapsayıcı | inclusive |
dünya | world |
TR UNFPA Türkiye olarak, 50. yılımızda da daha eşit ve kapsayıcı bir dünya amacıyla, kadın ve üreme sağlığı, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk yaşta...
EN For 50 years, we have been in the field with our hundreds and thousands of project and field colleagues all over Turkey to have a more equal and...
turco | inglês |
---|---|
türkiye | turkey |
eşit | equal |
TR Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER), kadınların her alanda eşit olarak temsil edilmelerini…
EN Members of Istanbul Bilgi University Faculty of Law and Human Rights Law Practice and Research…
TR 4.3. 2030’a kadar bütün kadın ve erkeklerin erişilebilir ve kaliteli teknik eğitim, mesleki eğitim ve üniversiteyi kapsayan yüksek öğretime eşit biçimde erişimlerinin sağlanması
EN 4.3. By 2030, ensure equal access for all women and men to affordable and quality technical, vocational and tertiary education, including university
turco | inglês |
---|---|
bütün | all |
kadın | women |
ve | and |
kaliteli | quality |
teknik | technical |
eğitim | education |
mesleki | vocational |
eşit | equal |
TR Toprak sahipliği ve/veya kontrolünde kadınların eşit haklarını garantileyen yasal çerçeveleri olan (örf ve adet hukuku dahil) ülkelerin oranı
EN Proportion of countries where the legal framework (including customary law) guarantees women’s equal rights to land ownership and/or control
turco | inglês |
---|---|
sahipliği | ownership |
ve | and |
veya | or |
eşit | equal |
yasal | legal |
hukuku | law |
dahil | including |
ülkelerin | countries |
ın | of |
kontrolü | control |
TR 10.3. Ayrımcılığa dayalı yasaların, politikaların ve uygulamaların ortadan kaldırılması ve bu bağlamda uygun mevzuatın, politikaların ve eylemlerin desteklenmesi yoluyla eşit fırsatlar sunulması ve eşitsizliklerin azaltılması
EN 10.3. Ensure equal opportunity and reduce inequalities of outcome, including by eliminating discriminatory laws, policies and practices and promoting appropriate legislation, policies and action in this regard
turco | inglês |
---|---|
bu | this |
uygun | appropriate |
eşit | equal |
TR 15.6.1. Faydaların adil ve eşit bir şekilde paylaşımını sağlamak için yasal, idari ve politika çerçevelerini benimseyen ülkelerin sayısı
EN 15.6.1. Number of countries that have adopted legislative, administrative and policy frameworks to ensure fair and equitable sharing of benefits
turco | inglês |
---|---|
adil | fair |
idari | administrative |
politika | policy |
ülkelerin | countries |
faydaları | benefits |
TR Izgara açılış sayfaları, eşit şekilde hizalanmış şekiller sağlar ve onları daha çekici hale getirir
EN Grid landing pages provide evenly aligned shapes and make them more appealing
turco | inglês |
---|---|
sayfaları | pages |
sağlar | provide |
ve | and |
onları | them |
daha | more |
çekici | appealing |
TR Videolardan önemli ölçüde daha kısadırlar, ancak kurnaz bir video yapımcısının elinde eşit derecede çarpıcı bir etki yaratırlar
EN They are significantly shorter than videos, but in the hands of a crafty video maker, they will produce an equally stunning effect
turco | inglês |
---|---|
çarpıcı | stunning |
etki | effect |
TR Premium satın alan ve aktif premium üyesi olan tüm kullanıcılara, 23 Eylül?den (bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği gün) eşit olarak bölünecek şekilde, üyeliklerinin kalan süresi için USDT olarak geri ödeme yapılacaktır.
EN All users who purchased premium and are active premium members will be refunded in USDT for the remaining duration of their membership, prorated from September 23 (the day these changes go live).
turco | inglês |
---|---|
premium | premium |
satın | purchased |
aktif | active |
tüm | all |
kullanıcılara | users |
eylül | september |
değişikliklerin | changes |
kalan | remaining |
usdt | usdt |
TR İdeal iş toplantısı mekanı için formül, eşit oranda olmazsa olmaz teknoloji, kişiselleştirilmiş yemek seçenekleri ve katılımcılara yeniden enerji kazandırmak için heyecan verici gezilerdir
EN The formula for the ideal business meeting venue is equal parts must-have technology, customized catering options and exciting outings to reenergize participants
turco | inglês |
---|---|
toplantısı | meeting |
formül | formula |
eşit | equal |
olmaz | must |
teknoloji | technology |
kişiselleştirilmiş | customized |
seçenekleri | options |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
turco | inglês |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Eşit miktarda önemli olan Fairmont Miras Alanı’nda hissedilen içgüdüsel ayrıcalık duygusudur
EN Equally important is the intrinsic feeling of privilege that one feels at Fairmont Heritage Place
turco | inglês |
---|---|
önemli | important |
olan | is |
fairmont | fairmont |
miras | heritage |
nda | at |
ayrıcalık | privilege |
TR İdeal iş toplantısı mekanı için formül, eşit oranda olmazsa olmaz teknoloji, kişiselleştirilmiş yemek seçenekleri ve katılımcılara yeniden enerji kazandırmak için heyecan verici gezilerdir
EN The formula for the ideal business meeting venue is equal parts must-have technology, customized catering options and exciting outings to reenergize participants
turco | inglês |
---|---|
toplantısı | meeting |
formül | formula |
eşit | equal |
olmaz | must |
teknoloji | technology |
kişiselleştirilmiş | customized |
seçenekleri | options |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
turco | inglês |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Eşit miktarda önemli olan Fairmont Miras Alanı’nda hissedilen içgüdüsel ayrıcalık duygusudur
EN Equally important is the intrinsic feeling of privilege that one feels at Fairmont Heritage Place
turco | inglês |
---|---|
önemli | important |
olan | is |
fairmont | fairmont |
miras | heritage |
nda | at |
ayrıcalık | privilege |
TR E-postalar ve sohbetler, kanala atanan temsilcilere bildirilecek ve ilk kabul eden konuşmaya başlayacak. Bu daha hızlı yanıtlama ve daha eşit işyükü dağıtımı demek.
EN Emails and chats are sent to assigned agents.
Mostrando 50 de 50 traduções