TR Ödünç vermek istediğiniz ETH miktarını ödünç verme havuzuna yatırın.
"gruplar da ödünç" em turco pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases inglês:
gruplar | bands business groups organization organizations |
TR Ödünç vermek istediğiniz ETH miktarını ödünç verme havuzuna yatırın.
EN Deposit the amount of ETH you would like to lend in the lending pool.
turco | inglês |
---|---|
eth | eth |
miktarını | amount |
ın | of |
TR Ödünç vermek istediğiniz ETH miktarını ödünç verme havuzuna yatırın.
EN Deposit the amount of ETH you would like to lend in the lending pool.
turco | inglês |
---|---|
eth | eth |
miktarını | amount |
ın | of |
TR Geleneksel ticaret piyasalarındaki tüccarlar ödünç aldıkları parayla açığa çıkıyor ve aynı tutarı iade ediyor, ödünç aldıkları varlıkları satıp geri satın alarak elde ettikleri kârı kendilerine bırakıyorlar.
EN Traders on traditional trading markets short with borrowed money and return the same amount, leaving the profit they made by selling the borrowed assets and buying it back to themselves.
turco | inglês |
---|---|
geleneksel | traditional |
ticaret | trading |
ve | and |
satın | buying |
TR Yerel kütüphaneler genellikle On İki Adım kurtarma kitaplarını stoklar: Adsız Alkolikler, ve bazı yerel yüz yüze gruplar da 'ödünç kitaplıklar' işletiyor veya kitapları ücretsiz dağıtıyor
EN Local libraries often stock Twelve Step recovery books such as Alcoholics Anonymous, and some local in-person groups run ‘lending libraries’ or give out books for free, too
turco | inglês |
---|---|
yerel | local |
genellikle | often |
adım | step |
kurtarma | recovery |
bazı | some |
gruplar | groups |
kitapları | books |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Gelenek 6: Bir ITAA grubu, para, mülkiyet ve prestij sorunları bizi birincil amacımızdan saptırmasın diye, ITAA adını hiçbir ilgili tesise veya dış kuruluşa asla onaylamamalı, finanse etmemeli veya ödünç vermemelidir.
EN Tradition 6: An ITAA group ought never endorse, finance, or lend the ITAA name to any related facility or outside enterprise, lest problems of money, property, and prestige divert us from our primary purpose.
turco | inglês |
---|---|
gelenek | tradition |
itaa | itaa |
grubu | group |
mülkiyet | property |
sorunları | problems |
birincil | primary |
ilgili | related |
dış | outside |
asla | never |
TR Venüs Protokol, Binance Akıllı Zincir (BSC) üzerinde kriptoassetlerinizden verim kazanmanızı sağlayan lider bir DeFi ödünç verme uygulamasıdır. Venüs'te ETH kazanmaya başlamak için Trust Cüzdanı İndirin.
EN Venus Protocol is a leading DeFi lending app on Binance Smart Chain (BSC) that allows you to earn yield on your cryptoassets. Download Trust Wallet to start earning ETH on Venus.
turco | inglês |
---|---|
venüs | venus |
protokol | protocol |
binance | binance |
akıllı | smart |
zincir | chain |
lider | leading |
eth | eth |
trust | trust |
cüzdanı | wallet |
TR Ödünç verme havuzuna koymak istediğiniz BTCB miktarını yatırın ve işlemi onaylayın.
EN Deposit the amount of BTCB you would like to place in the lending pool and confirm the transaction.
turco | inglês |
---|---|
btcb | btcb |
miktarını | amount |
ve | and |
ın | of |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Ödünç verme havuzuna koymak istediğiniz BTCB miktarını yatırın ve işlemi onaylayın.
EN Deposit the amount of BTCB you would like to place in the lending pool and confirm the transaction.
turco | inglês |
---|---|
btcb | btcb |
miktarını | amount |
ve | and |
ın | of |
TR Venüs Protokol, Binance Akıllı Zincir (BSC) üzerinde kriptoassetlerinizden verim kazanmanızı sağlayan lider bir DeFi ödünç verme uygulamasıdır. Venüs'te ETH kazanmaya başlamak için Trust Cüzdanı İndirin.
EN Venus Protocol is a leading DeFi lending app on Binance Smart Chain (BSC) that allows you to earn yield on your cryptoassets. Download Trust Wallet to start earning ETH on Venus.
turco | inglês |
---|---|
venüs | venus |
protokol | protocol |
binance | binance |
akıllı | smart |
zincir | chain |
lider | leading |
eth | eth |
trust | trust |
cüzdanı | wallet |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Sevilen teçhizat ödünç verme programımızın yeniden başlatılması, yemyeşil kentsel yeşil alanlar ve sürdürülebilir plastiksiz su politikamız ile başlar.
EN It begins with a reboot of our celebrated gear-lending program, lush urban green spaces, and a newly introduced plastic-free sustainable water policy.
turco | inglês |
---|---|
yeniden | newly |
kentsel | urban |
yeşil | green |
sürdürülebilir | sustainable |
su | water |
başlar | begins |
TR Gelenek 6: Bir ITAA grubu, para, mülkiyet ve prestij sorunları bizi birincil amacımızdan saptırmasın diye, ITAA adını hiçbir ilgili tesise veya dış kuruluşa asla onaylamamalı, finanse etmemeli veya ödünç vermemelidir.
EN Tradition 6: An ITAA group ought never endorse, finance, or lend the ITAA name to any related facility or outside enterprise, lest problems of money, property, and prestige divert us from our primary purpose.
turco | inglês |
---|---|
gelenek | tradition |
itaa | itaa |
grubu | group |
mülkiyet | property |
sorunları | problems |
birincil | primary |
ilgili | related |
dış | outside |
asla | never |
TR Kişilerinizi tüm hesaplarınızdan içe aktarın. Verilerinizi güvenli bir şekilde paylaşmak için gruplar oluşturun.
EN Import your contacts from all your accounts. Create groups to share your data securely.
turco | inglês |
---|---|
tüm | all |
verilerinizi | your data |
gruplar | groups |
oluşturun | create |
TR Sayfalar, yalnızca bir işletme veya diğer ticari, politik veya hayır kurumlarını veya çabayı tanıtmak amacıyla (kar amacı gütmeyen kurumlar, siyasal kampanyalar, gruplar ve ünlüler dâhil) kullanılabilen özel profillerdir
EN Pages are special profiles that may only be used to promote a business or other commercial, political, or charitable organization or endeavor (including non-profit organizations, political campaigns, bands, and celebrities).
turco | inglês |
---|---|
sayfalar | pages |
veya | or |
diğer | other |
politik | political |
gruplar | bands |
ünlüler | celebrities |
kar amacı gütmeyen | charitable |
TR Pandemi kısıtlamaları sonucu neredeyse bir yıldır devam eden uzaktan eğitime kırılgan gruplar ulaşmakta zorlanırken; geçici koruma kaydı bulunmayan çocuklar içinse uzaktan ya da yüz yüze, okula gitmek ulaşılması zor bir hayal
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
turco | inglês |
---|---|
pandemi | pandemic |
yıldır | years |
TR Pek çok kişi ve gruplar, web sitelerindeki içerikleri kontrol ederek veya tamamen erişimi engelleyerek çevrim içi özgürlüğümüzü kısıtlamaktadır
EN Many people and groups challenge our online freedom by controlling content on websites or limiting access altogether
turco | inglês |
---|---|
kişi | people |
ve | and |
gruplar | groups |
web | online |
veya | or |
erişimi | access |
TR Birçok video oynatıcısına engelli bazı gruplar erişilemez. En yaygın sorun, klavye tuzakları içermeleridir. Ayrıca, bazı video oynatıcılar sağır insanlar için gerekli olan altyazıları desteklemez.
EN Many video players aren’t accessible to some groups of people with disabilities. The most common issue is that they contain keyboard traps. Also, some video players don’t support captions which are essential for deaf people.
turco | inglês |
---|---|
video | video |
gruplar | groups |
yaygın | common |
sorun | issue |
klavye | keyboard |
insanlar | people |
gerekli | essential |
TR Literatür yazma gibi özel bir hizmet sorumluluğuna adanmış gruplar olan hizmet komitelerimizden birine katılabilirsiniz. Komite fırsatlarını adresinde bulabilirsiniz. açık hizmet pozisyonları sayfa.
EN You can join one of our service committees, which are groups dedicated to a special service responsibility, such as literature writing. You can find committee opportunities on the open service positions page.
turco | inglês |
---|---|
hizmet | service |
gruplar | groups |
olan | are |
komite | committee |
bulabilirsiniz | you can find |
açık | open |
sayfa | page |
TR Gruplar, uygunsuz davranışlardan etkilenen toplantı katılımcılarını desteklemek ve/veya uygunsuz davrananları ele almak için bir hizmet rolü oluşturabilir.
EN Groups may establish a service role to support meeting participants who have been affected by inappropriate behavior, and/or to address those who have acted inappropriately.
turco | inglês |
---|---|
gruplar | groups |
etkilenen | affected |
toplantı | meeting |
veya | or |
rolü | role |
TR Gruplar, tekrar tekrar uygunsuz davranışlar sergileyen kişiler için iki veya üç grev politikası uygulayabilir. Son çare olarak, rahatsız edici üyeden bir süreliğine toplantılara katılmayı bırakması istenebilir.
EN Groups may consider a two- or three- strike policy for people who repeatedly act out inappropriate behavior. As a last resort, the disruptive member may be asked to stop attending meetings for a period of time.
turco | inglês |
---|---|
gruplar | groups |
uygunsuz | inappropriate |
kişiler | people |
veya | or |
politikası | policy |
son | last |
TR Pandemi kısıtlamaları sonucu neredeyse bir yıldır devam eden uzaktan eğitime kırılgan gruplar ulaşmakta zorlanırken; geçici koruma kaydı bulunmayan çocuklar içinse uzaktan ya da yüz yüze, okula gitmek ulaşılması zor bir hayal
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
turco | inglês |
---|---|
pandemi | pandemic |
yıldır | years |
TR Örneğin, gelişim ve üretim hesaplarını sınıflandırmak için ayrı gruplar oluşturabilir ve daha sonra her bir grup için hizmetler ve izinler tedarik etmek için AWS CloudFormation StackSets’i kullanabilirsiniz.
EN For example, you can create separate groups to categorize development and production accounts, and then use AWS CloudFormation StackSets to provision services and permissions to each group.
turco | inglês |
---|---|
gelişim | development |
üretim | production |
ayrı | separate |
oluşturabilir | can create |
hizmetler | services |
tedarik | provision |
aws | aws |
cloudformation | cloudformation |
kullanabilirsiniz | use |
TR Program atık yönetimi, enerji ve su tasarrufunda iyileştirmeler ile yerel gruplar ve iş ortaklıklarıyla toplumda, iş ve sosyal hizmetler sağlamak gibi faaliyetlere odaklanmıştır.
EN The programme focuses on improvements in waste management, energy and water conservation, as well as community outreach through local groups and partnerships.
turco | inglês |
---|---|
program | programme |
atık | waste |
yönetimi | management |
enerji | energy |
su | water |
yerel | local |
gruplar | groups |
TR UNFPA Türkiye olarak, 50 yıldır, Türkiye’nin dört bir yanında yüzlerce proje ve saha çalışanımızla en kırılgan gruplar başta olmak üzere herkes için daha eşit ve kapsayıcı bir dünya amacıyla sahadayız.
EN For 50 years, we have been in the field with our hundreds and thousands of project and field colleagues all over Turkey to have a more equal and inclusive world for all starting from the most vulnerable groups!
turco | inglês |
---|---|
türkiye | turkey |
yıldır | years |
yüzlerce | hundreds |
proje | project |
saha | field |
gruplar | groups |
herkes | all |
eşit | equal |
kapsayıcı | inclusive |
dünya | world |
TR Genç kadın grupları/bireyler ve lezbiyen gruplar/bireylere,
EN Young women’s groups/individuals and lesbian groups/individuals;
turco | inglês |
---|---|
genç | young |
bireyler | individuals |
ve | and |
lezbiyen | lesbian |
TR Toplumsal cinsiyet eşitliği ve hassas gruplar konusunda koruma ve güçlendirme perspektifine sahip,
EN Having a perspective of protection and empowerment on gender equality and vulnerable groups,
turco | inglês |
---|---|
cinsiyet | gender |
ve | and |
hassas | vulnerable |
gruplar | groups |
konusunda | on |
koruma | protection |
sahip | having |
TR Jivo ekip sohbetlerinde birebir sohbet edin, gruplar oluşturun, mesajlar ve dosyalar gönderin, iş konuşmalarına erişimi yönetin.
EN Chat one-on-one, create groups, send messages and files, manage access to business conversations in Jivo team chats.
turco | inglês |
---|---|
ekip | team |
sohbet | chat |
gruplar | groups |
oluşturun | create |
mesajlar | messages |
ve | and |
dosyalar | files |
gönderin | send |
erişimi | access |
yönetin | manage |
TR şirket veya departman düzeyinde gruplar veya resmi olmayan sohbetler oluşturun.
EN create company- or department-level groups or informal chats
turco | inglês |
---|---|
şirket | company |
veya | or |
düzeyinde | level |
gruplar | groups |
oluşturun | create |
TR Tüm tasarım öğelerini Editör'de, kendi Bloklar, Izgaralar ve Gruplar'da, serbest el ile güçlü sürükle ve bırak özelliğini kullanarak özgürce yerleştirebilirsiniz.
EN You can place all design elements freely in the Editor, in its in Blocks, Grids, and Croups using the powerful freehand drag-and-drop.
turco | inglês |
---|---|
tüm | all |
tasarım | design |
editör | editor |
bloklar | blocks |
güçlü | powerful |
bırak | drop |
özgürce | freely |
TR Pandemi kısıtlamaları sonucu neredeyse bir yıldır devam eden uzaktan eğitime kırılgan gruplar ulaşmakta zorlanırken; geçici koruma kaydı bulunmayan çocuklar içinse uzaktan ya da yüz yüze, okula gitmek ulaşılması zor bir hayal
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
turco | inglês |
---|---|
pandemi | pandemic |
yıldır | years |
TR Pandemi kısıtlamaları sonucu neredeyse bir yıldır devam eden uzaktan eğitime kırılgan gruplar ulaşmakta zorlanırken; geçici koruma kaydı bulunmayan çocuklar içinse uzaktan ya da yüz yüze, okula gitmek ulaşılması zor bir hayal
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
turco | inglês |
---|---|
pandemi | pandemic |
yıldır | years |
TR Genç kadın grupları/bireyler ve lezbiyen gruplar/bireylere,
EN Young women’s groups/individuals and lesbian groups/individuals;
turco | inglês |
---|---|
genç | young |
bireyler | individuals |
ve | and |
lezbiyen | lesbian |
TR Toplumsal cinsiyet eşitliği ve hassas gruplar konusunda koruma ve güçlendirme perspektifine sahip,
EN Having a perspective of protection and empowerment on gender equality and vulnerable groups,
turco | inglês |
---|---|
cinsiyet | gender |
ve | and |
hassas | vulnerable |
gruplar | groups |
konusunda | on |
koruma | protection |
sahip | having |
TR Birlikte seyahat eden büyük gruplar için Hyundai H1 Karnavalı gibi minivanlar var.
EN There?s minivans like the Hyundai H1 Carnival, for large groups of people travelling together.
turco | inglês |
---|---|
seyahat | travelling |
büyük | large |
gruplar | groups |
hyundai | hyundai |
var | there |
TR Birlikte seyahat eden büyük gruplar için Kia Seltos gibi daha büyük SUV'lar ve Kia Karnavalı gibi minivanlar var.
EN There?s even larger SUVs like the Kia Seltos, and minivans like the Kia Carnival, for large groups of people travelling together.
turco | inglês |
---|---|
seyahat | travelling |
gruplar | groups |
kia | kia |
lar | s |
TR Program atık yönetimi, enerji ve su tasarrufunda iyileştirmeler ile yerel gruplar ve iş ortaklıklarıyla toplumda, iş ve sosyal hizmetler sağlamak gibi faaliyetlere odaklanmıştır.
EN The programme focuses on improvements in waste management, energy and water conservation, as well as community outreach through local groups and partnerships.
turco | inglês |
---|---|
program | programme |
atık | waste |
yönetimi | management |
enerji | energy |
su | water |
yerel | local |
gruplar | groups |
TR Scholz, “Şu an büyük gruplar halinde partilerin ve sosyalleşme akşamlarının zamanı değil” dedi.
EN "It is currently no longer the time for parties and social evenings in large groups," said Scholz.
turco | inglês |
---|---|
büyük | large |
gruplar | groups |
halinde | in |
ve | and |
zamanı | the time |
değil | no |
TR Online eğitimde chat, beyaz tahta paylaşımı, oylama araçları, ders notları paylaşımı ve küçük gruplar için ara odalar (break out odaları) gibi araçlar da kullanılabiliyor
EN Chats, shared whiteboards, discussion tools, shared notes and break-out rooms for working in small groups can also be used for online teaching
turco | inglês |
---|---|
online | online |
küçük | small |
gruplar | groups |
Mostrando 50 de 50 traduções