EN Everyday there are BILLIONS of search queries, and if you know what they are, you can use this data to put your videos in front of more eyeballs
EN Everyday there are BILLIONS of search queries, and if you know what they are, you can use this data to put your videos in front of more eyeballs
TR Her gün milyarlarca arama yapılmaktadır ve eğer bunların ne olduğunu biliyorsanız, videolarınızın daha fazla görüntülenme almaları için bu verileri kullanabilirsiniz
inglês | turco |
---|---|
billions | milyarlarca |
search | arama |
data | verileri |
if | eğer |
this | bu |
what | ne |
videos | videoları |
you can use | kullanabilirsiniz |
and | ve |
put | için |
EN Therefore, being a brand on Facebook means being visible on a top-ranking platform with billions of active users
TR Bu nedenle Facebook?ta bir markanın var olması demek; reyting sıralamasında zirvede yer alan, milyonlarca aktif kullanıcının yer aldığı bir platformda görünür olmak demek
inglês | turco |
---|---|
brand | markanın |
means | demek |
visible | görünür |
platform | platformda |
active | aktif |
users | kullanıcı |
being | bu |
therefore | bu nedenle |
a | bir |
of | yer |
EN Matt Silva, COO at iPromote, said, “iPromote processes billions of ad serving bid transactions every day
TR iPromote’un COO’su Matt Silva, “iPromote her gün milyarlarca reklam sunma teklifi işlemini işliyor” diyor
EN Every year, billions of login credentials are exposed and stolen from hacked websites. Check to see if any of your private information has been compromised following a breach.
TR Saldırıya uğramış web siteleri yüzünden her yıl milyarlarca oturum açma bilgisi açığa çıkıyor ve çalınıyor. Bir ihlalin ardından gizli bilgilerinizin açığa çıkıp çıkmadığını kontrol edin.
inglês | turco |
---|---|
year | yıl |
billions | milyarlarca |
login | oturum açma |
private | gizli |
information | bilgisi |
websites | siteleri |
and | ve |
a | bir |
to | her |
EN Every year, billions of personal login credentials are exposed and stolen
TR Her yıl milyarlarca oturum açma bilgisi açığa çıkıyor ve çalınıyor
inglês | turco |
---|---|
year | yıl |
billions | milyarlarca |
login | oturum açma |
and | ve |
of | her |
EN KIBAR’S STRATEGIC INVESTMENT WORTH BILLIONS
TR KİBARDAN MİLYARLIK STRATEJİK YATIRIM
EN By using AWS, Redfin can innovate quickly and cost effectively with a small IT staff while managing billions of property records.
TR Redfin, AWS'yi kullanarak milyarlarca mülk kaydını yönetirken küçük bir BT ekibiyle hızlı ve hesaplı bir şekilde yenilik yapabiliyor.
inglês | turco |
---|---|
small | küçük |
billions | milyarlarca |
property | mülk |
quickly | hızlı |
innovate | yenilik |
using | kullanarak |
and | ve |
a | bir |
EN Billions of euros in aid have been approved for creative artists in Germany, as well as further support measures for the solo self-employed and micro-businesses, and easier access to basic social security benefits
TR Almanya’daki kültür emekçileri için milyarlar tutarında yardım, aynı şekilde tek kişilik işletme sahipleri ve mini firmalara yönelik destek önlemleri ve temel güvenceye erişim kolaylaştırılması kararlaştırıldı
inglês | turco |
---|---|
further | ileri |
access | erişim |
businesses | işletme |
measures | önlemleri |
basic | temel |
support | destek |
aid | yardım |
and | ve |
the | aynı |
EN It is used to identify your computer amongst the billions of devices that are connected to the web
TR İnternete bağlı olan milyarlarca cihaz arasından senin bağlandığın cihazı belirlemek için kullanılır
inglês | turco |
---|---|
used | kullanılır |
billions | milyarlarca |
connected | bağlı |
of | in |
to | için |
devices | cihaz |
is | olan |
identify | belirlemek |
your | senin |
EN Every year, billions of login credentials are exposed and stolen from hacked websites. Check to see if any of your private information has been compromised following a breach.
TR Saldırıya uğramış web siteleri yüzünden her yıl milyarlarca oturum açma bilgisi açığa çıkıyor ve çalınıyor. Bir ihlalin ardından gizli bilgilerinizin açığa çıkıp çıkmadığını kontrol edin.
inglês | turco |
---|---|
year | yıl |
billions | milyarlarca |
login | oturum açma |
private | gizli |
information | bilgisi |
websites | siteleri |
and | ve |
a | bir |
to | her |
EN Every year, billions of personal login credentials are exposed and stolen
TR Her yıl milyarlarca oturum açma bilgisi açığa çıkıyor ve çalınıyor
inglês | turco |
---|---|
year | yıl |
billions | milyarlarca |
login | oturum açma |
and | ve |
of | her |
EN Ranked Keyword Auto Discovery - Database of billions
TR Sıralı Anahtar Kelime Oto Keşfi - Milyarlarca Veritabanı
inglês | turco |
---|---|
billions | milyarlarca |
database | veritabanı |
EN For students, teachers, writers, bloggers, and freelancers: use our online plagiarism checker to access billions of sources. Improve the quality of your work. Get started today! No credit card required.
TR Öğrenciler, öğretmenler, yazarlar, blog yazarları ve serbest çalışanlar için: Milyarlarca kaynağa erişmek için çevrimiçi intihal denetleyicimizi kullanın. İşinizin kalitesini artırın. Bu gün başlayacağım! Kredi kartına gerek yok.
inglês | turco |
---|---|
billions | milyarlarca |
quality | kalitesini |
credit | kredi |
required | gerek |
online | çevrimiçi |
of | in |
the | gün |
and | ve |
teachers | öğretmenler |
today | bu |
no | yok |
to access | erişmek |
EN The Copyleaks plagiarism check runs a comprehensive search against billions of pages on the internet
TR Copyleaks intihal kontrolü, internetteki milyarlarca sayfa üzerinde kapsamlı bir arama gerçekleştirir
inglês | turco |
---|---|
billions | milyarlarca |
pages | sayfa |
comprehensive | kapsamlı |
check | kontrol |
search | arama |
a | bir |
EN Every day, across the world billions of litres of water, milk, juice and other liquid foods are consumed
TR Her gün, dünyanın her yerinde milyarlarca litre su, süt, meyve suyu ve diğer sıvı gıdalar tüketiliyor
inglês | turco |
---|---|
billions | milyarlarca |
milk | süt |
juice | meyve suyu |
and | ve |
other | diğer |
foods | gıdalar |
liquid | sıvı |
water | su |
world | dünyanın |
of | her |
EN SciVal fact sheet, guidebooks and videos
TR SciVal bilgi formu, el kitapları ve videoları
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
videos | videoları |
EN Due to the fact that Tetrastoon is not large enough to accommodate the commercial potential of the city, a hall, basilica planned, was made immediately to the south of the Tetrastoon between the east-west streets
TR Tetrastoon kentin ticari potansiyelini karşılayacak boyutta olmadığı için, hemen güneyine Tetrastoon ile doğu-batı caddesi arasına bazilika planlı bir salon yapıldı
inglês | turco |
---|---|
commercial | ticari |
potential | potansiyelini |
city | kentin |
immediately | hemen |
not | olmadığı |
of | in |
a | bir |
EN In fact, your adversary could use your account to further spoof your identity and damage your online presence on a large scale
TR Aslında, rakibiniz hesabınızı kimliğinizi daha da bozmak ve çevrimiçi varlığınıza büyük ölçüde zarar vermek için kullanabilir
inglês | turco |
---|---|
damage | zarar |
presence | varlığını |
in fact | aslında |
your account | hesabınızı |
online | çevrimiçi |
in | da |
account | hesabı |
large | büyük |
and | ve |
to | için |
EN In fact, the entire network is overseen by the masternodes, which have the power to reject improperly formed blocks from miners.
TR Aslında ağın tamamı madencilerin uygunsuz bir şekilde oluşturduğu blokları reddetme gücü olan masternode'lar tarafından yönetilmektedir.
inglês | turco |
---|---|
network | ağı |
in fact | aslında |
power | gücü |
by | tarafından |
the | şekilde |
blocks | bloklar |
is | olan |
to | bir |
EN In fact, members of any sector (for example agriculture, industry, municipalities or airports) can apply for certification.
TR Esasında, her sektör üyesi (örneğin tarım, endüstri, belediyeler veya hava limanları) bu sertifikasyona başvurabilir.
inglês | turco |
---|---|
agriculture | tarım |
or | veya |
EN What makes the necessary approvals so difficult to obtain is the fact that signals typically are installed years before train operators can test them
TR Gerekli onayların elde edilmesini bu kadar zor kılan şey, sinyallerin tipik olarak tren operatörleri tarafından test edilebilmeleri için yıllar önce kurulmasıdır
inglês | turco |
---|---|
necessary | gerekli |
difficult | zor |
train | tren |
test | test |
typically | tipik |
EN "This immense green area is in fact the biggest park in Barcelona and is home to the likes of the Poble Espanyol open-air museum; the 1992 Olympic stadium and the Montjuïc castle."
TR "Akşam mutlaka magic Fontaine gösterisini izleyin, sakın kaçırmayın. Mukkemmell. Hatta mümkünse yılbaşı gecesi gelin, dünyadaki sayılı gösterilerden birini izleyeceksiniz."
inglês | turco |
---|---|
of | ın |
to | hatta |
EN Despite the fact that every megabyte or gigabyte costs the same, providers are seeking to charge for content and the value they think they can derive.
TR Her megabayt ya da gigabaytın maliyeti aynı olmasına rağmen sağlayıcılar içerik için ücret talep etmenin ve türettikleri değer karşılığında ücret almanın yollarını aramaktadır.
inglês | turco |
---|---|
costs | maliyeti |
providers | sağlayıcılar |
content | içerik |
value | değer |
charge | ücret |
despite | rağmen |
and | ve |
the | aynı |
EN Multiple permission levels allow producers, editors, sub-editors, and fact-checkers to login to collaborate on transcripts making the whole process faster and easier.
TR Birden fazla izin seviyesi, prodüktörlerin, editörlerin, alt editörlerin ve bilgi denetleyicilerin transkriptlerde işbirliği yapmaları için oturum açmalarını ve tüm süreci daha hızlı ve kolay hale getirmelerini sağlar.
inglês | turco |
---|---|
permission | izin |
allow | sağlar |
collaborate | işbirliği |
easier | kolay |
sub | alt |
faster | hızlı |
and | ve |
process | süreci |
multiple | birden fazla |
EN It’s important to remember that this is not a method for gaining control over our addiction – in fact, our program is about completely letting go of our attempts to control our addiction
TR Bunun bağımlılığımız üzerinde kontrol kazanmanın bir yöntemi olmadığını hatırlamak önemlidir - aslında programımız bağımlılığımızı kontrol etme girişimlerimizi tamamen bırakmakla ilgilidir
inglês | turco |
---|---|
method | yöntemi |
important | önemlidir |
in fact | aslında |
completely | tamamen |
control | kontrol |
not | olmadığını |
a | bir |
EN In fact, it's a cost-effective way to reduce time and effort, for the customer and for the team, to get an answer and move on to the next step
TR Aslında, müşterinin ve ekibin bir yanıt alması ve bir sonraki adıma geçmesi için zaman ve çabayı azaltmanın uygun maliyetli bir yoludur
inglês | turco |
---|---|
answer | yanıt |
in fact | aslında |
cost | maliyetli |
time | zaman |
and | ve |
its | in |
next | sonraki |
EN (In fact, Zcash was built on the original Bitcoin code base.) It was conceived by scientists at MIT, Johns Hopkins and other respected academic and scientific institutions
TR MIT, Johns Hopkins ve diğer saygıdeğer akademik ve bilimsel kurumlardan araştırmacılar tarafından yaratılmıştır
inglês | turco |
---|---|
other | diğer |
academic | akademik |
scientific | bilimsel |
at | de |
and | ve |
by | tarafından |
EN The fact that it is an open source tool makes it a popular choice for software developers and is therefore at the base of many operating systems
TR Onu yazılım geliştiricileri için popüler bir tercih kılan açık kaynaklı bir araç olmasıdır ve bu nedenle de birçok işletim sisteminin temelinde yer alır
inglês | turco |
---|---|
open | açık |
popular | popüler |
choice | tercih |
software | yazılım |
developers | geliştiricileri |
source | kaynaklı |
and | ve |
at | de |
the | araç |
therefore | bu nedenle |
many | çok |
for | için |
that | nedenle |
a | bir |
of | in |
EN This means that in the fact of we will provide you help and support as much as we can, we will not build a website for you basically
TR Bu da size elimizden geldiğince yardım ve destek sunacak olmamıza rağmen sizin için sıfırdan bir web sitesi kuramayacağımız anlamına geliyor
inglês | turco |
---|---|
this | bu |
in | da |
support | destek |
help | yardım |
means | anlamına |
and | ve |
of | in |
a | bir |
the | size |
for | için |
EN In fact, these root certificates are literally parts of a "root repository" on your device
TR Bu kök sertifikalar, kelimenin tam anlamıyla cihazınızda bulunan bir "kök deponun" parçalarıdır aslında
inglês | turco |
---|---|
root | kök |
certificates | sertifikalar |
parts | parçalar |
are | bulunan |
in fact | aslında |
these | bu |
device | cihaz |
a | bir |
EN Due to the fact that almost all export materials are made up of raw materials, the Jamaican economy is extremely sensitive to changes in world prices
TR İhraç maddelerinin neredeyse tamamının hammaddelerden oluşması nedeniyle Jamaika ekonomisi dünya fiyatlarındaki değişikliklere karşı son derece duyarlıdır
inglês | turco |
---|---|
almost | neredeyse |
all | de |
economy | ekonomisi |
extremely | son derece |
sensitive | duyarlı |
world | dünya |
prices | fiyatları |
to | karşı |
EN Swissotel Resort Bodrum Beach - Fact sheet
TR Swissotel Resort Bodrum Beach - Bilgiler
inglês | turco |
---|---|
swissotel | swissotel |
beach | beach |
EN Swissotel Resort Phuket Kamala Beach - Fact sheet
TR Swissotel Resort Phuket Kamala Beach - Bilgiler
inglês | turco |
---|---|
swissotel | swissotel |
beach | beach |
EN Swissotel Resort Phuket Patong Beach - Fact sheet
TR Swissotel Resort Phuket Patong Beach - Bilgiler
inglês | turco |
---|---|
swissotel | swissotel |
beach | beach |
EN Swissotel Merchant Court - Fact sheet
TR Swissotel Merchant Court - Bilgiler
inglês | turco |
---|---|
swissotel | swissotel |
EN GNU/Linux is not one company's product, but a number of companies and groups of people contribute to it. In fact, the GNU/Linux system is a core component, which is branched off into many different products. They are called distributions.
TR GNU/Linux bir şirketin ürünü değildir, ancak bir dizi şirket ve insan grubu buna katkıda bulunur. Aslında, GNU/Linux sistemi birçok farklı ürüne ayrılan çekirdek bir bileşendir. Bunlara dağıtım denir.
inglês | turco |
---|---|
linux | linux |
people | insan |
called | denir |
in fact | aslında |
core | çekirdek |
in | da |
system | sistemi |
number | dizi |
and | ve |
companies | şirket |
groups | grubu |
many | çok |
product | ürünü |
off | bir |
contribute | katkı |
different | farklı |
EN The EU Visibility Principles have been drafted in order to draw some visual attention to the fact that the projects have obtained the support of the European Union whether they have been financed completely or partially by the European Union
TR AB Görünürlük İlkeleri Avrupa Birliği'nin, tamamını ya da bir bölümünü finanse ettiği projelerin Avrupa Birliği'nin desteğine sahip olduğuna görsel anlamda dikkat çekmek amacıyla düzenlenmiştir
inglês | turco |
---|---|
visibility | görünürlük |
visual | görsel |
attention | dikkat |
in order to | amacıyla |
in | da |
eu | ab |
european | avrupa |
whether | ya |
to | sahip |
EN After selling its shares in Hyundai Assan Otomotiv, Kibar Holding sold Assan Foods as well and focused on giant investments. Ali Kibar said, "We are not abandoning the industrial sector. In fact, we are going to scale up our investments."
TR Hyundai Assan Otomotiv'deki hisse satışının ardından, Assan Foods'uda satan Kibar Holding dev yatırımlara odaklandı. Ali Kibar "Sanayicilikten çekilmiyoruz, aksine daha ölçekli yatırımlar yapacağız" dedi.
inglês | turco |
---|---|
hyundai | hyundai |
assan | assan |
kibar | kibar |
ali | ali |
holding | holding |
to | ardından |
the | daha |
EN In fact, the entire network is overseen by the masternodes, which have the power to reject improperly formed blocks from miners.
TR Aslında ağın tamamı madencilerin uygunsuz bir şekilde oluşturduğu blokları reddetme gücü olan masternode'lar tarafından yönetilmektedir.
inglês | turco |
---|---|
network | ağı |
in fact | aslında |
power | gücü |
by | tarafından |
the | şekilde |
blocks | bloklar |
is | olan |
to | bir |
EN SciVal fact sheet, guidebooks and videos
TR SciVal bilgi formu, el kitapları ve videoları
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
videos | videoları |
EN Due to the fact that Tetrastoon is not large enough to accommodate the commercial potential of the city, a hall, basilica planned, was made immediately to the south of the Tetrastoon between the east-west streets
TR Tetrastoon kentin ticari potansiyelini karşılayacak boyutta olmadığı için, hemen güneyine Tetrastoon ile doğu-batı caddesi arasına bazilika planlı bir salon yapıldı
inglês | turco |
---|---|
commercial | ticari |
potential | potansiyelini |
city | kentin |
immediately | hemen |
not | olmadığı |
of | in |
a | bir |
EN In fact, members of any sector (for example agriculture, industry, municipalities or airports) can apply for certification.
TR Esasında, her sektör üyesi (örneğin tarım, endüstri, belediyeler veya hava limanları) bu sertifikasyona başvurabilir.
inglês | turco |
---|---|
agriculture | tarım |
or | veya |
EN The fact that it is an open source tool makes it a popular choice for software developers and is therefore at the base of many operating systems
TR Onu yazılım geliştiricileri için popüler bir tercih kılan açık kaynaklı bir araç olmasıdır ve bu nedenle de birçok işletim sisteminin temelinde yer alır
inglês | turco |
---|---|
open | açık |
popular | popüler |
choice | tercih |
software | yazılım |
developers | geliştiricileri |
source | kaynaklı |
and | ve |
at | de |
the | araç |
therefore | bu nedenle |
many | çok |
for | için |
that | nedenle |
a | bir |
of | in |
EN This means that in the fact of we will provide you help and support as much as we can, we will not build a website for you basically
TR Bu da size elimizden geldiğince yardım ve destek sunacak olmamıza rağmen sizin için sıfırdan bir web sitesi kuramayacağımız anlamına geliyor
inglês | turco |
---|---|
this | bu |
in | da |
support | destek |
help | yardım |
means | anlamına |
and | ve |
of | in |
a | bir |
the | size |
for | için |
EN In fact, these root certificates are literally parts of a "root repository" on your device
TR Bu kök sertifikalar, kelimenin tam anlamıyla cihazınızda bulunan bir "kök deponun" parçalarıdır aslında
inglês | turco |
---|---|
root | kök |
certificates | sertifikalar |
parts | parçalar |
are | bulunan |
in fact | aslında |
these | bu |
device | cihaz |
a | bir |
EN The fact that the procedures and principles regarding how associations can organize their General Assembly and Board Meetings electronically were not determined, caused some confusion
TR Özellikle derneklerin genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarını elektronik ortamda ne şekilde düzenleyebileceğine dair usul ve esasların belirlenmemiş olması bazı kafa karışıklıklarına neden olmuştu
inglês | turco |
---|---|
general | genel |
were | ne |
some | bazı |
and | ve |
board | kurulu |
the | şekilde |
meetings | toplantılar |
EN The fact that it is not known on which aspects the risk analysis will be made creates an environment of uncertainty
TR Risk analizinin hangi hususlar göz önüne alınarak yapılacağının bilinmiyor olması tam anlamıyla bir belirsizlik ortamı oluşturmaktadır
inglês | turco |
---|---|
risk | risk |
environment | ortamı |
that | tam |
EN The EU Visibility Principles have been drafted in order to draw some visual attention to the fact that the projects have obtained the support of the European Union whether they have been financed completely or partially by the European Union
TR AB Görünürlük İlkeleri Avrupa Birliği'nin, tamamını ya da bir bölümünü finanse ettiği projelerin Avrupa Birliği'nin desteğine sahip olduğuna görsel anlamda dikkat çekmek amacıyla düzenlenmiştir
inglês | turco |
---|---|
visibility | görünürlük |
visual | görsel |
attention | dikkat |
in order to | amacıyla |
in | da |
eu | ab |
european | avrupa |
whether | ya |
to | sahip |
EN In fact, the healthy competition that we have created on the website makes sure every company is offering their best rates for customers
TR Aslında, web sitesinde oluşturduğumuz sağlıklı rekabet, her şirketin müşteriler için en iyi fiyatlarını sunduğundan emin oluyor
inglês | turco |
---|---|
competition | rekabet |
rates | fiyatlar |
customers | müşteriler |
in fact | aslında |
healthy | sağlıklı |
company | şirketin |
website | web |
best | en |
for | için |
EN In fact, the healthy competition that we have created on the website makes sure every company is offering their best rates for customers.
TR Aslında, web sitesinde oluşturduğumuz sağlıklı rekabet, her şirketin müşteriler için en iyi fiyatlarını sunduğundan emin oluyor.
inglês | turco |
---|---|
competition | rekabet |
rates | fiyatlar |
customers | müşteriler |
in fact | aslında |
healthy | sağlıklı |
company | şirketin |
website | web |
best | en |
for | için |
Mostrando 50 de 50 traduções