EN You can also monitor the pages that started or stopped performing for a particular query, be it the pages of your website or the ones of your competitor.
{search} keeles Inglise saab tõlkida järgmisteks Türgi keel sõnadeks/fraasideks:
EN You can also monitor the pages that started or stopped performing for a particular query, be it the pages of your website or the ones of your competitor.
TR Ayrıca, isterse sizin website sayfanız olsun isterse rakibinizin, belirli bir sorgu için çalışmayı durduran veya başlatan sayfaları izleyebilirsiniz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
query | sorgu |
website | website |
pages | sayfaları |
ones | bir |
also | ayrıca |
for | için |
or | veya |
of | in |
EN With the new regulation entering into effect, health provisions for refugees with international protection status who have lived in Turkey for more than 1 year were stopped
TR 2019 yılı Ekim ayında başlayan sınır hareketliliği sebebiyle, Suriye sınırında bulunan köylere sığınan mülteciler henüz kayıt altına alınamadan, ülkede pandemi vakaları görülmeye başladı
Inglise | Türgi keel |
---|---|
refugees | mülteciler |
for | henüz |
year | yıl |
with | altına |
EN With the new regulation entering into effect, health provisions for refugees with international protection status who have lived in Turkey for more than 1 year were stopped
TR 2019 yılı Ekim ayında başlayan sınır hareketliliği sebebiyle, Suriye sınırında bulunan köylere sığınan mülteciler henüz kayıt altına alınamadan, ülkede pandemi vakaları görülmeye başladı
Inglise | Türgi keel |
---|---|
refugees | mülteciler |
for | henüz |
year | yıl |
with | altına |
EN Our media player helps search engines index your content so they continue to send you new traffic long after you’ve stopped promoting your content.
TR Medya oynatıcımız, içeriğinizin tanıtımını durdurduktan uzun süre sonra size yeni trafik göndermeye devam etmesi için arama motorlarının içeriğinizi dizinlemesine yardımcı olur.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
media | medya |
helps | yardımcı olur |
continue | devam |
new | yeni |
traffic | trafik |
long | uzun |
search | arama |
your content | içeriğinizi |
engines | motorları |
EN Bottom lines are the destructive behaviors that when you start, you can’t stop, and when you stop, you can’t stay stopped
TR Alt satırlar, başladığınızda duramayacağınız ve durduğunuzda duramayacağınız yıkıcı davranışlardır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
bottom | alt |
and | ve |
EN I stopped it again and switched to a stricter model of abstinence.
TR Tekrar durdurdum ve daha katı bir yoksunluk modeline geçtim.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
a | bir |
again | daha |
EN Their first reaction has been to make the measures they took to protect themselves from the infection even stricker: “We stopped seeing our friends
TR Hayatlarında yaptıkları ilk değişiklik kendilerini enfeksiyondan korumak için aldıkları önlemleri daha da katı hale getirmek oldu: “Arkadaşlarımızla görüşmeyi bıraktık
EN After Turkey adopted the Presidential Government System, the Press Advertisement Institution (BİK) stopped sharing its activity reports with the public
TR Basın İlan Kurumu (BİK), faaliyet raporlarını Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildikten sonra kamuoyuyla paylaşma uygulamasına son verdi
Inglise | Türgi keel |
---|---|
government | hükümet |
system | sistemine |
press | basın |
activity | faaliyet |
reports | raporlar |
the | sonra |
EN With the new regulation entering into effect, health provisions for refugees with international protection status who have lived in Turkey for more than 1 year were stopped
TR 2019 yılı Ekim ayında başlayan sınır hareketliliği sebebiyle, Suriye sınırında bulunan köylere sığınan mülteciler henüz kayıt altına alınamadan, ülkede pandemi vakaları görülmeye başladı
Inglise | Türgi keel |
---|---|
refugees | mülteciler |
for | henüz |
year | yıl |
with | altına |
EN The digitalisation of journalists’ work environment can no longer be stopped and has clear advantages
TR Gazetecilerin çalışma ortamının dijitalizasyonu artık durdurulamaz ve net avantajlar içeriyor
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
clear | net |
advantages | avantajlar |
work | çalışma |
the | artık |
of | nın |
environment | ortamı |
EN “Until I stopped putting the post code on my applications.” He only told them where he lived after he received a firm offer
TR “Ta ki başvurularımda posta kodunu kaldırana kadar.” Ancak olur aldıktan sonra nerede oturduğunu söylemiş
EN You'll also be able to see what sites stopped linking to your page, so you can repair those links and ensure that your keyword rankings are still strong.
TR Ayrıca hangi sitelerin sayfanıza bağlantı vermeyi durdurduğunu da görebileceksiniz, böylece bu bağlantıları onarabilir ve anahtar kelime sıralamalarınızın hala güçlü olduğundan emin olabilirsiniz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
sites | sitelerin |
rankings | sıralamalarını |
still | hala |
strong | güçlü |
you can | olabilirsiniz |
links | bağlantıları |
and | ve |
those | bu |
EN Our media player helps search engines index your content so they continue to send you new traffic long after you’ve stopped promoting your content.
TR Medya oynatıcımız, içeriğinizin tanıtımını durdurduktan uzun süre sonra size yeni trafik göndermeye devam etmesi için arama motorlarının içeriğinizi dizinlemesine yardımcı olur.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
media | medya |
helps | yardımcı olur |
continue | devam |
new | yeni |
traffic | trafik |
long | uzun |
search | arama |
your content | içeriğinizi |
engines | motorları |
EN Bottom lines are the behaviors that when we start we don’t know when we’ll stop, and when we stop we can’t stay stopped
TR Sonuç olarak, başladığımızda ne zaman duracağımızı bilmediğimiz ve durduğumuzda duramayacağımız davranışlardır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
know | ne |
when | zaman |
lines | olarak |
EN We have stopped attending meetings regularly.
TR Düzenli olarak toplantılara katılmayı bıraktık.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
meetings | toplantı |
have | olarak |
regularly | düzenli olarak |
EN We have stopped making regular outreach calls to other members.
TR Diğer üyelere düzenli erişim aramaları yapmayı bıraktık.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
regular | düzenli |
other | diğer |
calls | aramaları |
EN We have stopped working with our sponsor or co-sponsor.
TR Sponsorumuz veya ortak sponsorumuzla çalışmayı durdurduk.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
co | ortak |
or | veya |
EN We have stopped investing time into our stepwork.
TR Adımlarımıza zaman ayırmayı bıraktık.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
time | zaman |
EN We have stopped our normal routines and self-care practices.
TR Normal rutinlerimizi ve kişisel bakım uygulamalarımızı durdurduk.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
normal | normal |
we | kişisel |
care | bakım |
and | ve |
practices | uygulamalar |
EN We may have engaged in a problematic behavior automatically and unconsciously, and immediately stopped as soon as we realized what we were doing
TR Otomatik olarak ve bilinçsizce sorunlu bir davranışa girmiş olabiliriz ve ne yaptığımızı fark eder etmez hemen bırakmış olabiliriz
Inglise | Türgi keel |
---|---|
problematic | sorunlu |
behavior | davranış |
and | ve |
what | ne |
a | bir |
automatically | otomatik olarak |
EN If your campaign has stopped running after launch, make sure that you still meet the above requirements.
TR Kampanyanız başlatıldıktan sonra yayını durdurduysa yukarıdaki gereksinimleri karşılamaya devam ettiğinizden emin olun.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
still | devam |
requirements | gereksinimleri |
sure | emin |
EN Verified transactions are then bundled into blocks, which is why Bitcoin's underlying technology is referred to as a blockchain
TR Doğrulanmış işlemler daha sonra bloklar halinde gruplanır, bu nedenle Bitcoin 'ler temel teknoloji blok zinciri olarak adlandırılır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
transactions | işlemler |
technology | teknoloji |
verified | doğrulanmış |
a | temel |
why | bu |
EN Our analysts have found that looking at a 7 day average is a better representation of the underlying power.
TR Analistlerimize göre, altta yatan gücü daha iyi anlayabilmek için 7 günlük ortalamaya bakılmalıdır.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
day | günlük |
power | gücü |
of | in |
better | daha iyi |
EN Contracts for difference (CFDs), are a simple and cost-efficient way to trade on a wide variety of financial markets without having to own the underlying asset
TR Fark kontratları (CFDler), birçok finansal piyasada herhangi bir varlık sahibi olmadan işlem yapılmasını sağlayan sade ve masrafsız araçlardır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
difference | fark |
financial | finansal |
asset | varlık |
trade | işlem |
simple | sade |
without | olmadan |
and | ve |
a | bir |
EN What was previously open to all applications is now closed to only those applications approved by the access providers—who control the underlying infrastructure.
TR Daha önce bütün uygulamalara açık iken artık yalnızca temelindeki altyapıyı kontrol eden erişim sağlayıcılar tarafından onaylanan uygulamalara açık.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
open | açık |
control | kontrol |
access | erişim |
providers | sağlayıcılar |
by | tarafından |
all | bütün |
only | yalnızca |
the | önce |
now | artık |
EN While regulation of the underlying transmission is necessary so that competition is possible, Internet access providers should be allowed to charge for access and provide services in a free market
TR Vurgulanan iletimin regülasyonu rekabetin mümkün olması için gerekli iken, İnternet erişim sağlayıcıları serbest piyasada hizmet sağlama ve hizmetlere erişim için ücretlendirme yapabilmelidir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
necessary | gerekli |
access | erişim |
free | serbest |
and | ve |
of | in |
possible | mümkün |
services | hizmet |
EN Stephen oversees our engineering team and is responsible for Sonix’s underlying technology. He usually forgets to dress up on photo days.
TR Stephen mühendislik ekibimizi yönetir ve Sonix'in temel teknolojisinden sorumludur. Genellikle fotoğraf günlerinde giyinmeyi unutur.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
responsible | sorumludur |
usually | genellikle |
photo | fotoğraf |
days | günlerinde |
engineering | mühendislik |
and | ve |
EN JournalingJournaling and reflecting on your feelings, struggles and goals can help you develop perspective about your addiction and its underlying causes
TR günlük kaydıDuygularınızı, mücadelelerinizi ve hedeflerinizi günlüğe kaydetmek ve yansıtmak, bağımlılığınız ve altında yatan nedenler hakkında bir bakış açısı geliştirmenize yardımcı olabilir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
can | olabilir |
perspective | bakış |
help | yardımcı |
about | hakkında |
and | ve |
EN I also was able to start bringing awareness to all the underlying issues that I?d been numbing and escaping from with the internet – childhood abuse, divorced parents, social anxiety, depression, fear of failure, fear of abandonment and rejection
TR Ayrıca internetle uyuşturduğum ve kaçtığım tüm temel sorunlara farkındalık getirmeye başlayabildim - çocuklukta istismar, boşanmış ebeveynler, sosyal kaygı, depresyon, başarısızlık korkusu, terk edilme ve reddedilme korkusu
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
awareness | farkındalık |
parents | ebeveynler |
social | sosyal |
all | tüm |
also | ayrıca |
EN AWS Elastic Beanstalk offers an easy-to-use service for deploying and scaling web applications in which you retain ownership and full control over the underlying EC2 instances
TR AWS Elastic Beanstalk, web uygulamalarının dağıtılması ve ölçeklendirilmesi için arka plandaki EC2 bulut sunucularının sahipliğini ve tam denetimini elinizde bulundurduğunuz kullanımı kolay bir hizmet sunar
Inglise | Türgi keel |
---|---|
aws | aws |
offers | sunar |
web | web |
full | tam |
easy | kolay |
service | hizmet |
in | da |
use | kullanımı |
and | ve |
applications | uygulamalar |
EN it should assume there is no affinity to the underlying compute infrastructure
TR Başka bir deyişle kod, belirli bir işlem altyapısına bağlı olmamalıdır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
infrastructure | altyapı |
the | başka |
to | belirli |
is | bir |
EN Develop dapps that use zk-SNARKs to ensure data-level privacy, verifying requirements without exposing the underlying user information.
TR Mina kullanarak zk-SNARK kullanan merkeziyetsiz uygulamalar geliştirin, bu sayede kişisel verilerin gizli kalmasını sağlayın.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
develop | geliştirin |
data | verilerin |
the | kişisel |
to | kullanarak |
use | uygulamalar |
EN AWS Elastic Beanstalk offers an easy-to-use service for deploying and scaling web applications in which you retain ownership and full control over the underlying EC2 instances
TR AWS Elastic Beanstalk, web uygulamalarının dağıtılması ve ölçeklendirilmesi için arka plandaki EC2 bulut sunucularının sahipliğini ve tam denetimini elinizde bulundurduğunuz kullanımı kolay bir hizmet sunar
Inglise | Türgi keel |
---|---|
aws | aws |
offers | sunar |
web | web |
full | tam |
easy | kolay |
service | hizmet |
in | da |
use | kullanımı |
and | ve |
applications | uygulamalar |
EN it should assume there is no affinity to the underlying compute infrastructure
TR Başka bir deyişle kod, belirli bir işlem altyapısına bağlı olmamalıdır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
infrastructure | altyapı |
the | başka |
to | belirli |
is | bir |
EN The CJIS Security Policy outlines the “appropriate controls to protect the full lifecycle of CJI (Criminal Justice Information), whether at rest or in transit,” irrespective of the underlying information technology model
TR CJIS Güvenlik Politikası altında yatan bilgi teknolojisi modeline bakılmaksızın “bekleme veya geçiş halindeyken CJI'nin (Criminal Justice Information) tüm yaşam döngüsünü korumak için uygun kontrolleri” ana hatlarıyla belirtir
EN AWS is responsible for implementing and configuring the logical access controls for the underlying infrastructure that provide the services for use of the customer.
TR Müşterinin kullanımına sunulan hizmetlerin sağlandığı temel altyapıya ilişkin mantıksal erişim denetimlerinin uygulanması ve yapılandırılması AWS’nin sorumluluğundadır.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
logical | mantıksal |
infrastructure | altyapı |
services | hizmetlerin |
and | ve |
access | erişim |
use | kullanım |
EN Develop dapps that use zk-SNARKs to ensure data-level privacy, verifying requirements without exposing the underlying user information.
TR Mina kullanarak zk-SNARK kullanan merkeziyetsiz uygulamalar geliştirin, bu sayede kişisel verilerin gizli kalmasını sağlayın.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
develop | geliştirin |
data | verilerin |
the | kişisel |
to | kullanarak |
use | uygulamalar |
EN Amazon Aurora MySQL-Compatible Edition and Amazon Aurora PostgreSQL-Compatible Edition support Amazon Aurora replicas, which share the same underlying volume as the primary instance in the same AWS region
TR Amazon Aurora MySQL Uyumlu Sürüm ve Amazon Aurora PostgreSQL Uyumlu Sürüm, aynı AWS bölgesindeki birincil bulut sunucusu ile aynı temel birime sahip olan Amazon Aurora replikalarını destekler
Inglise | Türgi keel |
---|---|
amazon | amazon |
aurora | aurora |
edition | sürüm |
primary | birincil |
aws | aws |
mysql | mysql |
compatible | uyumlu |
and | ve |
support | destekler |
the | aynı |
share | ile |
EN On a database instance running with Amazon Aurora encryption, data stored at rest in the underlying storage is encrypted, as are its automated backups, snapshots, and replicas in the same cluster
TR Amazon Aurora şifrelemesiyle çalışan bir veritabanı bulut sunucusunda, temel depolamada bulunan verilerin yanı sıra veritabanının aynı kümedeki otomatik yedekleri, anlık yedekleri ve replikaları şifrelenir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
database | veritabanı |
amazon | amazon |
aurora | aurora |
data | verilerin |
automated | otomatik |
encrypted | şifrelenir |
and | ve |
the | aynı |
same | bir |
is | bulunan |
EN It gives students an in-depth understanding of the scientific principles underlying the climate system
TR Bu program iklim sisteminin derinlemesine kavranmasına yönelik doğabilimsel temelleri öğretiyor
Inglise | Türgi keel |
---|---|
system | sisteminin |
climate | iklim |
of | yönelik |
EN What was previously open to all applications is now closed to only those applications approved by the access providers—who control the underlying infrastructure.
TR Daha önce bütün uygulamalara açık iken artık yalnızca temelindeki altyapıyı kontrol eden erişim sağlayıcılar tarafından onaylanan uygulamalara açık.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
open | açık |
control | kontrol |
access | erişim |
providers | sağlayıcılar |
by | tarafından |
all | bütün |
only | yalnızca |
the | önce |
now | artık |
EN While regulation of the underlying transmission is necessary so that competition is possible, Internet access providers should be allowed to charge for access and provide services in a free market
TR Vurgulanan iletimin regülasyonu rekabetin mümkün olması için gerekli iken, İnternet erişim sağlayıcıları serbest piyasada hizmet sağlama ve hizmetlere erişim için ücretlendirme yapabilmelidir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
necessary | gerekli |
access | erişim |
free | serbest |
and | ve |
of | in |
possible | mümkün |
services | hizmet |
EN Our analysts have found that looking at a 7 day average is a better representation of the underlying power.
TR Analistlerimize göre, altta yatan gücü daha iyi anlayabilmek için 7 günlük ortalamaya bakılmalıdır.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
day | günlük |
power | gücü |
of | in |
better | daha iyi |
EN Allows organizations to verify credentials without having access to an individual’s underlying information.
TR Kuruluşların, kişilerin temel bilgilerine erişmeden sağlık kaydı bilgilerini doğrulamalarına olanak tanır.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
an | temel |
organizations | kuruluşlar |
information | bilgilerini |
EN Contracts for difference (CFDs), are a simple and cost-efficient way to trade on a wide variety of financial markets without having to own the underlying asset
TR Fark kontratları (CFDler), birçok finansal piyasada herhangi bir varlık sahibi olmadan işlem yapılmasını sağlayan sade ve masrafsız araçlardır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
difference | fark |
financial | finansal |
asset | varlık |
trade | işlem |
simple | sade |
without | olmadan |
and | ve |
a | bir |
EN Stephen oversees our engineering team and is responsible for Sonix’s underlying technology. He usually forgets to dress up on photo days.
TR Stephen mühendislik ekibimizi yönetir ve Sonix'in temel teknolojisinden sorumludur. Genellikle fotoğraf günlerinde giyinmeyi unutur.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
responsible | sorumludur |
usually | genellikle |
photo | fotoğraf |
days | günlerinde |
engineering | mühendislik |
and | ve |
EN Cream cheese, processed cheese or recombined cheese, this white paper covers the best methods for achieving the underlying structural changes – and what makes a
TR Bu teknik raporda, temeldeki yapısal değişiklikleri başarmak için en iyi yöntemler ve krem peynir, işlenmiş peynir veya yeniden birleştirilen peynir yapımı kapsanır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
structural | yapısal |
changes | değişiklikleri |
methods | yöntemler |
cheese | peynir |
and | ve |
this | bu |
for | için |
or | veya |
best | iyi |
EN Similarly, we may have done something that technically didn’t go against “the letter of the law”, but that we knew in the moment was virtually the same as an underlying problematic behavior we had committed to avoid
TR Benzer şekilde, teknik olarak “yasanın lafzına” aykırı olmayan, ancak o anda bildiğimiz, kaçınmayı taahhüt ettiğimiz temel sorunlu davranışla neredeyse aynı olduğunu bildiğimiz bir şey yapmış olabiliriz
EN Adobe Content Synchronizer is the underlying technology in Creative Cloud that intelligently syncs your assets, fonts, photos, settings, Adobe Stock assets, and more
TR Adobe Content Synchronizer, Creative Cloud'un arka planındaki teknolojidir ve varlıklarınızı, fontlarınızı, fotoğraflarınızı, ayarlarınızı, Adobe Stock varlıklarınızı ve çok daha fazlasını eşitler
Inglise | Türgi keel |
---|---|
adobe | adobe |
creative | creative |
photos | fotoğrafları |
more | fazlasını |
assets | varlıklar |
and | ve |
EN Some of our journals already pass submitted images through a manual image screening process, but bringing such screening to all submissions will require a semi-automated process.
TR Bazı dergilerimiz gönderilen görüntüleri manuel bir görüntü işleme sürecinden geçirmeye başlamış durumdadır, ama bu taramanın tüm gönderimlerde yapılması yarı otomatik bir süreç gerektirecektir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
submitted | gönderilen |
manual | manuel |
semi | yarı |
automated | otomatik |
process | süreç |
but | ama |
image | görüntü |
such | bu |
all | tüm |
images | görüntüleri |
a | bir |
some | bazı |
Kuvatakse 50 tõlget 50 -st