EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
"sustainable to act" em inglês pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases turco:
sustainable | bu sürdürülebilir sürdürülebilirlik yerel |
act | bu hakkını ile için işletmeler olan olarak yasası |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN ANY BREACH OF ANY OBLIGATIONS IMPLIED BY SECTION 12 OF THE SALE OF GOODS ACT 1979 OR SECTION 2 OF THE SUPPLY OF GOODS AND SERVICES ACT 1982.
TR 1979 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN SATIŞI YASASI'NIN 12. KISMI VEYA 1982 TARİHLİ TİCARİ MALLARIN VE HİZMETLERİN SATIŞI YASASI BÖLÜM 2 TARAFINDAN İFADE EDİLMİŞ HERHANGİ BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜN HERHANGİ BİR İHLALİ.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
or | veya |
EN They plant trees, brew sustainable beer or green the city. These enterprises are bringing sustainable changes to our lives.
TR Ağaç dikiyor, sürdürülebilir bira üretiyor ya da kentleri yeşillendiriyorlar. Bu şirketler, yaşamımızı daha sürdürülebilir kılıyor.
inglês | turco |
---|---|
beer | bira |
plant | ağaç |
sustainable | sürdürülebilir |
these | bu |
EN -The development and implementation of sustainable financing mechanisms for freshwater ecosystem conservation and sustainable water use
TR Tatlı su ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kullanımı için sürdürülebilir finansman mekanizmalarının geliştirilmesi ve uygulanması.
inglês | turco |
---|---|
development | geliştirilmesi |
sustainable | sürdürülebilir |
water | su |
implementation | uygulanması |
and | ve |
of | in |
use | kullanımı |
for | için |
EN 12.b. Develop and implement tools to monitor sustainable development impacts for sustainable tourism that creates jobs and promotes local culture and products
TR 12.b. İstihdam yaratan ve yerel kültür ve ürünlerini teşvik eden sürdürülebilir bir turizm için sürdürülebilir kalkınma etkilerini denetlemeye olanak sağlayan araçlar geliştirilmesi ve uygulanması
inglês | turco |
---|---|
sustainable | sürdürülebilir |
tourism | turizm |
local | yerel |
culture | kültür |
and | ve |
development | kalkınma |
tools | araçlar |
products | ürünlerini |
EN 11.3. By 2030, enhance inclusive and sustainable urbanization and capacity for participatory, integrated and sustainable human settlement planning and management in all countries
TR 11.3. 2030’a kadar bütün ülkelerde kapsayıcı ve sürdürülebilir kentleşmenin geliştirilmesi ve katılımcı, entegre ve sürdürülebilir insan yerleşimlerinin planlanması ve yönetilmesi için kapasitenin güçlendirilmesi
inglês | turco |
---|---|
sustainable | sürdürülebilir |
integrated | entegre |
human | insan |
countries | ülkelerde |
inclusive | kapsayıcı |
participatory | katılımcı |
and | ve |
all | bütün |
for | için |
EN -The development and implementation of sustainable financing mechanisms for freshwater ecosystem conservation and sustainable water use
TR Tatlı su ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kullanımı için sürdürülebilir finansman mekanizmalarının geliştirilmesi ve uygulanması.
inglês | turco |
---|---|
development | geliştirilmesi |
sustainable | sürdürülebilir |
water | su |
implementation | uygulanması |
and | ve |
of | in |
use | kullanımı |
for | için |
EN Sustainable DevelopmentIn order to develop more efficient systems with innovative technologies for its customers, Altınay prioritizes sustainable development with the R & D Center it established in 2018
TR Sürdürülebilir GelişimAltınay, müşterileri için yenilikçi teknolojilerle daha verimli sistemler geliştirebilmek adına 2018 yılında kurduğu AR-GE Merkezi ile sürdürülebilir gelişimi öncelemektedir
inglês | turco |
---|---|
sustainable | sürdürülebilir |
systems | sistemler |
innovative | yenilikçi |
customers | müşterileri |
center | merkezi |
efficient | verimli |
EN They plant trees, brew sustainable beer or green the city. These enterprises are bringing sustainable changes to our lives.
TR Ağaç dikiyor, sürdürülebilir bira üretiyor ya da kentleri yeşillendiriyorlar. Bu şirketler, yaşamımızı daha sürdürülebilir kılıyor.
inglês | turco |
---|---|
beer | bira |
plant | ağaç |
sustainable | sürdürülebilir |
these | bu |
EN And because this information is easy to locate, understand, and act on wherever you need it, you will be able to make sound therapy decisions that reduce the chances for preventable adverse events and negative patient outcomes.
TR Ve bu bilgilerin ihtiyaç duyduğunuzda bulunması, anlaşılması ve kullanılması kolay olduğundan, engellenebilir olası yan etkiler ve olumsuz hasta sonuçlarını azaltan güvenilir tedavi kararları alabilirsiniz.
inglês | turco |
---|---|
information | bilgilerin |
easy | kolay |
negative | olumsuz |
patient | hasta |
outcomes | sonuçları |
on | güvenilir |
this | bu |
and | ve |
need | ihtiyaç |
decisions | kararlar |
EN We deliver humanitarian aid without regard for political, economic or military interests – we act with neutrality, independence and transparency
TR İnsani yardımı siyasi, ekonomik, askeri çıkar gözetmeden, tarafsızlık, bağımsızlık ve hesap verebilirlik ilkelerine dayanarak planlıyoruz
inglês | turco |
---|---|
political | siyasi |
economic | ekonomik |
military | askeri |
and | ve |
EN We aim to create awareness on the issue of child labour and encourage all authorities and stakeholders to act upon it.
TR “Bu İş Çocuk Oyuncağı Değil” sloganıyla yürüttüğümüz kampanyayla çocuk işçilerle ilgili kamuoyunda farkındalık yaratmayı ve ilgili mercileri sorumluluk almaya teşvik etmeyi hedefliyoruz.
inglês | turco |
---|---|
awareness | farkındalık |
encourage | teşvik |
all | de |
and | ve |
EN We do not discriminate between our suppliers in our relationships and ensure they can act in fair competition environment
TR Tedarikçilerimizle ilişkilerimizde ayrım göz etmiyor, adil rekabet ortamı içerisinde hareket edebilmelerini sağlıyoruz
inglês | turco |
---|---|
fair | adil |
competition | rekabet |
in | içerisinde |
environment | ortamı |
EN All supply employees act according to these standards in all their business relationships inside or outside the association.
TR Tüm tedarik çalışanları, dernek içi ya da dışında tüm iş ilişkilerinde bu standartlara göre hareket eder.
inglês | turco |
---|---|
supply | tedarik |
standards | standartlara |
employees | çalışanları |
in | da |
these | bu |
outside | dışında |
all | tüm |
inside | iç |
EN The California Consumer Privacy Act gives California residents the right to direct businesses from selling their personal information
TR Kaliforniya Tüketici Gizliliği Yasası, Kaliforniya'da yaşayan kişilere kişisel bilgilerinin işletmeler tarafından satılmasını önleme hakkını verir
inglês | turco |
---|---|
california | kaliforniya |
consumer | tüketici |
gives | verir |
information | bilgilerinin |
businesses | işletmeler |
act | yasası |
to | tarafından |
privacy | gizliliği |
right | hakkını |
personal | kişisel |
EN We won major repair exemptions to the Digital Millenium Copyright Act in 2018.
TR Dijital Binyıl Telif Hakkı Yasasına 2018'de ciddi tamir muafiyetleri kazandık.
inglês | turco |
---|---|
won | kazandı |
repair | tamir |
digital | dijital |
copyright | telif |
EN The Health Insurance Portability and Accountability Act of 1996 (or HIPAA) is a United States legislation that provides data privacy and security provisions for safeguarding medical information
TR 1996 tarihli Sağlık Sigortası Taşınabilirlik ve Sorumluluk Yasası (HIPAA) ABD’de tıbbi bilgilerin korunmasına ilişkin gizlilik ve güvenlik koşullarının yer aldığı bir yasadır
inglês | turco |
---|---|
accountability | sorumluluk |
hipaa | hipaa |
information | bilgilerin |
act | yasası |
and | ve |
privacy | gizlilik |
security | güvenlik |
medical | tıbbi |
health | sağlık |
a | bir |
of | yer |
EN A due diligence system helps importers and companies to identify risks of, for example, forced labour (UK Modern Slavery act) and illegal logging (EU timber regulation).
TR Burada devreye giren durum tespiti, ithalatçıların ve şirketlerin zorla çalıştırma (Birleşik Krallık Modern Kölelik Yasası) ve yasa dışı madde ticareti (AB kereste yönetmeliği) gibi riskleri tespit etmesine yardımcı olur.
inglês | turco |
---|---|
helps | yardımcı olur |
risks | riskleri |
modern | modern |
eu | ab |
regulation | yönetmeliği |
companies | şirketlerin |
act | yasası |
and | ve |
a | yardımcı |
to | etmesine |
identify | tespit |
of | gibi |
EN Control Union Certifications can assist your business in achieving and maintaining regulatory compliance with the US Food and Drug Administration?s (FDA) Food Safety Modernization Act (FSMA).
TR Control Union, ABD Gıda ve İlaç Kurumunun (FDA) Gıda Güvenliği Modernizasyon Kanununa (FSMA) uyum sağlama ve bu uyumu devam ettirme konusunda işletmenize yardımcı olmaya hazırdır.
inglês | turco |
---|---|
business | iş |
compliance | uyum |
us | abd |
food | gıda |
fda | fda |
control | control |
union | union |
in | da |
safety | güvenliği |
with | konusunda |
and | ve |
EN His first commercially released recording was a guest appearance on the track "All I Want" from Australian dance act Disco Montego's self-titled album in 2002
TR Çocukluğunda keman çalmayı öğrenen Daniel, okulu bıraktıktan sonra önceliğini vokal derslerine ve müziğe verdi
inglês | turco |
---|---|
first | e |
the | sonra |
EN Vocals when present are subsumed within the music and act as another texture or instrument
TR Ağırlıklı olarak post-punk ve psychedelic rock etkilerinin hissedildiği dream pop, yumuşak vokaller ve duygusal müziklerle akılda kalıyor
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
the | olarak |
EN Enslaved is a metal band from Bergen, Norway. Their style has changed over the years. Originally being an old-school black metal/viking metal act, they now perform a slightly more experimen… read more
TR Viking köklerine sımsıkı bağlı olan başlıca gruplardan biri olan Norveçli Black metal grubu Enslaved 1991 yılında Ivar Bjørnson ve Grutle Kjellson tarafından kuruldu. Grubu kurduklarında… Devamını oku
EN A congressional subcommittee approved revisions to the Global Online Freedom Act in March 2012
TR Bir kongre alt komitesi, 2012 Mart'taki Küresel Online Özgürlük Hareketi'ne yönelik değişiklikleri kabul etti
inglês | turco |
---|---|
global | küresel |
online | online |
the | kabul |
a | bir |
to | yönelik |
EN American with Disability Act of 1990 (ADA)
TR 1990 Engelli Amerikan Yasası (ADA)
inglês | turco |
---|---|
american | amerikan |
act | yasası |
EN Groups may consider a two- or three- strike policy for people who repeatedly act out inappropriate behavior. As a last resort, the disruptive member may be asked to stop attending meetings for a period of time.
TR Gruplar, tekrar tekrar uygunsuz davranışlar sergileyen kişiler için iki veya üç grev politikası uygulayabilir. Son çare olarak, rahatsız edici üyeden bir süreliğine toplantılara katılmayı bırakması istenebilir.
inglês | turco |
---|---|
groups | gruplar |
inappropriate | uygunsuz |
behavior | davranış |
meetings | toplantı |
policy | politikası |
last | son |
or | veya |
of | in |
a | bir |
EN Unlike stock agents, stockbrokers only act as intermediaries in stock trading.
TR Borsa ajanlarından farklı olarak borsa simsarları, borsa alım satımlarında yalnızca aracılık yapmaktadırlar.
inglês | turco |
---|---|
unlike | farklı |
only | yalnızca |
EN After processing all stages, we’ll deliver your video. Now its your turn to start using it in your marketing campaigns and compare the increase in your conversion rates. Videos do act better than any other form.
TR Tüm aşamaları işledikten sonra videonuzu teslim edeceğiz. Şimdi sıra sizde, pazarlama kampanyalarınız için kullanın ve geri dönüş oranınızı arttırın. Videolar diğer formlardan daha başarılıdır.
inglês | turco |
---|---|
deliver | teslim |
marketing | pazarlama |
other | diğer |
videos | videolar |
campaigns | kampanyalar |
to | geri |
your video | videonuzu |
all | tüm |
its | in |
and | ve |
the | sonra |
EN Get a video to act a powerful marketing tool
TR Güçlü bir pazarlama aracı olarak bir video oluşturun
inglês | turco |
---|---|
video | video |
marketing | pazarlama |
powerful | güçlü |
tool | aracı |
a | bir |
EN Track brand-relevant keywords, competitors, and key industry terms to stay a step ahead and act when opportunities or potential crises arise.
TR Markanız ile ilgili kelimeleri, rakiplerinizi ve sektörel terimleri izleyerek fırsatlar veya krizler ortaya çıktığında harekete geçmeye hazır olun.
inglês | turco |
---|---|
terms | terimleri |
opportunities | fırsatlar |
relevant | ilgili |
and | ve |
or | veya |
EN Social monitoring is the monitoring of social media channels for any customer feedback or discussions regarding specific keywords, topics, competitors, or industries, followed by analysis to gain insights and act on those opportunities.
TR Bir marka, sektör veya rakip ile ilgili anahtar kelimeleri sosyal medya kanallarında izlemeye alarak bulunan sonuçlardan anlamlı içgörü elde etmeye yönelik yapılan çalışmalara dijital izleme denir.
inglês | turco |
---|---|
monitoring | izleme |
keywords | anahtar |
industries | sektör |
competitors | rakip |
to | etmeye |
is | bulunan |
social | sosyal |
on | ilgili |
media | medya |
channels | kanallar |
or | veya |
by | alarak |
EN Social monitoring is the monitoring of social media channels for any customer feedback or discussions regarding specific keywords, topics, competitors, or industries, followed by analysis to gain insights and act on those opportunities. Learn more.
TR Bir marka, sektör veya rakip ile ilgili anahtar kelimeleri sosyal medya kanallarında izlemeye alarak bulunan sonuçlardan anlamlı içgörü elde etmeye yönelik yapılan çalışmalara dijital izleme denir. Dafa fazla bilgi.
inglês | turco |
---|---|
monitoring | izleme |
keywords | anahtar |
industries | sektör |
competitors | rakip |
to | etmeye |
is | bulunan |
social | sosyal |
learn | bilgi |
on | ilgili |
media | medya |
channels | kanallar |
or | veya |
by | alarak |
more | fazla |
EN Thus, the ICON Project was born to act as a bridge between various implementations of enterprise solutions, while also providing the benefits of a general purpose, smart contract enabled, public blockchain platform.
TR Bu nedenle ICON Project, şirketlere yönelik farklı uygulamalar arasında bir köprü görevi görmek ve aynı zamanda genel anlamda fayda sağlamak amacıyla, akıllı kontratla uyumlu açık bir blockchain olarak yaratılmıştır.
inglês | turco |
---|---|
purpose | amacı |
smart | akıllı |
blockchain | blockchain |
also | ve |
thus | bu nedenle |
general | genel |
while | bu |
the | aynı |
public | açık |
between | arası |
to | görmek |
of | yönelik |
EN As long as the accelerators act honestly, network condition is good and 3/4 of the committee members are honest, transactions should always be quick
TR Hızlandırıcılar dürüst davrandıkça ağın durumu iyidir ve komite üyelerinin 4'te 3'ü dürüst olduğu sürece işlemler fast path katmanında gerçekleşir
inglês | turco |
---|---|
network | ağı |
is | olduğu |
and | ve |
committee | komite |
honest | dürüst |
transactions | işlemler |
members | üyelerinin |
as long as | sürece |
EN Many other services, such as AWS CloudTrail, can act as event sources simply by logging to Amazon S3 and using S3 bucket notifications to trigger AWS Lambda functions.
TR AWS CloudTrail gibi birçok hizmet, olayları Amazon S3’te günlüğe kaydederek ve S3 klasör bildirimleri ile AWS Lambda işlevlerini tetikleyerek olay kaynağı görevi görebilir.
inglês | turco |
---|---|
aws | aws |
event | olay |
amazon | amazon |
notifications | bildirimleri |
lambda | lambda |
and | ve |
services | hizmet |
many | çok |
such | bir |
as | gibi |
to | e |
EN We deliver humanitarian aid without regard for political, economic or military interests – we act with neutrality, independence and transparency
TR İnsani yardımı siyasi, ekonomik, askeri çıkar gözetmeden, tarafsızlık, bağımsızlık ve hesap verebilirlik ilkelerine dayanarak planlıyoruz
inglês | turco |
---|---|
political | siyasi |
economic | ekonomik |
military | askeri |
and | ve |
EN We aim to create awareness on the issue of child labour and encourage all authorities and stakeholders to act upon it.
TR “Bu İş Çocuk Oyuncağı Değil” sloganıyla yürüttüğümüz kampanyayla çocuk işçilerle ilgili kamuoyunda farkındalık yaratmayı ve ilgili mercileri sorumluluk almaya teşvik etmeyi hedefliyoruz.
inglês | turco |
---|---|
awareness | farkındalık |
encourage | teşvik |
all | de |
and | ve |
EN We do not discriminate between our suppliers in our relationships and ensure they can act in fair competition environment
TR Tedarikçilerimizle ilişkilerimizde ayrım göz etmiyor, adil rekabet ortamı içerisinde hareket edebilmelerini sağlıyoruz
inglês | turco |
---|---|
fair | adil |
competition | rekabet |
in | içerisinde |
environment | ortamı |
EN All supply employees act according to these standards in all their business relationships inside or outside the association.
TR Tüm tedarik çalışanları, dernek içi ya da dışında tüm iş ilişkilerinde bu standartlara göre hareket eder.
inglês | turco |
---|---|
supply | tedarik |
standards | standartlara |
employees | çalışanları |
in | da |
these | bu |
outside | dışında |
all | tüm |
inside | iç |
EN California Consumer Privacy Act (CCPA)
TR Kaliforniya Tüketici Gizliliği Yasası (CCPA)
inglês | turco |
---|---|
california | kaliforniya |
consumer | tüketici |
privacy | gizliliği |
act | yasası |
EN Freedom of Information and Protection of Privacy Act (FOIPPA) – British Columbia
TR Bilgi Özgürlüğü ve Gizliliğin Korunması Yasası (FOIPPA) – (Britanya Kolumbiyası)
Mostrando 50 de 50 traduções