EN For almost two years now, the world has been struggling with one of the most serious health crises of the modern world, COVID-19 pandemic. While the pandemic has resulted in major changes in various sectors of life from...
EN For almost two years now, the world has been struggling with one of the most serious health crises of the modern world, COVID-19 pandemic. While the pandemic has resulted in major changes in various sectors of life from...
TR Yaklaşık iki yıldır, tüm dünya modern çağın en ciddi sağlık krizlerinden biri olan COVID-19 salgını ile mücadele ediyor. Salgın, iş piyasasından sağlık hizmetlerine kadar hayatın çeşitli sektörlerinde büyük değişiklikle...
inglês | turco |
---|---|
serious | ciddi |
health | sağlık |
modern | modern |
pandemic | salgın |
world | dünya |
most | en |
various | çeşitli |
years | kadar |
life | hayat |
for | tüm |
with | ile |
in | yaklaşık |
EN For almost two years now, the world has been struggling with one of the most serious health crises of the modern world, COVID-19 pandemic. While the pandemic has resulted in major changes in various... Read more
TR Yaklaşık iki yıldır, tüm dünya modern çağın en ciddi sağlık krizlerinden biri olan COVID-19 salgını ile mücadele ediyor. Salgın, iş piyasasından sağlık hizmetlerine kadar hayatın çeşitli... Daha fazla
inglês | turco |
---|---|
world | dünya |
serious | ciddi |
health | sağlık |
modern | modern |
pandemic | salgın |
most | en |
various | çeşitli |
read | daha |
years | kadar |
for | tüm |
with | ile |
in | yaklaşık |
EN A major investment in Hellenic Dairies plant in Romania resulted in the installation of a comprehensive range of end-of-line and warehousing equipment.
TR Romanya'daki Hellenic Dairies fabrikasına yapılan büyük yatırım, kapsamlı uçtan uca ve depolama ekipmanı yelpazesi kurulmasını sağladı.
inglês | turco |
---|---|
major | büyük |
investment | yatırım |
of | ın |
and | ve |
comprehensive | kapsamlı |
equipment | ekipmanı |
EN Ahrefs enables us to streamline all of our SEO efforts. This resulted in a 170% YOY increase in sessions and revenue since we started using it.
TR Ahrefs tüm SEO çalışmalarımızı kolaylaştırmamızı sağlıyor. Bu, onu kullanmaya başladığımızdan bu yana oturumlarda ve gelirlerde %170’lik bir artışa neden oldu.
inglês | turco |
---|---|
increase | artış |
using | kullanmaya |
seo | seo |
this | bu |
ahrefs | ahrefs |
it | onu |
and | ve |
all | tüm |
a | bir |
EN Following the party’s debacle in the 1998 federal elections, which had resulted in a red-green federal government led by Chancellor Gerhard Schröder (SPD), she had already been made the CDU’s general secretary.
TR Hristiyan Birlik partilerinin 1998’de büyük bir çöküş yaşamaları ve Şansölye Gerhard Schröder (SPD) yönetiminde SPD-Yeşiller koalisyon hükümeti kurulmasının ardından Merkel CDU Genel Sekreteri olmuştu.
inglês | turco |
---|---|
government | hükümeti |
been | ya |
general | genel |
spd | spd |
she | bir |
which | ve |
EN Her second re-election in 2013 resulted in the third grand coalition between CDU/CSU and SPD in German history. The old and new chancellor was presented with flowers at the Bundestag to congratulate her.
TR Merkel’in 2013 yılında ikinci kez yeniden seçilmesi, CDU/CSU ve SPD ile Alman tarihinin üçüncü koalisyonunu getirdi. Zamanın eski ve yeni şansölyesi Federal Meclis’te çiçeklerle tebrik edildi.
inglês | turco |
---|---|
second | ikinci |
cdu | cdu |
csu | csu |
old | eski |
spd | spd |
new | yeni |
at | nda |
re | yeniden |
third | üçüncü |
and | ve |
in | yılında |
with | ile |
EN The lost binding power of the CDU/CSU and SPD has resulted in the steady growth of the “Non-Voters’ Party”, which consists largely of dissatisfied voters from the centre of politics and society
TR Birlik Partileri ve SPD’nin bağlayıcılık gücünü yitirmesiyle büyük çoğunluğu durumdan hoşnutsuz ve siyasi ve toplumsal orta kesimden oluşan oy kullanmayan seçmenler giderek arttı
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
the | giderek |
EN Climate change has resulted in drought and irregular precipitation
TR İklim değişikliğinin getirdiği sonuçlar; kuraklık ve düzensiz yağışlar
inglês | turco |
---|---|
drought | kuraklık |
irregular | düzensiz |
and | ve |
EN 25% of the incidents have resulted in the face-to-face confrontation with the stalkers
TR % 25 olaylar sonuçlandı stalkers ile yüz yüze yüzleşmede
inglês | turco |
---|---|
face | yüz |
with | ile |
EN A tailor-made annual Maintenance Plan resulted in a Line Machine Mechanical Efficiency (LMME) of over 96%.
TR Özel tasarlanmış bir yıllık Bakım Planı, %96'nın üzerinde Hat Makine Mekanik Verimliliği (LMME) sağladı.
inglês | turco |
---|---|
annual | yıllık |
maintenance | bakım |
line | hat |
efficiency | verimliliği |
of | nın |
machine | makine |
a | bir |
plan | planı |
mechanical | mekanik |
EN These economic giants made substantial investments into the Asia-Pacific region that resulted in strong growth for many currencies, with some like JPY seen as a safe haven
TR Bu ekonomik devler Asya-Pasifik bölgesine önemli yatırımlar yaparak birçok para biriminin güçlü bir şekilde büyümesini sağladı ve JPY gibi bazıları güvenli liman olarak görüldü
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
strong | güçlü |
these | bu |
like | ve |
many | çok |
some | bazı |
a | bir |
the | şekilde |
as | gibi |
EN These economic giants made substantial investments into the Asia-Pacific region that resulted in strong growth for many currencies, with some like JPY seen as a safe haven
TR Bu ekonomik devler Asya-Pasifik bölgesine önemli yatırımlar yaparak birçok para biriminin güçlü bir şekilde büyümesini sağladı ve JPY gibi bazıları güvenli liman olarak görüldü
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
strong | güçlü |
these | bu |
like | ve |
many | çok |
some | bazı |
a | bir |
the | şekilde |
as | gibi |
EN These economic giants made substantial investments into the Asia-Pacific region that resulted in strong growth for many currencies, with some like JPY seen as a safe haven
TR Bu ekonomik devler Asya-Pasifik bölgesine önemli yatırımlar yaparak birçok para biriminin güçlü bir şekilde büyümesini sağladı ve JPY gibi bazıları güvenli liman olarak görüldü
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
strong | güçlü |
these | bu |
like | ve |
many | çok |
some | bazı |
a | bir |
the | şekilde |
as | gibi |
EN These economic giants made substantial investments into the Asia-Pacific region that resulted in strong growth for many currencies, with some like JPY seen as a safe haven
TR Bu ekonomik devler Asya-Pasifik bölgesine önemli yatırımlar yaparak birçok para biriminin güçlü bir şekilde büyümesini sağladı ve JPY gibi bazıları güvenli liman olarak görüldü
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
strong | güçlü |
these | bu |
like | ve |
many | çok |
some | bazı |
a | bir |
the | şekilde |
as | gibi |
EN These economic giants made substantial investments into the Asia-Pacific region that resulted in strong growth for many currencies, with some like JPY seen as a safe haven
TR Bu ekonomik devler Asya-Pasifik bölgesine önemli yatırımlar yaparak birçok para biriminin güçlü bir şekilde büyümesini sağladı ve JPY gibi bazıları güvenli liman olarak görüldü
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
strong | güçlü |
these | bu |
like | ve |
many | çok |
some | bazı |
a | bir |
the | şekilde |
as | gibi |
EN These economic giants made substantial investments into the Asia-Pacific region that resulted in strong growth for many currencies, with some like JPY seen as a safe haven
TR Bu ekonomik devler Asya-Pasifik bölgesine önemli yatırımlar yaparak birçok para biriminin güçlü bir şekilde büyümesini sağladı ve JPY gibi bazıları güvenli liman olarak görüldü
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
strong | güçlü |
these | bu |
like | ve |
many | çok |
some | bazı |
a | bir |
the | şekilde |
as | gibi |
EN These economic giants made substantial investments into the Asia-Pacific region that resulted in strong growth for many currencies, with some like JPY seen as a safe haven
TR Bu ekonomik devler Asya-Pasifik bölgesine önemli yatırımlar yaparak birçok para biriminin güçlü bir şekilde büyümesini sağladı ve JPY gibi bazıları güvenli liman olarak görüldü
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
strong | güçlü |
these | bu |
like | ve |
many | çok |
some | bazı |
a | bir |
the | şekilde |
as | gibi |
EN These economic giants made substantial investments into the Asia-Pacific region that resulted in strong growth for many currencies, with some like JPY seen as a safe haven
TR Bu ekonomik devler Asya-Pasifik bölgesine önemli yatırımlar yaparak birçok para biriminin güçlü bir şekilde büyümesini sağladı ve JPY gibi bazıları güvenli liman olarak görüldü
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
strong | güçlü |
these | bu |
like | ve |
many | çok |
some | bazı |
a | bir |
the | şekilde |
as | gibi |
EN These economic giants made substantial investments into the Asia-Pacific region that resulted in strong growth for many currencies, with some like JPY seen as a safe haven
TR Bu ekonomik devler Asya-Pasifik bölgesine önemli yatırımlar yaparak birçok para biriminin güçlü bir şekilde büyümesini sağladı ve JPY gibi bazıları güvenli liman olarak görüldü
inglês | turco |
---|---|
economic | ekonomik |
strong | güçlü |
these | bu |
like | ve |
many | çok |
some | bazı |
a | bir |
the | şekilde |
as | gibi |
EN The voltage regulation, more strict than Intel’s standard ±5% for major rails and ±10% for -12V, is set to no more than ±2% for major rails to meet the highest performance.
TR Intel’in büyük kanallar için %±5 ve -12V için %±10 standartlarından daha sıkı bir voltaj regülasyonu sunulur. Voltaj regülasyonu, en yüksek performans için büyük kanallarda %±2’yi geçmez.
inglês | turco |
---|---|
performance | performans |
strict | sıkı |
and | ve |
highest | en yüksek |
EN All major credit cards including Visa, Mastercard, Discover, American Express, and UnionPay
TR Visa, Mastercard, Discover, American Express ve UnionPay dahil tüm kredi kartları
inglês | turco |
---|---|
all | tüm |
cards | kartlar |
including | dahil |
american | american |
credit | kredi |
and | ve |
EN A major detox of your backlink profile is just the beginning. Recrawl your backlink profile regularly to ensure its health and spot any potentially toxic links that may appear.
TR Backlink profilinizin büyük bir detoksu sadece başlangıçtır. Sağlığından emin olmak ve ortaya çıkabilecek potansiyel olarak toksik bağlantıları tespit etmek için geri bağlantı profilinizi düzenli olarak yeniden tarayın.
inglês | turco |
---|---|
major | büyük |
backlink | backlink |
beginning | başlangıç |
health | sağlığı |
to | geri |
links | bağlantıları |
of | in |
regularly | düzenli olarak |
and | ve |
a | bir |
potentially | potansiyel olarak |
the | sadece |
EN Page loading speed is a major ranking factor, it also significantly affects user experience, especially on mobile.
TR Sayfa yüklenme hızı sıralamada önemli bir faktördür, ayrıca kullanıcı deneyimini, özellikle mobilde gözle görülür şekilde etkiler.
inglês | turco |
---|---|
page | sayfa |
ranking | sıralamada |
also | ayrıca |
experience | deneyimini |
mobile | mobilde |
major | önemli |
user | kullanıcı |
especially | özellikle |
a | bir |
it | şekilde |
EN Two major strategies of growing a blog
TR Bir blog büyütmenin iki ana stratejisi
inglês | turco |
---|---|
major | ana |
blog | blog |
a | bir |
two | iki |
EN Ahrefs can be overwhelming to a newcomer. Take this short course to learn about our major features and how to apply them in your marketing.
TR Ahrefs yeni gelen biri için bunaltıcı olabilir. Ana özelliklerimiz hakkında bilgi edinmek için ve bunları pazarlamanıza nasıl uygulayacağınızı öğrenmek için bu kısa kursa katılın.
inglês | turco |
---|---|
short | kısa |
major | ana |
this | bu |
ahrefs | ahrefs |
be | olabilir |
about | hakkında |
how | nasıl |
EN All of my students, especially those who have a synthetic chemistry major, need to be able to use tools like Reaxys
TR Başta sentetik kimya ana dalındakiler olmak üzere tüm öğrencilerim Reaxys gibi araçları kullanabiliyor olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
chemistry | kimya |
major | ana |
tools | araçları |
all | tüm |
EN Draft, schedule, and post content across major social channels and analyze its performance
TR Büyük sosyal kanallarda içerik tasarlayın, planlayın ve yayınlayın ve bunların performans analizlerini yapın
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
content | içerik |
major | büyük |
social | sosyal |
performance | performans |
schedule | planlayın |
EN Eliminate the major site’s vulnerabilities. As the best result, you won’t become a victim of unfair competition.
TR Ana sitenin güvenlik açıklarını ortadan kaldırın. Sonuç olarak, haksız rekabetin kurbanı olmayacaksınız.
inglês | turco |
---|---|
major | ana |
a | a |
eliminate | kaldırın |
result | sonuç |
the | olarak |
EN YouTrack 2021.3 comes with Timesheets, a major new time-tracking feature that makes it easier than ever to track, manage, and report time spent on tasks and projects
TR YouTrack 2021.2, yazılım geliştirme ekipleri için GitLab ile entegrasyonda iyileştirmeler sağlıyor
inglês | turco |
---|---|
comes | ile |
to | için |
EN We won major repair exemptions to the Digital Millenium Copyright Act in 2018.
TR Dijital Binyıl Telif Hakkı Yasasına 2018'de ciddi tamir muafiyetleri kazandık.
inglês | turco |
---|---|
won | kazandı |
repair | tamir |
digital | dijital |
copyright | telif |
EN Most major components are modular enough to be accessed/replaced independently.
TR Çoğu ana bileşen, bağımsız olarak erişilebilecek/değiştirilebilecek kadar modüllü.
inglês | turco |
---|---|
independently | bağımsız |
most | en |
to | kadar |
EN It was created to solve a major point of friction in international payments, pre-funding of nostro/vostro accounts
TR Uluslararası ödemelerdeki başlıca sorun olan nostro/vostro hesapların önceden fonlanmasını çözmek için yaratılmıştır
inglês | turco |
---|---|
accounts | hesaplar |
international | uluslararası |
solve | çözmek |
of | in |
a | olan |
to | için |
EN They are major branding elements that are often neglected
TR Genellikle ihmal edilen büyük bir marka öğesidir
inglês | turco |
---|---|
major | büyük |
branding | marka |
often | genellikle |
that | bir |
EN Beautiful logos for all major social media platforms.
TR Tüm büyük sosyal medya platformları için şık logolar!
inglês | turco |
---|---|
logos | logolar |
major | büyük |
all | tüm |
platforms | platformlar |
social | sosyal |
for | için |
media | medya |
EN You get the opportunity to develop a consistent visual style for your pages on major social media platforms (Facebook, YouTube, VK, Twitter, Instagram, LinkedIn).
TR Büyük platformlarındaki (Facebook, YouTube, VK, Twitter, Instagram, LinkedIn) sayfalarınız için tutarlı bir görsel stil geliştirme fırsatı yakalarsınız.
inglês | turco |
---|---|
you | in |
develop | geliştirme |
visual | görsel |
style | stil |
major | büyük |
platforms | platformlar |
youtube | youtube |
consistent | tutarlı |
opportunity | fırsat |
a | bir |
pages | sayfalar |
EN As a major element of your branding, a corporate doc serves to enhance your corporate image and make your business look professional and reliable
TR Markalaşmanızın ana unsurlarından biri olan kurumsal dokümanlar, kurumsal imajınızı geliştirmeye hizmet eder ve işletmenizin profesyonel ve güvenilir görünmesini sağlar
inglês | turco |
---|---|
major | ana |
reliable | güvenilir |
your business | işletmenizin |
corporate | kurumsal |
professional | profesyonel |
business | iş |
serves | hizmet |
a | olan |
and | ve |
of | biri |
EN Appealing profile pictures and cover images for all major social platforms.
TR Tüm büyük sosyal medya platformları için çekici profil resimleri ve kapak fotoğrafları.
inglês | turco |
---|---|
profile | profil |
major | büyük |
appealing | çekici |
and | ve |
all | tüm |
social | sosyal |
platforms | platformlar |
pictures | resimleri |
for | için |
cover | kapak |
EN Content marketing specialist at Logaster. Knows business from A to Z and gladly shares her knowledge with others. Passionate about success stories of famous brands. Interviews Logaster’s major clients.
TR Logaster’ın içerik pazarlama uzmanı. İşi A’dan Z’ye bilir ve bilgilerini başkalarıyla memnuniyetle paylaşır. Ünlü markaların başarı hikayeleri konusunda tutkuludur. Logaster’ın büyük müşterileriyle röportaj yapar.
inglês | turco |
---|---|
content | içerik |
logaster | logaster |
knows | bilir |
others | başkaları |
stories | hikayeleri |
major | büyük |
success | başarı |
marketing | pazarlama |
and | ve |
brands | markalar |
EN Built in 1964, it’s the most-trafficked single-track tunnel in Northern Europe—and it has been a major bottleneck for years
TR 1964 yılında inşa edilmiş olan tünel, Kuzey Avrupa'daki en çok trafik yapılan tek pistli tünel ve yıllardır büyük bir darboğaz haline gelmiş
inglês | turco |
---|---|
built | inşa |
northern | kuzey |
for years | yıllardır |
in | yılında |
most | en |
and | ve |
major | büyük |
for | haline |
EN C-Stock parts have major cosmetic wear but are fully functional
TR C-Stok parçalarının dış yüzeyleri ciddi şekilde hasar görmüş ancak tamamen kullanılabilir durumdalar
inglês | turco |
---|---|
fully | tamamen |
but | ancak |
are | şekilde |
parts | parçalar |
EN Ready to indulge in major me-time? Choose to spend your days in the sun on the pristine sandy beaches of a tropical isle
TR Kendinize ayıracağınız önemli bir zamana hazır mısınız? Tropik bir adanın bakir kumlu plajlarında günlerinizi güneş altında geçirmeyi seçin
inglês | turco |
---|---|
ready | hazır |
choose | seçin |
sandy | kumlu |
major | önemli |
sun | güneş |
of | in |
in | altında |
a | bir |
EN This vibrant neighborhood blends commercial, residential and retail experiences and is situated close to major attractions in the city.
TR Bu canlı bölge ticari, rezidans ve perakende deneyimlerini birleştirmekte şehrin önemli çekim merkezlerinin yakınında bulunmaktadır.
inglês | turco |
---|---|
neighborhood | bölge |
vibrant | canlı |
city | şehrin |
major | önemli |
commercial | ticari |
and | ve |
retail | perakende |
close | yakın |
this | bu |
is | bulunmaktadır |
in | yakınında |
EN Fairmont Ambassador Seoul is located in Yeouido, a major hub of business, commerce and finance.
TR Fairmont Ambassador Seoul, önemli bir iş, ticaret ve finans merkezi olan Yeouido’da yer almaktadır.
inglês | turco |
---|---|
fairmont | fairmont |
hub | merkezi |
finance | finans |
ambassador | ambassador |
seoul | seoul |
major | önemli |
and | ve |
commerce | ticaret |
EN All crypto CFD instruments are available for trading 24/7. As one of the industry-leading providers, we can take care of all your Crypto CFD liquidity requirements, providing liquidity through all the major bridge providers.
TR Tüm kripto CFD araçlar ile 7/24 işlem yapılabilir. Piyasanın lider sağlayıcılarından biri olarak bütün Kripto CFD ihtiyaçlarınızı karşılayabilir, tüm ana köprü sağlayıcılar aracılığıyla likidite sunabiliriz.
inglês | turco |
---|---|
crypto | kripto |
cfd | cfd |
trading | işlem |
liquidity | likidite |
major | ana |
can | yapılabilir |
leading | lider |
all | tüm |
through | aracılığıyla |
take | ile |
EN There are two major ways to start a FOREX trading business - either open a company from scratch or use a white label solution
TR FOREX yatırımlarını yürütebilmek için iki temel yöntem bulunur - sıfırdan bir şirket açmak veya beyaz etiket çözümlerinden faydalanmak
inglês | turco |
---|---|
forex | forex |
open | açmak |
white | beyaz |
label | etiket |
from scratch | sıfırdan |
company | şirket |
or | veya |
a | bir |
two | iki |
EN Through financial data distribution, individuals and corporations may obtain access to real-time quotations, together with trade and market summary data for the major markets. All the information you need is at your fingertips.
TR Finansal veri dağıtımıyla bireyler ve kurumlar gerçek zamanlı tekliflere ve büyük piyasalar için yatırım ve piyasa özeti verilerine erişebilirler. Tüm ihtiyacınız olan bilgiler parmaklarınızın ucunda.
inglês | turco |
---|---|
financial | finansal |
distribution | dağıtım |
individuals | bireyler |
market | piyasa |
major | büyük |
time | zamanlı |
data | veri |
real | gerçek |
information | bilgiler |
all | tüm |
you need | ihtiyacınız |
and | ve |
is | olan |
EN We serve our customers with frequent departures on all major trade lanes and inland services for a true end-to-end experience.
TR Gerçek bir kapıdan-kapıya deneyimi için müşterilerimize önemli tüm ticaret rotalarında ve iç taşıma servislerinde sık kalkışlarla hizmet veririz.
inglês | turco |
---|---|
frequent | sık |
trade | ticaret |
true | gerçek |
experience | deneyimi |
our customers | müşterilerimize |
major | önemli |
serve | hizmet |
and | ve |
all | tüm |
a | bir |
EN Final grades of a B, C or F in my last classes at a school as a direct result of internet binges that had major repercussions on my future.
TR Geleceğim üzerinde büyük yankı uyandıran internet tıkanıklıklarının doğrudan bir sonucu olarak, bir okuldaki son derslerimde B, C veya F'nin son notları.
inglês | turco |
---|---|
c | c |
direct | doğrudan |
result | sonucu |
internet | internet |
major | büyük |
or | veya |
last | son |
a | bir |
on | üzerinde |
EN It helps prevent website impersonation.Another major benefit of an SSL/TLS connection is data integrity
TR Websitelerinde kimlik taklitlerini önlemeye yardımcı olur.SSL / TLS bağlantısının bir diğer önemli yararı da veri bütünlüğüdür
inglês | turco |
---|---|
helps | yardımcı olur |
data | veri |
major | önemli |
ssl | ssl |
tls | tls |
connection | bağlantı |
integrity | bütünlüğü |
another | bir diğer |
of | bir |
EN Our bot editor comes with major features included inside Crisp
TR Bot düzenleyicimiz, Crisp'te bulunan önemli özelliklerle birlikte gelir
inglês | turco |
---|---|
bot | bot |
comes | gelir |
major | önemli |
features | özelliklerle |
with | birlikte |
Mostrando 50 de 50 traduções