EN Build links easily by reaching out to these sites and asking them to make the mention clickable.
EN Build links easily by reaching out to these sites and asking them to make the mention clickable.
TR Bu sitelerle iletişim kurarak ve mention’ı tıklanabilir yapmalarını isteyerek kolayca link oluşturun.
inglês | turco |
---|---|
easily | kolayca |
and | ve |
build | oluşturun |
these | bu |
EN Mention of your company in the list of our certified clients.
TR Sertifikalı müşterilerimiz arasında şirketinizden bahsedilmesi.
inglês | turco |
---|---|
certified | sertifikalı |
the | arasında |
EN It is important to mention that none of the CAHPS templates are editable due to AHRQ policies
TR CAHPS şablonlarının hiçbirinin AHRQ politikaları gereğince düzenlenemeyeceğini belirtmek gerekir
inglês | turco |
---|---|
policies | politikalar |
of | nın |
EN But finding that one mention can yield dramatic results for your PR department, customer service organization, or marketing team.
TR Ancak bir söz bulmak halkla ilişkiler departmanınız, müşteri hizmetleri organizasyonunuz veya pazarlama ekibiniz için dramatik sonuçlar verebilir.
inglês | turco |
---|---|
finding | bulmak |
marketing | pazarlama |
can | verebilir |
but | ancak |
customer | müşteri |
or | veya |
for | için |
service | hizmetleri |
EN Imagine being able to find a mention in an audio or video file by typing into a search box, clicking on a link, and being immediately transported to the exact moment that your word or phrase of interest was spoken. That's the power of Sonix.
TR Bir ses veya video dosyasında bir arama kutusuna yazarak, bir bağlantıya tıklayarak ve sözcüğünüzün veya ilgili cümlenizin konuşulduğu ana anında aktarıldığını hayal edin. Bu Sonix'in gücü.
inglês | turco |
---|---|
power | gücü |
video | video |
link | bağlantı |
by | yazarak |
search | arama |
on | ilgili |
file | dosyası |
or | veya |
a | bir |
in | anında |
moment | an |
EN Does anyone have recovery time that you’d like to mention and celebrate with the group today?
TR Bugün grupla birlikte bahsetmek ve kutlamak istediğiniz iyileşme zamanı olan biri var mı?
inglês | turco |
---|---|
time | zaman |
celebrate | kutlamak |
today | bugün |
and | ve |
the | biri |
EN After a meeting, you can mention that you are hoping to make program calls, and ask if anybody would be open to giving out their phone number
TR Bir toplantıdan sonra, program görüşmeleri yapmayı umduğunuzdan bahsedebilir ve telefon numarasını vermeye açık olup olmayacağını sorabilirsiniz
inglês | turco |
---|---|
meeting | toplantı |
program | program |
open | açık |
phone | telefon |
you | olup |
number | numarası |
and | ve |
a | bir |
EN Simply mention teammates on targeted threads to collaborate
TR İşbirliği yapmak için hedeflenen ileti dizilerinde ekip arkadaşlarınızdan bahsetmeniz yeterlidir
inglês | turco |
---|---|
targeted | hedeflenen |
to | için |
EN Scaling customer support requires team work. Use private notes to talk each other. You can also mention your colleagues using @someone. This someone will then be notified.
TR Müşteri desteğini ölçeklendirmek, ekip çalışması gerektirir. Birbirinizle konuşmak için özel notlar kullanın. @someone kullanarak iş arkadaşlarınızdan da bahsedebilirsiniz. Bu kişiye daha sonra bilgi verilecektir.
inglês | turco |
---|---|
customer | müşteri |
requires | gerektirir |
team | ekip |
notes | notlar |
work | çalışması |
private | özel |
can | bilgi |
this | bu |
also | da |
to talk | konuşmak |
using | kullanarak |
to | için |
EN 9 Idioms in English that mention clothing
TR İngilizcede İçinde Kıyafet Geçen 9 Deyim
EN Scaling customer support requires team work. Use private notes to talk each other. You can also mention your colleagues using @someone. This someone will then be notified.
TR Müşteri desteğini ölçeklendirmek, ekip çalışması gerektirir. Birbirinizle konuşmak için özel notlar kullanın. @someone kullanarak iş arkadaşlarınızdan da bahsedebilirsiniz. Bu kişiye daha sonra bilgi verilecektir.
inglês | turco |
---|---|
customer | müşteri |
requires | gerektirir |
team | ekip |
notes | notlar |
work | çalışması |
private | özel |
can | bilgi |
this | bu |
also | da |
to talk | konuşmak |
using | kullanarak |
to | için |
EN The integrity and exclusiveness of BMW does not require any mention and certainly fits you for any trip
TR BMW'nin bütünlüğü ve seçkinliği hiçbir şekilde bahsedilmesini gerektirmez ve kesinlikle her yolculukta size uyar
inglês | turco |
---|---|
certainly | kesinlikle |
and | ve |
integrity | bütünlüğü |
not | hiçbir |
any | bir |
of | her |
EN It is important to mention that none of the CAHPS templates are editable due to AHRQ policies
TR CAHPS şablonlarının hiçbirinin AHRQ politikaları gereğince düzenlenemeyeceğini belirtmek gerekir
inglês | turco |
---|---|
policies | politikalar |
of | nın |
EN But finding that one mention can yield dramatic results for your PR department, customer service organization, or marketing team.
TR Ancak bir söz bulmak halkla ilişkiler departmanınız, müşteri hizmetleri organizasyonunuz veya pazarlama ekibiniz için dramatik sonuçlar verebilir.
inglês | turco |
---|---|
finding | bulmak |
marketing | pazarlama |
can | verebilir |
but | ancak |
customer | müşteri |
or | veya |
for | için |
service | hizmetleri |
EN Imagine being able to find a mention in an audio or video file by typing into a search box, clicking on a link, and being immediately transported to the exact moment that your word or phrase of interest was spoken. That's the power of Sonix.
TR Bir ses veya video dosyasında bir arama kutusuna yazarak, bir bağlantıya tıklayarak ve sözcüğünüzün veya ilgili cümlenizin konuşulduğu ana anında aktarıldığını hayal edin. Bu Sonix'in gücü.
inglês | turco |
---|---|
power | gücü |
video | video |
link | bağlantı |
by | yazarak |
search | arama |
on | ilgili |
file | dosyası |
or | veya |
a | bir |
in | anında |
moment | an |
EN Tetra Pak Academy will enable you to develop new competencies in a variety of areas such as leadership, project management, marketing and sales, supply management, engineering and finance, just to mention a few.
TR Liderlik, proje yönetimi, satış ve pazarlama, tedarik yönetimi, mühendislik ve finans; Tetra Pak Academy'nin size yeni yetkinlikler geliştirmeniz için sunduğu çeşitli alanlardan sadece birkaçıdır.
inglês | turco |
---|---|
tetra | tetra |
pak | pak |
new | yeni |
leadership | liderlik |
management | yönetimi |
supply | tedarik |
finance | finans |
project | proje |
engineering | mühendislik |
marketing | pazarlama |
sales | satış |
and | ve |
of | in |
to | için |
EN Does anyone have recovery time that you’d like to mention and celebrate with the group today?
TR Bugün grupla birlikte bahsetmek ve kutlamak istediğiniz iyileşme zamanı olan biri var mı?
inglês | turco |
---|---|
time | zaman |
celebrate | kutlamak |
today | bugün |
and | ve |
the | biri |
EN Simply mention teammates on targeted threads to collaborate
TR İşbirliği yapmak için hedeflenen ileti dizilerinde ekip arkadaşlarınızdan bahsetmeniz yeterlidir
inglês | turco |
---|---|
targeted | hedeflenen |
to | için |
EN For example resources (e.g., antibodies, model organisms, and software) reported in the biomedical literature often lack sufficient detail to enable reproducibility or reuse.
TR Örneğin, biyomedikal literatürde rapor edilen kaynaklar (örn., antikorlar, model organizmalar ve yazılımlar) genellikle tekrarlanabilirlik veya yeniden kullanımı mümkün kılan yeterli detaydan yoksundur.
inglês | turco |
---|---|
resources | kaynaklar |
model | model |
software | yazılımlar |
often | genellikle |
sufficient | yeterli |
enable | mümkün |
and | ve |
or | veya |
EN In part, the lack of a ?breakthrough? in such a study, and thus the little recognition that its author(s) receive(s), as relevant citations tend to go to the original paper
TR Kısmen, bu tür bir çalışmada “çığır açan” bir şey olmaması ve dolayısıyla yazarlarının pek takdir toplamaması, çünkü atıfların orijinal makaleye gitmesi
inglês | turco |
---|---|
s | s |
original | orijinal |
a | bir |
of | nın |
and | ve |
EN There are Public Libraries in the Town Center, Ataeymir and Yenice Townships and they serve in municipal buildings. Ataeymir Public Library is closed due to lack of personnel.
TR İlçede basımevi, kitapevi, sinema ve tiyatro bulunmamaktadır. İlçe merkezinde 7, Yenice ve Ataeymir beldesinde 4 adet olmak üzere toplam 11 adet İnternet Kafe mevcuttur.
inglês | turco |
---|---|
center | merkezinde |
and | ve |
the | toplam |
EN Whoer VPN own fast DNS servers guarantee a secure and reliable connection and lack of access restrictions based on geographic location.
TR Whoer VPN hızlı DNS sunucularına sahiptir, güvenli ve güvenilir bir bağlantı ve coğrafi konuma dayalı erişim kısıtlamalarının olmayışını garanti eder.
inglês | turco |
---|---|
vpn | vpn |
dns | dns |
guarantee | garanti |
geographic | coğrafi |
location | konuma |
whoer | whoer |
fast | hızlı |
access | erişim |
secure | güvenli |
and | ve |
connection | bağlantı |
reliable | güvenilir |
a | bir |
based | dayalı |
EN Peter Smith joined CNBC’s TechCheck to talk about the latest lack of volatility in crypto and bitcoin as an investment.
TR Peter Smith, yatırım olarak kripto ve bitcoin'de son zamanlarda oynaklık görülmemesi ile ilgili konuşmak için CNBC'nin TechCheck'ine katıldı.
inglês | turco |
---|---|
peter | peter |
smith | smith |
crypto | kripto |
investment | yatırım |
joined | katıldı |
about | ilgili |
and | ve |
to talk | konuşmak |
of | in |
to | için |
latest | son |
EN In 1994, Ron recognized the lack of Internet access options for the "unwashed"—those who were not a student or government employee
TR 1994 yılında Ron öğrenci veya kamu görevlisi olmayan "yıkanmamışlar" için İnternet erişimi seçeneklerinin yetersizliğini anladı
inglês | turco |
---|---|
student | öğrenci |
government | kamu |
access | erişimi |
in | yılında |
for | için |
or | veya |
EN Do you find yourself following attractive or important people on social media to make up for your lack of connection in real life?
TR Gerçek hayatta bağlantı eksikliğinizi telafi etmek için kendinizi sosyal medyada çekici veya önemli kişileri takip ederken buluyor musunuz?
inglês | turco |
---|---|
yourself | kendinizi |
real | gerçek |
life | hayatta |
connection | bağlantı |
attractive | çekici |
important | önemli |
do you | musunuz |
or | veya |
of | in |
social | sosyal |
EN Ultimately, in a centralized economy, financial opportunity for most people is inhibited by a lack of transparency, accountability and access
TR En nihayetinde merkezi ekonomide finansal fırsatlar şeffaflığın, güvenilirliğin ve erişimin olmaması nedeniyle çoğu kişi için kısıtlanıyor
inglês | turco |
---|---|
centralized | merkezi |
financial | finansal |
people | kişi |
access | erişimin |
and | ve |
most | en |
of | in |
for | için |
EN - Reduce discovered vulnerabilities such as BEAST, lack of compliance with industry guidelines, with recommended steps
TR - BEAST gibi keşfedilen güvenlik açıklarını endüstri yönergelerine uyum eksikliğini önerilen adımlarla azaltın
inglês | turco |
---|---|
compliance | uyum |
industry | endüstri |
recommended | önerilen |
as | gibi |
EN There’s a lack of young talent in agriculture
TR Tarım alanında genç nesil sıkıntısı çekiliyor: Bu nedenle bazı yüksekokullar, dual eğitim anabilim dalları sunuyorlar
inglês | turco |
---|---|
agriculture | tarım |
young | genç |
a | bazı |
EN Around 160 other journalists were imprisoned with him at the time, all of them sharing the same fate: arbitrary detention and the lack of a fair trial
TR O dönemde yaklaşık 160 diğer gazeteci onunla birlikte hapsedildi ve hepsi aynı kaderi paylaştılar: Hukuki keyfilik ve adil yargılanma eksikliği
inglês | turco |
---|---|
other | diğer |
fair | adil |
and | ve |
the | aynı |
around | yaklaşık |
with | onunla |
EN Between the lack of shelter and the stress of displacement, WATAN responds to those suffering
TR SURİYEli ALTIN SIVI PROJESİNİN İLERLEYİŞİ HAKKINDA DAHA FAZLA BİLGİ EDİNİN
EN The absence of a separate regulation on social cooperatives or the lack of a different process causes various difficulties in the field
TR Sosyal kooperatiflere ilişkin ayrı bir düzenleme bulunmaması ya da farklı bir süreç yürütülmemesi alanda çeşitli zorluklar yaşanmasına neden olmaktadır
inglês | turco |
---|---|
regulation | düzenleme |
social | sosyal |
separate | ayrı |
process | süreç |
in | da |
different | farklı |
various | çeşitli |
EN In the CSO Fast Web Design Training, how a website compatible with new technologies may be prepared is explained to CSOs that either lack any website or have a very old website.
TR STÖ’ler için Hızlı Web Tasarımı Eğitimi’nde web sitesi olmayan veya çok eski bir web sitesi olan STÖ’lere yeni teknolojilerle uyumlu bir web sitesinin nasıl hazırlanabileceği anlatılıyor.
inglês | turco |
---|---|
new | yeni |
old | eski |
fast | hızlı |
design | tasarım |
compatible | uyumlu |
or | veya |
how | nasıl |
EN Mortality rate attributed to unsafe water, unsafe sanitation and lack of hygiene (exposure to unsafe Water, Sanitation and Hygiene for All (WASH) services) 3.9.3
TR Güvenilir olmayan su, güvenilir olmayan sağlık hizmetleri ve hijyen eksikliğine bağlı ölüm oranı (tüm hizmetler için güvenilir olmayan su, sağlık hizmetleri ve hijyene maruz kalma) 3.9.3
inglês | turco |
---|---|
water | su |
hygiene | hijyen |
exposure | maruz kalma |
rate | oranı |
and | ve |
of | in |
all | tüm |
services | hizmetleri |
EN Our About Us Web Templates are the answer when you lack a selling About Us page
TR Hakkımızda Web Şablonlarımız, satış yapan bir Hakkımızda sayfanız olmadığında aradığınız cevaptır
inglês | turco |
---|---|
selling | satış |
web | web |
a | bir |
EN The lack of information on and ease of booking of this mode means that many people are losing out on the opportunity to travel, or are choosing to use more expensive, less sustainable modes of transportation.
TR Bu yöntemin rezervasyonunu yapmanın bilinmemesi ve kolay olmaması nedeniyle birçok kişi yolculuk yapma fırsatını kaçırmakta ya da daha pahalı, daha az sürdürülebilir taşımacılık yöntemleri kullanmayı tercih eder.
inglês | turco |
---|---|
ease | kolay |
travel | yolculuk |
sustainable | sürdürülebilir |
transportation | taşımacılık |
expensive | pahalı |
this | bu |
and | ve |
to | yapma |
of | nedeniyle |
opportunity | fırsat |
many | çok |
EN There are Public Libraries in the Town Center, Ataeymir and Yenice Townships and they serve in municipal buildings. Ataeymir Public Library is closed due to lack of personnel.
TR İlçede basımevi, kitapevi, sinema ve tiyatro bulunmamaktadır. İlçe merkezinde 7, Yenice ve Ataeymir beldesinde 4 adet olmak üzere toplam 11 adet İnternet Kafe mevcuttur.
inglês | turco |
---|---|
center | merkezinde |
and | ve |
the | toplam |
EN For example resources (e.g., antibodies, model organisms, and software) reported in the biomedical literature often lack sufficient detail to enable reproducibility or reuse.
TR Örneğin, biyomedikal literatürde rapor edilen kaynaklar (örn., antikorlar, model organizmalar ve yazılımlar) genellikle tekrarlanabilirlik veya yeniden kullanımı mümkün kılan yeterli detaydan yoksundur.
inglês | turco |
---|---|
resources | kaynaklar |
model | model |
software | yazılımlar |
often | genellikle |
sufficient | yeterli |
enable | mümkün |
and | ve |
or | veya |
EN BMW Z4 production stopping for two weeks due to lack of parts
TR Ford, F-150 ve Bronco üretimini bir kez daha durdurdu
inglês | turco |
---|---|
due | bir |
EN Lada production halted due to lack of supplies in Russia
TR Volkswagen, Passat sedan üretimini Avrupa için bitiriyor
inglês | turco |
---|---|
of | in |
to | için |
EN - Reduce discovered vulnerabilities such as BEAST, lack of compliance with industry guidelines, with recommended steps
TR - BEAST gibi keşfedilen güvenlik açıklarını endüstri yönergelerine uyum eksikliğini önerilen adımlarla azaltın
inglês | turco |
---|---|
compliance | uyum |
industry | endüstri |
recommended | önerilen |
as | gibi |
EN Among other things, there is a lack of doctors and nursing staff.
TR Doktorlar ve hasta ve yaşlı bakımına yönelik personel günümüzde Almanya’da halihazırda eksikliği duyulan nitelikli çalışanlar arasında yer alıyor.
inglês | turco |
---|---|
staff | personel |
and | ve |
of | yönelik |
EN Nursing and health professionals easily find a job in Germany. Hospitals, retirement homes and other care facilities lack qualified staff.
TR Eğitimli bakıcılar ve sağlıkçılar Almanya’da kolaylıkla iş bulabiliyor. Hastaneler, yaşlı yurtları ve başka bakım kuruluşları vasıflı elemana ihtiyaç duyuyor.
inglês | turco |
---|---|
health | sağlık |
easily | kolaylıkla |
hospitals | hastaneler |
other | başka |
care | bakım |
and | ve |
EN A missing signature is interpreted as a lack of attention to detail
TR İmzanın unutulması, işe yeterince özen gösterilmediği şeklinde yorumlanır
inglês | turco |
---|---|
of | ın |
to | e |
attention | özen |
EN Whether at construction sites or in a bakeries, there is a lack of skilled workers in the craft trades. Does the planned immigration law help? Here is what the President of the Central Association of German Skilled Crafts has to say.
TR İnşaattan fırıncılığa – nitelikli emeğe dayalı sektörde eleman sıkıntısı büyük. Uzman Eleman Göçü Yasası bu soruna çözüm sunuyor mu? İşte zanaatkarlar odası başkanının cevabı.
inglês | turco |
---|---|
a | a |
to | e |
president | başkan |
of | nın |
has | bu |
EN Small states and a lack of mobility ensured that vernaculars took shape over the years.
TR Küçük devletlere bölünmüş olması ve ulaşımın kısıtlılığı uzun bu bölgede farklı ağızların uzun yıllar içerisinde iyice gelişip farklılaşmasını beraberinde getirdi.
inglês | turco |
---|---|
small | küçük |
of | ın |
and | ve |
years | yıllar |
a | a |
over | içerisinde |
EN Many editors say they simply lack other contacts
TR Yapımcı ekiplerin çoğu, diğer uzmanların iletişim bilgilerine sahip olmadıklarını dile getiriyor
inglês | turco |
---|---|
contacts | iletişim |
other | diğer |
many | çoğu |
they | o |
EN There is a lack of solidarity with the victims
TR Nefret söyleminin kurbanlarıyla dayanışma yetersiz
inglês | turco |
---|---|
solidarity | dayanışma |
EN Three crises are always mentioned: economic pressure, lack of differentiation, loss of quality
TR Gazetecilik deyince günümüzde sürekli dile getirilen üç kriz var: Mali sıkıntılar, gazeteciliğin farkını ortaya koyamaması ve kalitede düşüş
inglês | turco |
---|---|
always | sürekli |
quality | kalitede |
of | in |
are | var |
EN But I do not miss the sense of uncertainty, the power and Internet outages, or the lack of heating in the winter
TR Ama güvende olmama duygusunu, elektrik ve internet kesintilerini, kışı ısıtma olmadan geçirmeyi özlemiyorum
inglês | turco |
---|---|
but | ama |
power | elektrik |
and | ve |
internet | internet |
not | olmadan |
EN There is a lack of responsibility for debt and common defence.
TR Borçlar konusundaki sorumluluk ve ortak bir savunma eksik.
inglês | turco |
---|---|
responsibility | sorumluluk |
common | ortak |
defence | savunma |
and | ve |
a | bir |
Mostrando 50 de 50 traduções