EN Truman, the British Prime Minister Winston Churchill (as well as his successor Clement Atlee) and Soviet Head of State Joseph Stalin met at this Palace in Potsdam
EN Truman, the British Prime Minister Winston Churchill (as well as his successor Clement Atlee) and Soviet Head of State Joseph Stalin met at this Palace in Potsdam
TR Truman, İngiltere Başbakanı Winston Churchill (ve daha sonra onun yerine geçen Clement Atlee) ve Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Josef Stalin bir araya geldiler
inglês | turco |
---|---|
head | baş |
state | devlet |
and | ve |
the | sonra |
prime | bir |
EN Josef Stalin, Harry S. Truman and Winston Churchill during a pause in the negotiations
TR Josef Stalin, Harry S. Truman ve Winston Churchill bir müzakere molası esnasında
inglês | turco |
---|---|
harry | harry |
s | s |
and | ve |
a | bir |
EN Including Toto, Steve Lukather and Joseph Williams
TR Toto, Steve Lukather ve Joseph Williams dahil
inglês | turco |
---|---|
including | dahil |
steve | steve |
and | ve |
EN Tyler Joseph music, videos, stats, and photos | Last.fm
TR Tyler Joseph müzikleri, videoları, istatistikleri ve fotoğrafları | Last.fm
inglês | turco |
---|---|
music | müzikleri |
stats | istatistikleri |
and | ve |
last | last |
photos | fotoğrafları |
videos | videoları |
EN Including Toto, Steve Lukather and Joseph Williams
TR Toto, Steve Lukather ve Joseph Williams dahil
inglês | turco |
---|---|
including | dahil |
steve | steve |
and | ve |
EN Tyler Joseph music, videos, stats, and photos | Last.fm
TR Tyler Joseph müzikleri, videoları, istatistikleri ve fotoğrafları | Last.fm
inglês | turco |
---|---|
music | müzikleri |
stats | istatistikleri |
and | ve |
last | last |
photos | fotoğrafları |
videos | videoları |
EN With our COVID-19 Response Plan, we have renewed ourselves with digital solutions and tools that will enable us to continue all our activities remotely while ensuring that urgent needs are met.
TR COVID-19 Müdahale Planımız ile acil ihtiyaçlara yanıt verilmesini sağlarken, tüm faaliyetlerimize uzaktan devam edebilmemizi mümkün kılacak dijital çözümler ve araçlarla de kendimizi yeniledik.
inglês | turco |
---|---|
response | yanıt |
digital | dijital |
tools | araç |
remotely | uzaktan |
urgent | acil |
needs | ihtiyaç |
solutions | çözümler |
continue | devam |
and | ve |
that | mümkün |
plan | plan |
all | tüm |
EN He has met others working in different professions in his team
TR Ekibinde farklı mesleklerde çalışan diğer insanlarla tanıştığını belirtiyor
inglês | turco |
---|---|
different | farklı |
others | diğer |
EN We visited a scrapyard in Accra, Ghana and met some really good kids in a bad situation
TR Gana'nın başkenti Akkra'yı ziyaret ettiğimizde, maalesef çok kötü durumda olan çok iyi çocuklarla tanıştık
inglês | turco |
---|---|
visited | ziyaret |
good | iyi |
bad | kötü |
a | olan |
and | çok |
EN It is software that automatically executes the agreement as soon as predefined conditions are met, eliminating the delay and expense involved in completing a deal manually
TR Önceden belirlenen koşullar yerine getirilir getirilmez anlaşmayı uygulamaya otomatik olarak koyan yazılımdır ve anlaşmanın manuel olarak tamamlanması durumunda görülen gecikmeler ve masraflar ortadan kaldırılır
inglês | turco |
---|---|
software | yazılımdır |
agreement | anlaşmanın |
conditions | koşullar |
manually | manuel |
and | ve |
automatically | otomatik olarak |
the | olarak |
EN Our new ALLSAFE label gives you peace of mind that the most stringent cleanliness and prevention standards and operational protocols have been met in our hotels.
TR ALLSAFE etiketimiz, otellerimizde en katı temizlik ve önleme standartları ve operasyonel protokollerin karşılandığının gönül rahatlığını verir.
inglês | turco |
---|---|
gives | verir |
most | en |
cleanliness | temizlik |
operational | operasyonel |
prevention | önleme |
standards | standartları |
and | ve |
of | nın |
EN She & Him is an American indie folk band consisting of Zooey Deschanel (vocals, keyboards) and M. Ward (guitar, production). The pair first met in 2006 for a movie soundtrack project fo… read more
TR She & Him; bir American indie folk grubudur. Grubun elemanları ise; Zooey Deschanel (vokal, piyano, banjo) ve M. Ward (gitar, prodüksiyon)'tır. Grubun ilk albümü 'Volume On… Devamını oku
EN She & Him is an American indie folk band consisting of Zooey Deschanel (vocals, keyboards) and M. Ward (guitar, production). The pair first met in 2006 for a movie soundtrack project for the film 'The Go-Getter' in which … read more
TR She & Him; bir American indie folk grubudur. Grubun elemanları ise; Zooey Deschanel (vokal, piyano, banjo) ve M. Ward (gitar, prodüksiyon)'tır. Grubun ilk albümü 'Volume One' 2008'in Mayıs ayında Merge Record… Devamını oku
EN It is a community where you and your family will be welcomed by name time and again, where your every need is anticipated and met according to your preferences, where neighbours will become friends
TR Siz ve ailenizin isminizle selamlandığı, tüm ihtiyaçlarınızın öngörüldüğü ve tercihlerinize göre karşılandığı, komşularınızın arkadaşlarınız olduğu bir topluluktur
inglês | turco |
---|---|
need | ihtiyaç |
friends | arkadaşlar |
your family | ailenizin |
your preferences | tercihlerinize |
is | olduğu |
a | bir |
and | ve |
by | göre |
to | tüm |
EN Steely Dan is an American jazz rock band which formed in 1972. The band was formed by Donald Fagen (vocals, keyboards) and Walter Becker (guitar, bass), who met in 1967 while both attended … read more
TR Steely Dan, Grammy sahibi, Walter Becker ve Donald Fagen merkezli Amerikan caz ve rock grubu. Grubun müzikal kariyerinin en uc noktası caz, rock, funk, R&B ve pop ritimlerini harmanl… Devamını oku
EN The band was formed by Donald Fagen (vocals, keyboards) and Walter Becker (guitar, bass), who met in 1967 while both attended Bard College in Annandale-on-Hudson, New York,… read more
TR Grubun müzikal kariyerinin en uc noktası caz, rock, funk, R&B ve pop ritimlerini harmanladığı, altı albüm yayınladığı 1970'li yıl… Devamını oku
EN The two bands met through tou… read more
TR Invincible followed… Devamını oku
EN Fall Out Boy is a band formed in 2001 in Glenview, Illinois after good friends Joe Trohman and Pete Wentz met high schooler Patrick Stump
TR Şikago, Illinois'da kökenli bir Amerikalı Punk-Rock grubudur
inglês | turco |
---|---|
a | bir |
EN Fall Out Boy is a band formed in 2001 in Glenview, Illinois after good friends Joe Trohman and Pete Wentz met high schooler Patrick Stump. Stump originally auditioned as a drummer, but soon… read more
TR Şikago, Illinois'da kökenli bir Amerikalı Punk-Rock grubudur. 2001 yılında Patrick Stump (vokal, gitar), Peter Wentz (bas gitar, yardimci vokal, şarkı sözü yazarı), Joe Trohman (git… Devamını oku
EN Special days are among the moments that brands attach great importance to and see as opportunities.Special days, which are recognized collectively or universally, are met with great interest by brands throughout the year
TR Özel günler, markaların bilhassa çok önemsediği ve fırsat olarak gördüğü günler arasındadır.Kolektif ya da evrensel düzeyde karşılık bulan özel günler, sene boyunca markalar tarafından ciddi bir ilgiyle karşılanır
inglês | turco |
---|---|
days | günler |
opportunities | fırsat |
and | ve |
among | bir |
brands | markalar |
by | tarafından |
the | özel |
EN However, in a worst case scenario where any of the aforementioned conditions are not met, the system will fall back to the slow path and will slow down to the speed of a traditional blockchain, like that of Ethereum
TR Ancak bu bahsedilen şartların gerçekleşmediği en kötü senaryolarda sistem slow path katmanına düşer ve Ethereum gibi geleneksel bir blockchain hızına geriler
inglês | turco |
---|---|
traditional | geleneksel |
ethereum | ethereum |
blockchain | blockchain |
where | en |
speed | hız |
system | sistem |
and | ve |
EN With our COVID-19 Response Plan, we have renewed ourselves with digital solutions and tools that will enable us to continue all our activities remotely while ensuring that urgent needs are met.
TR COVID-19 Müdahale Planımız ile acil ihtiyaçlara yanıt verilmesini sağlarken, tüm faaliyetlerimize uzaktan devam edebilmemizi mümkün kılacak dijital çözümler ve araçlarla de kendimizi yeniledik.
inglês | turco |
---|---|
response | yanıt |
digital | dijital |
tools | araç |
remotely | uzaktan |
urgent | acil |
needs | ihtiyaç |
solutions | çözümler |
continue | devam |
and | ve |
that | mümkün |
plan | plan |
all | tüm |
EN He has met others working in different professions in his team
TR Ekibinde farklı mesleklerde çalışan diğer insanlarla tanıştığını belirtiyor
inglês | turco |
---|---|
different | farklı |
others | diğer |
EN The Service Provider listings further demonstrate that AWS successfully validated PCI DSS compliance and has met all applicable Visa and MasterCard program requirements.
TR Hizmet Sağlayıcı listeleri, AWS'nin başarıyla doğrulanan PCI DSS uyumluluğunu kanıtlar ve geçerli olan tüm Visa ve MasterCard program gereksinimlerini karşılar.
inglês | turco |
---|---|
successfully | başarıyla |
dss | dss |
and | ve |
applicable | geçerli |
requirements | gereksinimlerini |
service | hizmet |
all | tüm |
has | olan |
program | program |
provider | sağlayıcı |
EN - If the above requirements are not met, a notary letter is required
TR - Yukarıdaki gereklilikler karşılanamazsa, bir noter mektubu istenir
inglês | turco |
---|---|
the | yukarıdaki |
a | bir |
EN The country's animal protein and fat needs are met
TR Ülkenin hayvani protein ve yağ ihtiyacı karşılanır
inglês | turco |
---|---|
needs | ihtiyacı |
and | ve |
EN Whether you escape to Quebec, British Columbia, or Alberta, you'll be met with unrivaled hospitality.
TR İster Quebec, British Columbia veya Alberta’ya bir kaçamak yapın, benzersiz konukseverlikle karşılanacaksınız.
inglês | turco |
---|---|
quebec | quebec |
or | veya |
to | yapın |
with | bir |
EN From Internet connection to audio-visual equipment, our technology is best-in-class, ensuring that all of your needs will be met — offering you the freedom to focus on whatever you want
TR İnternet bağlantısından teknik ekipmana kadar, sunduğumuz teknoloji kendi sınıfında en iyisi olup tüm ihtiyaçlarınızın karşılanmasını garanti eder ve bu sayede size odaklanmak istediğiniz şeyi seçme özgürlüğü tanır
inglês | turco |
---|---|
freedom | özgürlüğü |
technology | teknoloji |
our | ve |
you want | istediğiniz |
your | bu |
all | tüm |
to | şeyi |
EN Our new ALLSAFE label gives you peace of mind that the most stringent cleanliness and prevention standards and operational protocols have been met in our hotels.
TR ALLSAFE etiketimiz, otellerimizde en katı temizlik ve önleme standartları ve operasyonel protokollerin karşılandığının gönül rahatlığını verir.
inglês | turco |
---|---|
gives | verir |
most | en |
cleanliness | temizlik |
operational | operasyonel |
prevention | önleme |
standards | standartları |
and | ve |
of | nın |
EN Cutie with large meatballs we met on bbwel.com goes dogging in the woods
TR Büyük popo ve sevgi kabarcıkları ile küçük yasal yaş genç Web kamerada oynuyor ve çoklu orgazm var
inglês | turco |
---|---|
large | büyük |
with | ile |
EN Sexy redhead met on bonks hotty in three-some
TR Üçlü bu büyük doğal meme lezbiyen babes
EN KİBAR HOLDING MET WITH LOCAL PRESS IN SAPANCA
TR KİBAR HOLDİNG SAPANCA’DA YEREL BASIN İLE BULUŞTU
inglês | turco |
---|---|
local | yerel |
press | basin |
EN Kibar Holding, one of the prominent industrial groups of Turkey, met the local press in Sapanca along with the corporate communication personnel of the group companies.
TR Türkiye’nin önde gelen sanayi gruplarından Kibar Holding, bünyesinde faaliyet gösteren grup şirketleri kurumsal iletişim yetkilileri basın ile birlikte Sapanca’da bir araya geldi.
inglês | turco |
---|---|
kibar | kibar |
industrial | sanayi |
press | basın |
communication | iletişim |
holding | holding |
corporate | kurumsal |
companies | şirketleri |
groups | grupları |
group | grup |
with | araya |
EN It is a community where you and your family will be welcomed by name time and again, where your every need is anticipated and met according to your preferences, where neighbours will become friends
TR Siz ve ailenizin isminizle selamlandığı, tüm ihtiyaçlarınızın öngörüldüğü ve tercihlerinize göre karşılandığı, komşularınızın arkadaşlarınız olduğu bir topluluktur
inglês | turco |
---|---|
need | ihtiyaç |
friends | arkadaşlar |
your family | ailenizin |
your preferences | tercihlerinize |
is | olduğu |
a | bir |
and | ve |
by | göre |
to | tüm |
EN It is a community where you and your family will be welcomed by name time and again, where your every need is anticipated and met according to your preferences, where neighbours will become friends
TR Siz ve ailenizin isminizle selamlandığı, tüm ihtiyaçlarınızın öngörüldüğü ve tercihlerinize göre karşılandığı, komşularınızın arkadaşlarınız olduğu bir topluluktur
inglês | turco |
---|---|
need | ihtiyaç |
friends | arkadaşlar |
your family | ailenizin |
your preferences | tercihlerinize |
is | olduğu |
a | bir |
and | ve |
by | göre |
to | tüm |
EN It is software that automatically executes the agreement as soon as predefined conditions are met, eliminating the delay and expense involved in completing a deal manually
TR Önceden belirlenen koşullar yerine getirilir getirilmez anlaşmayı uygulamaya otomatik olarak koyan yazılımdır ve anlaşmanın manuel olarak tamamlanması durumunda görülen gecikmeler ve masraflar ortadan kaldırılır
inglês | turco |
---|---|
software | yazılımdır |
agreement | anlaşmanın |
conditions | koşullar |
manually | manuel |
and | ve |
automatically | otomatik olarak |
the | olarak |
EN Health Problems Met in Working Area and Occupational Risks of Staff Working in Kayseri 112 Emergency Health Care Services
TR Kayseri 112 Acil Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Personelin Çalışma Ortamında Karşılaştıkları Sağlık Sorunları Ve Karşılaştıkları Mesleki Riskler
inglês | turco |
---|---|
health | sağlık |
and | ve |
kayseri | kayseri |
services | hizmetlerinde |
problems | sorunları |
EN Our new ALLSAFE label gives you peace of mind that the most stringent cleanliness and prevention standards and operational protocols have been met in our hotels.
TR ALLSAFE etiketimiz, otellerimizde en katı temizlik ve önleme standartları ve operasyonel protokollerin karşılandığının gönül rahatlığını verir.
inglês | turco |
---|---|
gives | verir |
most | en |
cleanliness | temizlik |
operational | operasyonel |
prevention | önleme |
standards | standartları |
and | ve |
of | nın |
EN With our COVID-19 Response Plan, we have renewed ourselves with digital solutions and tools that will enable us to continue all our activities remotely while ensuring that urgent needs are met.
TR COVID-19 Müdahale Planımız ile acil ihtiyaçlara yanıt verilmesini sağlarken, tüm faaliyetlerimize uzaktan devam edebilmemizi mümkün kılacak dijital çözümler ve araçlarla de kendimizi yeniledik.
inglês | turco |
---|---|
response | yanıt |
digital | dijital |
tools | araç |
remotely | uzaktan |
urgent | acil |
needs | ihtiyaç |
solutions | çözümler |
continue | devam |
and | ve |
that | mümkün |
plan | plan |
all | tüm |
EN With our COVID-19 Response Plan, we have renewed ourselves with digital solutions and tools that will enable us to continue all our activities remotely while ensuring that urgent needs are met.
TR COVID-19 Müdahale Planımız ile acil ihtiyaçlara yanıt verilmesini sağlarken, tüm faaliyetlerimize uzaktan devam edebilmemizi mümkün kılacak dijital çözümler ve araçlarla de kendimizi yeniledik.
inglês | turco |
---|---|
response | yanıt |
digital | dijital |
tools | araç |
remotely | uzaktan |
urgent | acil |
needs | ihtiyaç |
solutions | çözümler |
continue | devam |
and | ve |
that | mümkün |
plan | plan |
all | tüm |
EN He has met others working in different professions in his team
TR Ekibinde farklı mesleklerde çalışan diğer insanlarla tanıştığını belirtiyor
inglês | turco |
---|---|
different | farklı |
others | diğer |
EN He has met others working in different professions in his team
TR Ekibinde farklı mesleklerde çalışan diğer insanlarla tanıştığını belirtiyor
inglês | turco |
---|---|
different | farklı |
others | diğer |
EN Such independent examination helps ensure that security standards are consistently being met or exceeded
TR Bu bağımsız inceleme, güvenlik standartlarının veya daha fazlasının devamlı olarak sağlandığından emin olmamıza yardım ediyor
inglês | turco |
---|---|
independent | bağımsız |
helps | yardım |
security | güvenlik |
or | veya |
such | bu |
ensure | emin |
standards | standartları |
EN We visited a scrapyard in Accra, Ghana and met some really good kids in a bad situation
TR Gana'nın başkenti Akkra'yı ziyaret ettiğimizde, maalesef çok kötü durumda olan çok iyi çocuklarla tanıştık
inglês | turco |
---|---|
visited | ziyaret |
good | iyi |
bad | kötü |
a | olan |
and | çok |
EN - If the above requirements are not met, a notary letter is required
TR - Yukarıdaki gereklilikler karşılanamazsa, bir noter mektubu istenir
inglês | turco |
---|---|
the | yukarıdaki |
a | bir |
EN If not fulfilled within the stipulated time frame, we will take further action and follow up with RNH continuously until the decision is met.
TR Öngörülen zaman çerçevesinde yerine getirilmezse, daha fazla işlem yapacağız ve karar karşılanana kadar RNH ile sürekli olarak takip edeceğiz
inglês | turco |
---|---|
action | işlem |
continuously | sürekli |
decision | karar |
we will | yapacağız |
further | daha fazla |
and | ve |
follow | takip |
time | zaman |
EN It is a community where you and your family will be welcomed by name time and again, where your every need is anticipated and met according to your preferences, where neighbours will become friends
TR Siz ve ailenizin isminizle selamlandığı, tüm ihtiyaçlarınızın öngörüldüğü ve tercihlerinize göre karşılandığı, komşularınızın arkadaşlarınız olduğu bir topluluktur
inglês | turco |
---|---|
need | ihtiyaç |
friends | arkadaşlar |
your family | ailenizin |
your preferences | tercihlerinize |
is | olduğu |
a | bir |
and | ve |
by | göre |
to | tüm |
EN Whether you escape to Quebec, British Columbia, or Alberta, you'll be met with unrivaled hospitality.
TR İster Quebec, British Columbia veya Alberta’ya bir kaçamak yapın, benzersiz konukseverlikle karşılanacaksınız.
inglês | turco |
---|---|
quebec | quebec |
or | veya |
to | yapın |
with | bir |
EN It is a community where you and your family will be welcomed by name time and again, where your every need is anticipated and met according to your preferences, where neighbours will become friends
TR Siz ve ailenizin isminizle selamlandığı, tüm ihtiyaçlarınızın öngörüldüğü ve tercihlerinize göre karşılandığı, komşularınızın arkadaşlarınız olduğu bir topluluktur
inglês | turco |
---|---|
need | ihtiyaç |
friends | arkadaşlar |
your family | ailenizin |
your preferences | tercihlerinize |
is | olduğu |
a | bir |
and | ve |
by | göre |
to | tüm |
EN Communication-Based Participation and Advocacy We Met with NGOs at the STOCK Live Session
TR STOK Çevrimiçi Buluşmalarını Tamamladık
inglês | turco |
---|---|
stock | stok |
Mostrando 50 de 50 traduções