EN Becoming more efficient, effective and productive in a volatile market
Traduzir "a productive" para turco
Mostrando 50 de 50 traduções da frase "a productive" de inglês para turco
Traduções de a productive
"a productive" em inglês pode ser traduzido nas seguintes palavras/frases turco:
| productive | verimli üretken |
Tradução de inglês para turco de a productive
inglês
turco
TR Dalgalanan bir piyasada daha verimli, etkili ve üretken olmak
| inglês | turco |
|---|---|
| and | ve |
| productive | üretken |
| effective | etkili |
| more | daha |
| efficient | verimli |
| a | bir |
EN Not only that, the presence of a scribe, can make patients feel uncomfortable which leads to less productive conversations
TR Sadece bu değil, bir katip varlığı, hastaları rahatsız hissettirebilir ve bu da daha az üretken konuşmalara yol açar
| inglês | turco |
|---|---|
| uncomfortable | rahatsız |
| productive | üretken |
| make | da |
| a | bir |
| patients | hastaları |
| the | değil |
EN For this reason, you should follow the accounts that will be most productive for you.
TR Bu nedenle sizin için verimli olabilecek hesapları takip edebilirsiniz.
| inglês | turco |
|---|---|
| follow | takip |
| accounts | hesaplar |
| productive | verimli |
| this | bu |
| the | sizin |
EN Our Vitality Meeting breaks include energy-boosting ingredients so you remain productive and focused throughout the day.
TR Zindelik toplantı aralarımıza enerji veren malzemeler dahildir, böylece gün boyunca verimli ve odaklanmış bir halde olursunuz.
| inglês | turco |
|---|---|
| vitality | zindelik |
| productive | verimli |
| throughout | boyunca |
| meeting | toplantı |
| energy | enerji |
| focused | odaklanmış |
| so | böylece |
| and | ve |
EN Therefore social investments in young people can help to achieve a healthy, socio-economically productive and poverty free society.
TR Bu nedenle, gençlere yapılan sosyal yatırımlar, daha sağlıklı, sosyo-ekonomik açıdan üretken ve yoksulluktan uzak bir toplum elde etmeye yardımcı olabilecek bir potansiyele sahip.
| inglês | turco |
|---|---|
| young | genç |
| achieve | elde |
| healthy | sağlıklı |
| productive | üretken |
| can | olabilecek |
| social | sosyal |
| and | ve |
| society | toplum |
| to | etmeye |
| therefore | bu nedenle |
| help | yardımcı |
EN Being able to produce solutions and be productive in times of crisis and stressful situations,
TR Kriz anlarında ve stresli durumlarda da çözüm üretebilen ve verimli olabilen,
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | verimli |
| crisis | kriz |
| situations | durumlarda |
| solutions | çözüm |
| and | ve |
| in | da |
EN Promote sustained, inclusive and sustainable economic growth, full and productive employment and decent work for all
TR İstikrarlı, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi, tam ve üretken istihdamı ve herkes için insana yakışır işleri desteklemek
| inglês | turco |
|---|---|
| sustainable | sürdürülebilir |
| economic | ekonomik |
| inclusive | kapsayıcı |
| productive | üretken |
| and | ve |
| full | tam |
| for | için |
| employment | istihdam |
| work | iş |
EN 8.5. By 2030, achieve full and productive employment and decent work for all women and men, including for young people and persons with disabilities, and equal pay for work of equal value
TR 8.5. 2030’a kadar gençler ve engelliler de dâhil bütün kadın ve erkeklerin tam ve üretken istihdama ve insana yakışır işlere erişimlerinin sağlanması ve eşit işe eşit ücret ilkesinin tam olarak benimsenmesi
| inglês | turco |
|---|---|
| young | genç |
| productive | üretken |
| pay | ücret |
| women | kadın |
| full | tam |
| and | ve |
| equal | eşit |
| work | iş |
| including | de |
EN Preferring a transparent and continuous communication with all its stakeholders, notably with its employees, Kibar Group has been productive during the pandemic period.
TR Başta çalışanları olmak üzere, tüm paydaşları ile şeffaf ve sürekli bir iletişimi tercih eden Kibar Grubu, pandemic dönemini verimli bir şekilde geçirdi.
| inglês | turco |
|---|---|
| communication | iletişimi |
| kibar | kibar |
| productive | verimli |
| employees | çalışanları |
| transparent | şeffaf |
| all | tüm |
| group | grubu |
| continuous | sürekli |
| and | ve |
| the | şekilde |
| a | bir |
EN Being well-connected with visibility into all assets, people, and processes is crucial to having an integrated, productive, and profitable supply chain
TR Tüm varlıklar, insanlar ve süreçlere iyi bağlantıda olmak, entegre olmuş, üretken ve kar oranı yüksek bir tedarik zincirine sahip olmak için son derece önemlidir
| inglês | turco |
|---|---|
| assets | varlıklar |
| people | insanlar |
| integrated | entegre |
| supply | tedarik |
| productive | üretken |
| well | iyi |
| and | ve |
| all | tüm |
EN Enhanced food safety protocols lead to more productive employees, more delighted guests and a more profitable, sustainable business.
TR Daha iyi gıda güvenliği protokolleri, daha verimli çalışanlar, daha mutlu konuklar ve daha karlı, sürdürülebilir bir işletme anlamına gelir.
| inglês | turco |
|---|---|
| food | gıda |
| protocols | protokolleri |
| productive | verimli |
| sustainable | sürdürülebilir |
| employees | çalışanlar |
| profitable | karlı |
| and | ve |
| safety | güvenliği |
| business | iş |
| to | anlamına |
| a | bir |
| more | daha |
EN Being able to produce solutions and be productive in times of crisis and stressful situations,
TR Kriz anlarında ve stresli durumlarda da çözüm üretebilen ve verimli olabilen,
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | verimli |
| crisis | kriz |
| situations | durumlarda |
| solutions | çözüm |
| and | ve |
| in | da |
EN Being well-connected with visibility into all assets, people, and processes is crucial to having an integrated, productive, and profitable supply chain
TR Tüm varlıklar, insanlar ve süreçlere iyi bağlantıda olmak, entegre olmuş, üretken ve kar oranı yüksek bir tedarik zincirine sahip olmak için son derece önemlidir
| inglês | turco |
|---|---|
| assets | varlıklar |
| people | insanlar |
| integrated | entegre |
| supply | tedarik |
| productive | üretken |
| well | iyi |
| and | ve |
| all | tüm |
EN Our Vitality Meeting breaks include energy-boosting ingredients so you remain productive and focused throughout the day.
TR Zindelik toplantı aralarımıza enerji veren malzemeler dahildir, böylece gün boyunca verimli ve odaklanmış bir halde olursunuz.
| inglês | turco |
|---|---|
| vitality | zindelik |
| productive | verimli |
| throughout | boyunca |
| meeting | toplantı |
| energy | enerji |
| focused | odaklanmış |
| so | böylece |
| and | ve |
EN Working from home is a flexible and productive model for employees and firms.
TR Hem çalışanlar, hem de firmalar için esnek ve verimli bir konsept: Homeoffice.
| inglês | turco |
|---|---|
| flexible | esnek |
| productive | verimli |
| employees | çalışanlar |
| and | ve |
| for | için |
| a | bir |
EN In the separate coworking room, parents can work in a productive atmosphere instead of working alone in a home office
TR Ebeveynler, homeoffice’de tek başına çalışmak yerine, ayrı bir bölümdeki coworking space’de üretken bir ortamda çalışabiliyorlar
| inglês | turco |
|---|---|
| parents | ebeveynler |
| separate | ayrı |
| productive | üretken |
| work | çalışmak |
| a | bir |
| the | tek |
EN An unrestricted global labour market is incompatible with developed social standards and would further impoverish the poorest regions of the world, since they would lose their most productive people to richer regions
TR Kontrolsüz bir küresel iş piyasası gelişmiş sosyal standartlarla bağdaşmaz ve en nitelikli iş gücünü daha zengin ülkelere kaptıracak dünyanın en fakir bölgelerinin daha da fakirleşmesine neden olur
| inglês | turco |
|---|---|
| social | sosyal |
| market | piyasası |
| developed | gelişmiş |
| global | küresel |
| most | en |
| further | da |
| world | dünyanın |
| and | ve |
| to | neden |
EN Although the threats to the children’s future, which are the result of adults’ belief in eternal economic growth, are increasing day-by-day, Eliasson anticipates a productive impetus from the girls and boys
TR Her ne kadar çocukların geleceğine ilişkin tehlikeler, yetişkinlerin asla sonlanmayan bir ekonomik gelişmeye olan inancı yüzünden her geçen gün artıyor olsa da, Eliasson çocuk ve gençlerden üretken, itici bir güç sunmalarını bekliyor
| inglês | turco |
|---|---|
| economic | ekonomik |
| productive | üretken |
| in | da |
| and | ve |
| to | her |
| girls | çocuk |
EN Developing and sustaining productive communication and relationships;
TR Üretken iletişim ve ilişkiler geliştirmek ve sürdürmek;
| inglês | turco |
|---|---|
| developing | geliştirmek |
| and | ve |
| communication | iletişim |
| relationships | ilişkiler |
EN Ksenia is able to adapt to every work environment and make it more productive. Her great communications skills are currently very valuable to our sales team.
TR Ksenia her çalışma ortamına uyum sağlayabilmekte ve bu da onu daha verimli hale getirmektedir. Onun harika iletişim becerileri satış ekibimiz için büyük önem taşımaktadır.
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | verimli |
| communications | iletişim |
| skills | becerileri |
| sales | satış |
| work | çalışma |
| great | harika |
| and | ve |
| environment | ortamı |
EN Phone spy app is a productive and result-oriented app on the Android OS running from 5.0 up to OS versions 9.0, 9.1., and 10.0
TR Telefon casus uygulaması, 5.0'dan 9.0, 9.1 ve 10.0 OS sürümlerine kadar çalışan Android işletim sistemi üzerinde verimli ve sonuç odaklı bir uygulamadır
| inglês | turco |
|---|---|
| phone | telefon |
| spy | casus |
| productive | verimli |
| android | android |
| app | uygulaması |
| os | sistemi |
| result | sonuç |
| and | ve |
| a | bir |
| to | kadar |
EN Not only that, the presence of a scribe, can make patients feel uncomfortable which leads to less productive conversations
TR Sadece bu değil, bir katip varlığı, hastaları rahatsız hissettirebilir ve bu da daha az üretken konuşmalara yol açar
| inglês | turco |
|---|---|
| uncomfortable | rahatsız |
| productive | üretken |
| make | da |
| a | bir |
| patients | hastaları |
| the | değil |
EN Significant savings – one of the results from a full Total Productive Maintenance (TPM) implementation. #Profitability
TR Önemli tasarruflar – eksiksiz bir Toplam Verimli Bakım (TPM) uygulamasından alınan sonuçlardan biri. #Karlılık
EN The implementation of a full Total Productive Maintenance program helped our customer reduce consumer claims with 74%.
TR Eksiksiz bir Toplam Verimli Bakım programının uygulanması, müşterimizin tüketici şikayetlerini %74 azaltmasına yardımcı oldu.
| inglês | turco |
|---|---|
| full | eksiksiz |
| productive | verimli |
| maintenance | bakım |
| consumer | tüketici |
| implementation | uygulanması |
| a | yardımcı |
| program | programı |
EN By combining Total Productive Maintenance and digital analysis, a bottled water producer cut Cleaning-In-Place costs by 30%.
TR Güney Amerikalı bir mandıra, gıda sınıfı yağlayıcıya geçerek hidrolik yağ tüketimini önemli ölçüde azalttı.
| inglês | turco |
|---|---|
| digital | bir |
EN Total Productive Maintenance helped an Asian dairy producer increase productivity – even though they were using non-Tetra Pak equipment.
TR Toplam Verimli Bakım, Tetra Pak harici ekipman kullanıyor olmasına rağmen bir Asyalı süt ürünleri üreticisinin verimliliğini artırmasına yardımcı oldu.
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | verimli |
| maintenance | bakım |
| tetra | tetra |
| pak | pak |
| equipment | ekipman |
| using | kullanıyor |
| productivity | verimliliğini |
| total | toplam |
| an | bir |
EN Our investments in leadership and technical competencies – from recruitment to retirement – are therefore investments in the success of our business because they support productive careers with us.
TR Liderlik yetkinliği ve teknik yetkinliğe yaptığımız yatırımlar (işe alımdan emekliliğe kadar), işimizin başarısına yaptığımız yatırımlardır, çünkü bu yatırımlar bizimle birlikte verimli kariyerleri destekler.
| inglês | turco |
|---|---|
| leadership | liderlik |
| technical | teknik |
| with us | bizimle |
| productive | verimli |
| support | destekler |
| and | ve |
| because | çünkü |
EN Having engaged and productive employees is key for us to achieve our business ambitions
TR Bağlılığı yüksek ve üretken çalışanlara sahip olmak, iş hedeflerimize ulaşmamızın anahtarıdır
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | üretken |
| key | anahtar |
| and | ve |
EN Do you find yourself obsessively researching a topic, product or decision online, beyond any productive return?
TR Kendinizi herhangi bir üretken dönüşün ötesinde çevrimiçi bir konuyu, ürünü veya kararı takıntılı bir şekilde araştırırken buluyor musunuz?
| inglês | turco |
|---|---|
| decision | karar |
| productive | üretken |
| beyond | ötesinde |
| online | çevrimiçi |
| product | ürünü |
| do you | musunuz |
| or | veya |
| any | herhangi |
| yourself | bir |
EN 8. Do you use streaming video as a way to avoid other activities, including being productive, or doing other things you usually love to do?
TR 8. Akan videoyu, üretken olmak veya genellikle yapmayı sevdiğiniz diğer şeyleri yapmak da dahil olmak üzere diğer etkinliklerden kaçınmanın bir yolu olarak mı kullanıyorsunuz?
| inglês | turco |
|---|---|
| video | videoyu |
| way | yolu |
| usually | genellikle |
| love | sevdiğiniz |
| productive | üretken |
| other | diğer |
| or | veya |
| things | şeyleri |
| including | dahil |
| a | bir |
EN Why Lazy People Are More Productive
TR Müşteri Memnuniyeti Nasıl Sağlanır?
| inglês | turco |
|---|---|
| why | nasıl |
EN Logi Dock is an all-in-one USB-C docking station that simplifies home office setup, reduces desktop clutter, and helps remote workers feel more productive
TR Logi Dock, ev ofis düzenini basitleştiren, masaüstündeki karmaşıklığı azaltan ve uzaktan çalışanların daha verimli hissetmesine yardımcı olan hepsi bir arada USB-C bağlantı istasyonudur
| inglês | turco |
|---|---|
| office | ofis |
| desktop | masaüstü |
| remote | uzaktan |
| productive | verimli |
| and | ve |
| all | hepsi |
| more | daha |
| is | olan |
| in | bir |
EN Tired of creating clipping paths in Photoshop? Be more productive with Clipping Magic!
TR Photoshop'ta kırpma yolları oluşturmaktan yoruldunuz mu? Clipping Magic ile daha verimli olun!
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | verimli |
| magic | magic |
| more | daha |
| be | olun |
| with | ile |
EN Raise engagement for happier, more productive employees
TR Daha mutlu ve üretken çalışanlara sahip olmak için bağlılığı artırın
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | üretken |
| for | için |
| more | daha |
EN See how we create a happy, healthy, and productive workplace for our employees.
TR Çalışanlarımız için nasıl mutlu, sağlıklı ve üretken bir iş yeri oluşturduğumuzu görün.
| inglês | turco |
|---|---|
| happy | mutlu |
| healthy | sağlıklı |
| productive | üretken |
| see | görün |
| a | bir |
| and | ve |
| how | nasıl |
| for | için |
EN The result is actionable insights that lead to a more productive workplace.
TR Sonuç, daha verimli bir iş ortamı sağlayan işlenebilir görüşlerdir.
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | verimli |
| workplace | iş |
| result | sonuç |
| a | bir |
EN The results of any human resources survey will reveal areas of improvement that can lead to a more productive workforce
TR İnsan kaynakları anketlerinin sonuçları, işgücünün daha verimli olmasını sağlayan iyileştirme alanlarını ortaya çıkarır
| inglês | turco |
|---|---|
| of | ın |
| productive | verimli |
| resources | kaynakları |
| areas | alanlarını |
| results | sonuçları |
EN The secret to a happier, more productive workforce
TR Daha mutlu ve üretken bir işgücünün sırrı
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | üretken |
| a | bir |
EN Raise engagement for happier, more productive employees
TR Daha mutlu ve üretken çalışanlara sahip olmak için bağlılığı artırın
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | üretken |
| for | için |
| more | daha |
EN See how we create a happy, healthy, and productive workplace for our employees.
TR Çalışanlarımız için nasıl mutlu, sağlıklı ve üretken bir iş yeri oluşturduğumuzu görün.
| inglês | turco |
|---|---|
| happy | mutlu |
| healthy | sağlıklı |
| productive | üretken |
| see | görün |
| a | bir |
| and | ve |
| how | nasıl |
| for | için |
EN The result is actionable insights that lead to a more productive workplace.
TR Sonuç, daha verimli bir iş ortamı sağlayan işlenebilir görüşlerdir.
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | verimli |
| workplace | iş |
| result | sonuç |
| a | bir |
EN The results of any human resources survey will reveal areas of improvement that can lead to a more productive workforce
TR İnsan kaynakları anketlerinin sonuçları, işgücünün daha verimli olmasını sağlayan iyileştirme alanlarını ortaya çıkarır
| inglês | turco |
|---|---|
| of | ın |
| productive | verimli |
| resources | kaynakları |
| areas | alanlarını |
| results | sonuçları |
EN The secret to a happier, more productive workforce
TR Daha mutlu ve üretken bir işgücünün sırrı
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | üretken |
| a | bir |
EN Raise engagement for happier, more productive employees
TR Daha mutlu ve üretken çalışanlara sahip olmak için bağlılığı artırın
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | üretken |
| for | için |
| more | daha |
EN See how we create a happy, healthy, and productive workplace for our employees.
TR Çalışanlarımız için nasıl mutlu, sağlıklı ve üretken bir iş yeri oluşturduğumuzu görün.
| inglês | turco |
|---|---|
| happy | mutlu |
| healthy | sağlıklı |
| productive | üretken |
| see | görün |
| a | bir |
| and | ve |
| how | nasıl |
| for | için |
EN The result is actionable insights that lead to a more productive workplace.
TR Sonuç, daha verimli bir iş ortamı sağlayan işlenebilir görüşlerdir.
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | verimli |
| workplace | iş |
| result | sonuç |
| a | bir |
EN The results of any human resources survey will reveal areas of improvement that can lead to a more productive workforce
TR İnsan kaynakları anketlerinin sonuçları, işgücünün daha verimli olmasını sağlayan iyileştirme alanlarını ortaya çıkarır
| inglês | turco |
|---|---|
| of | ın |
| productive | verimli |
| resources | kaynakları |
| areas | alanlarını |
| results | sonuçları |
EN The secret to a happier, more productive workforce
TR Daha mutlu ve üretken bir işgücünün sırrı
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | üretken |
| a | bir |
EN Raise engagement for happier, more productive employees
TR Daha mutlu ve üretken çalışanlara sahip olmak için bağlılığı artırın
| inglês | turco |
|---|---|
| productive | üretken |
| for | için |
| more | daha |
EN See how we create a happy, healthy, and productive workplace for our employees.
TR Çalışanlarımız için nasıl mutlu, sağlıklı ve üretken bir iş yeri oluşturduğumuzu görün.
| inglês | turco |
|---|---|
| happy | mutlu |
| healthy | sağlıklı |
| productive | üretken |
| see | görün |
| a | bir |
| and | ve |
| how | nasıl |
| for | için |
Mostrando 50 de 50 traduções
Traduções semelhantes
productive remain productive productive even productive alone productive because productive employment socio economically productive productive conversations productive place productive day productive employees a productive workforce productive from anywhere combining total productive feel productive productive every day productive in without highly productive visual productive while increasing a productive productive than ever a productive atmosphere productive in a being productive beyond any productive productive while working
Tcheco
alemão
chinês
coreano
espanhol
finlandês
francês
holandês
húngaro
indonésio
italiano
japonês
norueguês
polonês
português
russo
sueco
turco
vietnamita
árabe