EN The Play Together feature will no longer be available. You will not be able to start a Play Together session from Party screen. You can continue creating parties, and talking to your friends through the Party.
İngilizce dilindeki "continue working together", aşağıdaki Türk kelimelere/ifadelere çevrilebilir:
EN The Play Together feature will no longer be available. You will not be able to start a Play Together session from Party screen. You can continue creating parties, and talking to your friends through the Party.
TR Birlikte Oynama özelliği artık kullanılamayacak. Grup ekranından bir Birlikte Oynama oturumunu başlatamayacaksınız. Grup oluşturmaya ve Grup üzerinden arkadaşlarınızla konuşmaya devam edebilirsiniz.
EN You continue to have access to Creative Cloud member free benefits. And, if you saved your work to your computer, you continue to have access to those files on your own device
TR Creative Cloud üyelerine özel ücretsiz avantajlara erişmeye devam edersiniz ve çalışmalarınızı bilgisayarınıza kaydettiyseniz söz konusu dosyalara kendi cihazınızdan erişmeye devam edersiniz
İngilizce | Türk |
---|---|
continue | devam |
cloud | cloud |
computer | bilgisayar |
creative | creative |
free | ücretsiz |
device | cihaz |
and | ve |
EN CSOs can come together by getting associated in networks/platforms, and build up partnerships with other organizations for acting together with regard to some specific topics in accordance with their fields of activity
TR STÖ’ler ağlar/platformlar içerisinde örgütlenerek ortak amaçlar etrafında birleşebilir, çalışma alanlarıyla ilgili belirli konularda diğer örgütlerle ortaklık kurabilir ve ortak çalışma yürütebilirler
İngilizce | Türk |
---|---|
networks | ağlar |
platforms | platformlar |
other | diğer |
topics | konularda |
for | amaçlar |
and | ve |
in | içerisinde |
to | belirli |
EN We will go into the matter together and go out together.
TR Meselenin içine birlikte girip, birlikte çıkacağız.
İngilizce | Türk |
---|---|
together | birlikte |
into | içine |
EN The cooperative is an enterprise where volunteers come together and work together in line with economic, social, and cultural needs, and there are 7 universal principles of cooperatives.
TR Kooperatifler temel olarak, gönüllü kişilerin bir araya gelerek, ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlar doğrultusunda birlikte çalıştıkları işletmelerdir ve kooperatifçiliğin 7 evrensel ilkesi bulunmaktadır.
İngilizce | Türk |
---|---|
economic | ekonomik |
social | sosyal |
cultural | kültürel |
needs | ihtiyaç |
universal | evrensel |
and | ve |
work | iş |
of | in |
EN We draw our strength from being together and elevating each other because WE are Stronger Together.
TR Biz gücümüzü beraber olmaktan, birbirimizi yüceltmekten alıyoruz çünkü BİZ Birlikte Güçlüyüz.
İngilizce | Türk |
---|---|
strength | güç |
because | çünkü |
we | biz |
together | birlikte |
EN CSOs can come together by getting associated in networks/platforms, and build up partnerships with other organizations for acting together with regard to some specific topics in accordance with their fields of activity
TR STÖ’ler ağlar/platformlar içerisinde örgütlenerek ortak amaçlar etrafında birleşebilir, çalışma alanlarıyla ilgili belirli konularda diğer örgütlerle ortaklık kurabilir ve ortak çalışma yürütebilirler
İngilizce | Türk |
---|---|
networks | ağlar |
platforms | platformlar |
other | diğer |
topics | konularda |
for | amaçlar |
and | ve |
in | içerisinde |
to | belirli |
EN Dear Phemexers, The friends who trade crypto together, stay together! Here at Phemex we are all about the good times, so here’s extra rewards on us. Invite your friends and earn up to $100 just b……
TR Değerli kullanıcılarımız, Phemex TR mobil uygulamamızı hayata geçirdiğimizi sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Hiç olmadığı kadar düşük ücretlerle kripto satın alımı……
EN The output may be customized by passing one or more of the following constants bitwise values summed together in the optional flags parameter. One can also combine the respective constants or bitwise values together with the bitwise or operator.
TR İsteğe bağlı bu bağımsız değişkende aşağıdaki sabitlerin bitsel değerlerinin toplamı belirtilerek işlevin çıktısı özelleştirilebilir. Bu sabitleri veya bitsel değerlerini bitsel VEYA işleci ile birleştirerek belirtebilirsiniz.
EN As we continue attending meetings, sharing with other members, and working our recovery, our intuition will strengthen, and over time our relationship to sobriety will naturally grow clearer.
TR Toplantılara katılmaya, diğer üyelerle paylaşmaya ve toparlanmaya çalışmaya devam ettikçe, sezgimiz güçlenecek ve zamanla ayıklıkla ilişkimiz doğal olarak daha da netleşecek.
İngilizce | Türk |
---|---|
meetings | toplantı |
naturally | doğal |
time | zamanla |
other | diğer |
continue | devam |
and | ve |
over | da |
to | e |
EN Easily turn old-fashioned spreadsheets into smart boards. Import all of your data so you and your team can continue working with all your existing tools inside monday.com.
TR Eski moda elektronik tabloları kolayca akıllı tahtalara dönüştürün. Tüm verilerinizi içe aktarın, böylece siz ve ekibiniz monday.com'daki tüm mevcut araçlarınızla çalışmaya devam edebilirsiniz.
İngilizce | Türk |
---|---|
easily | kolayca |
so | böylece |
continue | devam |
inside | iç |
old | eski |
smart | akıllı |
turn | dönüştürün |
your data | verilerinizi |
your team | ekibiniz |
can | edebilirsiniz |
all | tüm |
and | ve |
existing | mevcut |
tools | araçları |
of | siz |
EN Continue working with your existing tools inside monday.com. Sync due dates with your Google Calendar, instantly share your Dropbox files with your entire team, and more.
TR monday.com'da mevcut araçlarınızla çalışmaya devam edin.Teslim tarihlerini Google Takviminizle senkronize edin, Dropbox dosyalarınızı tüm ekibinizle anında paylaşın ve daha fazlasını yapın.
İngilizce | Türk |
---|---|
instantly | anında |
share | paylaşın |
sync | senkronize |
dropbox | dropbox |
continue | devam |
more | fazlasını |
files | dosyaları |
existing | mevcut |
tools | araçları |
and | ve |
EN Easily turn old-fashioned spreadsheets into smart boards. Import all of your data so you and your team can continue working with all your existing tools inside monday.com.
TR Eski moda elektronik tabloları kolayca akıllı tahtalara dönüştürün. Tüm verilerinizi içe aktarın, böylece siz ve ekibiniz monday.com'daki tüm mevcut araçlarınızla çalışmaya devam edebilirsiniz.
İngilizce | Türk |
---|---|
easily | kolayca |
so | böylece |
continue | devam |
inside | iç |
old | eski |
smart | akıllı |
turn | dönüştürün |
your data | verilerinizi |
your team | ekibiniz |
can | edebilirsiniz |
all | tüm |
and | ve |
existing | mevcut |
tools | araçları |
of | siz |
EN I would be delighted if so, and that is what we are working towards every day. However, if things continue as they have been, it will take at least another 300 years until we achieve genuine equality.
TR Bu beni mutlu ederdi ve biz her gün bu uğurda çalışıyoruz. Ama bu böyle devam ederse, gerçek anlamada hak eşitliğine ulaşabilmemiz için daha en az 300 yıl gerekecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
we are working | çalışıyoruz |
years | yıl |
continue | devam |
and | ve |
least | az |
another | daha |
is | mutlu |
we | biz |
been | bu |
it | ama |
so | öyle |
every | her |
day | gün |
that | gerçek |
EN Continue working with your existing tools inside monday.com. Sync due dates with your Google Calendar, instantly share your Dropbox files with your entire team, and more.
TR monday.com'da mevcut araçlarınızla çalışmaya devam edin.Teslim tarihlerini Google Takviminizle senkronize edin, Dropbox dosyalarınızı tüm ekibinizle anında paylaşın ve daha fazlasını yapın.
İngilizce | Türk |
---|---|
instantly | anında |
share | paylaşın |
sync | senkronize |
dropbox | dropbox |
continue | devam |
more | fazlasını |
files | dosyaları |
existing | mevcut |
tools | araçları |
and | ve |
EN Easily turn old-fashioned spreadsheets into smart boards. Import all of your data so you and your team can continue working with all your existing tools inside monday.com.
TR Eski moda elektronik tabloları kolayca akıllı tahtalara dönüştürün. Tüm verilerinizi içe aktarın, böylece siz ve ekibiniz monday.com'daki tüm mevcut araçlarınızla çalışmaya devam edebilirsiniz.
İngilizce | Türk |
---|---|
easily | kolayca |
so | böylece |
continue | devam |
inside | iç |
old | eski |
smart | akıllı |
turn | dönüştürün |
your data | verilerinizi |
your team | ekibiniz |
can | edebilirsiniz |
all | tüm |
and | ve |
existing | mevcut |
tools | araçları |
of | siz |
EN Working together, we can achieve a more inclusive, collaborative and transparent world of research. We believe open science can benefit research and society and drive research performance.
TR Birlikte çalışarak daha kapsayıcı, ortak çalışmaya dayalı ve şeffaf bir araştırma dünyası oluşturabiliriz. Açık bilimin araştırmalara ve topluma fayda sağlayacağına ve araştırma performansını artıracağına inanıyoruz.
İngilizce | Türk |
---|---|
more | daha |
collaborative | ortak |
open | açık |
benefit | fayda |
society | topluma |
working | çalışarak |
inclusive | kapsayıcı |
transparent | şeffaf |
world | dünyası |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
research | araştırma |
a | bir |
of | birlikte |
performance | performans |
EN We know that working together as a community is better for everyone.
TR Topluluk olarak bir arada çalışmanın herkes için daha faydalı olduğunu biliyoruz.
İngilizce | Türk |
---|---|
community | topluluk |
we know | biliyoruz |
is | olduğunu |
a | bir |
as | olarak |
EN Working Together to Prevent Sexual Exploitation
TR WATAN OKULU ÖĞRENCİLERİ OKULA GERİ DÖNÜYOR VE EĞİTİMLERİNE DEVAM EDİYOR
İngilizce | Türk |
---|---|
to | e |
EN Everyone Has The Responsibility For Working Together
TR Birlikte Çalışmak için Herkese Sorumluluk Düşüyor
İngilizce | Türk |
---|---|
responsibility | sorumluluk |
for | için |
EN Kibar Holding, one of the leading industrial organizations of Turkey, has been granted the grand prize for their project titled "Hep Beraber Yaşam Güvenliği" ("Working All Together for Life Safety").
TR Türkiye’nin önde gelen sanayi kuruluşlarından Kibar Holding, “Hep Beraber Yaşam Güvenliği” projesiyle birincilik ödülü almaya hak kazandı.
İngilizce | Türk |
---|---|
kibar | kibar |
industrial | sanayi |
organizations | kuruluşlar |
together | beraber |
life | yaşam |
of | gelen |
safety | güvenliği |
been | ya |
EN We know that working together as a community is better for everyone.
TR Topluluk olarak bir arada çalışmanın herkes için daha faydalı olduğunu biliyoruz.
İngilizce | Türk |
---|---|
community | topluluk |
we know | biliyoruz |
is | olduğunu |
a | bir |
as | olarak |
EN Working together, we can achieve a more inclusive, collaborative and transparent world of research. We believe open science can benefit research and society and drive research performance.
TR Birlikte çalışarak daha kapsayıcı, ortak çalışmaya dayalı ve şeffaf bir araştırma dünyası oluşturabiliriz. Açık bilimin araştırmalara ve topluma fayda sağlayacağına ve araştırma performansını artıracağına inanıyoruz.
İngilizce | Türk |
---|---|
more | daha |
collaborative | ortak |
open | açık |
benefit | fayda |
society | topluma |
working | çalışarak |
inclusive | kapsayıcı |
transparent | şeffaf |
world | dünyası |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
research | araştırma |
a | bir |
of | birlikte |
performance | performans |
EN Everyone Has The Responsibility For Working Together
TR Birlikte Çalışmak için Herkese Sorumluluk Düşüyor
İngilizce | Türk |
---|---|
responsibility | sorumluluk |
for | için |
EN Working together against Corona: more and more people are getting involved in helping each other. Introducing four great projects from Germany.
TR Krize karşı el ele: Başkalarına yardım için harekete geçenlerin sayısı giderek artıyor. Almanya’dan dört çarpıcı birlik ve beraberlik girişimini tanıtıyoruz.
İngilizce | Türk |
---|---|
helping | yardım |
and | ve |
and more | giderek |
getting | için |
four | dört |
EN Researchers from 26 of the university’s departments and from four non-university research institutions are working together on innovative solutions
TR Üniversitenin 26 farklı kürsüsünden gelen araştırmacılar, dört üniversite dışı araştırma kurumundan gelen araştırmacılarla birlikte yenilikçi çözümler üzerine çalışıyorlar
İngilizce | Türk |
---|---|
researchers | araştırmacılar |
research | araştırma |
innovative | yenilikçi |
university | üniversite |
solutions | çözümler |
on | üzerine |
EN Working together for a better society: the SEND network wants to help social start-ups be successful.
TR Daha iyi bir toplum için birlikte: SEND genç sosyal şirketlerin başarıya ulaşmasına yardımcı olmayı hedefleyen bir ağ.
İngilizce | Türk |
---|---|
society | toplum |
social | sosyal |
better | daha iyi |
help | yardımcı |
EN We are applying independent certification and labelling, and working together with suppliers, NGOs, food and beverage manufacturers, and other stakeholders to promote system-wide action.
TR Bağımsız belgelendirme ve etiketleme uygulayarak sistem çapında eylemi teşvik etmek amacıyla tedarikçiler, STK'lar, gıda ve içecek üreticileri ve diğer paydaşlarla birlikte çalışıyoruz.
İngilizce | Türk |
---|---|
independent | bağımsız |
labelling | etiketleme |
suppliers | tedarikçiler |
food | gıda |
beverage | içecek |
other | diğer |
system | sistem |
manufacturers | üreticileri |
and | ve |
promote | teşvik |
EN We believe this is because we are continually working together to find the most sustainable, cost-effective solution to complex challenges.
TR Buna inanıyoruz çünkü en karmaşık problemlere en sürdürülebilir, en uygun maliyetli çözümü bulmak için sürekli birlikte çalışıyoruz.
İngilizce | Türk |
---|---|
continually | sürekli |
sustainable | sürdürülebilir |
complex | karmaşık |
we believe | inanıyoruz |
cost | maliyetli |
solution | çözümü |
most | en |
because | için |
the | buna |
EN We respect and rely on one another and all our stakeholders for exceptional results. We enjoy working together and celebrating our achievements.
TR Olağanüstü sonuçlar elde etmek için birbirimize ve tüm paydaşlarımıza saygı duyar ve güveniriz. Birlikte çalışmaktan ve başarılarımızı kutlamaktan keyif alırız.
İngilizce | Türk |
---|---|
exceptional | olağanüstü |
respect | saygı |
all | tüm |
working | etmek |
and | ve |
for | için |
EN That’s why we are committed to working together with our customers, global organisations, partners, suppliers and NGOs, as we commit to helping to shape a more secure – and a more equal – global food system.
TR İşte bu yüzden, daha güvenli (ve daha eşit) bir küresel gıda sistemini şekillendirmeye yardımcı olmayı taahhüt ederken müşterilerimiz, küresel kuruluşlar, ortaklar, tedarikçiler ve STK'ler ile birlikte çalışmaya kararlıyız.
İngilizce | Türk |
---|---|
why | yüzden |
equal | eşit |
global | küresel |
food | gıda |
system | sistemini |
our customers | müşterilerimiz |
partners | ortaklar |
suppliers | tedarikçiler |
as | ederken |
a | yardımcı |
and | ve |
EN Working together to develop new solutions to protect what’s good, shaping the future of the food and beverage industry, in a sustainable way.
TR İyi olanı korumak amacıyla yeni çözümler geliştirmek için birlikte çalışıyor, yiyecek ve içecek endüstrisinin geleceğini sürdürülebilir bir şekilde şekillendiriyoruz.
İngilizce | Türk |
---|---|
new | yeni |
future | geleceğini |
food | yiyecek |
beverage | içecek |
sustainable | sürdürülebilir |
solutions | çözümler |
working | çalışıyor |
industry | endüstrisinin |
and | ve |
the | şekilde |
a | bir |
of | in |
to | için |
EN We have benefitted from asking somebody we resonate with to sponsor us and working the Twelve Steps together with them, which is the vital and transformative basis of our long-term recovery from our addiction
TR Bağımlılığımızdan uzun vadeli iyileşmemizin hayati ve dönüştürücü temeli olan On İki Basamağı onlarla birlikte çalışmak ve rezonansa girdiğimiz birinden bize sponsor olmasını istemekten faydalandık
İngilizce | Türk |
---|---|
vital | hayati |
long | uzun |
term | vadeli |
working | çalışmak |
sponsor | sponsor |
and | ve |
is | olan |
us | bize |
EN It quickly shows you how your content is performing, what’s working, what’s not working, and what issues need your attention.
TR İçeriğinizin nasıl performans gösterdiğini, neyin işe yaradığını, neyin işe yaramadığını ve hangi konulara dikkat etmeniz gerektiğini hızlı bir şekilde gösterir.
İngilizce | Türk |
---|---|
shows | gösterir |
performing | performans |
working | iş |
attention | dikkat |
what | neyin |
how | nasıl |
your | etmeniz |
and | ve |
is | bir |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
İngilizce | Türk |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
İngilizce | Türk |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN We offer technical support by phone and ticketing system in Turkey during working hours, with the exception of working hours, we offer technical support through the ticket system
TR Türkiye mesai saatlerinde telefonla ve bilet sistemi üzerinden, mesai saatleri haricinde bilet sistemi üzerinden teknik destek sunmaktayız
İngilizce | Türk |
---|---|
technical | teknik |
and | ve |
system | sistemi |
turkey | türkiye |
hours | saatleri |
ticket | bilet |
by phone | telefonla |
support | destek |
EN Health Problems Met in Working Area and Occupational Risks of Staff Working in Kayseri 112 Emergency Health Care Services
TR Kayseri 112 Acil Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Personelin Çalışma Ortamında Karşılaştıkları Sağlık Sorunları Ve Karşılaştıkları Mesleki Riskler
İngilizce | Türk |
---|---|
health | sağlık |
and | ve |
kayseri | kayseri |
services | hizmetlerinde |
problems | sorunları |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
İngilizce | Türk |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
İngilizce | Türk |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN We offer technical support by phone and ticketing system in Turkey during working hours, with the exception of working hours, we offer technical support through the ticket system
TR Türkiye mesai saatlerinde telefonla ve bilet sistemi üzerinden, mesai saatleri haricinde bilet sistemi üzerinden teknik destek sunmaktayız
İngilizce | Türk |
---|---|
technical | teknik |
and | ve |
system | sistemi |
turkey | türkiye |
hours | saatleri |
ticket | bilet |
by phone | telefonla |
support | destek |
EN It quickly shows you how your content is performing, what’s working, what’s not working, and what issues need your attention.
TR İçeriğinizin nasıl performans gösterdiğini, neyin işe yaradığını, neyin işe yaramadığını ve hangi konulara dikkat etmeniz gerektiğini hızlı bir şekilde gösterir.
İngilizce | Türk |
---|---|
shows | gösterir |
performing | performans |
working | iş |
attention | dikkat |
what | neyin |
how | nasıl |
your | etmeniz |
and | ve |
is | bir |
EN Taking care of the children? Working part-time or from home? Parents explain how they balance their family and working lives.
TR Çocuklara nasıl bakılacak? Yarım gün çalışarak mı, evden çalışarak mı? Ana babalar, aile ve iş hayatını nasıl pay ettiklerini anlatıyorlar.
İngilizce | Türk |
---|---|
family | aile |
working | çalışarak |
how | nasıl |
the | gün |
and | ve |
EN Continue your journey with our reference and learning tools
TR Yolculuğunuza referans ve öğrenme araçlarımızla devam edin
İngilizce | Türk |
---|---|
continue | devam |
reference | referans |
and | ve |
tools | araçları |
EN Reviewing and addressing the gender diversity of editors, editorial boards, and reviewers to ensure journals continue to be relevant, representative, and stimulating to the communities they serve
TR Dergilerin hizmet ettikleri camialar için uygun, temsil edici ve ilham verici olmaya devam edebilmesini sağlamak için editörler, editörlük kurullları ve hakemlerin cinsiyet çeşitliliğini incelemek ve bu konunun üzerine eğilmek
İngilizce | Türk |
---|---|
gender | cinsiyet |
editors | editörler |
continue | devam |
relevant | uygun |
serve | hizmet |
and | ve |
to | sağlamak |
ensure | sağlamak için |
of | in |
EN Authors wishing to self-archive book chapters can continue to reach out to Global Rights to seek the relevant permissions.
TR Kitap bölümlerini kendi arşivlerine almak isteyen yazarlar ilgili izinleri almak için Küresel Haklar ile iletişime geçmeye devam edebilir.
İngilizce | Türk |
---|---|
authors | yazarlar |
book | kitap |
can | edebilir |
continue | devam |
global | küresel |
rights | haklar |
relevant | ilgili |
permissions | izinleri |
to | için |
reach | ile |
EN We use the latest and greatest technology available to provide the best possible web experience.Please enable JavaScript in your browser settings to continue.
TR Mümkün olan en iyi internet deneyimini sunmak için en yeni ve en iyi teknolojileri kullanıyoruz.Lütfen tarayıcı ayarlarından JavaScript'i etkin hale getir.
İngilizce | Türk |
---|---|
technology | teknolojileri |
experience | deneyimini |
settings | ayarlar |
browser | tarayıcı |
web | internet |
possible | mümkün |
please | lütfen |
and | ve |
best | en |
EN Continue your keyword magic and make the most of the keywords chosen. Track your success in Google and create paid campaigns.
TR Anahtar kelime büyünüze devam edin ve seçilenlerden en iyi şekilde yararlanın. Google'daki başarınızı takip edin ve ücretli kampanyalar oluşturun.
İngilizce | Türk |
---|---|
continue | devam |
of | ın |
success | başarı |
campaigns | kampanyalar |
paid | ücretli |
most | en |
create | oluşturun |
track | takip |
and | ve |
the | şekilde |
EN Past issues will remain as subscription content and subscribers will continue to access these as part of their collections and subscriptions.
TR Geçmiş sayılar aboneliğe dayalı içerik olarak kalacaktır ve aboneler bunlara koleksiyonları veya abonelikleri kapsamında erişmeye devam edecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
content | içerik |
past | geçmiş |
continue | devam |
will | edecektir |
and | ve |
to | e |
of | olarak |
EN Journals changing to open access will continue to maintain the same rigorous editorial standards. The Editor and Editorial Board will remain unchanged, unless there are specific alterations listed on the journal homepage.
TR Açık erişimli hale gelen dergiler aynı titiz editoryal standartlara sahip olmaya devam edecektir. Derginin ana sayfasında belirli değişimler listelenmediği müddetçe Editör ve Editörlük Kurulu aynı kalacaktır.
İngilizce | Türk |
---|---|
journals | dergiler |
editorial | editoryal |
standards | standartlara |
editor | editör |
board | kurulu |
journal | derginin |
will | edecektir |
access | erişimli |
and | ve |
open | açık |
continue | devam |
the | aynı |
50 çeviriden 50 tanesi gösteriliyor