TR Değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak, vakit geçirmekten zevk aldığın insanlarla çalışmak çok enerji verici bir duygu
TR Değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak, vakit geçirmekten zevk aldığın insanlarla çalışmak çok enerji verici bir duygu
EN It feels so energizing to work on something you care about, with people you enjoy spending time with
Türk | İngilizce |
---|---|
vakit | time |
insanlarla | people |
TR Değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak, vakit geçirmekten zevk aldığın insanlarla çalışmak çok enerji verici bir duygu
EN It feels so energizing to work on something you care about, with people you enjoy spending time with
Türk | İngilizce |
---|---|
vakit | time |
insanlarla | people |
TR Mendeley Araştırma Ağı farklı alanlarda ve bölgelerde çalışan araştırmacıların aralarında bağlantı kurarak fikir alışverişi yapmak, ortak çalışmak ve yeni fırsatlar keşfetmek için bir platform sağlar
EN The Mendeley Research Network connects researchers across different fields and territories, offering a platform for exchanging ideas, collaboration and new opportunities
Türk | İngilizce |
---|---|
mendeley | mendeley |
araştırma | research |
fırsatlar | opportunities |
platform | platform |
TR Yazarlar ve hakemlerle çalışmak
EN Working with authors and reviewers
Türk | İngilizce |
---|---|
yazarlar | authors |
ve | and |
çalışmak | working |
TR "COVID-19'dan önce Cloudflare Access'ten zaten memnunduk ve ekibimiz uzaktan çalışmak zorunda kaldığında büyük bir tasarruf sağladı
EN "We were already happy with Cloudflare Access before COVID-19, and it ended up being a big save when our team had to work remotely
Türk | İngilizce |
---|---|
cloudflare | cloudflare |
access | access |
ekibimiz | our team |
uzaktan | remotely |
büyük | big |
tasarruf | save |
TR Editörler ve kurul üyeleriyle ilgili olarak daha fazla şeffaflık ve çeşitlilik sağlamaya çalışmak
EN Striving for greater transparency and diversity with regards to editors and board members
Türk | İngilizce |
---|---|
editörler | editors |
şeffaflık | transparency |
çeşitlilik | diversity |
TR Sadece erkeklerden oluşan bir editörlük ekibiyle çalışmak
EN Working in an all-male editorial team
Türk | İngilizce |
---|---|
çalışmak | working |
TR Eğer Flash denetimlerini kullanmaya ihtiyac varsa, örneğin ödeme sistemleri ile çalışmak için, bunu diğer tarayıcılardan ve sadece belirli, güvenli site için yapmak gerekir
EN If you have to use Flash sites, it is better to do it in another browser and only with a specific trusted site.
Türk | İngilizce |
---|---|
diğer | another |
belirli | specific |
güvenli | trusted |
TR Eğer Java denetimlerini kullanmaya ihtiyac varsa, örneğin ödeme sistemleri ile çalışmak için, bunu diğer tarayıcılardan ve sadece belirli, güvenli site için yapmak gerekir.
EN If you have to use Flash sites, it is better to do it in another browser and only with a specific trusted site.
Türk | İngilizce |
---|---|
diğer | another |
belirli | specific |
güvenli | trusted |
TR Eğer ActiveX denetimlerini kullanmaya ihtiyac varsa, örneğin ödeme sistemleri ile çalışmak için, bunu diğer tarayıcılardan ve sadece belirli, güvenli site için yapmak gerekir.
EN If you have to use ActiveX extensions, for example for payment systems, it is better to use another browser for this purpose, and access only one specific source you know and trust.
Türk | İngilizce |
---|---|
sistemleri | systems |
diğer | another |
TR Çalışmak tarihle daha iyi bir deneyim olarak büyük ölçüde değişti.
EN Work with history drastically changed for better experience.
Türk | İngilizce |
---|---|
deneyim | experience |
değişti | changed |
TR Oturarak çalışmak neden sizi yavaş yavaş öldürmez?
EN Why Discipline Is More Important Than Motivation
Türk | İngilizce |
---|---|
neden | why |
TR • Doğrudan hortum ve borularla çalışmak üzere tasarlandı
EN • Designed to work directly with hose and tubing
Türk | İngilizce |
---|---|
doğrudan | directly |
hortum | hose |
ve | and |
tasarlandı | designed |
TR Geçim dertlerinden ötürü, ailelerine ekonomik destek vermek zorunda kalan çocukların sayısındaki artış, okula devam ederken çalışmak zorunda kalan çocukların oranına 2006-2012 döneminde %64’lük bir yükseliş olarak yansıyor
EN The number of children forced to work to support their low-income families has shown a 64% spike in the 2006-2012 period compared to the population of school children who work and attend school
Türk | İngilizce |
---|---|
destek | support |
TR Gelecek hayali, hak ettiği ücreti alabileceği uzun dönemli bir işte çalışmak; Türkiye’deki yeni yaşamını güvenle sürdürmek
EN Her expectation from the future is to work at a long-term job where she can receive the pay she deserves and secure her new life in Turkey
Türk | İngilizce |
---|---|
gelecek | future |
uzun | long |
türkiye | turkey |
yeni | new |
güvenle | secure |
TR Uyanmak ve değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak harika hissettiriyor, zaman geçirmekten zevk aldığın insanlarla. Sonix'te böyle hissediyoruz. Milyonlarca müşteriyi memnun etme konusunda tutkulu iseniz, sizinle sohbet etmek istiyoruz!
EN It feels great to wake up and work on something you care about, with people you enjoy spending time with. That's how we feel at Sonix. If you are passionate about delighting millions of customers, we want to chat with you!
Türk | İngilizce |
---|---|
çalışmak | work |
harika | great |
zaman | time |
insanlarla | people |
sonix | sonix |
tutkulu | passionate |
iseniz | if you are |
sizinle | with you |
sohbet | chat |
TR Evernote ile toplantı notları ekleyin veya satış broşürlerini merkezileştirin. Çalışmak için daha akıllı bir yol. İhtiyacınız olanı bulun, çabuk.
EN Add meeting notes or centralize sales collateral with Evernote. A smarter way to work. Find what you need, fast.
Türk | İngilizce |
---|---|
toplantı | meeting |
veya | or |
satış | sales |
akıllı | smarter |
yol | way |
bulun | find |
TR Müşterilerinizle çalışmak için daha fazla zaman harcayın, transkripte değil
EN Spend more time working with your clients, not transcribing
Türk | İngilizce |
---|---|
çalışmak | working |
zaman | time |
değil | not |
TR Sesi dinlerken transkriptinizi düzenleyebilmeniz için sesi metne dikiyoruz. Üzerinde çalışmak istediğiniz alanları saniyeler içinde tespit edin.
EN We stitch the audio to the text so you can edit your transcript while listening to the audio. Pinpoint areas you want to work on in seconds.
Türk | İngilizce |
---|---|
transkriptinizi | your transcript |
istediğiniz | you want |
saniyeler | seconds |
tespit | pinpoint |
TR Üyeler ayrıca adımları birlikte çalışmak için birbirlerine ortak sponsorluk yapabilirler
EN Members can also co-sponsor each other to work the steps together
Türk | İngilizce |
---|---|
ayrıca | also |
adımları | steps |
ortak | co |
yapabilirler | can |
TR Gerçek hayatta insanlardan yardım istemek, bir sorunu kendi başıma çözmek, tüketmek yerine çalışmak daha zordur ama buna değer
EN It is harder to ask people in real life for help, to address a problem head-on myself, to work instead of consuming, but it?s worth it
Türk | İngilizce |
---|---|
gerçek | real |
yardım | help |
sorunu | problem |
değer | worth |
TR Bazen hafta sonları veya tatil günlerinde bu alemler birkaç gün sürebilir.Özellikle bir yaz, bağımsız bir projede çalışmak için burs kazanmıştım ve videoları izlemeden duramıyordum
EN Sometimes on weekends or holidays, these binges could last for multiple days.One summer in particular I?d gotten a scholarship to work on an independent project and I just couldn?t stop watching videos
Türk | İngilizce |
---|---|
bazen | sometimes |
veya | or |
tatil | holidays |
gün | days |
yaz | summer |
bağımsız | independent |
videoları | videos |
TR Evrensel gelen kutumuz, ekibinizi birlikte çalışmak ve müşterilere zahmetsizce yanıt vermek için tek bir araç etrafında toplama olanağı sunar
EN Our universal inbox offers the ability to bring your team around one tool to work together and answer customers effortlessly
Türk | İngilizce |
---|---|
evrensel | universal |
ekibinizi | your team |
müşterilere | customers |
zahmetsizce | effortlessly |
yanıt | answer |
araç | tool |
sunar | offers |
TR Sonuçta, yönetiminizdeki sosyal medya hesaplarını tek tek tarayıcınızdan yönetmeye çalışmak daha maaliyetlidir
EN After all, you can't manage multiple clients by manually loading each and every social network in Chrome
TR İşveren bize hak ettiğimiz ücretin çok küçük bir kısmını verince, yaşamak ve çalışmak için bir kez daha yollara düştük.
EN When the employer gave us only a small portion of the salary we had earned, once again we hit the road to find work.
Türk | İngilizce |
---|---|
küçük | small |
çalışmak | work |
TR Doğuştan engelli olan Muhammed, pek çok şehirde ama özellikle Adana’da engeline yönelik yaklaşım yüzünden iş bulmada büyük sıkıntı yaşadığını belirtiyor: “Millet üstten bakıyor bana, biriyle çalışmak çok zor geliyor bazen
EN Muhammed is disabled from birth and mentions that in many cities, but especially in Adana he had serious problems finding a job due to the approach towards his disability: “People look down on me and sometimes it becomes hard to work with someone
Türk | İngilizce |
---|---|
özellikle | especially |
adana | adana |
yaklaşım | approach |
bana | me |
zor | hard |
bazen | sometimes |
TR Gelecek hayali, hak ettiği ücreti alabileceği uzun dönemli bir işte çalışmak; Türkiye’deki yeni yaşamını güvenle sürdürmek.
EN Her expectation from the future is to work at a long-term job where she can receive the pay she deserves and secure her new life in Turkey.
Türk | İngilizce |
---|---|
gelecek | future |
uzun | long |
türkiye | turkey |
yeni | new |
güvenle | secure |
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
Türk | İngilizce |
---|---|
okulu | school |
gade | gade |
TR Gelecek hayali, hak ettiği ücreti alabileceği uzun dönemli bir işte çalışmak; Türkiye’deki yeni yaşamını güvenle sürdürmek
EN Her expectation from the future is to work at a long-term job where she can receive the pay she deserves and secure her new life in Turkey
Türk | İngilizce |
---|---|
gelecek | future |
uzun | long |
türkiye | turkey |
yeni | new |
güvenle | secure |
TR İşveren bize hak ettiğimiz ücretin çok küçük bir kısmını verince, yaşamak ve çalışmak için bir kez daha yollara düştük.
EN When the employer gave us only a small portion of the salary we had earned, once again we hit the road to find work.
Türk | İngilizce |
---|---|
küçük | small |
çalışmak | work |
TR Gelecek hayali, hak ettiği ücreti alabileceği uzun dönemli bir işte çalışmak; Türkiye’deki yeni yaşamını güvenle sürdürmek.
EN Her expectation from the future is to work at a long-term job where she can receive the pay she deserves and secure her new life in Turkey.
Türk | İngilizce |
---|---|
gelecek | future |
uzun | long |
türkiye | turkey |
yeni | new |
güvenle | secure |
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
Türk | İngilizce |
---|---|
okulu | school |
gade | gade |
TR Doğuştan engelli olan Muhammed, pek çok şehirde ama özellikle Adana’da engeline yönelik yaklaşım yüzünden iş bulmada büyük sıkıntı yaşadığını belirtiyor: “Millet üstten bakıyor bana, biriyle çalışmak çok zor geliyor bazen
EN Muhammed is disabled from birth and mentions that in many cities, but especially in Adana he had serious problems finding a job due to the approach towards his disability: “People look down on me and sometimes it becomes hard to work with someone
Türk | İngilizce |
---|---|
özellikle | especially |
adana | adana |
yaklaşım | approach |
bana | me |
zor | hard |
bazen | sometimes |
TR SEM ve SEO Alanında Çalışmak İstiyorsan, Bize Katıl - Kubix Digital
EN Looking For A Job In Online Marketing? Join Us! - Kubix Digital
Türk | İngilizce |
---|---|
bize | us |
digital | digital |
TR Eğitim ve öğrenimle ilgili güncel bilgiler ve araştırma yazıları: ilk ve orta öğretim okulları ve liseler, ikili eğitim, Almanya'da çalışmak, Almanca.
EN School, work-linked training, working in Germany and the German language. Current information and background on education and learning.
Türk | İngilizce |
---|---|
güncel | current |
bilgiler | information |
TR Sabah 9:00 akşam 17:00 ofiste çalışmak mı? Bu artık geride kaldı. Klasik tam zaman çalışmanın yanında Almanya’da başka hangi seçenekler olduğunu burada okuyabilirsiniz.
EN How many people are in gainful employment and where do they work? Here are some key facts, and a surprising number relating to the “industrious Germans”.
Türk | İngilizce |
---|---|
çalışmak | work |
almanya | germans |
burada | here |
TR Mevcut tüm SteelSeries kulaklıklarıyla çalışmak üzere özel olarak tasarlanmış kulaklık standı. SteelSeries kulaklığınızın tarzını gösterin, gösterilmeyi hakettiği gibi!
EN A custom designed headset hanger/stand, engineered to work with all existing SteelSeries headset types. Display your SteelSeries headset with style, the way it was meant to be seen!
Türk | İngilizce |
---|---|
tüm | all |
steelseries | steelseries |
kulaklık | headset |
TR Ürünlerimiz hakkında sorularınız mı var? Beraber çalışmak mı istiyorsunuz? Bize geri bildirimleriniz mi var? Bizimle iletişim kurun.
EN Questions about one of our products? Feedback on our service? Interested in working with us? We're here for you.
Türk | İngilizce |
---|---|
çalışmak | working |
bizimle | with us |
soruları | questions |
TR İş belgeleri, İnternet/ağ veya multimedya ve grafiklerle çalışmak için ticari kalitede bir yazılıma ihtiyacınız varsa, kutudan çıkar çıkmaz oradadır
EN If you need commercial-quality software to work with business documents, Internet/networking, or multimedia and graphics, it's there right out of the box
Türk | İngilizce |
---|---|
belgeleri | documents |
veya | or |
multimedya | multimedia |
kalitede | quality |
varsa | if |
TR CİNSEL İSTİSMARI ENGELLEMEK İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞMAK
EN Supporting livestock in Syria is necessary to encourage the resilience of the community
TR Bu yılın öncelik sağlık olacak ve gönüllüleri COVID-19 salgınının etkisi ve bu etkinin azaltılması dahil olmak üzere sağlık sorunlarını ele alan projelerde çalışmak üzere destekleyecektir.
EN This year's priority will be health and will mobilise volunteers to work on projects addressing health challenges, including the impact of the COVID-19 pandemic, and recovery.
Türk | İngilizce |
---|---|
öncelik | priority |
sağlık | health |
ve | and |
etkisi | impact |
TR Proje yönetiminde görev alan çalışma arkadaşları ile eşgüdüm halinde çalışmak, gerekli görülmesi durumunda bilgi paylaşımı sağlamak,
EN Working in coordination with colleagues involved in project management, sharing information when deemed necessary,
Türk | İngilizce |
---|---|
proje | project |
gerekli | necessary |
bilgi | information |
paylaşımı | sharing |
TR Birlikte Çalışmak için Herkese Sorumluluk Düşüyor
EN Everyone Has The Responsibility For Working Together
Türk | İngilizce |
---|---|
herkese | everyone |
sorumluluk | responsibility |
TR Projelerinizle daha verimli çalışmak için güçlü Uygulama Özelliklerini kullanın
EN Use the powerful Application Features to work with your projects more efficiently
Türk | İngilizce |
---|---|
verimli | efficiently |
güçlü | powerful |
TR Yazı tipi hizmetleriniz ve ürünleriniz yardım merkeziniz için css ızgara düzenine sahip site sayfaları oluşturmaya çalışmak için gelişmiş eklenti düzenleyiciyi indirin.
EN Download advanced plugin editor to work on creating site pages with css grid layout for your post type services and products help center.
Türk | İngilizce |
---|---|
tipi | type |
css | css |
ızgara | grid |
oluşturmaya | creating |
gelişmiş | advanced |
eklenti | plugin |
indirin | download |
TR Yeni bir pozisyon arıyor, zor sorunlarla mücadele etmek istiyor, iyi İngilizce konuşuyor ve mükemmeliyetçi bir yaklaşıma sahipseniz bizimle çalışmak için uygun olabilirsiniz! Pozisyonlarımıza göz atın ve hemen başvurun!
EN If you are looking for a new role, relish difficult tasks, speak good English
Türk | İngilizce |
---|---|
zor | difficult |
iyi | good |
TR Topluluğumuzdaki herkes savunduğumuz ilkeleri yansıtacak şekilde çalışmak ve başkalarına da aynısını yapmak için yardım etmek sorumluluğu altındadır.
EN Everyone in our community is responsible and accountable for working in a way that reflects what we stand for and helping others do the same.
Türk | İngilizce |
---|---|
herkes | everyone |
yardım | helping |
TR Üreticileri, üretimde saniyelerden tasarruf etmek, kusurları azaltmak ve daha güvenli çalışmak için ihtiyaç duydukları gerçek zamanlı, bilgiye dayalı zekaya bağlayarak, başarılı olmalarına yardımcı oluyoruz.
EN Ensuring the right patient receives the right care at the right time is critical. Empower your care team with a performance edge by connecting them to patient data, clinicians and providers in real time — and elevate the quality of overall care.
TR Kritik görevler, yanınızda ihtiyacınıza uygun şekilde çalışmak için tasarlanmış teknolojiler gerektirir
EN Critical missions call for technology that's tailored to work for you and alongside you
Türk | İngilizce |
---|---|
kritik | critical |
teknolojiler | technology |
TR Solution Validation, yeni bir Zebra çözümünün mevcut sistemlerle ve özel iş akışlarıyla uyumlu olduğundan ve birlikte çalışmak üzere doğrulandığından emin olur
EN Solution Validation ensures that any new Zebra solution is compatible and validated with the existing systems and custom workflows
Türk | İngilizce |
---|---|
validation | validation |
zebra | zebra |
özel | custom |
uyumlu | compatible |
50 çeviriden 50 tanesi gösteriliyor