TR Geleneklere verilen değer, Alplere yakınlığı, kentsel yeşil alanlar, seçkin üniversiteler ve müzelerin yanı sıra iyi altyapısıyla jürinin kararını etkiledi
TR Geleneklere verilen değer, Alplere yakınlığı, kentsel yeşil alanlar, seçkin üniversiteler ve müzelerin yanı sıra iyi altyapısıyla jürinin kararını etkiledi
EN The jury was convinced by the awareness of tradition, proximity to the Alps, abundant greenery in public spaces, top-class universities and museums, and a good infrastructure
turco | inglês |
---|---|
üniversiteler | universities |
ve | and |
ın | of |
altyapısı | infrastructure |
TR Karşılığında ne yapmanız mı gerekiyor? Hiçbir şey. Ücretsiz olarak indirin ve istediğiniz kadar kullanın. Bu harika ücretsiz ofis yazılım paketi, şimdi onu her gün kullanan milyonlarca insanı etkiledi.
EN What's the catch? There is none. Simply download it free of charge and use it for as long as you want. This great free Office suite has impressed millions of people who now use it every day.
turco | inglês |
---|---|
indirin | download |
istediğiniz | you want |
bu | this |
harika | great |
ofis | office |
şimdi | now |
insan | people |
TR COVID-19 pandemisi dünya genelinde tüm ekonomileri etkiledi.
EN Rather than how to spend money, we advise clients how to make money, using digitalization as a top-line growth driver.
TR COVID-19 salgınıyla mücadele için farklı ülkelerde alınan önlemler, barışçıl toplanma hakkının uygulanmasını ve izlenmesini de etkiledi
EN The measures adopted in different countries to tackle the COVID-19 pandemic also impacted the practice and monitoring of the right to peaceful assembly
turco | inglês |
---|---|
farklı | different |
de | also |
hakkını | right |
TR Pandemi, başta otomotiv ve turizm olmak üzere tüm sektörleri etkiledi
EN The pandemic affected all industries, especially automotive and tourism
turco | inglês |
---|---|
pandemi | pandemic |
otomotiv | automotive |
ve | and |
turizm | tourism |
olmak | the |
tüm | all |
TR COVİD-19 Pandemisi Çocuk Sağlığı İzlemlerini Nasıl Etkiledi?
EN How Has The COVID-19 Pandemic Affected Child Health Tracks?
turco | inglês |
---|---|
pandemisi | pandemic |
sağlığı | health |
TR Buluta geçiş, maliyetleri ve sınırlamayı etkiledi
EN Cloud migration impacted costs and containment
turco | inglês |
---|---|
buluta | cloud |
maliyetleri | costs |
ve | and |
TR Karşılığında ne yapmanız mı gerekiyor? Hiçbir şey. Ücretsiz olarak indirin ve istediğiniz kadar kullanın. Bu harika ücretsiz ofis yazılım paketi, şimdi onu her gün kullanan milyonlarca insanı etkiledi.
EN What's the catch? There is none. Simply download it free of charge and use it for as long as you want. This great free Office suite has impressed millions of people who now use it every day.
turco | inglês |
---|---|
indirin | download |
istediğiniz | you want |
bu | this |
harika | great |
ofis | office |
şimdi | now |
insan | people |
TR COVID-19 pandemisi dünya genelinde tüm ekonomileri etkiledi.
EN Rather than how to spend money, we advise clients how to make money, using digitalization as a top-line growth driver.
TR CEO Peter Smith, şirketin Miami'ye taşınma kararını ve “her yerden çalışma” politikası ile ilgili konuşmak üzere CoinDesk TV'ye katıldı.
EN CEO Peter Smith joined CoinDesk TV to discuss the company’s decision to move to Miami and its “work from anywhere” policy.
turco | inglês |
---|---|
ceo | ceo |
peter | peter |
smith | smith |
şirketin | company’s |
çalışma | work |
politikası | policy |
tv | tv |
katıldı | joined |
TR Hamilton ve Wallace, Chauvin'in hüküm kararını destekledi
EN NASCAR goes with more common aero package for Next Gen
TR Ne var ki, tam da Sevda ve eşinin aşı olma kararını ertelemelerinin ardındaki nedenlerle hala hamile kadınlar arasında aşı olma oranları oldukça düşük..
EN Despite these, the number of pregnant women who get vaccinated is still very low due to the very same reasons as Sevda and his husband postponed their decision.
turco | inglês |
---|---|
hala | still |
kadınlar | women |
oldukça | very |
düşük | low |
TR İşinize ne zaman ve ne kadar zaman ayırma kararını verme esnekliğine sahipsiniz ve kararınız ne olursa olsun yolunuzun her adımında sizi destekliyoruz.
EN You have the flexibility to decide when and how much time you would like to put into your business and we support you all the way no matter what you decide.
turco | inglês |
---|---|
zaman | time |
sahipsiniz | you have |
olsun | no matter |
her | all |
sizi | you |
TR Kişisel Verileri Koruma Kurulu Bir Perakende Giyim Firmasının Veri İhlal Bildirimi Hakkında Kararını Yayımladı
EN Personal Data Protection Board has published a Decision on Data Breach Notification of an Apparel Retailer
turco | inglês |
---|---|
kişisel | personal |
koruma | protection |
kurulu | board |
giyim | apparel |
yayımladı | published |
TR Yetkilendirme sorumlunuz güvenlik yetkilendirme paketinizi ve AWS güvenlik yetkilendirme paketlerini inceledikten sonra, uygulamanızla ilgili akreditasyon kararını vermek ve ATO sağlamak için gerekli bilgilere sahip olacaktır.
EN After reviewing your security authorization package, and the AWS security authorization packages, your authorizing official will have the information necessary to make an accreditation decision for your application and grant an ATO.
turco | inglês |
---|---|
yetkilendirme | authorization |
güvenlik | security |
aws | aws |
gerekli | necessary |
bilgilere | information |
olacaktır | will |
TR Federal Kurumlar ve DoD kuruluşları; destekleyici belgeleri incelemek, paylaşılan sorumlulukla ilgili ayrıntıları dahil etmek ve ATO verme konusunda riske göre kendi kararını vermek için AWS FedRAMP Güvenlik Paketlerinden yararlanabilir
EN Federal Agencies or DoD organizations can leverage the AWS FedRAMP Security Packages to review supporting documentation, to include shared responsibility details, and make their own risk-based decision to grant an ATO
turco | inglês |
---|---|
federal | federal |
kurumlar | organizations |
dod | dod |
belgeleri | documentation |
paylaşılan | shared |
ayrıntıları | details |
göre | based |
aws | aws |
fedramp | fedramp |
güvenlik | security |
TR Merkel hükümeti daha 2010’da, daha önceki hükümetin nükleer enerjiye son verme kararını geri almıştı
EN In 2010, her government had withdrawn the nuclear phase-out decided by the previous government
turco | inglês |
---|---|
hükümeti | government |
nükleer | nuclear |
TR Ekim 2000'de BM Güvenlik Konseyi oybirliğiyle 1325 sayılı “Kadın, Barış ve Güvenlik” kararını kabul etti
EN In October 2000, the UN Security Council unanimously adopted Resolution 1325 on Women, Peace and Security
turco | inglês |
---|---|
ekim | october |
güvenlik | security |
konseyi | council |
kadın | women |
barış | peace |
ve | and |
TR Uluslararası toplum 2015’te, küresel sıcaklık artışını iki derece altında tutma, mümkün olduğu ölçüde 1,5 dereceyle sınırlandırma kararını vermişti
EN At that time the international community agreed to keep global warming to well below two degrees Celsius and, if possible, to limit it to 1.5 degrees
turco | inglês |
---|---|
toplum | community |
altında | below |
TR Paula Hofmann oyunu kime ve hangi partiye vereceği konusundaki kararını vermek için Pia Dietz’in başvurduğu yöntemlere başvurmuş. Pia gibi Paula da kimi seçeceğini biliyor.
EN Paula Hofmann has based her decision on similar information sources to those used by Pia Dietz. And she too knows who she will be voting for on 26 September.
TR Charlotte, güçlü bir eğilimi olsa da, oyunu kime vereceğine dair son kararını henüz vermemiş
EN She hasn’t decided yet who she will be voting for, but she already has a strong idea who it might be
turco | inglês |
---|---|
güçlü | strong |
TR Kesin kararını vermek için favori partilerinin parti programlarını bir kez daha ayrıntılı bir şekilde incelemek istiyor.
EN Before she makes her final decision, she wants to take a thorough look at the programmes of her favourites.
turco | inglês |
---|---|
istiyor | wants |
TR CEO Peter Smith, şirketin Miami'ye taşınma kararını ve “her yerden çalışma” politikası ile ilgili konuşmak üzere CoinDesk TV'ye katıldı.
EN CEO Peter Smith joined CoinDesk TV to discuss the company’s decision to move to Miami and its “work from anywhere” policy.
Mostrando 23 de 23 traduções