EN The residents of northern Syria are experiencing great suffering, amidst a health system with a suffering infrastructure due to the destruction of hospitals, clinics and medical centers as a
EN The residents of northern Syria are experiencing great suffering, amidst a health system with a suffering infrastructure due to the destruction of hospitals, clinics and medical centers as a
TR Kuzey Suriye, zeytin yetiştiriciliği ile bilinen bir bölgedir. Bu, bölgedeki birçok aile için önemli bir gelir kaynağı olmuştur.
inglês | turco |
---|---|
northern | kuzey |
syria | suriye |
great | çok |
as | gelir |
of | in |
to | için |
a | bir |
with | ile |
EN The suffering of families in the camps of northern Syria is getting worse
TR Doğu Guta?da etkilenen insanların gelmesinden sonra ekibimiz, İdlib kırsalında Maar Şorin ve Şeyh El-Baher kamplarını kurarak her iki kampa da çadır kurarak acil müdahale yardımına başladı
inglês | turco |
---|---|
is | doğu |
in | da |
the | sonra |
of | her |
EN Families in northern Syria have been experiencing great suffering. Due to the deterioration of the health situation in the camps caused by the presence of
TR İzmir?de, tahliye edilmiş 170 Suriyeli Watan?ın kurduğu yeni toplum merkezinden yararlanmaya başladı. Bu merkez Aralık ayında açılarak Suriyeli ve diğer tahliye edilmiş kişilere ve yönelik hizmetlerini sunmaya başladı.
inglês | turco |
---|---|
been | bu |
EN Hundreds of thousands of families in northern Syria are suffering due to the deteriorating health situation in the camps ? particularly with the spread of COVID-19. So need to
TR WATAN, Gaziantep ve Hatay illerinde sivil toplum örgütlerinden 23?ü aşkın katılımcının huzurunda sunulan ?Türkiye?deki İnsani Yardım Kuruluşlarının Çalışmalarında Hukuki Sorunlar? eğitim kursunu tamamladı.
inglês | turco |
---|---|
to | e |
in | deki |
with | aşkın |
of | nın |
EN You might be suffering from supply chain constraints due to COVID-19
TR COVID-19 kaynaklı sınırlamalarından tedarik zinciriniz etkilenebilir
inglês | turco |
---|---|
supply | tedarik |
EN Let’s have a moment of silence for the addicted internet and technology user who is still suffering……
TR Hala acı çeken internet ve teknoloji bağımlısı kullanıcı için bir dakikalık saygı duruşunda bulunalım……
EN The addicted internet and tech user who is still suffering
TR Hala acı çeken bağımlı internet ve teknoloji kullanıcısı
inglês | turco |
---|---|
internet | internet |
and | ve |
tech | teknoloji |
still | hala |
user | kullanıcı |
EN This can help relieve shame about what you are suffering from and give you additional avenues for support.
TR Bu, acı çektiğiniz şeyle ilgili utancınızı hafifletmeye yardımcı olabilir ve size destek için ek yollar sağlayabilir.
inglês | turco |
---|---|
can | olabilir |
additional | ek |
help | yardımcı |
support | destek |
this | bu |
about | ilgili |
and | ve |
give | için |
EN At the end of an ITAA meeting, we always have a moment of silence for the addicted internet and technology user who is still suffering
TR Bir ITAA toplantısının sonunda, hala acı çeken internet ve teknoloji bağımlısı kullanıcılar için her zaman bir dakikalık saygı duruşunda bulunuyoruz
inglês | turco |
---|---|
itaa | itaa |
internet | internet |
technology | teknoloji |
user | kullanıcı |
meeting | toplantı |
and | ve |
always | her zaman |
for | için |
a | bir |
the end | sonunda |
EN I don?t know you, but if you are suffering from internet and technology use, I pray for you that you can get out of the twisted claws of the internet like I did
TR Sizi tanımıyorum ama internet ve teknoloji kullanımından muzdaripseniz benim gibi internetin dolambaçlı pençelerinden kurtulmanız için dua ediyorum
inglês | turco |
---|---|
internet | internet |
technology | teknoloji |
i | benim |
but | ama |
and | ve |
use | kullanım |
of | in |
the | gibi |
EN Shelter is indispensable, and for those displaced finding suitable shelter is one of the biggest challenges. To alleviate the suffering of camp residents in northern
TR Doğu Gutah?taki durum ve artan yardım ve acil müdahale ihtiyacı nedeniyle WATAN, bölgedeki çocuklar için bağış toplamak için bir kampanya başlattı. Kampanya için ilk etkinliğimiz Kanada, Toronto?da gerçekleşti.
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
in | da |
of | in |
EN Between the lack of shelter and the stress of displacement, WATAN responds to those suffering
TR SURİYEli ALTIN SIVI PROJESİNİN İLERLEYİŞİ HAKKINDA DAHA FAZLA BİLGİ EDİNİN
EN UNENDING SUFFERING: VIOLENCE IN HEALTH (A RESEARCH THROUGH THE MEDIMAGAZIN NEWS PORTAL
TR BİTMEYEN ÇİLE: SAĞLIKTA ŞİDDET (MEDİMAGAZİN HABER PORTALI ÜZERİNDEN BİR ARAŞTIRMA)
inglês | turco |
---|---|
news | haber |
EN You have to learn to be compassionate, yet not let the patients’ suffering affect you too much.
TR İnsan insancıllığını yitirmeden hastaların acılarına mesafe alabilmeyi öğrenmek zoruna.
inglês | turco |
---|---|
learn | öğrenmek |
EN You have to learn to be compassionate, yet not let the patients’ suffering affect you too much
TR İnsan insancıllığını yitirmeden hastaların acılarına mesafe alabilmeyi öğrenmek zorunda
inglês | turco |
---|---|
have to | zorunda |
learn | öğrenmek |
EN Air raids, ground fighting, devastated infrastructures, hardly any intact hospitals, epidemics, famine: the civilian population in Yemen has been suffering from the effects of war for years
TR Hava saldırıları, silahlı çarpışmalar, yerle bir olmuş altyapı, hizmet veremeyecek duruma gelmiş hastaneler, salgın hastalıklar, kıtlık; Yemen’de sivil halk yıllardır süren savaşın sonuçları altında eziliyor
inglês | turco |
---|---|
air | hava |
hospitals | hastaneler |
war | savaşı |
for years | yıllardır |
years | bir |
in | altında |
EN If you answered yes to these questions, we encourage you to participate in our meetings to learn whether this fellowship may help you recover from any problematic or destructive patterns you are suffering from.
TR Bu sorulara evet yanıtı verdiyseniz, bu arkadaşlığın, yaşadığınız sorunlu veya yıkıcı kalıplardan kurtulmanıza yardımcı olup olmayacağını öğrenmek için toplantılarımıza katılmanızı öneririz.
inglês | turco |
---|---|
problematic | sorunlu |
help | yardımcı |
you | olup |
yes | evet |
this | bu |
or | veya |
meetings | toplantılar |
learn | öğrenmek |
to | için |
EN Carrying the message to the still-suffering addict is an essential part of our program of recovery
TR Mesajı hala acı çeken bağımlıya iletmek, iyileşme programımızın önemli bir parçasıdır
inglês | turco |
---|---|
part | parçası |
still | hala |
essential | önemli |
program | programı |
message | mesaj |
EN Let’s have a moment of silence for the addicted internet and technology user who is still suffering……
TR Hala acı çeken internet ve teknoloji bağımlısı kullanıcı için bir dakikalık saygı duruşunda bulunalım……
EN The addicted internet and tech user who is still suffering
TR Hala acı çeken bağımlı internet ve teknoloji kullanıcısı
inglês | turco |
---|---|
internet | internet |
and | ve |
tech | teknoloji |
still | hala |
user | kullanıcı |
EN The Twelve Step model was pioneered by Alcoholics Anonymous over 80 years ago, and it has helped millions of people suffering from the disease of addiction to find long-term, sustainable recovery.
TR On İki Adım modeli, 80 yıldan uzun bir süre önce Adsız Alkolikler tarafından öncülük edildi ve bağımlılık hastalığından muzdarip milyonlarca insanın uzun vadeli, sürdürülebilir iyileşme bulmasına yardımcı oldu.
inglês | turco |
---|---|
step | adım |
model | modeli |
people | insan |
disease | hastalığı |
addiction | bağımlılık |
sustainable | sürdürülebilir |
long | uzun |
term | vadeli |
was | oldu |
and | ve |
by | tarafından |
years | bir |
the | önce |
EN While we continue to write resources, we encourage those suffering from internet and technology addiction to read other 12-step literature and discuss it with fellow ITAA members.
TR Kaynakları yazmaya devam ederken, internet ve teknoloji bağımlılığı çekenleri diğer 12 adımlı literatürü okumaya ve diğer ITAA üyeleriyle tartışmaya teşvik ediyoruz.
inglês | turco |
---|---|
while | ederken |
continue | devam |
encourage | teşvik |
internet | internet |
technology | teknoloji |
other | diğer |
literature | literatür |
members | üyeleriyle |
itaa | itaa |
resources | kaynakları |
read | ve |
EN If someone you love is suffering from internet and technology addiction and you would like to attend an IT-Anon meeting, they meet twice a week:
TR Sevdiğiniz biri internet ve teknoloji bağımlılığı çekiyorsa ve bir IT-Anon toplantısına katılmak istiyorsanız, haftada iki kez buluşuyorlar:
inglês | turco |
---|---|
internet | internet |
technology | teknoloji |
week | haftada |
meeting | toplantı |
and | ve |
a | bir |
EN Nar-Anon. The Nar-Anon fellowship has existed since 1968 for the family and friends of those suffering from addiction.
TR Nar-Anon. Nar-Anon bursu, 1968'den beri bağımlılıktan muzdarip olanların aileleri ve arkadaşları için var.
inglês | turco |
---|---|
friends | arkadaşlar |
and | ve |
of | in |
for | için |
the | beri |
EN They're frontline volunteers doing their best while suffering the slings and arrows of an army of trolls and spammers
TR Onlar, goygoycular ve spam göndericilerden oluşan bir ordunun sapanlarına ve oklarına maruz kalırken ellerinden gelenin en iyisini yapan ön saflardaki gönüllülerdir
inglês | turco |
---|---|
best | en |
and | ve |
EN They're frontline volunteers doing their best while suffering the slings and arrows of an army of trolls and spammers
TR Onlar, goygoycular ve spam göndericilerden oluşan bir ordunun sapanlarına ve oklarına maruz kalırken ellerinden gelenin en iyisini yapan ön saflardaki gönüllülerdir
inglês | turco |
---|---|
best | en |
and | ve |
EN They're frontline volunteers doing their best while suffering the slings and arrows of an army of trolls and spammers
TR Onlar, goygoycular ve spam göndericilerden oluşan bir ordunun sapanlarına ve oklarına maruz kalırken ellerinden gelenin en iyisini yapan ön saflardaki gönüllülerdir
inglês | turco |
---|---|
best | en |
and | ve |
EN They're frontline volunteers doing their best while suffering the slings and arrows of an army of trolls and spammers
TR Onlar, goygoycular ve spam göndericilerden oluşan bir ordunun sapanlarına ve oklarına maruz kalırken ellerinden gelenin en iyisini yapan ön saflardaki gönüllülerdir
inglês | turco |
---|---|
best | en |
and | ve |
EN They're frontline volunteers doing their best while suffering the slings and arrows of an army of trolls and spammers
TR Onlar, goygoycular ve spam göndericilerden oluşan bir ordunun sapanlarına ve oklarına maruz kalırken ellerinden gelenin en iyisini yapan ön saflardaki gönüllülerdir
inglês | turco |
---|---|
best | en |
and | ve |
EN They're frontline volunteers doing their best while suffering the slings and arrows of an army of trolls and spammers
TR Onlar, goygoycular ve spam göndericilerden oluşan bir ordunun sapanlarına ve oklarına maruz kalırken ellerinden gelenin en iyisini yapan ön saflardaki gönüllülerdir
inglês | turco |
---|---|
best | en |
and | ve |
EN They're frontline volunteers doing their best while suffering the slings and arrows of an army of trolls and spammers
TR Onlar, goygoycular ve spam göndericilerden oluşan bir ordunun sapanlarına ve oklarına maruz kalırken ellerinden gelenin en iyisini yapan ön saflardaki gönüllülerdir
inglês | turco |
---|---|
best | en |
and | ve |
EN They're frontline volunteers doing their best while suffering the slings and arrows of an army of trolls and spammers
TR Onlar, goygoycular ve spam göndericilerden oluşan bir ordunun sapanlarına ve oklarına maruz kalırken ellerinden gelenin en iyisini yapan ön saflardaki gönüllülerdir
inglês | turco |
---|---|
best | en |
and | ve |
EN We reached out to more than 3000 families with the trainings we delivered to 12 femal health professionals.
TR Köylerde yaşayan 12 kadın sağlık çalışanına verdiğimiz eğitimle 3 binden fazla aileye ulaştık.
inglês | turco |
---|---|
we | verdiğimiz |
health | sağlık |
more | fazla |
EN A book featuring stories of families that arrived to Turkey was published with the interviews of Serdar Korucu and photography of Kerem Yücel.
TR Suriye savaşından etkilenen Türkiye’ye gelen ailelerin hikayelerinin yer aldığı kitabı Serdar Korucu’nun röportajları ve Kerem Yücel Yücel’in fotoğrafları ile hazırladık.
inglês | turco |
---|---|
interviews | röportajlar |
book | kitabı |
and | ve |
of | yer |
with | ile |
EN We constructed private rooms for refugee families living in Batman refugee shelters in order to give them access to some privacy. We built two tandoori ovens for bread-baking.
TR Mülteci ailelere mahremiyet sağlamak için Batman’daki barınma alanlarında özel odalar yaptık. İnsanların kendi ekmeklerini yapabilmeleri için iki tandır fırını inşa ettik.
inglês | turco |
---|---|
rooms | odalar |
refugee | mülteci |
families | ailelere |
built | inşa |
privacy | mahremiyet |
give | için |
to | sağlamak |
two | iki |
EN We organized the LateEarly exhibition, which consists of photographs of families we reached as part of the Refugee Support Program, which we carry out in many different parts of Turkey
TR Türkiye’nin birçok farklı noktasında yürüttüğümüz Mülteci Destek Programı kapsamında ulaştığımız ailelerin fotoğraflarından oluşan GeçErken sergisini düzenledik
inglês | turco |
---|---|
refugee | mülteci |
support | destek |
program | programı |
many | çok |
different | farklı |
EN During the COVID-19 pandemic, we continued our case management and psychosocial support for the identified at-risk children and their families remotely
TR COVID-19 salgını döneminde tespit ettiğimiz risk altında olan çocuklara ve ailelerine yönelik vaka yönetimi ve psikososyal desteklerimizi uzaktan devam ettirdik
inglês | turco |
---|---|
pandemic | salgın |
continued | devam |
case | vaka |
management | yönetimi |
remotely | uzaktan |
risk | risk |
children | çocuklara |
for | yönelik |
and | ve |
EN We provided 269 temporary animal shelters in collaboration with the Provincial Directorates of Agriculture to 244 families whose barns were damaged in the rural areas of Elazığ and Malatya.
TR Elazığ ve Malatya’nın kırsal bölgelerinde ahırları zarar görmüş 244 aileye Tarım İl Müdürlükleri ile işbirliği içinde 269 geçici hayvan barınağı sağladık.
inglês | turco |
---|---|
temporary | geçici |
animal | hayvan |
collaboration | işbirliği |
agriculture | tarım |
rural | kırsal |
and | ve |
in | içinde |
with | ile |
EN We also provided hygiene packages to 520 families who settled in temporary accommodation centers.
TR Ayrıca, geçici konaklama merkezlerine yerleşen 520 aileye hijyen paketi temin ettik.
inglês | turco |
---|---|
hygiene | hijyen |
temporary | geçici |
accommodation | konaklama |
also | ayrıca |
EN We Inform Families and Employers
TR Aileleri ve İşverenleri Bilgilendiriyoruz
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
EN We visit the families and employers of child labourers. We inform them about the rights violations child labour entails and about children’s development.
TR Çalışan tarım işçisi ve mülteci çocukların aileleri ve işverenlerini ziyaret ediyor, çocukların çalışmaları durumunda maruz kaldıkları hak ihlalleri, çocuk hakları ve çocuk gelişimi konusunda bilgilendiriyoruz.
inglês | turco |
---|---|
visit | ziyaret |
and | ve |
labour | iş |
child | çocuk |
rights | hakları |
of | konusunda |
EN So much so that we are a couple who convinced our families not to have a wedding to go to Singapore and Bali.They work with us for the seo services of the websites they provide online servicess.
TR Öyle ki Singapur ve Bali’ye gidebilmek için ailelerimizi düğün yapmamaya ikna etmiş bir çiftiz.Online hizmet verdikleri web sitelerinin seo hizmetleri için bizimle çalışıyorlar.
inglês | turco |
---|---|
wedding | düğün |
singapore | singapur |
seo | seo |
with us | bizimle |
online | online |
websites | web |
and | ve |
services | hizmetleri |
of | in |
a | bir |
EN "The hill of Montjuïc offers a variety of areas to explore, including parks, gardens and a historic castle. It's also the destination of two cable cars - the perfect attraction for families with kids."
TR "Inanilmaz bir barselona sehir manzarasi ve deniz manzarasi. Biraz ruzgarliydu kaleyi dolasmak ama sakin huzurlu bi ortami vae. Bahceleri cok guzel"
inglês | turco |
---|---|
and | ve |
a | bir |
EN Ideal for pilgrims and families who desire to own a home in the Holy City, the spacious residences are elegantly furnished, featuring designs that reflect the Islamic heritage and range up to 160 sq m in size.
TR Hacılar ve Kutsal Şehir’de ev sahibi olmak isteyen aileler için ideal olan bu rezidanslar, 160 metrekareye varan genişliğe ve İslami mirası yansıtmak üzere tasarlanmış şık mobilyalara sahiptir.
inglês | turco |
---|---|
spacious | geniş |
reflect | yansıtmak |
elegantly | şık |
ideal | ideal |
holy | kutsal |
residences | rezidanslar |
and | ve |
heritage | miras |
families | aileler |
home | üzere |
are | ev |
a | olan |
EN The number of children forced to work to support their low-income families has shown a 64% spike in the 2006-2012 period compared to the population of school children who work and attend school
TR Geçim dertlerinden ötürü, ailelerine ekonomik destek vermek zorunda kalan çocukların sayısındaki artış, okula devam ederken çalışmak zorunda kalan çocukların oranına 2006-2012 döneminde %64’lük bir yükseliş olarak yansıyor
inglês | turco |
---|---|
children | çocukların |
support | destek |
number | sayısı |
a | bir |
work | çalışmak |
EN The myths about the generation peel away as millennials become a larger part of the workforce, grow in affluence, and start their own families.
TR Bu nesil hakkındaki söylentiler, Y neslinin çalışanlar arasında sayısının artmasıyla, güçlenmeleri ve kendi ailelerini kurmasıyla birlikte etkinliğini yitirmekte.
inglês | turco |
---|---|
generation | nesil |
about | hakkındaki |
and | ve |
the | arasında |
of | birlikte |
EN We reached out to more than 3000 families with the trainings we delivered to 12 femal health professionals.
TR Köylerde yaşayan 12 kadın sağlık çalışanına verdiğimiz eğitimle 3 binden fazla aileye ulaştık.
inglês | turco |
---|---|
we | verdiğimiz |
health | sağlık |
more | fazla |
EN A book featuring stories of families that arrived to Turkey was published with the interviews of Serdar Korucu and photography of Kerem Yücel.
TR Suriye savaşından etkilenen Türkiye’ye gelen ailelerin hikayelerinin yer aldığı kitabı Serdar Korucu’nun röportajları ve Kerem Yücel Yücel’in fotoğrafları ile hazırladık.
inglês | turco |
---|---|
interviews | röportajlar |
book | kitabı |
and | ve |
of | yer |
with | ile |
EN We constructed private rooms for refugee families living in Batman refugee shelters in order to give them access to some privacy. We built two tandoori ovens for bread-baking.
TR Mülteci ailelere mahremiyet sağlamak için Batman’daki barınma alanlarında özel odalar yaptık. İnsanların kendi ekmeklerini yapabilmeleri için iki tandır fırını inşa ettik.
inglês | turco |
---|---|
rooms | odalar |
refugee | mülteci |
families | ailelere |
built | inşa |
privacy | mahremiyet |
give | için |
to | sağlamak |
two | iki |
EN We organized the LateEarly exhibition, which consists of photographs of families we reached as part of the Refugee Support Program, which we carry out in many different parts of Turkey
TR Türkiye’nin birçok farklı noktasında yürüttüğümüz Mülteci Destek Programı kapsamında ulaştığımız ailelerin fotoğraflarından oluşan GeçErken sergisini düzenledik
inglês | turco |
---|---|
refugee | mülteci |
support | destek |
program | programı |
many | çok |
different | farklı |
Mostrando 50 de 50 traduções