EN Achieving gender equality takes commitment. These three men and women stand up for equality – online and offline.
EN Achieving gender equality takes commitment. These three men and women stand up for equality – online and offline.
TR Kadın-erkek eşitliği, bu alanda özveriyle çalışmayı gerektiriyor. Bu üç kadın ve erkek, çevrimiçi ve çevrimdışı olarak bunu yapıyor.
angol | török |
---|---|
men | erkek |
online | çevrimiçi |
offline | çevrimdışı |
women | kadın |
and | ve |
EN Achieving gender equality takes commitment. These three men and women stand up for equality – online and offline.
TR Kadın-erkek eşitliği, bu alanda özveriyle çalışmayı gerektiriyor. Bu üç kadın ve erkek, çevrimiçi ve çevrimdışı olarak bunu yapıyor.
angol | török |
---|---|
men | erkek |
online | çevrimiçi |
offline | çevrimdışı |
women | kadın |
and | ve |
EN To learn from best practices how to protect civic space, what are the available methodologies for monitoring (some of the elements of) civic space, and what can be the tools for advocacy for improving the civic space.
TR Sivil alanın nasıl korunacağını en iyi uygulamalardan, sivil alanın izlenmesi için mevcut metodolojilerin (bazı unsurlarınının) neler olduğunu ve sivil alanı iyileştirmek için savunuculuk araçlarının neler olabileceğini öğrenmek.
angol | török |
---|---|
advocacy | savunuculuk |
improving | iyileştirmek |
space | alan |
of | in |
tools | araçları |
what | neler |
best | en |
some | bazı |
how | nasıl |
EN Equality in space: Germany’s first female astronaut
TR Uzayda Eşitlik: İlk Alman Kadın Astronot
angol | török |
---|---|
first | e |
female | kadın |
EN Email Space and Web hosting space sharing
TR Eposta Alanı ve Web hosting alanı paylaşımı
angol | török |
---|---|
eposta | |
and | ve |
web | web |
hosting | hosting |
space | alan |
sharing | paylaşımı |
EN If you want to prevent two words from being separated by a line break or page break between them, just enter a "non-breaking space" between the words. To do so, just press the key combination Ctrl+Shift+Space.
TR İki sözcüğün satır sonu veya sayfa sonu ile ayrılmasını önlemek istiyorsanız sözcükler arasına “bölünmez boşluk” eklemeniz yeterlidir. Bunu yapmak için Ctrl + Shift + Space tuş kombinasyonuna basmanız yeterlidir.
angol | török |
---|---|
page | sayfa |
do | yapmak |
or | veya |
enter | için |
line | ile |
EN Email Space and Web hosting space sharing
TR Eposta Alanı ve Web hosting alanı paylaşımı
angol | török |
---|---|
eposta | |
and | ve |
web | web |
hosting | hosting |
space | alan |
sharing | paylaşımı |
EN Cargo space. The split-folding rear seatbacks which are usually standard allow a lot cargo space
TR Üstün görünürlük. Büyük pencereler sayesinde geniş cam alanı gelişmiş görüş sağlar.
angol | török |
---|---|
the | sayesinde |
space | alan |
are | sağlar |
EN Eleven German men have already travelled in space. The Female Astronaut initiative aims to send the first German woman into space – in 2021.
TR Avrupa Açık Bilim Bulutu’nda araştırmacılar verilerini güvenli biçimde dosyalayıp sınır aşırı veri değişimi yapabiliyorlar. Bunun nasıl gerçekleştiğini burada açıklıyoruz.
angol | török |
---|---|
the | burada |
to | nasıl |
EN Fun fact: Maultaschen have even been eaten in outer space. They were served when the German astronaut Alexander Gerst was on the ISS space station in 2018.
TR Eğlenceli gerçek: Alman usulü mantı uzaya bile çıktı: Alman astronot Alexander Gerst 2018 yılında Uluslararası Uzay İstasyonundayken (ISS) yemek olarak Alman usulü mantı yedi.
angol | török |
---|---|
fun | eğlenceli |
space | uzay |
alexander | alexander |
even | bile |
EN Space: While many industries own space where they can deploy edge sites, others may not. For example, telecommunication companies lease, rather than own, cell towers.
TR Yer: Birçok sektörde, edge tesislerin yerleştirebileceği bir alan bulunsa da, bazı sektörlerde bulunmayabilir. Örneğin, telekomünikasyon şirketleri hücre kulelerine sahip olmak yerine onları kiralamaktadır.
angol | török |
---|---|
cell | hücre |
edge | edge |
companies | şirketleri |
can | olmak |
many | çok |
not | bazı |
for | alan |
while | da |
they | onlar |
own | sahip |
EN Encroachment of physical or personal space, especially after a verbal request to maintain space. This may include someone insisting you to show your room/house virtually.
TR Özellikle alanın korunmasına yönelik sözlü bir talepten sonra fiziksel veya kişisel alanın ihlali. Bu, birisinin odanızı/evinizi sanal olarak göstermeniz için ısrar etmesini içerebilir.
angol | török |
---|---|
physical | fiziksel |
this | bu |
space | alan |
personal | kişisel |
or | veya |
a | bir |
to | etmesini |
of | yönelik |
include | için |
EN There is widespread agreement that fostering diversity is integral to innovation in research, and gender equality is key to achieving this
TR Çeşitliliğin araştırmalarda yenilikler yapılması için vazgeçilmez olduğu ve cinsiyet eşitliğinin de bunu sağlamakta kilit rolde olduğu yönünde yaygın olarak kabul edilen bir görüş bulunmaktadır
angol | török |
---|---|
agreement | kabul |
gender | cinsiyet |
key | kilit |
and | ve |
is | olduğu |
EN It recognises that Elsevier has made a public commitment to gender equality and has identified a concrete action plan to further its progress.
TR Elsevier'in cinsiyet eşitliği konusunda kararlılığını açık bir şekilde ortaya koyduğunu ve bu konuda daha fazla ilerleme kaydetmek için somut bir eylem planı belirlediğini göstermektedir.
angol | török |
---|---|
public | açık |
gender | cinsiyet |
concrete | somut |
action | eylem |
further | daha fazla |
and | ve |
plan | planı |
has | bu |
a | bir |
progress | ilerleme |
EN Having touched the lives of hundreds of thousands of people with works in areas including human rights, gender equality, sexual and reproductive health and rights and continuing to work for women, girls and the most vul...
TR İnsan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve hakları gibi pek çok alanda bugüne dek yüz binlerce insanın hayatına dokunan ve kimseyi geride bırakmadan kadınların, kız çocuklarının ve en...
angol | török |
---|---|
girls | kız |
human | insan |
rights | hakları |
most | en |
gender | cinsiyet |
sexual | cinsel |
and | ve |
women | kadınlar |
the | gibi |
health | sağlığı |
to | e |
EN Above all, we respect each other. That?s why we stand for equality and fairness. Why we?re committed to decentralization. And why we strive to always be inclusive and accessible.
TR Herşeyin üzerinde biz birbirimize saygı duyarız. Bu sebeple eşitlik ve adalet önceliğimizdir. Bu merkeziyetsizliğe verdiğimiz önemin nedenidir. Ve bu her zaman ulaşılabilir ve kapsayıcı olmamızın da ana sebeplerindendir.
angol | török |
---|---|
respect | saygı |
inclusive | kapsayıcı |
and | ve |
we | biz |
always | her zaman |
to | her |
EN Against this backdrop, Germany is committed to improving the health situation of people worldwide and promoting healthcare equality
TR Bu durumu dikkate alan Almanya, dünyanın dört bir yanındaki insanların sağlık koşullarını iyileştirmeye ve sağlıkta eşit imkanları teşvik etmeye yönelik güçlü çabalar sergiliyor
angol | török |
---|---|
germany | almanya |
situation | durumu |
worldwide | dünyanın |
promoting | teşvik |
and | ve |
this | bu |
to | etmeye |
people | insanlar |
health | sağlık |
of | yönelik |
the | dört |
EN The gender pay gap and a quota for the proportion of women: the gender equality debate in Germany. A reality check in figures.
TR Gender Pay Gap ve kadın kotası: Kadınlara eşit koşullar Almanya’nın gündemindeki konulardan. Rakamlarla bir durum tespiti.
angol | török |
---|---|
and | ve |
women | kadın |
pay | bir |
EN Having touched the lives of hundreds of thousands of people with works in areas including human rights, gender equality, sexual and reproductive health and rights and continuing to work for women,... Read more
TR İnsan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve hakları gibi pek çok alanda bugüne dek yüz binlerce insanın hayatına dokunan ve kimseyi geride bırakmadan kadınların,... Daha fazla
angol | török |
---|---|
human | insan |
rights | hakları |
gender | cinsiyet |
sexual | cinsel |
women | kadınlar |
health | sağlığı |
read | ve |
the | gibi |
EN To ensure that all activities implemented within the scope of the project are planned and implemented in accordance with the LKD Gender Equality Policy.
TR Proje kapsamında uygulanan tüm faaliyetler LKD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikasına uygun olarak planlanıp, uygulanmasını sağlamak.
angol | török |
---|---|
gender | cinsiyet |
policy | politikası |
activities | faaliyetler |
project | proje |
with | uygun |
to | sağlamak |
all | tüm |
scope | kapsamında |
accordance | olarak |
EN Having a perspective of protection and empowerment on gender equality and vulnerable groups,
TR Toplumsal cinsiyet eşitliği ve hassas gruplar konusunda koruma ve güçlendirme perspektifine sahip,
angol | török |
---|---|
protection | koruma |
gender | cinsiyet |
vulnerable | hassas |
groups | gruplar |
having | sahip |
and | ve |
of | konusunda |
EN Webinar on Gender Equality Mapping and Monitoring through Indicators
TR Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Haritalama ve Göstergelerle İzleme Webinarı
angol | török |
---|---|
gender | cinsiyet |
mapping | haritalama |
and | ve |
through | e |
EN All proposals should clearly state the impact of the project on gender equality and environmental sustainability
TR Tüm tekliflerde, projenin cinsiyet eşitliği ve çevresel sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini açık bir şekilde belirtmek gerekir
angol | török |
---|---|
should | gerekir |
gender | cinsiyet |
environmental | çevresel |
on | açık |
and | ve |
the | şekilde |
of | bir |
project | projenin |
EN The Mediterranean Women's Fund works for the improvement of women's living conditions and gender equality in the Mediterranean region and supports the women's movement in the region to this end.
TR Akdeniz Kadın Fonu, Akdeniz bölgesindeki kadınların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi için çalışır ve bunun için bölgedeki kadın hareketini destekler.
angol | török |
---|---|
mediterranean | akdeniz |
living | yaşam |
supports | destekler |
the region | bölgesindeki |
works | çalışır |
and | ve |
gender | cinsiyet |
conditions | koşullar |
of | in |
EN Study of Mapping and Monitoring Gender Equality in Access for Justice | STGM
TR Adalete Erişimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haritalama ve İzleme Çalışması | STGM
angol | török |
---|---|
mapping | haritalama |
gender | cinsiyet |
stgm | stgm |
and | ve |
EN Study of Mapping and Monitoring, Preventing Poverty and Gender Equality in Social Protection and Social Welfare | STGM
TR Yoksulluğun Önlenmesi, Sosyal Koruma ve Sosyal Yardımlarda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haritalama ve İzleme Çalışması | STGM
angol | török |
---|---|
mapping | haritalama |
gender | cinsiyet |
protection | koruma |
stgm | stgm |
social | sosyal |
and | ve |
EN Study of Mapping and Monitoring Women Refugees and Gender Equality | STGM
TR Kadın Mülteciler ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haritalama ve İzleme Çalışması | STGM
angol | török |
---|---|
of | ın |
mapping | haritalama |
refugees | mülteciler |
stgm | stgm |
women | kadın |
gender | cinsiyet |
and | ve |
EN Achieve gender equality and empower all women and girls
TR Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve tüm kadınlar ile kız çocuklarını güçlendirmek
angol | török |
---|---|
gender | cinsiyet |
women | kadınlar |
girls | kız |
and | ve |
all | tüm |
achieve | ile |
EN 5.1.1. Whether or not legal frameworks are in place to promote, enforce and monitor equality and non-discrimination on the basis of sex
TR 5.1.1. Cinsiyet temelinde ayrımcılık yapmama ve eşitliği uygulama, güçlendirme ve teşvik eden yasal çerçevelerin yürürlükte olup olmaması
angol | török |
---|---|
legal | yasal |
sex | cinsiyet |
discrimination | ayrımcılık |
to | e |
and | ve |
the | olup |
promote | teşvik |
EN 5.c. Adopt and strengthen sound policies and enforceable legislation for the promotion of gender equality and the empowerment of all women and girls at all levels
TR 5.c. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ilerletilmesi ve kadınların ve kız çocuklarının her düzeyde güçlenmeleri için sağlam politikaların ve yasal olarak uygulanabilir mevzuatların kabul edilmesi ve güçlendirilmesi
angol | török |
---|---|
c | c |
policies | politikalar |
gender | cinsiyet |
girls | kız |
levels | düzeyde |
and | ve |
the | kabul |
women | kadınlar |
for | için |
EN 5.c.1. Proportion of countries with systems to track and make public allocations for gender equality and women’s empowerment
TR 5.c.1. Cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi için kamu ödenekleri yapan ve izleme sistemleri olan ülkelerin oranı
angol | török |
---|---|
c | c |
systems | sistemleri |
track | izleme |
public | kamu |
gender | cinsiyet |
countries | ülkelerin |
and | ve |
of | in |
EN 10.4. Adopt policies, especially fiscal, wage and social protection policies, and progressively achieve greater equality
TR 10.4. Özellikle mali, ücret ve sosyal koruma politikaları olmak üzere politikaların benimsenmesi ve eşitliğin giderek daha çok sağlanması
angol | török |
---|---|
policies | politikalar |
social | sosyal |
protection | koruma |
achieve | olmak |
greater | daha |
and | ve |
EN Small fingers have painted equality
TR Minik parmaklar eşitliği resmetti
EN Kibar Holding aimed at raising awareness on gender mainstreaming among children by determining the annual theme as equality and reached to more than 10 thousand children in scope of this contest.
TR Bu yılki temayı eşitlik olarak belirleyerek toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çocuklarda farkındalık yaratmayı amaçlayan Kibar Holding, yarışma kapsamında 10 bini aşkın çocuğa ulaştı.
angol | török |
---|---|
kibar | kibar |
awareness | farkındalık |
gender | cinsiyet |
holding | holding |
at | nda |
this | bu |
scope | kapsamında |
EN What is World of Women: Unequivocal Equality
TR AVAX Coin Nedir: Devrimci Bir Mutabakat Protokolü
angol | török |
---|---|
what | nedir |
of | bir |
EN Examination of Effective Factors on Fatigue in Adolescents with Structural Equality Model
TR Ergenlerde Yorgunluk Üzerine Etkili Faktörlerin Yapısal Eşitlik Modeli ile İncelenmesi
angol | török |
---|---|
effective | etkili |
structural | yapısal |
model | modeli |
with | ile |
EN There is widespread agreement that fostering diversity is integral to innovation in research, and gender equality is key to achieving this
TR Çeşitliliğin araştırmalarda yenilikler yapılması için vazgeçilmez olduğu ve cinsiyet eşitliğinin de bunu sağlamakta kilit rolde olduğu yönünde yaygın olarak kabul edilen bir görüş bulunmaktadır
angol | török |
---|---|
agreement | kabul |
gender | cinsiyet |
key | kilit |
and | ve |
is | olduğu |
EN It recognises that Elsevier has made a public commitment to gender equality and has identified a concrete action plan to further its progress.
TR Elsevier'in cinsiyet eşitliği konusunda kararlılığını açık bir şekilde ortaya koyduğunu ve bu konuda daha fazla ilerleme kaydetmek için somut bir eylem planı belirlediğini göstermektedir.
angol | török |
---|---|
public | açık |
gender | cinsiyet |
concrete | somut |
action | eylem |
further | daha fazla |
and | ve |
plan | planı |
has | bu |
a | bir |
progress | ilerleme |
EN Unlike switch, the comparison is an identity check (===) rather than a weak equality check (==)
TR switch aksine, karşılaştırma zayıf bir eşitlik denetiminden (==) ziyade bir özdeşlik denetimidir (===)
angol | török |
---|---|
unlike | aksine |
comparison | karşılaştırma |
rather | ziyade |
weak | zayıf |
switch | switch |
a | bir |
EN Above all, we respect each other. That?s why we stand for equality and fairness. Why we?re committed to decentralization. And why we strive to always be inclusive and accessible.
TR Herşeyin üzerinde biz birbirimize saygı duyarız. Bu sebeple eşitlik ve adalet önceliğimizdir. Bu merkeziyetsizliğe verdiğimiz önemin nedenidir. Ve bu her zaman ulaşılabilir ve kapsayıcı olmamızın da ana sebeplerindendir.
angol | török |
---|---|
respect | saygı |
inclusive | kapsayıcı |
and | ve |
we | biz |
always | her zaman |
to | her |
EN CFPs: Strengthening CSOs’ capability to advance Women’s Rights & Gender Equality in Turkey
TR Temiz Enerji Vakfı İklim Değişikliğiyle İlgili 2 Webinara Davet Ediyor
EN Support for Civil Society Foundation - Apply for Gender Equality Fund 2022
TR Sivil Toplum için Destek Vakfı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu
angol | török |
---|---|
support | destek |
civil | sivil |
society | toplum |
gender | cinsiyet |
for | için |
foundation | vakfı |
EN Having a perspective of protection and empowerment on gender equality and vulnerable groups,
TR Toplumsal cinsiyet eşitliği ve hassas gruplar konusunda koruma ve güçlendirme perspektifine sahip,
angol | török |
---|---|
protection | koruma |
gender | cinsiyet |
vulnerable | hassas |
groups | gruplar |
having | sahip |
and | ve |
of | konusunda |
EN Webinar on Gender Equality Mapping and Monitoring through Indicators
TR Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Haritalama ve Göstergelerle İzleme Webinarı
angol | török |
---|---|
gender | cinsiyet |
mapping | haritalama |
and | ve |
through | e |
EN All proposals should clearly state the impact of the project on gender equality and environmental sustainability
TR Tüm tekliflerde, projenin cinsiyet eşitliği ve çevresel sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini açık bir şekilde belirtmek gerekir
angol | török |
---|---|
should | gerekir |
gender | cinsiyet |
environmental | çevresel |
on | açık |
and | ve |
the | şekilde |
of | bir |
project | projenin |
EN The Mediterranean Women's Fund works for the improvement of women's living conditions and gender equality in the Mediterranean region and supports the women's movement in the region to this end.
TR Akdeniz Kadın Fonu, Akdeniz bölgesindeki kadınların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi için çalışır ve bunun için bölgedeki kadın hareketini destekler.
angol | török |
---|---|
mediterranean | akdeniz |
living | yaşam |
supports | destekler |
the region | bölgesindeki |
works | çalışır |
and | ve |
gender | cinsiyet |
conditions | koşullar |
of | in |
EN She only just survived the terror of the IS: Nobel Prize winner Nadia Murad explains how important equality of women worldwide is to secure peace.
TR BM bünyesinde HeForShe hareketinin iki elçisi eşitlik mücadelesinde erkeklerin, nasıl çözümün bir parçası olabileceğini açıklıyor.
angol | török |
---|---|
only | a |
she | bir |
of | parçası |
how | nasıl |
EN Two HeforShe ambassadors for UN Women explain how men can be part of the solution in the battle for gender equality.
TR Dünyanın her yerinde erkekler kadınlardan daha çok hakka ve fırsata sahip. Almanya, bunun değişmesi için çalışıyor.
angol | török |
---|---|
men | erkekler |
how | almanya |
for | için |
EN The gender pay gap and a quota for the proportion of women: the gender equality debate in Germany. A reality check in figures.
TR Kadın-erkek arası kazanç farkı ve kadın kotası: Almanya’nın gündemi kadın erkek eşitliği. Durumun rakamlarla tespiti.
angol | török |
---|---|
of | ın |
and | ve |
women | kadın |
for | arası |
EN Against this backdrop, Germany is committed to improving the health situation of people worldwide and promoting healthcare equality
TR Bu durumu dikkate alan Almanya, dünyanın dört bir yanındaki insanların sağlık koşullarını iyileştirmeye ve sağlıkta eşit imkanları teşvik etmeye yönelik güçlü çabalar sergiliyor
angol | török |
---|---|
germany | almanya |
situation | durumu |
worldwide | dünyanın |
promoting | teşvik |
and | ve |
this | bu |
to | etmeye |
people | insanlar |
health | sağlık |
of | yönelik |
the | dört |
{Totalresult} / 50 fordítás megjelenítése