EN We have experienced honest relations with ourselves and others, and we have experienced a sense of being alive, of being in the world.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ ਵਿੱਚ "being alive" ਨੂੰ ਹੇਠਾਂ ਦਿੱਤੇ ਤੁਰਕੀ ਸ਼ਬਦਾਂ/ਵਾਕਾਂਸ਼ਾਂ ਵਿੱਚ ਅਨੁਵਾਦ ਕੀਤਾ ਜਾ ਸਕਦਾ ਹੈ:
EN We have experienced honest relations with ourselves and others, and we have experienced a sense of being alive, of being in the world.
TR Kendimizle ve başkalarıyla dürüst ilişkiler yaşadık ve Hayatta olmak, dünyada olmanın.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
honest | dürüst |
others | başkaları |
of | ın |
the | olmak |
and | ve |
in the world | dünyada |
EN Being a humanitarian worker sometimes means supporting empowerment of an individual while sometimes it means striving to keep a soul alive
TR İnsani yardım çalışanı olmak; bazen bir bireyin güçlenmesine destek olmak, bazen de sadece bir canı hayatta tutabilmek için didinmek demek
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
sometimes | bazen |
means | demek |
supporting | destek |
of | in |
a | bir |
to | için |
EN Being a humanitarian worker sometimes means supporting empowerment of an individual while sometimes it means striving to keep a soul alive
TR İnsani yardım çalışanı olmak; bazen bir bireyin güçlenmesine destek olmak, bazen de sadece bir canı hayatta tutabilmek için didinmek demek
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
sometimes | bazen |
means | demek |
supporting | destek |
of | in |
a | bir |
to | için |
EN Being a humanitarian worker sometimes means supporting empowerment of an individual while sometimes it means striving to keep a soul alive
TR İnsani yardım çalışanı olmak; bazen bir bireyin güçlenmesine destek olmak, bazen de sadece bir canı hayatta tutabilmek için didinmek demek
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
sometimes | bazen |
means | demek |
supporting | destek |
of | in |
a | bir |
to | için |
EN Being a humanitarian worker sometimes means supporting empowerment of an individual while sometimes it means striving to keep a soul alive
TR Muhammed, pandemi döneminde ihtiyaç sahiplerine destek olabilmek için başlattığımız kısa dönemli istihdam projemizin Adana’daki katılımcılarından biri
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
supporting | destek |
to | için |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN half•alive music, videos, stats, and photos | Last.fm
TR half•alive müzikleri, videoları, istatistikleri ve fotoğrafları | Last.fm
EN With twenty one pilots, Arrested Youth and half•alive at United Center
TR twenty one pilots, Arrested Youth ve half•alive ile United Center mekanında
EN Most importantly, I feel more alive, present, there in my body and in the world when I?m not glued to a screen.
TR En önemlisi, bir ekrana bağlı olmadığımda daha canlı, orada, vücudumda ve dünyada kendimi daha canlı hissediyorum.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
alive | canlı |
most | en |
and | ve |
in the world | dünyada |
not | olmadığı |
a | bir |
EN For me the internet made me feel so free and so alive
TR Benim için internet beni çok özgür ve canlı hissettirdi
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
internet | internet |
free | özgür |
alive | canlı |
and | ve |
me | beni |
for | için |
the | çok |
EN I feel alive and in communion with the world and my life, and I feel I spend my time in ways that align with my values and bring about a positive impact in the lives of others and of myself
TR Kendimi canlı ve dünyayla ve hayatımla bütünlük içinde hissediyorum ve zamanımı değerlerime uygun ve başkalarının ve kendimin hayatlarında olumlu bir etki yaratan şekillerde harcadığımı hissediyorum
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
time | zaman |
bring | de |
positive | olumlu |
impact | etki |
alive | canlı |
and | ve |
others | başkaları |
life | hayat |
with | uygun |
in | içinde |
EN Don’t forget to keep the suspense alive with sharp transitions and intriguing sound effects
TR Keskin geçişler ve enteresan ses efektleri ile dikkatleri canlı tutmayı unutmayın
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
transitions | geçişler |
sound | ses |
effects | efektleri |
alive | canlı |
and | ve |
with | ile |
EN Add your logo to the template of your choice and see it come alive with stunning visuals
TR Logonuzu beğendiğiniz şablona ekleyin ve çarpıcı görsellerle hareketlenmesini izleyin
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
add | ekleyin |
stunning | çarpıcı |
to | izleyin |
and | ve |
EN Keeping Baby Sena Alive - Support to Life
TR Sena Bebek Yaşasın Diye - Hayata Destek
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
baby | bebek |
sena | sena |
support | destek |
to life | hayata |
EN Keeping Baby Sena Alive - Support to Life
TR Sena Bebek Yaşasın Diye - Hayata Destek
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
baby | bebek |
sena | sena |
support | destek |
to life | hayata |
EN Engine controls illumination and effects on premium MSI notebooks, motherboards, and monitors. GameSense makes your rig come alive by controlling your MSI hardware and SteelSeries devices seamlessly.
TR Engine, özel MSI dizüstü bilgisayar, anakart ve monitörlerindeki ışıklandırmayı kontrol eder. GameSense, donanımınızın MSI donanımını ve SteelSeries cihazlarını kontrol ederek canlandırır.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
controls | kontrol |
hardware | donanım |
devices | cihazlar |
engine | engine |
steelseries | steelseries |
and | ve |
by | ederek |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN A rare preeclampsia condition: Twin pregnancy with complete type hydatidiform mole and coexisting alive fetus, case report and review of the literature
TR Nadir bir preeklampsi nedeni: Komplet tip mol hidatiform ve canlı fetusun birlikte bulunduğu ikiz gebelik vaka sunumu ve literatürün gözden geçirilmesi
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
rare | nadir |
twin | ikiz |
type | tip |
case | vaka |
review | gözden |
literature | literatür |
alive | canlı |
and | ve |
a | bir |
with | birlikte |
EN Keeping Baby Sena Alive - Support to Life
TR Sena Bebek Yaşasın Diye - Hayata Destek
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
baby | bebek |
sena | sena |
support | destek |
to life | hayata |
EN Lamborghini hopes to keep combustion engine alive after 2030
TR Volkswagen CEO'su, Beetle için açık kapı bıraktı!
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
to | için |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Indulge, unwind and feel the magic of an ancient culture that is still alive.
TR Kendinizi şımartın, dinlenin ve hala canlı olan bir antik kültürün büyüsünü hissedin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
feel | hissedin |
ancient | antik |
alive | canlı |
and | ve |
culture | kültür |
is | olan |
EN Hamburg is a stronghold of handmade music. From the blues singer Inga Rumpf and the singer Udo Lindenberg to the discourse rockers Blumfeld and the duo Boy, Hamburg has kept the band concept alive, especially on the stage and near the Reeperbahn.
TR Hamburg, el yapımı müziğin bir kalesidir. Blues borusu Inga Rumpf’tan şarkıcı Udo Lindenberg ve diskur rock sanatçısı Blumfeld’den, Duo Boy’a kadar uzanan müzik grubu konsepti, Reeperbahn ve civarındaki sahnelerde yaşatılıyor.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
hamburg | hamburg |
music | müzik |
blues | blues |
concept | konsepti |
singer | şarkıcı |
and | ve |
band | grubu |
of | in |
a | bir |
to | kadar |
EN Add your logo to the template of your choice and see it come alive with stunning visuals
TR Logonuzu beğendiğiniz şablona ekleyin ve çarpıcı görsellerle hareketlenmesini izleyin
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
add | ekleyin |
stunning | çarpıcı |
to | izleyin |
and | ve |
EN half•alive music, videos, stats, and photos | Last.fm
TR half•alive müzikleri, videoları, istatistikleri ve fotoğrafları | Last.fm
EN With twenty one pilots, Arrested Youth and half•alive at United Center
TR twenty one pilots, Arrested Youth ve half•alive ile United Center mekanında
EN Don’t forget to keep the suspense alive with sharp transitions and intriguing sound effects
TR Keskin geçişler ve enteresan ses efektleri ile dikkatleri canlı tutmayı unutmayın
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
transitions | geçişler |
sound | ses |
effects | efektleri |
alive | canlı |
and | ve |
with | ile |
EN Imagine being able to find a mention in an audio or video file by typing into a search box, clicking on a link, and being immediately transported to the exact moment that your word or phrase of interest was spoken. That's the power of Sonix.
TR Bir ses veya video dosyasında bir arama kutusuna yazarak, bir bağlantıya tıklayarak ve sözcüğünüzün veya ilgili cümlenizin konuşulduğu ana anında aktarıldığını hayal edin. Bu Sonix'in gücü.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
power | gücü |
video | video |
link | bağlantı |
by | yazarak |
search | arama |
on | ilgili |
file | dosyası |
or | veya |
a | bir |
in | anında |
moment | an |
EN Instead of dealing with such a big commitment, we do not think about being sober for a whole lifetime; we just work on being sober for the next 24 hours
TR Bu kadar büyük bir taahhütle uğraşmak yerine, bir ömür boyu ayık olmayı düşünmüyoruz; Sadece önümüzdeki 24 saat ayık olmaya çalışıyoruz
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
big | büyük |
lifetime | ömür |
work | çalışıyoruz |
such | bu |
the | sadece |
EN Therefore, being a brand on Facebook means being visible on a top-ranking platform with billions of active users
TR Bu nedenle Facebook?ta bir markanın var olması demek; reyting sıralamasında zirvede yer alan, milyonlarca aktif kullanıcının yer aldığı bir platformda görünür olmak demek
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
brand | markanın |
means | demek |
visible | görünür |
platform | platformda |
active | aktif |
users | kullanıcı |
being | bu |
therefore | bu nedenle |
a | bir |
of | yer |
EN Being aware of the value of these achievements, STGM sees being alongside the Convention and civil society organizations strengthened with its support as a part of its future mission
TR Bu kazanımların değerinin farkında olan STGM, Sözleşme’nin ve onun desteğiyle güçlenen sivil toplum örgütlerinin yanında yer almayı gelecek misyonunun bir parçası olarak görmektedir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
aware | farkında |
stgm | stgm |
civil | sivil |
society | toplum |
support | desteğiyle |
future | gelecek |
organizations | örgütlerinin |
and | ve |
these | bu |
value | bir |
EN Being aware of the value of these achievements, STGM sees being alongside the Convention and civil society organizations strengthened with its support as a part of its future mission
TR Bu kazanımların değerinin farkında olan STGM, Sözleşme’nin ve onun desteğiyle güçlenen sivil toplum örgütlerinin yanında yer almayı gelecek misyonunun bir parçası olarak görmektedir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
aware | farkında |
stgm | stgm |
civil | sivil |
society | toplum |
support | desteğiyle |
future | gelecek |
organizations | örgütlerinin |
and | ve |
these | bu |
value | bir |
EN Altınay acts not only the mission of being a company using technology but also the mission of being a company that produces and directs the technological requirements of the future
TR Altınay; teknolojiyi kullanan değil, üreten ve geleceğin teknolojik gereksinimlerine yön veren bir şirket olma misyonuyla hareket etmektedir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
requirements | gereksinimlerine |
future | geleceğin |
company | şirket |
technological | teknolojik |
technology | teknolojiyi |
and | ve |
of | in |
a | bir |
the | değil |
EN Emphasizing that Turkey is now taking firm steps from being an importing country to being an exporting country, Defense Industry...
TR “Barış istiyorsan, savaşa sürekli hazır ol!” savı konusunda çok yazı yazılmış ve öğüt tüketilmiştir. Zamanında “Modern çağda savaşmanın ne gereği...
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
now | zaman |
being | ne |
EN A new feature is the AI map that shows where AI solutions are being used, institutes where research is being carried out and which universities are training new AI talent
TR Yeni olan şey; nerelerde YZ çözümlerinin kullanıldığını, hangi enstitülerde araştırma yapıldığını ve hangi yüksekokulların yeni nesil YZ uzmanları eğittiğini gösteren YZ haritası
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
new | yeni |
research | araştırma |
map | haritası |
where | nerelerde |
and | ve |
that | şey |
a | olan |
EN Last but not least, the keyword rank tracker also displays how competitive the target keywords are on a scale of 0 to 100 (0 being the least competitive, and 100 being the most competitive)
TR Son olarak, anahtar kelime sıralama izleyicisi, hedef anahtar kelimelerin 0 ila 100 arasında ne kadar rekabetçi olduğunu da gösterir (0 en az rekabetçi ve 100 en çok rekabetçi)
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
rank | sıralama |
displays | gösterir |
competitive | rekabetçi |
target | hedef |
most | en |
last | son |
least | az |
being | ne |
and | ve |
to | kadar |
the | arasında |
EN In a world where up-to-date info can mean the difference between being at the top of the search results and being on the second page, we’ll never compromise when it comes to our data.
TR Güncel bilginin, en üst sıralarda yer almakla en alt sıralarda yer almak arasındaki fark anlamına gelebildiği bir dünyada arama sonuçlarında ve ikinci sayfada yer aldığımızda asla ödün vermeyeceğiz. verilerimize geliyor.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
world | dünyada |
up-to-date | güncel |
never | asla |
page | sayfada |
search | arama |
at | nda |
and | ve |
second | ikinci |
to | anlamına |
difference | fark |
between | arasındaki |
top | en |
a | bir |
EN Imagine being able to find a mention in an audio or video file by typing into a search box, clicking on a link, and being immediately transported to the exact moment that your word or phrase of interest was spoken. That's the power of Sonix.
TR Bir ses veya video dosyasında bir arama kutusuna yazarak, bir bağlantıya tıklayarak ve sözcüğünüzün veya ilgili cümlenizin konuşulduğu ana anında aktarıldığını hayal edin. Bu Sonix'in gücü.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
power | gücü |
video | video |
link | bağlantı |
by | yazarak |
search | arama |
on | ilgili |
file | dosyası |
or | veya |
a | bir |
in | anında |
moment | an |
EN "We were already happy with Cloudflare Access before COVID-19, and it ended up being a big save when our team had to work remotely
TR "COVID-19'dan önce Cloudflare Access'ten zaten memnunduk ve ekibimiz uzaktan çalışmak zorunda kaldığında büyük bir tasarruf sağladı
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
save | tasarruf |
remotely | uzaktan |
cloudflare | cloudflare |
our team | ekibimiz |
big | büyük |
and | ve |
before | önce |
work | çalışmak |
EN “There is a direct correlation between using Semrush, being focused on SEO, and the sheer growth that we’ve had. Our organic traffic was up by 230% in 2019. Literally every day we are getting the highest traffic ever on our website.”
TR ''Semrush'ı kullanmak, SEO'ya odaklanmak ve sahip olduğumuz tam büyüme arasında doğrudan bir korelasyon var. Organik trafiğimiz 2019 yılında %230 kadar arttı. Tam olarak her gün, websitemizdeki en yüksek trafiği elde ediyoruz.''
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
growth | büyüme |
direct | doğrudan |
organic | organik |
traffic | trafiği |
using | kullanmak |
we are | olduğumuz |
in | yılında |
and | ve |
that | tam |
a | bir |
up | kadar |
every | her |
{Totalresult} ਅਨੁਵਾਦਾਂ ਵਿੱਚੋਂ 50 ਦਿਖਾ ਰਿਹਾ ਹੈ