EN Do you believe that one day face-to-face instruction will be a thing of the past? No, I don’t believe that, nor do I hope it will be
"why we believe" in Engels kan worden vertaald in de volgende Turks woorden/zinnen:
EN Do you believe that one day face-to-face instruction will be a thing of the past? No, I don’t believe that, nor do I hope it will be
TR Bir gün artık hiç yüz yüze eğitimim yapmayacağımıza inanıyor musunuz? Hayır, buna inanmıyor ve böyle bir şey dilemiyorum
Engels | Turks |
---|---|
face | yüz |
do you | musunuz |
you | ve |
a | bir |
to | şey |
EN Above all, we respect each other. That?s why we stand for equality and fairness. Why we?re committed to decentralization. And why we strive to always be inclusive and accessible.
TR Herşeyin üzerinde biz birbirimize saygı duyarız. Bu sebeple eşitlik ve adalet önceliğimizdir. Bu merkeziyetsizliğe verdiğimiz önemin nedenidir. Ve bu her zaman ulaşılabilir ve kapsayıcı olmamızın da ana sebeplerindendir.
Engels | Turks |
---|---|
respect | saygı |
inclusive | kapsayıcı |
and | ve |
we | biz |
always | her zaman |
to | her |
EN Why are Office documents difficult to export? Why are the formats continually changing? Why can you not even uninstall some programs? It might be that if you look for choice, Microsoft products aren't for you.
TR Ofis belgelerinin dışa aktarılması neden zor? Biçimler neden sürekli değişiyor? Niçin bazı programları kaldıramıyorsunuz? Seçenek arıyorsanız, Microsoft ürünleri sizin için olmayabilir.
Engels | Turks |
---|---|
office | ofis |
difficult | zor |
export | dışa |
continually | sürekli |
microsoft | microsoft |
programs | programları |
the | sizin |
products | ürünleri |
why | neden |
some | bazı |
EN Above all, we respect each other. That?s why we stand for equality and fairness. Why we?re committed to decentralization. And why we strive to always be inclusive and accessible.
TR Herşeyin üzerinde biz birbirimize saygı duyarız. Bu sebeple eşitlik ve adalet önceliğimizdir. Bu merkeziyetsizliğe verdiğimiz önemin nedenidir. Ve bu her zaman ulaşılabilir ve kapsayıcı olmamızın da ana sebeplerindendir.
Engels | Turks |
---|---|
respect | saygı |
inclusive | kapsayıcı |
and | ve |
we | biz |
always | her zaman |
to | her |
EN We believe nothing should get in the way of your growth, which is why we provide all the features you need to successfully scale.
TR Büyümenizin önünde hiçbir engelin olmaması gerektiğine inanıyoruz ve bu yüzden başarılı ölçeklendirme için ihtiyacınız olan tüm özellikleri size sunuyoruz.
Engels | Turks |
---|---|
we believe | inanıyoruz |
successfully | başarılı |
features | özellikleri |
of | in |
is | olan |
nothing | hiçbir |
your | ve |
all | tüm |
you need | ihtiyacınız |
provide | sunuyoruz |
the | size |
EN We believe in speedy sites. That’s why we have a global network of data centers in Europe, Asia, North America, and South America. Simply select the server closest to your audience’s physical location – we won’t charge you anything extra for it.
TR Hızlı web siteleri istiyoruz. Bu nedenle Avrupa, Asya, Kuzey Amerika ve Güney Amerika'da konuşlu küresel bir veri merkezi ağımız var. Kitlenizin fiziksel konumuna en yakın sunucuyu seçmeniz yeterli. Bunun için ekstra bir ücret talep edilmez.
Engels | Turks |
---|---|
europe | avrupa |
asia | asya |
north | kuzey |
america | amerika |
south | güney |
global | küresel |
data | veri |
physical | fiziksel |
closest | yakın |
extra | ekstra |
charge | ücret |
sites | siteleri |
we | istiyoruz |
and | ve |
a | bir |
EN Wondering why you need an animated cartoon for your promotional strategy? Here are a few reasons why cartoons will be a powerful addition to your marketing toolbox.
TR Tanıtım stratejiniz için bir çizgi film animasyonuna niçin ihtiyacınız olduğunu merak mı ediyorsunuz? Çizgi filmlerin pazarlama araçlarına niçin güçlü bir katkı olacağını dair birkaç gerekçeyi şöyle sıralayabiliriz.
Engels | Turks |
---|---|
marketing | pazarlama |
powerful | güçlü |
will | olacağını |
you need | ihtiyacınız |
a | birkaç |
EN Show the employer why you are applying and why you are the best person for the job
TR Firmaya, neden başvuru yaptığınızı ve neden bu iş için en iyi aday olduğunuzu gösterin
Engels | Turks |
---|---|
show | gösterin |
and | ve |
for | için |
why | neden |
best | en |
EN Why have the video stores disappeared? Why don’t people buy maps anymore? And how does my new colleague know who I went to school with? The Internet is the answer to all these questions
TR Videotekler neden artık yok? Neden artık kimse harita satın almıyor? Yeni iş arkadaşım benim okul arkadaşlarımı nereden biliyor? Bütün bu soruların cevabı internette
Engels | Turks |
---|---|
buy | satın |
know | biliyor |
school | okul |
internet | internette |
answer | cevabı |
new | yeni |
questions | sorular |
these | bu |
why | neden |
anymore | artık |
my | benim |
EN Learn more about our processing and packaging solutions for beverages and read more about why juice and other JNSD products should be pasteurized: Beyond safety: Why we pasteurize fruit drinks
TR İçeceklere yönelik proses ve paketleme çözümleri ve meyve suyu ile diğer JNSD ürünlerinin neden pastörize edilmesi gerektiğiyle ilgili daha fazla bilgi edinin: Güvenliğin ötesinde: Meyveli içecekleri neden pastörize ediyoruz
Engels | Turks |
---|---|
packaging | paketleme |
juice | meyve suyu |
safety | güvenli |
fruit | meyve |
solutions | çözümleri |
products | ürünlerinin |
beyond | ötesinde |
other | diğer |
about | ilgili |
for | yönelik |
why | neden |
read | ve |
EN Why don’t they seem to understand or care? Why can’t they see what is obvious to you? This is actually a symptom of the disease of addiction, one that destines efforts for control to failure.
TR Neden anlamıyorlar ya da umursamıyorlar? Neden senin için bariz olanı göremiyorlar? Bu aslında, kontrol çabalarını başarısızlığa mahkum eden bağımlılık hastalığının bir belirtisidir.
Engels | Turks |
---|---|
actually | aslında |
disease | hastalığı |
addiction | bağımlılık |
control | kontrol |
this | bu |
of | in |
why | neden |
a | bir |
EN Wondering why you need an animated cartoon for your promotional strategy? Here are a few reasons why cartoons will be a powerful addition to your marketing toolbox.
TR Tanıtım stratejiniz için bir çizgi film animasyonuna niçin ihtiyacınız olduğunu merak mı ediyorsunuz? Çizgi filmlerin pazarlama araçlarına niçin güçlü bir katkı olacağını dair birkaç gerekçeyi şöyle sıralayabiliriz.
Engels | Turks |
---|---|
marketing | pazarlama |
powerful | güçlü |
will | olacağını |
you need | ihtiyacınız |
a | birkaç |
EN In our entrepreneur portrait, he explains why he loves his job and why he still has sleepless nights sometimes.
TR İşini neden sevdiğini ve hala bazen uykusuz geceler geçirdiğini Kurucu Portrelerinde bize anlatıyor.
EN Working together, we can achieve a more inclusive, collaborative and transparent world of research. We believe open science can benefit research and society and drive research performance.
TR Birlikte çalışarak daha kapsayıcı, ortak çalışmaya dayalı ve şeffaf bir araştırma dünyası oluşturabiliriz. Açık bilimin araştırmalara ve topluma fayda sağlayacağına ve araştırma performansını artıracağına inanıyoruz.
Engels | Turks |
---|---|
more | daha |
collaborative | ortak |
open | açık |
benefit | fayda |
society | topluma |
working | çalışarak |
inclusive | kapsayıcı |
transparent | şeffaf |
world | dünyası |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
research | araştırma |
a | bir |
of | birlikte |
performance | performans |
EN For locations where many people share the same IP address (e.g., corporations and conferences), our rate limits may be too strict. If you believe you are using Twitter normally, please let us know.
TR Birçok kişinin aynı IP adresini paylaştığı konumlar (kuruluşlar ve konferanslar gibi) için hız limitlerimiz fazla kısıtlı olabilir. Twitter'ı normal bir şekilde kullandığınızı düşünüyorsanız lütfen bizi haberdar edin.
Engels | Turks |
---|---|
locations | konumlar |
share | paylaş |
ip | ip |
address | adresini |
conferences | konferanslar |
and | ve |
please | lütfen |
be | olabilir |
us | bizi |
the | aynı |
many | çok |
same | bir |
EN At Elsevier we believe there are 10 aspects of highly effective data and which can function as a roadmap for the development of better data management processes and systems throughout the data lifecycle
TR Elsevier olarak, yüksek etkili verilerin 10 özelliği olduğuna ve bunların veri yaşam döngüsü boyunca daha iyi veri yönetim süreçleri ve sistemleri geliştirilmesinde kılavuz olarak kullanılabileceğine inanmaktadır
Engels | Turks |
---|---|
effective | etkili |
systems | sistemleri |
elsevier | elsevier |
management | yönetim |
processes | süreçleri |
data | veri |
and | ve |
better | daha iyi |
EN I truly believe that this measure will help to make science more reproducible.
TR Bu önlemin bilimin daha tekrarlanabilir hale gelmesine yardımcı olacağına gerçekten inanıyorum.
Engels | Turks |
---|---|
truly | gerçekten |
this | bu |
help | yardımcı |
EN We believe that online privacy is a fundamental human right which can no longer be taken for granted so we decided that it was time to offer a service which is fully dedicated to email privacy
TR Çevrimiçi gizliliğin artık hafife alınamayacak temel bir insan hakkı olduğuna inanıyoruz, bu yüzden e-posta gizliliğine tamamen adanmış bir hizmet sunmanın zamanının geldiğine karar verdik
Engels | Turks |
---|---|
human | insan |
fully | tamamen |
right | hakkı |
we believe | inanıyoruz |
dedicated | adanmış |
time | zaman |
service | hizmet |
which | bu |
posta | |
so | bu yüzden |
is | artık |
a | bir |
to | e |
EN We believe online privacy matters.
TR Çevrimiçi gizliliğin önemli olduğuna inanıyoruz.
Engels | Turks |
---|---|
matters | önemli |
we believe | inanıyoruz |
EN We believe that every user has the right to know exactly what threats Mailfence protects or does not protect you from.We therefore composed this generic Mailfence threat model.
TR Her kullanıcının Mailfence'in sizi hangi tehditlerden koruduğunu veya korumadığını tam olarak bilme hakkına sahip olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle bu genel Mailfence tehdit modeli oluşturduk.
Engels | Turks |
---|---|
right | hakkı |
threats | tehditlerden |
generic | genel |
threat | tehdit |
model | modeli |
we believe | inanıyoruz |
mailfence | mailfence |
user | kullanıcı |
exactly | tam olarak |
this | bu |
therefore | bu nedenle |
or | veya |
that | tam |
EN We believe that we will lose our right to online privacy if we don't fight for it
TR Bunun için savaşmazsak çevrimiçi gizlilik hakkımızı kaybedeceğimize inanıyoruz
Engels | Turks |
---|---|
right | hakkı |
privacy | gizlilik |
online | çevrimiçi |
we believe | inanıyoruz |
that | bunun |
EN "Good sized park that has a petting zoo, athletic park, restaurants and a bathhouse I believe. You can take the public transport boats to and from either side of the City. Buda or Pest. Nice park."
TR "Kesinlikle yeşile doyuyorsunuz. Adaya girdiğinizde farklı yerleden kiralayabileceğiniz 2-4 kişilik pedallı araçlarla gezinizi daha eğlenceli kılabilirsiniz."
Engels | Turks |
---|---|
to | ile |
the | daha |
you | farklı |
EN Recycling is better than throwing stuff away. But it’s not a solution—and it’s not nearly as “green” as electronics manufacturers want you to believe.
TR Geri dönüşüm, çöpe atmaktan iyidir ama maalesef çözüm değildir. Hatta üreticilerin inanmanı sağladıkları kadar da "yeşil" bir seçenek değildir.
Engels | Turks |
---|---|
solution | çözüm |
green | yeşil |
and | da |
not | değildir |
but | ama |
a | bir |
to | hatta |
EN We believe that for happiness, a balance of body, mind and spirit should be achieved.
TR Sams Food olarak; mutluluk için beden, zihin ve ruh dengesinin sağlanması gerektiğine inanıyoruz.
Engels | Turks |
---|---|
mind | zihin |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
for | için |
of | in |
EN If we believe someone isn’t playing fairly and within the spirit of the guidelines then we’re entitled to ban that user at our sole discretion
TR Birinin adil oynamadığını düşündüğümüzde, kurallar doğrultusunda söz konusu kullanıcıyı tamamen kendi takdirimize bağlı olarak yasaklama hakkına sahibiz
Engels | Turks |
---|---|
user | kullanıcı |
sole | tamamen |
we | sahibiz |
EN We believe it is our privilege to enhance genuine experiences and promote a rich cultural exchange within our communities by ensuring long-term sustainability and stewardship of our planet
TR Özgün deneyimleri güçlendirmenin ve uzun dönemli sürdürülebilirliği ve gezegenimizin koruyuculuğunu üstlenerek topluluklarımız içinde zengin bir kültürel alış verişi desteklememin ayrıcalığımız olduğuna inanırız
Engels | Turks |
---|---|
experiences | deneyimleri |
rich | zengin |
cultural | kültürel |
our planet | gezegenimizin |
it is | olduğuna |
long | uzun |
and | ve |
EN We believe our role as caretakers for our local ecosystems is vital
TR Yerel ekosistemlerimizin koruyucusu olarak görevimizin hayati önemi olduğuna inanırız
Engels | Turks |
---|---|
local | yerel |
vital | hayati |
as | olarak |
EN Our People: Careers at Simon-Kucher Consulting is a people business, and here at Simon-Kucher, we firmly believe that our people are our most valuable resource by far
TR Ekibimiz: Simon-Kucher’de Kariyer Danışmanlık bir ekip işi ve Simon-Kucher’de, en değerli kaynaklarımızdan birinin ekibimiz olduğuna inanıyoruz
Engels | Turks |
---|---|
careers | kariyer |
consulting | danışmanlık |
valuable | değerli |
most | en |
at | de |
business | iş |
a | bir |
and | ve |
EN We believe in the power of crypto to usher in a new, open financial system for the Internet
TR İnternet için yeni, açık bir finansal sistem başlatmak için kriptonun gücüne inanıyoruz
Engels | Turks |
---|---|
power | gücü |
new | yeni |
open | açık |
financial | finansal |
system | sistem |
we believe | inanıyoruz |
of | in |
a | bir |
EN We believe that building a crypto-centric financial system for the internet is a problem worth staying awake for.
TR İnternet için kripto merkezli bir finansal sistem kurmanın uyanık kalmaya değer bir sorun olduğuna inanıyoruz.
Engels | Turks |
---|---|
financial | finansal |
problem | sorun |
worth | değer |
we believe | inanıyoruz |
system | sistem |
crypto | kripto |
for | için |
a | bir |
EN One team, one dream. We reject politics in favor of direct, respectful communication and open collaboration. We believe that the mission and the team are bigger than individual power or recognition.
TR Tek ekip, tek hayal. Doğrudan, saygılı iletişim ve açık işbirliğinden yana durarak siyaseti reddediyoruz. Misyonun ve ekibin, bireysel güç veya tanınmadan daha büyük olduğuna inanıyoruz.
Engels | Turks |
---|---|
dream | hayal |
direct | doğrudan |
communication | iletişim |
open | açık |
power | güç |
we believe | inanıyoruz |
team | ekip |
and | ve |
individual | bireysel |
or | veya |
bigger | büyük |
EN Oh my goodness, THANK YOU! I cannot believe you were able to fix it! I have literally tried everything else- this is amazing, and I am so
TR Aman Tanrım, TEŞEKKÜRLER! Düzeltebildiğine inanamıyorum! Kelimenin tam anlamıyla diğer her şeyi denedim - bu harika ve ben de öyle
Engels | Turks |
---|---|
it | tam |
i | ben |
so | öyle |
this | bu |
amazing | harika |
and | ve |
to | şeyi |
EN Oh my goodness, THANK YOU! I cannot believe you were able to fix it! I have literally tried everything else- this is amazing, and I am so grateful.
TR Aman Tanrım, TEŞEKKÜRLER! Düzeltebildiğine inanamıyorum! Kelimenin tam anlamıyla her şeyi denedim - bu harika ve çok minnettarım.
Engels | Turks |
---|---|
it | tam |
this | bu |
amazing | harika |
and | ve |
to | şeyi |
EN "We Believe in Civil Society and We Regard Its Views"
TR "Türkiye’deki Gençlik Mücadelesi Gençlerin Birey Olma Mücadelesidir"
EN As we believe in the importance of innovation and creativity, we were eager to create a more intimate atmosphere for our guests.
TR Konuyu liberallerin öğrenci temsilcisi Deniz Karakullukçu’yla konuştuk.
Engels | Turks |
---|---|
more | deniz |
EN But there are still those who believe they know what's best for their neighbor
TR Buna karşın hala komşuları için neyin iyi olduğunu kendilerinin bildiklerine inananlar mevcuttur
Engels | Turks |
---|---|
best | iyi |
are | mevcuttur |
their | in |
EN There are those who believe that censorship and control are necessary
TR Benzer olarak sansürün ve kontrolün gerekli olduğuna inananlar olduğu gibi
Engels | Turks |
---|---|
necessary | gerekli |
and | ve |
control | kontrol |
are | gibi |
EN We believe the best hope for this is to allow technological innovation to create tools and resources for autonomous people to explore the ocean of ideas, communicate, search, find and exercise their right to free expression and commerce
TR Bunun için en iyi umudun; özgür ifade ve ilişki haklarını kullanan, iletişim kuran, araştıran, bulan, okyanuslar dolusu fikir keşfeden özerk insanlar için kaynak ve aygıt üreten teknolojik inovasyona izin verilmesi olduğuna inanıyoruz
Engels | Turks |
---|---|
technological | teknolojik |
resources | kaynak |
people | insanlar |
ideas | fikir |
communicate | iletişim |
expression | ifade |
free | özgür |
we believe | inanıyoruz |
of | in |
and | ve |
best | en |
EN And we believe all companies should do the same
TR Tüm şirketlerin aynısını yapması gerektiğine inanıyoruz
Engels | Turks |
---|---|
same | aynı |
companies | şirketlerin |
we believe | inanıyoruz |
all | tüm |
EN We believe that creativity and collaboration are crucial components of build a thriving business. The workplace is changing and so are we. We are fully embracing the flexibility of remote work.
TR Yaratıcılığın ve işbirliğinin gelişen bir iş kurmanın önemli bileşenleri olduğuna inanıyoruz. İşyeri değişiyor, biz de değişiyoruz. Uzaktan çalışmanın esnekliğini tamamen kucaklıyoruz.
Engels | Turks |
---|---|
components | bileşenleri |
fully | tamamen |
flexibility | esnekliğini |
remote | uzaktan |
crucial | önemli |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
we | biz |
a | bir |
business | iş |
EN We firmly believe that the world should be more accessible. And to start making media more accessible, it starts with fast, accurate, and affordable transcription.
TR Dünyanın daha erişilebilir olması gerektiğine inanıyoruz. Medyayı daha erişilebilir hale getirmek için hızlı, doğru ve uygun fiyatlı transkripsiyon ile başlar.
Engels | Turks |
---|---|
world | dünyanın |
starts | başlar |
transcription | transkripsiyon |
media | medyayı |
and | ve |
fast | hızlı |
accessible | erişilebilir |
to | için |
more | daha |
EN We believe that work is more than lines of code or a to-do list. It all starts with an amazing team that thoroughly enjoys what they do. With a relentless focus on customers, Sonix has a winning formula.
TR Çalışmanın kod satırlarından veya yapılacaklar listesinden daha fazlası olduğuna inanıyoruz. Her şey yaptıklarını iyice hoşlanan inanılmaz bir ekip ile başlar. Müşterilere acımasız bir odaklanma ile Sonix kazanan bir formülü var.
Engels | Turks |
---|---|
code | kod |
list | listesinden |
starts | başlar |
team | ekip |
focus | odaklanma |
customers | müşterilere |
sonix | sonix |
winning | kazanan |
formula | formül |
we believe | inanıyoruz |
more | fazlası |
or | veya |
lines | bir |
with | ile |
EN We believe more amazing stories and ideas need to be heard across the globe
TR Dünya çapında daha şaşırtıcı hikayelerin ve fikirlerin duyulması gerektiğine inanıyoruz
Engels | Turks |
---|---|
and | ve |
globe | dünya |
amazing | şaşırtıcı |
we believe | inanıyoruz |
EN Step 2: We came to believe that power greater than ourselves could restore us to sanity.
TR Adım 2: Kendimizden daha büyük bir gücün bizi akıl sağlığına kavuşturabileceğine inanmaya başladık.
Engels | Turks |
---|---|
step | adım |
power | gücü |
greater | daha büyük |
us | bizi |
EN Comments or behavior of an aggressive or sexual nature directed towards other members are not appropriate in the meeting. If you believe somebody has acted inappropriately, please reach out to the chair or to another trusted member.
TR Diğer üyelere yönelik saldırgan veya cinsel içerikli yorumlar veya davranışlar toplantıda uygun değildir. Birinin uygunsuz davrandığını düşünüyorsanız, lütfen sandalyeye veya başka bir güvenilir üyeye ulaşın.
Engels | Turks |
---|---|
comments | yorumlar |
behavior | davranış |
sexual | cinsel |
appropriate | uygun |
meeting | toplantı |
inappropriately | uygunsuz |
trusted | güvenilir |
member | üyeye |
in | da |
other | diğer |
reach | ulaşın |
or | veya |
please | lütfen |
out | de |
the | başka |
not | değildir |
EN If we believe another member has acted inappropriately, here are some suggestions for actions we can take:
TR Başka bir üyenin uygunsuz davrandığına inanırsak, alabileceğimiz önlemler için bazı öneriler aşağıda verilmiştir:
Engels | Turks |
---|---|
another | başka |
inappropriately | uygunsuz |
suggestions | öneriler |
some | bazı |
for | için |
EN We believe that you can take your corporate presentations and educational videos to the next level with the help of our templates, which are specially designed to give your informative video messages a final touch.
TR Şablonlarımız yardımıyla kurumsal ya da eğitim sunumlarınızı bir seviye yukarı taşıyın. Bilgilendirici video mesajınıza final dokunuşunu yapın.
Engels | Turks |
---|---|
corporate | kurumsal |
presentations | sunumlar |
educational | eğitim |
level | seviye |
informative | bilgilendirici |
with the help of | yardımıyla |
final | final |
help | yardım |
video | video |
to | yapın |
a | bir |
EN Renderforest is a comprehensive online platform for branding. We believe in making branding affordable to all businesses and startups.
TR Renderforest, marka çalışmalarına yönelik kapsamlı bir online platformdur. Markalamanın tüm işletmeler ve startup'lar için erişilebilir olması gerektiğine inanıyoruz.
Engels | Turks |
---|---|
renderforest | renderforest |
online | online |
businesses | işletmeler |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
comprehensive | kapsamlı |
all | tüm |
a | bir |
EN At Crisp, we believe that you shouldn't pay more to improve the quality of your customer service through live chat
TR Crisp'te, canlı sohbet yoluyla müşteri hizmetinizin kalitesini artırmak için daha fazla ödememeniz gerektiğine inanıyoruz
Engels | Turks |
---|---|
quality | kalitesini |
customer | müşteri |
live | canlı |
we believe | inanıyoruz |
chat | sohbet |
of | in |
to | için |
EN Multiple businesses believe this process starts with the first interaction and extends beyond the point of puchage
TR Birden fazla işletme, bu sürecin ilk etkileşimle başladığına ve satın alma noktasının ötesine geçtiğine inanıyor
Engels | Turks |
---|---|
businesses | işletme |
process | iş |
point | noktası |
beyond | ötesine |
and | ve |
this | bu |
multiple | birden fazla |
first | ilk |
of | nın |
the | birden |
Toont 50 van 50 vertalingen