TR Gerçek hayatta insanlardan yardım istemek, bir sorunu kendi başıma çözmek, tüketmek yerine çalışmak daha zordur ama buna değer
"tüketmek yerine çalışmak" ing Wong Turki bisa diterjemahake menyang Basa inggris tembung/frasa:
TR Gerçek hayatta insanlardan yardım istemek, bir sorunu kendi başıma çözmek, tüketmek yerine çalışmak daha zordur ama buna değer
EN It is harder to ask people in real life for help, to address a problem head-on myself, to work instead of consuming, but it?s worth it
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
gerçek | real |
yardım | help |
sorunu | problem |
değer | worth |
TR Malesef bir çok kişi raflarda aylarca bekleyen filtre kahve, espresso, türk kahvesi almak ve tüketmek zorunda kalıyor.Online hizmet verdikleri web sitelerinin seo hizmetleri için bizimle çalışıyorlar.
EN Unfortunately, many people have to buy and consume filter coffee, espresso and Turkish coffee waiting on the shelves for months.They work with us for the seo services of the websites they provide online services.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
kişi | people |
kahve | coffee |
türk | turkish |
zorunda | have to |
seo | seo |
bizimle | with us |
TR Büyük metin bloklarını okumak, video içeriğini tüketmek kadar kolay değildir
EN Reading big blocks of text is not as easy as consuming video content
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
büyük | big |
video | video |
kolay | easy |
blokları | blocks |
TR İnternette bir şeyler tüketmek, vücudum dış dünyayla uyumsuzmuş gibi, gergin hissetmeme neden oluyor
EN Consuming things on the internet makes me feel nervous, like my body is out of tune with the outside world
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
şeyler | things |
gibi | like |
TR Denizlerimizin en büyük sorunu sistematik balık avcılığı. Bu nedenle sadece yerelde ve sürdürülebilir balıkçılıktan gelen balıkları tüketmek gerek. Denizlerin soluklanmasını isteyenleri en iyisi balıktan vazgeçmeli.”
EN Our oceans greatest problem is systematic overfishing. That’s why it’s important to buy only local and sustainable fish. If you would like to give the oceans a breather, the best thing you can do is completely forego eating fish.”
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
sorunu | problem |
balık | fish |
nedenle | why |
ve | and |
sürdürülebilir | sustainable |
TR Büyük metin bloklarını okumak, video içeriğini tüketmek kadar kolay değildir
EN Reading big blocks of text is not as easy as consuming video content
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
büyük | big |
video | video |
kolay | easy |
blokları | blocks |
TR Değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak, vakit geçirmekten zevk aldığın insanlarla çalışmak çok enerji verici bir duygu
EN It feels so energizing to work on something you care about, with people you enjoy spending time with
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
vakit | time |
insanlarla | people |
TR Değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak, vakit geçirmekten zevk aldığın insanlarla çalışmak çok enerji verici bir duygu
EN It feels so energizing to work on something you care about, with people you enjoy spending time with
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
vakit | time |
insanlarla | people |
TR Yani artık sabit iş tanımı çerçevesi içinde çalışmak yerine, bilgi ve becerileriyle kendilerine ihtiyaç duyulan ekiplere katkı sunuyorlar
EN Thus they no longer work within the framework of a fixed job description, but instead contribute their skills to the teams in which they are needed
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
artık | no longer |
sabit | fixed |
çerçevesi | framework |
bilgi | skills |
ihtiyaç | needed |
katkı | contribute |
TR Ebeveynler, homeoffice’de tek başına çalışmak yerine, ayrı bir bölümdeki coworking space’de üretken bir ortamda çalışabiliyorlar
EN In the separate coworking room, parents can work in a productive atmosphere instead of working alone in a home office
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
ebeveynler | parents |
ayrı | separate |
üretken | productive |
TR Her işletme farklı olduğundan, Google Analytics size herkese uyan tek bir formül oluşturmaya çalışmak yerine (ki bu imkansızdır) bilgileri uygun gördüğünüz şekilde analiz etme özgürlüğü verir.
EN Since every business is different, Google Analytics gives you the freedom to analyse the info as you see fit instead of trying to create some kind of one-size-fits-all formula (which would be impossible).
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
işletme | business |
size | you |
formül | formula |
oluşturmaya | create |
bilgileri | info |
verir | gives |
TR Sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerinizin yerine getirilmesinden tamamen siz sorumlusunuz ve yükümlülüklerinizin yerine getirilmemesinden veya tatmin edilmemesinden kaynaklanan her türlü zararı bize tazmin etmelisiniz.
EN You are fully responsible for the due performance of your obligations under the Agreement and must compensate to us any and all damages caused by the non-performance or unsatisfactory performance of your obligations.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
sözleşme | agreement |
yükümlü | responsible |
TR Bu nedenle kimi görevlerimizi yerine getiremiyor ya da sadece kısıtlı çerçevede yerine getirebiliyoruz
EN As a result, many tasks are currently being left undone, because we are no longer able to carry them out or can only perform them in much reduced form
TR Fakat mevcut şansölye cumhurbaşkanının görevlendirmesiyle yerine yeni biri seçilene kadar hükümet görevlerini yerine getirmekten sorumludur
EN At the request of the Federal President the chancellor is obliged to continue carrying out government affairs until the election of her or his successor has been completed
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
şansölye | chancellor |
hükümet | government |
TR Ancak tüm işlemeler bulut tabanlı yerine yerelleştirilmiş olduğundan, bazı analistler “sis” ve “edge” bilişim terimlerini birbirinin yerine kullanılabilir olarak görmektedir.
EN However, because all processing is localized rather than cloud-based, some analysts see the terms ?fog? and ?edge? computing as interchangeable.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
ancak | however |
tüm | all |
bulut | cloud |
bazı | some |
edge | edge |
TR Mendeley Araştırma Ağı farklı alanlarda ve bölgelerde çalışan araştırmacıların aralarında bağlantı kurarak fikir alışverişi yapmak, ortak çalışmak ve yeni fırsatlar keşfetmek için bir platform sağlar
EN The Mendeley Research Network connects researchers across different fields and territories, offering a platform for exchanging ideas, collaboration and new opportunities
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
mendeley | mendeley |
araştırma | research |
fırsatlar | opportunities |
platform | platform |
TR Yazarlar ve hakemlerle çalışmak
EN Working with authors and reviewers
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
yazarlar | authors |
ve | and |
çalışmak | working |
TR "COVID-19'dan önce Cloudflare Access'ten zaten memnunduk ve ekibimiz uzaktan çalışmak zorunda kaldığında büyük bir tasarruf sağladı
EN "We were already happy with Cloudflare Access before COVID-19, and it ended up being a big save when our team had to work remotely
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
cloudflare | cloudflare |
access | access |
ekibimiz | our team |
uzaktan | remotely |
büyük | big |
tasarruf | save |
TR Editörler ve kurul üyeleriyle ilgili olarak daha fazla şeffaflık ve çeşitlilik sağlamaya çalışmak
EN Striving for greater transparency and diversity with regards to editors and board members
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
editörler | editors |
şeffaflık | transparency |
çeşitlilik | diversity |
TR Sadece erkeklerden oluşan bir editörlük ekibiyle çalışmak
EN Working in an all-male editorial team
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
çalışmak | working |
TR Eğer Flash denetimlerini kullanmaya ihtiyac varsa, örneğin ödeme sistemleri ile çalışmak için, bunu diğer tarayıcılardan ve sadece belirli, güvenli site için yapmak gerekir
EN If you have to use Flash sites, it is better to do it in another browser and only with a specific trusted site.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
diğer | another |
belirli | specific |
güvenli | trusted |
TR Eğer Java denetimlerini kullanmaya ihtiyac varsa, örneğin ödeme sistemleri ile çalışmak için, bunu diğer tarayıcılardan ve sadece belirli, güvenli site için yapmak gerekir.
EN If you have to use Flash sites, it is better to do it in another browser and only with a specific trusted site.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
diğer | another |
belirli | specific |
güvenli | trusted |
TR Eğer ActiveX denetimlerini kullanmaya ihtiyac varsa, örneğin ödeme sistemleri ile çalışmak için, bunu diğer tarayıcılardan ve sadece belirli, güvenli site için yapmak gerekir.
EN If you have to use ActiveX extensions, for example for payment systems, it is better to use another browser for this purpose, and access only one specific source you know and trust.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
sistemleri | systems |
diğer | another |
TR Çalışmak tarihle daha iyi bir deneyim olarak büyük ölçüde değişti.
EN Work with history drastically changed for better experience.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
deneyim | experience |
değişti | changed |
TR Oturarak çalışmak neden sizi yavaş yavaş öldürmez?
EN Why Discipline Is More Important Than Motivation
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
neden | why |
TR • Doğrudan hortum ve borularla çalışmak üzere tasarlandı
EN • Designed to work directly with hose and tubing
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
doğrudan | directly |
hortum | hose |
ve | and |
tasarlandı | designed |
TR Geçim dertlerinden ötürü, ailelerine ekonomik destek vermek zorunda kalan çocukların sayısındaki artış, okula devam ederken çalışmak zorunda kalan çocukların oranına 2006-2012 döneminde %64’lük bir yükseliş olarak yansıyor
EN The number of children forced to work to support their low-income families has shown a 64% spike in the 2006-2012 period compared to the population of school children who work and attend school
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
destek | support |
TR Gelecek hayali, hak ettiği ücreti alabileceği uzun dönemli bir işte çalışmak; Türkiye’deki yeni yaşamını güvenle sürdürmek
EN Her expectation from the future is to work at a long-term job where she can receive the pay she deserves and secure her new life in Turkey
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
gelecek | future |
uzun | long |
türkiye | turkey |
yeni | new |
güvenle | secure |
TR Uyanmak ve değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak harika hissettiriyor, zaman geçirmekten zevk aldığın insanlarla. Sonix'te böyle hissediyoruz. Milyonlarca müşteriyi memnun etme konusunda tutkulu iseniz, sizinle sohbet etmek istiyoruz!
EN It feels great to wake up and work on something you care about, with people you enjoy spending time with. That's how we feel at Sonix. If you are passionate about delighting millions of customers, we want to chat with you!
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
çalışmak | work |
harika | great |
zaman | time |
insanlarla | people |
sonix | sonix |
tutkulu | passionate |
iseniz | if you are |
sizinle | with you |
sohbet | chat |
TR Evernote ile toplantı notları ekleyin veya satış broşürlerini merkezileştirin. Çalışmak için daha akıllı bir yol. İhtiyacınız olanı bulun, çabuk.
EN Add meeting notes or centralize sales collateral with Evernote. A smarter way to work. Find what you need, fast.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
toplantı | meeting |
veya | or |
satış | sales |
akıllı | smarter |
yol | way |
bulun | find |
TR Müşterilerinizle çalışmak için daha fazla zaman harcayın, transkripte değil
EN Spend more time working with your clients, not transcribing
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
çalışmak | working |
zaman | time |
değil | not |
TR Sesi dinlerken transkriptinizi düzenleyebilmeniz için sesi metne dikiyoruz. Üzerinde çalışmak istediğiniz alanları saniyeler içinde tespit edin.
EN We stitch the audio to the text so you can edit your transcript while listening to the audio. Pinpoint areas you want to work on in seconds.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
transkriptinizi | your transcript |
istediğiniz | you want |
saniyeler | seconds |
tespit | pinpoint |
TR Üyeler ayrıca adımları birlikte çalışmak için birbirlerine ortak sponsorluk yapabilirler
EN Members can also co-sponsor each other to work the steps together
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
ayrıca | also |
adımları | steps |
ortak | co |
yapabilirler | can |
TR Bazen hafta sonları veya tatil günlerinde bu alemler birkaç gün sürebilir.Özellikle bir yaz, bağımsız bir projede çalışmak için burs kazanmıştım ve videoları izlemeden duramıyordum
EN Sometimes on weekends or holidays, these binges could last for multiple days.One summer in particular I?d gotten a scholarship to work on an independent project and I just couldn?t stop watching videos
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
bazen | sometimes |
veya | or |
tatil | holidays |
gün | days |
yaz | summer |
bağımsız | independent |
videoları | videos |
TR Evrensel gelen kutumuz, ekibinizi birlikte çalışmak ve müşterilere zahmetsizce yanıt vermek için tek bir araç etrafında toplama olanağı sunar
EN Our universal inbox offers the ability to bring your team around one tool to work together and answer customers effortlessly
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
evrensel | universal |
ekibinizi | your team |
müşterilere | customers |
zahmetsizce | effortlessly |
yanıt | answer |
araç | tool |
sunar | offers |
TR Sonuçta, yönetiminizdeki sosyal medya hesaplarını tek tek tarayıcınızdan yönetmeye çalışmak daha maaliyetlidir
EN After all, you can't manage multiple clients by manually loading each and every social network in Chrome
TR İşveren bize hak ettiğimiz ücretin çok küçük bir kısmını verince, yaşamak ve çalışmak için bir kez daha yollara düştük.
EN When the employer gave us only a small portion of the salary we had earned, once again we hit the road to find work.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
küçük | small |
çalışmak | work |
TR Doğuştan engelli olan Muhammed, pek çok şehirde ama özellikle Adana’da engeline yönelik yaklaşım yüzünden iş bulmada büyük sıkıntı yaşadığını belirtiyor: “Millet üstten bakıyor bana, biriyle çalışmak çok zor geliyor bazen
EN Muhammed is disabled from birth and mentions that in many cities, but especially in Adana he had serious problems finding a job due to the approach towards his disability: “People look down on me and sometimes it becomes hard to work with someone
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
özellikle | especially |
adana | adana |
yaklaşım | approach |
bana | me |
zor | hard |
bazen | sometimes |
TR Gelecek hayali, hak ettiği ücreti alabileceği uzun dönemli bir işte çalışmak; Türkiye’deki yeni yaşamını güvenle sürdürmek.
EN Her expectation from the future is to work at a long-term job where she can receive the pay she deserves and secure her new life in Turkey.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
gelecek | future |
uzun | long |
türkiye | turkey |
yeni | new |
güvenle | secure |
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
okulu | school |
gade | gade |
TR Gelecek hayali, hak ettiği ücreti alabileceği uzun dönemli bir işte çalışmak; Türkiye’deki yeni yaşamını güvenle sürdürmek
EN Her expectation from the future is to work at a long-term job where she can receive the pay she deserves and secure her new life in Turkey
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
gelecek | future |
uzun | long |
türkiye | turkey |
yeni | new |
güvenle | secure |
TR İşveren bize hak ettiğimiz ücretin çok küçük bir kısmını verince, yaşamak ve çalışmak için bir kez daha yollara düştük.
EN When the employer gave us only a small portion of the salary we had earned, once again we hit the road to find work.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
küçük | small |
çalışmak | work |
TR Gelecek hayali, hak ettiği ücreti alabileceği uzun dönemli bir işte çalışmak; Türkiye’deki yeni yaşamını güvenle sürdürmek.
EN Her expectation from the future is to work at a long-term job where she can receive the pay she deserves and secure her new life in Turkey.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
gelecek | future |
uzun | long |
türkiye | turkey |
yeni | new |
güvenle | secure |
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
okulu | school |
gade | gade |
TR Doğuştan engelli olan Muhammed, pek çok şehirde ama özellikle Adana’da engeline yönelik yaklaşım yüzünden iş bulmada büyük sıkıntı yaşadığını belirtiyor: “Millet üstten bakıyor bana, biriyle çalışmak çok zor geliyor bazen
EN Muhammed is disabled from birth and mentions that in many cities, but especially in Adana he had serious problems finding a job due to the approach towards his disability: “People look down on me and sometimes it becomes hard to work with someone
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
özellikle | especially |
adana | adana |
yaklaşım | approach |
bana | me |
zor | hard |
bazen | sometimes |
TR SEM ve SEO Alanında Çalışmak İstiyorsan, Bize Katıl - Kubix Digital
EN Looking For A Job In Online Marketing? Join Us! - Kubix Digital
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
bize | us |
digital | digital |
TR Eğitim ve öğrenimle ilgili güncel bilgiler ve araştırma yazıları: ilk ve orta öğretim okulları ve liseler, ikili eğitim, Almanya'da çalışmak, Almanca.
EN School, work-linked training, working in Germany and the German language. Current information and background on education and learning.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
güncel | current |
bilgiler | information |
TR Sabah 9:00 akşam 17:00 ofiste çalışmak mı? Bu artık geride kaldı. Klasik tam zaman çalışmanın yanında Almanya’da başka hangi seçenekler olduğunu burada okuyabilirsiniz.
EN How many people are in gainful employment and where do they work? Here are some key facts, and a surprising number relating to the “industrious Germans”.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
çalışmak | work |
almanya | germans |
burada | here |
TR Mevcut tüm SteelSeries kulaklıklarıyla çalışmak üzere özel olarak tasarlanmış kulaklık standı. SteelSeries kulaklığınızın tarzını gösterin, gösterilmeyi hakettiği gibi!
EN A custom designed headset hanger/stand, engineered to work with all existing SteelSeries headset types. Display your SteelSeries headset with style, the way it was meant to be seen!
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
tüm | all |
steelseries | steelseries |
kulaklık | headset |
TR Ürünlerimiz hakkında sorularınız mı var? Beraber çalışmak mı istiyorsunuz? Bize geri bildirimleriniz mi var? Bizimle iletişim kurun.
EN Questions about one of our products? Feedback on our service? Interested in working with us? We're here for you.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
çalışmak | working |
bizimle | with us |
soruları | questions |
Nampilake terjemahan 50 saka 50