TR Daha sonra bunları kopyalayabilir ve kendi içeriğiniz için fikir üretmeye yardımcı olmak ve/veya içeriğinizle alakalı en iyi olanları seçmek için kullanabilirsiniz.
{search} keeles Türgi keel saab tõlkida järgmisteks Inglise sõnadeks/fraasideks:
TR Daha sonra bunları kopyalayabilir ve kendi içeriğiniz için fikir üretmeye yardımcı olmak ve/veya içeriğinizle alakalı en iyi olanları seçmek için kullanabilirsiniz.
EN You can then copy them and use them to help generate ideas for your own content and/or handpick the best ones that are relevant for your content.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
alakalı | relevant |
kullanabilirsiniz | use |
TR FeatureCAM: Parçaları daha hızlı hale üretmeye yardımcı olması için gelişmiş otomasyona sahip CNC programlama yazılımı
EN FeatureCAM: CNC programming software with advanced automation to help make parts faster
Türgi keel | Inglise |
---|---|
hızlı | faster |
gelişmiş | advanced |
sahip | make |
cnc | cnc |
programlama | programming |
yazılımı | software |
TR Kendimizin en iyisini ortaya koymak isteriz. Kaliteli ve zekice çözümler. Ahenkli sistemler. Teknik şaheserler. Teknik kişilerin güvenebileceği değerli şeyler üretmeye adadık kendimizi. Süreçten zevk alırız ve sonuçlarımızı alırız.
EN We demand the best of ourselves. Elegant solutions. Symphonic systems. Technical beauty. We?re committed to creating tech people can depend on. We enjoy the process and deliver results.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
iyisini | the best |
ve | and |
çözümler | solutions |
sistemler | systems |
kendimizi | ourselves |
TR Arabanızı “yol” moduna almak gibi, GameDAC’e özgü yüksek çözünürlük modu, tüm gücünü mümkün olan en iyi ses kalitesini üretmeye odaklamak için mevcut seçenekleri kolaylaştırır.
EN Like putting your car into 'track' mode, GameDAC’s dedicated Hi-Res mode streamlines the available options to focus all of its power on producing the best possible audio quality.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
gamedac | gamedac |
modu | mode |
tüm | all |
mümkün | possible |
ses | audio |
seçenekleri | options |
TR SteelSeries kendini profesyonel oyunculuğu başka kimsenin hayal etmediği kadar öteye taşıyacak ürünler üretmeye adamıştır
EN SteelSeries is dedicated to building products that push professional gaming further than anyone dreamed
Türgi keel | Inglise |
---|---|
steelseries | steelseries |
profesyonel | professional |
kadar | to |
ürünler | products |
TR Başarılı çalışmalarını sürdürerek küresel ve yerel ekonomi için büyük önem taşıyan otomotiv sektörüne hizmet eden Assan Hanil, geçen Mart ayında Aksaray’da kurulan yeni tesisinde de teknoloji üretmeye devam ediyor
EN Serving the automotive industry, which is of great importance for the global and national economy, with its successful activities, Assan Hanil continues to develop technologies at its new plant built in Aksaray last March
Türgi keel | Inglise |
---|---|
başarılı | successful |
küresel | global |
ekonomi | economy |
büyük | great |
önem | importance |
otomotiv | automotive |
hizmet | serving |
assan | assan |
geçen | last |
mart | march |
yeni | new |
teknoloji | technologies |
TR Yeni jenerasyon i10’u üretmeye başlayacağız
EN We will start to manufacture the new generation i10
TR AWS sunucusuz mimari ve bu mimarideki AWS hizmetlerinin kullanım kolaylığı sayesinde geliştiriciler, iş değeri üretmeye zaman ayırabiliyor.
EN The AWS serverless architecture and the ease of use of the AWS services inside it free up developer time to produce business value.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
aws | aws |
sunucusuz | serverless |
mimari | architecture |
ve | and |
kullanım | use |
kolaylığı | ease |
sayesinde | of |
değeri | value |
zaman | time |
TR Kendimizin en iyisini ortaya koymak isteriz. Kaliteli ve zekice çözümler. Ahenkli sistemler. Teknik şaheserler. Teknik kişilerin güvenebileceği değerli şeyler üretmeye adadık kendimizi. Süreçten zevk alırız ve sonuçlarımızı alırız.
EN We demand the best of ourselves. Elegant solutions. Symphonic systems. Technical beauty. We?re committed to creating tech people can depend on. We enjoy the process and deliver results.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
iyisini | the best |
ve | and |
çözümler | solutions |
sistemler | systems |
kendimizi | ourselves |
TR Aynı zamanda mümkün olduğunca az çöp üretmeye, doğrudan pazarlamacıdan alışveriş yapmaya, naylon poşet yerine bez torba kullanmaya ve bahçede bir gübrelik oluşturmaya çalışan bir karşı hareket var
EN At the same time there is an opposite trend, with people attempting to generate as little waste as possible by buying directly from producers, using fabric rather than plastic bags, and establishing a compost heap in the garden
Türgi keel | Inglise |
---|---|
zamanda | time |
mümkün | possible |
az | little |
çöp | waste |
doğrudan | directly |
TR Bu durumda üretmeye devam edersiniz, ama başka bir yerde geliştirilen ürün ve hizmetler için bir iş tezgâhı olmaktan öteye gidemezsiniz.
EN You will continue to be able to produce, but effectively you will be nothing more than a workbench for products and services developed elsewhere.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
devam | continue |
edersiniz | you will |
geliştirilen | developed |
ürün | products |
hizmetler | services |
TR Alman şirketleri duruma ayak uydurarak korona kriziyle mücadele için acil ihtiyaç duyulan ürünleri üretmeye başladı.
EN German companies respond by quickly producing urgently needed supplies to confront the coronavirus crisis.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
alman | german |
şirketleri | companies |
ihtiyaç | needed |
TR Fakat belli gruplar kendi gerçeklerini üretmeye başladığında bu acil sorunlar için çözüm üretme becerimizi tehlikeye atar
EN But when groups start inventing their own facts, it endangers our ability to find good solutions to urgent issues
Türgi keel | Inglise |
---|---|
fakat | but |
gruplar | groups |
acil | urgent |
sorunlar | issues |
çözüm | solutions |
TR Video gibi şeyler üretmeye kıyasla, doğru bir şekilde üretmekten başka pek bir şeye ihtiyacınız yok Blog yazılarından en iyi şekilde yararlanmak için araştırma ve kaynaklar
EN Compared to producing things like videos, you don’t need much aside from accurate research and sources to make the most of blog posts
Türgi keel | Inglise |
---|---|
video | videos |
şeyler | things |
ihtiyacınız | need |
yok | don’t |
blog | blog |
araştırma | research |
TR Bunun ziyaretçilerinizin büyük çoğunluğu için geçerli olduğunu fark ederseniz, daha fazla video içeriği üretmeye odaklanmanız gerektiğini bilirsiniz.
EN If you notice that this is true for the vast majority of your visitors, you’ll know to focus on producing more video content.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
çoğunluğu | majority |
video | video |
içeriği | content |
TR 3D baskı teknolojisiyle üretilmiş silahlar dahil bombalar ve el bombaları gibi ölümcül silahlar üretmeye yönelik talimatlar
EN Instructions for creating lethal weapons, such as bombs or grenades, including 3D printed weapons
TR DigiCert, DigiCert Sertifika Yardımcı Programı, SSL Keşif Aracı ve sertifika yaşam döngüsü yönetim sürecinin temel işlevlerini basitleştirmeye ve otomatikleştirmeye yardımcı olan diğer teklifler dahil olmak üzere bir dizi araç sunar
EN DigiCert, DigiCert Certification Utility, offers a number of tools, including SSL Discovery Tool and other offerings that help simplify and automate the core functions of the certificate lifecycle management process
Türgi keel | Inglise |
---|---|
digicert | digicert |
ssl | ssl |
keşif | discovery |
yönetim | management |
temel | core |
diğer | other |
TR Bu sayfa size yardımcı olduğu için mutluyuz. İyileştirme yapmaya devam etmemize yardımcı olmak için daha fazla bilgi paylaşmak ister misiniz?
EN We're glad this page helped you. Would you like to share additional details to help us continue to improve?
Türgi keel | Inglise |
---|---|
sayfa | page |
size | you |
bilgi | details |
TR Bu sayfa size yardımcı olmadığı için üzgünüz. İyileştirme yapmaya devam etmemize yardımcı olmak için daha fazla bilgi paylaşmak ister misiniz?
EN We're sorry this page didn't help you. Would you like to share additional details to help us continue to improve?
Türgi keel | Inglise |
---|---|
sayfa | page |
size | you |
bilgi | details |
TR DigiCert, DigiCert Sertifika Yardımcı Programı, SSL Keşif Aracı ve sertifika yaşam döngüsü yönetim sürecinin temel işlevlerini basitleştirmeye ve otomatikleştirmeye yardımcı olan diğer teklifler dahil olmak üzere bir dizi araç sunar
EN DigiCert, DigiCert Certification Utility, offers a number of tools, including SSL Discovery Tool and other offerings that help simplify and automate the core functions of the certificate lifecycle management process
Türgi keel | Inglise |
---|---|
digicert | digicert |
ssl | ssl |
keşif | discovery |
yönetim | management |
temel | core |
diğer | other |
TR Sorularınızı yanıtlamak ve platformumuzdan en iyi şekilde yararlanmanıza yardımcı olmak için her zaman yanınızdayız. Destek ekibimiz size hemen yardımcı olamazsa, sorunuza 24 saat içinde bir yanıt almayı bekleyebilirsiniz.
EN We’re always on-call to answer your questions and help you get the most out of our platform. If our support team isn’t able to help you right away, you can expect to get an answer to your question within 24 hours.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
hemen | right away |
saat | hours |
yanıt | answer |
bekleyebilirsiniz | you can expect |
TR Zorlayıcı bir internet ve teknoloji kullanıcısının normal görünümünü korumasına yardımcı olmak, onun yıkıcı davranışı sürdürmesine yardımcı oluyor
EN Helping a compulsive internet and technology user keep up an appearance of normalcy is helping him or her continue in the destructive behavior
Türgi keel | Inglise |
---|---|
internet | internet |
teknoloji | technology |
davranışı | behavior |
kullanıcısı | user |
TR Hedef kitlemizi tam olarak hangi sorunları çözdüğümüz ve onlara nasıl yardımcı olabileceğimiz konusunda eğitmeye yardımcı olmak için web sitemizde kullanmak üzere bir videoya ihtiyacımız vardı
EN We needed a video to use on our website to help educate our target audience on exactly what problems we solve and how we can help them
TR SSL bayisi olmak ücretsizdir. Programa dahil olmak için herhangi bir ön ödeme yapmanıza gerek yoktur. SSL bayi programına kayıt olmak çok kolay bir işlemdir.
EN Being an SSL reseller is free of charge. You do not need to make any prepayment to be included in the program. It is very easy to register to the SSL reseller program.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
ssl | ssl |
gerek | need |
bayi | reseller |
kolay | easy |
TR SSL bayisi olmak ücretsizdir. Programa dahil olmak için herhangi bir ön ödeme yapmanıza gerek yoktur. SSL bayi programına kayıt olmak çok kolay bir işlemdir.
EN Being an SSL reseller is free of charge. You do not need to make any prepayment to be included in the program. It is very easy to register to the SSL reseller program.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
ssl | ssl |
gerek | need |
bayi | reseller |
kolay | easy |
TR Semrush, bunun zeminine inmemize olanak sağlayıp, talebin artmasına gerçekten yardımcı olacak yeni terim türlerini tespit etmemize yardımcı oluyor.
EN Semrush helps us get to the very bottom of it to identify new type of terms can really help to drive the demand.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
semrush | semrush |
gerçekten | really |
yeni | new |
TR Benzer sürükleyici ortamlar, proje ekiplerinin operasyonel ve bakım ihtiyaçlarını öngörmelerine yardımcı olarak, son kullanıcılar için optimize edilmiş binaları ve altyapıları tasarlamalarına yardımcı olabilir
EN Similar immersive environments could help project teams foresee operational and maintenance needs, helping them design buildings and infrastructure that are optimized for end users
Türgi keel | Inglise |
---|---|
benzer | similar |
ortamlar | environments |
operasyonel | operational |
bakım | maintenance |
son | end |
kullanıcılar | users |
ihtiyaçları | needs |
TR Uygunsuz davranan bir üyeye ulaşırken, yanlış iletişimi önlemeye yardımcı olacağından, kısa mesaj yerine yüz yüze veya telefonla konuşmak yardımcı olabilir
EN In reaching out to a member who has acted inappropriately, it can be helpful to address them face-to-face or over the phone, rather than through text message, as this tends to help avoid miscommunication
Türgi keel | Inglise |
---|---|
uygunsuz | inappropriately |
üyeye | member |
mesaj | message |
yüz | face |
olabilir | can |
TR Konuşmaları sınıflandırmaya ve yönlendirmeye yardımcı olduğu için organizasyonel konularda yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
EN It is aimed at helping regarding organizational matters because it helps to classify and route conversations.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
olduğu | is |
TR GeoTrust CAA ile ilgili ne yapıyor?GeoTrust, sertifikaların yanlış verilmesini önlemeye yardımcı olduğuna inanır ve CAA bu çabaya yardımcı olabilir
EN What is GeoTrust doing with the CAA?GeoTrust believes it helps prevent incorrect issuance of certificates and the CAA can assist in this effort
Türgi keel | Inglise |
---|---|
geotrust | geotrust |
caa | caa |
yapıyor | doing |
olabilir | can |
sertifikaları | certificates |
TR Çerezler, çevrimiçi hizmetler sunarken yaygın olarak kullanılır ve web sitelerinin çalışmasına veya daha verimli çalışmasına yardımcı olmanın yanı sıra web sitesi sahiplerine bilgi sağlamaya yardımcı olur
EN Cookies are widely used when providing online services and help to make websites work, or work more efficiently as well as to provide information to the website owners
Türgi keel | Inglise |
---|---|
kullanılır | used |
veya | or |
verimli | efficiently |
yanı | well |
bilgi | information |
TR Semrush, bunun zeminine inmemize olanak sağlayıp, talebin artmasına gerçekten yardımcı olacak yeni terim türlerini tespit etmemize yardımcı oluyor.
EN Semrush helps us get to the very bottom of it to identify new type of terms can really help to drive the demand.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
semrush | semrush |
gerçekten | really |
yeni | new |
TR Semrush, bunun zeminine inmemize olanak sağlayıp, talebin artmasına gerçekten yardımcı olacak yeni terim türlerini tespit etmemize yardımcı oluyor.
EN Semrush helps us get to the very bottom of it to identify new type of terms can really help to drive the demand.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
semrush | semrush |
gerçekten | really |
yeni | new |
TR GeoTrust CAA ile ilgili ne yapıyor?GeoTrust, sertifikaların yanlış verilmesini önlemeye yardımcı olduğuna inanır ve CAA bu çabaya yardımcı olabilir
EN What is GeoTrust doing with the CAA?GeoTrust believes it helps prevent incorrect issuance of certificates and the CAA can assist in this effort
Türgi keel | Inglise |
---|---|
geotrust | geotrust |
caa | caa |
yapıyor | doing |
olabilir | can |
sertifikaları | certificates |
TR Standart pg_dump yardımcı programını kullanarak PostgreSQL'den dışarı veri aktarabilir ve pg_restore yardımcı programını kullanarak Amazon Aurora'ya içeri veri aktarabilirsiniz (tersi için de aynısı geçerlidir)
EN You can use the standard pg_dump utility to export data from PostgreSQL and pg_restore utility to import data to Amazon Aurora, and vice-versa
Türgi keel | Inglise |
---|---|
standart | standard |
veri | data |
amazon | amazon |
aurora | aurora |
TR Çevrimiçi histogram oluşturucu, tasarım sürecini hızlı bir şekilde başlamanıza yardımcı olacak bazı veri örneklerine ve önceden hazırlanmış şablonlara zaten sahiptir. Bunlar yardımcı olmazsa, her zaman sıfırdan başlayabilirsiniz.
EN The online histogram maker already has some data examples and premade templates to help jumpstart your design process. If these don’t help, you can always start from scratch.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
histogram | histogram |
oluşturucu | maker |
sürecini | process |
veri | data |
zaten | already |
sahiptir | has |
sıfırdan | from scratch |
TR Mobil uygulamalar hastalara yardımcı olabilir mi? Hastalara yardımcı olan mobil uygulamalar şimdiden mevcut, örneğin Msense
EN Can apps help people who are ill? Apps are already being used to help – for instance, Msense
Türgi keel | Inglise |
---|---|
şimdiden | already |
TR Uygunsuz davranan bir üyeye ulaşırken, yanlış iletişimi önlemeye yardımcı olacağından, kısa mesaj yerine yüz yüze veya telefonla konuşmak yardımcı olabilir
EN In reaching out to a member who has acted inappropriately, it can be helpful to address them face-to-face or over the phone, rather than through text message, as this tends to help avoid miscommunication
Türgi keel | Inglise |
---|---|
uygunsuz | inappropriately |
üyeye | member |
mesaj | message |
yüz | face |
olabilir | can |
TR Her ne kadar Freshping bu konuda yardımcı olamasa da, bir dakikanın olması durumunda size bildirmek için yardımcı olabilir - umarım şikayetler ortaya çıkmadan önce düzeltebilirsiniz.
EN Although Freshping can’t help with that, it can help to let you know the minute there’s a problem – and hopefully you can fix it before complaints start popping up.
TR Konuşmaları sınıflandırmaya ve yönlendirmeye yardımcı olduğu için organizasyonel konularda yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
EN It is aimed at helping regarding organizational matters because it helps to classify and route conversations.
TR Ayrıca, markanızı tanıtmanıza yardımcı olacak ekstra kaynaklar için para harcama konusunda endişelenmenize gerek kalmaz. Arketipler, markanızın hikayesini zahmetsizce ve etkili bir şekilde anlatmanıza yardımcı olur.
EN Plus, you won’t have to worry about spending money on extra resources to help promote your brand. Archetypes help you tell your brand’s story effortlessly yet effectively.
TR Markalar, insanların en iyi performanslarını göstermelerine yardımcı olacak ürünler ve zor bir işi verimli ve iyi bir şekilde yapmalarına yardımcı olan sağlam ürünler veya hizmetler sunar.
EN Brands offer products to help people perform at their best, and brands that offer solid products or services that help do a tough job efficiently and well.
TR ScienceDirect API'lerimiz kapsamlı, doğru ve güncel bilimsel kayıtlar tutabilmenize yardımcı olmak için kurumsal veri havuzlarının kapsamını ve keşfedilebilirliğini artırır
EN Our ScienceDirect APIs improve the coverage and discoverability of content on institutional repositories to help you maintain a comprehensive, accurate and timely scholarly record
Türgi keel | Inglise |
---|---|
sciencedirect | sciencedirect |
api | apis |
kapsamlı | comprehensive |
kurumsal | institutional |
veri | content |
TR Ortak çalışmayı kolaylaştıran platformlar ve ortaklık programları sağlarız. Kamu da dahil olmak üzere diğer paydaşların araştırma dünyasına çekilmesine yardımcı oluruz.
EN We provide platforms and partner in programs that facilitate collaboration. We help bring other stakeholders, including the public, into the world of research.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
platformlar | platforms |
programları | programs |
sağlarız | we provide |
diğer | other |
araştırma | research |
dünyasına | world |
ın | of |
TR Yönetim, paylaşım ve işbirliği konularında size yardımcı olmak için güvenilir tam metinler ve araçlarla sizi destekleriz.
EN We support you with access to authoritative full text and tools to help you manage, share and collaborate.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
yönetim | manage |
işbirliği | collaborate |
tam | full |
destekleriz | we support |
TR Sizlerle birlikte, yeni iş modellerine sürdürülebilir bir şekilde geçmenize yardımcı olmak için finansal teklifler ve yapılandırma koşulları da dahil, uzun vadeli bir bakış açısına sahip olacağız.
EN With you, we will take a long-term view, including underwriting financial offers and structuring terms to help you transition to new business models in a sustainable way.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
yeni | new |
sürdürülebilir | sustainable |
şekilde | way |
olmak | will |
finansal | financial |
teklifler | offers |
koşulları | terms |
dahil | including |
uzun | long |
vadeli | term |
bakış | view |
sahip | take |
TR Elsevier, müşterilerimize yardımcı olmak ve önemli konulardaki pozisyonumuzu netleştirmek için araştırma camiası, kütüphaneciler, finansman sağlayıcılar ve diğer paydaşlarla ortak bir şekilde çalışmaktadır.
EN Elsevier works in partnership with the research community, librarians, funders and other stakeholders to develop polices to help our customers and clarify our position on key issues.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
elsevier | elsevier |
önemli | key |
araştırma | research |
diğer | other |
TR Yüksek performanslı bir ekip kurulması ve devamlılığına yardımcı olmak için Performans yönetimi, profesyonel gelişim, beceri eğitimi ve bilgi edinme araçları
EN Performance management, professional development, skills training and knowledge acquisition tools to help develop and maintain a high-performing team
Türgi keel | Inglise |
---|---|
yüksek | high |
ekip | team |
yönetimi | management |
gelişim | development |
TR Kanıt tabanlı içerikleri bakım sürecine entegre etmek ve hasta sonuçlarının iyileştirilmesine yardımcı olmak için sayısız sağlık uzmanına hizmet ediyoruz.
EN Serving numerous healthcare professionals to integrate evidence-based content into the care process and help improve patient outcomes.
Türgi keel | Inglise |
---|---|
kanıt | evidence |
tabanlı | based |
hasta | patient |
sayısız | numerous |
sağlık | healthcare |
TR Doktorların klinik kararlar için yanıtlar bulmasına ve kanıt tabanlı uygulamaları benimsemesine yardımcı olmak
EN Helping doctors to find answers and adopt evidence-based practices in clinical decision-making
Türgi keel | Inglise |
---|---|
klinik | clinical |
yanıtlar | answers |
kanıt | evidence |
tabanlı | based |
Kuvatakse 50 tõlget 50 -st