EN 5. ‘Tonnes’ refers to metric tonnes.
{search} keeles Inglise saab tõlkida järgmisteks Türgi keel sõnadeks/fraasideks:
EN 5. ‘Tonnes’ refers to metric tonnes.
TR 5. "Ton" metrik tonu ifade eder.
EN Today Better Cotton is grown in 26 countries around the world and accounts for 20% of global cotton production. In the 2020-21 cotton season, 2.2 million licensed Better Cotton Farmers grew 4.7 million metric tonnes of Better Cotton.
TR Bugün Better Cotton dünya çapında 26 ülkede yetiştirilmektedir ve küresel pamuk üretiminin %20'sini oluşturmaktadır. 2020-21 pamuk sezonunda, 2.2 milyon lisanslı Better Cotton Çiftçisi, 4.7 milyon metrik ton Better Cotton üretti.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
today | bugün |
cotton | pamuk |
and | ve |
million | milyon |
around | çapında |
countries | ülkede |
world | dünya |
global | küresel |
EN Last year 2.2 million Better Cotton farmers produced 5.4 million tonnes of Better Cotton, or 22% of the world’s cotton production.
TR Geçen yıl 2.2 milyon Better Cotton çiftçisi, 5.4 milyon ton Better Cotton veya dünya pamuk üretiminin %22'ünü üretti.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
year | yıl |
million | milyon |
cotton | pamuk |
or | veya |
last | en |
EN It features a payload of up to 1,400 kg, 6.6 m3 of load volume, and can tow up to 2.5 tonnes
TR 1,400 kg, 6,6 m3?lük bir yük hacmine sahiptir ve 2,5 tona kadar çekebilir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
features | sahiptir |
load | yük |
and | ve |
volume | 2 |
a | bir |
to | kadar |
EN Tonnes of food still end up in the garbage. Simone Welte from the German organization Welthungerhilfe explains how this might change.
TR Günümüzde hâlâ tonlarca gıda çöpe atılıyor. Açlıkla mücadele kuruluşu Welthungerhilfe yetkilisi Simone Welte, bu durumun nasıl değişebileceğini anlatıyor.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
food | gıda |
organization | kuruluş |
in | da |
this | bu |
still | hâlâ |
how | nasıl |
EN It features a payload of up to 1,400 kg, 6.6 m3 of load volume, and can tow up to 2.5 tonnes
TR 1,400 kg, 6,6 m3?lük bir yük hacmine sahiptir ve 2,5 tona kadar çekebilir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
features | sahiptir |
load | yük |
and | ve |
volume | 2 |
a | bir |
to | kadar |
EN It features a payload of up to 1,400 kg, 6.6 m3 of load volume, and can tow up to 2.5 tonnes
TR 1,400 kg, 6,6 m3?lük bir yük hacmine sahiptir ve 2,5 tona kadar çekebilir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
features | sahiptir |
load | yük |
and | ve |
volume | 2 |
a | bir |
to | kadar |
EN Tonnes of food still end up in the garbage. Simone Welte from the German organization Welthungerhilfe explains how this might change.
TR Günümüzde hâlâ tonlarca gıda çöpe atılıyor. Açlıkla mücadele kuruluşu Welthungerhilfe yetkilisi Simone Welte, bu durumun nasıl değişebileceğini anlatıyor.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
food | gıda |
organization | kuruluş |
in | da |
this | bu |
still | hâlâ |
how | nasıl |
EN During the first six months of 2020 roughly 1.6 billion tonnes – or 8.8% – less CO2 was emitted into the atmosphere worldwide than during the same period of the previous year
TR 2020 yılının ilk yarısında, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla atmosfere yaklaşık 1,6 milyar ton, başka bir ifadeyle % 8,8 daha az CO2 salındı
Inglise | Türgi keel |
---|---|
previous | önceki |
year | yılın |
roughly | yaklaşık |
billion | milyar |
less | az |
first | ilk |
the | aynı |
of | bir |
EN Germany generated 53 million tonnes – or 14.9% – less CO2 than it had during the same period of 2019
TR Almanya’da bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla 53 milyon ton, yani yüzde 14,9 daha az CO2 salımı gerçekleşti
Inglise | Türgi keel |
---|---|
million | milyon |
less | az |
the | aynı |
EN Lange Anna on the North Sea island of Heligoland is 47 metres tall and weighs roughly 25,000 tonnes. This magnificent free-standing column of red sandstone can be seen from afar rising out of the breakers.
TR Kuzey Denizi Adası Helgoland’daki Uzun Anna kayası 47 metre yüksekliğinde ve 25.000 ton ağırlığında. Çarpıcı görünüme sahip kızıl kumtaşı kaya, uzaklardan görülebilecek biçimde dalgaların arasından göğe uzanıyor.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
north | kuzey |
of | ın |
island | adası |
from | arasından |
and | ve |
out | e |
is | sahip |
EN Repairable products are better for companies, better for the environment, and better for us.
TR Onarılabilir ürünler şirketler için, çevre için ve bizim için daha iyidir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
companies | şirketler |
environment | çevre |
and | ve |
products | ürünler |
for | için |
EN The better and more detailed data you process, the better results you will get, and the better you can improve your resource.
TR Ne kadar iyi ve ayrıntılı veri işlerseniz, o kadar iyi sonuçlar alırsınız ve kaynağınızı o kadar iyi geliştirebilirsiniz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
data | veri |
process | iş |
get | al |
detailed | ayrıntılı |
better | iyi |
can | ne |
and | ve |
EN Repairable products are better for companies, better for the environment, and better for us.
TR Onarılabilir ürünler şirketler için, çevre için ve bizim için daha iyidir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
companies | şirketler |
environment | çevre |
and | ve |
products | ürünler |
for | için |
EN AI is changing the way transaction diligence is performed at EY. With Watson Discovery EY can provide better transaction advice to clients, which they in turn can use to make better decisions and drive better outcomes.
TR Yapay zeka, EY'de işlem titizliği sağlama biçimini değiştiriyor. Watson Discovery sayesinde EY, müşterilere daha iyi kararlar almak ve daha iyi sonuçlar elde etmek için kullanabilecekleri daha iyi işlem önerileri sunabiliyor.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
transaction | işlem |
watson | watson |
clients | müşterilere |
decisions | kararlar |
at | de |
better | daha iyi |
and | ve |
EN India has been a pioneering force within the Better Cotton Programme since its first Better Cotton harvest in 2011, and now has the largest number of farmers participating in the Better Cotton Programme.
TR Hindistan, 2011'deki ilk Better Cotton hasadından bu yana Better Cotton Programında öncü bir güç olmuştur ve şu anda Better Cotton Programına katılan en fazla çiftçiye sahiptir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
india | hindistan |
pioneering | öncü |
in | deki |
and | ve |
largest | en |
first | ilk |
the | anda |
EN You can consult this page to understand better which subscription will better fit your marketing needs.
TR Hangi aboneliğin pazarlama ihtiyaçlarınızı daha iyi karşılayacağını daha iyi anlamak için bu sayfaya başvurabilirsiniz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
marketing | pazarlama |
this | bu |
better | daha iyi |
needs | ihtiyaç |
EN Better information to drive better decisions, saving money ? and saving lives.
TR Daha iyi kararlar almak, paradan tasarruf etmek ve hayatlar kurtarmak için daha iyi bilgiler.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
information | bilgiler |
decisions | kararlar |
saving | tasarruf |
money | paradan |
and | ve |
better | daha iyi |
EN Better Information Leads to Better Patient Care
TR Daha İyi Hasta Bakımı İçin Daha İyi Bilgi İpuçları
Inglise | Türgi keel |
---|---|
information | bilgi |
patient | hasta |
care | bakım |
to | daha |
EN Ali Kibar, Chairman of Kibar Holding, said, “We will be more cautious in 2019. We are one of the links in the production chain. If everyone gets better, our country will also get better.”
TR Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar: 2019 daha kontrollü gideceğimiz bir yıl olacak. Üretici halkalardan biriyiz. Herkes ne kadar iyi olursa ülke o kadar iyi olur.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
holding | holding |
if | olursa |
country | ülke |
better | iyi |
everyone | herkes |
more | daha |
EN Combine with LUNA for a better cleanse! T-Sonic™ pulsations help massage the formula into the skin, allowing for a deeper cleanse and better absorption of product, leaving your skin happy and hydrated.
TR Daha iyi bir temizlik için LUNA ile birlikte kullanın! T-Sonik™ titreşimler, formülün cilde masaj yapmasına yardımcı olur, cildin daha derin bir şekilde temizlenmesini ve ürünün daha iyi emilimini sağlayarak cildinizi nemlendirir.
EN Better information to drive better decisions, saving money ? and saving lives.
TR Daha iyi kararlar almak, paradan tasarruf etmek ve hayatlar kurtarmak için daha iyi bilgiler.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
information | bilgiler |
decisions | kararlar |
saving | tasarruf |
money | paradan |
and | ve |
better | daha iyi |
EN You can consult this page to understand better which subscription will better fit your marketing needs.
TR Hangi aboneliğin pazarlama ihtiyaçlarınızı daha iyi karşılayacağını daha iyi anlamak için bu sayfaya başvurabilirsiniz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
marketing | pazarlama |
this | bu |
better | daha iyi |
needs | ihtiyaç |
EN You can consult this page to understand better which subscription will better fit your marketing needs.
TR Hangi aboneliğin pazarlama ihtiyaçlarınızı daha iyi karşılayacağını daha iyi anlamak için bu sayfaya başvurabilirsiniz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
marketing | pazarlama |
this | bu |
better | daha iyi |
needs | ihtiyaç |
EN In this way, we can see if the project is getting better and better visibility compared to the number of positioned keywords.
TR Bu bağlamda projenin, pozisyonlanmış anahtar kelimelerin sayısı ile karşılaştırıldığında daha iyi hale ve daha iyi görünürlüğe sahip hale görmemiz mümkün hale gelir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
project | projenin |
keywords | anahtar |
can | mümkün |
and | ve |
this | bu |
see | görün |
better | daha iyi |
to | sahip |
the | ile |
EN For 10+ years, our team has been able to provide the best possible service that allowed our clients to achieve better work efficiency, and, consequently, better results.
TR Ekibimiz, 10 yılı aşkın süredir, müşterilerimizin daha iyi iş verimliliği ve dolayısıyla daha iyi sonuçlar elde etmesini sağlayan mümkün olan en iyi hizmeti sunmayı başarmıştır.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
service | hizmeti |
efficiency | verimliliği |
our team | ekibimiz |
provide | sağlayan |
years | yıl |
for | aşkın |
to | etmesini |
has | olan |
possible | mümkün |
better | daha iyi |
and | ve |
achieve | elde |
best | en |
the | daha |
EN Better SEO will reflect better on your business because of how the algorithm works, making sure that properly functioning websites make it to the top of the search results
TR Daha iyi SEO, algoritmanın çalışma şekli nedeniyle işletmenize daha iyi yansıyacak ve düzgün çalışan web sitelerinin arama sonuçlarının en üstüne çıkmasını sağlayacaktır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
seo | seo |
properly | düzgün |
websites | web |
your | ve |
top | en |
search | arama |
business | iş |
better | daha iyi |
of the | çalışma |
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN “We have the common goal of making better surveys to get better data
TR “Ortak hedefimiz, daha iyi veriler elde etmek için daha iyi anketler yapmaktır
EN Faster load times mean better user experience, better search engine optimization, and higher conversion rates.
TR Daha hızlı yükleme süreleri, daha iyi kullanıcı deneyimi, daha iyi arama motoru optimizasyonu ve daha yüksek dönüşüm oranları anlamına gelir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
times | süreleri |
mean | anlamına |
experience | deneyimi |
engine | motoru |
optimization | optimizasyonu |
and | ve |
conversion | dönüşüm |
faster | hızlı |
user | kullanıcı |
search | arama |
higher | daha yüksek |
better | daha iyi |
EN Thanks. Twitter will use this info to make your timeline better.
TR Teşekkürler. Twitter bunu zaman akışını daha iyi hale getirmek için kullanacak.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
better | daha iyi |
to | için |
EN Which would be better for me, Guru or Pro?
TR Benim için hangisi daha iyi olur, Guru mu Pro mu?
Inglise | Türgi keel |
---|---|
guru | guru |
me | benim |
better | daha iyi |
be | olur |
for | için |
pro | pro |
EN “Semrush has been pivotal in helping me better understand the competitive landscape of my ad campaigns
TR Semrush, reklam kampanyalarımın rekabetçi piyasasını daha iyi anlamam konusunda esas rolü oynadı
Inglise | Türgi keel |
---|---|
semrush | semrush |
competitive | rekabetçi |
ad | reklam |
better | iyi |
the | daha |
of | konusunda |
EN Ahrefs provides us with detailed and in-depth data that we need to make strategic decisions. Plus, it is fun and always getting better.
TR Ahrefs bize, stratejik kararlar almak için ihtiyaç duyduğumuz ayrıntılı ve derinlemesine verileri sağlar. Ek olarak, eğlenceli ve sürekli gelişiyor.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
ahrefs | ahrefs |
provides | sağlar |
data | verileri |
strategic | stratejik |
decisions | kararlar |
fun | eğlenceli |
always | sürekli |
need | ihtiyaç |
detailed | ayrıntılı |
and | ve |
getting | için |
us | bize |
EN A new report provides an analytical framework for better understanding the role of gender within the structure of the global research enterprise.
TR Yeni cinsiyet eşitsizliği raporu cinsiyetin global araştırma arenasındaki rolünün daha iyi anlaşılması için analitik bir çerçeve sağlamaktadır.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
new | yeni |
analytical | analitik |
gender | cinsiyet |
global | global |
framework | çerçeve |
report | raporu |
research | araştırma |
role | rol |
better | daha iyi |
a | bir |
of | in |
for | için |
EN At Elsevier we believe there are 10 aspects of highly effective data and which can function as a roadmap for the development of better data management processes and systems throughout the data lifecycle
TR Elsevier olarak, yüksek etkili verilerin 10 özelliği olduğuna ve bunların veri yaşam döngüsü boyunca daha iyi veri yönetim süreçleri ve sistemleri geliştirilmesinde kılavuz olarak kullanılabileceğine inanmaktadır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
effective | etkili |
systems | sistemleri |
elsevier | elsevier |
management | yönetim |
processes | süreçleri |
data | veri |
and | ve |
better | daha iyi |
EN The electronic lab notebook Hivebench helps researchers, annotate, share, and retrieve their experiments and methods better in a lab situation.
TR Elektronik laboratuvar defteri Hivebench araştırmacılara bir laboratuvardaki deneyleri ve yöntemlerini not almaları, paylaşmaları ve çağırmalarında yardımcı olur.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
electronic | elektronik |
helps | yardımcı olur |
share | paylaş |
methods | yöntemlerini |
a | yardımcı |
and | ve |
EN With presentations from academia and industry, including researchers, developers and software providers, this workshop has been exploring current and future applications of technology for better science
TR Akademiden ve sektörden araştırmacılar, geliştiriciler ve yazılım sağlayıcıların sunumlar yaptığı bu atölyede daha iyi bilim yapılması için mevcut ve gelecekteki teknoloji uygulamaları keşfedildi
Inglise | Türgi keel |
---|---|
presentations | sunumlar |
researchers | araştırmacılar |
developers | geliştiriciler |
future | gelecekteki |
and | ve |
software | yazılım |
technology | teknoloji |
science | bilim |
of | in |
this | bu |
current | mevcut |
better | daha iyi |
applications | uygulamalar |
for | için |
EN At Elsevier, we deliver better drug information for all areas of healthcare
TR Elsevier olarak, sağlık sektörünün tüm alanlarına daha iyi ilaç bilgileri sağlarız
Inglise | Türgi keel |
---|---|
deliver | sağlar |
information | bilgileri |
healthcare | sağlık |
elsevier | elsevier |
drug | ilaç |
all | tüm |
better | daha iyi |
of | olarak |
Kuvatakse 50 tõlget 50 -st