EN It targets active citizens to strengthen the organization, organizations to strengthen organized structures, and organized structures to strengthen civil society.
"strengthen ai activities" in English can be translated into the following Turkish words/phrases:
strengthen | güçlendirmek için |
activities | etkinlikler etmek faaliyetler faaliyetleri faaliyetlerini faaliyetlerinizi hizmet işlemi programı proje çalışmaları |
EN It targets active citizens to strengthen the organization, organizations to strengthen organized structures, and organized structures to strengthen civil society.
TR Sivil toplumu güçlendirmek için örgütlülüğü, örgütlülüğü güçlendirmek için örgütleri, örgütleri güçlendirmek için aktif yurttaşları hedefler.
English | Turkish |
---|---|
active | aktif |
strengthen | güçlendirmek |
civil | sivil |
organizations | örgütleri |
to | için |
EN It targets active citizens to strengthen the organization, organizations to strengthen organized structures, and organized structures to strengthen civil society.
TR Sivil toplumu güçlendirmek için örgütlülüğü, örgütlülüğü güçlendirmek için örgütleri, örgütleri güçlendirmek için aktif yurttaşları hedefler.
English | Turkish |
---|---|
active | aktif |
strengthen | güçlendirmek |
civil | sivil |
organizations | örgütleri |
to | için |
EN Strengthen expertise in their field – With medicine changing all the time, physicians can build and strengthen their knowledge through access to the most current research and findings in their field.
TR Alanlarındaki uzmanlığı güçlendirmek – Tıp sürekli olarak değiştiğinden, doktorlar alanlarındaki en güncel araştırmalara ve bulgulara erişerek bilgilerini artırabilir ve güçlendirebilir.
EN Do you spend more time reading about other people’s fun activities or posting about your own fun activities, than you do actually spending time on your own fun activities?
TR Diğer insanların eğlenceli aktiviteleri hakkında okumaya veya kendi eğlenceli aktiviteleriniz hakkında gönderiler yazmaya gerçekten kendi eğlenceli aktivitelerinize ayırdığınız zamandan daha mı fazla zaman harcıyorsunuz?
English | Turkish |
---|---|
fun | eğlenceli |
actually | gerçekten |
other | diğer |
time | zaman |
or | veya |
about | hakkında |
more | fazla |
EN Do you spend more time reading about other people’s fun activities or posting about your own fun activities, than you do actually spending time on your own fun activities?
TR Diğer insanların eğlenceli aktiviteleri hakkında okumaya veya kendi eğlenceli aktiviteleriniz hakkında gönderiler yazmaya gerçekten kendi eğlenceli aktivitelerinize ayırdığınız zamandan daha mı fazla zaman harcıyorsunuz?
English | Turkish |
---|---|
fun | eğlenceli |
actually | gerçekten |
other | diğer |
time | zaman |
or | veya |
about | hakkında |
more | fazla |
EN In order to strengthen the civil space, we, as STGM, carry out various activities under the different topics, especially in capacity building
TR STGM, sivil toplum alanını güçlendirmek için farklı başlıklarda faaliyetler yürütüyoruz
English | Turkish |
---|---|
strengthen | güçlendirmek |
civil | sivil |
space | alan |
stgm | stgm |
activities | faaliyetler |
different | farklı |
to | için |
EN In order to strengthen the civil space, we, as STGM, carry out various activities under the different topics, especially in capacity building
TR STGM, sivil toplum alanını güçlendirmek için farklı başlıklarda faaliyetler yürütüyoruz
English | Turkish |
---|---|
strengthen | güçlendirmek |
civil | sivil |
space | alan |
stgm | stgm |
activities | faaliyetler |
different | farklı |
to | için |
EN We conducted disaster response activities following the earthquake. These were continued with rehabilitation activities until 2010.
TR Deprem sonrasında Keşmir’de başlayan acil yardım ve iyileştirme çalışmalarımızı 2010 yılı sonuna kadar sürdürdük.
English | Turkish |
---|---|
earthquake | deprem |
these | ve |
with | kadar |
EN We conducted disaster response activities following the earthquake. These were continued with rehabilitation activities until 2010.
TR Deprem sonrasında Keşmir’de başlayan acil yardım ve iyileştirme çalışmalarımızı 2010 yılı sonuna kadar sürdürdük.
English | Turkish |
---|---|
earthquake | deprem |
these | ve |
with | kadar |
EN The absolute majority of the audience directly benefiting from its activities is youth (not necessarily only young people) or carrying out activities aimed at young people (research, policy development, rights advocacy, etc.).
TR Faaliyetlerinden doğrudan yararlanan kitlenin salt çoğunluğunun gençler olması (sadece gençler olması şart değildir) veya gençlere yönelik çalışmalar yürütmesi (araştırma, politika geliştirme, hak savunuculuğu vb.)
English | Turkish |
---|---|
directly | doğrudan |
young | genç |
research | araştırma |
policy | politika |
development | geliştirme |
etc | vb |
at | de |
or | veya |
of | yönelik |
EN aiming to publicize the activities of civil organizations by using the mass media, to conduct lobbying activities so as to encourage initiative taking in social sphere and to empower civil initiatives by further raising social awareness.
TR Kitle iletişim araçlarını kullanarak sivil örgütlerin çalışmalarını duyurarak ve lobi faaliyetleri yürüterek sosyal girişimciliği özendirmeyi, toplumsal farkındalığı artırarak sivil inisiyatifi güçlendirmeyi hedefler.
English | Turkish |
---|---|
activities | faaliyetleri |
civil | sivil |
mass | kitle |
and | ve |
social | sosyal |
media | iletişim |
using | kullanarak |
EN All of the activities carried out in Turkey and abroad regarding the promotion and visitor activities for our exhibition are listed below
TR Fuarımızın tanıtımı ve ziyaretçi çalışmaları için yurt içinde ve yurt dışında yapılan tüm çalışmalar aşağıda yer almaktadır
English | Turkish |
---|---|
visitor | ziyaretçi |
activities | çalışmaları |
all | tüm |
in | da |
and | ve |
of | in |
for | için |
EN These activities will be carried out from several different points, especially in areas where the buyers and users of the sector are intense. In all other regions, activities will be conducted with the strongest NGO.
TR Özellikle sektörün alıcısının ve kullanıcısının yoğun olduğu bölgelerde bu çalışmalar birkaç farklı noktadan yürütülecektir. Diğer tüm bölgelerde ise en güçlü STK ile çalışmalar yürütülecektir.
English | Turkish |
---|---|
users | kullanıcı |
intense | yoğun |
and | ve |
other | diğer |
different | farklı |
all | tüm |
where | en |
these | bu |
sector | sektör |
the | ise |
with | ile |
several | birkaç |
EN Activities mentioned above will be carried out with our solution partners who carries out professional activities concerning foreign buyers delegations.
TR Yurt dışı alım heyetleri konusunda profesyonel çalışmalar yapan çözüm ortağımız ile yukarıda belirtilen çalışmalar yürütülecektir.
English | Turkish |
---|---|
solution | çözüm |
professional | profesyonel |
out | da |
above | yukarıda |
EN We conducted disaster response activities following the earthquake. These were continued with rehabilitation activities until 2010.
TR Deprem sonrasında Keşmir’de başlayan acil yardım ve iyileştirme çalışmalarımızı 2010 yılı sonuna kadar sürdürdük.
English | Turkish |
---|---|
earthquake | deprem |
these | ve |
with | kadar |
EN We conducted disaster response activities following the earthquake. These were continued with rehabilitation activities until 2010.
TR Deprem sonrasında Keşmir’de başlayan acil yardım ve iyileştirme çalışmalarımızı 2010 yılı sonuna kadar sürdürdük.
English | Turkish |
---|---|
earthquake | deprem |
these | ve |
with | kadar |
EN aiming to publicize the activities of civil organizations by using the mass media, to conduct lobbying activities so as to encourage initiative taking in social sphere and to empower civil initiatives by further raising social awareness.
TR Kitle iletişim araçlarını kullanarak sivil örgütlerin çalışmalarını duyurarak ve lobi faaliyetleri yürüterek sosyal girişimciliği özendirmeyi, toplumsal farkındalığı artırarak sivil inisiyatifi güçlendirmeyi hedefler.
English | Turkish |
---|---|
activities | faaliyetleri |
civil | sivil |
mass | kitle |
and | ve |
social | sosyal |
media | iletişim |
using | kullanarak |
EN And the story will expand, at each Fairmont destination, into a wealth of local experiences. All to strengthen your body, clear your mind, and fulfill your spirit.
TR Ve Hikaye her bir Fairmont destinasyonundan zengin yerel deneyimlere genişleyecek. Tümü vücudunuzu güçlendirmek, zihninizi boşaltmak ve ruhunuzu tatmin etmek için.
English | Turkish |
---|---|
expand | genişleyecek |
fairmont | fairmont |
strengthen | güçlendirmek |
fulfill | tatmin etmek |
your body | vücudunuzu |
local | yerel |
story | hikaye |
all | tüm |
and | ve |
a | bir |
EN BİRLİKTE: Local CSOs Institutional Support Program, which we designed to strengthen the civil…
TR Türkiye'deki sivil toplumun güçlenmesi için uzun yıllara dayanan tecrübe ve birikimimizle…
EN Through our Academician / Researcher Database, we work for contributing to the transfer of academic productions beyond universities and strengthen the linkage between academia and non-governmental organizations.
TR Akademik üretimin üniversite sınırlarından dışarı taşınmasına ve sivil alanla buluşmasına katkı sunmak, akademi ve sivil toplum örgütleri arasındaki ilişkiyi güçlendirme
English | Turkish |
---|---|
of | ın |
academic | akademik |
universities | üniversite |
organizations | örgütleri |
and | ve |
between | arasındaki |
EN Make a phone call every dayMaking phone calls to other members is an effective method to strengthen our sobriety
TR Her gün bir telefon görüşmesi yapınDiğer üyelerle telefon görüşmesi yapmak, ayıklığımızı güçlendirmek için etkili bir yöntemdir
English | Turkish |
---|---|
effective | etkili |
strengthen | güçlendirmek |
phone | telefon |
a | bir |
EN ServiceProviding service to others, inside or outside the fellowship, is an incredible way to strengthen your recovery and find a sense of meaning outside your internet and technology use
TR HizmetBursun içinde veya dışında başkalarına hizmet vermek, iyileşmenizi güçlendirmenin ve internet ve teknoloji kullanımınızın dışında bir anlam bulmanın inanılmaz bir yoludur
English | Turkish |
---|---|
others | başkaları |
incredible | inanılmaz |
internet | internet |
technology | teknoloji |
service | hizmet |
inside | iç |
outside | dışında |
or | veya |
meaning | bir |
and | ve |
use | kullanım |
EN As we continue attending meetings, sharing with other members, and working our recovery, our intuition will strengthen, and over time our relationship to sobriety will naturally grow clearer.
TR Toplantılara katılmaya, diğer üyelerle paylaşmaya ve toparlanmaya çalışmaya devam ettikçe, sezgimiz güçlenecek ve zamanla ayıklıkla ilişkimiz doğal olarak daha da netleşecek.
English | Turkish |
---|---|
meetings | toplantı |
naturally | doğal |
time | zamanla |
other | diğer |
continue | devam |
and | ve |
over | da |
to | e |
EN As an internet and technology addict, exercise may help you strengthen your recovery and improve your resilience
TR Bir internet ve teknoloji bağımlısı olarak egzersiz, iyileşmenizi güçlendirmenize ve dayanıklılığınızı artırmanıza yardımcı olabilir
English | Turkish |
---|---|
internet | internet |
technology | teknoloji |
help | yardımcı |
and | ve |
may | olabilir |
as | olarak |
an | bir |
EN A regulatory test area (sandbox) in the field of payments and a Finance and Technology Base will be established to support FinTech initiatives, which will strengthen the Istanbul Financial Center?s internationalization.
TR İstanbul Finans Merkezi’nin FinTek alanında küresel merkez olmasını güçlendirecek şekilde, ödemeler alanında düzenleyici deney alanı (sandbox) ve FinTek girişimlerinin desteklenmesi için Finans ve Teknoloji Üssü kurulacaktır.
English | Turkish |
---|---|
regulatory | düzenleyici |
technology | teknoloji |
center | merkez |
in the field | alanında |
payments | ödemeler |
support | desteklenmesi |
area | alan |
of | in |
and | ve |
finance | finans |
the | şekilde |
to | için |
EN Strengthen your brand with a logo
TR Markanıza bir logo ile güç katın
English | Turkish |
---|---|
logo | logo |
a | bir |
with | ile |
English | Turkish |
---|---|
brands | markalar |
accounts | hesaplar |
level | düzeyde |
products | ürünleri |
platform | platform |
this | bu |
social | sosyal |
services | hizmetlerini |
media | medya |
and | ve |
to | üzerinden |
English | Turkish |
---|---|
strengthen | güçlendirmek |
corporate | kurumsal |
increase | artırmak |
product | ürün |
bring | da |
brand | marka |
and | ve |
ads | reklamlar |
English | Turkish |
---|---|
corporate | kurumsal |
successfully | başarılı |
company | şirket |
with | şekilde |
to | bir |
EN Combine live chat and chatbots with a knowledge base to strengthen your customer experience
TR Müşteri deneyiminizi güçlendirmek için canlı sohbeti ve sohbet robotlarını bir bilgi tabanıyla birleştirin
English | Turkish |
---|---|
base | tabanı |
strengthen | güçlendirmek |
customer | müşteri |
live | canlı |
experience | deneyiminizi |
chat | sohbet |
to | için |
a | bir |
and | ve |
EN Take advantage of our chatbot API to strengthen your customer experience
TR Bizim Chatbot yararlanın API müşteri deneyimini güçlendirmek için
English | Turkish |
---|---|
chatbot | chatbot |
api | api |
strengthen | güçlendirmek |
customer | müşteri |
experience | deneyimini |
to | için |
of | in |
our | bizim |
EN By sending proactive messages in between purchases or feature activation strengthen their emotional connection with your brand
TR Satın almalar veya özellik aktivasyonları arasında proaktif mesajlar göndererek markanızla olan duygusal bağlarını güçlendirin
English | Turkish |
---|---|
proactive | proaktif |
emotional | duygusal |
feature | özellik |
by sending | göndererek |
or | veya |
messages | mesajlar |
between | arası |
in | arasında |
EN Strengthen Identity Management:Customers can limit access to sensitive data by individual, time, and location
TR Kimlik Yönetimini Güçlendirme: Müşteriler, hassas verilere erişimi kişi, zaman ve konuma göre sınırlandırabilir
English | Turkish |
---|---|
identity | kimlik |
management | yönetimini |
customers | müşteriler |
access | erişimi |
sensitive | hassas |
by | göre |
and | ve |
location | konuma |
time | zaman |
EN From front-end sprints and protocol development to community building initiatives and content creation, our Grants Program invites you to help strengthen the network in exchange for Mina tokens.
TR Önyüz ve protokol geliştirmelerinden topluluk etkinlikleri ve içerik üretimine kadar her şey için Hibe Programı'mıza kaydolup Mina tokenları karşılığında ağ gelişiminde katkıda bulunabilirsiniz.
English | Turkish |
---|---|
protocol | protokol |
community | topluluk |
content | içerik |
mina | mina |
in | da |
program | programı |
and | ve |
EN Turkey .tr domain name registration will strengthen sales and marketing for your real and potential customers in Turkey and the region.
TR Türkiye .tr alan adı tescili Türkiye ve bölgesindeki reel ve potansiyel müşterileriniz için satış ve pazarlamanızı güçlendirecektir.
English | Turkish |
---|---|
turkey | türkiye |
registration | tescili |
real | reel |
potential | potansiyel |
customers | müşterileriniz |
the region | bölgesindeki |
name | adı |
sales | satış |
domain | alan |
and | ve |
for | için |
EN Azerbaijan .az domain name registration will strengthen sales and marketing for your real and potential customers in Azerbaijan and the region.
TR Azerbaycan .az alan adı tescili Azerbaycan ve bölgesindeki reel ve potansiyel müşterileriniz için satış ve pazarlamanızı güçlendirecektir.
English | Turkish |
---|---|
registration | tescili |
real | reel |
potential | potansiyel |
customers | müşterileriniz |
the region | bölgesindeki |
name | adı |
sales | satış |
domain | alan |
and | ve |
for | için |
EN As the Center for Nonviolence, we work to strengthen civil society organizations by focusing on the…
TR Mavi Kalem Derneği’nin İstanbul/Esenyurt ofisinde Sosyal Çalışma Uzmanı olarak çalışacak kadın ekip…
EN Germany and Italy want to strengthen relations
TR Almanya ve Fransa Ukrayna Anlaşmazlığında Arabuluculuk Yapmak İstiyor
English | Turkish |
---|---|
germany | almanya |
and | ve |
to | yapmak |
EN At the same time it is intended to strengthen the institutional structures of the universities and, for example, facilitate new approaches to internationalisation.
TR Bütçenin aynı zamanda üniversiteleri güçlendirmesi ve bunlara uluslararasılaşmaya dönük yeni olanaklar sunması da hedefliyor.
English | Turkish |
---|---|
time | zamanda |
new | yeni |
and | ve |
the | aynı |
EN NDEF supports projects that strengthen civil society, promote human rights, and encourage the participation of all groups in democratic processes
TR NDEF, sivil toplumu güçlendiren, insan haklarını geliştiren ve tüm grupların demokratik süreçlere katılımını teşvik eden projeleri desteklemektedir
English | Turkish |
---|---|
projects | projeleri |
civil | sivil |
human | insan |
and | ve |
of | ın |
democratic | demokratik |
all | tüm |
groups | grupları |
participation | katılım |
encourage | teşvik |
EN In this way, UNDEF plays a prominent role in complementing the UN's other work—its work with governments—to strengthen democratic governance all over the world.
TR Bu şekilde, UNDEF, BM'nin diğer çalışmalarını --Hükümetlerle olan çalışmalarını- tamamlamada, dünya çapında demokratik yönetişimi güçlendirmek için belirgin bir rol oynamaktadır.
English | Turkish |
---|---|
other | diğer |
democratic | demokratik |
strengthen | güçlendirmek |
role | rol |
this | bu |
world | dünya |
the | şekilde |
to | için |
EN help strengthen social and political movements that open up for radical change
TR Radikal değişime açılan sosyal ve politik hareketlerin güçlendirilmesine yardımcı olmak
English | Turkish |
---|---|
social | sosyal |
and | ve |
political | politik |
that | olmak |
help | yardımcı |
EN To ensure that the employees providing services within the scope of the project benefit from the necessary training services to develop and strengthen their capacities,
TR Proje kapsamında hizmet sunan çalışanların kapasitelerini geliştirmek ve güçlendirmek için gerekli eğitim hizmetlerinden faydalanmalarını sağlamak,
English | Turkish |
---|---|
services | hizmet |
necessary | gerekli |
training | eğitim |
strengthen | güçlendirmek |
project | proje |
of | in |
to | sağlamak |
scope | kapsamında |
and | ve |
within | için |
EN As the Center for Nonviolence, we work to strengthen civil society organizations by focusing on the structural and cultural dimensions of organizations
TR Şiddetsizlik Merkezi olarak, örgütlerin yapısal ve kültürel boyutlarına odaklanarak sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi için çalışmalar yapıyoruz.
English | Turkish |
---|---|
center | merkezi |
civil | sivil |
society | toplum |
structural | yapısal |
cultural | kültürel |
dimensions | boyutlar |
organizations | örgütlerinin |
and | ve |
of | in |
EN Alert Fund for Youth is an independent funding organization that works to strengthen youth participation.
TR Alert Gençlik Fonu, gençlerin katılımını güçlendirmek için çalışan bağımsız bir fon kuruluşudur.
English | Turkish |
---|---|
fund | fon |
organization | kuruluş |
strengthen | güçlendirmek |
participation | katılım |
EN 3.5. Strengthen the prevention and treatment of substance abuse, including narcotic drug abuse and harmful use of alcohol
TR 3.5. Uyuşturucu madde kullanımı ve alkol bağımlılığını da kapsayan madde bağımlılığının önlenmesi ve tedavisinin güçlendirilmesi
English | Turkish |
---|---|
substance | madde |
prevention | önlenmesi |
and | ve |
including | da |
use | kullanımı |
of | nın |
EN 3.d. Strengthen the capacity of all countries, in particular developing countries, for early warning, risk reduction and management of national and global health risks
TR 3.d. Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere bütün ülkelerin ulusal ve küresel sağlık risklerine karşı erken uyarı, riski azaltma ve risk yönetimi kapasitelerinin güçlendirilmesi
English | Turkish |
---|---|
developing | gelişmekte |
early | erken |
reduction | azaltma |
and | ve |
management | yönetimi |
national | ulusal |
global | küresel |
health | sağlık |
warning | uyarı |
the | olmak |
all | bütün |
risk | risk |
of | karşı |
EN 5.c. Adopt and strengthen sound policies and enforceable legislation for the promotion of gender equality and the empowerment of all women and girls at all levels
TR 5.c. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ilerletilmesi ve kadınların ve kız çocuklarının her düzeyde güçlenmeleri için sağlam politikaların ve yasal olarak uygulanabilir mevzuatların kabul edilmesi ve güçlendirilmesi
English | Turkish |
---|---|
c | c |
policies | politikalar |
gender | cinsiyet |
girls | kız |
levels | düzeyde |
and | ve |
the | kabul |
women | kadınlar |
for | için |
EN 8.10. Strengthen the capacity of domestic financial institutions to encourage and expand access to banking, insurance and financial services for all
TR 8.10. Herkesin bankacılık, sigorta ve finansal hizmetlere erişiminin teşvik edilmesi ve artırılması için yurt içi finansal kurumların kapasitelerinin güçlendirilmesi
English | Turkish |
---|---|
domestic | yurt içi |
financial | finansal |
encourage | teşvik |
banking | bankacılık |
services | hizmetlere |
and | ve |
insurance | sigorta |
of | in |
to | edilmesi |
institutions | kurumlar |
all | herkesin |
for | için |
EN 10.5. Improve the regulation and monitoring of global financial markets and institutions and strengthen the implementation of such regulations
TR 10.5. Küresel finans piyasalarının ve kurumlarının düzenlenmesi ve denetlenmesinin geliştirilmesi ve bu tür düzenlemelerin hayata geçirilmelerinin güçlendirilmesi
English | Turkish |
---|---|
global | küresel |
financial | finans |
and | ve |
such | bu |
institutions | kurumlar |
of | nın |
Showing 50 of 50 translations