EN In beverage production, blending of liquid ingredients can be done in a batch tank, much as it has been done for decades
EN In beverage production, blending of liquid ingredients can be done in a batch tank, much as it has been done for decades
TR İçecek üretiminde, sıvı bileşenlerin karıştırılması, onlarca yıldır yapıldığı gibi bir kesikli üretim tankında yapılabilir
Инглиз | Төрек |
---|---|
decades | onlarca |
liquid | sıvı |
can | yapılabilir |
production | üretim |
a | bir |
as | gibi |
EN With an online invitation template, you can send stunning invitations for your event and collect RSVPs simultaneously
TR Bir online davetiye şablonuyla etkinliğiniz için göz alıcı davetiyeler gönderebilir ve davetlilerden anında katılım durumlarıyla ilgili bilgi alabilirsiniz
Инглиз | Төрек |
---|---|
online | online |
invitation | davetiye |
can | bilgi |
for | için |
and | ve |
an | bir |
EN Your logo generator will be upgraded simultaneously with the Logaster website. This means your clients can access the latest functionalities and features first-hand.
TR Logo oluşturucunuz Logaster web sitesi ile aynı anda güncelleneecektir. Bu, müşterilerinizin en son işlevlere ve özelliklere ilk elden erişebilecekleri anlamına gelir.
Инглиз | Төрек |
---|---|
simultaneously | aynı anda |
logaster | logaster |
means | anlamına |
logo | logo |
this | bu |
first | ilk |
will | gelir |
latest | en |
the latest | son |
the | aynı |
and | ve |
EN This persistence is achieved by using different types of storage mechanisms to put the cookie data in several places on your local browser simultaneously
TR Bu kalıcılık, cookie verilerini yerel tarayıcınızda aynı anda birkaç yere koymak için farklı türde depolama mekanizmaları kullanılarak elde edilir
Инглиз | Төрек |
---|---|
storage | depolama |
data | verilerini |
local | yerel |
browser | tarayıcı |
simultaneously | aynı anda |
this | bu |
different | farklı |
using | kullanılarak |
achieved | elde |
the | aynı |
to | birkaç |
put | için |
EN Evercookie is created to protect the data which supposed to be persistent by storing these data in several locations simultaneously
TR Evercookie, bu verileri aynı anda birkaç yerde depolayarak kalıcı olması gereken verileri korumak için oluşturulur
Инглиз | Төрек |
---|---|
data | verileri |
simultaneously | aynı anda |
to be | olması |
these | bu |
the | aynı |
to | birkaç |
in | için |
EN Use both connections simultaneously or independently for maximum flexibility.
TR Maksimum esneklik için iki bağlantıyı aynı anda veya bağımsız olarak kullanın.
Инглиз | Төрек |
---|---|
simultaneously | aynı anda |
independently | bağımsız |
maximum | maksimum |
flexibility | esneklik |
or | veya |
for | için |
EN Unless you hire more customer service reps to match the rising demand, this uptick puts more pressure on your team to multi-task and resolve problems simultaneously
TR Artan talebi karşılamak için daha fazla müşteri hizmetleri temsilcisi tutmazsanız, bu artış ekibinizin birden fazla görevi üstlenmesi ve sorunları aynı anda çözmesi için daha fazla baskı oluşturur
Инглиз | Төрек |
---|---|
rising | artan |
demand | talebi |
simultaneously | aynı anda |
your team | ekibinizin |
this | bu |
customer | müşteri |
problems | sorunları |
service | hizmetleri |
the | aynı |
and | ve |
EN Select and format multiple worksheets simultaneously
TR Birden fazla çalışma sayfasını aynı anda seçme ve biçimlendirme
Инглиз | Төрек |
---|---|
select | seç |
simultaneously | aynı anda |
and | ve |
multiple | birden fazla |
EN They are using a high throughput method that allows a large number of promising compounds to be analysed simultaneously
TR Burada kullanılan “yüksek hızlı tarama” yöntemi, aynı anda çok sayıda işe yarar görünen bağlantıyı analiz etmeyi mümkün kılıyor
Инглиз | Төрек |
---|---|
method | yöntemi |
simultaneously | aynı anda |
high | yüksek |
to | e |
number | sayıda |
using | da |
EN 2x2 Multiple-User Multiple Input Multiple Output (MU-MIMO) technology allows access points to communicate with multiple devices simultaneously via pinpoint beamforming, boosting WiFi network capacity, speed and range
TR 4G LTE desteği ile, personeliniz dünyanın her yerinde, bağlantı halindedir; araçlarda ve yoğun veya seyrek nüfuslu alanlarda bile
Инглиз | Төрек |
---|---|
and | ve |
to | bile |
with | ile |
network | bağlantı |
EN Simultaneously, the firm has extensive experience structuring and implementing less formal dispute resolution procedures for employment conflicts, such as mediation, conciliation and arbitration
TR Deneyimli olduğu bir başka alan ise iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk, uzlaşma ve tahkim gibi resmi olmayan uyuşmazlık çözüm yollarıdır
Инглиз | Төрек |
---|---|
formal | resmi |
dispute | uyuşmazlık |
arbitration | tahkim |
resolution | çözüm |
and | ve |
the | başka |
as | gibi |
EN The firm has significant expertise assisting during complex, inter-jurisdictional transactions, where strategic guidance is required to deal with the legal, commercial and operational factors simultaneously
TR Dava takibi, danışmanlık ve uyuşmazlık çözümü destek kapsamındadır
Инглиз | Төрек |
---|---|
guidance | destek |
and | ve |
EN Effectively removes deep seated dirt and oil while simultaneously keeping your skin healthy and nourished.
TR Cildinizdeki kiri ve yağı etkili bir şekilde temizlerken aynı zamanda cildinizi besler ve sağlıklı bir görünüm sağlar.
Инглиз | Төрек |
---|---|
healthy | sağlıklı |
while | zamanda |
and | ve |
EN Edit any doc together with team members simultaneously.
TR Herhangi bir belgeyi ekip arkadaşlarınızla eş zamanlı olarak düzenleyin.
Инглиз | Төрек |
---|---|
edit | düzenleyin |
team | ekip |
any | herhangi |
with | bir |
EN Edit any doc together with team members simultaneously.
TR Herhangi bir belgeyi ekip arkadaşlarınızla eş zamanlı olarak düzenleyin.
Инглиз | Төрек |
---|---|
edit | düzenleyin |
team | ekip |
any | herhangi |
with | bir |
EN Example #6 Extending and implementing simultaneously
TR Örnek 6 - Aynı anda genişletme ve gerçekleme
Инглиз | Төрек |
---|---|
simultaneously | aynı anda |
and | ve |
EN Most implementations use rigid policies that effectively stop people from doing their jobs while simultaneously triggering excessive alerts that overwhelm Security IT.
TR Pek çok uygulama, insanların işlerini yapmasını engelleyen ve BT güvenlik ekiplerini aşırı iş yüküne boğan gereksiz uyarılara neden olan katı politikalar uyguluyor.
Инглиз | Төрек |
---|---|
policies | politikalar |
security | güvenlik |
use | uygulama |
their | ve |
people | insanlar |
most | pek |
that | neden |
it | bt |
EN Simultaneously, the firm has extensive experience structuring and implementing less formal dispute resolution procedures for employment conflicts, such as mediation, conciliation and arbitration
TR Deneyimli olduğu bir başka alan ise iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk, uzlaşma ve tahkim gibi resmi olmayan uyuşmazlık çözüm yollarıdır
Инглиз | Төрек |
---|---|
formal | resmi |
dispute | uyuşmazlık |
arbitration | tahkim |
resolution | çözüm |
and | ve |
the | başka |
as | gibi |
EN Your logo generator will be upgraded simultaneously with the Logaster website. This means your clients can access the latest functionalities and features first-hand.
TR Logo oluşturucunuz Logaster web sitesi ile aynı anda güncelleneecektir. Bu, müşterilerinizin en son işlevlere ve özelliklere ilk elden erişebilecekleri anlamına gelir.
Инглиз | Төрек |
---|---|
simultaneously | aynı anda |
logaster | logaster |
means | anlamına |
logo | logo |
this | bu |
first | ilk |
will | gelir |
latest | en |
the latest | son |
the | aynı |
and | ve |
EN They are using a high throughput method that allows a large number of promising compounds to be analysed simultaneously
TR Burada kullanılan “yüksek hızlı tarama” yöntemi, aynı anda çok sayıda işe yarar görünen bağlantıyı analiz etmeyi mümkün kılıyor
Инглиз | Төрек |
---|---|
method | yöntemi |
simultaneously | aynı anda |
high | yüksek |
to | e |
number | sayıda |
using | da |
EN The countries undertake to maintain a fair and social Europe while simultaneously promoting European interests and values worldwide
TR Üye ülkeler adil ve sosyal bir Avrupa’nın korunması ve buna paralel olarak dünya düzeyinde Avrupa çıkar ve değerlerinin korunması konusunda yükümlülük üstleniyorlar
Инглиз | Төрек |
---|---|
fair | adil |
social | sosyal |
worldwide | dünya |
countries | ülkeler |
and | ve |
while | de |
to | konusunda |
EN Simultaneously, marketplace advances, related to chips, batteries, servers, precision power, and cooling technologies have enabled the development of sophisticated micro data centers and IT closets
TR Aynı zamanda, çipler, aküler, sunucular, hassas güç ve soğutma teknolojileriyle ilgili pazardaki gelişmeler, ileri teknoloji mikro veri merkezlerinin ve BT odalarının geliştirilmesini sağlamıştır
Инглиз | Төрек |
---|---|
related | ilgili |
servers | sunucular |
precision | hassas |
and | ve |
cooling | soğutma |
micro | mikro |
data | veri |
it | bt |
the | aynı |
power | güç |
of | nın |
EN Simultaneously, technology is revolutionizing care delivery
TR Aynı zamanda, teknoloji bakım sunumunda devrim yaratıyor
Инглиз | Төрек |
---|---|
technology | teknoloji |
care | bakım |
EN Edit any doc together with team members simultaneously.
TR Herhangi bir belgeyi ekip arkadaşlarınızla eş zamanlı olarak düzenleyin.
Инглиз | Төрек |
---|---|
edit | düzenleyin |
team | ekip |
any | herhangi |
with | bir |
EN Use both connections simultaneously or independently for maximum flexibility.
TR Maksimum esneklik için iki bağlantıyı aynı anda veya bağımsız olarak kullanın.
Инглиз | Төрек |
---|---|
simultaneously | aynı anda |
independently | bağımsız |
maximum | maksimum |
flexibility | esneklik |
or | veya |
for | için |
EN A technology that simultaneously sterilises the packaging material and the packaged product, to offer an alternative packaging solution for a number of food products, which have traditionally been packed in cans or glass jars
TR Geleneksel olarak kutularda veya cam kavanozlarda paketlenen çeşitli gıda ürünleri için alternatif paketleme çözümü sunmak üzere ambalaj malzemesini ve paketlenmiş ürünü aynı anda sterilize eden bir teknoloji
Инглиз | Төрек |
---|---|
technology | teknoloji |
simultaneously | aynı anda |
alternative | alternatif |
food | gıda |
traditionally | geleneksel |
glass | cam |
solution | çözümü |
packaged | paketlenmiş |
in | da |
and | ve |
packaging | paketleme |
products | ürünleri |
or | veya |
the | aynı |
product | ürünü |
EN Sell custom T-shirts online with a free Custom T-Shirt Order Form! Process T-shirt orders and payments simultaneously. Easy to embed in your store’s website.
TR PayJunction Tişört Sipariş Formu
Инглиз | Төрек |
---|---|
form | formu |
order | sipariş |
EN Unless you hire more customer service reps to match the rising demand, this uptick puts more pressure on your team to multi-task and resolve problems simultaneously
TR Artan talebi karşılamak için daha fazla müşteri hizmetleri temsilcisi tutmazsanız, bu artış ekibinizin birden fazla görevi üstlenmesi ve sorunları aynı anda çözmesi için daha fazla baskı oluşturur
Инглиз | Төрек |
---|---|
rising | artan |
demand | talebi |
simultaneously | aynı anda |
your team | ekibinizin |
this | bu |
customer | müşteri |
problems | sorunları |
service | hizmetleri |
the | aynı |
and | ve |
EN We don’t limit the number of devices you connect simultaneously. This way you can share Surfshark with your friends and family!
TR Aynı anda istediğiniz kadar cihaz bağlayabilirsiniz. Böylece Surfshark'ı arkadaşlarınız ve ailenizle paylaşabilirsiniz!
Инглиз | Төрек |
---|---|
devices | cihaz |
simultaneously | aynı anda |
share | paylaş |
friends | arkadaşlar |
the | aynı |
and | ve |
of | anda |
EN Bluetooth® or USB. Allows for dual connectivity for two Bluetooth® devices simultaneously
TR Bluetooth® veya USB. Aynı anda iki Bluetooth® cihaz bağlanabilir
Инглиз | Төрек |
---|---|
bluetooth | bluetooth |
or | veya |
usb | usb |
devices | cihaz |
simultaneously | aynı anda |
two | iki |
EN With Zoom Rooms multi-share, multiple in-room or virtual participants can share content simultaneously on the screen — no more fumbling for cables or dongles.
TR Zoom Odaları çoklu paylaşım ile, birden fazla oda içi veya sanal katılımcı içeriği ekranda aynı anda paylaşabilir; kablolar veya güvenlik cihazları için artık uğraşmanıza gerek kalmaz.
Инглиз | Төрек |
---|---|
zoom | zoom |
virtual | sanal |
content | içeriği |
share | paylaşabilir |
room | oda |
multi | çoklu |
the | aynı |
or | veya |
more | fazla |
for | için |
EN However, activation is limited to two machines per individual associated with the membership, and you may not use the software on these devices simultaneously.
TR Ancak etkinleştirme işlemi üyelikle ilişkili birey başına iki makineyle sınırlandırılmıştır ve yazılımı bu cihazlarda aynı anda kullanamazsınız.
Инглиз | Төрек |
---|---|
associated | ilişkili |
devices | cihazlarda |
simultaneously | aynı anda |
these | bu |
and | ve |
the | aynı |
two | iki |
per | başına |
software | yazılımı |
EN Example #7 Extending and implementing simultaneously
TR Örnek 7 - Aynı anda genişletme ve gerçekleme
Инглиз | Төрек |
---|---|
simultaneously | aynı anda |
and | ve |
EN Subscribers can download a maximum of 15 eBooks simultaneously for offline reading
TR Aboneler çevirim dışı şekilde okumak için aynı anda en çok 15 eKitap indirebilir
EN With the help of Semrush, we empowered every single marketing team within the university to do what was done for the central sites.
TR Semrush'ın yardımı ile, üniversitedeki her bir pazarlama ekibinin merkezi siteler için ne yapması gerektiğiyle ilgili cesaretlendirdik.
Инглиз | Төрек |
---|---|
semrush | semrush |
marketing | pazarlama |
central | merkezi |
sites | siteler |
team | ekibinin |
what | ne |
help | yardım |
with | ile |
EN Cryptography is done by your browser. You are protected by Belgian law. No third-party access to your data.
TR Şifreleme tarayıcınız tarafından yapılır. Belçika kanunları tarafından korunuyorsunuz. Verilerinize üçüncü taraf erişimi yok.
Инглиз | Төрек |
---|---|
browser | tarayıcı |
access | erişimi |
party | taraf |
third | üçüncü |
by | tarafından |
no | yok |
EN Ownership verification can be done by:
TR Sahiplik doğrulaması nasıl yapılır:
Инглиз | Төрек |
---|---|
by | nasıl |
EN This data collection is done without any search warrant, court order, or subpoena
TR Bu veri toplama herhangi bir arama emri, mahkeme emri veya mahkeme celbi olmadan yapılır
Инглиз | Төрек |
---|---|
data | veri |
collection | toplama |
search | arama |
court | mahkeme |
without | olmadan |
this | bu |
or | veya |
any | herhangi |
EN Throttling is often done to gaming users’ connections as they take up substantial bandwidth
TR Kısıtlama, genellikle önemli miktarda bant genişliğine sahip oldukları için oyuncuların bağlantılarına yapılır
Инглиз | Төрек |
---|---|
often | genellikle |
connections | bağlantıları |
EN However, we have done everything (humanly) possible to mitigate such threats.
TR Bununla birlikte, bu tür tehditleri azaltmak için mümkün olan her şeyi (insanca) yaptık.
Инглиз | Төрек |
---|---|
possible | mümkün |
threats | tehditleri |
to | şeyi |
EN How Is Mobile-Friendly Testing Done?
TR Mobil Uyumluluk Testi Nasıl Yapılır?
Инглиз | Төрек |
---|---|
testing | testi |
mobile | mobil |
how | nasıl |
EN "Start your visit in the morning and wear comfortable shoes. There is so much to look at and you don't want to miss out on it. They have done an amazing job with that place."
TR "Avrupa, Amerika, Asya, Afrika ve antik caglara ait genis bir koleksiyona sahip. Ayrica cagdas sanat ve fotograf sergileri de mevcut. Cok keyifli ve dolu dolu bir muze."
Инглиз | Төрек |
---|---|
at | de |
and | ve |
to | sahip |
the | bir |
EN A few of our favorite sources for learning about where our stuff comes from and what happens after we’re done with it.
TR Eşyalarımızın nereden geldiğini ve işimiz bittikten sonra başlarına ne geldiğini öğrenmek adına en sevdiğimiz kaynaklardan birkaçı.
Инглиз | Төрек |
---|---|
sources | kaynaklardan |
where | nereden |
what | ne |
and | ve |
after | sonra |
EN Our designers have done a great job, gathering up a collection of images to be used for unique brand image designing.
TR Tasarımcılarımız, benzersiz marka imajı tasarımı için kullanılacak bir resim koleksiyonu toplayarak harika bir iş çıkardılar.
Инглиз | Төрек |
---|---|
great | harika |
collection | koleksiyonu |
image | resim |
designing | tasarım |
designers | tasarımcılar |
unique | benzersiz |
of | in |
brand | marka |
EN The Japanese brand might not be done with V8s, as it turns out.
TR Koreli markanın yeni mottosu "İlham verici hareket" olacak.
Инглиз | Төрек |
---|---|
brand | markanın |
the | olacak |
EN There is no greater asset than a team that works well together, gets stuff done, and has fun along the way.
TR Birlikte iyi çalışan, işleri halleden ve yol boyunca eğlenen bir takımdan daha büyük bir varlık yoktur.
Инглиз | Төрек |
---|---|
asset | varlık |
works | iş |
way | yol |
and | ve |
together | birlikte |
greater | daha büyük |
well | iyi |
a | bir |
no | yoktur |
EN Let us help you repurpose your content. You have already done the hard work—you've created some amazing content. Now, comes the tedious part: distributing that content across every marketing channel possible.
TR İçeriğinizi yeniden amaçlamanıza yardımcı olalım. Zor işi zaten yaptınız, inanılmaz içerikler yarattınız. Şimdi, sıkıcı kısım geliyor: Bu içeriği mümkün olan her pazarlama kanalında dağıtmak.
Инглиз | Төрек |
---|---|
help | yardımcı |
hard | zor |
work | işi |
tedious | sıkıcı |
content | içeriği |
marketing | pazarlama |
your | bu |
now | yeniden |
have | olan |
possible | mümkün |
already | zaten |
you | her |
EN As producer, editor, or journalist, there’s one thing you know for sure: there is never enough time in the day to get your work done
TR Yapımcı, editör veya gazeteci olarak, kesin olarak bildiğiniz bir şey vardır: İşinizi yapmak için günde yeterli zaman yoktur
Инглиз | Төрек |
---|---|
editor | editör |
producer | yapımcı |
you know | bildiğiniz |
time | zaman |
day | günde |
or | veya |
enough | yeterli |
EN You’ve got tight deadlines and you need to get a bunch of people across your content and you need it done fast
TR Son teslim tarihleriniz sıkıdır ve içeriğinizde bir grup kişiye ulaşmanız gerekir ve bunun hızlı bir şekilde yapılması gerekir
Инглиз | Төрек |
---|---|
fast | hızlı |
and | ve |
a | bir |
EN That’s it. You’re done. You’ll get an online transcript of your Zoom meeting from Sonix in less than 5 minutes.
TR Bu kadar yeter. İşin bitti. 5 dakikadan kısa bir sürede Sonix'ten Zoom toplantınızın online dökümünü alacaksınız.
Инглиз | Төрек |
---|---|
done | bitti |
online | online |
zoom | zoom |
meeting | toplantı |
of | in |
{Totalresult} тәрҗемәләренең 50 күрсәтү