EN Bookending with another memberWhen you are going to engage in a middle line behavior, you can bookend by texting or calling another member to let them know. Then, you send another message once you have finished.
EN Bookending with another memberWhen you are going to engage in a middle line behavior, you can bookend by texting or calling another member to let them know. Then, you send another message once you have finished.
TR Başka bir üye ile rezervasyonBir orta hat davranışında bulunacağınız zaman, başka bir üyeye haber vermek için mesaj atarak veya arayarak rezervasyon yaptırabilirsiniz. Ardından, bitirdikten sonra başka bir mesaj gönderirsiniz.
İngilizce | Türk |
---|---|
another | başka |
behavior | davranışı |
message | mesaj |
line | ile |
middle | orta |
or | veya |
member | üye |
a | bir |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
İngilizce | Türk |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN Nowadays, I see these parent control internet filters as just another way to control my addiction, just another way to do it my way
TR Bugünlerde, bu ebeveyn kontrollü internet filtrelerini, bağımlılığımı kontrol etmenin başka bir yolu olarak görüyorum, sadece benim yolumla yapmanın başka bir yolu
İngilizce | Türk |
---|---|
internet | internet |
another | başka |
way | yolu |
control | kontrol |
these | bu |
just | sadece |
my | benim |
to | bir |
EN Many other social events on Zoom have also contributed to people who had previously at most only had contact by email actually seeing and talking to one another and getting to know one another better.
TR Zoom üzerinden gerçekleştirilen sayısız sosyal etkinlik de, daha önce yalnızca e-posta yoluyla iletişim kuran kişilerin birbirlerini görmelerine, birbirleriyle konuşmalarına ve birbirlerini daha iyi tanımalarına katkıda bulunuyor.
İngilizce | Türk |
---|---|
events | etkinlik |
zoom | zoom |
social | sosyal |
contact | iletişim |
previously | daha önce |
posta | |
people | kişilerin |
many | sayısız |
and | ve |
better | daha iyi |
at | de |
EN Another 25 years had to pass before the change was actually initiated by another wake-up call – the catastrophic meltdown in Fukushima
TR Değişim, ancak 25 yıl sonra ve bir başka reaktör felaketinin ardından geldi – Fukuşima'dan sonra
EN Dear Users, Another Tuesday, another terrific giveaway! This time the rules are simple - just deposit then transfer at least $50 to your contract trading account and you’ll be rewarded with a $10……
TR Sevgili kullanıcılarımız, Phemex, 07.29, 2022 10:00 UTC’de 1000LEVER/USD yeni vadeli işlem çiftini listelediğini duyurmaktan mutluluk duyar. Sürekli desteğiniz için teşekkür eder……
EN Dear Phemexers, Happy Thursday! Another day, another dollar… or in this case, 10,000 USDT worth of it. Find out how you can be one of the 10 lucky winners to win an extra 300 USDT on top of your ……
TR Sayın Phemex kullanıcıları, Şanslı günümüzdeyiz ve size minnetimizi göstermek için yeni bir şeyler sunmak istiyoruz! Bu özel etkinlik hem yeni hem de mevcut kullanıcılar içindir. Ka……
EN Your request has been submitted to our teams and we will be in touch shortly. Please click on the button below if you want to submit another request or if you have another query for us.
TR Talebiniz ekiplerimize gönderildi. En kısa süre içinde sizinle iletişime geçeceğiz. Başka bir talep daha göndermek istiyorsanız veya başka bir sorunuz varsa lütfen aşağıdaki düğmeye tıklayın.
İngilizce | Türk |
---|---|
shortly | kısa |
click | tıklayın |
touch | iletişime |
if you want | istiyorsanız |
request | talep |
please | lütfen |
or | veya |
the | aşağıdaki |
another | başka |
if | varsa |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
İngilizce | Türk |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Even though he is working in a short-term employment project, he is not anxious anymore when he wakes up to a brand new day and he says he’s feeling happy; psychologically and financially relieved because he has a job and regular income
TR Kısa süreli bir işte çalışıyor olsa da yeni bir güne uyandığında artık kaygı değil, memnuniyet hissediyor; bir işi ve düzenli bir geliri olduğu için psikolojik ve maddi olarak rahatladığını belirtiyor
İngilizce | Türk |
---|---|
regular | düzenli |
short | kısa |
term | süreli |
and | ve |
in | da |
job | iş |
even | bir |
anymore | artık |
is | olduğu |
has | ne |
new | yeni bir |
EN “BIM is a key success factor in our projects, since we’re developing new technologies so fast now,” Angeltveit says
TR Angeltveit, “BIM, projelerimizde önemli bir başarı faktörüdür, çünkü şimdi çok hızlı yeni teknolojiler geliştiriyoruz” diyor
EN “There are lots of opportunities here to explore,” Angeltveit says.
TR Angeltveit, “Burada keşfedilecek birçok fırsat var” diyor.
EN “In the end, we can help to deliver a better, safer tunnel and stations than ever before,” Angeltveit says.
TR Angeltveit, “Sonunda, her zamankinden daha iyi, daha güvenli bir tünel ve istasyon sağlamaya yardımcı olabiliriz” diyor.
EN Tesla says it can create windscreens with very aggressive feature lines, impossible to replicate using conventional methods.
TR Gerçekten elektrikli bir SUV üretecekler mi?
İngilizce | Türk |
---|---|
lines | bir |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor
İngilizce | Türk |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN We could not access the healthcare my son and I needed,” Fatima says.
TR Oğlumun ve benim ihtiyaç duyduğumuz sağlık hizmetlerine erişemiyorduk,” diyor Fatima.
EN “Two of my sons got married and had kids,” she says as she kisses one of her grandchildren
TR “İki oğlum evlendi ve çocukları oldu,” diyor torunlarından birini öperken
EN 2. As soon as you are directed to the Payment page, scroll to the coupon section and click on the blue link that says 'I have a discount coupon?'.
TR 2. Ödeme sayfasına yönlendirildiğinizde, sayfayı kupon bölümüne kaydırın ve 'İndirim kuponum var' yazılı mavi linke tıklayın.
İngilizce | Türk |
---|---|
click | tıklayın |
section | bölüm |
page | sayfası |
and | ve |
blue | mavi |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
İngilizce | Türk |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Even though he is working in a short-term employment project, he is not anxious anymore when he wakes up to a brand new day and he says he’s feeling happy; psychologically and financially relieved because he has a job and regular income
TR Kısa süreli bir işte çalışıyor olsa da yeni bir güne uyandığında artık kaygı değil, memnuniyet hissediyor; bir işi ve düzenli bir geliri olduğu için psikolojik ve maddi olarak rahatladığını belirtiyor
İngilizce | Türk |
---|---|
regular | düzenli |
short | kısa |
term | süreli |
and | ve |
in | da |
job | iş |
even | bir |
anymore | artık |
is | olduğu |
has | ne |
new | yeni bir |
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
İngilizce | Türk |
---|---|
school | okulu |
gade | gade |
work | çalışmak |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor
İngilizce | Türk |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
İngilizce | Türk |
---|---|
school | okulu |
gade | gade |
work | çalışmak |
EN We could not access the healthcare my son and I needed,” Fatima says.
TR Oğlumun ve benim ihtiyaç duyduğumuz sağlık hizmetlerine erişemiyorduk,” diyor Fatima.
EN “Two of my sons got married and had kids,” she says as she kisses one of her grandchildren
TR “İki oğlum evlendi ve çocukları oldu,” diyor torunlarından birini öperken
EN Uber says Hertz will make 50,000 Teslas available for its drivers
TR Honda'dan yepyeni bir reklam var: "Kararlılığın Kökeni"
İngilizce | Türk |
---|---|
for | bir |
EN We will build our future from algorithms and codes, says the Technical University Cologne
TR Geleceğimizi algoritmalar ve kodlarla inşa edeceğiz, diyor TH Köln
İngilizce | Türk |
---|---|
build | inşa |
says | diyor |
cologne | köln |
and | ve |
EN Nearly half of all women are denied their bodily autonomy, says new United Nations Population Fund, UNFPA, report, My Body is My Own. Violations...
TR UNFPA’in yeni “Dünya Nüfus Durumu” raporuna göre, kadınların neredeyse yarısı kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma ve karar verme hakkından...
İngilizce | Türk |
---|---|
nearly | neredeyse |
of | ın |
new | yeni |
population | nüfus |
report | raporuna |
women | kadınlar |
their | ve |
own | kendi |
EN She says she is trying to support her son to get over his psychological problems
TR Oğluna, psikolojik sıkıntılarını aşması için destek olmaya çalıştığını söylüyor
İngilizce | Türk |
---|---|
get | al |
psychological | psikolojik |
is | olmaya |
support | destek |
his | in |
to | için |
EN She says she is trying to support her son to get over his psychological problems
TR Oğluna, psikolojik sıkıntılarını aşması için destek olmaya çalıştığını söylüyor
İngilizce | Türk |
---|---|
get | al |
psychological | psikolojik |
is | olmaya |
support | destek |
his | in |
to | için |
EN Tamer Saka, the Kibar Holding CEO, says that they are preparing for an aluminum investment of 800 million dollars and that this will help them increase their financial turnover by 1 billion dollars, resulting in a 25% increase.
TR Tamer Saka 800 milyon dolarlık alüminyum yatırımı yapmaya hazırlandıklarını, bu yatırımla ciroyu 1 milyar dolar yani 4'te 1'i kadar artıracaklarını belirtiyor.
İngilizce | Türk |
---|---|
aluminum | alüminyum |
investment | yatırım |
million | milyon |
dollars | dolar |
billion | milyar |
this | bu |
the | yani |
EN She wants to “shift the focus from being different,” says Filiz Recber, a restaurant owner who was born in Böblingen with Turkish roots
TR “Farklı olmaya odaklanmak istemiyorum” diyor, Böblingen doğumlu Türk kökenli gastronom Filiz Recber
EN The Covid pandemic is affecting the young generation. Find out what a researcher says about young people’s attitudes towards life.
TR Korona pandemisi özellikle genç kuşağı mağdur ediyor. Gençlerin yaşam duyguları hakkında bir gençlik araştırmacısının neler söylediğini buradan öğrenebilirsiniz.
İngilizce | Türk |
---|---|
pandemic | pandemisi |
young | genç |
researcher | araştırmacı |
life | yaşam |
about | hakkında |
a | bir |
what | neler |
EN As the Internet of Things ecosystem matures, there will be new opportunities for city managers to manage infrastructure, traffic and daily living, says a report published by Future Today Institute (FTI)
TR Future Today Institute (FTI) tarafından yayınlanan bir raporda, Nesnelerin İnterneti ekosistemi geliştikçe, şehir yöneticilerinin altyapı, trafik ve günlük yaşamı yönetmeleri için yeni fırsatlar olacağı belirtiliyor
İngilizce | Türk |
---|---|
ecosystem | ekosistemi |
new | yeni |
opportunities | fırsatlar |
traffic | trafik |
daily | günlük |
living | yaşam |
published | yayınlanan |
city | şehir |
infrastructure | altyapı |
and | ve |
by | tarafından |
of | in |
a | bir |
EN She says she is trying to support her son to get over his psychological problems
TR Oğluna, psikolojik sıkıntılarını aşması için destek olmaya çalıştığını söylüyor
İngilizce | Türk |
---|---|
get | al |
psychological | psikolojik |
is | olmaya |
support | destek |
his | in |
to | için |
EN She says she is trying to support her son to get over his psychological problems
TR Oğluna, psikolojik sıkıntılarını aşması için destek olmaya çalıştığını söylüyor
İngilizce | Türk |
---|---|
get | al |
psychological | psikolojik |
is | olmaya |
support | destek |
his | in |
to | için |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
İngilizce | Türk |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Even though he is working in a short-term employment project, he is not anxious anymore when he wakes up to a brand new day and he says he’s feeling happy; psychologically and financially relieved because he has a job and regular income
TR Kısa süreli bir işte çalışıyor olsa da yeni bir güne uyandığında artık kaygı değil, memnuniyet hissediyor; bir işi ve düzenli bir geliri olduğu için psikolojik ve maddi olarak rahatladığını belirtiyor
İngilizce | Türk |
---|---|
regular | düzenli |
short | kısa |
term | süreli |
and | ve |
in | da |
job | iş |
even | bir |
anymore | artık |
is | olduğu |
has | ne |
new | yeni bir |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor
İngilizce | Türk |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
50 çeviriden 50 tanesi gösteriliyor