TR * Not: Massive 20 RGB, LED'leri etkinleştirmek için minimum 1.2Amp gerektirir. USB portunun güç kaynağı 1.2Amp'tan düşükse, ekstra USB fişi gerektirir
Översätt "gerektirir" till engelsk
Visar 50 av 50 översättningar av frasen "gerektirir" från Turkiska till engelsk
Översättningar av gerektirir
"gerektirir" på Turkiska kan översättas till följande engelsk ord/fraser:
| gerektirir | can require requires |
Översättning av Turkiska till engelsk av gerektirir
Turkiska
engelsk
EN *Note: Massive 20 RGB requires minimum 1.2Amp to activate the LEDs. If the power supply of the USB port is lower than 1.2Amp, it requires the extra USB plug.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| not | note |
| massive | massive |
| rgb | rgb |
| minimum | minimum |
| gerektirir | requires |
| usb | usb |
| güç | power |
| ekstra | extra |
TR PHP, Visual C runtime(CRT) gerektirir. Birçok uygulama, zaten kurulu olmak için bunu gerektirir.
EN PHP requires the Visual C runtime (CRT). Many applications require that so it may already be installed.
TR Günümüzde etkili, güvenli ve uygun fiyatlı ilaçlar geliştirmek hedeflenmiş ve veri destekli Ar-Ge gerektirir
EN Developing effective, safe and affordable drugs today requires targeted and data-driven R&D
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| günümüzde | today |
| etkili | effective |
| güvenli | safe |
| ve | and |
| uygun | affordable |
| geliştirmek | developing |
| veri | data |
| gerektirir | requires |
TR Gezegenimizin bugünkü sosyal ve çevresel talepleri, şirketler ve çiftçiler arasındaki sosyal ve çevresel sorunların denetlenmesine yönelik özel sertifikasyon araçlarının kullanılmasını gerektirir
EN The social and environmental demands of our planet today, require the adoption of specific certification tools for auditing social and environmental issues among companies and farmers
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| gezegenimizin | our planet |
| sosyal | social |
| ve | and |
| çevresel | environmental |
| şirketler | companies |
| arasındaki | among |
| yönelik | for |
| özel | specific |
| sertifikasyon | certification |
| gerektirir | require |
| ın | of |
| sorunları | issues |
TR Websitenizin sağlığını geliştirmek sürekli dikkati gerektirir
EN Improving your website’s health requires constant attention
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| websitenizin | your website |
| sürekli | constant |
| gerektirir | requires |
TR Eşyalarımızı üretmek, şaşırtıcı miktarda hammadde gerektirir.
EN Making our stuff requires an astounding amount of raw materials.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| miktarda | amount |
| gerektirir | requires |
TR Ağırlık hesabı yapıldığında elektronikler, diğer tüm ürünlerden çok daha fazla kaynak gerektirir.
EN By weight, electronics require far more resources than any other product.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| ağırlık | weight |
| tüm | any |
| kaynak | resources |
| gerektirir | require |
TR Burası, her şeyden önce dinlenme ve derin bir sükunet yeridir - bu kadar güzel bir destinasyon tüm dikkati vermeyi gerektirir.
EN This is a place of rest and deep tranquility, after all—a destination this beautiful requires full attention.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| dinlenme | rest |
| derin | deep |
| bu | this |
| güzel | beautiful |
| destinasyon | destination |
| gerektirir | requires |
TR Büyük anı doğru yapmak, ilham ve belki bir iyilik perisi gerektirir. Etkinlik planlayıcılarımız yenilikçi fikirler ve yaratıcı süslemeler sunma rolünü üzerlerine almaktan mutluluk duyar.
EN Getting the big moment right requires inspiration and maybe a fairy godmother. Our event planners are happy to take on the role by offering innovative ideas and creative flourishes.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| büyük | big |
| belki | maybe |
| gerektirir | requires |
| etkinlik | event |
| fikirler | ideas |
| rolü | role |
TR Ekosistemler hassas bir koruma ve kamusal kullanım dengesi gerektirir
EN Ecosystems require a delicate balance of conservation and public use
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| ekosistemler | ecosystems |
| hassas | delicate |
| koruma | conservation |
| kamusal | public |
| kullanım | use |
| dengesi | balance |
| gerektirir | require |
TR Yeni hayat, yeni planlar ve tabii onları gerçekleştirecek cesareti gerektirir
EN New life requires new plans and of course the courage to realize them
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| yeni | new |
| hayat | life |
| planlar | plans |
| ve | and |
| tabii | of course |
| gerektirir | requires |
TR Özgür ve açık bir İnternet, tüketicilere kendi verilerini korumalarına yardım eden araçlar gerektirir. Şifreli anahtarları kırma hakkı eğer biz mahremiyet hakkını savunuyorsak gerekli bir politikadır.
EN A free and open Internet requires that tools be made available to help consumers protect their private data. The right to bear encryption keys is a necessary policy if we are to defend the right to privacy.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| verilerini | data |
| araçlar | tools |
| gerektirir | requires |
| anahtarları | keys |
| eğer | if |
| mahremiyet | privacy |
| gerekli | necessary |
TR Zayıf parolaları önleyin ve kullanıcıların daha iyi hesap güvenliği için daha güçlü parolalar oluşturmasını gerektirir.
EN Prevent weak passwords and require users to create stronger passwords for better account security.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| zayıf | weak |
| önleyin | prevent |
| hesap | account |
| güvenliği | security |
| parolalar | passwords |
| gerektirir | require |
TR Eğitim alır ve doktorların noktalama işaretlerini çağırmasını gerektirir
EN It takes training and requires physicians to call out punctuation making it inefficient
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| eğitim | training |
| alır | takes |
| ve | and |
| gerektirir | requires |
TR Müşteri desteğini ölçeklendirmek, ekip çalışması gerektirir. Birbirinizle konuşmak için özel notlar kullanın. @someone kullanarak iş arkadaşlarınızdan da bahsedebilirsiniz. Bu kişiye daha sonra bilgi verilecektir.
EN Scaling customer support requires team work. Use private notes to talk each other. You can also mention your colleagues using @someone. This someone will then be notified.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| müşteri | customer |
| ekip | team |
| çalışması | work |
| gerektirir | requires |
| özel | private |
| notlar | notes |
TR Yorumlanmayan diller, kodunuzu arm64'ü hedefleyecek şekilde derlemenizi gerektirir
EN Non-interpreted languages will require compiling your code to target arm64
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| diller | languages |
| gerektirir | require |
TR HPC uygulamaları genellikle yüksek ağ performansı, hızlı depolama, büyük miktarda bellek, çok yüksek kapasiteli işlem özellikleri ya da bunların hepsini birden gerektirir
EN HPC applications often require high network performance, fast storage, large amounts of memory, high compute capabilities, or all of the above
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| hpc | hpc |
| uygulamaları | applications |
| genellikle | often |
| performansı | performance |
| hızlı | fast |
| depolama | storage |
| bellek | memory |
| gerektirir | require |
| ın | of |
TR Thawte EV SSL Web Sunucusu Sertifikası: Bunlar genişletilmiş doğrulama sertifikalarıdır, bu nedenle web sitesinin arkasındaki işletmenin tam olarak doğrulanmasını gerektirir ve böylece kullanıcılara daha büyük bir güven duygusu sunar
EN Thawte EV SSL Web Server Certificate: These are extended verification certificates, therefore requires full verification of the business behind the website and thus offers users a greater sense of trust
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| thawte | thawte |
| ssl | ssl |
| genişletilmiş | extended |
| arkasındaki | behind |
| tam | full |
| gerektirir | requires |
| kullanıcılara | users |
| güven | trust |
| sunar | offers |
TR Federal olarak finanse edilen kamu hizmeti duyurularının kapalı altyazı yazılmasını gerektirir
EN It requires closed captionining of any federally funded public service announcements
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| kamu | public |
| hizmeti | service |
| kapalı | closed |
| gerektirir | requires |
TR Sonix, hesabınıza giriş yaptığınızda telefonunuz tarafından oluşturulan altı basamaklı bir güvenlik kodu (şifrenize ek olarak) gerektirir.
EN Sonix will require a six-digit security code generated by your phone (in addition to your password) when you sign in to your account.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| sonix | sonix |
| giriş | sign in |
| oluşturulan | generated |
| güvenlik | security |
| kodu | code |
| gerektirir | require |
| hesabını | account |
TR KLM Yüz Maskelerinin Takılmasını Gerektirir
EN 5% discount off your Airbnb booking fee
TR İsviçreli doğamız en iyisini beklememizi ve olabildiğince iyi yaşamamızı gerektirir
EN It’s in our Swiss nature to expect the very best and live our best life
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| ve | and |
| iyi | best |
TR Özgür bir toplum, özgür yazılım gerektirir. "Özgür" sözcüğünü fiyat değil, özgürlük olarak düşünün: kullandığınız yazılımı inceleme, ondan bir şeyler öğrenme, değiştirme özgürlüğü.
EN A free society requires free software. Think of "free" as in freedom, not price: the freedoms to inspect, learn from, modify the software you use.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| toplum | society |
| özgür | free |
| gerektirir | requires |
| fiyat | price |
| değil | not |
| özgürlük | freedom |
| kullandığınız | you use |
| öğrenme | learn |
TR Bu nedenle karar verme süreçlerine aktif ve etkili katılım, katılım sürecine dair açık, adil ve demokratik bir mekanizmanın oluşturulmasını ve bu mekanizmanın hukuk yoluyla da garanti altına alınmasını gerektirir
EN Therefore, it is required to set up an open, fair, and democratic mechanism related to the participation process, and also to secure this mechanism legally as a requisite of active and effective participation in decision-making processes
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| bu | this |
| karar | decision |
| aktif | active |
| etkili | effective |
| katılım | participation |
| açık | open |
| adil | fair |
| demokratik | democratic |
TR Tematik tasarım css3 fiyatlandırma tablosu, minimalizmi ve çok sayıda spesifik karakteristik detayın olmaması nedeniyle minimum müdahale ve konfigürasyon gerektirir.
EN Thematic design css3 pricing table requires minimal intervention and configuration due to its minimalism and the absence of a large number of specific characteristic details.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| tasarım | design |
| fiyatlandırma | pricing |
| tablosu | table |
| spesifik | specific |
| minimum | minimal |
| gerektirir | requires |
TR Mobil, akıllı ve buluta bağlı olan cihazlar için talep artmaktadır. Bu artan ihtiyaç, yeni teknolojileri ve çözümleri gerektirir. Buna karşılık, Zebra Link-OS'u oluşturdu.
EN Demand is growing for devices that are mobile, intelligent and connected to the cloud. This emerging need calls for new technologies and solutions. In response, Zebra created Link-OS.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| mobil | mobile |
| akıllı | intelligent |
| bağlı | connected |
| cihazlar | devices |
| artan | growing |
| yeni | new |
| teknolojileri | technologies |
| çözümleri | solutions |
| zebra | zebra |
TR Bu USB parıldak, perakende kiosku gibi USB portu ya da standart bir AC fişi (USB adaptörü gerektirir) aracılığıyla güç sağlama seçeneğine sahip olduğunuz yerlerde idealdir; pilleri izlemek ya da değiştirmek gerekmez.
EN The USB beacon is ideal wherever you have the option to provide power via a USB port or a standard AC plug (requires a USB adaptor), such as a retail kiosk, computer, or USB wall socket — there is no battery to monitor or replace.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| usb | usb |
| perakende | retail |
| standart | standard |
| gerektirir | requires |
| güç | power |
| idealdir | ideal |
| izlemek | monitor |
TR Kritik görevler, yanınızda ihtiyacınıza uygun şekilde çalışmak için tasarlanmış teknolojiler gerektirir
EN Critical missions call for technology that's tailored to work for you and alongside you
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| kritik | critical |
| teknolojiler | technology |
TR Başarı, arzu etmekten fazlasını gerektirir
EN Success requires more than just desire
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| başarı | success |
| gerektirir | requires |
TR Sonuç? Kurum kapsamında üretim ve lojistik otomasyonu çözümleri, daha az eğitim gerektirir ve yönetimde basitliğe rakipsiz bir seviye kazandırır.
EN The result? Enterprise-wide manufacturing and logistics automation solutions require less training and provide an unrivaled level of management simplicity.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| sonuç | result |
| kurum | enterprise |
| üretim | manufacturing |
| lojistik | logistics |
| otomasyonu | automation |
| çözümleri | solutions |
| eğitim | training |
| gerektirir | require |
| rakipsiz | unrivaled |
| seviye | level |
TR Enjekte edilebilir ilaçlar, yapıştırıcılar ve dolgu macunları gibi ürünler, etkinliklerini korumak için soğutma gerektirir, ancak optimum performans için oda sıcaklığında kullanılmaları önerilir.
EN Products such as injectable medications, adhesives and sealants require refrigeration to maintain their efficacy, but are recommended for use at room temperature for optimal performance.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| ürünler | products |
| gerektirir | require |
| ancak | but |
| optimum | optimal |
| performans | performance |
| oda | room |
TR Büyük anı doğru yapmak, ilham ve belki bir iyilik perisi gerektirir. Etkinlik planlayıcılarımız yenilikçi fikirler ve yaratıcı süslemeler sunma rolünü üzerlerine almaktan mutluluk duyar.
EN Getting the big moment right requires inspiration and maybe a fairy godmother. Our event planners are happy to take on the role by offering innovative ideas and creative flourishes.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| büyük | big |
| belki | maybe |
| gerektirir | requires |
| etkinlik | event |
| fikirler | ideas |
| rolü | role |
TR Burası, her şeyden önce dinlenme ve derin bir sükunet yeridir - bu kadar güzel bir destinasyon tüm dikkati vermeyi gerektirir.
EN This is a place of rest and deep tranquility, after all—a destination this beautiful requires full attention.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| dinlenme | rest |
| derin | deep |
| bu | this |
| güzel | beautiful |
| destinasyon | destination |
| gerektirir | requires |
TR Ekosistemler hassas bir koruma ve kamusal kullanım dengesi gerektirir
EN Ecosystems require a delicate balance of conservation and public use
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| ekosistemler | ecosystems |
| hassas | delicate |
| koruma | conservation |
| kamusal | public |
| kullanım | use |
| dengesi | balance |
| gerektirir | require |
TR Büyük anı doğru yapmak, ilham ve belki bir iyilik perisi gerektirir. Etkinlik planlayıcılarımız yenilikçi fikirler ve yaratıcı süslemeler sunma rolünü üzerlerine almaktan mutluluk duyar.
EN Getting the big moment right requires inspiration and maybe a fairy godmother. Our event planners are happy to take on the role by offering innovative ideas and creative flourishes.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| büyük | big |
| belki | maybe |
| gerektirir | requires |
| etkinlik | event |
| fikirler | ideas |
| rolü | role |
TR Burası, her şeyden önce dinlenme ve derin bir sükunet yeridir - bu kadar güzel bir destinasyon tüm dikkati vermeyi gerektirir.
EN This is a place of rest and deep tranquility, after all—a destination this beautiful requires full attention.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| dinlenme | rest |
| derin | deep |
| bu | this |
| güzel | beautiful |
| destinasyon | destination |
| gerektirir | requires |
TR Ekosistemler hassas bir koruma ve kamusal kullanım dengesi gerektirir
EN Ecosystems require a delicate balance of conservation and public use
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| ekosistemler | ecosystems |
| hassas | delicate |
| koruma | conservation |
| kamusal | public |
| kullanım | use |
| dengesi | balance |
| gerektirir | require |
TR (g) Hizmetin kullanımı, Müşterinin/Kullanıcının internet bağlantısına ve maliyeti Mobiroller Hizmetinden bağımsız uygun donanıma sahip olmasını gerektirir.
EN (g) Use of the Service requires the Customer/User to have an internet connection, and suitable hardware, the cost of which are independent of the Mobiroller Service.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| g | g |
| internet | internet |
| ve | and |
| maliyeti | cost |
| bağımsız | independent |
| uygun | suitable |
| gerektirir | requires |
| ın | of |
| bağlantısı | connection |
TR Müşteri desteğini ölçeklendirmek, ekip çalışması gerektirir. Birbirinizle konuşmak için özel notlar kullanın. @someone kullanarak iş arkadaşlarınızdan da bahsedebilirsiniz. Bu kişiye daha sonra bilgi verilecektir.
EN Scaling customer support requires team work. Use private notes to talk each other. You can also mention your colleagues using @someone. This someone will then be notified.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| müşteri | customer |
| ekip | team |
| çalışması | work |
| gerektirir | requires |
| özel | private |
| notlar | notes |
TR Yorumlanmayan diller, kodunuzu arm64'ü hedefleyecek şekilde derlemenizi gerektirir
EN Non-interpreted languages will require compiling your code to target arm64
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| diller | languages |
| gerektirir | require |
TR Önce Bulut Politikası tüm federal kurumların bulut hizmetlerinde güvenlik değerlendirmesi, yetkilendirme ve sürekli izleme çalışmalarını yürütürken FedRAMP sürecini kullanmalarını gerektirir
EN The Cloud First Policy requires all federal agencies to use the FedRAMP process to conduct security assessments, authorizations, and continuous monitoring of cloud services
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| bulut | cloud |
| politikası | policy |
| tüm | all |
| federal | federal |
| hizmetlerinde | services |
| güvenlik | security |
| ve | and |
| sürekli | continuous |
| izleme | monitoring |
| fedramp | fedramp |
| sürecini | process |
| gerektirir | requires |
| ın | of |
TR HIA, sağlık bilgilerinin şifrelenmesini gerektirir mi?
EN Does HIA require that health information be encrypted?
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| hia | hia |
| sağlık | health |
| bilgilerinin | information |
| gerektirir | require |
TR Eşyalarımızı üretmek, şaşırtıcı miktarda hammadde gerektirir.
EN Making our stuff requires an astounding amount of raw materials.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| miktarda | amount |
| gerektirir | requires |
TR Ağırlık hesabı yapıldığında elektronikler, diğer tüm ürünlerden çok daha fazla kaynak gerektirir.
EN By weight, electronics require far more resources than any other product.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| ağırlık | weight |
| tüm | any |
| kaynak | resources |
| gerektirir | require |
TR Thawte EV SSL Web Sunucusu Sertifikası: Bunlar genişletilmiş doğrulama sertifikalarıdır, bu nedenle web sitesinin arkasındaki işletmenin tam olarak doğrulanmasını gerektirir ve böylece kullanıcılara daha büyük bir güven duygusu sunar
EN Thawte EV SSL Web Server Certificate: These are extended verification certificates, therefore requires full verification of the business behind the website and thus offers users a greater sense of trust
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| thawte | thawte |
| ssl | ssl |
| genişletilmiş | extended |
| arkasındaki | behind |
| tam | full |
| gerektirir | requires |
| kullanıcılara | users |
| güven | trust |
| sunar | offers |
TR Büyük anı doğru yapmak, ilham ve belki bir iyilik perisi gerektirir. Etkinlik planlayıcılarımız yenilikçi fikirler ve yaratıcı süslemeler sunma rolünü üzerlerine almaktan mutluluk duyar.
EN Getting the big moment right requires inspiration and maybe a fairy godmother. Our event planners are happy to take on the role by offering innovative ideas and creative flourishes.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| büyük | big |
| belki | maybe |
| gerektirir | requires |
| etkinlik | event |
| fikirler | ideas |
| rolü | role |
TR Burası, her şeyden önce dinlenme ve derin bir sükunet yeridir - bu kadar güzel bir destinasyon tüm dikkati vermeyi gerektirir.
EN This is a place of rest and deep tranquility, after all—a destination this beautiful requires full attention.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| dinlenme | rest |
| derin | deep |
| bu | this |
| güzel | beautiful |
| destinasyon | destination |
| gerektirir | requires |
TR Ekosistemler hassas bir koruma ve kamusal kullanım dengesi gerektirir
EN Ecosystems require a delicate balance of conservation and public use
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| ekosistemler | ecosystems |
| hassas | delicate |
| koruma | conservation |
| kamusal | public |
| kullanım | use |
| dengesi | balance |
| gerektirir | require |
TR Büyük anı doğru yapmak, ilham ve belki bir iyilik perisi gerektirir. Etkinlik planlayıcılarımız yenilikçi fikirler ve yaratıcı süslemeler sunma rolünü üzerlerine almaktan mutluluk duyar.
EN Getting the big moment right requires inspiration and maybe a fairy godmother. Our event planners are happy to take on the role by offering innovative ideas and creative flourishes.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| büyük | big |
| belki | maybe |
| gerektirir | requires |
| etkinlik | event |
| fikirler | ideas |
| rolü | role |
TR Burası, her şeyden önce dinlenme ve derin bir sükunet yeridir - bu kadar güzel bir destinasyon tüm dikkati vermeyi gerektirir.
EN This is a place of rest and deep tranquility, after all—a destination this beautiful requires full attention.
| Turkiska | engelsk |
|---|---|
| dinlenme | rest |
| derin | deep |
| bu | this |
| güzel | beautiful |
| destinasyon | destination |
| gerektirir | requires |
Visar 50 av 50 översättningar
Liknande översättningar
gerektirir ekip calismasi gerektirir altına alınmasını gerektirir dikkati gerektirir işaretlerini çağırmasını gerektirir altyazı yazılmasını gerektirir taraf denetimi gerektirir gerektirir ve böylece kullanmalarını gerektirir özgür yazılım gerektirir yaşamamızı gerektirir iyilik perisi gerektirir usb fişi gerektirir uzmanlık gerektirir usb adaptörü gerektirir araçlarının kullanılmasını gerektirir yapısı gerektirir
Arab
Franska
Holländska
Indonesiska
Italienska
Japanska
Kinesiska
Koreanska
Portugisiska
Ryska
Spanska
Thai
Vietnamesiska
engelsk
putsa
svenska
tysk