EN In 1832, 30,000 people marched to the Schlossberg hill for the 'Hambach Festival' demanding political participation, freedom of assembly, freedom of the press and freedom of speech
EN In 1832, 30,000 people marched to the Schlossberg hill for the 'Hambach Festival' demanding political participation, freedom of assembly, freedom of the press and freedom of speech
TR 1832’de şatonun bulunduğu tepede yapılan “Hambach Festivali”ne 30.000 kişi gelerek politik katılım hakkı, toplantı, basın ve düşünce özgürlüğü talep ettiler
engelsk | Turkiska |
---|---|
people | kişi |
festival | festivali |
political | politik |
participation | katılım |
of | ın |
press | basın |
and | ve |
EN Psychologist Barry Schwartz takes aim at a central tenet of western societies: freedom of choice. In Schwartz's estimation, choice has made us not freer but more paralyzed, not happier but more dissatisfied.
TR Psikolog Barry Schwartz Batı toplumlarının temel inançlarından birini hedef alıyor: seçme özgürlüğü. Schwartz'a göre, seçim bizleri daha özgür değil, aksine daha fazla felç ediyor, daha mutlu değil, daha tatminsiz kılıyor.
engelsk | Turkiska |
---|---|
choice | seçim |
western | batı |
a | temel |
freedom | özgürlüğü |
us | bizleri |
at | de |
not | değil |
of | nın |
EN The World Press Freedom Index aims to gauge this press freedom
TR Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi, işte bu basın özgürlüğünü ölçmeye çalışıyor
engelsk | Turkiska |
---|---|
world | dünya |
press | basın |
index | endeksi |
this | bu |
EN Independent journalism: how the coronavirus crisis affects press freedom, and how Germany is supporting freedom of the press.
TR Bağımsız gazetecilik: Korona krizinin basın özgürlüğünü nasıl etkilediği ve Almanya’nın basın özgürlüğüne yönelik çabaları üzerine.
engelsk | Turkiska |
---|---|
independent | bağımsız |
journalism | gazetecilik |
coronavirus | korona |
press | basın |
and | ve |
how | nasıl |
of | yönelik |
EN Freedom of the press and freedom of reporting by means of broadcasts and films shall be guaranteed. There shall be no censorship.
TR Basın özgürlüğü ile radyo ve film aracılığıyla haber verme özgürlüğü güvence altındadır. Sansür uygulanamaz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
press | basın |
freedom | özgürlüğü |
and | ve |
the | ile |
EN There is no freedom without freedom of the press: Bascha Mika, editor in Chief of Frankfurter Rundschau, about the lifeblood of a free society.
TR Özgürlüğün basın özgürlüğüne ihtiyacı var: Bascha Mika, bağımsız gazeteciliğin neden demokrasinin gıdası olduğunu anlatıyor.
engelsk | Turkiska |
---|---|
press | basın |
is | olduğunu |
of | in |
the | var |
EN 20 Years of Media Freedom: Ambiguity of Concepts Leads to Serious Encroachments on Freedom of Expression
TR Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği "Bir Çocuğun Cinsel İstismar Beyanını Karşılamak" Videosunu Türkçeleştirdi
engelsk | Turkiska |
---|---|
years | bir |
EN At the same time, director Herman Robbers’ involvement in the Dutch accession into the Berne Convention allowed Elsevier’s authors a great deal of freedom concerning the copyrights to their books
TR Bu esnada, direktör Herman Robbers’in Hollanda'nın Berne Konvansiyonuna girişinde rol oynaması sayesinde, Elsevier’in yazarları kitaplarının telif hakları konusunda oldukça fazla özgürlük sahibi oldu
engelsk | Turkiska |
---|---|
authors | yazarlar |
a | a |
copyrights | telif |
freedom | özgürlük |
their | bu |
books | kitaplar |
to | konusunda |
EN Create, import, publish and manage OpenPGP keys easily. Nothing to install. We offer full control and total freedom.
TR OpenPGP anahtarlarını kolayca oluşturun, içe aktarın, yayınlayın ve yönetin. Yüklenecek bir şey yok. Tam kontrol ve tam özgürlük sunuyoruz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
create | oluşturun |
publish | yayınlayın |
keys | anahtarları |
full | tam |
freedom | özgürlük |
and | ve |
manage | yönetin |
easily | kolayca |
control | kontrol |
total | bir |
nothing | bir şey |
to | şey |
we offer | sunuyoruz |
EN You have the freedom to configure your virtual machine and have full control over administration
TR Sanal makinenin yönetimi konusunda serbesti ve sistem yönetimi üzerinde tam denetime sahipsin
engelsk | Turkiska |
---|---|
virtual | sanal |
full | tam |
to | konusunda |
the | üzerinde |
and | ve |
EN Our single purpose is to abstain from compulsive internet and technology use and to help others find freedom from the effects of this addiction.
TR Tek amacımız, kompulsif internet ve teknoloji kullanımından uzak durmak ve diğerlerine bu bağımlılığın etkilerinden kurtulmalarında yardımcı olmaktır.
engelsk | Turkiska |
---|---|
purpose | amacı |
internet | internet |
technology | teknoloji |
help | yardımcı |
this | bu |
and | ve |
use | kullanım |
to | tek |
EN But it also gives them all the advantages of the digital economy: portability, safety, and freedom from seizure.
TR Bunun yanında insanların dijital dünyanın taşınabilirlik, güvenlik ve el koyulma riskinden uzak olma gibi avantajlarından faydalanmalarını sağlar.
engelsk | Turkiska |
---|---|
gives | sağlar |
digital | dijital |
safety | güvenlik |
advantages | avantajları |
and | ve |
the | gibi |
EN It takes only 3 simple steps to experience internet freedom.
TR İnternette özgürlük için 3 basit adımı takip etmeniz yeterli.
engelsk | Turkiska |
---|---|
simple | basit |
steps | adım |
freedom | özgürlük |
to | için |
EN In Journavel we guide those who seek freedom and different cultures
TR Özgürlüğün ve farklı kültürlerin peşinde olanlara Journavel’da rehberlik ediyoruz
engelsk | Turkiska |
---|---|
guide | rehberlik |
different | farklı |
and | ve |
EN We trust in the power of software to democratize access and enable economic freedom regardless of where someone lives or was born.
TR Birinin nerede yaşadığına veya doğduğuna bakılmaksızın erişimi demokratikleştirme ve ekonomik özgürlüğü sağlama konusunda yazılımın gücüne güveniyoruz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
power | gücü |
access | erişimi |
economic | ekonomik |
where | nerede |
freedom | özgürlüğü |
and | ve |
software | yazılım |
or | veya |
to | konusunda |
EN It is easy to use and gives more freedom to users
TR Kullanımı kolaydır ve kullanıcılara daha çok özgürlük tanır
engelsk | Turkiska |
---|---|
easy | kolaydır |
freedom | özgürlük |
and | ve |
use | kullanımı |
users | kullanıcı |
EN Anyone can install it: GNU/Linux is free as in freedom, and often available free of charge.
TR Onu herkes kurabilir: GNU/Linux tam anlamıyla özgürdür ve bir çok Linux dağıtımı ücretsiz bir şekilde indirilebilir.
engelsk | Turkiska |
---|---|
linux | linux |
in | da |
free | ücretsiz |
and | ve |
anyone | herkes |
of | bir |
EN Freedom of Belief Initiative, as a human rights project carried out by the Norwegian Helsinki…
TR Derneğimiz bünyesinde tam zamanlı görevlendirmek üzere proje koordinatörü ve proje asistanı arıyoruz
engelsk | Turkiska |
---|---|
project | proje |
EN As a result, we are faced with a global challenge to freedom
TR Dolayısıyla, özgürlüğe karşı küresel meydan okumayla karşı karşıyayız
engelsk | Turkiska |
---|---|
global | küresel |
to | karşı |
EN Freedom is not a luxury that we can indulge in when at last we have security and prosperity and enlightenment; it is, rather, antecedent to all of these, for without it we cannot have security nor prosperity nor enlightenment.
TR Özgürlük; güvenlik, refah ve aydınlanmaya nihayet sahip olduğumuzda keyfini çıkarabileceğimiz bir lüks değil; aksine onsuz ne güvenlik, ne refah ne de aydınlanma sahibi olamayacağımız için tüm bunların öncüsüdür.
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxury | lüks |
security | güvenlik |
prosperity | refah |
and | ve |
can | ne |
at | de |
all | tüm |
of | in |
a | bir |
EN A congressional subcommittee approved revisions to the Global Online Freedom Act in March 2012
TR Bir kongre alt komitesi, 2012 Mart'taki Küresel Online Özgürlük Hareketi'ne yönelik değişiklikleri kabul etti
engelsk | Turkiska |
---|---|
global | küresel |
online | online |
the | kabul |
a | bir |
to | yönelik |
EN This would not be required of companies that join associations that provide similar oversight such as the Global Network Initiative, which protects and advances the "freedom of expression and privacy in information and communications technologies."
TR Bu durum " ifade özgürlüğü, bilgi ve iletişim teknolojilerinde mahremiyeti" koruyan ve ilerleten Küresel Ağ Girişimiyle benzer yönetim sergileyen topluluklara katılan şirketler için gerekli değildir.
engelsk | Turkiska |
---|---|
required | gerekli |
similar | benzer |
global | küresel |
protects | koruyan |
expression | ifade |
freedom | özgürlüğü |
companies | şirketler |
information | bilgi |
this | bu |
of | in |
and | ve |
communications | iletişim |
EN We build the applications and tools that enable us to advance freedom and to keep the Internet open
TR Özgürlüğü geliştirmemizi ve interneti açık tutmamızı sağlayan uygulamalar ve araçlar yapıyoruz
engelsk | Turkiska |
---|---|
and | ve |
internet | interneti |
open | açık |
applications | uygulamalar |
tools | araçlar |
EN Many people and groups challenge our online freedom by controlling content on websites or limiting access altogether
TR Pek çok kişi ve gruplar, web sitelerindeki içerikleri kontrol ederek veya tamamen erişimi engelleyerek çevrim içi özgürlüğümüzü kısıtlamaktadır
engelsk | Turkiska |
---|---|
groups | gruplar |
access | erişimi |
websites | web |
or | veya |
many | pek |
and | ve |
people | kişi |
by | ederek |
EN These restrictions do not support freedom or enable our global society to flourish
TR Bu kısıtlamalar özgürlüğü desteklemez veya küresel toplumumuzun zenginleşmesine olanak tanımaz
engelsk | Turkiska |
---|---|
these | bu |
restrictions | kısıtlamalar |
global | küresel |
freedom | özgürlüğü |
or | veya |
EN As legislation that could potentially threaten our freedom progresses through Congress, we must all stay informed and be active proponents of an open and free Internet.
TR Özgürlüğümüzü potansiyel olarak tehdit eden bir yasa Kongre'de ilerlemektedir, hepimiz açık ve özgür bir internetin aktif taraftarı ve bilgi sahibi olarak kalmalıyız.
engelsk | Turkiska |
---|---|
active | aktif |
we | hepimiz |
open | açık |
free | özgür |
and | ve |
potentially | potansiyel olarak |
of | bir |
EN If you find yourself repeatedly in painful or self-destructive patterns involving the usage of media, screens, or other devices, then ITAA may be able to help you find freedom and relief from what you are experiencing
TR Kendinizi medyanın, ekranların veya diğer cihazların kullanımını içeren acı verici veya kendi kendine zarar veren örüntüler içinde tekrar tekrar bulursanız, ITAA yaşadıklarınızdan özgürleşmenize ve rahatlamanıza yardımcı olabilir
engelsk | Turkiska |
---|---|
media | medyanın |
devices | cihazlar |
itaa | itaa |
help | yardımcı |
other | diğer |
and | ve |
or | veya |
be | olabilir |
usage | kullanım |
in | içinde |
of | içeren |
EN These things felt so incredible to me – I felt a complete sense of freedom and bliss when I?d get to do them
TR Bu şeyler bana çok inanılmaz geldi - onları yapacağım zaman tam bir özgürlük ve mutluluk duygusu hissettim
engelsk | Turkiska |
---|---|
things | şeyler |
incredible | inanılmaz |
complete | tam |
freedom | özgürlük |
when | zaman |
and | ve |
them | onları |
a | bir |
EN I never imagined the depth of what I was struggling with, and the relief I?ve felt at finding real, lived freedom from my mental disease
TR Mücadele ettiğim şeyin derinliğini ve zihinsel hastalığımdan gerçek, yaşanmış özgürlüğü bulduğumda hissettiğim rahatlamayı asla hayal etmemiştim
engelsk | Turkiska |
---|---|
mental | zihinsel |
disease | hastalığı |
freedom | özgürlüğü |
and | ve |
real | gerçek |
never | asla |
EN By far the most popular and dynamic video platform in the world, YouTube offers everyone the freedom to be a publisher and share videos
TR Dünyanın açık ara farkla en popüler ve en dinamik video platformu olan Youtube, herkese yayıncı olmak ve video yayınlama özgürlüğü sunar
engelsk | Turkiska |
---|---|
most | en |
popular | popüler |
and | ve |
dynamic | dinamik |
platform | platformu |
youtube | youtube |
offers | sunar |
freedom | özgürlüğü |
world | dünyanın |
video | video |
a | olan |
to | herkese |
EN The site gives its users great freedom to upload, comment on, and share videos.
TR Site kullanıcılara video yükleme, yorum yapma ve paylaşma konusunda müthiş bir özgürlük vermektedir.
engelsk | Turkiska |
---|---|
site | site |
upload | yükleme |
comment | yorum |
videos | video |
freedom | özgürlük |
and | ve |
to | yapma |
on | konusunda |
the | bir |
users | kullanıcı |
share | paylaş |
EN The Zcash Company mission is to empower everyone with economic freedom and opportunity
TR Zcash Company'nin misyonu herkesi ekonomik özgürlük ve fırsatlarla güçlendirmektir
engelsk | Turkiska |
---|---|
mission | misyonu |
economic | ekonomik |
and | ve |
freedom | özgürlük |
EN We believe that everyone has a right to privacy, that the pursuit of economic freedom is virtuous, and that the future of money is an attack- and censorship-resistant digital currency.
TR Gizliliğin herkesin hakkı olduğuna, ekonomik özgürlük arayışının erdemli bir çaba olduğuna ve paranın geleceğinin saldırı ve sansüre dayanıklı dijital paralarda olduğuna inanıyoruz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
economic | ekonomik |
right | hakkı |
freedom | özgürlük |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
everyone | herkesin |
of | in |
digital | dijital |
EN When Syria once again becomes the country that we dream of and long for, when Syria will be a land of freedom, justice, order, and human rights, my children and I will return.
TR Suriye yeniden hayallerimizdeki, özlemlerimizdeki ülke olduğunda; Suriye bir özgürlük, adalet, düzen ve insan hakları ülkesi olduğunda, çocuklarım ve ben geri döneceğiz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
syria | suriye |
justice | adalet |
human | insan |
when | olduğunda |
freedom | özgürlük |
and | ve |
rights | hakları |
i | ben |
country | ülke |
a | bir |
again | yeniden |
EN When Syria once again becomes the country that we dream of and long for, when Syria will be a land of freedom, justice, order, and human rights, my children and I will return.
TR Suriye yeniden hayallerimizdeki, özlemlerimizdeki ülke olduğunda; Suriye bir özgürlük, adalet, düzen ve insan hakları ülkesi olduğunda, çocuklarım ve ben geri döneceğiz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
syria | suriye |
justice | adalet |
human | insan |
when | olduğunda |
freedom | özgürlük |
and | ve |
rights | hakları |
i | ben |
country | ülke |
a | bir |
again | yeniden |
EN Freedom of Information and Protection of Privacy Act (FOIPPA) – British Columbia
TR Bilgi Özgürlüğü ve Gizliliğin Korunması Yasası (FOIPPA) – (Britanya Kolumbiyası)
EN You can use Organizations to apply policies that give your teams the freedom to build with the resources they need, while staying within the safe boundaries you set
TR Organizations’ı, ekiplerinize belirlediğiniz güvenli sınırlar içerisindeyken ihtiyaç duydukları kaynaklar ile oluşturma özgürlüğü sunan politikalar uygulamak için kullanabilirsiniz
engelsk | Turkiska |
---|---|
policies | politikalar |
resources | kaynaklar |
freedom | özgürlüğü |
you can use | kullanabilirsiniz |
need | ihtiyaç |
apply | uygulamak |
give | için |
build | oluşturma |
EN From Internet connection to audio-visual equipment, our technology is best-in-class, ensuring that all of your needs will be met — offering you the freedom to focus on whatever you want
TR İnternet bağlantısından teknik ekipmana kadar, sunduğumuz teknoloji kendi sınıfında en iyisi olup tüm ihtiyaçlarınızın karşılanmasını garanti eder ve bu sayede size odaklanmak istediğiniz şeyi seçme özgürlüğü tanır
engelsk | Turkiska |
---|---|
freedom | özgürlüğü |
technology | teknoloji |
our | ve |
you want | istediğiniz |
your | bu |
all | tüm |
to | şeyi |
EN Report on Freedom of the Press in Turkey
TR Türkiye’de Basın Özgürlüğü Raporu
engelsk | Turkiska |
---|---|
report | raporu |
of | ın |
press | basın |
EN By carrying out this action, MyPostcard is clearly in favor of freedom of expression and decided against journalistic censorship
TR Bu eylemi yerine getirerek, MyPostcard açıkça ifade özgürlüğünü destekliyor ve kesinlikle gazetecilik sansürüne karşı olduğunu göstermektedir
engelsk | Turkiska |
---|---|
mypostcard | mypostcard |
clearly | açıkça |
expression | ifade |
is | olduğunu |
and | ve |
by | getirerek |
this | bu |
EN A free society requires free software. Think of "free" as in freedom, not price: the freedoms to inspect, learn from, modify the software you use.
TR Özgür bir toplum, özgür yazılım gerektirir. "Özgür" sözcüğünü fiyat değil, özgürlük olarak düşünün: kullandığınız yazılımı inceleme, ondan bir şeyler öğrenme, değiştirme özgürlüğü.
engelsk | Turkiska |
---|---|
society | toplum |
requires | gerektirir |
price | fiyat |
free | özgür |
you use | kullandığınız |
learn | öğrenme |
freedom | özgürlüğü |
software | yazılımı |
a | bir |
the | değil |
EN Our new Project: Monitoring Freedom of Association
TR Örgütlenme Özgürlüğünün İzlenmesi Projesi Başlıyor…
engelsk | Turkiska |
---|---|
project | projesi |
EN Media and freedom of information
TR Medya ve bilgi edinme özgürlüğü
engelsk | Turkiska |
---|---|
media | medya |
and | ve |
information | bilgi |
freedom | özgürlüğü |
EN Freedom of assembly in digital age (in general, but also in on-line assemblies)
TR Dijital çağda toplanma özgürlüğü (genel olarak, fakat aynı zamanda çevrimiçi toplanmalar da)
engelsk | Turkiska |
---|---|
digital | dijital |
freedom | özgürlüğü |
but | fakat |
general | genel |
in | da |
of | olarak |
EN The Special Guest Speaker will be Mr Clément Nyaletsossi VOULE, The United Nations Special Rapporteur on Rights to Freedom of Peaceful Assembly and of Association.
TR Özel Konuk Konuşmacı, Birleşmiş Milletler Barışçıl Toplantı ve Örgütlenme Özgürlüğü Hakları Özel Raportörü Bay Clément Nyaletsossi VOULE olacaktır.
engelsk | Turkiska |
---|---|
guest | konuk |
nations | milletler |
and | ve |
rights | hakları |
will | olacaktır |
EN Monitoring Freedom Of Association Project
TR Örgütlenme Özgürlüğünün İzlenmesi Projesi
engelsk | Turkiska |
---|---|
project | projesi |
EN DRL FY22 Internet Freedom Annual Program Statement - Bureau of Democracy, Human Rights and Labor
TR RESISTIRÉ Önemseyen İşverenler Fonu açıldı.
EN What is Freedom of Association? | STGM
TR Örgütlenme Özgürlüğü Nedir? | STGM
engelsk | Turkiska |
---|---|
stgm | stgm |
what | nedir |
EN What is Freedom of Association?
TR Örgütlenme Özgürlüğü Nedir?
engelsk | Turkiska |
---|---|
what | nedir |
EN Freedom of association is a human right which serves for assemblage of individuals, and sustaining, developing and protecting common interests of them.
TR Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin bir araya gelmelerini ve ortak menfaatlerini sürdürmelerini, geliştirmelerini ve korumalarını sağlayan bir insan hakkıdır.
engelsk | Turkiska |
---|---|
human | insan |
common | ortak |
freedom | özgürlüğü |
and | ve |
for | araya |
a | bir |
right | hakkı |
Visar 50 av 50 översättningar